Aşakm —— — e .. — 27 Nisan 1929 1 - Patron Adamın *biri, bir vazocu dük- kânına gir — Bu vazo kaça? - diye sordü. — Efendimiz, bu vazo, mükem- mel vazodur; Bizen porselenin- dendir. Size, onu S00 mün a taks dim edebilirim. ç da ettiniz hi KBAT A Ğ yapın bakalım... — İmkânı yok... Bir mon aşı in S balde patronu ” bi çağırın, rica ederim. Eminim ki, 0 bana ikramda bulunur. Siz, nafile, bu işi beceremiyeceksiniz. — Ne diyorsanuz, kuzum? Pat- — Haydi Patron siz. değilsiniz! Aksi tak- tirde, 200 mon luk vazoya, 500 liniz... Muhakkak ki patron patron deş Ben ha?.. Tekrar ediyoru ronum ben, patron! — Ne münasehet, efendim, ne münasebet? Dükkân sahibi, fena halde öf- kelendi. Vazoyu yakaladığı gibi yere çaldı; tuzla buz etti — Patron olduğumu şimdi an- Tadınız rm? 2- Rahip Bir karı-koca, yolda giderler- ken, fakir ve pis bir rahibe rastladılar. Kadın: — Kocacığım, — Kocacığım ! - dedi. - Aman, şu rahibe de bakl Ne pis, ne mülevves şey... Kocası cevap verdi: — Rahipler — hakkında — öyle iiemrühatia bulunmaz Tiri u , hazreti Köbö [e Hizir Aleyhisselâmı) rahip şeklinde tebdil — çıkmış diye bir lâf dolaşıyör... Ecece, kim bilir, belki “bu rahip Köbö- dur. İncinir. Rahip, bu sözler üzerin: a Tanındım vurdu. nn kocası kızdi |— Şu şarlatan rabibe de bakı e. Kobö olması - ihtimalini | ağzımdan kaçıracak oldum. Aklı sıra bundan - istifade edecek ... *Tanındım!,, diyor. Şalatan! Rahip, başını önüne iydi; ve, vi : — Gene tanındırm! * 3- Tılısım Bir adamın pek sevdiği karısı ölmüştü. Büyücülere para yı CASUS MEKTEBi Mis NORA DAVİS in, sergüzeştleri Polis ve mahkeme heyeti, po- lis müdurünün bizzat şahit olduğu son cinayet sahnesi karşısında dudak bükerek, mecruh ve teca- vüze uğrayan kadının beraetinden başka bir ihtimal tasavvur edemi yorlardı. GÖM e Umumi taarruz başlamıştı Aradan on beş gün gemişti. Bütün düşman cephesinde umumi taarruz başlamıstı. Alman ordularının sağ ve sol cenahları, Fransız - ve Ruslara barşı, daha ilk hamlede büyük dJapon tuhaflıkları ve D biş Büyücüler de, ona, bir usul öy- rettiler. Dediler ki: — Filânca —dağın “eteğinden falanca miktar çalı — toplarsın. Bunu, getirir, bize okutursün; Ssonta, “karının — mezarı” önünde yakarsih. O esnada mezar titrer: inden karın çıkar; — kendisile görüşürsün. Adam, — büyücülerin — dediğini n yaplı. Hakikaten de lsimli. çalıların “tam yandığı es mezar, olduğu yerde, tiri zingir zngir titredi Lâkin, çalılar - yamıp — Tükendiği - halde, mezardan kadın filân çıkmadı. Bu. mükemmel / surette - başlı- yan, fakat, — »ihayeti - gelmiyen Mucizenin tekrarlaması için, adam, gene mahut dağıdan çalı topladı; bunları yüklenip gene para yedir- mek üzere büyücülere gidiyordu ki, önüne anası çıktı: — Seni merak ettim, yavrum!