Akşam Akşam T7 Paarintanal SAGEY 19 Teşrinievel 1929 Bizans elçililerini Edirne sarayında hürmeile karşıladılar ve ayrı ayrı odalara yerleştirdi- ler, Anivas ve sevgilisi, Sultan Mehmedi kandıracaklarını ümit ediyorlardı! Bizanslılar, Sultan Mehmedin huzurunda diz çöküp oturdular... (Agripas ) imperatorun selâmını söyliyerek: « Türklerle dost olmak istiyoruz! Arabalar durdu. Türk - sarayına mensup bir çok adamlar, Bizans elçilerinin etrafını Bardılar. Anivas sevgili- Sinin kolundan tutarak yere in- dirdi. İstikbale gelen memurlar Bizans heyeti — azasının ayrı ayrı halır- larını sordular. eği — İltifat ye- rinde. — Bizi bu. suretle karşılıyacak- larını hiç ümit etmezdim. — Anlaşılıyor ki, Türkler de Bizanslılarla dostluğun devamına taraftardırlar... — İnkisarı hayale uğramıyalım.?| li yok..! Eğer bizim için fena fikirleri olsa, on günlük yoldan gelen heyetimizi böyle mi karşılarlardı? Klio cevap vermedi. Teşrifaçılarla beraber tatlı tatlı konuşarak, saraya doğru yürü- meğe başladılar. Heyet reisi ( Agripas) Kostan- tinin en sadık ve şayanı itimat adalarından biriydi. O da, Anivas ibi nikbir yor ve Padişah ıdan hüsnü kabul görecek- kuvvetle ümit ediyordu. Kendilerini — karşılamağa — gelen Yunus bey, sarayda heyete reh- berlik etmişti. Evvelâ elçilerin ayrı ayrı odalara/ yerleş- Yunus bey: — Hünkâr tarafından istira- hatınızı temine memurum.. Padi- şahımızın hepinize selâmı vardır. Biraz istirahat ediniz.. bendeniz, hangi saatta huzura kabul buyu- rulacağınızı size haber veririm. Demişti, Türk sarayında, ayrı ayrı oda- lara yerleştiler. Klio genç zabitin boynuna sa- rıldı — Anivas! Ben rüzgâr hakkın- daki fikir ve kanaatımı, bu da- kikadan itibaren degiştirdim... — Ben sana yolda da söyle- miştim... işte, dedigim çıktı. — Hakkın var ÂAnivas! Hakkı- mızda gösterilen hürmet ve il fata hiç diyecek yok. — Sultan Mehmedin bize karşı fena bir fikir ve maksadı olsaydı, istikbalimize gelen adamlar, mu- hakkak, bizi ters yüzüne, geldi- gimiz yere gönderirlerdi. —-Sen istikbalin bi lomatı olacaksın! Artık sözlerine itimat edecegim. Küio oturduğu odayı tetkik edi- yordu. Odanın içinde eski bir acem halısı ile - örtülmüş uzunca bir sedirden başka göze çarpa- cak L etli eşya görünmiyordu. inivas., bu ne biçim saray? —yocum, sen Kostantinin Sarayına — geldigin — zaman altın kulâğına — Klio, Padişahın gözüne girmek için, Türk sara- yında çıplak denecek kadar açık geziyordu Yazan: iskender Fahreddiri — | » Biye söze başladı. Horasan halıları üstünde gezmeğe alışmışsın! Bu mütevazi - sarayda ne görsen begenmezsin.. Acaba, bizi ne zaman ça- ğgıracaklar...? — Kırk yıl burada / kalmıya- cağız u gece Padişahın huzuruna çıkabilecek — Zannederi — Belki de yarın çağırır. — Sultan Mehmedin çok acul tabiatlı bir hükümdar olduğunu işitmiştim.. eğer doğru ise, sabaha kadar sabredemez! K k W Sultan (Mehmet) in huzurunda. Anivas çok güzel tahmin etmişti. O gece, saat (alattrka) iki buçuk raddelerinde Yunus