Akşam BİZANSIN SON GÜNLERİ İKİNCİ KISIM Istanbulu nasıl fethettik? Yazan: iskender Fahreddin Bir akşam müthiş top sesi işidildi. Sultan Mehmet çadırından dışarıya çıkınca asker- lerden bir çoğunun havada uçtuğunu hayretle görmüştü! (Orben)in büyük topu, bir kaza neticesinde patlayarak, mucidi ile beraher, zabitlerini de telef etmişti. Türk topçuları bu hâdiseden müteessir oldular ve... Kostantin ne ya- Pacağını şaşırmıştı. fti tamirine, diğer ta- raftan da türklere $ topla mukabeleye y başlanmıştı. İmperator, yekdi- ğerini takip eden hücum hâdiseleri muhakemesini kay- betmemeğe çı rak, Priamos için gönderdi. Şair Priamos ölüm cezasından kurtul- muştu. Sultan Mehmet, o gün, ipodromda ya- pılan son at yarış- ları hakkında ma- lümat aldıktan son- ra, Anadolu hücum hattından ayrılarak, hemen Romano Por- indeki karar- gâha geldi. yeniçi Padişah, diğer — noktalardaki büyük bataryaları (Romanos Por- - Topkapı ) karşısına / geti mişti. Türkler, ba noktayı- zayıf bu- Tunca, şiddetli topçu ateşine baş- ladılar. Bizanslılar da surlara mütead- dit toplar yerleştirmişlerdi. Bu toplar yüzelli okkalık taş gülle atabiliyordu. Çapları türk topları- min çaplarına nazaran küçüktü. Fakat atıldığı zaman o kadar gi tepiyordu ki, bazan altındal kısımları bile çöküyor ve bu yüz- den, sık sık, feci kazalar oluyor- du. Bizanslıların cephaneliklerinde çok az barut kalmıştı. Barutsuzluk yüzünden, bu topların uzun müddet kullanılamıyacağını yakından gören İsiptenlör, toplarn Döketlür yere atılmamasına dikkat ediyor ve her endahat için topçularla istişare ediyordu. Topkapı surlarına isabet eden gülle, büyük top tarafından atıl- | mıştı. Bizanslılar en ziyade bu toptan korkuyorlardı. Büyük topun yap- 'tığı tahribat Bizanslılara çok pa- halıya mal oluyor; tamiri için binlerce amele, günlerce dinlen- meden çalışıyordu. Cinevizliti Türkler Bizansı bütün batarya- larla her noktadan tazyik etmeğe başlamışlardı. Muharebe olanca şiddetile de- vam ediyordu. Sultan Mehmet mütemadiyen Prenses İrini Türklere casusluk ettiğine Birinci kocaya iade! Bişmani oinlişa: Bi göce Balklaya ge in kilisesine dahalet ederken T tarafından görülerek. hâdise, atılan güllelerin açtığı gediklerdi. Bazan surların diplerinde öyle büyük. rahneler açılıyordu ki, askerler kumandanlarını dinleme- den, galeyana gelerek, oralara kadar sokuluyor ve lüzumsuz yere telef olup gidiyorlardı. Bir akşam Zürk bataryaların- dan birinde müthiş bir infilâk, bir çok kimseleri havaya uçur- muştu. Sultan Mehmet çadırından dı- — Mahvolduk.. Padişah bu sözleri dise mahalline koştu. Bir çok insanlarla beraber, büyük topun mucidi de parça- lanmış, kolu - ve başı bir. tarafa uçmuştu. Bizans surlarında en fazla tah- böyle en heyecanlı ve lüzumlu zamanda patlaması Türk ordugü- bını altüst etmişt Her ağızdan bir Jaf çıkıyordur — Orben - öldüyse ne çıkar?.. Yaşasın bizim topçularımız... — Ölenler otuz kişi mi, otuz bir mi aymadın mi? — Uçanları da malı ! — Rumlar sevinecekler... hesaba - kat- — Öteki toplarımız ne güne ? bir topçunun arka- bu son cümleyi işidince gülümsedi. ibat yapan bu muaazzam topun | — Haydi — kahramanlar ! başına... Ateceeceş!ll Diye bağırdı. çalışıyor, cepheden cepheye ko- garak, muharebeyi bizzat tetkik ediyor, her tarafa yetişiyordu. Türkleri en ziyade sevindir İş (Mabadi var) İki şikayet a ZL yapılmaz İstanbulun sokakları bakımsız bir köyün sokaklarından daha ber- bat bir halde iken, arada sırada, caddelere muvazi yan sokaklardan bazılarının tamir edilmekti Meselâ - Ferikö, tamir edildi. Halbuki Şişli cadde- | sine muvazi sokaklar bilhassa | Dere sokağı feci halindedir. Eğer sinde yol tamiri yan sokaklardan Sıhhiye müdüriyeti ne iş görür? Dere sokağındaki arsalar çöplük olmuştur.. — Mikrop — yuvasıdır . ıt atıldı diye herkesten ceza kesen emanet, en büyük cezayı tanzifat — memurlarından almalıdır: Çünkü. arsalara çöpi döken çöpçülerdir. Oraların levsini acaba şimdiye kadar hiç bir sıh- hiye memuru görmedi mi? 