EKaragöze, hokkaba- Böyle olur, bizde hayası.. Havası güzel, suyu tatlı: karın ağnısı... Hacivat gazeli söyler de, Kara-| göz tatlıya, karın ağrısını kafiye getirir. Kandilli rasathanesi hava üze- rine remil dökmeye başlayalıdan- beri, İstanbulun havası bozuldu; terkoz — kumpanyasının — hasis rezaletlerinden bizar olan sular kurudu... Hayır, terkoz kumpan- yasının rezaletleri, İstanbulun ate- şile, menbalardaki suyu kuruttu. Bu su şirketi, hokkabaz porta- kal #ğlunun yetiştirmesidir. Ne sihirdir ne Keramet, Utanmamazlık — marifet! * Deyip, muslukları — kurutuyor, çeşmeleri tıkayor, ve bokkabaz misali «Hay benim pehlivanım... Bak şu Iİstanbul şehri nasıl yanıp kül olurle deye keyif çatarak yandığımızı seyrediyor külümüzü, Sigaranın ucundaki kül gibi keyifle Savuruyoz! Düt... düt.. A benim pehliva- /le bakayım adın ne? — Terkoz. hanımlar, efendiler, bakınız terkozun elinde iki lak var... biri su, ö ü Düt d Halk efendi: Terkoz. karşıda duran kim: — Buyur. — Ver su ile musluğu Halk efendimizin eline. — Verdim. — Şimdi iyi dinle beni. — Dinliyorum pehlivanım. — Al şu külâhi eline. — Aldım benim sultanım. — Geçir külâhı halkın başma. — Geçirdim benim pehlivanım. — Meydanda ne kaldı? — Biz kaldık benim pehliva- pam, ve başına külâh giydirilmiş halk kaldı. — Su ile musluk ne oldu. — Külâhın altında kaldı. — Düt... düt.. ya hey.. terkozum - külâhları. — Kaldırdım a benim pehliva- Bim... vay anasınıl.. — Ne oldun terkoz? — Ne musluk var ne de sul Ne sihirdir ne keramet, El çabukluğu marifet, —Şimdi söyle pehlivanım, ortalığa bir kundak soksak ne olur? — Ortalık cayır cayır yanar.. Yansın varsın, keyfine bak anasıma Yak çubuğnü tarkozum daya düvara! aldır. Eğer çocuk olaydım, imtihanda bana mümeyyizler: Terkoz ne ke- tıediıî deye sorsaydılar, derdim —Ş bir ismilir ai | Gim. Sıffat değildir, cünki, terko- 'fa verilecek sıflat yoktur. Sadece simdir. Vatandaşlarımın yangın- söndürmek için döktükleri terlerle, — şirketin kırdığı kanlı 'ni aşan kozlardan mürekkep bir ter ve kozl! Selâmi İzzet — Acaba / hayatında İzdivaç nedir? Doktora göre: Hararetle başla- yıp, soğuklukla biten bir hümma. Eczacıya göre: Acı, fakat yal- dızlı bir hap. Aktöre göre: Dram - komedi. Tüccara göre: Kaybı, kazancı meçhul spekülasiyon. Filozofa göre : İstifham işareti. Askere göre : Kırk senelik bir barp. Musikişinasa göre : Orkestra şefi kadın olan uzun bir konser. Çalınan parçalar klasiktir.., — Randevuya giderim, gelirse ne âlâ, gelmezse bir mektu Tavsiye — Doktor karım çok- sinirli, 'ne tavsiye edersiniz? — Altı elbise, dört şapka, iki Geçen gün kocan tayyare ile avrapaya gitti deye ağlıyordun. Bu gün gene gitti ama keyfin yerinde, — Geçen gön benüz hayatını sigortaya koydurmamıştı sadık kalabilir. misin? — Ayni erkeğe olmamak şartile elbette. Tahsil Reis — Bu adama tokat vur- muşsunuz. Maznun — Evet efendim, sizin yaptığınızı yaptım. Reis — Anlamadım. Maznun — Bu adamda alacağım vardı efendim, vermiyordu. Tokatı atıp aldım. Recis — Aramızdaki münasebet! Maznun — Siz Darülfünunda ne | tahsil ettiniz? Reis — Hukuk . Maznun — Bendeniz de huku- kumu tahsil ettim. — Bu ay gene 166 lira 32 kuruş sarfetmişsin. — Allah Allahl..