17 Kânunusani 1930 ife 3 TİYATR O: Hayvan fikri yedi Bir yarı münasobetile Pazartesi günü Vedat Nedir « Hayvan fikri yedi ,, eserini kar dayı bir ifade ile tenkide yeltenen ve bü — münasebetle tiyatro — münekkitlerine — arsızca çatan imzasız bir yazı okudum. O Yazısının / serlâvhasında “Hay nin geçen van fikri ye €en mühim oyunu olduğunu itiraf eden bu mühakemesi — kıt , | fakat küstahlığı pek muharrire “evvelâ şunu söyleyelim, ki atak yazılarda maske takmak muğayiri | anrı hayâdır. Sebepsiz birini taş- | lamak, terbiyesiz mahalle çocuk- larına yaraşır. “Bizim tiyatro mü- — mekkitleri kadar tiyatrodan anla- miyan seyirci az bulunur... Bu bir iddiadır, ki doğruluğunu her zaman ispata hazırız, — dedikten sonra bunu ispat etmek lâzım gelir, aksi terbiyesiz. mahalle ço- Si cukluğu olur... Sözümü - kavrıyor musun, maskeli küçük beyl. Sana cevap vermek değmezdi; eğer yazını küstahça bir gururla — yazmamış olsaydın, yavelerini mü- tevazı bir üslupla savursaydın.güler geçerdim; Ffakat taşı öyle yüksek- ten atıyorsun ki, tuttuktan sonra hafana fırlatmamak elimden gel- medi. Gelelim — söyler manasız sözlere. 1 — Sen müfterisin. “Tiyatro münekkidi geçinen ze- vatın hemen ekserisi eseri nzethli iler... Eser sözde şuurlu iyesi olmak iddiasındadır,, in yalan ve diyorsun. Bir kere eseri —münekkitlerin güzel, mantıki tenkit etti. O da, “Hayvan fileri yedi,, de tez aradı. Bendenize gelince. Eserde tez yoktur, güzeldir, dedim. Görüyorsun ki eser methü sena edilmemiş. Vedat Nedim beye her ne olursa olsun çatmak için, neden — münekkitlere - saldırıyor. sun?. 2 — Sen şuursuzsun. — £ geçmiyorum, ispat ede- “Darülbedayi'in artık etmeğe başladığının en büyük şahidi bu fikri yeyen hayvandır,, buyuruyorsun. O çacuğum, © tiyatrodan anla- maz dedeğin münekkitler, bu mevsimin — başlangıcından — beri Darülbedayi'in tereddi etmekte olduğunu söylüyorlar. Eğer şuuru dam bir insan olsan bu hususta | hemfikrin olan münekkitleri anla- ayışsızlıkla itham etmezdin. 3 — Sen cebin bir garezkârsın. | ,Hernedense bana ve muhakkak Vedada garezin - var. Carezin olmasaydı, durup durürken bana çatmazdın, esasen tenkit edilen Vedadın son eserini körkörüne tereddi — Of. Diye bağırdım.. — Haydi kulubeye gidelim.. Ve kulubeye gittik... Hani masallarda şehzadelerle sultanlar evlenirler de kırk gün kırk gece muhteşem bir dügün yaparlar... Biz de Gülizarla dağ başındaki — kulubede sekiz gün sekiz gece muhteşem bir dügün İ L elmeyecek - bir akın anlatayım: tesadüf oldu... ı -. ayın | | Neler yapıldı? Emanet fen heyeti 929 senesine ait cedvel yapıyor Şehremaneti fen heyeti, yeni bütçenin — tanzimi — münasebetile 1829 senesi bütçesi - dahilinde yapılan işlerle bu sene bitmiyerek gelecek seneye devredilecek olan işleri tasnif etmeğe başlamıştır. 