gahife 6 27 Mart 1929 Tramvayla gezen bir kral Norveç veliahtının izdivaç resmi çok parlak oldu Norveç veliahtı prens Olât ve zevcesi prenses Marta İsveç kralının kizi, Prenses Maria ile Norveç Veliahtı Prens Olâf geçen hafta evlendiler. bsünle Mubez ö mümüler müttehit Bir hükümetti 1905 senesinde Norveç, İsveçten ayrıl- İki hükümet arasına husumet girdi. Norveçliler Çok demokrattırlar. İsveç kralı biraz aristokrattır.. İs- veçten ayrılınca Norveçte cumhn- riyet ilân edileceği zannolunuyordu. Lâkin biraz sonra Norveçliler Danimarkaya müracaatla memle- ketlerine Kral olarak bir. Prens gönderilmesini istediler. Danimar- kadan genç bir prens geldi ve yedinci Hakon ismile Norvece Kral oldu. İlk zamanlar halk krala lâkayttı. Bir müddet sonra' fevkalâde mokrat olan genç Kral ken sevdirdi. Norveç kralı daima halk- la beraber düşer kalkar. Şehirde yalnız başına gezer; bir yere gi- deceği zaman tramvaya biner. Zabitlerle memurlarla kahvede oturur. Tebaasmın ikram — ettiği şeyleri içer, kendisi de etrafın- dakilere ikram eder. Halkla be- raber spor yapar. Kralın oğlu Prens Olâf tama- mile halk arasında büyümüşür. Bunun için Norveçliler Veliaht- larım çok severler. Prens Olâfla Prenses Martanın izdivacı iki hü kümeti tekrar birbirine yaklaştır. mıştır. İzdivaç münasebetile Norveçte Tefrika numerosu:41 — fevkalâde şenlikler yapılmaktdır. Halk her taraftan “Oslo,, şehrine geliyor. Şehir baştan başa dona- tılmıştır. Belediye buzlardan ga- yet büyük taklar inşa ettirmiştir. Bu taklarin bir tanesi 30 metre irtifanda bir sanat şaheseridir. Şehirde yer yer balolar verilmek- te, halk yeni çiftlerin şerefine sabahlara kadar eğlenmekiedir. Halk sütunu Bir mürehbiye iş arıyor ©, Fransızon, Türiçe ve Rumca, Si görmüş 40 nzere bir Tagiliz T nezdinde çalışmı mürobbiysi Aülres Cakşam ) vası BOM. iş arıyorum İlevüz iş bulamadım. pek- ehvoh' bir üereb mükabilinde yeni bürflerle kâtiplik, odeceğimin aramak jlt atasiyle. 'er hangi iyacında — bulundu; dim okuyucunz wZ iş veriyorum Bir 0 hamim — istiyor Paansizca. bilmesi faliş No 216 Fiz ı garlıy k M H CASUS MEKTEBİ Mis NORA DAVİS in sergüzeştleri — Ya kaçıramazsan ? — Muhakkak idam edilir! Bu esnada, karyolada sessiz ve hareketsiz yatan mecruh yüzbaşı Veller birdenbire gözlerini açtı.. başbaşa konuşan bu iki kadının baş ucunda kendisini neden bek- lediklerini hayretle gördü. İkisinin de benzi sapsarı olmuş tu- Acaba yüzbaşı Veller onları dinlemiş miydi? Mdam Hüzberg caali bir sevinç- | le sordu: — Nasılsın Veller? ördüncü kısmı Hayser, Berlindeki hastahane- leri teftiş ederken... Alman ordusunun sağ cenahinin yaptığı umumi hücüm muvaffakı- yetle neticelenmişti. Berlinde büyük şenlikler - yapıl- makla beraber, bu taaruz Alman- lara çok pahalıya mal olmuştu. Bir taraftan büyük caddelere takı zaferler yapılırken, diger ta- raftan da cephelerden gelen mec- ruhlar hastahanclere sevkediliyor- Tardı. Alman orduları sağ cenahtan kaç çocaklu | | Avukatı “ Deli , diye müdafa | etmekten başka bir çare bulama- mıştı. Zira vaka çok acaip ve anlaşılmaz bir sır idi. | Bir gün bir çalılıkta biri kadın biri erkek olmak üzere iki naaş | bulmuşlardı Maktuller şehirde tanınmış asil ve zengin bir karı koca idiler. Cinayet para Zira üstlerindeki para ve elmaslara kikat semeresiz kaldığı bir günde * George Seray , isminde genç bir marangoz bükümete teslim olmuş ve “Katil benim,, demişti. Fakat/ katil istievap edildiği za- man yalnız şu cevabi veriyordu — Adam iki seneden beri, ka- dim altı aydan beri ” tamyorum, Benim müşterim idiler. Onları niçin öldürdüğünü sor- dukları vakit : — Çünki