<2 ER. a. A A Memi Reise kavuşamamak Fatmanın kalbinde — Onun gemide gezin; #ana iki oltın daha var... —ğ- — Sâhi... Cin gibi çocuktur; bu işi becerir. Çok esmer olduğu için sabahın alaca aydınlığında ve | k daracık sokaklarda fazla göze de | garpmaz. Çabucak Yusufu buldurdular. Bu, henüz dokuz on yaşlarında bir afacandı, süt ninenin kardeşi- nin oğluydu. Küçük olduğundan hayatı he - men hemen haremde geçer ve Fatma ile sütninesi tarafından çok sevilirdi. Küçük Yusuf'a ne yapması ge- rektiğini anlattılar. Hiç tereddüt etmeden cevap verdi” — Bu işi yapabilirim. Hiç mı rak etmeyiniz! — Göreyim seni... - Mümkün olduğu kadar doğru ve etraflı hı berler almalı. Memi Relisin gemiye sağ ve sağlam olarak — girdiğini Bözünle görmelisin! Yusuf bütün konakta zararsız ve üslu bir çocuk olarak tanın - mıştı. Vakit erken olmasına rağ- men kolunda zenbille sokağa çık- masından hiç kimse şüphelene - mezdi. Bununla beraber ön kapı- ya uğramadı bile... Arka kapı - daki iki nöbetçinin arasından far ağır, Cezayirin kenar bir ma- hallesindeki fakir annesinin evine Bider gibi çıktı. Hele zenbildeki ekmek parçalarını görünce sahi- | den annesine gittiğini sandılar. İşte Şeyh Ebü Saidin adamlariy- le kethüdası, Memi Relisi gemiye | götürdükleri zaman İilk sokağın köşesinden onları gözetliyen par- lak iki göz, küçük Yusuf'un gözle- riydi. Bu sefer konağa döndüğü za- man artık sabah olmuştu; dos - doğru Fatmanın yanına girdi ve gördüklerini anlattı. Genç kız sor- dü: — Başka?.. — Memi Reisin adamları onu aramağa geliyorlardı; hepsi hiddetli ve tepeden tırnağa kadar silâhlıydilar; tahtirevana sahilde rastladılar; efendimizin kethüdası Onun gece çok şarap içtiğini, sızıp BÜYÜK KORSANROMANI İba? de| derin sız a lar y Fatmı y alçak! Yalancı! Diye söylendi. Memi Reisin adamları buna kızdılar, fakat yine de reislerini alıp gemiye götürdüler. — Yarası filân var mıydı aca- — Olsaydı görürlerdi ve efen- dimizin kethüdası buraya sağ dö- nemezdi. — Doğru!.. Genç kız; küçük Yusuf'u yüzlün- den, gözlerinden öpüyor, kucak- hiyordu. Eline bir altın lira sıkış- | tırdı; sonra sevimli yüzünü avuc- larını narasına alarak — kendne yaklaştırdı: « — Onun gemide gezindiğini ve hiçbir geyi kalmadığını da göz- lerinle görüp bana bildirirsen sa- 'na iki altın daha var. Dedi. Küçük Yusuf tek kelime söylemeksizin haremden dışarı fır- derin sızılar yaratıyordu. Tam mesut olacağı, hayatında seneler- ce beklediği kocayı bulduğu sıra- da birdenbire zavallı olmuştu. Bu Arzusuna eremedikten sonra ya- şamanın hiç değeri yoktu. Üç gün Sonra Ebu Selâme'nin konağına gidecek, o zamana kadar görme- diği, bilmediği, kanbur, belki mis- kin, belki de hoyrat ve deli bir herifle yaşamağa başlıyacaktı. İstediği adamla evlenebilmek elin- de olmadıktan sonra Fatmanın e- sir pazarında satılan cariyelerden na farkı vardı? Babasının — öyle birdenbire fikrini — değiştirmesine gittikçe şaşıyor, onun bu hareke- tine kesin bir mâna veremiyordu. Fakat şaşıracak zaman değildi. Fatma kafasını ve kalbini ça- bucak toparladı; süt ninenin tesel- lilerine, cariyelerin onun kederine | ortak olduklarını gösteren