bey elçileri huzuru humayuna götörmüştü. Bizans elçileri sevinç ve heye- can içinde, padişalın huzurunda diz çöküp oturdular. Sultan Mehmet çok beşuş ve mültefit görüniyordu . Heyete riyaset eden Agripas, Padişaha Bizans — imperatoru - Kostantinin selâmını ve maksadı ziyaretlerini arzetti i devlet arasındaki müna- sebatın dostane hir şekilde deva- mini arzu ediyoruz. Bu süretle iki millet ve hükümet arasında ticari ve içtima? münaseb: daha ciddi ve samimi bir inkişaf devresine girmiş olur. Bu esas üzerinde müzakereyi kabul buyuracağınızdan —emin — olarak zatı şahanelerini ziyarete geldik. İmperator hazretleri ahkâmı beş ere, samimi si tanzim ve teaati etmek emelindedir. (Mabadi var) Bir sandalcı deniz üzerinde Devlet Demiryolları ve Limanları Bir küstahlık — | müşterilerini kancayla dövdü Limanda bir kısım kayıkçıların vapura gitmek istiyen halktan tutturabildiklerine ücret almakla iktifa etmiyerek müşterilerine ga- yet kaba muamelede bulunduk- Dün de kayık- İarı malümdur. çıların — müşterilerine — yaptıkları küstahane bir meseleye — şahit olduk. Aileden bir kadın zevcile be- raber, Raşit vapurunda bulunan akrabasını görmek üzere Mustafa Kadri namında bir sandalcının kayığına binerler ve vapura gi- derler. Sandalcı Mustafa Kadri beş dakika beklemiş diye faz- la üücret ister, Kendisine iki ücret verik halde buna razı olmayarak Seyrisefain rıhtımı önünde hanıma yüzlerce halkın — de ağıza alınmayacak küfürler | savurmakla — beraber hanımın zevcini de kancasile mükemmelen döver ve kancasını zavallı adamın sırtında kırdıktan sonra sandalını çekerek kaçar ve bu küstahı ya- kalıyacak - bir. polis bulalumaz. | Bu hadiseyi makam ai in nazarı dikkatine arzeder ve sandalcının cezasız - bırakılmayacağını — ümit ederiz. Hırsızlık Unkapanı, Süleymaniye civarında vak'alar çoğaldı Son zamanlarda Unkapanı ci varında hirsizlik vak'alarına sik sık tesadüf edilmekte idi. Son günlerde ise Süleymaniye civa- rında da bu'gibi vak'alar çoğal- mıştır. Bilbassa Kâtip Şemsedı mahallesinde tüccardan Halil , Hacı Memiş, İbrahim, Süleyman, Haci Kâşif, Kâmil, Nuh, Riza kaptan ve Lütfi efendilerin ev- lerine hırsız girerek- bazılarından eşya götürebilmişler, bazılarında da muvaffak olamıyarak kaçmış- Tardır. Halk, hirsiz. korkusundan ev- lerini yalnız bırakıp harice çıka- mamaktadır . — Bu. civarın- asa- yişile alâkadar olan polis merkez- lerinin ehemmiyetle nazarı dikka- tini celbederiz. Moskovada deve eti Moskovadan bildirildiğine göre Moskovada ve diğer sanayi mer- kezlerinde koyun, sığır ve domuz eti çok azalmış olduğundan tica- İ tarafından koo- peratiflere gönderilen - talimatta mümkün mertebe tavşan ve deve etinin sürülmesi lüzumu bildiril- miştir Moskovada vesika ile tevzi edilmek üzere 1500 ton deve eti ve 300 ton tavşan eti tedarik edilmiştir. Ayni zamanda umum et tevziatı günde 50 ton tenzil olunacaktır. Boccane'nin | hikâyeleri kadını iğfal İmolo şehrinde, Berto - isimli gayetle dessas ve kurnaz adam vardı ki, herkese ancak fenalık yapardı; ve âlemi şerrin- den bizar etmişti. Lâkin, suibalile dillere destan olan Berto, İmolo şehrinde artık dikiş tutturamaz oldu. İcrayı melânet için kendine, başka bir münasip mahal tahar koyuldu. Mefsedet ve mel'anetile meşhuru cihan olan Venedik şeh- rine gitti; orada, bile ve fenalık yapmağa ık olan Papas kisvesine büründü; başladı, efendim, o kilise senin, bu manas- tır benim etek sürtmeğe... Bittabi, ibadet için degil. Venedik'te Rahip Albert ismini alan Berto, — ilerde adamakıllı iş yapabilmek maksadile, şimdilik, pek namuslu, pek abit, bek zahit görünüyor ; elinden tesbihi, dilin- den tehlili eksik etmiyordu. Pek dilbazdı. Her önüne gelene diya- netin — fazailinden — demvururdu. Gün geçtikçe şöhreti arttı. Onu, bütün Venedik, âlim bir müctehit bildi. Papaslar, büyük kilisede, kendisine kürsü tahsis ettiler Hasılı kelâm, kurnaz düzembaz herif aizzeden oldu çıktı. Tekmil sofu- | dar, yalnız Rahip Albert'ten bah- sediyorlardı. — Manastırlar, — onu, kendilerine başpapas yapmak ıçin aralarında kavga ediyorlardı. Rahip. Albert, büyük bir vu guna - intizaren, şimdilik, — küçi vurgunlara karşı tokgözlü davra- niyordu. Ancak, tokgözlü davra- namadığı bir cibet vardı: Kadın meseli Münasip bir fırsatla güzel bir kadıni tuzağe düşürmek için cam atıyordu. Bir gün, Lisette isimli, — saçı azün aklı kısa bir Havva kı sahte papaza müracaatla günah çıkarttı. Akıl züğürtlüğü bertaraf,- enfes bir parça idi. Kadına uzun zaman hasret yaşamış erkekleri çileden çıkaracak derecede, enine boyuna, etli butlu, geniş kalçalı, tombul göğüslü, pembe beyaz tenli idi. Tacir olan kocası, uzak bir memlekete gitmiş bulunuyordu. Günah çıkarttıktan sonra, kadın, tafrafuruşluğa başladı Melek suretine bürün P si af bir eden şeytan papas — Bir günahım daha var, rahip hazretleri amma, günah midir, bilmiyorum! - dedi. - Odada yalnız kaldıkça, çırılçıplak - soyunup ay- 'nanın karşısına geçiyorum. Vücu- dumun — emsalsiz — güzelliğinde cemalullahı temaşa etmiş kadar Mütelezziz oluyorura! Cidden enfes bir bedenim var... Acaba bu su- retle hareket etmem günah mi değil mi ? Rahip Albert'in gözleri döndü : * Aman şu cemalullahı bir de ben göreyim !, diye kadının boy- puna sarılacaktı amma, — ihtiyata Tiayeten, — kendine — sahip oldu. Zira kadının, aklındaki hiffete, muvazenesizliğe rağmen, pek sofu şey olduğunu bilmekte idi. Hem, cemalullah m temaşası, kuru bir temaşadan ibaret kalacaktı. Al- bert'in ise, arzuları hudutsuzdu. Binaenaleyh. diyanet noktasından barını yükseltmeği atideki men- faatine daha muvafık buldu : — Kadın! Kadın!- diye Lisette'yi tersledi.