Sahife 4 Akgam HKY ELPAZE IN Selâmi İzzet RŞARSRAR AA Numara: 39 | — İşte, dedi Geldim, çay beni görünce pek meninun - oldu. — Elbette Sacide. Sen bu evin ilkbaharısın. Hiç o güne kadar, ©o derece çılgin sözler - söylediğimi hatırla- miyorum. İlk arzusu 1s'af edilmiş bir çocuk gibiydim. Âdem, ilk defa karşısında Hav- sözümü tuttum. vayı gördüğü zaman, © gün be- nim sevindiğim kadar / sevinme- | miştir. Sacide, benim sözlerimden ser- mest olmuş gibi, kanepeye gö- mülmü;, gö: ü yordu. Coşkunluğum — geçtikten - ve, eve avdet ettikten sonra Muhsinin ne yaplığını sordum: — Hayatımda ilk defa olarak Muhsinden şikâyet edemeyeceğim. Evin içini çiçeklerle süslemişti. Her taraf çiçek içindeydi. Çi nekadar çok sevdiğimi Kâmil, Her tarafta güller, mimozalar, karanfiller vardı.Erkekler çok garip mahluklardır!.. Üçgün evel evine bir alüfte kadın getirip, beni ayni masada oturmağa icbar eden kocamı üç gün karşılamak için evi cennete ben- zetmeğe çalışıyordu. Bu garip değil midir? Muhsin tekrar afdile- . O kadar samimidir ki, söylediğine inandım. Herhalde zannederim ki, ben- siz yaşayâıyacak. Halbuki, bir gün sonra gene çılgınlıklarına, terbiyesizliklerine — başlıyacağım biliyorum. Bu iyiliği çok sürme- yecektir... Sen ne yaptın? — Ben artık hayattan hiç bir zevk almamağa başladım. Ben de sensiz yaşayamıyorum .. Bu evin dört koşesinde hayalin var. Ne- reye gitsem, karşıma sen çılayor- sua, seni görür gibi oluyorum. Hayalı sen güzelleştiriyorsun, sen çekildin mi, dünyanın tadı kalmıyor, ömür sefilleşiyor. Uzun müddet konuştuk. Niha- yet kalktı: kocasına erken gele- ceğini söylemişti. Fakat gitmeden evel, evi gez- | mek, odasını görmek istedi. Odaya girince kızardı — Odayı bazmamışsın? dedi. — Hayır bozmadım - Sacide. Bıraktığın gibi duruyer. Yatağın bazır, bu gece kalabilirdin. Dolabi. açtım. — İşte esvabım, çamaşırlarım!.. Sacide derin bir göğüs geçirdi: — Buraya ilk gece ne tasav- | vurlarla gelmiştim, ne oldu?.; Bu- raya gelirgen, yeni, başka bir hayat yazmak için — gelmiştim. Halbuki yeni bir hayat olmadığı: Herhalde | sonra, beni | her içtim. Hizmetçin | | İ dünyada herkes ömürü sürüyor. Herksin bek- lediği bir yarın var. Fakat her gelen yarın da, geçen — düne benziyor... Nasıl geldiğimi - hatır- İyor musunz | — Evet Sacide, öyle ağlıyor- düm ki, seni evelâ tanımatım. Benliğimden — kopmuştum. Doğru sana geldim, çünkü hayatta beni seven yalnız sen vardın... — Bugün gene varım Sacide. Odznda vicdanımın. sızladı; hissettim. “Sacidenin ayaklarına kapanıp, Feyhanla evlenmek olduğumu / söyleyecektim. deyecektim ki: * Seni - unududurum evleniyorum. Amma — hiç gönlümden — senin — muhabbetini çıkaramayacaktır.,, Söylemedim. Sadece dedim ki: — İlerde her ne olursa - olsun, her ne duyarsan duy, fakat bil ki daima seni sevdim ve daima seni seveceğim... Tekrar salona geldik. Sacide mantosunu, şapkasını