ika numerosu: 39 MATA HARİ Hayatının ve ölümünün esrarı Bir gün evvel dansöze (Kloraf) hapleri verdigim için ©o yerinde rahat rahat uyuyordu, diger kadım bizim içeri girmekligimizle beraber yerlerinden fırladılar ve korkularından ağlamaya başladılar. O gice nöbetçi olan sör diz çöktü ve duaya başladı gice Tambasının titrek işıği balmumu rengindeki — simasına — vurdukça insanın gayrı ihtiyari tüyleri ür- periyordu. yüzbaşı dansözün yatagına yal laştı, onu uyandırmak için sarstı, tekisi gözlerini açtı, bir şey iylemek istedi, sonra yatagının içinde dogruldu, iki yumzuğunu arkasına — (dayayarak — oturdu ve bü . vaziyette — kendisine hitap —eden — zabiti — dinleme- ğe başladı. Zabit ona berkesçe malum ve meşhür olan ismile değil resmi nüfus kaydile ve hiç bir elkaba lüzum görmeden hitap etmişti. — Zelle, cesaret göster! Reisicumhur senin af istirha- mini reddetti, son - dakikaların gelmiştir. Derin bir süküt arız olan, hüc- n boşluğunda iki nokta, dan- sözün fosforlu gözleri parlayordu. Bir müddet sonra ve evvelâ yavaş, sonra gittikçe kuvvetlenen bir sesle bir. kaç defa : bu mümkün değildir... izlerini tekrar etti ve sonra birden bire kendisine geldi. Bu esnada üzerine eğilerek onu tesel- liye çahşan Sör Lanıye doğru döndü; — — Korkmayınız hemşire, ben zaf göstermeden ölmesini bilirim güzel bir ölüm göreceğinize emi olunuz. kendisini - toplaması için eter şişesini uzattım. — Teşekkür ederim doktor, görüyorsunuz ki —ona — ihtıyacır yok, buna mukabil Doktor Brale- zin teklif ettiği Puncu alacağım. Bundan sonra elbiselerini değiş- tirmek ve tuvaletini ikmal etmek üzere dışarı çıkmaklığımızı rica etti. Orada bulunanların - haman hepsi hücreden dışarı çıktı kapunun yanında durarak seyrediyordum, muavinim Doktor Brolz de içeride kalmıştı. Yatagından — kalktı, —ü mahkümlara giydirilen kalın bez gömlek değil, kendisinin e: beri giydigi ince ipekli gömlek vardı, bunu her halde bir cemile olmak üzre onun üstünde bırakmış- lardı. Bu gömleği üstünden çıkardı ve yere attı, açılan vücudunu Tefrika nun oSi — Benim karım böyle bir mü- nasebetsizlik yapsa onunla derhal alâkamı keserim.. Fakat siz henüz Vellerin zevcesi olmadınız ! Ve olamıyacaksınız da... Madam Hüzberg, Kolonelin bu sözünden — mahkemenin Veller hakkındaki düşünce ve kanaatını ögrenmişti. Onun zaten, miralay Ştankeyi bu kadar lâfa tutmaktan maksadı — mahkemenin — noktai nazarını anlamak idi. — Peki, dedi, lâkin mahkeme fedakâr bir Alman zabitini agır ceza ile mahküm etmekle ne büyük bir baksızlk - yapacağını Hü CASUS MEKTEBi » Mis NORA DAVİS in sergüzeştleri a Mayıs taze Nakleden: M Şevki dışarı göstermemek - için bir bez tutan Sör Loniyi yan tarafa çekti — Rica ederim hemşire, bu dakikada ve burada hicap mevzu bahs olamaz.. Mata Harinin yüzü - gittikce sert ve kindar bir hal ahyordu. Onun geyinmesine yardım edildik- ce mütemadiyen söyleniyordu. — Ah bu fransızlar... beni öl- dürmekle ne kazanacaklarını bir bilsem... Bununla harbı mı kaza- galip mi gelecekler, an- lamıyorum ki beni dünyadan kal- dırmakla bunların hiç birisi ol mıyacak... Halbuki ben bu Fransa için ne kadar muhabbet besledim ve emek çektim... Ben ki asla bir Fransız degilim... Sonra ya- kadına döndü: — Ariz hemşire, bana en sıcak nındal tutacak elbiselerini ver, öyle