ini Hindiye koymuş. — Desene, erkek olsaymış ismi Hindi ola- —Bana yüz lira | — Nazım soğuk kanlı cevap verdi 1856 da, Alek-| — Dün yolda rasgeldim. Şapkasını |— Bin hal ileti. sandır Düma. | havalandırdı, koluma girdi. Yürü- _îa!m müdürünün vakitn - zengile- | meğe basladık. Sigara verdim, — kapısından gire- zinden mösyöde | almadı, hazin bir sesle: bildi ve telâşla Parşeye - damat | — — İlk zamanlar — çok — sikinti — Y'dür edilmişti. Eİnp. Tnf g —Yazdığımpi- afct fevkat-| Sektim-. Sigarayı birakamıyacağım | yesi okudumuzmu? p sanıyordum. — okudum ve da mükellefii. | — — Neden bataklin? delamayor | çai ölemeklk Yalnız Parşe mah-| muydu? Tülmeli, üü zun düruyordu, | TYCN TES dNN Yorda, V n değil Çok samimi | arkadaşıma okut. Aleksandr. Dü- 5 tum. Hlşemer e arkadaşlarımdan biri vardı, ona | #T V y — Neniz var | doktor menetti.. Vazı sahne edil. aziz dostum? — Sonra? mesini muvafık Parşe mırıldan. — — Sonrası bu, ben sigarasız | buldular mı ? Hü kaldım! — Evet. Yal- — Hakikaten e nız şartları var. dostanu muyum! Edebiyat Bir perdenin haz- — Ellbette. Hanım efendinin çeşit çeşit | fedilmesini isti. —,Ama bir | dostları vardı ve herbiriyle, anla- | Yorlar. şey beni mahzun ü Muharrir mem- ediyor, Bana hiç | Y'ölanma güre mevm bulap kona: | ua berdülerden i iye hitaç | Şurdu... Fakat kendinin de bilme- | Birini hazfedece, :îı:ı,:';/uîîıîh P | diği bir mevzu vardı: Edebiyati —| gini şa_ı/ıîğleîîî Zam benimle sen-| — Bir gün (Vâ-Nü) ile Nazım Hik- | Müdür ilâve ettir | nü e | / — Yalnız haz- Ti Benli konuş. | Teti çağırdı ve söz arasında Na: - Ş Ş g z e konup İ UA Jedilecek perde — — Dün aşkmızdan bahsederken, — tamamiyle . — Kral Amanullah kızı Hindistanda doğdu diye — — Peki, iste- ü üzerinde anlaşa- — başka bir hikâye anlatmıştınız, bugün başka şey diğinbu olsun.. | — — Nedim hakkında fikriniz? madılar, her biri, söyliyorsünuz. başka bir perdee — — Tabit hanım efendi: Dünkü anlattıklarıma cakmış. Versene... | — Kııııııxı'ım vereceksiniz nin hazfinüstiyor! — inanmadımız. Balü:anıîdılı 7 | Bu yaz nereye? N M Tokat — Bir aydanberi, Beyoğlu, Pan - Şişli sakinlerinin ağzında öz var: Sayfiye. ki ahpap, birbirlerine rasgel- diler mi, ilk söz olarak, hemen: — Bu yaz nereye? sualini soruyorlar. Kış, yaz Boğaz, Kadiköy, Ada- lar ve Yedikule ötelerinde oturan- lar, sayfiye ihtiyacının ne demek oldoğunu bilemezler. ve: — Bu yaz nereye? Sualine verecek cevap bulamı- yanların, nasıl utanıp kızardıkları- ni tasavvur edemezler. Evet, yaz için bir yere gideme- diklerinden utananlar var. Çok şükür ben bunlar meyanmda değilim. Fakat itiraf ederim ki, Şişli, yazın çok kasvetli oluyor ve her kapanan pencere gönüle ayrı bir hüzün veriyor. Şişlinin baharı keyifli olmazsa, belki yazı bu derece gönüle hüzi Bütün kaş, Şişlide oturanlar, kozasında kapanan ipek böceği andırırlar. Etraflarını görmezler . Baharla beraber, ağaçların tomur- cukları gibi, pencerenin pancurları da açılır ve her pancurun arkasın-|. dan şirin bir yüz, sevimli, güler bir çift göz, çıplak bir kol, narin görünür . - Uzaktan halar duyulur, piyano ir... Ve sıcaklarla ler diner, pancurlar izler, gülen gözler görülmez olur. Hizmetçiler haber verirler : rşı ev Adaya gitti... Yan 'ndakiler Boğaza taşındı- komşular Büyükdereye gidiyorlar. Son güneş modasından sonra, sayfiyeye gitmeyenler, kışın hemen göze çarpıyorlar... Fakat işin asıl kapkara — olanların ” bülbül ” gibi ötmeleridir. SL İşin asıl fenası, benim çok şedit, çok hadit oluşumdur,.. Bir kere öfkelendim mi, gözümü kan bürür, ne yaptığımı bilmem. Bir ggün kayın biraderimi / öldürüyor- — Demek kayın bıraderin var? — Hemde iki tane var. Biri iri yan, boğa gibi bir adamdır. Zaten Ona pehlivan Mürak derler. Tam benim dördüm kadardır. Öteki, siska Ziyadır. Murat ne kadar kuvetli ise, Ziya inadna zayif vecılızdır... Benden çelim- dizdir. Geçenlerde bir gün, Muratla inada girdik. O ne dediyse, ben aksini söyledim. Onu iyice kız- dırdım.. — Nihayet — dayanamadi galba, suratıma bir şey indiğini issettim. — Ne indi? —O zaman pek anlayamadım. Sonra o söyledi: Tokat indirdimi dedi; fakat bana kalırsa yumruk | indirmişti. Çok kuvstlidir. dedim ya. Vücudumun her yerine biraz tokat ve yumrukla tekme indi. Çenem kanadı, gözlerimin etrafı irüdü, kolum tutuldu... İki dişim kırıldı. Ama sana çok b: ok şedit adam olduğumu söyle- öa. Bece » Yakki . VO D muhakkak elimden bir kaza çi- kardı. Bunu düşünerek mukabele ekilip gittim. Yapaca- lim ben. Yaptım da. etmedi ğımı bi — Ne yaptın? — Ertesi gün kayin biradere rasgeldim: Seni kerata piç kurusu senil iye gırtlağına sarıldım. Bastım yumruğu, bastım tokadı, çaldım (ğlanı elimden güç kurtardılar, az daha gebertiyordum. Peki, kendini müdafaa et- medi mi? Benimle boy Ölçüşemezdi. Nasıl olur, boğa gibidir, pehlivandır! diyordun? — Canım benim — döğdüğüm — Oltaya yakalandı... Eli boş dönmiyecek ? e