Sahife 2 Akşam 25 Kânunusani 1929 Cem çremz | Yeni pantalonlar Aksaraydan geçiyordum ... Bir aralık caddede bir kıyamettir koptu : — Yuruu tt ppel — Pantalona da bak bet — Cambaz mısın hey mübarek? — Şoz ediyorsunuz monşer... — Ehem ehem.... — Valansiya.. Çarliston.. Gürültü ayyuka çıkıyordu... Şöyle bir etrafıma bakındı: Biraz ileride golf pantalonlu beş genç. Renk renk uzun çoraplar giy- mişler konuşa konuşa yürüyor- lardı... Cıvarda ne kadar çoluk Çocuk işsiz güçsüz adam varsa bunların arkasında... İçimden: — Eyvah, dedim, karşı rezalel Biraz sonra bir tramvaya at- ladım.. Oular da bindiler... Sahanlıkta türkçe konuşmağa başladılar. — Yahu bu senin pantalonunu seyyahlar giyer.. — Ben de seyyahım.. — Nasıl seyyah? — Basbayağı.. Bostancıda otu- ruyorum her gün İstanbula inmek mecburiyetindeyim.. Hiç bir yerde bir dakıka bile oturmaz boyuna dolaşırım.. Şöyle böyle günde an kilometro yol yürüyorum demektir. On kilometro yol yürüyen adam da seyyalı sayılır.. Dikkat ettim İstanbulda golf - pantalonları dehşetli çoğaldı.. Bü- tün delikanlılarda golf pantalonu.. İşin daha garip tarafı genç kızların da bu pantalonlara heves etmesi.. Laf lafı açar derler. Ben de bir. vak'ayı anlatmadan ötekisine geçtim... Dün Galatasaraydan tunele doğru geliyordum... spor / mağazasının gelf pantalonlu iki kişi. seyyahlara Tarından geçerken kulak misafiri oldum., boks eldivenleri hakkında Azdaha, amma az daha küçük dilimi yutuyordum.. Bu iki golf pantalunlunun ikisi de kaz idi Zaten yerler kayıyor. bu kat- merli hayret üzerine şöyle bir sendeledim.. Karlı zemini tepemin üstünde görür gibi oldum.. Fakat bu esnada kuvvetli bir el kolum- dan yakaladı beni havaya kaldırdı.. Düşmek tehlikesi geçlikten sonra halâskârıma baktım.. Deminki pantalonlu hanımlardan biri degil Yüzünde yayık bir erkek gülüşüyle karşımda duruyordu Şapkamı çıkararak teşekkür ettim.. «Sakal ! Sakal ! Sakal !... Sakal Sakal!... Sakalili !. — Neden amma yar — Sakalsızlığından... 'Söyledim ya: Vücuduma deyen busenin Mutlaka beni sakalıyla gıcıklama- istiy « Ah, bilmezsin, ituan, bir. kadının gerdanında, İlarında, omuz başlarında, taş- göğsü üzerinde, karnında, be- de, bögürlerinde, kaba etlerinde, iklarında, ayaklarında şehvet ayağı dolaştıktan sonra, ağzına ve burnuna nihai bir buse halinde | dilik tevziat yapılamayacaktır. | vaki neşriyatına alâkadarlar ehem- SakalllI isterim... Anlıyor musun ?...» dedi. Mübadele komisyonu Garbi Trakyaya hareket için hazırlık yapılıyor Evelce verilen bir karara göre Muhtelit “Mübadele komisyonu şubat bidayetinde , Gömülcüneye gidecektir. Bu kararı nakzeden yeni bir karar ve vaziyet olmadığı | için komisyon nakle ait hazırlık- larda bulunmaktadır. Ankara müzakerati bu tarihe kadar bitmezse bile Cemal Hüsnü Beyle M.Diyamandapulus bilahara iltihak edebileceklerdir. Esbak Maliye - Nazırı Faik Nüzhet Beyin riyasetindeki Tev- ziat komisyonu — yunan emlâk varidatmı yakında gayri