8 Temmuz 1950 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4

8 Temmuz 1950 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YENİ Dördüncü katta oturan Singapurlu kadın!. Bi ei a Bir Çinli kıza benzer şekilde giyinmişti ama, Çinli değildi aet halde!... Çünkü o, Üzeri çiçek- Rrle örülü uzun siyah saçları - nın arkaya doğru kayarak, bir hükümdar tacı gibi, azametle en senin üzerinde toplanışı, kadı - nın sarahaten bir Çinli olmadı - ğını gösteriyordu. Ayağında siyah seten bir pan- talon, ve Üzerinde siyah seten bir caket taşıyordu, ve bu siyah ipek seten caketin altında da İ- lâhi bir kadın vücudü, en mah - rem hatlarına, en ince teferrüa- tına varıncaya kadar, bütün naş Meti, ve bütün esrarı ile yükse- Myor, kabarıyor, kaynaşıyor ve sonra, zaman zaman durgunla - $ıp, hareketsizleşiyordu. Hare - ketsizleşince de büsbütün güzel- leşiyordu!... & İnsan ömründe böyle bir ka - dına sahip olsa, başka bir şeye sahip olmak istemez! Birdenbire kendimde, bütün vücudümü harekete getiren müt hiş bir cesaret hissettim. <Ne olursa olsun dedim, isterse red etsin, ne çıkar! Nihayet meçhul bir adamım ben burada! Mu - hakkak gidip ona, bir dans tek- lifinde bulunmalıyım şimdi!. Bir erkeğin böyle bir kadını kolları arasına alıp, onunla bir kaç dakikaya inhisar etse dahi, aynı havayı teneffüs etmesi, ko- layca ele geçirilebilecek bir sa- adet mevzuu değil!... Cür'et, muvaffakıyetin yarısı- dır!.. Kalktım, masasına doğru iler- ledim. Önünde durdum. Eğil - dim, İngilizce gayet hafif bir sesle; — Lütfen benimle dans eder misiniz, Misis dedim ? Hayretle bir an, gözlerini kal dırıp yüzüme baktı, Durdu. Bir saniye düşündü. Sonra, kalın ve etli dudaklarını, hafifçe bükerek gülümsedi: — Peki dedi! Ve başka tek bir kelime söyle meden, yavaşça ellerini masanın Üzerine koyup, ayağa kalktı. Dönmiye başladık!. Ne yazık!... Beni tanıyan tek bir insan yok, bütün bu dans e- den yüzlerce insanların arasın- dat... Bir erkeğe, güzel bir kadının vereceği guruf'u, hiçbir şey ve- remez!... Fakat neye yarar, bl- zi gören olmadıktan sonra... Mütemadiyen dönüyoruz. Ne ben bir gey söylemiye cesaret ediyorum ona, ne de o bana, bir tek kelime sormak ihtiyacını du yuyor!... Bir hayli dansettik, Tam mü- zik bitip, herkes yerlerine otu- racağı sırada, birdenbire başını kaldırarak, yüzüme baktı, ga - yet hafif ve biraz da müstehzi bir sesle; — Siz kimsiniz, nerelisiniz, ve nereden geliyorsunuz. dedi Hemen cevap verdim: — Ben Türkiyeliyim. Sadece bir muharririm, Ve Türkiyeden geliyorum!... Ya siz nerelisiniz, kimsiniz, ve nereden geliyorsu- nuz?... O da düşünmeksizin sualimi Karşıladı hemen! — Ben de 2edi, Singapurlu - Yum, sadede seyyah bir kadınım. Ve Singapurdan geliyorum. — Sizin asıl şayanı dikkat ta- Tafınız, sadece bir seyyah kadın oluşunuz değil, fevkalâde güzel | bir kadın olmanızdır. — Sizin de benim için entere- san cihetiniz, bir erkek oluşu - nuz değil, Türk olmanızdır. O kadar!... Bütün konuşma - mız işte, bundan ibaret kaldı. Müzik sustu. Onu masasına ka- dar götürdüm. Teşekkür ettim. Bıraktım ve gelip yerime otur- duğum zaman, vücudünün ha - reket eden her zerresinde, bir dişinin bir erkeği zalimce tahrip edebileceği her türlü kuvvete sa: hip