Sahife 4 | Züm Bu gelen mahküm Selâmet ada- ları hasta “bakıcısı idi. Doktor, | kumandan, gardiyanlar kendisinin çok itimada şayan bir adam olduğunu söylemişlerdi. Filbakika bu maliküm ötekile- rine benzemiyordu. Elindeki kaba hasır şapkayı iyi fötr kullanmağa alışmış bir adam tavrı ile tutuyor- du. Kürek mahkümlarına mahsus elbisesinde bile bir zarafet vardı. Yanıma oturttum. bir sıgara verdim; anlatmağa başladı: — Burası ğâarıp bir yerdir. İyiler, fenalar kendimizi bir cere- yana kaptırmışız; bu - cereyanın içinde sürüklenip gidiyoruz. Size maceramı anlatacağım. * Buraya sebepsiz olarak geldiğimi Addia edecek değilim. İlk defa Jolarak Güyana geldiğim zaman 'fena bir adam değildim. | © zamanlar henüz 18 yaşında idim. 1000 fraak çalmak için bir 'el silâh atınıştım. Vicdanım temiz- "di. Fakat 4 sene Güyan zından- 'harı beni büsbütün değiştirdi. $ Benim mümerom 27,307 idi jı;ııdi nümero 47 bine çıktı. Bu bin beyazın izine |bakın, hiç bir şey görmezsiniz. Hattâ bir mezar bile yoktur. Cüyan insan yiyen bir makinedir. * Sıtma ile nasıl mücadele edelim?, — diyorlar. “Tanamaya bakın, kuçaya gidin. Buralarda halk sari sıtmadan kırilırken bu göün sıtmanın eseri bile kalmadı. Amerikanın kürek merkezlerinde bir az vardır. | — Çok seyahat etmiş benzi- yorsunuz. ' — İnsan kürek merkezinden kaçınca zamanını - istifadeli bir gürette geçirmeğe - çalışmalıdır. Ben de öyle yaptım... Ne diyor- dum, Amerikada kürek merkez- lerinde hayatın tarşı — büsbütün başkadır. , — Sidip gördünüz mü? * — Elbette... İlk defa kaçtığım zaman bir mukayese ” yapmak üzere Amerika kürek merkezlerin- deği birisine gittim. Tabii kendi- mi kürek kaçkını diye takdim etmedim; gardiyanların eline bir kaç para sikıştırdım, bana yer gösterdil odalarda yatarlar. Mahkümlara da insan muamelesi edilir. Uzağa gitmeğe ne hacet Güyan kıtasına bir bakın İngiliz, Felemenk "Güyanlarına nisbetle fransız Güyanı aA ee Tz Tefrika nümerosu:62 Guanda kürek mahkümlarının hayatı çok zengin olduğu halde burada hiç bir şey yapılmmaıştır. Koskoca kıta bomboş, harap'bir haldedir. İşte bunun içindir ki mahkümların gözü kaçmaktı Firar için ne tehlikelere atılırlar bilseniz. Bir defa ameliyat yapıl- mak üzere hastahaneye getiril- miş olan bir mahkümun-ameliyat masasını sal gibil kullanarak de- nize atıldığına şahit oldum. Ken- disini bir sandık içine kapattıra- rak denize cereyana attıranlar vardır. Ben kendim 3 defa kürek merkezinden kaçtım. Fakat ne kadar müşkilâta maruz kaldım, ne büyük — ıztıraplar . çektim bilseniz. Çalılar arasından, batak- lıklar içinden geçmek, günlerce yiyeceksiz bir ormanı katetmek tahmiz iğinden daha pek çok güçtür. Bu ormanda açlıktan ölmemek için maymunlarla müca- | dele ederek onların yiyeceklerin irdim. Zehirli yılanları uykularından uyandırmamak” için her adımı katle attım. Geceleri ağaçlar üzerine çıkıp uyukladığım zaman- lar hep maymunları üzerime hü- cum eder görürdüm. Ormandan çıktıktan sonra coş- kun nehirleri yüzerek geçtim, gün- lerce kızgın güneş altında yürü- düm. Nihayet bir selâmet mersa- sına vasıl oldum. Kürekten kaçtıktan sonra ser- best geçirdiğim zamanlarda bir çok işlerle uğraşmadım. Parama- riboda kundra boyacılığı, Pana- mada bar sahipliği ettim. Kolom biyada kumarhane açtım, Meksikada | kâh ceneral Maderonun ordusunda ceneral Diyaza karşı, kâh ceneral