Tetrika numarası: 50 ABDÜLHAMİT VE AFRODİT İngiliz sefirinin çok asabi ve hiddetli olduğunu söyliyorlardı. Padişah: “Sefir cenapları biraz istirahat etsinler, selâm- lıktan sonra görüşürüz!,, dedi. Fehim paşa Rumelihi Yazan: İskender Fahreddin ingiliz setirine ne demişti? Saf kadın, daha ilk kamçı darbesinde ne söyliyeceğini şa- gırmışti. — Bilmiyorum efendim... Ben üyürken, haberim olmadan git- mişler. Diye kekelemeğe başladı. Şarrrrrak... Şırrrrrak... İki kamçı darbesi daha işidil. Ve arkasından Fehim paşanın boğuk sesi yükseldi. — Şimdi gebertirim senil kim- lerle gitti.. Söyle bakayım? — Vallahi bilmiyorum efendim.. Üç dört arkadaşı gelmişti.. On- larla beraber gitmiş. — Kimdi onlar? — Bilmiyorum efendim, ilk defa evimize gelen arkadaşları... — Karı döğru söyle diyorum sana! Kocanın arkadaşları kim- lerdi . nereye gittiler? — Bilmiyorum dedim ya.. ka- famı kesseniz bilmiyorum. Ben kocamın arkadaşlarının — yüzün bile edim. Kocam- kendi işinin hesabını karısına verece'c bir adam degil Fehim paşa bu inanmiyordu: —Ben sana, © hainleri özlere hiç de nereye . Ali beyin karısı metane- tini muhafazaya çalışıyordu. Zaten söyliyecek bir sözü yoktu ki.. Ne söyliyecekti ? “kocasının nereye gittigini bilmiyordu... yalnız, laf arasında ingiliz sefarethanesine iltica etmek ihtimali mevcut ol- duğundan bahsetmişti.. bu haber de bittabi hiç kimseye söylenmez- di. zavallı kadın, bütün tehdit ve tazyiklere rağmen kacasının fikir ve içtihadından, meslek ve meşre- binden bir kelime bile bahsetmi- yor, sorulan suallere —Ali B aksi bir. adamdır.. ben şimdiye kadar kendisinden biç bir şey sormadım. Cevebini veriyordu. v Fehim paşa hiddetinden çıldıra- caki — Alın bu melüneyi.. Motöre götürün! ingiliz sefiri sarayda.. Rumelihisarında takibat yapıl- dığı günün ertesi günü cuma idi. Yıldızda cuma selâmlığı için telâş ve hazırlık vardı. Öğleden bir saat evel, yıldız sarayında şayanı dikkat bir hadise olmuştu. İngiliz tefiri Başmabeyin- ciyi "meğe gelmisti. " ğüıl'm:ğ ığlnnıım'lı, bilhassa saray müntesipleri arasında git- tikce artan bir heyecan hissedi- liyordu. İngiliz sefirinin Zatrşahane ile temas etmek istediği anlaşıl- mıştı. Başmabeyinci paşa, sefirin bu arzusunu Padişaha; bildirdi. Ab- dülhamit Cuma selâmlığına git- mek üzere idi. İngiliz sefirinin böyle dar bir zamanda kendisile görüşmek — istemesi Abdülhami- din canını sıkmıştı. Padişah haremihümayunda Baş- mb.,i;m- paşa ile konuşuyordu: İngiliz elçisine sormadınız amı, ne istiyormuş? — Sordum, efendimiz! Fakat, çok asabi idi.. cevap vermedi. Abdülhamit sakalını karıştırdı: — Çok asabi idi ha,..2! Başmabeyinci başını önüne eğ- di, efendisinin iradesini bekliyordu. Halbuki, -Abdülhamit - İngiliz sefirinin, böyle alelâcele yıldıza niçin geldiğini tahmin etmişti. Abdülhamit, Rumelihisarından haberdar degildi.. O gün oradan flecek netiseyi sabırsızlıkla bek- İerken, sabahleyin Beşiktaş muha- fızı tahta sakal Hasan paşa yıldız sarayına — gelerek, — Boğaziçinde mukim doktor Ali bey isminde birinin İngiliz sefaretine iltica et- tiğini Padişaha arzetmi; Fehim paşanın Rumelihisarında beyhude meşgul olduğunu anlıyan Hünkâr, başmabeyinciye: — Sefir cenaplarına söyle, dedi, biraz istirahat buyursunlar.. Kendi- lerile selâmlık resminden sunra gKG ( Devlet Demir Yolları ve L imanları Umumi idaresinden: Umumi idare namina Derinceye gelecek her nevi malzeme ile kö- Mürlerin bir sene müddetle tahmil ve tahliyesi münakasası 14/7/29 Pazar ğünü saat 16 da Ankarada Devlet demir yolları umumi idare binasında yapılacaktır. Münakasaya iştirak edeceklerin teklif mektup- darıla birlikte 1650 liralık teminatı saat 15,30 'a kadar umur muvakkatelerini yevmi mezkürda ıdare kalemine vermeleri İâzımdır. Talipler münakasa şartnamelerini 250 kuruş mukabilinde Ankarada malzeme dairesinden Haydarpaşada Haydarpaşa mağazasından tedarik ede- bilirler. doktor Ali beyin firar ettiginden | Akşam Halk sütunu Bir şikâyet Karilerimizden < Kasımpaşada — Meh met » İmzasiyle aldığımız bir mektapta deniliyor kiz < Son gürlerle kasaplar, tarttıkları etleri çok kalın kâğatlara sarmaktadırlar, Hat bunlar içinde bir okkalık etin sanlı olduğu: kâğadı tartüım. 36 -40 dirhem geldi. Zaten yahalı olan | etin fiati bu yü ediyor. Şehromanetinin bu işi könteol etmesini temenni Çalışkan bir işçi arayanlara Elyevm — Hollanda — sofarethanesinde bulunan bir çok-eenekit Tisanlarına vakıf genç namuslu kibar bir hollandalı Anka- ra ve ya İstanbulda böyük kibar aileler nezdinde — Metidotel ve ya / hademelik aramaktadı Arm edenler: Galatasaray karakolu karşısında 198 No zücaciyo mağazasın. da Hella Risseti adresine müracaatları. Memur aranıyor 2000 kuruğ maagı ai ile Tstaniye Dasaport memarluğunu ifa edebilocek derecedle Pransizcaya Yakıf talip varsa İstanbul polis müdiriyeti Tçüneü Şube müdiriyetir INzama len bir kat daha teret'n Sivas hapishane müdürlüğünder Bedeli muhammini kilosu (15) kuruş (21) santim itibarile (162000) yüz altmış iki bin kilo yekdüziye ekmek müzayede ve münakasa kanununun — maddei mahsusuna tevfikan kapalı zarf usulile mün: kasaya vazedilmiş olduğundan tal olanların daha - fazla — malümat edinmek — isteyenlerin — cumadan mada günlerde Sivas hapishane müdüriyetine ve müddei umur likte müteşekkil komisyon m: susuna Mmüracaatları lüzumu ilân olunur. Tasarruf sandığı bulundukları resmt ve muteber Münakasaya iştirak edeceklerin teslim etmeleri lâzımdır. dairesinden, İstanbulda Haydarpa; lira mukabilinde tedarik edilebilir. Balâda yazılı emlâk pazarlıkla Bankamıza müracaatları, MÜSABAKA İLÂNI Devlet demiryolları ve limanları Şimdiki halde Haydarpaşada ifayı vazife etmekte olan tasarruf şandığı için üç memur namzedi almacaktır. Taliplerin askerliği bitmiş olmaları, lâakal orta mektepten mezun olmaları, evvelce getirmeleri, ahvali sıhhiyelerinin müsait olması şaritır. Azami kabul otuzdur, Talip olanların 4 Temmuz 929- tarihine kadar Haydarpaşada sandık mü lâzımdır. Talipler arasında Haydarpaşada Temmuzun 6 wmex günü saat 14,30 da (usuli defter, hesap, faiz, tenasüp, iskonto ve kitabetten ) müsabaka yapılacaktır. Devlet demir yolları ve limanları /umumi idaresinden: 8 Haziran 1929 da münakasası icra olunupta - verilen fiat “yüksek görülen font boru ve telerrüalı münakasası tekrar 10 Ağustos 1929 cumartesi günü saat 16 da Aakarada Devlet demir yolları Umumi idaresi malzeme dairesinde icra edilecektir. birlikte mezkür günde saat 15,30 a kadar Umumi müdürlük kalemine Münakasa şartnameleri Ankara da Devlet demir yolları, malzeme Binlâk ve Eytam Bankası İstanll şıbesinder: | Pazarlıkla kiralık emlâk Esas No, Mevküi Cinsi Bedeli içarı senevisi ş _î% Çırpıcıda 200 dönüm — Otlakiye 100 # Çırpıcıda 669 dönümden — Tarla 50 16 — Şişlide Garaj 2100 147 — Sirkecide atik Hocapaşa Maliye şubesi binası — 250 —- Edebiy i sahifede) terzile lüzum yoktur zannederim.. Marinetti isminde aslen İtalyan bir şair vardır. Bu adam Londra- da verdiği bir konferansta İngi- lizler aleyhinde bir çok şeyler söylemiştir. Lâkin hiç kimse çıkıp ta orada bu adamı muahe- 'ze etmemiştir. Yalnız ertesi gün Times gazetesinde — iki üç satır yazı., İşte hepsi bu kadar.. To- lerance böyle olur.. Halbuki bizim gençlerin bazılarında bu yok. — Bu günkülerden kimleri be- geniyorsunuz? — Gençler arasında çok kıy- metlileri var.. Ben valör keşfeden adamım.. Meselâ Faruk Nalizi evvelâ ben buldum.. O zaman iki üç parça manzumesi vardı.. Ro- manda Reşat Nuri bey çok ho- şuma gider.. Efendim . bizim ro- manlarda psikoloji tahlilleri çok zaif . Asri roman — psikolojiye, koyu Fizyoloijye doğru, gidiyor.. Halbuki bizde tipler ezbere yazı- hyor... Yerli yapılmak istenilince ya Ercüment Ekrem bey gibi mizaha kapılıyor, yahut da çok yapmacıklı oluyor.. Bakınız size bir yazı okuyayım. Cenap Şehabeddin bey masanın üstünde duran bir aylık mecmuayı açtır — Okuyunuz..