bu esrarengiz kadının, salo- nun kapısından çıkmak Üzere ol- duğunu gördüm, Hemen garsona ölendim, ve arkasından onu Böstererek, — Kimdir bu kadın dedim, söyler misin bana? Garson kapıya doğru göyle kısa bir nazar fırlattıktan son- Ta, hafifçe gülümsedi. — Dördüncü — katta oturan âıı'ıgıpuxıu kadın, efendim de- — Peki, kimdir bu dördüncü katta oturan Singapurlu ka - din? — Bütün bildiğimiz bundan Şarettir. efendim! Dördüncü katta oturur, bir hafta evvel Singapurdan gelmiştir. Ve yal- nızdır!... Garip bir tecesslls ve ruhu- mu sıkan tuhaf bir endişe için- | de, hemen odama çıktım, Bak- tım, bizim küçücük boylu, mini- cik gözlü, simokini karga kana- di gibi sırtına yapışmış kalmış İnsan yarısı minnacık — gerson, YAZAN Esat Mahmut Karakurt Karakurt Guvanlançin, elinde bir bez, rafın tozunu almakla meşgu — Gel buraya bay Guvanlan- çin dedim; sen dördüncü katta oturan Singapurlu kadının kim olduğunu biliyor musun? Uzun, müstatil gözlerini, ka- paklarının arasında yarı açarak, şeytan şeytan yüzüme baktı. — Biliyorum efendim — dedi, dördüncü katta 16 numarada o- turuyor. — Peki, kimin nesidir bu ka- din? — Kimin nesi ölduğunu bilmi yorum efendim, fakat daima yal nızdır. Dâha şimdiye kadar ya- nında bir erkek görmedik. Hep tek başına dolaşıyor. Bilhassa akşamları, erkence yemej vip odasına çıkar ve yatar — Bu dördüncü kattaki 16 nu maralı odanın telefonu var mı? — Tabii var efendim! — Acaba telefon etsem, bu akşam benimle yemek yemeyi kabul eder mi dersin? — Katiyen tahmin etmem e- fendim, değil yemek — yemek, hattâ cevap bile vermez! — E ne yapacağız o halde? Çinli ggrson, kedi — yavrusu Hong gözlerini gayet mânalı ve zeki- ce bir hareketle kaldırıp, gözle- rimin içinde tuttu, — Eğer muhakkak madamla İbu akşam yemeği beraber ye- mek istiyorsanız... — Canım istiyorum işte, an- lamıyor musun?... Kendisinden Singabur hakkında bazı malü - mat almak arzusundayım. — O halde bu işin bir tek ça- resi vardır efendim! — Nedir çaresi söyle baka- hm? — Sizinle şimdi hemen bir 0- tomobile atlayıp, (Seytonto cad- desindeki (Candacin) in evine gideriz, o, bu işi halleder mu- hakkak! — Bu Candapincinçin dediğin de kimdir, ev nerede?? — Candapinçinçin değil eten dim, Candaçin!... — Neyse canım, ne yapaca - ğız evinde bu adamın? — Adam da değil efendim, ka- dın! — Şimdi başlatacaksın kadı- nından da, adamından da!... O- nu söyle sen bana, Singapurlu kadını tanıyor mu 6? Garson, yere bir teneke maş- * Kong'da bir körlex vapurun da... raba düşmüş gibi, catlak — bir kahkaha salıverdi. — Tanımasına İüzum mu var ki, efendim dedi; onu kimse ta- nımaz ama, o herkesi tanır Onun iradesine râm olmıyacak, emirlerini yerine getirmiyecel insan mevcut değildir dünyada!. Derin bir hayret ve merak 1- çinde garsonun yüzüne bak - tim, — Ne müthiş geymiş bu se- nin söylediğin hanım dedim Peki, ne İş yapıyor, hangi cemi- vete mensuptur? Bütün bu hu- dut kabul etmez kudret ve kuv- veti kim veriyor ona?... — Kimse vermiyor efendim, kendi kudretin, kendinden alır Olure Hafifçe — gülümsedim. Bizim meşhur Con Ahmedin rüyasında gördüğü zatlilhareke makine gi- bi, kudretini yine kendi kudre - tinden alan bu mühim bayanın, | ne işle meşgul olduğunu sordum. — Büyücülükle