tah- min ediyorumki bu gün hava adam akıllı soğuk. Şu en zarif iskarpinimi de ver, eyi ayakkabı giymesini çok severim buda benim €n zevkle geydigim bir ayakka- bidir. Bir taraftan bu sözleri söyler- ken diğer taraftan da podrasını sürüyordu. Biraz sonra ve Sör Seninin ısrarı üzerine mahpusha- nenin protestan rahibi yanına girdi, dışarıdan bir parça su istedi, ufak mahpushane kadehlerinden birisini doldurdular “ve rahibin titreyen line — verdiler - kendi — arzusu izerine hücrede dansözle yalnız bıraktılar, oda — son vaftizini yaptı, Bu son seremoni “yapılırken ben Metr klünel ile - birlikte Dansözün hücresinin kapısı önün- de durüyordüm, — ihtiyar — alim ditrek bir sesle bana - şunları de bir san'atkârı tam bir çağda ölüme mahküm etmek günah değil midir? Bu kadın büyük bir zekâ idi. Bunun bu süretle dünyadan kal- dırmaktan ise ondan vatanımızın lehine istifade etmeği bilmek daha doğru olmaz mı idi? Onu alman- larla beraber görüyorsak kal kimdedir? Bu kadın Fr: senelerden beri — vatan etmişti ve bizi seviyordu. Neden almanların kucağına attık? Kapı açıldı, ğözleri yaşlarla dolu olarak papas dişarı çıktı, içeri girmekliğimizi işaret etti. | dimdik hiç bir şeye dayanmaya ihtiyaç göstermeden hücrenin ortasında ayakta duru- yor bulduk, bher vakitki magrur düşünmiyor. mu? — Heyeti hakime gayet âdil | ve bitaraftır.... Vellerin hiyaneti | ise sabit olmuştur. — Bütün bunların yalan ve uydurma olduğunu da ben ispat edersem. | — O vakit şüphesiz ki, kurtu- lur; fakat nasıl ispat edebilecek- siniz? — Beni öldürmek isterken, kendi kurşunile kendini öldüren wz düşmanı bir adamın daha | evel bu desiseye teşebbüs etmiş oldugunu / vesaik ve suhat - ile ispat edecegim. BEZ gee eee e ĞB wğ"î 8 | azası dansöze yaklaştı ve kamu- | Artık. kendisile Halk sütunu Bir eczacı kalfası iş arıyor Tahsilim birinci devre lise olup altı Bene bilâ fasıla. Gczahanede pratik gör- düğüme dair mahalli sihhiye müdüriye- inden musaddak İhtisas vesikam var dır: Eezahanede çalışmak istiyorüm Adros : Birkeci Bolvadin öteli Ko 40 Çeşme suyundan şikâyet Çeşmerlizin Sayı temizlenmediğinden © bu sene kar VE yağmarın fazlalığı do- layısıle suyün içimle ağdaç kabukları, babk, süprüntü çıkmaktadır; hu cihettan Tmuştekiyiz, bir an-evel çeşmemizin te mizlenmesi için alâkadar makamın ha- yan Gikkatini celbetmeniei rica ederim. Eyüplü Defterdar baba. Haydar cad desitile akar çoşma Karşısmda A H | Tramvaylar ve yollar hakkında | e Xinsanda Kare ölirne kapı ttabiyaylarının 23 ümrüğe kadar slan kis- milün resmi küşadı. yapılacağını gazele- ler yazmıştı. O tarafta oturan hor kesle berabar biz de sevirdik. Halbu Ki haher alıyoruz, Piirnekapıya kadar olan sana ikmal edlmeyince travmaylar işlemiye- cek imiş. Dün - verilen n b gün neden nükül edilyor? Bu kadar da karrsızlık- olur gn ? 