müba- dillere tevzi edecekti. Aldığımız malümata göre emlâk meselesii Ankarada alacağı kati Şi henüz malüm olmadığından mü- | zakeratın neticesine taliken şim- Ankara müzakeratı Ankarada cereyan eden Türk- Yunam müzakeratı hakkında şehri- mizdeki alâkadar mahafile gelen malümata göre müzakerat elan emlâk meselesi hakkında cereyaz ediyor. Müzakere esnasında Etabli meselesine yalnız bir defa temas edilmiş, fakat bu mesele etrafında esaslı müzakerat cereyan etme- iyi bir istikamet takip etmediği hak- kında yunan matbuatının ara sira miyet vermiyorlar. Şehrimize ge- len malümata göre müzakerat yavaş olmakla beraber terakki ediyor. Ancak müzakere inkişaf ettikçe teferruat hakkında yunanlılar bir çok müşkülât çıkarıyorlar. Jdapon sergisi Şebhrimizde bir Japon sergisi açılacağı yazılmıtı. Dün bu sergi heyeti Ticaret odasını ziyâret et- miştir. Oda kâtibi umumisi Vehbi B. Japon heyetine odanın mesa- rullah, yerler fena halde kayıyor.. Keşke bu soukta dişarıya çıkmı- yaydınız. sizi gidecegi- niz yere gölürelim.. Ben bir daha teşekkür ederek oradan —ayrılırken — yanımızdan geçenler - bizim üçümüze — bıyık altından gülüyorlardı... Hikmet Feridun 24 kânunusani / 929 B (Vâ-Nü) isterim, sakal !... Sakal! Sakal ! 'takanan sakalın o kadın için ne olduğunu bilmezsin.. Bunu, ben de bilmezdim... Köylülerden öyren- g, Köylülerle ge â biş unutamıyacağım.. Ab, sakal, I, sakal, Filhakika, Antuan, hatırlıyordu: Kleopatra, sakalsız erkeklerden 'on beşiyle yatmayı itiyat etmesine rağmen, sakallı köylülerin yirmi beşini çadırda misafir alıkoymuş, ağırlanıştı. İŞEHİR HABERLERİ Süt şirketinden alacaklılar İnek sahipleri inek- lerini satıyorlar Mefsuh süt şirketi sütçülerden süt ahp yerine bir senet vermiştir. Şimdiye kadar para alamayan fakir inek sahipleri hayvanlarını satmağa başlamışlardı. Son günlerde hayvan borsa- sında süt inekleri üzerine mua- mele olmağa başlamıştır. Bittabi bu ineklerin kasaplık et haline girmesi şehrimizin süt- istihsalâtı üzerinde bir tesir icra edecektir. Ticaret odasi ve bakkallar Esnaf gazetesi esnafın ticaret odasına kaydı hakkında şikâyet- te bulunmaktadır. Esnaf serma- yeleri az nlduldın halde odaya Bu şikâyet hakkında Ticaret Hamdi B. şu — Odamız kayt muamelâtında kanün ve nizamnameye uyğun muamele yaplığına kanidir.Tica- ret odasından kimin bir. şil varsa bize müracaat etmelidir. Bunu - Bakkallar cemiyetinede yazdım, cevap vermediler . Bu gibi şikâyetlerde madde ihtiyaç vardır. Esnafın açacaği banka Bakkallar - cemiyeti — bilumum esnaf cemiyetlerine bir teklifte bulunmuşlardır. Bu teklif kabul edildiği taktirde her cemiyet varidatının yüzde onunu bir ban- ka tesisine tefrik edecektir . Bu suretle bir. senede yüzde onlardan biriken parayla bir esnaf bankası tesis edilmiş olacaktir . teklif birçok cemiyetler tarafından kabul edilmiş Ziya beyin avrupa seyahatı Şehremaneti — Heyeti - fenniye mâdürü Ziya Beyin 'Gazi köprüsü projesi için Parise — gideceğini