Tefrika numarası: 5 KANLI MACERA BiRİNCİ KIsSIM: MEÇHUL ADAM 3 — Yaralı (Devamı) Löken, yaralının, fazla/ sarsıl- diğini görünce, başını kaldırıp omuzuna dayadı ve onu Fucağında taşımağa başladı Yol hayli uzadı. Akşam oldu. Fırtına dindi. Uzaktan köyün ay- dınlıkları göründü. Köylü sordu. — Şemeriye - geldik. - Nereye gideceğiz? — Kilise meydanına, bir ev vardır, oraya.. Araba evin önüne gelince, Löken atladı, acele acele kapıyı çaldı ve haykırdı: — Çakuk olun madam Tiyebo. Yaşlıca bir kadın kapıyı açtı. Yaralıyı arabadan aldılar, içeri .soktular. Trekyeyi odasına çıkardı, yatağına yatırdı, sonra hizmetçe sine; — Biraz su kaynat, temiz bez ver, ve hemen gidip doktoru ça- ğer dedi. Bir koltuk çekti, yatağın yanı- na oturdu... Uzun bir. sessizlikten - sonra, yaralının inlediğini ve anlaşılmaz kelimeler mırıldandığını — düydü. Bahçeli Eğildi, dinledi. Trekye - sayıklı: yordu; — Ne diyorsunuz ? ... Ben Ben mi ?. Sonra gene sustu. İhtiyar madam Tiyebo, elinde Sıcak su ve temiz bez parçala- riyle odaya gi — Doktor Rokur'a haber gön- derdim. Ancak bir saat sonra gelebilecekmiş. Löken bezleri aldı, sıcak su ile aslattı, yaraları yıkadı. Yaralı çok kan kaybediyordu. Merakla ihtiyar kadına sordu: — Acaba — tehlike — var mdır dersiniz? — Bilmem. Herhalde fazla ra- hatsız. Hısım akrabasına baber verseniz fena olmaz. — Malüm, fakat bu adamın kim olduğunu bilmiyorum ki. — Cebini “yoklayın. Belki.kim olduğunu anlarız, elbet üstünde kâğıt, kart, falan bir şey vardır, — Belki. Amma nasıl karıştı- Tayım? — Basbayagı.. Böyle zamanda ayıp olmaz. Löken kısa bir tereddütten son- ra, adamın cebini karıştırdı. Boş bir cuzdanla, o küçük defderden başka bir şey bulamadı. Defteri muayeneye başladı. Beş 'on tane baş sahife vardı, diğer- leri — koparılmıştı. — Sahifelerden birinde, silinmiş bir adres vardı. Yalnız şu kelimeler okunuyordu: Tet.No23 — 16Teşrinlevel 929 Şarlok Holnes'in Mariletleri Mubariri Cami — Nereden anladınız? — Baş parmağının üzerindeki tebeşir izinden! — Allah Allahl Ne münasebet? — Münasebeti şu: 1- Efendim, in — başparmağında , — tebeşir izi, ancak bilardo — oynadığın zaman kalabilir. 2 - Sen, bilar- yalnız ve yalnız, klüpte Mr. 1 ile oynarsın. 3 - Seyi hatte - avdetimizde trende gel ken, | na, sermayeni işleteceğini söylem- l Mr. Terston'la Cenubi Afrika maden aksionlarında or- 4 - Dört hafta evel de | İsmi... Mahalli tevellüdü... Mahal- desi, sokağı. Löken, büsbülün şaşırdı. Bu adam, intiharından sonra bile, hüviye- tünin meydana çıkmasını istemiyor . Bunun için de defterinin ka- SÖRTELEELE sini silmişti amma neden? Ölür- ken bile, hüviyetini saklamağı düşünen bu adamın ne maksadı vardı acaba? Jak, fazla düşünmekten Vvaz | ti. Ozamandan beri hatırına Bbir ai geliyer, fakat hiç birine sarih bir cevap veremiyor, meçhul adamın esrarına nufur edemiyordu. Bir saatlik uzun ve sessiz inti zardan sonra, ihtiyar kadın külak kabarttı. Dışarda bir ayak sesi vardı. — Doktor geliyor: Dişari — çıktı, - biraz — sonra “Doktor geldi., diye haber verdi. Doktor girdi, hastayı muayene etti Ağırca... Eğer beyin müte- essir olmadıysa kabili tedavidir. Bir bakalım... Madam Tiyebo, şu paltomu alınız... ir müddet daha, yaraları elle- di, baktı, sonra sakalını sıvazladı: — Beyinde bir şey yok. Yara sathidir. Mahaza hafiftir. demek istemiyorum. Dimağ sarsılmıştır. Pansuman yapacağız. Bana mi dam Tiyebo yardım etsin. Eski kadınlar doktor sayılırlar. İhtiyar kadın bu sözden hoş- landı. Gülümsedi. Yaralıyı soydular . yaptılar . Jak, madam Tiyeboya dedi ki: — Hastayı bütün gece ben bekleyecegim. Sabaha karşı nö- beti sana devrederim . Madam Tiyebo, buna pek razı değildi! — Mutlaka yalnız mı kalmak istiyorsunuz ? e Löken gölümsedi : pansuman — Evet. — Pek âlâ. “— İhtiyar kadın çıktı. Bir müd- det evin içinde dolaştı. Etrafı topladı. Nihayet ayak sesi kesildi. Yatakta, yaralı, yanakları hum- madan pençe pençe kizarmış, güçlükle nefes alıyordu ... Bir aralık kolunu kaldırmak istedi, | muvaffak olamadı. Dudakları, bir | şeyler. söylemek - isliyormuş gibi titriyor, kınıldanıyordu. Jak Löken, yaralıya doğru eğilmiş, konuşmasını bekliyordu. Böyle, iki üç saat daha geçti. Saat on ikiyi çaldı... Yaralı sayıklamağa başlamıştı... (bitmedi) ASARRUF KUMBARALA Hayatınızın her müşkil anında imdadınıza yetişebilecek yegâne emin sigortadır . Evinizde bir kumbara bulundurunuz. TÜRKİYE İŞ BANKASI İstanbul vilâyeti sıhhat ve içtimai muavenet müdüriyetinden Tababet ve şuabatı sanatları tarzı icrasına dair 1919 numaralı kanunun 14 üncü maddesi mucibince tesis edilecek etibba odaları üçüncü mıntaka heyeti idare ve haysiyet divanı azası intihabatı teşrinievelin 18 inci cuma günü saat on üçte Darülfünun konferans salonunda icra olunacaktır. Kanunun 15 inci maddesi Türkiyede icrayi sanat selâhiyetini haiz serbest veya memur bilumum etibbanın (Tabibler, diş tabibleri ve dişçiler) odalara dahi olduğu ve etibba odaları nizamnamesinin beşinci maddesinde oda azalarının mahalli içtimaa gelerek rey vermesi icabeder. Mahalli intihapta ikamet etme- yen veya mazereti sebebile isbatı vücüd edemeyen zevat imzalarile musaddak ve ayrı bir zarf içinde konmuş ve kapanmış rey pasolarını bir mektup deraninde ve ayni günde ve intihap reyinde bulunabilmek olması mecbu izere oda reisi 18 teşrinievel 929 cuma gi yetle e hitaben göndermesi musarrahtır. Tabip, diş tabibi ve dişçi beylerin intihap günü olan saat on üç te Bayazıtta Darülfünun konferans salanuna teşrifleri ehemmi- Kezacı ve dişçi mektepleri müdüriyetinden : Pratisiyen dişçilerin imtihanları 16/Teşrinievvel/929 Çarşanba günü saat ikide icra edileceği cihetle dişci efendilerin saat ikiden & el mektepte bulunmaları ilâ: tak gidecekmişsini Onun kontratı dört haftaya kadar bitecekmiş. Bu seferki kontratı birlikte imza- | lıyacakmışsınız. 5 - Halbuki, dört hafta geçti. Sen Mr. Terston'la bu gün görüştüm. Çek defterin benim dolabımda durduğu halde, iste- medin. 6 - Demek ki, mübletin geçmesine rağmen paranı bankadan çekmiye ve Mr. Terston'la ortak gitmiye niyetin yok! Yerimden fırladım! — İmzamı geri aldım, azizim, imzamı geri aldım! Meyer, mesele pek basitmiş! —Herşey, Kolomb'un yumurtası âbi b: Görüyorsun ya... Lâ- kin, iyi h edilmek şartı Şarlok Holmes, kimya âletleri durduğu masadan - bir kâğıt rak bana uzattı. Bu kâğıda büyük bir hayretle baktım. — Üzerinde, yazı mazı yoktu. —Bu da ne, üstat? - diye hay- kırdım. - Bu kâğıt bomboş !... — Hele bir dikkatli bak baka- lhım... Bomboş mu? | —A! —Ne 0? —ALALAI — Eece... Kâğıtta ne görüyor- sun bakalım ? Bomboş mu imiş? — Ben elime aldığım - vakit, kâğıt bomboştu. Şimdi, üzerinde bir takım rakamlar beliriyor... — Ya... Hemen ke: öyle “kâğıt boşl bir işi, esasından araştırmadan hüküm vermemelil,, diye kaç ke- re söyledim. 3 —Evet! Hakkınız var... Öylel... Kâğıttaki rakamlar gittikçe vuzuh kesbediyor! Âdeta, mürekkeple yazılmış bir hal alıyor ... Peki amna, bu iş nasıl oluyor böyle? Demindenberi âlet- lerinin başında oturduğunu gör- miyor musun? İşte bu kâğıdın üstüne, icap eden eczaları sürdüm, üzerinde bu rakamlar bel — Neymiş o rakamlar? — Şifra.. — Allah Allaht — Ne var bunda şaşacak? — Kimin şifraları bunlar, üs- tat? — Hariciye Nezareti tarafından yollandı. Onlar ne olduğunu sö- kememişler. Ben şifraları okuya- cağım. — AHfedersiniz, üstat! - dedim. - Buradaki her şifre beş rakamlık..” Acaba bu beş rakamın heyeti mecmuası bir harfe mi tekabül | ediyor ? — Yoook. — Ya neye tekabül ediyor? — İşte sıra ile okuyorum: 26723 lar üç harf de; K Şayet harf olsa, okunması, çocul oyuncağı gibi basitleşir. — Rica ederim, dair, bana azıcık tafsilâf verir misiniz, Zira, pek merakımı mu- cp oldu: Şu şifraln — nasıl - oku yacaksınız Böyle boş zamanlarımızda, ü: tat, mesleğin incelikleri hakkında beni tenvir etmekten hoşlar Ben de, onun süyledikleriz mali zevkle dinlerdim. Dedi — Sen biç şifre kitabi görme- din mi Görmedim, üstat. — Şifranın, — rakamdan meyi, kelimeden rakar gatı vardır. Her kelime bir ral grupuna tekabül eder. Ekı:nyı, yüzbinler - hanesi, şaşırtmak için kullanılır. Hiçbir. lisanda, 20-30 len fazla kelime yokturl (Mabadi var)