1929 bütçesine konulan tahsi- sata karşılık olarak yapılması takarrur eden işlerden pek azı yapılmıştır. Emanet, noksan kalan | işleri yeni sene bütcesine koya- caktır. Emanet, inşaat faaliyetle- rinden en ziyade Taksım meyda- ainın tanzimıne ehemmiyet veri- 'yor. Taksim meydanının tesviyesi ilkbaharda behemehal bitecektir. 5990 ceza efer merkezinin 928 senesi faaliyeti Seyrü Seyrüsefer başmemurluğu tara- fından 1928 senesinde şoför ara- | bacı, — kayıkçı ve sair, vesaiti nakliye esnafına verilen cezaları miktarı tespit edilmiştir: Seyrüsefer merkezi bir sene içinde 5990 ceza zabıt varakası tespit etmiştir. Cezaların aylara suretledir: 631 kânunusani, taksimi şu 630 şubat, 441 mart, 537 misan, 166 mayıs, 99 haziran, 207 temmuz, 223 ağustos, 345 eylül, 79 teşri- nievel, 499 'teşrinisani, 2134 kâ- nunuevel, Bu cedvele göre en saydın, — eseri deye açıkça banaçatar, öbür arkadaş- lara sataşmaz, mekalene imza atardın. — Sen saçmalıyorsun. ..Salonda kimsecikler yoktu.., diyorsun. Salı, çarşamba, cumar- | tesi geceleri ile cuma günü gün- | düz gitmedin galiba. Muhakkak son gece, pazar gecesi gitmişsin- b ÇAA Gr bi bir hafta üstüste tiyatroyu doldura- cak ne halk vardır. ne de © halkte para, Eğer sorsaydın, | diğer gecelerin dolu olduğunu söylerlerdi. Hayvan fikri yedi bu senenin muvaffak olmuş bir ese- | ridir. Kendi yazdığın gibi, geçen ayın en mühim eseridir. Sen yazında Vedat Nedime bir | | sual sormuşsun. - Geçen ayın en Ü mühim eseri dediğin eseri ne | deye baltalayorsun?.. ayni süali, ben sana soruyorum küçük bey : O ne pehriz, bu ne lahna turşusu? | klisi olduğumu söylemiştim değilmi?.. Evet, ben oldukça iyi keman çalarım.. Sulu- küleye gittikten sonra çingene havalarına merak sardım. Ve onların hemen bütün şarkı- larını Salihin çaldığı gibi hem de notasız öğrenelim.. Bu hususta üstadım da Deli Salihtir. | O günü Gülizarla bizim çadırın | önünde oturmuştuk.. Daha doğ- | rusu © oturmuşdu da,ben ayakta keman - çalıyordum.. - Birdenbire uzaktan tozu dumana - katarak bir otomobil zuhur etti... Biz bü- Borsada | Bankalar hakkında yeni- den tahkıkat yapıldığı doğru değil yapması bankası bu müddetin tenzi hükümete — müracaat — etmi; Bankanın İstanbul şubesi müdürü Canan Ferit B. bu hususta maliye vekâleti nezdinde teşehbüsatta bulunmak için A i Borsa mahal serliğinin Selânik bankası gibi diğer bir kaç banka hakkında da tahkikat yaptığı söylenmektedir Borsa komiser vekili bu şayranın doğru olmadığını söylemiştir. Kitapcılar sınıflarının tenzi istiyorlar Kitapcılar ticaret odasına mi caat ederek sınıflarının tenzilini | istemişlerdir. — Ticaret — odasına ikinci sınıf tüccar diye kaydolun- müş kitapçılar bile vardır. Oda bu müracaatı nazari dikkate almış | kitapçılar — hakkında — yeniden tahkikata lüzüm” görmüştür. Borsa komiserliği İzzet Melih beyin tayini haberi doğru degil Dün — bir göre bDu haber doğru - değildir. Esasen İzzet Melih B. 