yazmıştık. Dün Sabah kendisile görüşen bir muharrimize ziya bey demiştir ki: — Para biriktire bilirsem kendi hesabıma bir Avrupa seyahatına çıkmak isterim. Fakat emanette gönderirse memnuniyetle giderim. mamafih —ben seyahatımı bir tetkik — seyahatı nami — altın- da yapmak istemem. Her halde bir şehirci sıfatiyle avrupayı bir sinema halinde görmek çok fay- daldır. O gece kadar tahrik edildiği vaki değildi. Serdar, bunları düşündüğü sı- rada, Kleopatra, anlatmakta ber- devamdı: . Sakal ! Sakal ! Sakal 1. Ah, sakal... Abhhh, sakallll... Sa- kalsız erkek istemem... Kıvırkıvır sakal isterim... SakalilI. Bu muhavere cereyan ettiği sırada Serdar ile Melike * yatak- daydılar. Antuan, Kleopatranın heyeca- n dindirmek için onu öpmek istedi. Fakat, kadın: — Sakalsız, kalsız. bir surat tarafından — öpülmek istemem! - diye inledi. 'e çıplak vücudunu, kaldırdığı gibi, yatağın önünde duran ayı Postu üzerine attı. Bu kıllı hayvanın üzerinde kıv- Ecnehi bankaları Gdlata şub şubeleri İstanbul tarafına naklediliyor Memleketimizde - bulunan bazı ecnebi bankalarının faaliyetlerini tatil edeceği ara sıra şayi oluyor. Bu şayiaların — ekserisi — bankaların karaköydeki —merkezlerini kapa- yap İstanbül tarafına — nakletme- sinden ileri gelmektedir. Kambiyo ve Ticaret Borsaları Karaköyden — İstanbul tarafına nakledilmeden evel Galata borsa ve bankacılık muhitidir. Borsanın dördüncü vakıf — hanına — nakli Karaköy muhitindeki müesseseleri etrafına toplamıştır. Bir kaç senedenberi bahçe kapu borsa ve bankacılık mühiti olmuş- tur. Bu müsseselerin etrafına sarraf, acenta gibi ufak müesseseler de toplanmıştır. Bu günlerde Memaliki) Şarkiye bankası da mulğa İtiharı Milli bankasına nakletmektedir. Bank komers ismindeki bir Fran- siz bankası da o civarda bir bina tutmuştur. Mavna buhranı ve antrepolar Bir müddetten beri Tophane antreposuna Hicari eşya kabul edilmiyordu. Son günlerde liman- da çıkan mavna ve antrepo buh- ranı Üzerine Ticaret odası eşya kabulüne başlamıştır. Ticaret odasında Ticaret odası erkânından bir zata işten el çektirileceği Bakkın- daki neşriyatı ikinci reis Hamdi Bey tekzip etmiştir Halicin tathiri Halicin tathiri hakkında haliç vapurları komiseri tarafından ti ret müdüriyetine bir tapor veril- miştir. Bu raporda Haliç tathir edilmediği taktirde bir kaç sene sonra bir çok yerlerine seyrüsefer kahil olmayacağı yazılmaktadır. '// Bir rica Xq Gazetemize - dercedil- mek üzere gönderilen yazı- ların yeni harflerle ve oku- naklı bir surette yazılmış olması lazımdır. Alâkadar- darın bu hususu naz zarı itibare almaları rica olunur. — K,, kı, kılll... Sakal, sak: sakallll. Bu “isterik, tezahür önünde, Antuan, sakalını brakmak mecbu- riyetinde kaldı. O gün, daha ertesi gün, daha daha ertesi gün, tıraş olmadı. Yüzü, freng incirinin dikenleri ibi, Kleopatranın billür asa tenine atıyordu. Fakat, genç kadın, memnundu: — Öp benil - diyordu. - Oh! Artık buselerin buseye benzemeye başladı... Öp beni... Nihayet, siyahlık, Antuanın çek- resini tamamem kapladı.