Diyazın ordusunda Madereya kar- | şı harbettim. - Bogatada — seyyar zümrüt dondurmacılık — yaptım, madeni aradım. Firarlarının det sonra hüviyetim anlaşıldı, Gü- yana iade edildim. Şim bu maceralara, yeni bir firar üzeştine atılacak halde dı im, yaşım ilerledi, artık ihtiyar- ladım, Bunun için bütün emelim buradaki diger mabkümlara fay- dah olmaktır. Bu maksatla ve hasta bakıcı olarak- çalışyorum. Hastahanenin idaresi bana bı- rakılmıştır. elimde 20 bin #rank para bulümür, -diğer mahkümlar neleri varsa saklamak üzere bana - | emanet ederler. (Mabadi var) bütün | Efganistana giden heyeti aske- riyemiz reisi Kâzım Paşanın ailesi ile zabitandan bazılarının aileleri dün İngiliz bandıralı “Raşit,, puru ile İskenderiyeden şehrir gelmişlerdir. Heyete dahil bulunan zabil, den telsiz telgraf müthassısı başı Raşit, miralay Cemil, başı Halim, — yüzbaşı Kâzım, miralay Raşit Beyler de evvelki gün limanıza gelmişlerdir. Efgandaki mücadelenin devam etmek istidadını gösterdiği anla- şılmaktadır. * Her Müllerin - bankalarla temasları Devlet için gelen Almanyalı mütehassıs Her Müller, şehrimizde — bazı bankacılık mahafiliyle temaslarda bulunmaktaydı. Bugün Ankaraya gidecektir. — 1 * Belçika Âyan reisi — Tenez- züh maksadile şehrimize gelmiş olan Belçıka Âyan reisi M. Man- yet ve refikası şerefine evelki akşam Tokatlıyan otelinde şehri- mizdeki dostları tarafından mi Tef bir ziyafet v * Casus Kasımın muhakemesi | başladı — Casusluk ve dini cürümlerile maznun Kasım Tevfiğin muhakemesine dün Aği cezada başlanmıştır. Maznun ken- bisine atfedilen cürümleri inkâr etmektedir. Gelecek celesede şahitler dinle - necektir. * Yeni cemiyeti belediye — Yeni Cemiyeti Belediye dün ilk içtimamı aktetmiş ve Encümenlerle Reis vekillerini intihap eylemiştir. | Reis vekilliklerine Sadettin Ferit ve Tevfik Beyler intihap olunmuş- lardır. | çekilmiştir. Emlâk ve Eytam Bankası Bermayesi 20,000,000 Tark İnşaat ve Emlâk üze- rine, müsait şeraitle Para ikraz eder Bil'umum Banka muamelâtı İstanbul Şubesi BAĞÇEKAPI| Teleton İstanbul: 3972 Bankası | Bilâhare Gazi Hz.ne ve | İsmet Paşa Hz.ne tazim telgrafları | İspanyanın güneşi, edecektir. Avrupanın en dilber sinema yıldızı, Önümüzdeki perşembe züm Yüyük bir aşkı ve iltims (f JAN ANJELO ile EMMİ LİN ve SÜZİ VERNON tarafından içmsil olumun Hanr: Balayın şaheseri ÇİLGIN BAKİRE Bahriye Merkez hastahanesi DİŞ TABİBİ BEDRİ HAKKI Kadıköy: Altıyolağı SATILIK | — Kumbatari yekuşonda Nse Mi 2 dükkânları ile mısli satılıktır. Elektrik, terkosu vardır aran eden. idar atlama taşında 19 No, * Ticaret odaları kongrası — Mıntaka ticaret odaları kongrası | dün toplanmıştır. ALHAMRADA İSPANYOL. GÜZELİ çok kuvvetli ve heyecanlı dram, bütün seyircileri mahzun Abel Gansin söylediği vechile tebessümü bir şiire bedel olan DOLLi DAViS A s Rî sinemada gösterilecek olan KAFE ŞANTAN iminde bütün seyireileri te | ları esir gibi | maddesinden dolayı takibat yapıl- 17 Nisan 1929 ekranın en büyük fransiz artisti akşamından itibaren shir edecektir. Kalpazan vali Sabınapas bir elind incil diğerinde rovelver tutuyordu Amerika hükümatı müttehide- sinden Florida sabık valisi papas Calesun sahte para imalini teşvik ve buna müavenet eylemek ile yakson — büyük — jüri — heyeti tarafından ittiham — olunmuştur. Sabık valinin şeriki cürmü ken- disinin müddeli umumisidir. lüddei