-Bakın bir köylü kadını arkadaşına nasıl " mektup yazıyor Dedi.. Aldın okudum: Ayşeden Fatmaya... * Ruhum kardeşim Fatma.. Mehtaplı gecelerde daima seni tahatlur... Mektup bu tarzda uzun uzün devam ediyordu.. Yazıyı okuyup bitirdikten sonra ikimiz de kar- şılıklı gü — Gördünüz mü?.. Bir köylü müdürlüğünden mahallerden hüsnühal / vesikası: irlüğüne müracaat etmeleri tekliflerini garanti mektuplarile la Haydarpaşa mağazasından beş kiraya - verileceğinden - taliplerin tımız ne halde kadını böyle mi yazar, böyle mi konuşur?. Söylediğim gibi bütün bunlar — psikoanaliz — olmasından ileri geliyor.. Karakterleri, tipleri etüt etmiyor, meselâ bir köylü kadınını tanımıyoruz.. Sonra fiz- yoloji hiç yok.. Hâlâ bizde aşk kumrular, bülbüller, baharlar, mehtaplar, güllerle yazılıyor.. Hab buki bugün Fransada aşkın faslı maddisi / tahlil ediliyor.. Bugün gül, bülbül aşkı çoktan geçmişti bütün dünya amur fizik yazıyor. Bizde bu kabil eserler yok.. — Dünün roman ile bugünün romanı arasında ne fark görü- yorsunuz?.. Bizde.... — 36, 37 sene evel Pariste talebeydim.. Elsinci sarkıye tale- besinden bir arkadaşım vardı.. Bu genç bir gün bana geldi: — Türkçeden bir roman terce- me etmek - istiyorum, bana bir eser tavsiye ediniz. Dedi, ben de ismi lâzım deği bir romancımızın meşhur. bir ese- rini dostuma tavsiye ettim., Ertesi günü geldi. — Âman, dedi, bu kitap ka- tiyen terceme edilmez.. En iptidai roman şartlarını bile haiz değil.. Daha bapları kısımları ayrılmamış. Dikkat ettim hakikaten öyl Ondan — sonra Ahmet Midhat efendiden terceme - edilebilecek bir romanını göndermesini yazdım Bana — “Eflâtun beyle " Rakım efendi, yi gönderdi.. Bir de okuduk kitabın bütün esprisi, mevzuu “ebcet, hesabna istinat ediyor. Bu nasıl terceme edilebilirdi. Ve aradık taradık o zaman terceme - edile- bilecek bir roman bulamadık. Halbaki şimdi hiç öyle değil, Sanat tarafımız zaiftir, fakat Avrupa roman tekniğini kavramış: tır. Artık romanlarımızı terceme edebiliriz. Bahusus ki üdebamız- dan bir çoğu fransızca düşünüp türkçe yazıyorlar.. -Yani bizde fikirler, zihinlere mütercem lâyılı oluyor, yerli değil... — Beyfendi en sevdiğiniz şair- ler kimdir? — Hiç şüphesiz evvelâ Har Akif, Faruk Nafiz, Haşim.. Nasir olmak üzere de Haşim.. Orhan Seyfi.. — Nazım Hikmeti? — Henüz okuyamadim.. Lâkin babası Hikmet bey bir gün bana ilk şiirlerinden birini ' getirdi “Eger bunda bir istidat görüyor. san oğlumu şüre teşvik edeyim.., Dedi.. Okudum, büyük bir istidat gördüm. Efendim Nazım Hikmet bey çok literer bir muhilte ye- “ — Muvakkat kütüphanem.. Ru- şen Eşrefin: “Cenabın kıyafeti gibi kütüphanesi de rengârenk- tir.,, Dediği kitaplar ... - Vakıa bunlar renk renktir amma her renkteki kitaplar ayrı bir ilme, ayrı bir fenne aittir. Kolaylık olsun diye böyle yapılmıştır. Büyük oda tavana kadar tıklım tıklım kitapla doluydu. Ce shabeddin bey beni KA Kd ada Dlla. — Tren gelinceye kadar gelin size köy dondurması ikram edeyim. Dedi ve ikişer bardak dondur- ma yedik? — Yeni yazılarınız var mı bey efendi? — Bir takım etütler - yaptım:- Meselâ gevezeliği hamakati ve saireyi tetkik ettim. Tren - kalkarkı “Şitâ, şairi zarif başı ile selâm veriyordu.. lenbire aklıma geldi, can bavli ile bağırdım: — Cenap bey fotograf?.. — Ben size getiririm.. Matbaaya. Hikmet Feridun