23 Kasım 1929 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

23 Kasım 1929 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YENİ NEŞRİYAT Günebakan Kamdalah Sapki Teyetendinin — | ezeri münaseberile Türk hkatibi Hamdullah Suphi bey, cski ve nefis yazlarını “Günebakan,, ismile bir kül ha- linde neşretti. Dağ yolu muharri- yinin bu eserindeki öz Türk duy- guları İnsanın burnuna koyu bir Taran kokusu veriyor.. Kitap Bozkır çiçeklerinden ya- | pılmış bir demet gibi ayrı ayrı renklerde yazılardan mürekkeptir. Eserin “Ah anacığım!,, kısmından bir parça alıyoruz: *Ben ziyafete en sonra gelmiş- | tim: Kadehler kırulmış, dökülmüş, davetliler lara gitmişti. Konyayı bir tepenin üstünden | ukları tecrit cden bir akşam ara- amdan seyrediyordum. Onun ih- tişam günlerinden çok zamanlar | sonra gelen mülcessir bir ziyaret- €i idim. Arkamdan devrilmiş bir saray gözlerinin önünde yıldızlar- İn yıkılmış minareler, — senelerle | mina ve sümrüt baharları harap | olmuş camiler, türbeler vardı. | Takalı dağının sırtları arasında ziyalarının renklerinin son şenli- Hini terkederek, güneş battı. Ge- ı cenin karanlığına yavaş yavaş gir- | diğimiz — bu patikalarda, bitmiş devirlerin — faniliğini nefeslerimi tazyik eden derin bir keder içinde | duyuyorum. | Ayaklarımın altında “Romal: darın, sonraj Bizanslıların en eski zamanlarından kalmış eserlerini örten topraklar ve yanımda kalın duvarlar içinde Selçuk Sultanlar mnın ağır uykuları devamı bu derece derece ölüyor. Hâlâ gör- lerinde müfrit güzelliğirin hüz- nünü gezdirdiğim nadide cevheri kemerlerin içi oyulmuş büyük zümrütlere benzeyen kolbelerin altında gece büsbütün bulul et- miştir. Anadolunun — denizlerden uzak, göklere yakın, yüksek ova- larında, kadim bicretlerini, sefer- lerin geçit yeri olan bir yay- lada — Türlüğün — yavaş — yavaş karanlıklar içine çöken harap bir tahtgâhına gözlerim dalmış, kendi kendime düşünüyordum: Şarkın bibaha matamı, çıngı- raklarının fağfur titreyişlerile niha- yetsiz mesafeler arasında nakle- den kervanlar çözülmüş, kervan saraylar , yıkılmış, — yıkanlarında göklerin havası - içinden gelen seslere. benzeyen ezanların tilre- diği asil ve zarif minareler kınl- mış, gözleri mest ve meftun bıra- kan medreseler, mescitler sefil olmuş, türbeler çökmüş, her şey Mmetrük ve mensi kalmıştı. ağım! , Nesri; deki Selçuk sarayları, içi oyub- muş zümrütlere benziyen kubbe- ler, cevherin kemerler kadar Awrupa boks şampiyonası 930 mayısında Peştede Avrupa amatör boks şampiyonası yapı- dacaktır. Bu müsabakalar için | geçen baltaya kadar. Almanya, Avusturya, Çekoslovakya, Polonya, Lüksenburk, İtalya, İsveç, Norveç, hagiltere, İsviçre - Federasyonları muvafakat ve iştirak cevapı ver- mişlerdir. Boks federasyunumuzun nazarı dikkatini celbederiz. wL" Akşam Kış geldi, seyahatler başladı Bu sene vapurla İstanbula da epi Amerikalı seyyah gelecek Paris, Monte Karlo, Nis ve bütün İsviçre Amerikalılarla - BERER E ' doldu, fakat asıl seyyahlar henüz yola çıkıyor İki büyük transatlantik vapuru ve bunlardan birinin muazzam merdiveni ile birinci mevki kamazası Kış geldi seyahat mevsimi baş- dadı. Bilhassa Amerikallar vapar vapur Avrupaya taşımyorlar. Paris, Montekarlo, Nis ve di- ğer bütün eğlence şehirleri Ame- rikalılarla dolmuştur. Yeni düm- yanın cüzdanı şişkin - bir kunm kinleri de seyahatleri için bü- yük transatlantikler tutmakta ve bunlarla dolaşmaktadırlar. Bu vapurlar çok - büyüktür. İç- lerinde ea muazzam - otellerde olduğu gibi büyük, rahat yatak ilbertle Ramon ; Her yerde pahalılık.. yemek- vermek için Holivutta” bir lokanta artistler de lavaro büu lokantanın masasında görünüyorlar. odaları, mükellef banyo daireleri, tiyatroları, #por salonları, sinema salonları, kütüpaneleri, dans salon- danı, bisiklet, yarışlarına mahsus uzun” koridorları, batta tayyare hangarları bile vardır. Bu seyyar kâşanelerde hayat pek eğlenceli geçer. Yolcular Aarasında apor müsabakaları yapı- lir, balolar, çaylar verilir. Vapur bir memleket - gibidir. Yolcular günlerce