meşguldür e- fendim dedi. — Büyücülükle mi? — Evet efendim! (Devamı var) Telefon: 82266 dan $ olan Ulaştırma — Paviyonunun Hergün ber — istikamette YATAKLI TREN 1950 İSTANBUL SERGİSİNDE VAGON-Lİ // KOOK A centasi 1950 İstanbul Sergisinin en mu vaffak gece yarısına kadar VAPUR Biletleri için müraenat edilmesi numarayı #rayı biri olmuş — eserlerladen çıkış kapısında: TAYYARE Linyıt Kömürleri Türkiye Kömür Satış ve Tevzi Müesse- sesi İstanbul Şubesinden: Batışı serbest olan Linyit kömürlerinin şube depolarında alı- cılara perakende tesliminden başka Tavşanlı ve Değirmisazdan fob satış da yapılmaktadır. İsteyenlarin müsssesemiz meleri ilân olunur. (9186) Fiatlar : Depolarımızda müşteri vasıtasına teslim tonu 36 lira Tavşanlı, Değirmisazda vagonda teslim tonu 20 lirol Parişlerini ver- Haymana Belediyesinden: 1 — 18175 lira (on Haymana isale suyu işi kapalı zarf usulile eksiltmeye çıkarılmıştır. 2 — Ekseiltme 28/7/960 cuma günü asat 15,30 da Haymana Bele- sekiz binyüz yetmiş beş) lira keşif bedelli diyesi Başkanlık odasında Belediye Meclisi huzurunda yapılacaktır. yin geçici teminat miktarı (1864) liradır. İhaleye girmek isteyenlerin ihale tarihinden en as Üç gün evvel (tatil günleri hariç) bir dilekçe ile Ankara Valiliğine müraonat ederek bu İşi yapabilecek- lerine dair yeterlik belgeleri almaları ve buna mümasil en az on beş bin liralık işi bir defada bitirip kesin ve geçici kabullerini yaptırdı- iına dair bolge ibras etmeleri şarttır. 4 — Yukarıda yazılı belge ile teminat mektubu veya makbusu 960 senesine ait Ticaret Vesikası ile 2490 sayılı kanuna göre ha - rlayacakları teklif mektuplarını ihale anatinden bir #aat evvel mak- buz mukabilinde B. Başkanlığına vermeleri ilân olunur, 5 — Bu işe nit bütün ihale evrakı hergün memai santlerinde Hay mana Belediyesine ve Ankara Valiliği Yüksek Bu — Mühendisliğinde Körülebilir. 6 — Posta ve Telgrafla yapılacak müracaatlarda vAki gecikmeler kabul edilmez. (9101) olacak sei bi ati » eelelllülkln ea gel aa M gaşem > HIRON “Çocuğunuzun büyük bir arzu ile beklediği bisiklet!.. -. ... Satış . Yeri: ELEKTRİK KONTUARI Galato, Bankalar cad. Tel.1:40294 BAUCHET Beğenilen fotoğraf filmi ve kâğıdı Yeni Neşriyat : Kimya ve sanayi Türk Kimya Dernoği tarafından çıkarılan Kimya ve Sanayi dergisi- nin 21 İnci sayısı sengin mündere- oatla İntişar etmiştir. Okuyucuları SABAH Bayan Perihan Çelenk Fotojenik güzel kadın müsabakamız devam ediyor. Bayanlar re- #imlerini 15 Temmuza kadâr gönderebilirler. Resimlerinizi gön- dermekte Üçüncü Dünya Harbi mi?. Düşününü Profeör soğuk — bir. nezaketle «Rusların emrinde yapacak nıı* hizmeti olmadığını» söylediği za- | man Rus generali, gaşkırf bir va- | ziyet almıştır. Haysalası, bu ka-| dar cömertçe yapılan tekliflere kargşı, bu harb esirinin böyle delice bir red cevabı vermesini kabut e- dememiştir. BÜTÜN DEVLETLER MESSERSCHMITT'E SAHİP ÇIKIYOR Bundan sonra İsviçre ve Fran- sa Messersehmitt'in — dehasından istifade etmek istemiştir. Aynı ret cevabını, bu defa <ılık bir neza - ketle> yumuşatan profesör Yugos- lavyanın teklifi altında, yeni bi Rus tazyikinin gizlendiğini hisset- miştir. Bundan sonra, yeni bir teklifin | tâ Hindistandan kopup - geldiğini görünce