'Sonra, Şişlideki apartımanların lâğımları meydanda, bir dere gibi akar ve işin asıl fenası doğru bostanlara “gider. Şişli halkımın yediği zerzavat ve salatalar hep | bu Jâğım suyu ile sulanan bos- tanların mahsulüdür ve daha da fenası bu bostan ve bu lağım Şişli Etfal hastanesinin paviyonla- rının arkasındadır. | Bu lâğım kapatılmaz mı? Bu arsalar çöplük olmaktan kurtula- Dmaz mi? | Romanyada bir türkün garip macerası Geçen hafta Romanyanın Pa- zarcık şehrinde Iki türk ailesi arasında garip bir vaka olmuştur. Pazarcıklı Ahmet isminde bir adam Sovyet - Romanya muha- rebesinde karısını bırakarak harbe Ahmet bolşeviklere esir ir az sonra Siberyaya sürülmüştür. Siberyada çimento fabrikalarında çalışan Ahmet bu seneye kadar orada kalmıştır. Diğer taraftan Pazarcıkta Ah- medin öldüğü şayi olmuştur. Fena bir vaziyette kalan Ahmedin karısı pek az sonra başka birile evlenmiş ve ikinci kacasından da iki çucuğu olmuştur. Nihayet Ahmet gecen ay Pazarcığa gelmi; karısının kendi üstüne evendiğini haber alınca aklı başından gitmiş- tir. Ahmet, karısının kendisine terketmesi için rakibine bir kaç kere haber göndermiştir. Lâkin bunların hiç biri fayda etmemiştir. Bu aralık gece Ahmet, eski karısı ile kocasının bir gezmekten döndüklerini haber almıştır. Ahmet derhal bir kaç silahlı dam bulmüş, karısı ile kocasının önüne çıkmıştır. Ahmetle arka- daşları yeni kocayı iyice bağla- dıktan sonra karısını hucakladığı | gibi kaçırmışlardır. |— İkinci zevci mahkemeye müra- caatı üzerine bu meselenin muha- ü görülmüştür. Muhakeme | bütün Romanya türkleri arasında büyök bir alâka uyandırmıştır. Mahkeme Silistrede yapılmıştır. Halk birinci kocaya yani Ahmede hak vermektedir. Pazarcıktan — Silistreye giden köylülerden mürekkep bir heyet Ahmedin lehinde şehadet etmiştir. Mahkeme — kadının Ahmede | iadesine karar vermiştir. (C siayeter —) Cira | Evet, dansettim, Yemek yediml. dan çıkardığı siyah elbiseyi kat lamakla meşgul bulunan Remzi Nuri Bey, yerinden sıçradı. — Neden bıktin, Adile' — Kız kardeşinden bıktım! Onu davetlerinden, Çaylarındı balolarından, lüksünden, fantazi- sinden , huşunetinden , inci ger- danlıklarından , otomobilinden , hattâ , emrimize amade bulun- durduğu eski otomobil r , fakat , tezlil ve tahkir edici tavırlardan bıktım... Biktim, biktü Kadım, tepiniy Uzun zaman devam eden hiddeti, güzel yüzünü soldurdu, kocaman siyah gözlerinde şimşekler çaktırdı; narin çıplak kollarının münteha- sındaki —minimini — yumruklarını sıktırdı. Tıknazca, sarışın ve saf olan kocası Remzi Nuri, bu halerümit- sizlikle, esefle bakıyordu. — Peki amma, yavrucuğum, orada gene ne oldu ki, bu kadı hiddetlendin, anlıyamadık! - dedi. Halbuki, ben, senin iyice eğler ğini zannediyordum... Yemeci; güzel güzel yemedin mi? Seve seve dansetmedin mi?.. Hemşirem, sana karşı, her seferki gibi nazik 've mültefitti. — Elbette böyle söliyeceksin. Çünkü, o kadın senin kardeşin! Kaz gibi aptal aptal otoracal hâlim yoktu ya.. Fakat artık illallah! Artık bıktım... Bıktım... Sana şimdiye kadar bunu söyleme miştim: İki senedenberi o zelil ve muhakkir vaziyete tahammül edip