— Felâketi acıdı — Ne olmuş? — Ne olacakşrevlenmişler. duydün mu? — Zavallılara .. Birbirlerini çok ta seviyorlardı.. Dayanmak Geçen gece Mak. simde herkes keyif- diydi. Bilhassa “Çİ, min neş'esine payan yoktu. Mütemadiyen Biri viski içiyordu sordu: — “Ço kaç vis. kiye kadar dayanır- sın? "Çol. biraz dü- şündükten sonra dedi ki — Sırasına — göre keyfim —yaksa — bir dane içerim, keyfim varsa iki tane. Eğer içtiğimin — parasını SöĞ ee izgağimlü 20-25 e kadar daya- ; — Ben mükemmel muharririm. — Siz mükemmel — muharrir- — Bizim kabiliyetimiz. var. — Sizin kabiliy — Onların . hiç kabi İşte edebi tasrif böyle olur. İki edip, iki muharrir, karşı karşıya :eplikr mi, ikisi de büyük edip, üvvetli ve mükemmel muharrir- dir. Biri kendinden bahseder, ka- iyetim var, der. Ötekisi de, biraz nezaket icabı, kabiliyet bahşeder. Fakat mecliste hazır bulunmayanın kabiliyeti yoktur. Ama, hazır bulunan şahsı sani, meclisten gitti mi, derhal kabi- hiyetini kaybeder, kal olur. Onün yerine gelen galisle, hazırıbilmeclis - bulunan, derhal ittifak edip, tasrife başlar- var. 1 — Hazır bulunan, ( ve bahsi işidebilecek — olanlar ) harrirdi, 2 — Gayiplerin hiç kabiliyet- keri yoktur; yazdıkları kötüdür. esası şudür: fili, yalnız müfredi mütekellim siğasiyle tasrif edilir: imkânsız Bir gün, imkânsız şeyleri dü- şündüm ve not aldım. İşte: 1 — Beyoğlunun bir yerinde ucuza eğlenmek. 2 — Şiketi Hayriye tarifelerin- den vapur vakitlerini anlamak. 3 — Her hangi olursa olsun, bir. kadının sözüne inanmak 4 — Akşam — altıdan tramvayda yer bulmak. 5 — Siyah çoraplı kadına ras- her hangi seviyeden gelmek. 6 — Kuru fasulyayı nimet te- lekki etmemek. 7 — Sadece gözlerimize hayran olacak bir kadın bulmak. kabiliyet | sahibi, büyük edip. kudretli mu- | Nasıl konuşuruz ? — Ben kabiliyetliyimi! Bir vakitler kabiliyetli muhar- rirler vardi, belki gene kabiliyet gösterenler alacaktı, belki böylesi bulunacaktir, — fakat onun söz söylediği ve — yazdığı — devirde, kendinden başkası yoktur. Dikkat ediniz, bir temaşa mü- nekkidi, bir şairi, bir hikâyeciyi beyenir, fakat diğer bir temaşa münekkidini taktir. ettiği vaki değildir. Bir romancıda, bir te- maşa münekkidini beyenir, amma bir romancıyı beyenmez.... İlh. Müttefikan — beyenilip —taktir edilen vahameti rahmana kavu- şanlardır.. Körün, öldükten sonra badem gözlü olduğu yer, Babı ali cad- desidir! * zim baloda ı Dans edilirken Çoşkun bir' fokstrot... Saksa- fonun sesi kasırga gibi esiyor, ve çiftler, rüzgâra yakalanmış yap - raklar gibi dönüyorlar. Eski afiden, yeni — çaristona geçip , tangovari — racon kesen biri, yanındakine dans edenleri göstererek sordu: — Bu - dönerlerin kaça? porsuyonu, Mütemadiyen ayni güzel gençle dans edip fırıl fırıl -dönen güzel genç bir hanımefendinin kocası bir aralık içini çekti ve sonra mırıldandı: Mevlevidir. - sevdiğim, | Herdem külâh eyler bana! İki kişı konuşuyor: | —Yahu bu hanımefendiler çok | garip; hiç birinin ahvali âlemden | haberi yok.. — gazeleleri okumu- yorlar. — Lâdesli aldanmıyorlar. olacaklar — azizim, zal söylüyordu: nin içinde sarılışma- nn keyfimi olur?.. Kalabalıkta dön babam di Neymiş : Balo! .. Haydi efendim. Alırsın cananını, götürürsün sıcacık oda- | na, sarılırsın boynuna, İşte asıl bal,o. Sababa karşı, genç bir muhat- rir, çalıştığı gazetenin sahibine yaklaşıp: — Basıldı! deyince, bir iki düşüp haykırdılar; Beyaz saçlı — Ben hanım t — Eyvah!.. gene Gazeteden bahsedildiğini an- layınca sakinleştiler. ğ Görünü: Küçük hanımınla izdivaca namzetti. Bir gün, 7 yaşın- daki müstakbel ka- yın biraderine dü. — Ablan benim için fena bir şey söylemiyor ya? Çocuk göğsünü ka- | bartarak cevap ver- | di | - Bilâkis. müdafaa ediyor. Ge- çen akşam sizden bahsediyorlardı Ba- "Eşeğin biri. deyince, hemen atıl- dıi: “Göründüğü gibi dedi bam biraz bendi olur mu?. değildir, Grip Bir zamanlar hiç olmazsa İspan- | yoldu da, insan gözlerini kapayıp, kara saçlı, dilberlerini düşünür, yakalandı NB ge Bu senekinin millyeti ve cinsi yok . Bu garip tam komun Vatanım — rüyizemindir milletim nev'ibeşer! deyip, âleme saldırıyor. Bende yakalandım — Beni de bir gün, kıs kıvrak yakaladı; Geçmiş alsun gripten çok memaundum. Bir kere on beş gün evimde rahal rahat sırt üstü yattım. ve dairede maaşım tam işledi. Saniyen sigara içtim. Doktorlar menetmişlerdi. Gripe faydası var- mış, yeniden müsaade- ettiler. Alkol da iyi gelirmiş deye, kara gözlü Endülüs Ben demeyiniz — Bana gelin; sizinle baş başa, iyi bir gün geçiririz.. — © halde, ne deye geleyim. Uslu duracağıma sizi namusumla temin edrim... — Namussuzluğun adını aşk koymuşsunuz... en örek al... Bana kimse aşık derdi yemeklerden”sonra bir iki konyak — çakıştırıyordum Hastalığıma — hürmeten — bizle hanım etrafımda pervane gibi dönüyordu. i Bütün bunlardan daha mühir bir şey vardı: Alacaklılardan kur- | tulmuştüm , taraşçı eş dosttan yakayı sıyırmıştım. gripliyim deye kimse kapımı çalmıyordu. İnsanın evinde rahat etmesi için, ya sari bir. hastalıktan ması, yahut da paraya l olması lâzım. Böyle hbir şey u, kapınızı kimse çalmaz. bidir. En korkulan şey, parasız lığa ve parasıza yakalanmaktır. Ben hem gripten, hem de pas — rasızlıktan - müsap — olduğumdan | rahat ediyordum. Ş Fakat şu dünyada rahat rahat uzun nefes almanın imkâm var midır?. | Ben bunu düşünürken çalındı, hizmetçi haber verdi: sizi görmek istiyor. İ — gripten yatiyor, saridir, gö- remezsiniz, de. — Dedim efendim verdi. Grip salgınının işte bul. Hebennakadan - biri - doktora gidip sordu: — Doktor, bir kadın için: karnı biraz büyüyor, derlerse ne anlar- sınız ? y — Hamile olduğunu ... Neden — sordumuz? — Böyle biriyle izdivaç teklif | ettiler de... Dalğınlık Muallim, gece, talebelerin var zifelerini tashih ederken, başını kaldırıp karısına der ki: — Sen deli misin?.. usturamla yontuyorsun. Kanısı güldü — Asıl deli sensin... Vazifeleri, kırmızı kalem deye, dudak ba- yamla tashih ediyorsun. Kalemini —