eldden hayret — etmiştir: Messersechmitt bütün bu teklifle- acele ediniz. bir kere! çıkardığı gürültüyü gerisinde bırakan tayyare bir hârikadır Amerikada büyük göhret kazan - mış bir adamdı. Berla'nın Almanyaya gönderdi- Bi istihbarat geflerinden Markoff profesörle bizzat temas etmek e- tedi. Nihayet randevu yerinde kaı gılaşan'bu İki eski düşman konu,; maya başladılar. - Markoff ilkin harb esnasındaki Alman havacılı- Biyle alâkadar gibi göründü. Ko- nuşürken profesörün zayıf dama- rını yakaladı. Öna gel süratini a- şan uçaklar yapmak imkânların - dan bahsetti. Profesör heyecanlan- mıştı: Benim en büyük gayem, bu başarıya yetişmektir, dedi. Düşü- nünüz bir kere.... ÇELİK GİBİ SERTLEŞEN HAVA TABAKASI! Düşününüz bir kere! Çıkardığı gürültüyü — gerisinde — bırakarak, boşluğa hücum eden bir tayyare nasıl bir harika ifade eder, Şim- diye kadar bu korkunç sürate yı re: İtişilememiştir. Fakat ben, bunun «Ben ancak, Almanya için ça-|imkân dahilinde olduğunu biliyo- hışabilirim; bu ne kadar uzak bir|rum. Fakat bunun için muazzam Atide olsa bile.. .> Cevabını vermiştir. Ona yapılan son teklif, Birleşik Amerikadan gelmiştir. Bu dâhi tayyare mühendisi hâlen Alman - yada bulunduğuna göre, onun bu teklifi de redettiğine inanabiliriz. MESSERSCHMİTT'İ TÜRKİYE DE ÇALIŞTIRMAK İSTİYOR Profesör Messerschmitt yapılan teklifler arasında Türklerin de, | kendisini memleketlerinde çalıştır- mak istiyen nazik bir arzuları da bulunduğunu, bundan çok müte - hassis olduğunu da bir arkadaşına söylemiştir. ÜÇÜNCÜ DÜNYA HARBİNE LÜZUMLU ALMANLAR Ruslar Messersehmitt'i ikha e demeyince Ümittsizliğe düşmediler. Bununla beraber Üçnücü Dünya harbine hazır bulunmak için Al - man teknik dehasına, Alman bil- ginlerine ihtiyaç vardı. Bunun 1- çin bütün kuvvetleriyle çalıştı - lar. Stalin bu işin hallini Berla ya bırakmıştı. Bu korkung Polit- büro üyesi ve gizli polis gefi, Ber- line gönderdiği adamlarını en faz- la ikna küvveti olanlardan seç - mişti. Bunlara, muvaffak — olmak için büyük nezaket göstermeleri, Alman bilginleriyle kâfi bir müd. det arkadaşlık ettikten sonra, ken- dilerini Rusyaya davet etmelerini tenbih etmişti. BİLGİNLER İCABEDERSE KAÇIRILACAKTI DA Berla gayeye varmak için, hiç- bir vasıtadan çekinmiytecekti. Ay hi zamanda uçak mütehassısı ve casus olan Rus murahhasları ica- bederse, Alman Alimlerini kaçır - mak için de tertibat alacaklardı. Berlinde bulunan Alman Hava Bakanlığı fennt araştırmalar şefi profesör Bock, Rusyanın müstak- bel hava harbi hazırlıklarında bü- yük hizmetler yapacak bir şahsi- misa taysiye ederiz, yetti. Kendisi bütün Avrupada ve | bir paraya ve huzur içinde hazır- lanmış profjelere ve teknik mües- geselere iİhtiyaç vardır. Markoft bu noktada gülümse - di: <— Almanyanın teknikte çok ilerlediğini, ayni zamanda da bin- lerce bilgini bulunduğunü — kabul ediyorum. Fakat, para, lâböratu- ar ve işçi bolluğu!. Bu ancak Rus- bir pehlivan 8 TEMMUZ . 