öldürmek istedim ve öldürdüm diyor. Ağzından başka Kendisi köyde pek az tamılıyor- Uduü. " Metrük bir çocuk olarak insa- renmiş ve hayatını hamuskârane bir surette kazanıyordu, Avukatı “deli, diye müdafa etmekte haklıydı. Zira bundan başka nasıl bir sebep bulunabi- lirdiz. — Bir marangoz en eyi müşteri- ne sebebe mebni öldür- Artık son defa olarak muha- keme ediliyordu. Hakim mah- kümun cinayetinde hiç bir se- beb bulamamış ve “Deli,, oldu- ğgouna hüküm ederek timarhaneye gönderilmesine karar vermişti. Mahküm — kararı — dinledikten sonra ayağa kalkdı ve bağırdı. — Hayır... Hayır... Giyotini timarhaneye tercih ederim. Ben deli değilim... Hepsini / söyleye- ceğim dedi. ve sonra salonun en uzak köşesinden bile işidilecek bir sesle anlatmaya başladı. — Bennn onları niçünnn öldür- dümmm... çünkili onlar benim âilem idiler... Şimdi size sebebir tayım; dinleyin ve beni mahküm edin. Bir kadın gayri meşrü bir ço- cuk doğuruyor ve sokağa atıyor.. İnsaniyetli bir. kadın... Yabancı bir kadın © çocuğa acıyıp alıyor ve büyütüyor... İşte.. O çocuk O metruük ve gayrı meşru çocuk benim.. O kadınım | işlediği cinayetin mahsulü benim. benim .. Fransız topraklarına doğru- hayli ilerlemişlerse de pek çok da esir vermişlerdi. Cephe - gerisinden - peyderpey getirilmekte olan mecruhlar hasta- haneleri dolduruyordu. Kayser Vilhem, bu zaferi tal eden mecruhlar kafilesini göre- rek ilk neşesi kaçmış ve hastaha- neleri teftişe başlamıştı, O gün zabitan hastahanesinde büyük bir telâş eseri görülüyordu. Bütün kovuşlar yıkanmış, ortalık hasta bakıcı hemşireler tarafından hastılara haber verilmişti. yanında Alınan erkânı si General Ludendorf ta bulunuyordu. Hastahanenin bütün paviyonla- rını dolaştıktan sonra, birinci kat- | baştan aşağı temizlenmiş ve çiçek- lerle süslenmişti. | Nihayet — İmperatorun geldiği, Ben her yerde, her vakit kendini örür ve anası babası beb bir piççç.. olduğumu düşü- 'nür, beni sokağa atan alçak aile- me lanet ederim. Mektepte çalışkan ve zeki talebe idim fakat isimsizligim bana tahsile devama cesaret ver- medi.. Ben hayatta daima hakir daima mahcub - olarak yaşadım. Ben onları öldürmekle cinayet lerinin cezalarını gürmüş oldular. Bu, benim hakkımdı mamafi son zamanlarda —onları sevmeye ve affetmeye hazırdım. Fakat onlar beni reddettiler. İki ay oluyorki bir gün dük- kânima birinci defa olarak, babam olacak adam gelmişti. Bana mobilye — ismarladı ve bol pa: verdi. Her gün geliyor bana yeni yeni şeyler ismarlıyordu. Gün geçtikçe bende bu adama| karşı bir hissimuhabbet uyanıyordu. Bir gün bir kadınla yani annemle geldi. İçeri girdikleri vakit kadina bir hal oldu titremeye başladi. Ben bunün — niçin olduğunu tabt anlamadım ve bir sinir rahat- sızlığına baml ederek su filân vererek asabiyetini teskine çaliştm. Fakat ben ona yaklaştikça odaha ziyade helecanlanıyordu. Sonra bir az teskin oldukdan sonra bana anamı babamı sordu ben de onların beni terk eden Luris alçağı oldugunu — söyler söylemez düşüp bayıldı. İşte o zaman onların - kim olduklarını anladım ... O gün hiç bir şey söylemeden gittiler. Aradan bir hafta geçince karı koca bir gün geldiler kadın bir müddet düşün- dükten sanra bana döndü elimi | tuttı “— Siz çok eyi ve çalışkan bir | adamaniz size bir iylik etmek isterim? sizin eyi bir aile yuvası kurmanız için size yardım etmek isterim. zaten benim çocuğum yok. Edecoğim yardırı kabul etmenizi Tit im dedi ve sonra elime büyük bir zarf sıkıştırmak istedi. Ben elini ittim ve bağırdım: — Siz benim annemsiniz. İki üç adım geri çekildi ve ellerile gözünü kapadı. Babam onu kolları arasına