giydi. Artık, | misafir gelmiş bir yabancı kadın şekline girmiş Muhtelif nevide Vantilâtörleri Size veresiye takdim eder Metre Han, Tünel meydanı Beyoğlu Elektrik evi - Beyazıt İstanbul Buğazın teşciri Bir karimiz yazıyor: 14/7/1929 tarihli, muhterem gazetenizin 3. sahife ve 5. sütünunda: “Ağe dikilecek,, serlevhasiyle olan ha vadisi okudum, Mevcutların muhafuzası için en ibtidai vartalara tevessül etme- den / bukadı sahaların teşcir edileceğini inanmak mükün değildir. Kuzguncukta Fethi ve Sait şalar Borusunun. sahiplerindenim. Bu muazzam Boru 300,000 arşın- | hk bir sahayı ihliva eder ve te- mamile sahildedir. Etrafının du- varları yıkılmış olan bu ormanı biz sahipleri şimdiye kadar guç- lükle muhafaza edebildik. Fakat bu günden sonra böylece muhafaza edebileceğimizi zannet meyorum. Çünkü — vergisi 900 liraya iblağ — edilmiştir. Hiç şüphesiz bazı hissedar - evinin eşyası satılma vergi borcunu ödemeğe - çalışa- caktır. İmem bu poruyu hiç gezip gördünüz mu? Veyahut Boğaziçine giderken vapurdan nazarı dikka- finizi celpettimi? Yıldız parkı arşı karşıya olan bu park Boğ: çinin şehre yakın olan kısmının Te'min ederim ki iki buketidir. dansa - Ağaçları kesip satarak | | devazım müdiriyetine ve tarihi ihaleleri olan 8 ağustos 929 TASARRUF KUMBARALARİ GT AAT DA Her evde bulunması m gelen tasarri kumbaralarımızdan vermeksizin — nasıl istifade edebileci öğrenmek isterseniz aşağıdaki kuponu doldurup gönderiniz. para Türkiye iş Bankası Türkiye iş Bankasına Tasarruf kutularınız hakkında izahat göndermenizi rica ederim. Porfümöri L.T. PİVER A Ş., İstanbul - Şubesi Şişli Ahmet Bey sokak No, 56. Tel. Beyoğlu 3044 4800 kilo inek sütü 22500 kase yoşuru | Münakasası Sİanbnl nüldei vmmiliğinde: İstanbul umut hapisane ve tevkifhane hastanesi ihtiyacı için tarhi ihaleden itibaren 31 mayıs 930 tarihine kadar lâzım gelen tahminen 4800 kilo inek südile 22500 kâse yoğurdun münakasa suretile müba- yaası mukarrer bulunduğundan talip olanların bu baptaki şartname- lerini tetkik etmek üzere cumadan mada her gün İstanbul adliye de saat beşte defterdarlıkta umüru hukukiye mi iteşekkil mubayaat komisyonuna müracaat eylemcleri ve taliplerin ticaret odasına mukayyet olmaları lüzumu ilân olunur. İstanbal Ticaret Barsasındar: Kalorifer için elli ton İngiliz Kok kömürü mübayaa edileceğinden itasına talip olanların şeraiti anlamak üzere Temmuz 929 gayesine kadar Borsa levazım memurluğuna müracaatları ilân olunur. (e-Dr. ÇİPRUT Cilt, saç ve zühreviye müte- hassısı Beyoğlu Asmalı Mescit | Atlas Han, No, 2 (Ü Telfon: Beyoğlu 3353, Daima yalnız KODAK Fotograf makinelerile filimlerini kullanmak menfaatınız icabatın- dandır. ainü> otoğraflar için Minoteros Kartlarını kullanınız Her yerde satilır. Fransızca veya İngilizceye aşina BİR ŞOFORe ibtiyaç vardır. Alâkadaranın 4 üncü |Vakıf Hanında Amerikan Ekspres Bankasına müracaatları. * Tet numarası: 6 Muharririz Konrad Berkovitchiy Maria'yı elinden yakaladı. Genç. den yamruklarını sallıyarak, Gitsa'nın üzerine yü- Tüdü. — Defol oradan, pis Çingenel — diye bağırdı.