2 — Fovzipaşi caddesindeki ağaçları Dilvom gördünüz ma? Zavalklar tram- yay kumpanyasının yığdığı parkenin yü- zünden kimisi şarka kimisi garla yal- | miş. Bunlar böyle mi Salacak ? Yeni yökü hu somü ağaş Gikilmiyecek mi ? R. Ziya Üstünde açık gri renkli ve ga- yet şık bir kostüm vardı. Uzunca ine beyaz bir atkı aşında geniş ve tüylerle | bir şapka taşıyordu. Kemali istirahatle eline eldivenlerini geçi- rirken: — Ben hazırım, dedi, ve sonra bana dönerek — Doktor sen bir defa daba | size teşekkür ederim; bana bütün mahpes hayatında. çok büyük ih- timam ve İutuflarda bulundunuz. | — Siz hemşire Seani size de çok medyunü şükramım. hayatım- da çok seyahat ettim, aziz hemgire bu da son seyahatımdır. Bu defa yalnız azimet bilen ve avdet ta- | mımayan büyük istasyona gidiyo- | rum. Aziz hemşireciğim. Bana bakınız ve ” benim yaptı- ğimi yapınız, yani — ağlamayıniz, çünkü nasıl olsa bir gün hep © büyük istasyona gideceksiniz Benim “sizden bir müddet evel gitmekliğim bu kadar kedere de- ier mi? Heyette bulunan divani harp nun talep ettiği veçhile sordu: — Söyleyeceğiniz başka birşey yok mu? > —Hiç bir şey... Olsa bile de bileceğiniz veçhile artık bunu | kendimle beraber gömerim. ( Mabadı var ) O halde Vellerin hayatı | sizin Celinizde demektir.. buna muvaffak olursanız, o ilelebet | hayatını size medyun olur. | — Muhakemesine ne zaman başlanacak? — Yarın, saat ikide. — Şimdiye kadar tahkikat ya- pıliyor diye ihlilattan menedilmişti. görüşebilirim, degil mi, kaloncl hazretleri? — Evet... hattâ muhakemeden evel bile. — Yarın kendisini - görmeme müsade ve delâlet edersiniz zannediyorum! — Hay hay... onun kurtulma- sını ben de çok arzu. ederim. Eğer bu gece bu tesadüf olma- saydı sıkın deli olacaktım. | Yüzbaşı “Ben bir az | Hartman: | ki, koye dönende, Eminün, gızlı gelelüm, gızlara, gadınlara bakmıya. Mahkeme parmaklığı arkasında, iki jandarma ortasında oturan Hüseyin çavuş, ayağa - kalkt “başıbozuk elbisesi, giymiş ol Mmasına rağmen, — sert ve askeri bir selâm çaktı; meseleyi şu surette anlattı: İrcis beyefendü! -Bundan altı ay evvelidü; bendenğüz, esken 'ten derhis dezkeremi aldum; ko- yüme döndüm. Vatana silâhımla hizmet itmüş idüm; şimdü de, çoluğumun — çocuğumun / yanında oturaraktan sapanımla hizmet | idecek idüm. | Eskerlükte çok yerler gezdüm; | Eok şeyler öyrendüm; - oğlum | minü de çok göreceğim geldü Nüfus dezkeremi geç yazdırı- | virmişler; ben eskere gider iken Emin 12 yaşında idü. * Aradan dört sene geçtü. “Âmanin ne gelişmüş, ne gurbüzleşmüştür deyi merak idiya idüm. Eminüm 16 yaşına girmüş idü. Ben o yaşta iken, ganım, demmuz ayında Haymana ovası gibi gaynar idü. Çapkınlak ider idüm; gızlara, arılara şataşur idüm de bubam- dan Kötek yir idüm | Süolüliyin gızlara, garılara sataşmadan olur imüş gil Bubamdan yidüğüm) kötekler bir daraftan, - eskerlükte Hanyayı Gonyayı öyrenmem öbür daraftan, kendü kendüme gararımı virdü: garılarz Salaşmasına bir şey diver- İlle ve lâkin, ireis ” beyefendü koye dönende gordüm ki, bizim Emin, guzelleşmesüne guzelleşmüş, serpilmesüne serpilmüş; emme, gel Nerde ilsün. Durmuşların Hasana sordum : Bizim —Emin zambaraluk itmez mü ? - didüm. — İehi- galmış ki dayağı — hak Muhtara sordun. Guldü: — Sözüm —menelisten - dışarı , eşek hoşaftan ne gadar anlar ise senin de oğlun gızdan, garıdan o gadar anlar! - didu. sızdum. -didum. ayrı — ötesini - beilemen | im bu gadar! - didu. Emine gittüm; dere başında, oturıya idü. Gızlarla garılar beride çamaşur ü bakıya idü — Ülen, Emin! -didüm.- Ne dimeye öteye bakıyasın da berideki gızlara, garılara sataşıvirmiyesi: — Ben onları nideceğun? di. — Nideceğün olur mu, ülen? Gızlar, garılar, nidilür? — Ben gız, gan istemen, buba! Öyle sandum idü ki, mehçup deliganlı, söz temsili. hani... Em- me, ben eskerlükte İstanbul gör- dün. Hamımlardan, hanımgızlardan yana mehçup olmak gerekmez, bunu öyrendim. ulübe gidiyorum, istersen ser gel, belki açılır ve kederlerini tahfif edersini, dedi, bu vesile | Rastıklı ile ona refakat ettim, maksadım eğlenmek - değildir. Fakat bu hüsnü tesadüf bana büyük bir ümit verdi.. Kederlerim bir dere- ceye kadar tahaffüf ettiği için size tekrar teşekkür ederim! Madam Hüzberg, yüzbaşı Hart- manla beraber kulüpten çıktıkları zaman neşe ve sevinç içinde ir Hartmana dedi — Kolonel Ştanke zannedil gi kadar çapkın bir adam degil. yarın beni " muhakemeden evvel Vellerle görüştürecek. | — Çok alâ.. kurtarmak için de | vadettimi? Madam Hüzberg fazla bir şey söylemedi. — Zerbest ol, zerbest ol.. Uta- nacak e var üleni - didüm. gun idü. Emin her gunkü gibi sözüm menclisten dışarı, ga- fırla gasabaya iniya idü. Ben de indüm idü. Bazar yerinde aksata ider iken, bir de ne göreyim? Bizim Emin bir çıkmaza girmiş; bir garı ile fisgos gonuşuya, go- nuşuya... Gari emme ne / gari ... Ne yosma... Büskürme benleri var... ada Teti yanakları düze gönlü, irpikleri — diken diken sürmeli, | Gonuşduklarına, heber virme- den gelak asyirdün. Gulağıma şu sözler ilişivirdü : Garının sesi — Bu akşam, ezan vaktı, Söğütlü Bınara geleceğin, unutma, Emin ! Eminün sesi — Unutman, ge- liran! Eh, artık yüreğim — irahet ittü. «Dimek kü, bizüm Eminün, zam- baralıktan yana mehçubiyetinden gayrı gusuru yok!, didüm. İle ol Damlanl sana gızgın idüm. Eminün gızdan garıdan anladığunu, sözüm menç- Tisten dışarı, hoşaftan anlamıyan k olmadığunu onlara göstermek istedüm. Akşam üstü, ezanı Mühemmedi 'Hele bir yol gelünl itlü Binare gidivirelim! Size bir menzere — göstereceğin — kü, | barmağınız ağdınızda galivirecekl, didüm. gişi, alaca garanlıkda Sö- Daha Binara usul usül / gittük. uzaktan uzağa türkü çag- rilip kaşık çalındığu - düyuluya... *İş anam!- didüm. Emin emme de hovarda zambara imüş be.. garının zevkini eyi çı- karıya.., H Jah, beynimden vurulmuşa dön- düm, 'ircis beyefendü! Beynimden vurulmuşa döndüm ... Kaşık çalıp ortada köçek oyunu oynuyan bizim Emin değil mü imüş?... Zülüflerini dökmüş; gerdan kırıya ... Bel vırıya . Göbek — çalkalıya . şasabalı <iki hovarda — rastıl garıyı gücaklarına / almışlar; ik hovarda da; Ş — Ooooh, vacoh, oocah !. Salla! Sallal... Daha salla... Yaşa gz Emin! Hayat virdün bizel - diyerekten el çırpıyalar. Emin, usta köçekler gibi, be- Tini arkaye giyirdi. Bu iki hovar- danın önünde iyildi: Hovardalar, yapıştırdılar. — Sağ — yanağından biri optü; sol yanağınden öbürü optü. Muhtar : — Eşşeğin hüşafan niçin anla madığunu şimcik fehmittün mü ? « Dabancama — davrandum, irci beyefendü. Ötesini belemiyen... Beni yakaladılar. ler tunacak. Dedi. Ayrıldılar » “genç- kadın evine gidiyordu. — Madam Hüzberg mahkemenin fikir ve kanaatının fena olduğunu ögrenince hatırına ani olarak şu gelmişti : Bu iftirayı, kendisini öldürmek istiyen polis memurunun evelce hazırlamış olduğu nokta- sında ısrar ederek , bu. hususta izbaşı Hartmanla vi de şahit olarak gösterecekti, Vellerin an- Bu nokta üzerinde mahkeme heyetinin tevekkuf — edecegir şüphe yoktu Ertesi sabah genç kadın her iki şahiti de ikna ederek Veller lehine hazırladıktan sonra doğruca mahkemeye gitti. ( Mabadi var)