umumi papasın yeniden ihap edilmesine çok çalış- vali mış idi. Papas Catis 1916 senesinde Florida valisi intihap olunmuş ve bu vazifede 1920 senesine kadar kalmış idi. Vazifesi müddeti hitam bulur bulmaz hakkında para mukabilin- de mahkümları afetmek ve insan- istihdam eylemek mış, Tâkin papas bu - takibatı atlatmıştı. Papas Calts “val batı mücadelesinde bir elinde İncil ve diğer elinde revolver tutuyordu. Yevmi, Siyasi güzete İDARENANK — acimushk sokağı Telgraf adresi: “Akşam, istanbul, Telefon 1 yaz İşleri içine Iat 1686 Telefon * idare İşleri içim çi S e elümen. ABONE ÜCRETLERİ Türkiye için: Seneliği 1700, at aylığı 900, ç aylığı $00 kunuş, Fenebi memleketler için ; Seneliği 3000 aylığı 16007 Bç aylığı 900 kuruştur. n mer'eliye kabul eter 17 Nisan 1929 BENİN HATIRATI Nükili «Boyun devrilsin, otomofil altında kal!» Ben, buraya fenalık etmek için ir (V a) küfür ediyorlardu. mi gelmiştim? Çocuklar başıma Timon kıhugıı atıyorlardı. Son sözüm: — Aman, — kadıncağızı ıkındırmayın! - demek oldu . Kapıda birikmiş duran kadınlar, bu sözüme kahkahalarla güldüler: | — İlâhi! Hele şu tazenin dedi- | ğine de bak... İlâhi... İlâhi... Sanki | aklı bir şeye erermiş gibi neler de söyliyor. bari Derken bir | yumurta... Ve, bunları, analarının sözlerin- den cesaret alarak — bana atan | çocukların makam halindeki ses- | leri duyuldü: — Kokona! Kokonaaa... Tangol.. Çaliston! Çarliston. Şoföre, hızlı sürmesini, beni bir Tangol | an evel karakola yetiştirmesini | bir kere daha tenbih ettim. Haber, ortalığa, ne kadarda çabuk yayılmış, Demin kapı eşik- lerinde çomelen kocakanlar, par- maklarını uzatıp beni: gösleriyor- lardı: — Hatçanım! — Hatçanım! İşte geçiyor! geçiyor. — Bu mıymış? — Buymuş. — Hay boyu devrilesiiil Hay otomofilimin altında kendi Ka- dasınt.... Sen ha? Sen ha?.. Tuwu... Sen ha. Evet, ben... Ben! Bundan ne çıkardı. Ki? buraya fenalık için mi gelmiştim, yoksa iyilik içi lerde bir az patavatsızlık vardi. Belki, daha uslüplu, dahâ az ha- şin cümleler kullanabilirdim. Fakat anha minha, yalanmı söyliyordum? Anha minha, Hacı ebenin bu medeniyet asrında — öyle bilir. | | bilmez şeylere burnunu sokmaya hakkı var mıydı?.. Ceha- let, itikadatı batıla, taassup, ve sof-| taca inada karşı hâlâ boyun iye- | mezdik ya... Hem - burada mev- zau bahsolan yalnız bir. prsnsip meselesi değildi: Yalnız yeni nin eski ye karşı mücadelesi değildi. Bir insan, belki de iki insan ha- yatı tehlikedeydi | — Kuzum şoför! — Kaldırımlar bozuk olduğunu görüyorsunuz, hanım efendi! Daha | hızlı sürmeme imkân yok ki. — Gayret et... Yoksa emeğimiz boşa gidecek... Kadıncağızı öldü- recekler. Daha — hizli Şoför meseleyi pek bilmiyordu. Kısaca anlattım. — Söyleseydiniz tabanca çeker, hepsini dışarı dehlerdim, banım 'ndil - dedi, | | demek? Bu, tabancalık mesele değildi. Ne de olsa tabanca çekmeye hakkımız yoktu, — İşte geldik, hanım efen; Filhakika, bir karakolun önünde dürdük. Derhal aşağıya atladım. Nöbet duran bir polisle karşı karşıya idik. — Komiser bey burada mi? — Komiser yok, efendini, mu- — Beni, onun yanına çıkarınız. — İçeriki odada... Buyurun, efendi İçeriki odaya girdim. Genç bir muavindi. Büyük bir deftere bir şeyler yazıyordu. Beni görünce: — Buyurun, ebe hanım! - diye ayağa / karktı.- Buyurunuz ! F emriniz mi var? — Istağfurullah! Beni tanıdınız (Mabadı var)