Parkta Tahta kanapelerden - birinde, bir kadınla bir erkek -karı koca- oturmuşlar gazete okuyorlar. Biraz sonra, geveze bir adam, gelip yanlarına oturuyor. Çok fazla sabredemeden, beye sorüyor : — Havadis var mı? Bey cevap vermiyor. — Herhalde havadis olacak. Eey gene cevap vermiyor. — Havadis olmasa bu kadar dikkatle okumazsınız. Bunun - üzerine kadın cevap veriyor: — Dilsizdir: — Öyle mi? Tevekkeli - değil cevap vermiyor... Bari siz söyle- yin, ne havadisler var? Kadın gene okumağa ve cevak vermiyor. — Mühim şeyler var galiba? Cevap yok. — Havadissiz değil mi? Bu sefer kocası cevap veriyor. Karısını gösterip diyor ki: — Sağırdır. Mektup Dostum büyük şair Salih Zeki- den şu mektubu aldım; “Azizim ayor gazete — olmaz — — “Boğazımda bir apse var, Seni bekliyorum . Doktor konuşmama müsaade etmediğinden, daha uzun yazmıyorum. BMünekkit Ameriken fıkradır. Bir nefis sanatlar münekkidi, şaribül leyli vennehar imişi Büyük bir resim sergisini gez- diği gün de, bulut gibi sarhoş- muş. karken , duvardaki görmüş. Hemen defterine notetmiş : “Antrede: Şaheser bir. sarhoş tipi. Burnunun karmızılığı hari- kulâde canlı. Herhalde dapre natür yapılmış olacak, çünkü bu simayı gözüm ısırıyor.,, | sıiyim efendim. | verdi ki. — Kızlar arkama saklanın, Meksikada DMecburen İdam mahkümu meydanı - siya- Hanım efendi, bir beye çıkışı- sete getirilmiş. Cellât, elinde yordu: palası bekliyor. — Teessüf ederim! Ben sizi Tama işe başlayacağı — zaman, kibar bir adam zannederdim. Ge- bir suvari — dört nala gelip #i mahkümun affa mazhar olduğuna dair bir kâğıt gel Cellât mahküma tersters bakar sonra homurdanır: İş bu raddeye geldikten sonra, | beni yüz üstü bırakmakta mana İll var miydı? Köpek İçerenköyündeki büyük bahçeli köşklerine taşındılar, birde çoban köpeği aldılar. Geçen gece, sabaha karşı, karı kocayı, bahçe kapısının önündeki kaldırımda gördüm. Büzülüp otur- muşlardı.Karısının sesini duydum: — Allah için iyi köpekl.. Kuş uçurmuyor.. İşte biz bile eve gire- medikl Fark Annesi, akşam geç vakıt,elinde bir çok paketlerle eve gelince, çocuk babasına sordu: — Baba, yüz lira çok para mıdır? — Kazandığım zaman çok pa- radır. oğluml.. Fakat annen bir metro kurdele almak için carşıya gitti mi, yüz » yüz para kadar kıymeti kalmaz. , sen mehtapta se- vişmenin şüriyetine kani misin? — Elbettel Ablam kocalarının dördünü de mehtapta buldu. çen gün sizin metresiniz olduğu- mu söylemişsiniz. kalkmayın, emin — Anlatayım efendim. Beş altı arkadaştık.Biri sizinle münasebette bulunduğunu söyle düncüsü de sizinle ayni macerayı geçirdiklerini söyleyince ben de nazarı dikkati celbetmemek için söze karıştım, benim de metre- « simdi, dedir şİyan iskarpinini dükkân sahibine gösterdi: $ — Bakın dün aldığım iskarpin ne hale girdi? — Yürüdünüz. mü? Gi $ —Tabi i e0 — Hat Gd Han dik Ze kânda satılan iskarpinler otomo- Ğ bilde gezmek içindir. Mazeret — Affedersiniz, karımı gelip almakta biraz geç kaldım... — Vallahi beyefendi, erken gelmediğiniz için müteessif olduk! Nükteler Hüviyet Sulh mahkemesinde. Reis kazşısındaki adama sorar: — Siz ne sıfatla maznunu tem- sil ediyorsunuz? kimsiniz? Adam, soğuk kanlılıki — Maznunun, metresi Kâtip Müdür bey, yazıhanesine bir kâtip aldı ve başkâtibinin yanına Üç gün sonra, başkâtip müdüre, yeni kâtipten şikâyet etti. Müdür dedi: — Ne yapayım, küyvetli bir yerden tavsiyelidir, çıkaramam, — Evet amma efendim, doğru yazı yazamıyor. İmlâ ve cümle hatası yapıyor. — Kolayı var, yazı makinesinde yazsın. İspatı Garson, bir zamanlar okumuş, hattâ doktorluğada merak etmiş. Bilhassa aşı hususunda fevka- lâde ihtisas sahibi. Lokantanın gedikli müşterilerinden birine, bir tavşan yahnisi verdikten sonra, seromların fevaidinden bahseder. — Demek seromların - şifası kat'idir öyle mi? — Elbet. Hem esasen ispatı meydanda, şu yediğiniz tavşan üç kere kudurmuştu! Dişçide Anadolunun, çok uzak köylerin- İstanbulda ağrısız duydüğü - için, dişini çektirecekti.. Dişçiye git — Dişimi ağrısız çekersin ya. — Evet. Bir şırınga yaparım , hissiniz iptal edilir, hiç bir şey duymaz, görmez, anlamazsınız. Dişçi — şırıngayı — hazırlayınca köylü kesesini çıkardı. Dişçi: — Acele yok , dedi, sonra — Onun için değil, Kendimi kaybetmeden evel, kesemde kaç param olduğunu hele bir sayayınız. .