1950 Tetrika No. 231 Kara Mahmut, Ikizler köylüyü mutlaka yeneceğine inanıyordu Güreş günü geldiği zaman Kara Mahmut Ağa tam mâünasiyle bir canavara dön - müştü, Bütün hızı, bütün hırsı üstünde İdi. Tuttuğunu kopa- racak bir halde idi. O hale mişti ki, kendisine ldman ve- ren diğer saray pehlivanları o- na Idman bile veremez olmuş: lardı. Ve Topuz Mustafa peh- livandan başka sarayda herkes Kara Mahmudun İkizler köy - lüyü mutlaka yeneceğine ina- nıyordu. Ve işin garibi, aksi kanaatini bir türlü değiştir - miyen Topuz Mustafa pehliva- nın da aleyhinde ileri geri söy- lenmeleri Idi Topuz Mustafa bunun pekâ- 1â farkında İdi ve dedikodu- ların da Hünkâra kadar gitti- ğini gayet Iyi biliyor, buna rağmen tavrını hiç değiştirmi- yordu. Güreş günü sabahı Hünkâr bu sefer Topuz Mustafa peh- livanı çağırttı. Gayet — neşeli olan Sultan Mahmut: — Söyle bakalım Mustafa, dedi. Bugünkü güreşte Kara Mahmut Ağa ne kadar zaman- da gu Bursalıyı yenecek? ? — İnşaallah bir. dakikada yener sultanım! — Fakat yüzünden buna pek inanmadığını seziyorum. — Hakikati saklamağa ne Nizum var Sultanım? Kulunu- zun kanaatine göre, Kara Mahmut pehlivan Ahmet peh- İlvanı yenemez. — Ben öyle düşünmüyorum. Üstelik güreş pomak usulü o- Hazirlıyan: K. S. A. cak bir mukavemete maruz kalır mıt, Profesör Bock, gözleri kıvılcım- lanarak cevap verdi : — Bu sualinizin cevabı. için <müthiş> kelimesi de kuvvetsiz - dir. Sesten süratli uçan bir uça-| ğin önündeki hava tabakası, bir çelik kadar sertleşir. Demek ki, iyle bir tayyareye kargı duracak mükavemet, bir demir mukave - mettir. Bununla beraber bugünün tekniği, bütün bir engelleri yene- bilmeya kâfidir. Markoft gimdi katt darbeyi vur- ma zamanının geldiğini anlamış- t — Mühterem profesör dedi. Şi- zin dünyada her geye muvaffak olacağınızı anlıyorum, — emrinizde hesapsız para, sayısız işçi ve Ül- tra-modern bir lâboratuar — bulü- nursa, bu rüyanızı hakikate çı - karmak istemez misiniz? Bock'un heyecanı son dereceye gelmişti: — Bu mümkün mü zannedersi- niz, diye haykırdı. Markoff koltuğunda daha faz- Ja yerleşti. Gayet sakin bir sesle cevap verdi: — Bu ancak Sovyet Rusyada mümkündür. Memleketimiz — ilmt araştırmalar için ideal bir yerdir. Burada birdenbire sesine başka bir ahenk vererek devam etti: — Peki, sizin gibi hakikt bir bil- yada bulunabilir.» Sonra yine can alacak noktaya döndü: Bürati ses çabukluğunu aşan bir uçak havada, galebe çalınamıya- gin niçin Sovyet Rusya da çalış- masın? Ve ilâve etti: — Bütün şartlarınızı gimdiden İkabul ediyorum, — ÇDevamı var) İstanbul Jandarma Satınalma Komisyonu Başkanlığından 1 — Jafıdarma Birlikleri İhtiya c için * iminen beher metresi 175 kuruştan 200000 metrehâki renk er yazlık elbiselik kumaşı kapalı zarf eksilime usulü İle #atin Alınacaktır. | 2 — Mühammen bedeli 350.000 Jiradır. İlk teminat miktarı n:sa) llradır. $ — Ekilltme 21 Temmüz 1950 tarih Cuma günü eat 11 de slm - Ayazpaşadaki kurulumuzda ya pılacaktır. 4 — Şartnamesi her gün mesal santlerinde Atkarada J. Sa. AL | Kom. Bik. lığında, İstanbülda - ka rulumuzda ve İzmirde İl J. K. lığın da 17 lira 50 kürüş bedel mukabi linde verllir. $ — İsteklilerin belli günü ak siltme anatinden bir kadar 2490 sayılı kanunun alâkadar maddelerine göre teklif mektaplarını makbuz karşılığı karulumuza vermeleri ve bu #nat ten sonra mektupların kabal edilmi yeceği. (8618) anat - evveline | harırlıyacakları Kartal Belediyesinîwn Kartal Doğan sokağında yapıla cak Tretuar, kanalizasyon ve — kap lama İşi on beş gün müddetle açık el ye çıkarılmıştır. - Keşil be deli 19503 lira 54 kuruş olup geçici teminatı 2925 liradır. İhalesi 24/7/950 Pazartesi günü anat 15 de Kartal / Belediyesinde icra edilecektir. İhaleye gireceklerin fen adamı olması voya — böyle bir kimte ile işin sonuna kadar işbirliği yapması ve 1950 çılına ait Ticaret evvel Bölediyeden ehliyet bağgesi dığında Belediye Fen - bürosundan Odası belgesi ibran ederek ihaledaa alması lâzımdır. Şartnameler tatiller alınabilie, (8855) lacak. Mahmut Ağa böyle ls- tiyor. Pomak usulü güreş da ha serttir. Boyunduruğa, tır- pana, boğmağa daha elveriş- lidir, Tam Kara Mahmudun istediği gey.. Sen belki inco güreşinle Bursalıyı yeneme - din ama, bu genç pehlivan sert güreşe ne kadar taham - mül edebilir? Bak göreceksin nasıt yenecek Mâhmut Ağa 0- nu! — Bir saray pehlivanı ol- duğu için Kara Mahmut Ağa- nın bu güreşten galip çıkma- sını can ve gönülden temenni ederim sultanım. Fakat — ben neticeden Ümitvâr olamıyo - Tüm, — Göreceksin! Güreş ikin- diye kalmasın. Öğle sıcağı bi- raz hafifler hafiflemez pehli- vanlar kapışsınlar. Şu Anado- luluyu buraya sen - getire - ceksin değil mi? — Evet efendimiz! — Öyle Ise gimdiden git, Va ona güreşin pomak usulü oli cağını söyvle de evvelden ha- berdar olsun. — Emredersiniz sultanım! Topuz Mustafa pehlivan er- kenden saraydan cıktı. Doğru ca da Çenberlitaştaki — hana gitti. Hana vardığı zaman öğ“ le yemeği yenmek Üzere idi. İkizler köylünün davetiyle sof raya oturdu. Şimdi hem yemek yiyorlar, hem de güreş hak- kında konuşuyorlardı. Topuz Mustafa İlk olarakt — Nasıl, iyi hazırlandın mı pehlivan? diye sordu. İkizler köylü gülerek oevap verdi: — Bir defa idman yaptım Sivaslı ile... Fakat Maşallah bizim Sivaslı Hasanın da İyi bir günü imiş ki, iki defa çık verdim. Sofrada bulunan Sivaslı Ha- san: hemen itiras etti: — Ammada yaptın pehli « van! İdmanda açık vermek o- lur mu? — İhman filân ama, vallal ben sıkı tutuyorum. — Haydi, haydi, alay et « me!, Topuz Mustafa: — Güreş ikindiye kalmıya - dedi. Hünkâr rahat rahat üreşmenizi istiyor. Baasen güreş tutacağınız bahçe ağaç- hklı, gölgeli bir yerdir. — Öyle ise saraya arkın gitmek lâzım gelecek galiba,, — Evet! Erkenden git-i lâzım. Bende onun için ” geldim. Sizi alıp götüre Şimdiye kadar hiç huzur si yapmadın değil mi? — Hayır! — Onun da bazı Adabı var dır, Bir defa davul zurna yok tur. Birçok pehlivanlar davul- Buz, Zurnasız — güreşemezler. Adeta şaşırırlar, Gafil avlan - ma! — Davulsuz surnasız da gü- reşin tadı olur mu hiş? usta çingeneler cenk havasını he - vesle vurmalılar ki, güreşin keyfi olsun! — Doğru söylüyorsun, fa - kat usul budur. Sonra nâra fi- lân da atılmaz husur güreğin- de. (Devamı var) 1001 Çeşit Taksitle mücevherat vi ssat mağasası ufak bir TAKSİTLE nizi bir #ervet sahibi yapar. Ziyaretinin menfaatinia lea - bıdır. Taşradan sipariş kabul edilir. DİKKATı Meşhur dakik v Marka kadın ve erkek kol anatleri gelmiştir Peşin ve taksit arasında hiç fark yoktur Kapalıçarşı Kuyamcu Keseciler sokak - No. Tol: 20172, Adros lar cad, 129. 368 No, hh KREM NİVEA kutuları iktisadidir. Zira kü: üklerin hemen üç mislini ih: Üva ettikleri halde fiatları mütedildir. İ | b

Bu sayıdan diğer sayfalar: