NML Nas ABDÜLHAMİT VE AFRODİT — Yazan: İskender Fahreddin Molâhat doktor, Fikret beyin Akke kale- | sine gitmesine mani olmak için ne gibi fırildaklar çevirmeğe hazırlanmıştı?! kiz >Doktor Ali beyin İstanbul- Mabeyinci Cevdi dan firarına, caba sara) Doğrusu büyük bir şüphe içndeyimi> Bu esnada> Topkapı> sarayının gizli bir. dalresinde kitap - bulmuşlardı esrarengiz bir Melâhat, Cafer ağadan bu ha- beri alımca babasıın odasına koştu. Doktor Fikret beyle bir dakikacık olsun görüşmek istiyordu. Cevdet B. huzurdan yeni çık- muştı. Melahat: — Babal - dedi - senden bir şey rica edecegim.. — Aman kizim, şimdi çok işim var.,. biraz sonra — Çok müstacel, baba! — Peki.. söyle bakayım.. — Doktor. Fikret beyi bir dakika kadar görmek istiyorum. Cevdet B. gözlerini açarak cevap verdi: — Aman yavrum? Sen çıldır. dın mı? Fikret beyle görüşmel Aman yarabbil —Ne olur baba? biraz... Cevdet B. Kızının sözünü kesti: — Haydi yavrum, işine git.. Biz onu şimdi Akke kalsine sevket- mekle meşgulüz. Başıma iş çıkar- ma, senin, bir. padişah düşmanı ile görüşecek neyin olabilir? Efen- dimiz — duymasın.. “neüzübillah! mahvoluruz. Melâhat babasının ” boynuna sarıldı: ; — Baba, ben oadama muave- net edeceğimi vadettim.. Halbuki burada ç işkenceden başka pir şey görmedi. Ben sözümde dur- madığım için çok müteessirim.. — Padişaha ihaneti sabit olan bir adama sen ne cesaretle mu- avenet edebilirsin? Ben sana böyle karışma sonra başına belâ getirirsin demedimmi? — İnsaniyet — kalktımı baba? İftiraya uğramış bir adama mua- venet etmek günahmıdır? Pekalâ biliyorsun ki, bu zavallı genç, Fehim paşanın kurbanı olmuştur. Cevdet B. hayret etti: Fehim paşanın kurbanı mı? — Öyle ya., Doktor Ali beyi Devlet Demiryolları HaydarpaŞa üğünden: İdareye ait ve mağazada mevcut muhtelif marka yedi adet 110 voltluk cereyanı mütemadi motörü satılmak üzere müzayedeye vaz- edilmiştir. Müzayede 3 Ağustos cumartesi günü saat onbrşte yapıla- alipler her gün mağazada motörleri görüp istedikleri izahatı mağazası Müdürl caktır. ler. lan biri yardım mı etli? kaçırtıp, bütün mesuliyeti bu za- vallı gencin üzerine yükledi. — Sahi, Melâhat! sen bu me- selenin safahatını çok iyi bilirsin. Doktor. Ali beyin, hakikaten, kaçırılmasına bizden birisi 'yardım etmişmidir? Eğer buna dair bir duyğun varsa bana açıkca söyle.. biç korkmal Çünki, ben de bu işde bir dalavere çevirildiğine inanır gibi oluyorum... Biraz evel Fiktet beyin ifadesini alırken: “Ben de zengin olsaydım elbette bu işkenceleri görmezdim,, dex Bu söz beni şüphelendirdi. Acaba Doktor Ali B. Fehim paşaya paramı yedirdi dersin? Melâhat, Babasının can alacak damarını bulmuştu. Doktor. Fikret beyin Akke kalesine tebidini tehire muvaffak olacak olursa, bu, onun için en büyük ve siyasi bir muvaffakiyet olacaktı. Babasına cesaretle cevap verdi: — Babacığım! Gerek sizden, gerek Efendimizden şimdiye kadar saklamağa mecbur olduğum - bir nukta/ vardı. Bunu şimdi size