- Sen,,, sen,, kim forsun da bizim hora zinciri- mizi kopartıyorsun? Herkes, demirciden tarafa çıktı. Öyle görünüyordu ki, hançerler kından - sıyrılacak; ve, ortalığa, oluk oluk kan dökülecekti. Fakat, Gitsa, hiddet göstermedi. Yüksek kahkahalarla güldü; ve herkesin yüreğine su serpti gülmekte inin elini ÇİNGENELER KAHRAMANI | gunluktan gebereceksiniz, 23 Temmnz Maria'yı seviyorum; fakat, kabile- mi de seviyorum. Halbuki, sen, demirci, pekalâ bilirsin ki, bey- nine bir yumruk ekliyecek olur- Sam işin iştir; hapı yuttuğun gün- dür. Cansız bir halde yere seri- lirsin! İsterse, on ikiniz bir den karşıma çıkınız, hepinizi de yere sererim. Bunu, kendiniz mi, gelin, başka bir- | ben, sizden fena hora tepecek olursam, Maria'yı, benimle evl ği için, kimse ayıplamasın! Gitsa, bu sözleri söyledikten- sonra genç demirciyi yakaladı ve bağırdı: — Haydi, — mizıkacılar! — Hizli çalın, Bütün bir saat, durmaksızın hora teptiler. köy halkı, gört göz kesilmiş, kim mağlup olacak diye bakıyordu. - Demirci, Git- sa'nın dengi değildi. Saatin so- nunda, ayağını güçlükle sürükli- liyordu; nihayet, devrildi. Gitsa, hâlâ kuvvetli, hâlâ pürhayattı, diğer biri kaladı;. ve muzıkacılara, hızlı çalmaları için, emir verdi . İkinci de, tabütüvanı kesilip yere şey yapalım: Hepiniz, teker teker | yüvarlanınca, üçüncüyü aldı. Der- karşıma çıkı ken, dördüncüyü. — Artık, şafak kız: horozlar ötüştüler. Öte dağın ar- kasından, hakikaten de güneş gö- Kemanın — telleri - kopmuşlu . Gitara çalanın parmakları uyuştu. Güneş, dağların üzerinde kaybolup battı, Gökler karardı. ründü, Gitsa ise, dansetmekte berde- | — Gilsa, mâğlup ettiği horacıların vamdı. Yüzü, hâlâ taze, bacakları | yerde serilişine bakıyordu da gü- sağlamdı. - Sanki, yeni başlamıştı. | İüyordu. —— Hora teptikçe açılıyordu. Köylü- Hattâ, Maria bile uykuya dalk- nün yarısı, yorgunluktan yerlere | Mışti. Gitsa, meyhaneye girdi — Heeteeyl Meyhaneci... Heeceyl | Babalık!. Ne uyuyakaldın. orga Diye haykırdı. - Güneğ Kalk, şarap ver! Öyleye doğru, demirhaneye gidip, rakibi demircinin elini aa ve öbür kızların yanında, Mat 'nm dudaklarından öptü. Kızın babası: — Onu sana vereceğim, Gip sal - dedi."- kışın, sizin k.ıg buraya indiği zaman, Maria ser ( Maba: . Kemancımın kirişi de koptu. Yalnız flütle kitara daha, şöyle böyle birşey çalıyorlardı. Gitsa, neşeyle bağırıyordu: — Çalın, çalın çocuklar! Saba- ha kadar buradayız! Güneş üze- rimize doğacak! Lâkin, çok geçmeden, flütcü- 'nün nefesi söndü, tükendi; du- dakları şişti; ve, burnundan kan aktı. Gitarecinin parmakları öyle küskütükleşti ki, değil perdeler- den nağme> çıkartmak, hattâ kı- mıldanamaz. oldu. var )