Sahile 5 Kır koşusu Gelecek Cuma büyük bir koşu yapılacak (Y.N.CAA. ) Amerikan - klübü her sene ikinci teşrinde terlip etmiş olduğu, büyük kır koşusu- hu ayin 15 de yapacaktır. Bü- yükler ve küçükler nam altında iki sımf koşucular arasında ya lacak olan bu müsabakaların biri 3 diğeri S kilometro olacaktır. yarışlara İstanbulda mevcut türk ve ecnebi bütün klüpler — dahil olabilecektir.. Geçen sene çok heyecanla takip cüka bm Goşulum büçükler | arışım. Pera, büyi asını ise rüm - kl koşan Mehmedin gayretile kurtu- huş takımı kazanmıştır. Kır ve ya tarla koşuları namı verilen bu kros kontrilerde ferdi irincilikten ziyade bir timin ka- zanabildiği sayı nazarı - itibara alındığından böyle müsabakalara fazla atlet girer ve müsabakalar takımları hesabına azami surette gayret sarfına mecbur kalırlar. Bu müsabakalarda belli başlı takımlar Robert kolej, Beşiktaş, Pera, Galatasaray - Kurtuluş klüp- leridir. Yarışlar Şişli tramvay hangar- larından başlıyarak birisi Hürri ti ebediye tepesine kadar gidip gelen. diğeri ayni hareket hattın- dan Kâğıthane üzerindeki tuğla harmanlarına kadar olan mesafe- dir. Müsabakalara Cuma , sabahı 10 da başlanacaktır. Amerikalı bir atlet şehrimizde 1928 senesi Amerika 110 metro manlalı koşu şampiyonu ve o mevsim Amsterdam - ölempiyadı ayni mesafe füçüncüsü Amerikalı (Kolyer ) büyük bir eseri tesadüf Bu gün Galatasaray Beykozla, olarak üç sene kalmak üzere — maçların pek zevkli olacağı tahmin ediliyı şebrimize gelmiştir. Kolyer men- |" Sup olduğu koleji ikmâl ile Robert koleje muallim tayin edilmiştir. 45, 65 ve 75 yardalık mesale- ler üzerinde üç dünya rekoruna sahip bulunan Kolyer olempiyat- lardan sonra Amerikada 100 metroluk bir manialı — yarışta 14 saniye 3/5 ile cenubi Af kalı Vaykman Smite ait olan dünya rekorunu 5/10 ile kırmış isede 1/10 ile yapılan dereceler beynelmilel federasyonca makbul addokmmadığından kabul / edi- memiştir. Kolyer antreneman - tarzından bahsederken hafta da 5 gün 10 mania üzerinde 3 gün de 6 mania İle çalıştığım ara sıra ise 1 kilo- metro kadar kros kontri koştu- ğunu söyledi.. Fazla yemek ye- Mediğini, sıhbi bir tarzda yaşa- dığını da ilâve etti. “Az çok bütün atletik sporlarla meşgul olan Kolyer 1.81. kadar yüksek atlayabilmektedir. Ame- rika olempik timinin olempiyat oyunlarına iştirakinden bahseder- İ Bamtekdamın 8752 ae e eldiklerinden ve her 6 atlet için jir antrenör isabet ettiğinden bahselti. Antrenörlerin kıymet ve ehemmiyetinden büyük ve titiz bir dikkatle bahseden Kolyer * hocalardan biri kol diğeri bacak | için olmalıdır,, dedi. Kolyer 1932 LosAncelas ölempiyadı için hazır- lanacağını ümit etmektedir. Ö. Besim Gustav Şaler Avusturyanın — Alplara — yakın Tirol vilâyetinde çok garip bir yaka olmuştur: Güstav Şaler isminde bir Tirollu genç babasını Futbolda muvaffak olmanın sırrı | Öeiröz bir Tirol n 'TÜRK SPOR un bugün çıkan | " Daa Ce kaybetmiştir. z Daha Gustav beş yaşında iken albacı nüsbasında bu şayanı dik- | , baçı Tirel dağlerm ae at makaleyi bulacaksınız. Bundan | OLrAL çre Cağlarının Tn kila Süşln (Alddin Daver “ve Akımek | US" Ölere gitmiş ve bir kaza gea erer eee dit kurbanı olarak ölmüştür. O zaman derelinin menkibesi, son maçlar, yapılan tahriyata rağmen ceset Lora Laplant polo şampiyonu, lik | Bulunamamıştı. Gustaf şimdi 37 maçları ve Şilt turnuvası fikstür- | yaşındadır. Onda da babası gibi leri, son haftanın maçları, hikâye, | dağlara tırmanmak, karlı tepelere roman, karikatör ve saire vardır. | çıkmak sevdası vardır. Kurt- / Futbol maçl Bu seneki maçlar çok hâararetli olacak İnanılmayacak bir tesadüf 32 sene buzlar arasında kaldıktan sonra.. Spor yapmak için dağa tırmanan biri babasının cesedini buldu Fransadaki lik maçlarından bir intiba Havaların değişmesi Üzerine her tarafta futbol lik maçları başla- mıştır. Fransadaki maçlar bilhassa çok hararetli olmaktadır. Balkan- larda ve merkezi Avrupada da maçlar başlamıştır. İstanbul şampiyonluğu maçı bugün başlıyor. Bu seneki çok hararetli olacağı anlaşılmaktadır. Muhtelif takımlar arasında bu sene nisbeten daha fazla tevazün vardır. Fener Vefa ile karşılaşacaktır. Bu maçların Geçende bir pazar günü Güs- 'tav erkenden evinden çıkmış ve babasının son turmanmak istediği dağa gitmiş ve yükselmeğe baş- Tamıştır. Yanında bulunan rehber ile tepeye yaklaştıkları sırada güneşin parlattığı |/ buzlar ve karlar arasında bir oyuk, dağa tırmanmak için kullamlan bir çapa nazarı dikkatlerini cel- betmiştir. Bin müşkilâtla ayagın bulunduğu yere inmişler ve orada şefâf duan buzlar içerisinde bir adam cesedinin bulunduğunu gör- müşlerdir. İki genç buzları kırarak içeri- de mumya gibi duran cesed dana çıkarmışlar ve bir örtüye k aşağıya şehre indirmişli Yapılan / tahkikat cese: Gustavın kaybolan babasına ait | olduğunu meydana — çıkarmıştır, © zaman Guüstav. küçük olduğu için pederini tehattür edememek- tedir. Fakat şehirde onu — tanıyanlar tereddüt etmemişlerdir. Cesedin cebinde bulunan ka- gıtlar da şübheye mahal brak- mamıştır. - Buzlar içerisinde 32 sene kalan ceset pek iyi muha- faza edilmiştir. Güstav'ın teessürüne ve mate- mine bütün şehir iştirak etmiş ve 32 sene evvel ölen muazzam / bir adama düler. Tefrika numarası: 7 Artık bütün kış ve bütün yaz, dört mevsimde, zizi ile berabet, bağda beraber, evde beraber, sofrada beraber olacaklarını dü- şünüp için için seviniyorlar, da: | marlarındaki kanın ısındığını, kay- nadığını duyuyorlardı. Ve bu düy- gu, içlerine garip bir korku ver; Bu, beklenilen, görüler, sahip ol- mak istenilen, ve bu arzu ugruna canı bile fedaya razı olunan bir şeyin verdiği korku idi. Ona gelince, layetenahi bakış- larından, neler düşündüğünü, ak- lından neler geçirdiğini anlamak imkânsızdı. Kimbilir, belki onun da içinde bir korku vardı; yaban- Macit sordu: — Başka eşyan var mı Zizi? — Yok, İrfan — pazılarının — kuvvetini “göstermek için, valizi, bir tüy kaldırırmış gibi kaldırdı... Yürü- Vapurda, Haydarpaşaya kadar hiç konuşmadılar. Haydarpaşada talikaya bindiler. Macit, Zizinin kolundan tutarak arabaya binmesine yardım etmek istedi, fakat kenç kız buna ne meydan biraktine de zaman; çevik — bir — sıçrayışla, — talikaya