- dedi.. Deminki zelzelede nere- deydin? Mütercimi: ( Hikâyeci ) Sulh ceneralı Amerikaya karşı Avmpanın birleş- mesi Berlinden bildirliyor - Sulh cemiyeti tarafından —AL- manya başvekiline gönderilen bir mektupta — Amerikanın — iktisadi tazyikatına mukavemet etmek için bir Avrupa birliğinin vücuda ge- lebilmesi maksadiyle Almanyanın ayak olması tavsiye edilmiştir. Cemiyetin reisi — mektubunda bü işin nasıl başlıyacağın. — şu süretle izah ediyor : U Avrupanın. birliği eskâ usüldeki ordu teşkilâtının / uümayişkârane e Bilgasiyle kabildir. Almanya Versay — muahedesinin kendisine- terkeylediği Rayhsver ordusunu-da feda etmektedir. Bü süretle Avrupa Amerikaya karşı “Mükayemet eylemeğe imkân bulacaktır . - Sulhü - müsalemetin gsaslı,, bir “surette / femini; için Almanya * başvekiline 'mühim bir yol gösteren zat Almah ümpera- forluk ” ordusunda hassa kuman olan “ceneral Şönuaihdir, Vaktile meşhur bir harp cenc- ralı olan bu Zata şimdi sulh danı baron, ifon: muvaffakıyetler başlamışlardı. Madam Hüzberg © gün hasta- haneden çıkacaktı. Genç kadının yaralı kolu iyileş- mişti. İki günde bir defa hasta- haneye gelip kolunu pansuman yaptırmakla — ayakta da — tedavi temin — etmeğe ettirmek mümkündü. Sabahlayin saat 9 da Binbaşı Veller kendisini almağa gelecekti. Bekliyordu.. Mühim bir haber: iki fırka Afganistanda Ceneral Nadır Kâbile bir heyet gunderdı Alganistandaki son vaziye baki- | kında Deyli Telgrafin! Peşaver | muhabiri Şo — malumatı gönder- miştir: ” Yeni aldığım gayet - mevsük haberlere nazaran Kâbilde Baha Sakanın —hakimiyet — ve idarı nihayet bulmuştur. “Kral vücuda getirici, lakabını haiz olan Nadır Han sahneye kat'i surette çıkmak üzeredir. Afganistan ordusu sabik. baş kumandanı ve — harbiye — nazı Tonisten Peşaver tarikiyle Afgz nistana girdikten sonra bir çok yerleri dolaşmış, kabile rüesası içtimalar akteylemiş ve bu faal yetten aldığı netice üzerine Kâbile Baka Saka ile gürüşmek için ülemadan mürekkep bir heyet göndermiştir. Bu heyet sabık çete - reisini Afganistan tahtında — oturmakta ısrar eylememeğe ve kâbili der- hal terkeylemeğe ikmale çalışacak ve bu takdirde selâmet ve bayatı hakkında — teminat — verilecektir. Baha Sakanın rüesadan en ziyade | korktuğu adamın “Nadir Hanın olduğuna şüphe yoktur. | Baha Saka heyetin talebini ka- | bul eylediği takdirde Nadir Han Kâbil üzerine ilerliyecek ve bu rada muvakkaten hükümete vaz'ı yet edecektir. Nadir Han, kral hanedanı aa sından birine tahtı teklif edecek- tir. Lökin tahtın teklif olunacağı zat ne Emanullah, ne de İnaye- tullah — olmiyacal Emanullah hükümdarlıktar vaz geçecek ve imal heyeti nuzzara kabul olu- nacaktır. Nadir Hana, şimdi Gazne ci- varında bulunan biraderi Haşim Hanın iltihak eylemesi muhtemel- dir. Haşim Han Gilzai kabilesi- nin merkezi olduğı azneye girmemiştir. Nadir kuman dasındaki — askerl inzibatı buzülüp ta - yağmı Domuzlara balık yağı içirtiliyor!... Avrupada” domuzları a7 zaman tarfında semizlendirmek için yeni bir asal