—t Abdülh liye göndermişti. Bu hediyeler, misli bir mücevherat koleksiyonu teşkil etmekteydi. Bunlar ar: kaymetlisi, Hicaz valisi Ratip Pa- n yüzbin mide kıymettar birer he görülmemi: ga roe lira — sarfederek ayadan getirttiği ve — elendisine lerdiği bu tesbihti. tahttan inerken sev gili kardeşi ve sırdaşı Vahdettine bıraktığı hediyeler arasında — bu tesbih pek meşhurdu. Saray —mu hitinde, daha o zaman dolaşan bir rivayete göre, — tahttan indirilen Abdülhamid, pek sevdiği ve bütün sırlarına vâkıf bulunan küçük kar deşi şehzado Vahdettin efendiye, de evrak dos; teslim et - miştir. Bu dosya, Abdülhamid sa- yının bütün esrarını, iç yi otuz üç senelik saltanat. li vesikaları ihtiva etmektedir.. Dosyanın Yıldız sarayında, gizli bir Molap içinde saklı bulunduğunu bü- fün saray mensupları biliyordu. Bu dolabın anahtarı da şehzade Vali- “dettinde idi. Bu gizli dolap mace- rasını, sarayda bilmeyen yoktu. Fa kat dolabın verini de Vahdetti den başka bilen yoktu. Validettin, işte bu tesbihi; başta hd Mecit efendi olmak üzere bütün şehzadelerin, kadın efendi - lerin, sultanların ve — damatların ve manevi harikulüde a ait ve ehemmiyet atfettikleri bu eşsiz tesbihi, evlendiği gece Fat - ma Nimete hediyo etmişti. Ge hane hediyeyi, aman kadın bu bilhassa rakiplerile birarada bulu. nacağı zamanlar elinde taşımakla onlara karşı üstünlüğünü, padişah üzerindeki kuvvetli nüfuz ve tesi rini isbat etmiş-oluyordu. No çaro ki, bahçivan kızı Kızın bu saltanatı uzun sürmedi. dişahı avucu içine aldığı, her di lediğini yaptıracağı, bütün saraya hükümran olacağı bir sırada, umulmadık, beklenmedik bir h sarayı humayunu alt üst etm Bu hâdise 1922 yılı Ağustos ayın - , Anadoluda milli orduların gi - iştiği büyük taarruzdur. İlk zafer haberleri saraya gelin- €, Vahdettin, pek telâşa kapılma- dı. Afyon nerede, İzmir nerede, İs- anbul nerede!.. Anadoluda ka: tılan birkaç muvaffakiyetin, itilâf devletleri donanmasının ve kosko - ca itilâf ordularının işgali ve hima- yesi altında bulunan İstanbula ne tesiri olabilirdi? Bununla beraber padişahın içine şüphe düşmüştür. Mustafa Kemal Paşanın giriştiği taarraz geçici bir. hareket midir, yoksa kat'l hâdiselerin başlangıcı mıdır? Padişah bu düşünce üsgün ve muzdariptir. Pek yakınındakile- re, kaymakam Zekiye, hususi dok toru Reşad Paşaya bu — endişesin Nli etmekten çekinmiyor. Nihaye 'Mt'i malümat edinmek üzere, Ü> neral Harington sarayı humayuna davet edil. Eylâlün birinci günü, İngiliz baş kumandanlığı gönderini taşıyan bir otomobil, General Haringtonu Yıl- dız sarayına götürmektedir. —Pa- dişah Çit kasrinde misafirini bekli- yordu. General hemen huzuru şe- haneye kabul edildi. On dakika son ra da, sarayın cümle kapısında i- inci bir otomobil durmuş, içinden kan Damat Forit Paşa hemen Çit varına giderek Osmanlı padişahilo ziliz generalinin bu samimi — ve zli görüşmelerine iştirâk et Mülâkat tam birbuçuk saat sür- iştür. Bütün bendegân, mabeyn kütipler, yâverler ene olu- 'or?> diye, hayretler içinde birbi- rinin yüzüne bakarken, zati hat- reti padişahi mülâkat odasından çık miş ve misafirini her türlü merasim ve teşrifatı arkada bırakarak, kori- dorun tâ nihayetine kadar teşyi ey- Ozmanlı padişahı, fagiliz kuman danile neler görüşmüştü? — Bumu kimse bilemezdi. Eğer padişah mü Kükattan sonra, rahatsızlanıp — ser- bir | Yazan : Eski bir politikacı Ilk zafer haberleri Saraya gelince Vahdettin, pek telâşa kapılmadı Bırtmasaydı, belki kimse Jöğrenemiyecekti. Fakat, — hünkâr, kendisinde biraz kırgınlık hisset miş ve sertabip Reşad paşayı hu- zuruna çağırtmıştı. Reşad Paşa, pa dişahı muayene ederken hünki neler konuştuğunu yakınlarına an- latmıştır. Ben de bu. mülâkatıı tafnilâtini bu' suretlo sertabibin ya kınlarından öğrenmiş — bulunayo Sultan Vahde ediyor. Fazla üzüntü ve en- gelen bir sinir buhra- oldu; lâçları tavsi dişeden ileri M geçiri a hükmede - yor ve huzurdan ayrılmak üzeri a kalkıyor, ederek sertabibe git ediyor. Padişah, elile işaret mesini irado Reşad Paşa da bu emre in: İkiyad ederek hünkârın huzurunda beklemektedir Vahdettin düşünceli bir tavırla diyor ki: Anadoludak a elbette işittiniz paşa! Mu- vaffakiyet, haberlerini de tabil öğ- rendiniz. Acaba bütün bunlar ger- çek mi? Reşad Paşa susuyor. Ne söyleyo rP — «Evet padişahım, — hepsi gerçektir. Mustafa Kemal Paşa Yu Vahdettin israr ediyor: | — Susmayınız Paşal B: ca söyleyiniz! Fik. a açık: nizi öğrenmek Bunlar gerçek mi? Six ne dersiniz? Reşad Paşa cevap vermeğe mec |bur kalıyor n haberler hakikattir efendimiz! Taarraz tam mânasile gelişmektedir. Yunanlıla - rin Anadoluda bi yade tatunmal: süphesiz on günden zi- pek şüphelidir. Vahdettin canmın sıkıldığını bel- Ebedi namzetler: Seçimlerde bir sınıf var ki, bun- lara <ebedi namzedler> diyebiliriz. Her intihar'a eski seyyar kır kah- vecilerinin bemen oldukları — yare ngalı — kurup, zveyi — sürerek 'amada — mümes- ek oldu kals di- ve kendi kendile- rini methetmele- A vi gibi onlar da işe evvelâ geceleri proje kurmakla başlıyorlar. Ondan sonra zeçmenle- re hitaben bir beyannamo kaleme almıyor, bastırılıyor, başına — bir de resim konuluyor, dağıtılıyor. İ- çinde kuş sütünden başka herşey mevcut... Eski ramazanlarda Baya- zit sergisinde baharat salan İranlı Çığırtkanın : <Kukuli behar! kakuli behar!... in... kebâb için... köfte i- kukuli behar. > medhiyyesi gi- bi, dahili siyaset, —harici siyaset, mall vaziyet, ticari teşebbüs, sınal proje, adli islâhat... herşey mev - cat. Program değil İraa efsanele- rindeki nüşdür; har derde deva.. Fakat seçimler olup da beyanna- meler Fuzüli'nin bir işe yaramayan evkaf beratı ile karşı karşıya kal- masına dönünce; — Ah gafiller! beni seçmiş olsa- lardı neler neler yapacaktırı! Tesellisile dağıtılmayan beyanna- melor, paket yapılarak tavan ara- sna çıkarılıyor... Dursun bakalım. Gelecek seçimlerde tarihini değişti- li ederek sesinin tonunu yükselti - Ve azarlar gibi haykırıyor Siz do böyle düşünüyorsunuz | hal Sizi de zehirlemişler demek! Artık ök yaydan fırlamıştı. Geri o imkân yoktu* Reşad Paşa İ Yolda Roo bir taraftan kahkaha- /n lar içinde katılıyor, diğer taraftan | da bana | Villie diyordu, bu papasın yap tığı senin için çok