| Serdar, top sakallı oldu. Melike: — Bu kadarı kâfi değill- diye inat gösteriyordu. - Daha uzata- caksın... Daha uzat! Daha uzatl.. Ben sakalını daha uzun görmek AKŞAMDAN AKSAMA Bacak resimleri — Efendi oğlum! Sizin gazete, iyi, hoş, harfleri okunaklı, yazılar rı kısa kısa ve anlaşılır. tarzda... Lâkin, gel gelelim... — Ecee?... Gel gelelim?... — Kadın bacağı resimlerini ve * alelâmum kadın resimlerini pek fazla koyuyorsunuz... Bu, ahlâkı umuminin bozulmasına vesile teş- kil etmez mi, efendi oğlum ? — Etmez, efendi amca; bi ahlâkı — umuüminin — düzelmesi medar olur! — Lebbeyk? — Diyorum ki, bu, ahlâkı umu: minin düzelmesine medar olur. — Allah Allahl. Yarı çıplak resimler mi? — Öyle ya... Cinsi lâtife bak- miya alışılır!.. Kadının — kapalı bulunduğu şark memleketlerindeki insanlar, yollarda bir tomar he- yulâ gibi yürüyen kara çarşaflıları parçalama — raddesine — gelirler. Erkekli dişili hep beraber yaşa- ailan garbin kumsallarında ise, çıplak kadın vücudu umuru âdiye- dendir. Fazlaca kadın - bacağı resmi — koymaktan — maksadımız var: Hâlâ bazı kasabalarımızda, hattâ zon çarşafı giydiğini biliyoruz halkın gözünü hiç değilse resime lerle kadına alıştırmak istiyoruz. — Öyle diyorsun amma, efendi oğlum, ben bile, yaşım bu kadar ilerlemişken, o resimleri görünce bir hoş oluyorum. — Size bir fıkra —anlatayım, efendi amca: Yeniçeri ağası, çeribaşının kas rısı Nayleye göz koymuş. Geceliyin çingenenin çadırına misafir gitmiş. Haydi - bana bir ayı bull demiş.- Ben, gece koynumda ayı olmadan yatmam. — Aman be ağam.. Biz ızgara maşa yaparız. Ayıcılık eden başka çergidir. — Haydi ulan! Fazla dırlanmal Ayı bul diyorum. sanaf Çingene, korkusundan: — Peki, efendim! Diyerek dışarı uğramış. Yeniçeri de, Nayleyi - koynuna | alıp yatmış. Çingene, dağ taş dolaşıp başka bir çergiden ayı tedarik ederek çadırına gelince, karısını yeniçe- rinin yatağında görmüş; sevinçle: Hah şöyle ağam! Yole gell- demiş.- Adama alış! Adama aliş. aba bir temsil oldu amma, efendi amca , sen de kadına alış! kadına alış... y Na leopatra, senelerden beri, ya- şamakta olduğu delice sefihane hayattan sonra, artık gitgide si- nirli, hırçın bir kadın haline ge- meye başlamıştı. Üstüne yol yor- günluğu da inzimam etmişti. İhli- lüçlar içinde çırpınıyordu. — Daha uzun sakal isterim! Daha uzun... Daha uzun ... Ve kivır kivir .. Anlıyormusun kıvır kivır sakal - isterim: Şayet sakalın düz çıkarsa razı değilim.. İlle kıvırçık sakal isterim.. Kıvır- cık... Kıvır kıvır... Kivir kavır... — Benim saçlarım kıvırcıkçadır. amma, sakalımı kıvırcık çıkmayor 'ne yapalım, Klopatra ? — Uzat! Daha uzat! Daha uzatırsan belki kıvırcıklaşır... Ka vır kıvır kavırcık ve upuzun sep “kal istiyorum... Alamıyor musun? isterim!... Daha uzun sakal isterim!. rım kıvrim kıvrandı : Daha uzun... Daha uzun... | Kıvır kıvir ve upuzün. (mabadi var)