söylemeğe mecbur olacağım.. Ben Rumelihsarında O gece Doktor Ali beyle görüşürken kendisine dedim ki: “Doktor bey! sizi kaçarken yakalasalar ne yapar- smız?, O vakit, Ali bey bana şu cevabi. vermişti: —“ Adam sen de.. benimle nihayet Fehim paşa uğraşacak değil mi? Bun- dan kolay ne var, Fehim paşanın adamlarından — tanıdığım hafiye- lere bir miktar para verince mesele derhal — hallolur! Zaten ben Fehim paşaya kaç defa para yidirdim... O, sarı sarı altıncık- ları görünce dayanamaz...,, Cevdet B. Kızının bu izahatın- dan çok memnun olmuştu. | — Melâhat! -dedi - sen burada | otur... ben bu meseleyi mahrem olarak zati şahaneye arzedeyim. (Mabadi A ââgğ! | telâşlâ içeriye -girer. m Halk sütunu —| Evlâtlık - olarak... Bendelerinin ana - vo babam. olmayıp mm, her b vazit ddi maneviyelikle ev. hizmetlerinde bulünmasını aran ediyorum, Adresim : Samatya Uzan Yasuf mahallesi Alyanak sokağında >. T4 Mehmet Bir cevap N B. K. beye Bize bir cevap Verçbilmek için eseri- nizi bir kare yomanı muharririmize gös- t Ermeni kiliseleri Rusyadaki ermeni kiliseleri kapatıldı Deyli Teleğraf gazetesinin dip- lomasi müuhabiri yazıyor: Rusyadaki ermeni kiliselerine ait ahvalden bütün cihandaki ermeniler heyecan duymaktadır. Sovyet hükümeti tarafından neşr- olunan emirler mucibince umum ermeni kiliseleri kapanmış ve bu binalar sinema ve diger eğlence mahalleri haline ifrağ olunmuştur. Bir kilisenin seddolunması için bir fçinin bir arzuhal vermesi kâfidir" Hükümetten maaş alanların çocuklarına din dersleri öğretmesi memnudur. Aksi harekette bulu- 'nanlar azlolunuyor. Halka deni- liyor ki: Çocuklarınız din ögren- mek> isterlerse on altı yaşından sonra kendi ihtiyarlariyle öğrenirler, kiliseye gitmek isterseniz kendi masrafınızla kiliseler yaptırınız. , Ermenilerin reisi ruhanisi Ka- tolikos Beşinci Jorj her türlü vezaifi ruhaniyesinden tecrit edil- miştir. Katolikosun riyaset ettiği ermeni kilisesi büyük — meclisi bolşevikler tarafından ilga olun- muş ve kiliselere ait emval zap- tolunmuştur. Nazik hırsız! İşine yaramayan evrakı gencin evine brakmışl.. İtalyada garip bir yankesicilik vakası olmuştur: Milân şehrinde Roane isminde bir genç bir gece sinemaya gider. Gişeden bilet almak için kalabalık arasında epice sıkışır. O esnada portföyünün aşırıldığının farkında olmaz. Sinema çıkışı bir dondurma yemek için pastahaneye gidince portföyün bulunduğu cebin ustura ile kesik olduğunu görür, Roane- nin çantasında 10,200 liret para ve mühim evrakı - bulunmakta imiş. Roane polise haber verdikten sonra evine gelince kapısını aralık bulur. Zavallı genç evinin, aynı gecede soyulduğunu zannederek Fakat her şeyin ye olduğunu hayretle görür. yalnız salonda bulunan — yazı masasının lambasını yanarak bulur. Masa üzerinde portföyünü görür. Portföyü aıçaca içindeki evrakı tamamiyle bulur. — Paralar yan kesici tarafından aşırılmış, fakat portföy içindeki kart dövizitler- den Ronenin adresini”“ öğrenen