duruyorum. N?rıî zelil ve muhakkir, Adi- — Herşeyi... — Hemşireni biz evimize davet edemiyoruz; — hep ona davetli gidiyoruz. Bu - zillet değil de ne?... Onun gibi zengin olmadan onunla — ahbaplık menin zillet olduğunin anlaman Tâzımdı. — Seninin güzelliğ bize ser- vettir — Öyle ya: Güzelim diye alt- miş paralık — elbiselerle dolaş: yım.. Bu akşam / hemşirei muh- teremeniz . hanımefendinin -bana ne — cevahir — yumurtladığından haberiniz var m? “ Elbisen ne zarif, ne kadar zevkiselime uygun dikilmiş, — Adile'ciğimi , Dedi. Bunun manasını anlamıyor musun? * Bir kendine, Maarif vekâletinden: Gelin - görümce eb | bir sefahatime bakl , - Demektir. hemşirem — böyle kinayeli âdi sözler söylemeği âdet edinmemiştir. Beni sinirlendiriyor- Bütün hediyelerin, davet- yahut, bana bir şapka, pırlanta — hediye ettiği — vaki “Bak ! Ben, sana ğ:...ş. ne kadar alicenabım ! , demek ister gibi bir hali var! , Aman yarabbil Bu senin kardeşin nedı tuttu da o milyoner midir, mi yarder midir, trilyarder midir, Mmütaahhit herifin oğlu ile evlendi? Remzi Nuri: — Bu sözleri söylemekle, bir bakıma, benim gibi ortahalli memura/ vardığın için teesöüller beyan etmiş bulunuyorsun! Dex — Sen / saçmalıyorsun! - Böyle birşey ağzımdan çıktı ı? Diyo- rum ki Kardesin Pakize .. (Aman ismın zevksizliğine bak: Pa. bu da - Allah'ını kizel.. İsim mi severseni ) Diyorum ki, Pakize, ismi kadür sonradan görmüş — bir Fakat, meselenin can noktası o de. Fil.. — Meselenin can — noktası şuki, daha fazlasına tahammül edemiyeceğim: Pakizeye taham- mül edemiyeceğim, — Şayet istersen hemşiremle artık görüşmiyelim. Filvaki, bu, d için büyük bir azap olacak. , senin uğrunda, bu azaba tlanırım, — Canım, benim - sana böyle tekliflerde bulunduğum yokl! İnsanı çatlatmal... Pakize ile ne diye alâkayı keseceğiz? Ne vesile ile? Hangi sebebe mebni?... Beni mühteris, hasut, kıskanç bir kadın zannetsin diye mi?... Kıskanmak?.. Onu / kıskanmak?.. — Buna / biç mahal yoktur. zannediyorum ... Onün — sırlında - cicileri — varsa 'en de ona nisbetle kat kat gü- zelim çok şükürl. Yüzün isema gibi vengârenk boyuyor amma gene faide — vermiyor ... Maymuna benzemekten kurtulamı- yor. Şayet onun vesaitinin yüzde onu ben de olsa,bak © zaman ne şik olurdum, ne şik... Hem ben, zengin erkeğe varacağım - diye, kendimi haraç mezat satmadım... ğendiğim erkeğe seve seve e (Soğu T yakilü (Hatice Süreyya) Bahkesirde inşa edilecek olan Muallim mektebi pazarlık usulile 10 Şubat / 1930 t hine müsadif pazartesi inü saat (15) de vekâlet inşaat komisyonunda icra edilecektir. Talip olanların pilân ve şartna- mei fenniyeleri ile münakasa — şartnamelerini fenniyelerini müş'ir müsaddak vesikalarile beraber her gün veki almak | üzere - ehliyeti inşaat dairesine müracaatları ilân olunur. Evrakı matbua münakasası ilânı Maliye vekâletinden: 31/5/930 tarihine kadar tabı ile münakasaya konulmuştur. Münakasa 3/2/930 tar levazım idaresinde Müteşekkil mübayaat komisyonunda yapılacakdı Münakasaya iştirak edeceklerin teminatları vermeleri lâzımdır. ettirilecek evrakı matbua kapalı zarf lf Pazartesi günü saat on beşde teklif mektuplarını — ve müvakkat aynı günde saat on dörde kadar İlevazım müdüriyetine Münakasa şartnamesi levazım müdüriyetinden ve Istambulda dolma- bahçede evrakı matbua anbarı mümeyizliğinden her gün ahnal Makamı vilâyetten: İdare mecmuasının şubat 930 dan mayıs 930 tarihine kadar 4 aylık tab'iyesi münakasadadır. Şartaame vilâyettedir. Taliplerin nihayet 10 şubat 930 tarihine kadar teklif varakalarını dahiliye vekâletine göndermeleri