- Neler söyliyorsun, kadın?? Sus !! küfür çıkmazına sapma ... Öyle şey olur mu imiş hiç ?? Susl! Lisette, rahibin ciddiyeti ve sertliği karşısında hayran, süklüm püklüm pısırdı; ve evine döndü. Fakat, çapkın Berto, o gece, uyku uyuyamadı. Ayna karşısında bembeyaz ve Mmermerasa durup çırılçıplak — vücudunun — ötesini berisini seyreden dilber kadının bayali . gözleri önünden silin- medi, Ertesi günden tezi yok, derhal Lisette'nin evine git Bittabi, kadın, mukaddes rahibi, büyük bir bürmetle kabul etti. Rahip Albert, dilberin karşısında hemen secdeye kapandı. Onün ayaklarım öptü. — Alfedin, beni affedin! Dün size © kaba sözleri söyliyerek 'ne büyük bir kabahat işlemişim meğerl... - dedi. - İşte, bu. küs- tahlığımdan dolayı. fena - halde cezalandım. Bütü gece, dayak yedim. — Aman, demeyin, Rahip Haz- retleri?! Kimden dayak yediniz? — Anlatayım da — bukin: Dün gece, ibadetten sonra, fakırane hücreme çekilince, —duvar iki, şakkoldu. Bir nur belirdi. Gözleri kamaştırıcı bir nurl! Aymı zamanda, yerin gökün sarsıldığını duydum. Hemen, - korkumdan yedi kere haç çıkardım. Nurlar arasından bir delikanlı zuhur etti. Başladı efendim beni kamçılamağa, baş- Tekme, tokat, ladı kırbaçlamağa, sille, muşta, yumruk, efe ra; şamar . OF of da of ofl. Bittim. Daiyane vücudum hurdahaş oldu.. “Siz kimsiniz? Beni niçin döğü- yorsunuz?., diye sordum. “Ben Ceb- rail Aleyhisselâmım,, de; Bu meraklı hikâyenin asıl nefis tarafı yarındır. Mütercimi : (Vâ - Na) Umumi idaresinden: Ankara - Kayseri hattının 242 inci kilemetrosu civarında hazır kı- rılmiş 4000 M 3 kadar balastın hat kenarına naklinin yeniden ve aleni surette münakasası 9/11/29 cumartesi günü saat 10 da Ankarada Devlet Demiryolları münakasa komisyonunda yapılacaktır. Münakasaya iştirak edecekler teminat akçelerile birlikte aynı günde saat 10 'a kadar mezkür komisyonda / isbâtı vucut etmeleri lâzımdır. Talipler münakasa şartnamelerini 50 kuruş mukabilinde muhasebat dairesinden tedarik edebilirler. Bursa Erkafnitirliğinden: Bursada Faik bey vakfından İsmet paşa caddesinde piyasa mahal- linde han, otel ve garaja elverişli Faik bey hanı arsası pazarlık suretile 22/9/929 tarihinden itibaren 1 mah müddetle müzayedeye çıkarılmıştır. Talip olanların yevmi ihale olan 22/10/929 salı (1125) lira teminatı muvakkate akçesini müstashiben Bursa Evkaf hedirler üzerinde oturmağa ve müdüriyetine müracaatları. İstanbul Av vergileri müduriyetinden:_ Mevcut şartname şerait ve evsafında satın alınacak 16 adet mu- şamba 1929 senesi Tesrinievvelin 26 mci Cumartetesi günü saat 16da ihale edilmek üzere aleni münakasaya konulduğundan talip olanların şeraiti anlamak ve yüzde yedi buçuk kuruş pey akçesini teslimi san- dik eylemek üzere İstanbul balıkanesinin 3 ncü / katındı Av vergileri müdüriyeti komisyonuna “Devlet Demiryolları ve Limanları Umumi idaresinden: 13/10/29, Tarihinde yapılması mukarrer 60000 m3 balast münaka- sası 21/10/29 Pazartesi saat 10,30.da icra edilecektir. Zarflar mezkür günde saat ona kadar kabul edilecektir. Şartnameye merbut mukavele projesinde gösterilen teslim müddeti 31 Mayıs 938 tarihine kadar temdit edilmiştir. Münakasa şartnamelerinde açık kaian taliplerin Maliye ve muhasebe işleri reisliği müracaatları ilân olunur. iat sini öğrenmek için ve ya malzeme dairesine el