hırsız. işine yarayamayacak olan evrakı gencin sinamada olmasın- dan istifade ederek evine bral mıştır. yerinde —— | Her akşam bir hikâye Muhar Anglo - sakson mecmualı biri, meşhur bir feministin imza- sile, erkekleri yerin dibine batıran bir coşkun beyanname nı z Beyanname de şu sahırlar var “Erkek, hodbindir. hissizdir; kadınların — şefkat hazinelerini ölçecek kabiliyette değildir. Onun nazarında aşk, alçak sevkıtabit- lerin söndürülmesine - vesiledir!. Feministin - sözleri, bu nevi il- tifatlarla döludur. Rockfeller ve Mary Pickford'un ey aziz vatandaşı! Siz, şüphesiz , solmuş — suratlı ihtiyar - kızın birisiniz! Acı hissiyatınızın - saikı de bu sakaletiniz olacak! Kadınlığın mayesinde - takdire şayan hususiyetler mevcut bulur duğunu inkâr edecek değilim. Fakat, gene, aynı mayede, pek çok huşünetler. vardır. Sevmiyen — yahut, artık sevmekten sarfı- nazar eyliyen — kadın vahşile- siyor: - Müsie-hall'ün meşhur ve- dettelerinden biri, âşıkını terket- Adamcağız, onun kapısı önünde kendini vurunca, kadını “Hanzırl Paspasımı kirlettil, diye haykırdığı meşhurdur. Erkeklere gelince ,, erkekler, daima, sizin tasvire çalıştığınız mahlüklar değildir, efendim. Ka- relerinizin hakkımızdaki fikirleri- azıcık — değiştirmiye medar olsun diye, bu hususa dair iki hakiki hikâyecik anlatmama mü- saade buyurunuz. “M,it im, fazıl bir ta- mudığım. vardı. Servetsiz, mevkı: bir kadını, sırf güzelliğine vu darak, almıştı. Fakat, — gençkadın, şaibesiz bir zevce olmakla bera- ber, kocasının aşkına mukabele etmiyordu. İhtimal ki, birçocuk- ları doğsaydı, —kar- koca yek- digerine yaklaşacaktı. Lâkin, kadın, analık hissine bigâne görünüyordu. Hergün, kocasından bir parça daha uzaklaşıyordu. Si Birkaç sene geçti. Tesadüf, Mme “Mi, in karşısına tanımmış bir komedya / aktörü çıkardı; — ve gönlünü kaptırdı. Son derece na- muslu idi: vücudunu iki erkek arasında taksimden çekindi; ve hakikatı kocasına itiraf eyliyerek hürriy in kendisine verilmesini “M.,, elim bir mücadeleden sonra, kazaya rıza gösterdi. Sev- bahtiyar görmek için, talâkı imzaladı. Birkaç ay sonra da, gençkadın, aktörle evlendi. Yalnız ve tesellisiz kalan “M, sürekli, kesif mesaisi içinde keı dini oyalamıya çalışıyordu. Aşk, iradesinden daha kuvvetli idi kalbine girmiş; — kızgın bir de- mir gibi orasını yakıyordu. Artık ona ait olmıyan kadınını göre- miyordu; fakat, sevdiğile, her irtibatı da kesmiyordu; haberini Aalıyor, hayatile yakından alâkadar bulunuyordu. İkinci seneyı çocuğu doğduğunu öyrendi. Çocuk! O kadından sevgilisinin bir parçasını kendisin- de yaşatan bu müsimizi mohlüka pek merak ediyordu. — Yavruyu takip etti - (Bittabi, uzaktan! ) - çocuk, bahçede aoynarken, daima, azıcık ileride, saçları vaktinden 2700 kilo koyun : Andre de Lorde evel ağarmış bir ihtiyar otururdu; ve, yaklaşmıya cesaret edemeden ona bakardı, — fırınları seyreden açlar gibi gözbebekleri yanarak ve yüzünde teşennüçler belirerek, Bir akşam, dostumun