“Mesele bazan taraflı, bazan tarafsız olmak demek değildir. T.R.T.'nin fiilen tarafsız olabilmesi için ne lazımsa onu yapacağız.' Bu sözleri A.P. iktidarının başı Demirel Diyar- bakırda Anadolu Ajansı muhabirine söylemiştir. Son- radan, Program müzakerelerinde de tekrarlanan buna benzer sözler, AP. iktidarının Anayasa müesseseleri hakkındaki eğilimini ortaya koymaktadır. "Tarafsız- laştıracağız" diye başlanan işlerde "taraflılık” sağ- lanmasının esas olduğu, tarafsızlık kavramına sahip olmayan kişilerin ve kurumların toplumu nasıl buh- ranlara sürüklediklerinin e yalan geçmişteki acılan unutulmamıştır. Tarafsızlık ananesinin teşekkül er- mediği toplumlarda fikri mücadele uzundur, zahmet- lidir. Tarafsızlığı ruhlara sindirmek kolay olmamak- ta, müesseseleri yeni olan toplumlarda herkese ve bilhassa müesseselerin korunmasında başlıca sorum- luluk taşıyan kişilere büyük görevler düşmektedir. Anayasa kuruluşlarından herhangi birine bir tecavüz vukuunda hareketsiz kalmak, sonunda toplum bün- yesinde kapanmaz yaraların açılmasına sebep olmak- tadır Kendisi gibi düşünmeyen, daha doğru bir deyim- le, m ii körü körüne hizmet etmeyen teşekkülle- kılmak için harekete geçenler, maksatlarını daima örtülemişlerdir. 1954 yılında Basın Kanunun- da değişiklik yapılırken kullanılan maske, şeref ve haysiyetlerin korunması idi. Asıl maksat, kendisinin hatalı tutumu yüzünden karanlık günlere giren bir memlekette suiistimalleri açıklamak, kötü gidişi be- lirtmek eğiliminde olan ve bu görevini yerine getir- meğe çalışan basım susturmaktı. O zamanki bazı ba- sın devleri bu maksadı sezebilmiş olsalar idi "Aman ne iyi, şeref ve haysiyetler korunacak" diye alkış tut- mazlar ve memleketin tehlikeli bir yola girmesine vasıta olmazlardı. Basın Kanunu ile "tarafsızlaştırı- lan" gazetelerden sonra, sıra kaza organlarına geldi. 1956 yılında Yargıtayda patlak veren olay ne hazindir ki, o müessesenin en sorumlu kişisinin diz çökmesi ile sonuçlandı ve iktidarın frensiz gidişi daha da hız- landı. Yargıtay Başkam "icraatın tasarrufu kanuni- dir" fetvası ile hem kendisinin, hem de savunmakla görevli olduğu en yüce kaza merciinin mahkümiyet ilâmım vermiş oluyordu. Yargıtay Başkanının tasfiye- sini diğer hâkimler takibetti. "Tarafsızlaştırma" hızı- nı almıştı. Müesseseler teker teker dize getiriliyordu. Nihayet Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu, Tahkikat Encümeni, tevkifler ve bilinen akıbet... Bunca acı olaydan ve tecrübeden sonra, bu- gün hâlâ "Ekseriyet ne derse o olur" zihniyetinin hâ- kim kılınmağa çalışıldığını görmek cidden elem veri- ir. 359 saydı kanunla bir Anayasa kuruluşu olarak 4 Aralık 1965 « Savcı mı bilir, siz mi? » Ali İhsan GÖGÜŞ faaliyete geçen T.R.T. hakkında ileri sürülen iddialar gerçek ise, yani A.P. iktidarının dediği gibi T.R.T. Ana- yasanın zırhına bürünerek Anayasayı sarsıcı yayın- larda bulunuyor, milli bünyeyi tahrib ediyorsa, ka- nunların suç saydığı işleri yapıyorsa, yapılacak şey, “Anayasaya dayanarak T.R.TI.'yi tarafsızlaştırmak" için kanun çıkarmadan evvel ceza kanunlarımıza bi vurmaktır. T.R.T. kazai murakabe altındadır. Şikâ- yetçi AP. iktidarı bugüne kadar kazai yollara niçin başvurmamıştır veya başvurmuşsa ne netice almış- tır? Hükümet Programının görüşülmesi sırasında T.R.T.'yi itham ederek konuşan Demirele bir muha- lefet milletvekilinin, savcılığın T.R.T. için takipsizlik karan aldığını hatırlatması üzerine, Demirelin verdi- ği cevap, yargı organlarının kararları karşısında yeni iktidarın zihniyetini ortaya koymaktadır. Demirel açıkça "Savcı mı bilir, siz mi?" diyerek oy çokluğu ile haklılıklar sağlamak gibi hatalı bir tutumun sahibi olmuştur. T.R.T. etrafında koparılan gürültü toplu- ma hiçbir şey kazandırmayacak, aksine çok şey kay- bettirecektir.- Henüz emekleme devresinde olan ve büyük ihtimam isteyen etkili bir kuruluşu fonksiyo- nunu yapamaz hale düşürmek bilhassa iktidarda bu- lunanlara iyi not verdirmeyecektir. T.RT. henüz birbuçuk yaşındadır. Bu devrenin bir kısmı teşkilâtlanma ve yapılan hücumlara cevap vermekle geçmiştir. Yeni kurulan bu müessesenin herkesi tatmin ettiği, yayınlarında hiçbir kusur bu- lunmadığı söylenemez. Kusurlar, aksaklıklar, ilgililer arasında görüşmelerle, mevzuatta, Anayasa teminatı- na dokunulmaksızın, müesseseyi güçlü kılacak deği- şiklikler yapılmakla giderilebilir. Hergün milyonlarca insanın değişik temayüllerle izlediği radyo yayınları- nın, herkesi her yönü ile tatmin etmesi beklenemez. Yayınlardan şikâyetler olacaktır, ama bunlar düzeltil- meyecek şeyler değildir. Hükümetlerin de T.R.T.'den şikâyetleri ve dina- mik bir hayat içinde etki gücü fazla olan bir müesse- seden istekleri olacaktır. 359 sayılı Kanun bunu ön- gördüğü için, T.R.T.'nin Yönetim Kurulunda seçimle gelen üyelerin arasında iki Hükümet temsilcisinin bu- lunması sağlanmıştır. Hükümet şikâyetlerini, istekle - rini temsilcileri vasıtası ile T.R.T. Yönetim Kuruluna aksettirebilir ve bağımsızlıkla telifi mümkün her is- teğini kabul ettirebilir. Bu böyle olduğu halde, elin- deki kanuni imkânları kullanmayan ve ispat edileme yen haksız iddiaların sahibi bir iktidarın, çoğunluğu- na dayanarak girişeceği hareketlerin Anayasaya uy- gun olarak gerçekleştirileceğini sanmıyoruz. Yeni İkti- darın bu hatalı yoldan bir an evvel dönmesini ve bu tehlikeli eğilimden vazgeçmesini halisane temenni edi- yoruz.