keşfedilmiştir : Sabahleii domuzlara balik yaşı Günde 15 gram balık yağı verilen domuzlar gayet Çabuk yağlanmakta ve elleri çok Jeriz olmakta bulunduğu odaya, şi terlerden biri telaşla' girerek : — Bakınız Madam ! İki fıransız askerini esir almışız... Diye gazeteyi sevinçle uzallı. —| Madam - Hüzberg istemiyerek yüldü ve gazeteyi alarak okudu. Şivester memnuniyetinden bir yerde duramıyordu. — Şu Fransızların mağlup ol- masını o kadar çok arzu ediyo- rum ki, madam.. bilmezsiniz! Ah, bu muzafferiyetlere her — gün tevali etse.. Ordularım “Paris,, e girse, Allahım sen bize o mesut günü gösterecek misin? — Yalnız Franızların lup olduğunu istiyorsun? — Düşmanlarımızın mağlup olduğunu / iste bilhassa Fransızların.. n mağ- uğradı Tefrika merosi —a 21 Nisan 1929 MA'I'A. HARİ Hayatının ve ölümünün esrarı — O tiğlde nasil — isterseniz öyle olsun Cevabım verdim. Kadın bir az düşündü, ve ondan sonra, / kat'i | karar — vermişlere mahsus bir süratle elbiselerini Çikardı. Ovakit tahminimde yanıl- madığım; anladım, gayet güzel omuzlarını, kollarını, ensesini ve ber tarafından daha güzel olan | bacaklarını tamaşa ettim ve yanıma model olarak aldım ondan sonraki bayatını dâ anlatır. mısınız. — Efendiler, bu kadının her hal ve lavrı bir sırdır, tabiatı, hayalı, — işleri, — jestleri, hisleri, sözleri, hülâsa her şeyi bir sırdır, anlaşılmaz bir muammadır. Beş altı isanı mükemmelen konuşur. fakat — bötün — sözleri, dansları gibi yilan şeklindedir. Dol; çapraşık, bütün sâir faaliyeti şeye münhasırdı meşhür olmak. Ben çok korküyorum ki Fransız vatanı aleyhindeki hare- ketlerini de / bilmiyerek ve bu hırslarına alet olarak / yapmıştır. Dansöz hakkında bildiklerim bun- Cezpetmek ve bu | dan ibareltir, Ressam Frans Namur ise onu şöyle anlattı » — Yanıma model olarak aldım bazen gelir ve saatlerce hiç kıpır- damadan iskemlesi üzerinde otu- rurdu, dakat bazen de - felâket olurdu, bir dakika yerinde dura- mazdı, bir gün kızdım ve bağırdım. — Madam modeller hareketsiz dururlar. Eğer cevval ve hareketli iş arıyorsanız dansöz olunuz. Bu iblarım üzerine, düşünmeğe baş- ladı ve bana: — Mösyö Namur dansözlükte muvaffak olal iyim diye sordu. -— Neden muvaffak olmayacak- sınız ? Harikulâde güzel endamı mız ve bacaklarınız var, sonra kâli derecede çeviksiniz. Ben başka bir şey söylemeden © aleliyenin içerisinde dans ladı, fakat Bu bei dans değildi. baş- m bildiğim bir apayrı bir. oygn bir. bint raksı mamafi üzerimde / çok. iyi 'bir tesir yaptı ve tiyatroculuk ile alâkadar arkadaşlarımdan birisine gönder dim. bir kaç 'ay soyra bu kadın meşhur Mata Hari olmuştu. — Casusluğuna dair hiç şüphe etmediniz mi? — Âsla, son zemanlarına ka- dar temas ederdim, biç hir şüphe hissetmedim. Bu iki ressama mükabil Paris matbuatının meşhur. bir olan muharrir (Paul Of böyle umumi bir taaruz hazırlığına sevkettiler... Madam Hüzberg gülerek: — Erkâm harbiye - reisi gibi konuşuyor. sunu”! Dedi, Şivester ciddiyetini — muhafaza ediyordu: — Erkânı harbiye reisi deği- lim, fakat onun — bütün - işler lirim! — Nasıl?. — Kardeşim bir ay evelisine kadar kendisinin perde çavuşu idi. Ceneral kendisini çok severdi. — Şimdi ne oldu ? Şivester içini çekerek cevap verdi —Ah, sormayınız. madam, sormayınız! Kardeşim bir iftiraya bir şey | liyor musunuz ve ya bundadan | Nakleden: M: Şevki beyanatı şayanı dikkat bir hayli noktaları cami — Ben dansözü 1912 sene- sinde tanidım ve © tarihten sonra sık sık temaslarda bulundum. Beni Neviliydeki Villasına davet eder- di, onunla beraber bulunmaktan ve konuşmaktan büyük zevk aldı- ğim için ben de vazifemin müsa- adesi nisbitinde buraya giderdim. Oda beni Paristeki yazıhanemde düyarete eglirdi. — Halinden şüphe etmez mi, idiniz —O vakitler pek şüphe etmezdim amma bu suretle hata ettiğimi imdi anlıyorum. Çünkü dansözde bizim matbuatın iç yüzünü anla- mak için büyük bir merak vardı, bilhassa — gazetelerin — istihbarat hizmetleri hakkındaki sualleriyle beni âdeta tazip ederdi. Ben bunları tal saikasile zannetmiştim, — mamafi 'ne de olsa bildiklerimi kadın kodusu haline sokmamak bir şey söylememiştim hatta bir defasında bana bizim gazetelerden birisinin Berlin muhabiri hakkında da uzun boylu sualler. sormuştu, esasen kendim de - bu zatı. pek tanımadığım için bu sualleri de cevapsız brakmıştım, bundan sonra bir müddet bi alınız merak ai ziyaret elmez oldu. ben de hastalık hasebile cenuba gittim ve kendisile gö- rüşemedim. — Nevillydeki / villasında ken- disini müteaddit defalar ziyaret ettiğinizi - söylemiştiniz, — burada da şüpheli bir halini görmediniz mi? — Mayır, bu kadın kendi vik lasına gider gitmez bam başka bir. şahsiyet kesilir, O artık ne gazetecilik — esrarın — öğrenmeğe meraklı bir mütecessis, ne de beni tahrir müdürlüğü odasında rahatsız eden kimsedir. Oraya git- tiğimiz günler ekseriya — mehtaplı zamanlara tesadüf eder ve Rek- kasenin. bütün zevki — mehtabın sarı ve bülyal ziyası altında çırıl çıplak soyunarak peretişkârlarını danslarile, gaşyetmekti. (Mabadı var ) Meııyeıı kuyuları alâtı İdarei” Hususiye namına'Avri- padan getirtilmiş olan arteziyen kuyuları açmağa - mahsus edevatın. Temirde tecribileri yaz pilmiştir. Yapılan tecrübe muvallı neticelenmiş. aletler mükemmel surette işlemiştir. Derinlere inmiş. fakat kayay: — Bir gün Ceneralin evrak çantasından bir kâğat kaybolmuş.. — Kardeşin mi almış? — Hayır., O'ne cesaretle cene- ralın çantasına el uzatabilir? — Ya, nsıl olmuş? — Kim bilir! bu bir sır halinde kaldı.. İç yüzü anlaşılmadı. — Peki ama, bu çok garip bir mesele.. Ceneral buna müsamaha e etti? — Kabil mi? Dünya alt üst oldu... — Kaybolan kâğat © kadar mühim mi idi? — Ceneralın, ordu kumandan- darı hakkındı faalarını — Bulunmadı. mı? — Nerden bulunacak..! ( Mabadı var )