boyun- ları bükük - hallerine aldırmıyor sevgilisine kavuşmanın çarelerini | arıyordu. Cariyeleri savdı, yalnız kaldı. Fazla düşünürse ve vakit geçi rirse son fırsatları da kaçıracak, | kaldığını söyledi. hiçbir gey yapamıyac: V(daki binlerce askere karşı Memi beraberce denize açılmaları lâzım- dı; başka çıkar yol yoktu. ladı. u. Zaman geçtikçe Memi Reise kg-| O sırada küçük “usuf. görün- vuşamamak Fatmanın — kalbinde | dü: ratıyordu. Memi Relsin de kendine gel- dikten sonra Fatmaya kavuşmak için çareler arıyacağını ummuyor değildi, buna emindi. Fakat şimdi yh Ebü Sald her ihtimale kar- Şi her türlü tedbiri almış olacak- tı. Memi Reis olsa olsa bütün a- damlarını silâhlandırır ve konağı basardı. Babası böyle bir harek: te karşı Cezayir kalesindeki as - kerleri, Cezayir kethüdası Hasan Ağa İle birleşerek ayaklandırırdı. Memi Relisin bu yoldan bir neti- | ceye ulaşmasına imkân yoktu. Koca Cezayir kalesine ve ora- Relsin yüz kadar korsanı, birer ejder olsalar yine ne yapabilirler- di Ki? Bunun için Fatmanın konaktan kaçması, Memi Relse gitmesi ve Öğleye kadar saatler böyle geç- — Müjde ey hanımım Fatma heyecanla sordu: Ne oldu? Sağ mı? — Hem de sapasağlam... Ka- dirganın güvertesinde bir aşağı | bir yukarı, kızgın kızgin dolaşır- ken gördüm. — Kendi gözlerinle gördün mü? — Elbet... Görmedimse kör o- layım! — Aferin! Başka neler gördün? — Geminin bulunduğu — kıyıya yakın büyük bir asker kalabalığı vardı. Cezayir kethüdası Hasan ağa ile topçu başı Ali ağa, tersa- ne kethüdası Murat ağa da Memi Reisin gemisine gittiler. Orada a- yak Üstünde uzun uzun konuştu- Memi Reisin korsanları tepe- lar. den tırnağa kadar silâhlıydılar. Başka? — Daha yakına sokulamadığım için neler konuştuklarını işiteme- dim, Yalnız Memi Reis ikide bir bizim konağı gösteriyor, sert sert | bağırıyordu. Diğerleri ise ona ya- vaştan ve tatlı bir dille söylüyor- lar, hiddetini gidermiye çalışıyor- lardı. Vapurunda Kaçakçılık Şebeke halinde çalışan mürettebat yakalanarak adliyeye verildi Emniyet Mi © yapılan bir ihbar üzerine Adana vapuru rettebati tarafından yapılan bir k çakçılık » çıkarıl. Si meyd Gümrük muayenesi İzmirde tamamlandığı için burada tekrar a- ranmayan vapur hastabakıcılarından Hediye ve Fahime iki bavulu gizli- €0 dışarı çıkarırlarken — yakalanmış- lardır. Bavullarda külliyetli mik da Jüks eşya bulunmuştur, Ayrıca | geml kâtibi. Affan maran: | göz Yusuf, elektrikçi a lerinde yapılan aramala miktarda kaçak eşya yal şebekeye dabil olduğu anlaşılan ve Pangaltıda oturan Hermine bir kadı evinde de bir çok eşyı Tekaütlerin maaş muame- leleri geç intaç ediliyor Emeklilik — sandığı — kurulduktan sonra da tekalilük münmeleleri bir türlü düzelemei aylarca beklemekten kul emekliye ayrı Tanlar mtur. Bi yebeke belinde çalıştık' yaya türlü tefsinlere müsalt hu - Tarı anlaşıları kaçakçı keml porsone- İguslar, sonradan herhangi bir ni- 1 Edebiy İnönü armağan larının 1949 tev- zlatı — yapılmadı galiba, Zaten ilk tevzlat da kanu: nun tâyin ettiği mühletten bir miş yıldönümünde merasimle sahiple - rine verilmişti. 