atladı. İrfan, Zizinin miniminicik ayak- larma hayran oldu ve Macidi, genç kızın yanına bindirdiğine pişman oldu, Macit memnundu. Neşeli bir sesle kardeşine: İrfan Sarı kızı payladı. Ta Bağlarbaşına — kadar, — yolculuk sessiz geçti. Zizi, bozuk kaldırım- larda, tekerleklerin demir - gürül- tüsünü dinliyor, Macit yan gözle amucasının kızını süzüyor, İrfan, aradasırada arkasına dönüp, kâh Macide, kâh Ziziye bakıyordu. Kısıklıdan sonra, tarlalar ara- sındaki tozlu yola girdiler. Atın nal sesleri boğuklaştı, tekerlekler gürültü etmez oldu. Macit nihayet konuştu: — Yol sizi haylı yormuştur.. Hayır, çok yorulmadım. izinin sesinde Zümrüdü anka | kuşunun ahengi vardı. — Deniz yoktı ya? — Hiç sallanmadık. | Uzun kirpikleri simsiyah gözle- | gölgeliyordu. Göz kapaklarını iraz yumdu; vapurda geçen yal- z bikes seyahatının — acılığını inde hayallendirdi. Deniz seyahata güzeldir. değil mi? — Haydi, sür bakalım! Dedi. —| BAĞ BOZUMU - Selâmi İzzet Garipliğinin acısı kalbini. sız- lattı. Kamarasında hıçkıra hıçkara | ağladığı saatleri düşündi İ cazbant takımı! nuna cazbantçılık öğretmiştir. Bunlar halkın çok söylediği hav: kolaylıkla öğrenerek falsosuz çalıyorlaf, B Teşrinisani 1929 — Evet, çok güzel! — Biz İstanbuldan dışarı çık- madık; çokamıyacağız da galiba; bize seyahat nasip olmuyacak. İrfan kamçısını şaklattı: — İnsan dünyanın her buca- | ğini görmek istiyor amma, ne | imkünl Zizi içini çekti: .— Zavallı babam, bana hep: | “İnsan doğduğu yerde yaşamalı- dır,, derdi. Böyle tektük, istifhamlı cümle- | lerle konuşarak tozlu yolda yuvar- lanarak gidiyorlardı. Zizi arada sırada etrafına bakıyor, göğüs geriy — Buraları ne güzel diyordu. Dana sürülerine raslıyorlar, — yıkılmış, evleri dört duvar kalmış metruk köycükler — geçiyorlardı. Bâzı moktalardan, — Marmaranın bir köşeciği — görünüyor, yolun dönüm noktalarında, Sultanahmet minarelerinin alemleri göze çar- Piyordu. Sonra şehir gene kay- bolüyor ve kurü, bakımsız. tarla- lar, alabildiğine, uzayıp gidiyordu İrfan, başını yarım sola çevirdi. gırbacını ötelere doğru uzattı ve Ziziye hitp etti:) —İşte, şu tepecikten sonra bizim bağ başlar... Genç kız, bir an evel varmak için sabırsızlanıyor, bu bilmediği yel, ona çok uzun geliyor, tepe- cik uzadıkça uzuyordu. Bağ yoluna girdilderi zaman, Macit İrfana: — Biraz dur! dedi. Arabadan atladı, kütüklerin — arasına girdi, arandı ve bulduğu güzel bir üzüm salkımımı koparı Ziziye verdi. — İzmirden gelene üzüm ikram edilmez amma, bizim bağın ceş- — nisi de hiç fena değildir. Zizi'nin canı istemiyordu. Am- ma gene salkımı aldı. İrfan bunu evelden akıl etmediği için, ken- dikendine kızıyordu. Genç kız, üzümü yemeğe baş- layınca, Macit, memnun bir ta- vurlar — İzmirde bu kadar irisi yok- tur değil mi? Dedi. Zizi gülümsedi: — Bilmem, var galiba. Yolda, arabaya raslıyanlar, di katle bakıyorlar, sonra fıslaşıyor- lardı — İzmirden gelecek olan kız. — Merhum Salih beyia kızı mı — Evet. Müezinin oğlu, külhan — bey tukaflığı ile dudak şapırdat itmedi - Nev Yorkta Tomson isminde bir maymun meraklısı dört maymu-