-Acaba 32 uruşu nereye verdim? bu Oturmuşlar, konuşuyorlardı. — Hayatımda yalnız bir. kere iyret içinde kaldım. Bir gün dört arkadaş oturmuş poker oy- muyorduk. Yere bir kârt düştü. Almak için igildim. — Hayretl.. Masanm altında 7 ayak var! Dü- şününüz, 4 kişi ve 7 ayakl.. — Biriniz tek ayaklı mıydınız ? — Hayır. oğını altına alıp oturan — Hayı © halde? Yanlış saymışın be birader!.. Çare Nişanlım boyauma sarıldı , öpmek istedi, kızdım: “Yü- görmeyeyim, dedim. Sağarlık Üç sağar geçen gün trende aymı vazonda tcsadüf. ettiler. Yedikuleden sonra aralarinda şöyle bir muhavere geçti : — Saat kaç? Pazartesi, — Hay allah razı olsun ben de buraya inecektim. Sualler, cevaplar — Temcit pilavı nedir? — Gafeteler için Şehremaneti, Cumhuriyet refikimiz için Liman şirketi. — Verem dispanserlerine serom akmnak için para bulunamazsa ne yapılır? — Darülbedayie hava ve yağ- mür makinesi alınır. Ş3 üşük hai Geyüm vapurlarda fıstığı menetmiş; şimdi 'ne yapıyorsun? — Fındıkcılık ! o gider, önünde tın tın eder; nedir bu bil? — Caddelerde dilenciler — İki kavrulmuş nedir? — Tatavlada yandıktan sonra, tevkif edilen rum mütevellileri. — Bir sıçrarsın çekirğe, iki | sıçrarsm çekirğe, üçüncüde ele | geçersin çekirğe, rkas — Ne düşünüyorsun? — Borclarımı. — Bunda düşünecek ne var? — Daha ne olsun, dünya kadar vereceğim var, halbuki on param yok. — Bunu sen düşünme birader — Oğlum, bu muadele güç de- ğil ki... İkâ meçhül arayıp bula: muru olduğu halde aradı da bu- | — Son sevgilinden neye ayrıl- dın ? —Beni anlamıyordu, bis anlamıyordu. — Hassas değil miydi ? — Bilâkis çok hassastı ama iyatımı — Şu gideni görüyor musun? w Ömrünü daire içinde geçirerek zengin oldu. : — Yüksek me'mur mu? Bir kaç arkadaş oturmuşlar ko- nuşuyorlardı... Ne konuşuyorlardı deye sormayınız işte... Çapkınlık- tan söz açmışlardı. Yalanın bini bir paraya gidiyordu. Hattâ iç- lerinde, söylediği yalana bir iki kişiyi inandıra bilmek için, üste para vermeğe bazır olanlar bile vardı. j Yalanm tükenir gibi olduğu bir sırada, biri yanındakine sordu : eninki ne âlemde ? — Hiç sorma! — Ne oldu? — Ne olacak evine gittim. — İyi ya işte. — İş öyle değil. — Aman anlat Herkes kulak kabarttı. Çünkü arlarında yegâne — doğrucu bu zattı. Bu zat anlattı : — Benim küçük hanım: “ Evi- min kapısını çalar: kız kardeşimi görmeğe geldim dersin; dedi. — Eeceyl! — Gittim; zarr... zili çaldım. Bir kadın çıktı. Soğuk kanlılıkla: «Kız kardeşimi görmeğe gel- dim, dedim. Kadın beni tepemden tımağı- ma kadar süzdü: «Anlamadım, dedi, kız karde- şiniz kimdir?» «Cemile hanim efendim!» «Allah! allah! garip şeyl» Ben tabü işi pişkinliğe vurup kızar gibi oldum: «Bunda garip olan nedir?n Kadın bir hahkaha / bastı: «Bundan daha garip bir şey olmaz, çünkü ben — Cemileni annesiyiml» geçirelim sevgilim. — Vapurda rahatsız olurum , deniz tutar. — Deniz tutmasına en iyi çare sevişmektir, sevişenleri deniz tut- — Peki amma avdette ne ya- tek kelime türkçe bilmiyordu ! panz?