1 dikten çıkan bu kanunun gimdiy kadar ancak bir defa tatbik edil- | miş olmasına herhalde Yazı güçlüklerle kargılaşılmış” ol- | sa gerektir. Bence bu güçlükler, mükâfata Jâyık eserleri - seçecek heyetin teşekktil tarzından başlı- yarak, kanun metninin mübhem biraktığı mükâfatların — mühtelif nevilere tahsisi, Jüri'nin tetkikine arzedilecek eserlerin şekil Prof. hayli sonra yapıl- ve mükâfatlar 46 senesinde tas- bakılırsa, intişar ve hadleri, heyetin veya heyetlerin mesal tarzları gibi noktalardan | ileri gelmektedir. Bütün bu kapalı | &i için, memlekette sanat, ilim ve edebiyat sahalarında yeni ve fe yizli hamleleri teşvik maksadiyle | çıkarılmış olan bu kanun, bugün maalesef kendiliğinden — amelden sakıt olmuş vaziyettedir. Kanun, sadece devlet hazinesin- den her sene bir mikdar paranın edebiyat, ilim ve sanatta değerli eserler yaratanlara tevzi edilmek Üzere, takdir. ve temyiz kudret-| lamamıştır. Emekliye ayrılanlar emekli maa- | gı ile geçinecek, sağa ve sola borç edecektir. Halbu- 1 aylarca alınamayın lanmamağa gay Ki tekalit ma; ca borç çoğalmakta, alınan ikrami- bir kısmını b mak mecburiyet . Bu halin önlen aktadır. Maaşları birer derece artan öğretmenler 'Terfi ettirilen Orta okul ve lise öğretmenlerinin listesi dün Milit itim — Müdürlüğüne — gelmiştir. Buna göre Necmiye Engen, Ekrem Başaran, Übeyde Sara, Semine E- tile 90 liraya; Meliha Çifter, Emi- ne Ergüven, Emin Şendil, Osman Safter, İbrahim Hakkı Öner 80 ll- raya; İsmall Hilmi Soykat, Hadi ye Savnşer, Ekrem Teziş, Ayşe Öz den, Mehpare Egemen, Ahmet Fa- zal Aygağ, Kemal Eke, Süreyya Sibe Yöğkaya; Nuriye Kırgınar, Neyyirtğüğisen, Şakir Tarihmen, Ahmet Dinç, Cemil Reşit, Saliha Ocak, Nevzat Uras 60 liraya; Kâ zım Safi Yenerden 50 liraya; Ha- lide Uras, Nadiye Saatçioğlu 40 lraya; Seniye Ersan 35 - llraya; | Selma Tok 30 liraya terfi etmişler | dir. Kaçakçılarla mücadele için kanun Gümrük ve Tekel Bakanlığı, kaçakçılıkla yapılacak — mücadele hakkında yeni bir kanun teklifi hazırlamıştır. Bu teklif Bakanlar | Kurulu tarafından görüşüldükten sonra yakında Meclise sevkedile- cektir. Şarktan gelenler gemilerde | kalabilecek | Denizyolları - gemileri ile şark | memleketlerinden İstanbula gelen yolcular, 25 lira ücede — vapurun İstanbulda kaldığı 5 gün zarfında gemilerde yatabileceklerdir. * 10 Temmuzda 50 İzmirli öğ- retmen şehrimize gelecektir. Öğ- retmenler 20 Ağustosa kadar şeh- rimizde kalacaklardır. (Dovamı var) Yazan: JEROME ODLUM. Üstelik on bin dolarımı aldınız, sonra da bana katmerli suçlar yükleyip tevkif ettirdi - nizr. Stiyi mâsum mâsum başını sal ladı: <— Ben sizi Oheranın — katili Athamından kurtardığım takdir- de on bin dolar alacaktım, bunu yaptım, paramı aldım. Fakat ilk geldiğiniz gündenberi durumu - nuzda gayri tabillik - gördüğüm anda, sizi polise kendi elimle tes lim edeceğimi söylemedim mi? Benim bildiğim de iki bir tevkife değer doğrusu.> «— Bin dolarlık teklifinizi ka- bul ediyorum, Mister Kordel.» Elmas tâciri siyah keseye u- zandı, fakat Heg onu durdurttu. «— Taş size ait değil ki, sat- may Royil Adarasın kalması lâzım.> Kordel de bunu duyar duymaz gibi odayı terketti, Her memurlara Kesesi ile göförünü aldığı işaret etti «— Artık bitti, götürebilirsiniz çocuklar.» Kapı kapanınca Hegle Stiyi bakıştılar, Heg: <— Sizi endişeli Mister Stiyi> dedi. Betsiye üzülüyorüm — bâli gelmedir cinayet, hakkınız olsun. Sahte bile vârislerine g) Üyorum Su <— Kuzum İfnisleri nereden çikardınız?> Stiyi de güldü, bie milddet ko- nuşmadılar sonra: «— O yalanı süsleyip püsleyip bana yutturan profesördür, ben de az kalsın inanıyordum, isim, kulağıma pek sahte gelmiş- ti, Betsiye tahkik ettidim, aslı olmadığını öğrendim. 3 Ixi Por- tekizliye de âdetâ acıyorum, on- ların kim olduklarını biliyor mu- sunuz?> <— Evet, ikisi de Riverhedde, Long Aylend hapishanesinden fi- rar etmiş serserilermiş. Hırsızlık suçundan ceza yemişler, şimdiki halde yegâne emelleri Mirabilisi çalmakmış», . — Genç hafiye güldü <— Vah! Vah! Taşın sahte olu- güna kimbilir ne Üzülmüşlerdir..> «— Kuzum profesörden ne za- man şüphe etmiye başladımz?> «— Buraya ilk g. günden beri. Herif içki içmiyordu, Bağa Kaliforniyanın, aşağı Kaliforniya olduğunu anlıyacak kadar bile İspanyolea bilmiyordu. Halbuki Rikardo Martinez bana uzun v zun içip, konuştuklarından bah setmişti. Rikardo ise tek kelime İngilizce bilmiyordu, biribirle le arkadaşlık etmiş - olmalarına lâ €imkân var mı? Sonra o beyaz fareye benziyen renksiz herif Al- unan: SEMRA ARSLANLI bert.... Profesör bana onun, ken disiyle beraber altı sene orman- larda yaşadığını söyledi. Kimia cildi ormanlarda öyle çiğ et gibi beyaz kalabilir? Fakat katillerin ayrı ayrı insanlar oluşu beni çok uğraştırdı.» <— Bu hakikt Royil Adams hakkında bana biraz izahat e - rin de Gilermo Vargasa rapor deyim.» tiyi bir slgara yakıp tavanı seyretti, açık camdan — Holivut seyri seferinin gürültüsü geliyor- du «— Efendim» diye söze başla- dı, €Bu Royıl Adams haddi zatın- da sağlam bir. ayakkabı değil- miş. 22 sene önce ailesini terkel miş. Seneler sonra her nasılsa bu sahte taşı eline geçirmiş ve Mi- rabilisi bulup çıkardığı palavra- sını ortaya atmış. Bunu gazete- de okuyan enayi profesör — taşı çalmak için harekete geçmiş. (Güldü) Anlaşılan herifin on bin doları bana kısmetmiş. Kızın va- ziyetini dün anlattığım için artık onun Üzerinde durmuyorum. A dams her nasılsa Yukatanda prı fesörün elinden kurtulmuş, fakat profesör herifin izini ele geçir - miş ve onu Puerto Ratona kadar tayyareyle takip etmiş. O sıra- da Albertle Klarens buraya Ho- livuda gelerok Royal Adams nâ- mına ev tutup, telefon, elektrik havagazı açmışlar. Hattâ — küs- tahlığı daha ileriye götürüp ka- pıya bir de kart vizit asmışlar. Puerto Ratonda, Rikardo işe gittikten sonra, profesör Adamsı öldürüp cesedini evin civarında- ki bataklığa saklamış. Bir de not bırakarak sözde düşmanlarından korktuğu için iz bırakmadan ka- çacağını yazmış. Sonra bana gel- di, yaptığı işin muvaffak olup ol- madığını anlamak için kendisini bulmamı teklif etti, 500 dolar is- tedim (Tabit Adamsın o olduğu- nu bilmiyordum), İzler hakikaten beni herife götürdü, böylelikle o da memnun olarak taşı satmaya hazır olduğunu bildirdi. Fakat aksi gibi hakiki Adams, Verakrüzden Kordel ile kızıma i- Ki mektup göndermiş. Profesör bunu haber aldığı anda, zaten kı- zın yüzünden cinayetle itham e- dilmiş vaziyete girmişti. Hakiki iki mektuptan haberdar - olduğu için, Rikardoya yazdığı — notun sahteliği anlaşılmasın diye Al - bertle Klarensi Meksikaya gön - derip Rikardoyu öldürttü. Onlar Meksikadayken kendisi de kızın pdasına girerek mektubu aşırdı. Fakat odadan çıkarken önu ya- ralamaya muvaffak oldunu. Ora- dan iki büklüm evine gitli ve mu hafızları beklemiye başladı. İşte mesele bundan ibaret.» Heg ayağa kalktı: <— Eğer Oheranın cesedini ar- kanda bulür bulmaz bana telefon etseydin bu kadar zahmetten kur tulmuş olurdun.x <— Evet ama, neticenin halli- ni de hapishanede beklemem 1â- zamdı. Unutmayın ki, Ohera be- lerine herkesin iman ettiği esaslı ve devamlı teşekküllerin emrine verileceğini ve bu teşekküllerin de nizamname ile kurulacağını ifade etmiş olsaydı, dört yıldan beri bu mühim teşvik hareketi memleket- | te hayırlı neticeler doğurur ve pek sönük kaldığı kabul edilen | yaratıcılık tarafımız, hızla inkişaf | etmenin yolunu tutardı. Dâvayı daha etraflıca şerhedebilmek için edebiyatı ele alalım ve bu saha- da üsülüne uygun bir. teşvikin ne nisbette müessir olacağını araş- tıralı Memlekette edebiyatın — henüiz müstakli bir meslek haline gelme- Gkhi, yalnız gencilte has geçici bir iptilâ olduğunu ve bu yüzden | Tmilli kültürümüzde telarisi güç bir | boşluğun açıldığını söylemek, ma- Tâmu ilâm etmek kabilindendir. Vaziyet bu olduğuna göre, edebi yata haysiyetini ve itibarını lade MÜŞTERİLERİ HER AY BİNLERCE LİRA İKRAMİYE DAĞITIYORUZ. nim silâhımla öldürüldü.> Heg güldü Ayol sen çocuksun, ben se- ni hapise atmak isteseydim, sen orayı, Östeysin öldürüldüğü gece boylardın. Ama mücadele seven bir insansın, başına işler açmak- tan zevk alıyorsun.> «— Evet ama size bir telefon etmek bana tam on bin dolara patlardı. (Gülerek iç cebini okga- dı) az buz para mi bü yüzba - gım? x Kapı açıldı ve içeri öfkeden tirtir titriyen Betal girdi, —H yukardan aşağı süzerek, masası- 'na geçip oturdu. Stiyl koşarak geldi: «— Canım Betsiciğim, merak- tan ölüyordum, seni nerede arı- yacağımı da bilmiyordum.> Kız ters ters cevap verdi «Holivut haplshanesi - aklınıza gelmedi mi?> <— Nee, Holivut hapishanesi mi, o da ne demek, senin hapis- hanede ne'işin var?» <— Emirlerinize itaat — eden, maalesef orayı boylamaya mah- küm oluyor sayın patronum .» «— Ama neden Betsi?> «— Neden olacak, Oheranın yazıhanesinden aşırdığınız. çek defterinden hiçbir şeyden sözüm ona haberim olmadığı için. Ohe- ranın öldürüldüğü silâhın, masa- mın çekmesinde bulunduğu için> Stiyl koltuğa çökerek kahka - hayla gülmeğe başladı, kızcağız fena halde gücendi. «— Bu derece hassas olduğu - nuza çok sevindim Mister Stiyi, Doğrusu sizin için hapislere gir- diğime pek değdi.» kızın — yanına Psikolog G Halkevlerinin | $ özile at mükâfatları YAZAN Sabri Esat Siyavuşgil mükâfatları onun vasıtasiyle —© hillerine dağıt maktan ibarettir. Bir kere titiz bir intihapla ettirecek her tedbiri minnetle kar- amamak elden gelmez. Bu ted- birlerin biri ve belki birincini de, genç nesli güzele, doğruya ve iyi- ye götürecek yollardan biri olan kurulduktan şartsız kendi mukadderatına kim olacak böyle bir akademi, her türlü kötü tesirden uzak kalır, Günlük politikanın ve hatır-gönül edebiyata celbetmek İçin millet- |endişelerinin oyuncağı olmaz. Ay- çe fedakârlığa katlanıp ona im-İnı zamanda, uzun vâdeli tetkik kân ufuklarını açmaktır. Bu da |lerde bulunmak ve nihayet kendi memleket çapında takdir| haysiyeti ile mütenasip kararlara kudretini hakkiyle haiz heyetlerin| varmak — imkânlarına — kavı günlük siyaset, hatır ve gönül en-| Böyle bir datmi müessese, her yıl dişelerinden uzakta kalarak, sırf sanat ölçüsiyle seçeceği genç ka- lem erbabını mükâfatlandırmasiy le mümktn olur. Edebiyat mükâ- fatı, ancak bu mânada, edebiyata itibar kazandırarak, hakiki - bir teşvik yolunu açar ve memleket- te hayırlı bir an'ane kurar. Yoksa, nasıl ve kimler tarafın- dan seçildiği pek belli olmuyan bir takım zevatın, alelâcele toplana - rak, hiç kimseye 'timat telkin et. | eöl€ine basmasını mümkün kılar miyen gelişi güzel kararlariyle tev-| Akademi, aynı zamanda, — ömrü zi olunan mükâfatlar, beklenilen | Doyunca verdiği eserlerle memle - tesirin tam aksini yapar. Genç ne- | Ket kültürüne hizmet etmiş olan- siller, bu ölçüsüz, gevşek, dağınık |ları da mükâfatlandırabilir. Fa- ancak, memlekette intişar etmiş veya ka- leme alınmış olan eserleri, nevile- ine göre tasnif ederek, günü gü- nüne tetkikten geçirir ve bilhas- sa müptedileri gözeterek müstahak gördüklerini peyler sene sonunda, bütün Azasının ha- zırlıklı olarak bulunacağı bir top- lantıda kararını verir. — Bö kabul edeceği nizamnameyo - gö her sene yeni bir imzanın göhr teşvika ve perişan kararlardan büsbütün | Ümitsizliğe düşer ve — edebiyatın | Keti, takdir ve alâkayı genç nesil- da nihayet bir ahbap sofrası hali- lerden ehliyet gösterenler üzerinde ne getirildiğine hükmederek, selâ- | 'OPlamak olmalıdır. meti baska yerde aramağa ba. | Böyle bir. teşekkülün verdiği kar. Hele günlük siyaset endişe- (KArarlar ” hakkında, , demagoliye leriyle hareket eden jüriler, mem- | ““Pmaksızın, münakaşa etmek ve Klin gümü' tenkide' Kakacak Teketin bütün edebi usaresini u < rutmıya kâfldir. Bu gibi âtetla JÜS olur. Çünkü, heyet, mem Tin hüküm sürdüğü memleketler. İekelin. yalnız sanat bakımından de edebiyat, dalkavukluk müsa - bakası haline gelir ve bir müddet artık işin müzayedeye tahammülü kalmıyacağı için, ken- diliğinden tam ve kâmil bir fiyas- ko İle neticelenir. Halbuki edebiyat — mükâfatları, ciddiyet ve Intizamla, milletçe iti- mada lâyık heyetler - tarafından | tevzi edildikleri takdirde, memle- ketin fikir hayatında köklü — bir an'ane kurarak, genç nesilleri per- vane gibi vecit ile edebiyata cel- beden birer nur kaynağı olurlar. Bunun da tek çaresi, memlekette ömürlerini edebiyata vakfetmiş ve eserleri halis sanat bakımın - dan örnek olmuş — şahsiyetlerden mülteşekkil bir akademi tesis edip bariyle de en seçkin şahsiyetle- rinden teşekkül edince, herhangi bir saik ile uluorta tenkidlerde bulunmak imkânı kalmaz. Böyle bir hareket, umum! efkârda iti- matsızlık uyandırmak göyle dur- sun, ancak sahibini müşkül mev- de birakır. Gençler, sırt - sanat - ölçülerine değer veren böyle bir heyetin, her sene, titiz ve devamlı — tetkikler ları “tesbit etmekte olduğunu gö- rünce, edebiyata nankör bir mes- Jek nazariyle bakmıyarak, aşkla ve şevkle kaleme sarılırlar. Ve kendilerinden evvelki — nesillerin hamlesini biraz daha ileriyâ gö - türmiye gayret ederler. Filân se- nenin mükâfatını elde edemiyen genç namzet, öbür seneye daha | İkuvvetli bir eserle girmeyi düşü- nür ve, -henlüz resmi takdire m; har olmadan- kendi rekorunu b zat kırmağa çalışır. Diğer taraftan edebiyat men - supları arasında yaratılan bu te- Miz yarışma havası sayesinde, ©- kuyucuların dikkati de memleket edebiyatına çekilmiş olur. Matbu. Jatın bu mükâfatlar vesilesiyle ha- | İrekete geleceği ve takdir. edilen eserleri - okuyuculara — tamıtacağı şüphesizdir. Böylece, mükâfat ka- zanan genç, ilerde kendi kanatla- riyle uçabilmek için gereken ilk hızı elde etmiş olur. | Edebiyat mükâfatlarının haki- | katen teşvikkâr olmasını Istiyor- | sak, her şeyden evvel, onları da -| #ıtmağa müktedir devamlı bir he- | yet, Avrupat bir akademi kurı zorundayız. Bunu — yapmazsak, memleketin heba olacak parasın- dan ziyade, gönül kırıklığı ile e- debiyata büsbütün küsecek olan genç nesillerine yazık etmiş olu- rüz. MİZE Bekçiler vazifelerine iade | edildi Beyoğlu kaymakamlığı tarafın: dan vazifelerine Ani olarak son ve- | İrilen 120 mahalle bekçisi, D. P. | il merkezine eiderek haldarının | aranmasını istemişlerdir. D. P. ce llgililer nezdinde derhal teşebbü-| s0 geçilmiş ve karar iptal dilerek bekçiler dün vazifesi başına gön- derilmiştir. Geng adam eğilerek kızın s5ç-| larını öptü ve önüne on bin do- | Jarı seriyerdi; <— Bunün içindeni kendine altı aylık ikramiye a1 Betsi, eğer de- diğim Eibİ hareket etmeseydin #imdi senin yerine ben, Uciebet Bapisti kalacak, bu. paracıklar da sahte profesürün cehinde ola> caktıl Belhi yumuşama alâimi eös -| terdi | <— O sarı yılan ne olduta — | girli SAYIN DOKTO «— Sarı yılan deliğine Nazarı di clci kız sen merak etme.» «— Küzum bu Mirabilis pırlan | tasının aslı astarı neymiş?> — | <— Hepsi sahtekârlıkmış Bet- | si, pırlantadan tut da, it-| nislere hattâ profesöre kadar.» Kız paraları banka defterinin | arasına koyarken sordu: | «— Yemeğe çıkmıyor musu - nuz?> <— Hayır yavrum, sex — çık, öğleden sonra da gez, eğlen isti- rahat et, fakat ondan evvel sana vermek istediğim bir şey var.» Odasına geçerek muazzam pa- En son teknik evsafı ve malzeme rakipleri arasın 15 mliliamperden 800 mlllampere Enfraruj, Metabollmetre, Calvanof: keti güç belâ Betsinin masasının | ği #Meliyat masası, Kuvöz, Narkoz, amoliyat —Tâmbası, — İnhalâtör, Üzerine taşıdı. Kız hayretle bü-| İf Pnömotoraks vesalr olhazlar Yük pakete bakıyordu. Stiyl ıslık Alâkacdarların firmamızı ziyaretleri menfaatleri icabıdır. çalarak kadife kurdelaları çözdü ve içinden kat kat elbiseleri çı- kardı. Kız sevinç ve saadetinden kıpkırmızı kesilmişti, ancak: <— Oh! Mister Stiyli> diyebil- a. Genç erkek eliyle kızın dalgalı saçlarını dağıttı, gülerek: «— Benden vazgeçmezsen seni | yakında ipeklere garkedeceğim demedim mi güzelim?» diye ce- vap verdi. BİTTİ TÜRKİYE GENE MEHMET Tahir Han Galata Teşhir ve Sa Tepebaşı Alp kat onun en verimli hayırlı hare-| neticesinde, mükâfata lâyık olan- | Bilümum Hastahanelerimizin ÇEKOSLOVAK MAMÜLATI Ünit, Fotöy, Diş Röntgeni ve Diğer Bilömum Diş Apareyleri yoskopl ve Radyografi için) Dlatormi, 6 TEMMUZ 1950 , Çocuk | mezbahası... (1 858 yılına kadar — Japonya bütün Ilmanlarını Avrupa ve Amerika gemilerine kapalı — tut- muştur; yalnız bir Holanda vey Portekiz gemisi yılda bir. defa küçük bir Japon İlmanına gelir, bir gün kalır, alacağını alır, vere ceğini verir giderdi. 1858 de Amerikan a: zorla Tokyo lima rek Japon pazarlarını, yabancıl: açtırdı, sonra diğer büyük dev - letler de bu hakkı elde ettiler. O tarihte Japı n nüfusu yirmi beş mll; çünkü Japon İdarecileri 1650 yıllarında bu a irali Perry uına demirliye - 'ndu, hesaplamışlar, — mua; mikdardan fazla olarak doğan ço- cukların ebeler tarafından boğul- emreden bir kanun çıkar- mışlardı. İkt asır müddetle Japon: ya bir çocuk mezbahası halin - deydi. Japonyaya nüfuz eden hiristi - yan misyonerleri ve hükümeti bas- kı altında tutan batı devletleri füciaya son verdiler, Nitekim Haz- Teti Muh mmed de kız çocukları- İ diri diri gömen arapları bu ci- |aayetli işti. Japonyada — evlenmeler çoktu. Japan kadınları mükemmel birer çocuk makinesi gibiydiler. — Kırk senede nüfus yetmiş milyona çık- tı. Bu hal Japonyanın gözlerini a- daların dışına çekti; Istilâ, ihtiya- €ı ve hırsı gahlandı. 1894 le 1944 arasındaki yarım asır İçinde Ja- tarihin en hızlı istilâ hare- ketlerini yaptı. Kore, — Formoza, Fişer adaları, Liyantung, Porar- tür, Sahalin, — Kiyaoçeo, Mançurya, Filipinler, İndonezya, Çin Hindistanı, Siyam — ve Çin'in yarısı Japonların ellerine — geçti. |Bu topraklar Japonyanın en az oli güney misliydi; buralarda — yaşıyan ve dapon tahakkümline geçen nü- fos mikdarı yarım milyara yak- laşıyordu Japonlar İkincl Dünya sava - finda yenllince yarım asırlık ka- |zançlarını toptan kaybettiler. Yir- |ml beş milyonu zor besliyen Ja- pon adaları seksen dört milyonu nasıl beslesin! Öğreniyoruz ki, bas- ka bir şekilde eski kanuna dönül- müştür; doktor! rın ana karnın- daki çocukları doğmadan almala |ealzdir; 1949 da Iki yüz bin Ja- pon kadını çocuğunu aldırmıştır. Üçten fazla çocuğu — olanlardap , vergi almak, hattâ fazla çocuk) ileleri evatan haini> saymak tek- lfinde bulunanlar vardır. | Japonya bir kumar oynamış - tır; çok kazanmıştır, fakat P Harbur'da bütün kazancım ma ya koymuş, aybetmiştir. Serma- yeden olmadığına şilkretsin. Kadircan KAFLI —— .—.——.—. Bi İomani n | 1369 | 1950 | 1368 İLEleri | yemmuz (İRamazan 6 20 Vakit | a || İmsük neş Öğle İkindi | tmsak 1809 - 1960 senesi Ramasanı gerifine mahıua 8. D. 8,19 8. D. Aari er. İkindi Akşam r Yaz Çileri alafranga) saat | evkat RLAR MIZLA kkatine Üstünlüğünü Kaiz aynı samanda Dda en ucuz kadar muhtelif röntgenler (Rad- Elektroşok, — Ultraviyole, faradik, Sterilizatör, Termostat, L MÜMESSİLİ KAVALA Tel: 40130 - 42673 Tolgraf: Lamet İst. tış Mahalli: Oteli altında MEREMERLNANERARİ