yanında bulunuyordum. Gazete sütunlarına İâalettayin gözgezdiriyordu. An- Ssızın sarardı. Kirpiklerinden iri taneler döküldü. Şu satırları okur muştu: Meşhur aktörlerden “0,,nin oğlu, birkaç gündenberi muztarip olduğu — menenjitten — rehayap olmıyarak vefat etmiştir. Keder- dide ailesine sabır temenni eyleriz., Dostumun ağlamasından hay- rete düşüp onu isticvap ettim Hıçkırıklarla sarsılarak: — Ah, kardeşim... Ne felâket!.. Oğlumu kaybettimi - dedi. İhtimal ki, birçok kimseler bu sözlerin büyüklüğünü ve derinli- ğini / kavrıyamıyacaklardır; fakat, onu anlıyan rakik ruhlar bulunur. İşte size ikinci bir hakiki dranı ki, en hareretli feministler bile, hailcengiz ulviyetini inkâra kal- kışamıyacaklar: Bir adam, mide kanserinden üyordu. Mide — kanserinin fecaatini bilir misiniz? Merhamet- cellât olan tabiatin icat eyle- iği işkencelerin en müthişidir.! Ağrılarını — hissetmesin diye, hastaya, her iki saatte bir mar- fin şırıngası yapılmak — lâzımdı. irınga bir an geçikti miydi, are, artık tahammül edemiyor; rak, eline geçenleri, saldırandeliler gibi or- talığa fırlatmaktan kendini alamı- yordu. Ancak bir iki günlük hayatı kaldığını —an yııır.îı öllmeğa liği metresinin yanına gelmesi payıtahta telgraf çektirdi. . Hastabakıcıyı a savmak, o geceyi, dostunun baş ucundaki koltukta geçirmek, ve iki saatte bir, şırıngayı, ona, kendi elile yapmak istedi. ( Kadın, bizzat morfin kullanırdı.) Fakat, seyahat yorgunluğunu besaba katmamıştı. Hastanın baş ucuna - oturduktan — yarım saat sonra, derin bir uykuya daldı. Gözlerini açtığı zaman, kandil sönmüştü. Ortalıkta derin bir sükün vardı. Cançekişen adamın nefesleri bile işitilmiyordu. Şırınga zamanını geçirmiş olmak ftan son derece utanarak, elyür- damile, elektriği buldu ve yaktı. Oda aydınlardı. Bir de, ne bak- sın? Hasta, yatağında değil. —. Haykırdı, Hastabakıcı, koştu, İki kadın, yerde, kan izleri gördüler. Bu izleri takiben tuvalet odasına di geçtiler, ve orada, korkunç tekal- Tüsler kaskatı kesilmiş cesetli kar gı karşıya geldiler. Büyüyen ha- dakalarında, ismi henüz konulma- mış müthiş bir ıztirabın tahaccür etmiş ifadesi vardı. Zavallı çocuk! Sevdiği kadını, morfin zamanı, uyandırmak - iste- memişti. Onun uykusunu bozma- mak için sessizce ölmüştü. Sessizce... Ey amerikalı femi nistl.. Bu kahramanlığı yapacak kaç kadın tanıyorsunuz? Mütercimi: (Vâ - Nü) eti münakasası İstanbıl nüddei rmmniliğinder: İstanbul umumi hapishane ve tevkifhane hastanesi ihtiyacı için ta- rihi ihaleden itibaren 31 mayıs 929 tarihine kadar lâzım gelen 2700 kilo koyun etinin münakasa suretile mübayaası mukarrer bulunduğuna talip olanların bu baptaki şartnameleri tetkik etmek üzere Cumadan mada her gün İstanbul Adliye levazı müdiriyetine ve tarihi ihalesi de saat beşte defterdarlıkta umuru hukukiye nezdinde müteşekkil mübayaat komisyonuna müra- caat eylemeleri ve taliplerin ticaret mu ilân olunur. odasında mukayyet olmaları lüzu- İ KTT