aymı gemidı seyahat ederler de vapurun bir yemek yiyorlar. Resmimizde ucunda- oturan; bir. yolcu, öbür ucunda otüran diğer bir yolcuyu göremez:.. Böylece - aynı vapurda seyahat ettikleri 'halde birbirle- | ginden haberdar olamayan: dost- lar; ahbaplar çoktur. Bu kış-İstanbula — epice- Ame- rikali “seyyah gelecektir. Avrupa- 'mın her şehrinden seyyah gelecek diye-tertibat alınmakta ve hazır- hidar: yapılmaktadır. Bü mesele için şehrimizde de | bazı hazırlıklar başlamıştır. ( Bir dağim tepesinde 10 | tonmağnezyum yakılacak, | bu suretle işaret verilecek Merih yıldızı ile muhabere için yer sene bir kaç kisi teşebbüste | hi bulunur. "Londranın milli labora> * tuar müdürü M. Harry Price de | bu sene buna teşebbüs etmiştir. M. Harry. bir. komite - teşkil etmiş ve iane dercetmeğe baş- lamıştır. Toplanacak para ile on ton mağnezyum alınacak ve İsviç- redeki Yungfran tepesinde bu onton magnezyum birden yakıla- caktır. | Tepeye evelceden konulacak W olan muazzam aynalarla bu ziya Merihe aksettirilecektir. M. Harry Priceye ve arkadaş: larma nazaren, eğer — Merihte insan varsa bu ziyayi görünce onlar da bize muhakkak cevap vereceklerdir!.. Bu suretle mu- habere usulü keşfedilecek ve (dünya birbirini tanıyabilecektir!.. Merihle muhabere! a z '='ıhlli 1929 MAHKEMELERDE Güzellik müsaba- | kası yüzünden!... Bu kadın bolluğu ne?... Mâahkemelerde böyle kümeler halinde kadın ender bulunur bir manzaradır. Aşağı yukarı küçük | bir mahallenin hanımları burada Bir gürültü, bir münakaşa, bir hararettir. gidiyor. — Birbirlerinin ağızlarından laf kaparak, sözlerini keserek konuşuyorlar. 20 yaşından 50 yaşına kadar her çeşit kadın var.. Kıvranışları, kaynaşışları, ciddiyetleri görülecek şey... En çok söz söyleyen “4 , kadın. ikisi genç ikisi ihtiyar... — Ayşe haklıdır. — Amma yaptın ha, asıl he yahatli O. Bütün mahalleyi bir- birine — kattı... Bereket versin Seniyeye. —E kardeşim sen de bir Seniyedir tutturdun - gidiyorsun. 'Yangına körükle giden Seniydir. — Allah ikisinin de cezasını versin. Mahalle halkımı adliyeye sürüklediler. — Tak amus meselesi bu... — Namuslu kadın, akrabamdır diye evine bir genci alır mı? — Kardeşinin çocuğu imiş. — Kardeşi yoktu ki çocuğu olsun. — Peki amma bize ne? Elin kadını ne isterse yapar. — Sen onu affetmişsin. Bir kadın hem kendinin, hem de bü- | tün mahallesinin namusunu muha- fara etmeğe mecburdur. | — A bamm! O devir geçti. — Kızım senzaklını mm bozdun, ünsanların namusu dönme dolap n levirle dünsün. | — Ayşe namusludur. — Seniye de namusludur. — Mahallemizin bütün kadınları da namusludur.” Seniye hanım davasın öyle bağırarak anlatıyorki / malikeme | galonunda akisler oluyor: — Reis beyefendil.. Evime gelen Raşit benim akrabamdır. Eski lemin bütün halkile isbat ederim. Düşününüz bir defa “Seniye evineadam aldi,,diye bütün mahalleyi evimin önüne - topladı. Raşit evdeyken kapım kırılır gibi” yarulmaya başladı. Bir takım imce kadın sesleri işittim: “Herif dışasi ni çıksınl.. Vay şillik vayl.,, Bereket versin, “Utanmıyor mu- sunuz, Raşidin akrabam olduğunu, şimdi ispat ederim !, deyip dışarı) fırladım da büyük bir rezaletin, önlne geçtim, yoksa hem evim taşlanacaktı, hem” de kafamız, gözümüz parçalanacktı.., | — Ayşe hanım müdafaasında- di- yor « — Efendimi bütün mahallelğ burada, Ben S hanım içini “evine adam alıyar , — demedim . Seniye hanımla aramızda eskideni | beri bir iddia var. — Ne diye? — Sen güzelsin ben güzelim diye? — Demek aranızda —eskiden gözellik —müsabakası var. ye hanıma - şillik demediniz ber mi — Hayir efendim) kendimden şüphe etmediğim gibi Seniyenin de namusundan şüphe etmem. Bir 'çok kadın şahit dinlendi, Ayşe hanımın Seniye hanım hak- kında cezayı müstelzim- bir söz söylemediği anlaşıldı. 2 kadın bütün mahalle kadın- Jarile birlikte mahkemeden çıktı- lar, Aralarında. güzellik iddi: olan bu iki kadın cidden birl Trinden farksızdı. İkisi de çok kısa boyluydu, yalız şu farkla; Birinin yüzü çüli ve zaif öt kinin W dudağı sarkık ve şişman!

Bu sayıdan diğer sayfalar: