| Sahife 6 Sahife 4 Matıkâmlar taş ocaklarında mütemadiyen kan ter içinde çalışıyorlar... Biçare Ahmet Şevki efendinin muhakemeleri pek kısa sürdü. Biçare arkadaşımı 30 gün mahzen çezasına makküm ettiler, Ahmet Şevki hapishaneden çık- tıklan sonra bir gece bir celse akdettik ve hep birlikte kaçmağa karar verdik. Ahmet Şevki bu işte tecrübe sahibi olduğu için bize geçecegimiz büyük orman hakkında izahat verdi. Ahmedin bir Rifli bir arap arkadaşı, Ar- svut Tevfik, Sıp Nikolaviç de imle beraber kaçacaklardı. Arnavut Tevfiğe bir. mektup yazdık ve çamaşır yıkadığımız nehrin kenarında gelip bizi bul- masımı bildirdik. Mektubu yazıp Rifli ile Arnavut Tevfiğe gönder- dikten sonra Ahmet Şevki ayağa kalktı: —0 — Arkadaşlar, dedi, bu - zin- dan hayatı her halde ölümden daha beterdir. Ne olursa olsun kaçmalıyız.. - Bugünden bir arkadaş nehir boyunda bekleyecek ve akşam gördükle- rini anlatacak.. Bu suretle kaç- madan evel muhiti daha esaslı tetkik etmiş olacağız. — Şimdi sıra yemine geldi, bütün arkadaşlar bu firar mese- lesinden kiç kimseye bahsetmiye- ceğinize dair yemin etmeliyi: alktık, birer birer yemin eti Bundan sonra kaçma / teşebbü: nün teferrualına dair konuşmağa başladık: — Peki ama yanımıza bir az erzak filan öteberi almalıyız.. Polis Cemil efendinin hatıratı EnE Sabaha kadar uyumadık.. Kimseye bir şey söylemiyeceğimize dair ayrı ayrı yemin ettik FARA 'ne yökse satar, erzak alırız — Bu fikir mükemmel... — Erzakları alır, kaçacagımız güne kadar bunları ormanda sak- larız.. Ama bir iki balta, bir kaç | büyük biçak da tedarik etmeliyi: ir de program yaplık. Evvelâ Holanda Güyanma, ondan sonrada İngiltere Güyanma, geçecegiz ondan ötesi kolay... İngiltere Gü- yanında Hintli müslümanlar var- dır. Biz onlara iltlica etmeği dü- şünüyrduk.. O gece sabaha ka- dar bu firar programı ile meşgul olduk... O gün bir arahık Tevfiği gördük ve firar gününü karar- laştırdık : Pazar. Nihayet iple çeke çeke pazarı getirdik... O gün iş yok.. Biz derenin —yanında çamaşırlarımızı Yıkarken — Tevfik ile Nikolaviç geldile, Kafilenin erzakını Tevfik bula- caktı.. Hep birden kendisine sorduk: — Erzakı buldun mu? — Buldum. — Narede? — Ormana sakladım. Ahmet: — Haydi. çocuklar, dedi, bir am evel yola çıkalım. Biz de bir mıktar öteberi alıp ormanın kıyısına gömmüştük. Der hal bunları gömdügümüz yerdea çıkardık.. yedi arkadaş mukadde- ratımızm ne olduğunu bilmeden hareket ettik, ormana daldık Ellerimizdeki biçak ve baltalarla kendimize yol açarak ilerlemdğe başladık. Ağaçların dalları gayet | sik olduğu için semayı göremiyor- ŞEBirinci matine saat 13 te | Gözlerimiz fal taşı kadar açıldı, Dün akşam ASRİ sinemana SERSERİ PRENS Kalar Tnt gelirgiğle inin yüksek kiynetini ispata kaidir. Ba gün tirmc matino Bast 18 le Bu 80 fi gBı:'İ.MELEKsiuâmuı_ndı RUS BiLBERi mümessilesi ESTER RALSTON İlâveten : “ KAYIN VALİDE BALIK AVLAYOR,, son de- rece gülünçlü komedi.. SİLVER KİNG in şayanı hayret oyununu ASİ KAHRAMAN Filimini görmek üzere bugün ELHAMRA » Gitmekte kusur etmeyiniz. Cazip ve sevimli LORA LAPLANTEnin dahiyane sanatını izhar etti LORA ve şoförüf Pek uefis eserini MAJİiK sinemasında çuma tatilinizlen KIZIL KADIN LYA de PUTTi gördük.. Merakla yaklaşık. Bak- |üm ve gözlerim fal taşı kadar açıldı: Bunlar insan iskeleti idi.. Sordum. — Kim acaba bunlar?.. Ahmet cevap verdi : — Bunlar kaçan ve orman için- de yolunu kaybeden mahkümlar bir aralık dikkat ettim, iske” | letlerin — birinin yanında — kalın | bir mukavya / vardı, egildim, bu mukavvayı alarak okudum : Moris Lesyak .. Bu iki kelime bana hiç de yabancı gelmiyordu ... Zilmimde bu ismi evirdim çevirdim : Moris Lesyak. Moris - Lesyak.. Moris Lesyak!.. Birdenbire aklıma geldi: Moris | Lesyak bizimle beraber Güyana | Sarışın. mavi gözlü, uzun boylü | B gimte; ÜÇ öy epel üt ürker daşı ile beraber kaçmışlar ve bir | daha dönmemişlerdi. Herkes on- || darın Brezilyaya geçliklerini söyle- iyordu.. Halbuki zavallılar orman — 21 Eylül 1929 “KOLONYA! İsuvu No 11 ımvî h H | EAJ DE! | e SOLOGNE | — Forümn LOT ÖPİVER A Ş, İmamiur Şetesi ÜN ççi hci Bey ha V 16 Te Bti B0li 300 ton kriple maden kömürü münakasası İstanbul Adliye dairesi için muktezi 300 ton kriple maden ki | 12 EYLÜL 929 tarihinde icrası mukarrer olan münakasası talip zuhur | etmemesine binaen 26 Eylül 929 t ine kadar temdit edilmiş oldu- ğundan - talip olanların şartnamesini görmek üzere Adliye levazım memurluğuna ve münakasaya iştira edeceklerin de yevmi mezkürda saat on beşte Defterdarlıkta müteşekkil ihale komisyonuna müracant- ları ilân olunur. İştanln İthalât gömrüğünden: Ayvansaray antereposundan Saray burnu anbarına müdevver mühtelif cins eşya Marka Sandık — 3 kile — 659 Pamuk mensucat Yo - d 8 Müstamel yazı makinesi M X 5. 26 “60 İpekli pamuklu paça bağı sP ödok | Tti . Müstamel otomabil ö Kangal 100 5000 Bakır galveniz demir tel — KH Bilvezin zuhur edecek miktar üzerinde izeletör. Bâlâda muharrer 8 kalem eşya 23/9/929 tarihinden itibaret İstanbul İthalât gümrüğü satış anbarında bilmüzayede satılacağı ilân olunur. istanıl ilalil Günrğünler: Sandık —3 BNP — Kilo 410 Pamuk mensücat T EE L AA K . i SÜKT SI0 — Et makinası Balya 2 WB . 93 Kese kâadı Kap 15 . . 0 Müstamel çürük elbise Sandık 1 OJYE — 3,500 Deri ' 1 5'B > 122 — Kâat sicim Adet — 31 » — 95 Lavha lâstik Parça 10 . 0 Küat ve pamuk fatin bağı Sandık 1 OH Ç 32 Karyola topu Bağ 1 HW . 41 Çocuk araba sepeti Sandık 1 CAC . 76 Ağaç saplı kebir bıçak Fuçu 2 Şi b o Kuyumcu putası Sandık 1 O MA , S0 Bant bezi Sandıkça 1 MA « 23 — Kurşun Bağ 2 O — Demir boru Berveçhi balâ 16 kalem eşya 23/9/929 tarihinde İstanbul - İthalât POLA NEGRİ Yaşıyan Ülü TURKUAZ 20 Eylül 1920 Cuma günü saat Gt dük... içinde dünyaya gözlerini yummuş- ilmi 16 ilâ 19 matine dansant, İki e ea öreler Epi ilerledik... Bir aralık bir — lardı. B öi ” L Yt — Elimizde eşya namına ne var| ağacın dibinde bir yığın iskelet ( Arkası yarın ) — | SLATŞEF - MİMİ - DODO 20 Eylii 1928 No:'tt | Delikanlının - Kankırmızı Ma. | yalnız arzu ettiği şeyleri kendinde | Çinli ile arasma girerek: — — — | sında başını salfad —— AMERİKA —L T | &ao yakaladığına dair havadis, bü-| toplamakla kalmıyor; aynı zaman- — 100 pezosu kabul eti İyi Hüseyin leki Suriyeli: Vakşlerin Aşkı Kubarr v Konrad Berkoriteiy Karlos, elini veattı; ve, kuşu ayağından yakaladı. Kuş, bir iki kere kanat çarptı ise de, kurtul- mağa muvaffak olamadı. Sonra, tten vazgeçli, Büyük imiyet gösterdi. Boynunu Merercm: Karlos'un saadeti bu kuşta idi. Kulübe, karyola, arkası gümüş kakmalı tarak, ayna, şal, herşey, berşey, bu. kuştaydı. Pakita'yı almak, bu kuş sayesinde olacaktı. Karlos, hattâ eve uğramak fır- satını bulmadan, doğruca pazara koştu. Bir ayağını havaya kaldıdı. tün piyasayı allakbullak etti. Bu haber, pazara, ondan daha evel varmışlı. Uzak yerlerden bile, kuşu gör- miye gelmişlerdi: Caddenin üze- rinde dükkânlarını kapayan S1 yelifer, Çinliler, delikanlıların etrafı- | ni aldılar, kuş hakkında, her ka- fadan bir ses çıkıyordu! — Kankırmızı Makao!. Kan kırmızı Makao 1... Karlos, bir tane Kankırmızı Makao yakala- Miş . - sözü pazar yerinde çalka- lanıyordu. Pakita da, soluk soluğa, pazara koştu. Ahaliyi yardı. karlos'un yanına yaklaştı. Delikanlının bo; 'nuna atlıyarak, onu, iki yanağın- dan şapırşupur. öpmemek kendini zor tuttu. Biliyordu ki, kankırmızı Makao, | | değil a, şayet 200 pezos bile alsa, l | | | | da, mes'ut akibetini de nefsinde cemeyliyordu. Çarşı yolunda ve çarşıda kime rastladı ise, hepsi ona aynı şeyi söylemişti Bir Çinli, kuşa dikkatle baka- rak -ahalinin hayretine rağmen,> Karlos'a 100 pezos teklif etti. Bütün çarşı, aksi sada halinde: | — Bir kankırmızı — Makaoya 100 pezos ha?- diye haykırdı. Rodrigo, azicık sarardı. sonradan, derhal, ken- , karlos, 100 * nafile! 200 pezos kulübenin ya- “ pilmasına kâfi gelmiyecek! Sanki kardeşine sahip çıkmak, onu kazandırmak istiyormuş gibi, paradır. kardeşim! dedi. Rakita, kendini kaybetmiş gibi Karlos'a bakarak, dediki: — 150 pezos! - dedi. Fakat, Karlos, gene “hayırl, manasında başını salladı. — AlI — Hayırl Makao için, 150 rub- Fakat, Karlos, elinin tersile | leden pek fazla isterim. paraları itti: O israr ettikçe, Pakita'nın kob- — Hayırl 100 pezos kâfi değil! Ben, Kankırmıze Makao - için, 100 pezoston fazla isterim... Hem- tukları kabarıyordu. Akşama doğ- ru, Çinli, Fiati 25 pezos daha arttırmağa razı oldu. de pek fazla . | Karlos, gene: “hayırl, manası- Pakita'nın göğsü, neşeyle ka- — na kafasını salladı: bardı. Demek ki çi onun |— Hüseyin: tesiri altında idi. Onun tesirinde |— — 180 kalarak, iyi bir tüccar olmağa | — Karlos: başlıyorda. İyi bir ev babası ola | — — Hayal caktı. Ğ Kuşu, mümkün mertebe pahalı | — — hlayit > satmağa uğraşıyordu. Tz ğ Çinli: — Fti — 125 pezos! - diye haykırdı. Hüseyin, Rodrigaya yanaştı: Fakat, Karlos, “hayır! , mana- ( Mabadi var ) v ei