aldı ve bana dönerek bağırdı. — Neler söyliyorsunuz delir- iz mi? — Hayir deli değilim... Siz benim ailemsiniz. Eger hakikatı söylerseniz sırrınızı saklar ve gene fakir bir marangoz olarak kala- cağım... Babam annemi kolları arasına alarak dışarı çikardı ve uzaklaş- maya başladılar... Arkalarından koştum... yalvar- dim yakardım. Fakat babam ben- | düşündi den o silinmez lekeden kurtulmak için cebinden revolverini çikardı ve üzerime atıldı. Artık gözüm kararmış cebinden demir perkeri çıkardım ve bir hamlede iki: 'taki dört yataklı bir odaya gir- mişlerdi. Burada yatan hastaların yaraları gayet tehlikeli idi, dördü de henüz kendilerine gelebilmiş, Alman ordusunnn en. kaymetli | zabitleriydi. Kayser dördünün de alnındam öptü ve göğüslerine birer harp madalyası talik etti. Bu sıra Ce- neral Ludendorf Kayserin yanma sokularak dedi ki : Bu zabit, hudutta İngiliz casusu Loveri yakalayan yüzbaşı Vellerdir. — Evet, batırladım.. Dün gece binbaşılık iradesini imzaladığım © fedakâr zabit değil mi? Bu sıra yüzbaşı Veller gözle açtı ve memnuniyet ifade eden nazarlarını Kaysere tevcih ederek hazin bir tebessümle İmperatoru selâmladı. Dudaklarının arasından rüzgâr gibi uçuşan bir kaç kelime Bedavadan Ev Bir kadın çaldığı malzeme ile ev yaptırdı Pariste Püto mahallesinin polis komiserine altı aydan beri bir çok kimseler müracaatla, civarda yaptırmakta oldukları apartıman- lardan geceleri malzeme, alât edevat çalındığını bildirmişler; Altı aydan beri bu inşaat yere leri terassut edilmiş hiç bir hır- sız tutulamamıştır. Fakat her ak- şam gene çimento, kireç kazma, kürek gibi şeyler — aşırılmakta devam etmiştir. Geçen hafta şikâyetler daha fazlalaşınca sıkı bir. terassut sa- yesinde çimento yüklü bir kadın yakalanmıştır. Yapılan tahkiktta bu kadının © civarda kendisine bir ev yap» tırmakta olan Madam Oliviş gece inşa edilmekte olan binalar- dan malzeme çaldığını ve bu sa- yede kendi eyini yaptırmağ, vaffak olduğunu söylemiştir. Son çaldı edilmeyen Bedavadan bir eve malik olan madam tevkif edilmiştir. Rasputin piyes mevzuu oldu Yaptığı rezâletler ve son Çar ve Çariça — üzerindeki — nüfuzu fevkalâde şühret bulan köylü papas “Rasputin, şimdi mühim ir İngiliz piyesine mevzu teşkil eylemiştir. Piyesin ismi “Rasputin, | olup Londra Sahne cemiyeti için hazırlanmıştır. Beş perde ve sekiz manzaradan | mürekkep olan bu piyes nisanı 'on dördünde Londra da sahneye vaz olunacaklır. Londra Sahne Cemiyeti Rasputinin kâtibi Prens Yusupufu ilk oyunda hazır bulun- mak için Londraya gelmeğe davet eylemiştir. Oyunun birinci ve ikinci per- deleri de Çariçemin sarayı ve Raspetinin yemek odası gösteril- mekte ve Raspütinin kadın için ne kadar hırs gösterdiği tasvi olunmaktadır. Piyeste Rasputinin Prens Yusu- puf tarafından nasıl katlolunduğu gayet canlı temsil olunuyor imiş. de öldürdüm. İşte öldürdüğümün sebebi. mahküm ediniz... Mahküm susınuştu. Heyet Hakime — uzun - Beni müddet sonra — mahkümün beraetine karar verdi. Bu bükmün baklı ve ya haksız olduğunn artık siz tayin buyuru- Nakili: ( M. Vedat ) öküldü, fakat manası anlaşıla- madı. Bu kelimelerle hiç şüphesiz Veller Kaysere ve amirine teşek- kür ediliyordu: İmperator — odadan — çıkarken Vellerin gözleri ıslanmış ve yirmi günden beri ölü çehresine ben- zeyen yüzünde o gün ilk defa tebessüm ve hıyıl eseri görülmüştü, muştu. Veller her gün bir az da- ha eyileşiyordu. Aradan on gün geçmişti Madam Hüzberg, nışanlısını her gün hastahanede ziyaret ediyordu Binbaşı Veller nişanlısının ken- disine karşı gösterdiği muhabbet ve fedakârlıktan fevkalâde mem- nundu. ( Mabadi var )