'Tramvay ve Majik sinoma şirketleri idare meclisinde aza — bulunmaktadır. reji şi tasfiye memurları ara- Aynı zamanda mefsuh ketinin sındadır. Bu vazil edile- | komiserliğine kimin tayi ceği henüz belli değildir. Telgeaf ade iatanbal, yazı şleri. içimi ist 1686 idare işleri içlmi yi M Telelon ABONE ÜCRETLERİ Türkiye için Seneliği” 1700, aylığı 900, üç aylığı 500 kuruş. Eenebi memleketler işin: Seneliği 30007 at aylığı 1600 Üç aylığı 900 kunuştur. Çönelertir Tanlardan mes'aliyet kabil mez ük şosenin yanında çadır kur- duğumuz için arasıra önümüzden geçen otomobilleri - büyük bir şehir hasreti ile seyrederdik... O gün gelen büyük, lüks bir etomobildi... Geldi, geldi. Tam bizim çadırların önünde durdu... Otomobilin içindekilere baktım. Gözlerimi silerek bir daha bak- tim, Otomobilde bir kadın, muhte- şem bir kadın vardı, şik - giyin- miş bir de geçkin adam vardı. Kimdi bunlar biliyor musunuz? muhteşem — kadın Cavide, giyinnmiş adam da Refik be, Kamamı boynumdan indi Hayretle olduğum yerde mihlan- dım kaldım.. Onlarda da hayret müthişti... Hele Cavide de... Karı ile koca bir müddet bana, benim yi nin yüzüne baktılar.. | şik ümden sonra birbirleri- Gene o mesele! Asma köprü için hükümete müra- caat edilecek Haliçteki köprülerin asma ola- rak inşası meselesi — etrafında münakaş devam ediyor. Ticaret odası ve liman şirketi asma köprü hususunda / isrmr ediyor, emanet ise buna mali imkân görmüyor. Köprü hakkında karar vermek emanetin salahiyeti dahilindedir Fakat emanetin aleyhtarlığı asma köprü — taraftarlarını ümitsizliğe düşürmemiştir. Haber aldığımıza göre — bu makamlar — hükümete Mmüracaat ederek asma köprü inşası üzumunu —uzun — uzadıya anlatacaklar ve — bu meselenin tetkikini istiyeceklerdir. Gümrüklerde İhtilâfları tetkik için bir heyet teşkil edildi Rüsumat idaresinde tarife yü- zünden bazı ihtilâflar çıktığından bahsetmiştik. Bu ihtilâfları tetkik etmek için bir eksper heyeti teş- te Bakırköy bez fab- ürü Guzlu kimyağer Münşi — beyler ticaret fından — intihap —olun- rikası Norittin odası t muştur. Asma köprü meselesi Vakıt refikimiz asma köprü etrafında şehremaneti umuru hu- kükiye müdürü — Muhlis beyin beyanatinı kaydederken — liman şirketi müdürü Hamdi beyin mu- falâasına hata atfediyordu. Muhsin B. kendisini gören bir muharririmize: — Hamdi beyin ne söyledi bilmiyorum. Bıyî'ıııhııı gaym:dm Esasen bu hususta fikir beyan etmek ihtisasım haricindedir. Ben Hamdi beye hata isnat etmiş değilim. ,, Vatandaş: 17 Kânunusani Cuma günü yerli mallarını teşhir günüdür. O gün saat iki de Darülfünun konferans — salonunda yapılacak ictimaa gel- Mmeyi ihmal etmeyiniz. İktisat ve tasarrut cemiyeti Cavide kekeledi — Gördün mü Refik ? — Gördüm... — Kemal değil mi ? — Vallahı bıyıkları saçları olmasa Kemal., — Aman Allah ne benzeyiş... yavrucuğum Allah insanı çıft yaratmış... — Refik şununla bir az konuş... Hem bak kemanı da var, çaldı Sana... Refik B. otumobilden yanıma yaklaştı: — Merhaba — Merhaba efendim. — Senin ismin ne bakalım... Ama damdan düşercesine so- ruş ha.. Mamafih renk vermedim: — Benim ismhni ne yapacak- sın. — Hiç seni inerek tanıdiklardan bi- AKŞAMDAN AKŞAMA Doğacak çocuklara isim Ecnebilere isimleri asılların daki imlâlarla yazmağı, (ameli sahada tamamen tatbik edemiyorsak da) resmen kabul eyledik. Fakat, bunun aksine hiç riayet etmiyoruz: başka lisanlara milli geçirmek — lüzumunu hernedense düymiyoruz. - Faraza ismi Çelebizade Şahap olan bir zat, fransızca kartını Tehelebi Zade Chehab diye bastırmış. Bu zat, almanca, — ingilizce, italyanca, lisanları da bilse, demek, ismi şu şekillere girecek: Çelebizade Şahap Tehelebi Zade Chehab Tschelebi Zade Sehechab Tshelebi Zade Shehab Celebi Zade Chehab dih... Belki bunda, bir mahzur gör miyeceksiniz. Fakat, bir de Çelebi- zade'nin muhtelif memleketlerde seyahate çıktığını tasavvur edin, Her uğradığı yerd> ismini pasa- porttan kazıtıp italyanca, ingilizce ve saire şekillerini mi yazdıra- cak ? Elbette hayır. İnsani, maa- zallah sahtekâr diye yakalarlar. O halde, türkçeden maada kart- larını kullanamıyacak. Kullanırsa gene ketmi hüviyet eden bir sah- tekâr haline düşecek. İsmihasları — milli — imlâlarında kullanmaktan başka çare olma- dığını bu misal de ne güzel isbat ediyor... İsimlerimizi imlâmızla Bütün — Avrupa'lılarınl bizim de isimlerimizin bi yazılış tarzı vardır : Türkçede yazıldıkları tarz. Diyeceksiniz ki, “ş, h isimleri Avrupa'lılar nasıl yazacak? Telâş etmeyin! “Ş., harfi bizim icatger- demiz değildir. Bu harf, başta römence olmak üzere diğer lisan- larda da vardır . Romenlerin “ş., h isimlerini nasıl yazıyorlarsa bi- zimkileri de öyle yazarlar. Okumak cihetine gelince.. İsim- lerimizin — Avrupa'lılarca — doğru telâffuz edilmesi zaten kabil değib dir. “Sadullah, ismini, bangi imlâla iyazarsamız yazmkğ İngiliz'ler ği dilerine göre “telâffuz edecek; Fransız'lar kendilerine göre.. Telâf- fuzun esas. olmiyip yazının esas olduğu bir kere daha anlaşılıyor. Yeni doğan çocuklara isim ko- yarken “ş, c, çar, g” gibi hu susi tasavvutumuzu havi harfler- den mümkün mertebe çekinilme- sini tavsiye ederim. Aksi takdirde çocuklar beynelmilelleştikleri za- man, isimleri, diğer milletlerce pek aykırı telâffuz edilirler: Cle- menceau'nun . türkçe'de uğradığı akıbete uğrarlarl! (Va rine benzettik de onun için. — Sizin gibi kibarların çinge- Üneden tanıdığı olur mü hi — E dünya bu olur mu olur.. — İsmim Şerif. Refik bey — tabakasını bana bir cıgara uzattı: Bu esnada Cavide de otomobil den inerek bana yaklaş Ben ayakta duramayacak bir haldeyim.. Şehirli sevgi çıkarıp Birden bire aklıma esti.. Ca Mozarta bayılır ... Bizim paşaza- delik zamanımızda mehtaplı gece- lerde ona Mozarttan parçalar çalardım.. Hey gidi günler hey... Ben bu sefer de gene Mozarta başlayınca Cavidenin gözleri fal taşı kadar açıldı.. Dağ başında bir çingenenin Mozart çalması akıllara hayret verici bir şey değil mi? Çaldığım parçayı bitir- meden sordü: — (Mabadi var)