iyi birşey Ce mesafo katederek a: daya geldikten sonra, böyle Taboo- lanmak tuhaf şey doğrusu! di Rapa adası üzerine gecenin göl- k geleri düşerken, vapurumuzun yer- li tayfaları gemilerini bıraktılar ve şü ada vahineleri Monoi denilen kaddı ak piril parlayan vüc danın binbir kokulu çi tımda beklerken, yağla ovuli pırıl leri ve saçlarında a klerile rıh sahile doğra yak di daştılar ve bu güzel kadınların göz cu lerinde bir. eğlence met biçilmez hayallerini uyandırdı- Garip bir bilgin ve ada kadınları | hi Tahiti adasından buraya kadar bizimle beraber Avusturalyalı bir biy, mütehassısı da gelmişt oji Harriton Sanders ismini taşıyan b aenip fen adamının bütün merakı Karip hayvanlar ve nadir nebatlı bu bil. gin yemekten sonra karaya çıka « caktı. Bize alâka ile şunları — Burada çok nadir bir dı. Bu hevesini tatmin için pi anlattı rton- Dün -| lalarında meydana çıkarmı, dhnd |K nn hiç bir tarafında buli yan bu nadir hayvandan birkaç mune elde ederek, Sidnoy müzesine bi Kaptan Tiro söze karıştı ve gev- bir gülüşle | Aman biyoloji - Adadaki iki ayaklı nkelelere | ”” k dikkat ediniz götürmek istiyorum. âlimim dedi. ki Bu acaip kıyafetli ve garip sima- - Herşeyi açıkca söyle diye mir buyurmuştunuz. Ben de bunun için söyledim. Hakikat bundan i barettir efendimiz! Padişah bir an kaşlarını çat düşünüyor. Sonra konuşmağa görünerek gülümsüyor * diyor ki | Harg Kendisile uzun uzun gö Gazetelerin yazdıklarının, çok | vo nihaye t General buradaydı. rüştüm ortalıkta dolaşan haberlerin biraz evvel mübalâğalı olduğunu, parayla satın | linmış bir kimselerin orta- | hiği yaygaraya — verdikle temin etti. Koca İngiliz başkuma: danına mi inanmalı, ne idüğü be- lirsiz heriflerin uydurduklarını Sen fazla asabileşmişsin paşa! Git do isti Seninle başka b gün görüşürüz. ni ban at et Reşad Paşa huzurdan Anlaşılıyor ki, İngiliz generali, dişahı sinirleri bozuk, © perişan bir h: selli lüzumunu du çıkıyor, pa- evham için: de görünce te muş ve Ankara haberlerine inanmamak lâsımgeldi. & hakkında teminat vermiş.. Bi . Çare Vahdettin de bütün dertleri. | nin, sıkıntılarının devasını bu. te | minatta bularak rahat bilmişti. Fakat hakikat yürüyordu. Vah dettin, Haringtonun oyalayıcı söz- lerile ancak üç gün avunabilmişti Her taraftan gelen zafer haberleri karşısında artık inanmamak, ker. - dini aldatmak ta elinden gelmiya du. (Devamı var) Ebedi namzetler — Davulun sesi — Kabataş heyelânı — Emektarlar — Bir fıkra rip yeniden işe başlamak mümkün- dür. Kimbilir? dünyanın uca azun.. Beni bir gün olur elbet ararsın! şarkısı bu <ebedi — namzed'er> in modası geçmeyen bir nakaratıdır! Davulun sesi: Geçenlerde şehrimize gelip gaze- tecilerle mülâkat yapan beş gazete hibi Amerikalı memleketimiz mat- buntı hakkında u SOAZ. mulmadık bir e ç Ç tifatta — bulunu- Zj yor. Bu zata mes 5 ektaş derken yut kunuüyoruz. Gün- le altmış bin )i- ra kazanan — bir meslektaş. dost - İer başma Ayansın tebliğine göre göyle buyurmuş: <Türk gazeteleri bir çok Amerikan gazetelerinden bi- le iyidir, Türk gazeteleri tam ha- ber serbestisine mâlik bulanmakta- dir.> Sayın misafirimiz bununla belki © diyarda gazetelerin bazı trustler elinde hürriyetlerinin mukayyed ol- masını düşünmüş — bulunss gerek.. Bizde matbuat hürriyetinin ne de mek olduğunu içinde olsalar bilir. Her sefer - tadil edildikçe civa-, tası biraz daha sıkılan bir matba- at kanunu ile gazete çıkarmak ga- zeteciler için bir mukavemet reko- rudur. Bizim matbuat bu rekoru at Moslerdönberi manhalaea et - möktedir Hiç unutmam. Sabık Başvekiller- den biri İstanbula gelmiş vs pro- tokol icabınca bir de matbaat top- Jantası yapılımıştı, Mütadi görüşme. İçindeydi “Aziz peder, adamı siri olmuştu. lar, Jâhi kızların İnızdan geçen hiç birşey gizlemeden anlatır ması- yarıya açıldı. | yorgun bir hareketle kaldırdı, deh- KADINLAR ADASINDA ABIRIMACERA n ilâhi vi yapışkan ot usarelerile kap mıiştir. Papaszın Glleri ve başı titriyordu Adetâ vücudünün —her — tarafında çekiyordu. da kadınlarını do Zavallı adam Onun vücudü n işkencesinin izleri aşikârdı. F at başka türlü bir işkencoydi. Bunu gördüğüm zaman Allaha ikretmekten kehdimi — alamadım. Demek o, bana yaptığı manevi iş- Papaszı güç belâ yukarıya çıkardı- Bir şezlongun üzerine uzandır- Banki bu din adamı ılar n vü udü bir külçe et ve kemik parçı kalmıştı. Bütün kanı vücudlün K en süzülüp çıkarılmış gibi idi k kesik anlatmaya başladı Sormayın başıma u ada kadınları, dedi. âle getirdiler. Kımılday: gelenleri, Beni ak im yokt Tayfalardan Lubahu papaza yak Taştı — Aziz peder, dedi. Adamızın i- n size fona bir şey ya- acağımı zannetmiyorum. Bize başı heyocanlı hâdiseyi, kele nevi varmış. Geceleri Taro tar|mız? Rahibin bir kaç — dakikadanberi âpanap gözleri yavaş yavaş, yarı İskeletleşmiş elin * ifada eden bir jest yaptı. Eli rdenbire yero düştü. Gözleri ka- andı takatsizlikten, — bir armağını bile kımıldatamayacak r hâle düşmüştü. Papaz Papaz yıkanıyor! Bu hazin vaziyetteki din adan Yazan: kızlarının si Wilmon Menard fena bir şey yapacağını zaııııelıııî_voı'unı”[' Aradan , rahip kendina geldi ve başın dan geçen herşeyi anlatacak kadar İkendinde kuvvet hissetti. | Şimdi onun karip hikâyesini din- | Biyoloji âlimi — Mister San - ders'in sahila çıktığı' haberini —al miştim. Bu zavallı tecrübesiz ada- ların hücumu — neticesinde cekleri düşündüğüm min, ki man, beni bir endişedir aldı fa müfettişlerimi gönderdim sonra biyoloji bilgininin altı kızı teklif ettiği yardımı kabul 'ettiğini Juğu altında sa- hilden uzaklaşarak, adanın tenha kıyılarına ve uçurumlarına doği yöla çıktığını haber aldım. Düşününüz bir kere zavallı, r ilim adamı, Hayatlarının en olgun ve enerjik bir devresi: bulunan 6 genç kızın elinde meçhul bir sahaya doğru gidiyor. Bu genç kızlardan herşey beklenebilir, dost larım. Onların hayat felsefesinde er kek, elde edilebilmesi herhalde lü- zam olan bir varlıktır. Bu gayeye yarmak için, sizin medeni dünya - zunn, bisim din ülemiminin kabtl İedemeyeceği her vasıta tatbik edile- Whn (Devamı Var) h bilginin kadınlarla hiç bir alâka KOG DD ALLİ a yoktu, Onun bütün ” düşüncesi | Kaldırılarak banyo odasına götürü- BEREALE eaili soğuk kertenkelelerl, tozlu |İü, vücudü, ilkin ılık, sonra olduk kır çiçekleriydi. Bunun için —onu| *A Sıcak 'tu ile güzelce yikandü Ça k ç A nur ve piklik içinde bulunan elbise- | LA LN karaya çıkmaktan mono çalışmak ç *ERGENLİK barlada blacaktı. Alimin aşrılma, |Si çamaşır dairesine götürüldü. Son | BBiT |fa, kendisi do bir külço halinde ka | BESİRML L CA sından bir kaç saat geçtizi halde i K ÜÜÜ " TRASTAN SONRA KULLANILIR! Savallıdan ortada bir eser yoktu. | Maraya taşınarak, derin bir uy'tu- GNDi Kendisinden bir haber de alınma- |Y& bırakıldı. miştı. Kaptan büyük bir endişo i- Adanın parlak işıkli ku Tübelerinden cünbüş sesleri geliyor- 'du. O tarafa doğru dönerek, karan dikkatini bir tarafa toplayan kaptan — Eğer bu val hğı yararcasına bütün 1 ilim neler adamını ağlarına tice çok nahif, kuvvetsiz, hem de da Çirmişlerse 'ne - zaif, tiyardır fena olur. Adame Kadınların ada papazının başına getirdikleri! Geco yarısına kadar, hiç bir ver den hiç bir haber çıkmadı. Nihayet geca yarısını biraz geçe, vaptrun dışında bir gürültü işittik. Orad garip şakalarla, kesik iniltiler geli- yordu, Tayfalardan Mape güverta - den dışarı sarktı. G büyücek bir sandal yanaşmıştı. Ma po alaylı bir vücut hareketlerile a- şağısını gösteriyordu. Orada Kano- nun içinde garip bir vücut vardı Hotutu ve Piroro adlarındaki iki gemici tarafından yukarıya taşınan insan külçesi adanın — papazından başka kimse değildi. Adamcağ r gibi bembeyaz elbisesi çamur i çindeydi. Cübbesi baştanbaşa — bir gü bi lerden #onra mütad çay ve limo- nata faslında bir gazete sahibine «Geçen gün falan Başmakaledeki ihâm ve telmih ne idif> gibi bir su 'al sorunca o zaman için bir işaretle | gazetenin kapısını aylarca kapa -| mak kudretine mâlik diğer bir za- | tın: <Aman efendim! sizi rahatsız ediyorlarsa kapatıverelim » demesi herkesi — hayretlere — düşürmüştü Halbuki (Sanfransisko) da bızim de imzamız vardı. Bir pençere dahi ol- sâ bu kadar kolaylıkla kapatılma - ması lâzimgelen bir yerde meslok - taşımızın gazete değil dilini bile çı karabileceğini pek zannelmiyoruz.. Bunlar hiç bir fikir ifade etmeyen boş laflardır. Sadece caorinelim> diye söylenmiştir. Vaktile Boğaziçinde bütün tanm- açt y in mış ailelere devam eden bır doktor İdenize doğrm yürürse o saman he-|dört mil gittikleri için, altı mil | Zografos vardı. Kandini — herkese| yelâna temelin sebep olduğuna hük-İsür'ati olan Arnavutköyü akıntısı. sevdirmiş, büyük küçük herkes (medilebilir. Aksi takdirde hafriya -'nı çıkamazdı. Bunun için akıntılı bakkında nezaket göstermiş ve bu sayede kendine o muhitte güzel bir söhret temin eylemişti. Bir gün bir hastasını ziyaret için Boyacıköyüne gider, Bilet memura ile selâmla - gır; bal hâtır sorar. Biletçi: <Ah İdoktor. dar; babadan kalma bir ar- sam vardı. Bir kulübe çatmak is- tedim; fakat çok aıkıntı. çekiyo- rum.> Doktor: «Bre canim: Bende tamirden kalmış hayli kereste var. Aldır onları... yap evini otur!> bi- letçi memnun... Arası birax geçer doktoru görür: <Aman — doktor. Keresteleri ne vakit alayım P> - <ge- lecek hafta... hazırlatayım...> haf- talar tevali eder... aylar geçer. doktor hâlâ kereste verecek. — Bi ta d — Satı Göztepe Lise sokağında istasyona Jeasını ben de işittim ken sordüm denecek ki, temel kamlmadan binalar yerlerinde muhkem oturu- yorlardı. Hikâye malümdar. mn biri Nâbi'ni, çatırdıyor, sallanıyor. gözüme uyku girmedi. Damacanasiyle alıp içtiğiniz emin olmanız için sucunuzdan hemehal isteyiniz. — (3242) Telefon: meyva ağaçları bulunan birer rılmış yedi dönüm arsa toptan Arsa içinde No: 5 de sahibine TAŞDELEN 42300 Taşdelen olduğuna suyun hakiki açıklamayı be- sizlere yazdığıı k Mutena Arsalar —— 2 dakika içinde çam ve buçuk dönümlük parsellere ay. veya ayrı ayrı acele satılıktır. müracaat, 8 AY VADELİ TAKSiTLE Mütena kumaşlarda ISMARLAMA ELBİSE Tüccar Terzi: ADNAN İPER Yeni Postano karşısı n biletçinin hmnumıı:»ırıwrıwk ri- okto., yine vuşturdu. Yolda gider- f vaadl — Doktor... bu kereste işi nedir? — Bre eânim! bana ev yapdıra- zak... demis... ben da kercste ve- reyim dedim ama bende kereste yok. — Öyle ise neye var dedin? — Mahsus soledim ki sevinsin! Kabataş heyelânı: 'Tekel idaresi Kabataşta bir tü - tün deposu yaptırmak üzore temel |içi tirirken hazı binalarda çatlama - | NS lar, çarpılmalar, g” meyiller - olmuş Mütehassıslar, te melleri kalınlaş - tıracaklarına va- ziyeti incelemeğo başlamışlar — ve neticede inşasına başlanan — depo- un bunda hiç bir günahı olmadı- na karar vermişler. Fakat bu çat Ş '© o h lamaların, çarpılmaların hattâ göç- melerin neden ileri geldiği de keş- fedilememiş. Meçs”" A aa lir Ja 'Bunun sebebini anlamak gayet ko- laydır. Tü kazılmakta devam edilmeli... bütün Kabataş semti olduğa ele - askıya alı- muallakta kalıyor. deposunun temelleri Şayot gibi devamda mahzur yoktür. Fakat bu Adâ- Eyyânet-zemistanda beni gerdiş-i levrân Bir. hâne-i.viran — şüdeye eyledi mihmân Diye tasvir eylediği bir ovda mi- fir kalır, Gece sıkı bir rüzgâr - r. do çatırdamağa başlar. Ev Bu hal adamın vehmine dokunur. Ev sahibini uykudan uyandırır — Aman birader! Ev fena halde Korkudan Ev sahibiz No, 21-22, Telefon : n birinci sınıf işçilikle Hekim Çıkmazı Ara Han 26480. Bu — Endişe etmeyiniz azizim. ev mübarek bir binadır. Böyle man zaman zikreder, sesler çıkar - masının, sallanmasının sebebi bu- dur. Misafir; Bu kadarla kalırsa ehemmi - yeti yok, demiş, fakat şayet çoşa- rak bir de (secde-i-rahmân) a ka- Panırsa o zaman ne yaparız? Emektarlar: Bir Yunan firması, bizim eski ından çarklı vapurları satın almak etmiş. — Kim ne derse desin; ben bu — emektarların mesino - araftar leğilim. Bu dar zaman ka- hiz- letten sonra on- rı bir. konara nüze halinde muhafaza et çekip mek bir kadirşinaslık Şunda kala kala bir iki tane kaldı. Bunlar geçmiş zamanların son' hâ - olmaz mi? tıralarıdır. Ve şehrin nakliyat üle- minde bir edebiyat — yapmışlardır. Meselâ Kadıköyüne işleyen ve rah- metli Ahmet Rasimin (Tontonlar) diye adlandırdığı 4 numara ile 5 numarayı düşünelim, İki bacalı, ca- navar düdüklü bu iki vapur saatte İyerlerde işletilmezdi. - Makinelerin gürültüsüne uydurarak eçabalama kaptan ben gidememl> diye bir te- kerleme bile vardır. Ahmet Rasimin: <& numara ile 8 numara düşünmüşler acaba nu- maraları değiştirsek biras sür'ati - mis artar mı?.> demişler yolundaki nüktesi herkesi kırıp geçirmişti Abdürrazak, sarayda Sultan İ - İkinci Abdülhamid'in huzurunda oy İnarken muhatabi. sormuş Abdi efendi! İstanbulda en bü- bina hangisidir? - Belimiye kışlasıdır. san Kadıköy vapurana bin. den dört asaatte geçemecesin. Böyle vapurların kendilerine gö- Önün- e ağyar eline geç -| Yazan Eski bir pehlivan Tefrika No. 134 “Kısmet değilniş. Baş ödülü Kendimi iyi hissetmiyo rum. Anlaşılan deniz tutmuş. Güreş uzayınca kuvvetim eri di gitti.. Nefesim kesildi. Ne yapalım, kısmet değilmiş. Paş ödülü İstanbullu Şakir pehli vana bıraktım. Şu Anadolulu- yu yensin de alsın! Tabii bunları söylerken bıyık altından da gülüyordu. Yenil - miş olduğundan dolayı katiy - yen tasa etmiyordu. — Filibeli Mestan ağayı mağlüp eden bir | pehlivana mağlüp olmak gere- finden ve göhretinden hiç bir gey eksiltmezdi. Kavalalının sözlerine yalnız gemici İnanamıyordu. — Diğe meraklılar uzaklaştıktan son- ra Hüsmen ağaya sordu: | — Yahu, biz adamı hamal | diye yanımızdan koğduk ama, | hiç te fena bir pehlivan değik | mis be! — Ne diyorsun? Tam baş pehlivan! Kuvvetli demek.. — Kuvvetli de söz mü? Bak göreceksin Şakir pehlivanla gü reşini! Ben bir hatâ yaptım; güreşi uzattım. Çoktan pes e- decek ve onu boşuna yorma - yacaktım. — Olur şey değil! peki ama, bizden pehlivan olduğunu ne- den saklamış? — Anadolulular böyledir iş- te.. Konuşmazlar.. Söz söyle- mezler.. — Ayıp ettik adama.. — Ben barıştım. Sen de gü- reşten sonra gönlünü al! — Şakir pehlivana dayana- cak mı biraz bari? — Şakir pehlivan ona daya- nabilirse ne âlâ! — Ne dedin, ne dedin? — Şakir pehlivanı da mağ- lüp edecektir diyorum. — Alay mı ediyorsun? — Yok yok.. Hele getir şu kulağını da sana birşey fıs- layım! Gemici merakla Kavalalıya doğru eğildi: — Bu pehlivan kim biliyor musun? — Kim? — Sen Selânikte güreşlerde bulunmadın mı be? — Yoktum. Güreşlerin erte- si günü ge)dim. — Onun için bilmiyorsun Peki, Mestan ağanın mağlüp olmuş olduğunu duymamış mı idin? — Duymaz olur muyum? — İşte bizim hamal diye yanımızdan koğduğumuz — bu pehlivan, Filibeli Mestan ağa ile, Selânikte toplanmış diğer bütün baş pehlivanları yenen Anadolulu pehlivandır. — Ne diyorsun? Gemicinin gözleri fal taşı gibi açılmış olduğu halde bu - | nu haykırarak sormuştu. Kavalalı telâş etti: — Yavaş ol! kendine gel! Sakın kimseye birşev söyleme. Bunu güreşten sonra ortaya atacağım. Şakir pehlivan ki- minle tuttuğunu bilmesin! Bir Ahmet kap ile re kaptanları vardı. tan tanırım ki, küfürbazlığı meşhurdu. Ne zaman yoluna mavna rastlasa bağıra bağıra küf- rederdi. Mavnacılar da muhabelede kusur etmezlerdi. Bir gün mavnacı- nın biri: — Senin gibi nama dümen yekesi yapmam! Diyince bu sözü en ağır küfürden daha tesirli bulan Ahmet Kaptan dayanamamış, kaptan mevkiüni ter- kederek kendini mavnaya atıp dö- iüşe girişmişti. Kumandayı lostro- jmo almasa vapur Sarayburnana çı- | kacaktı. Bir fıkra: | Tarih hocamız Abdurrahman Şe- İret efendi Viyana ricati kabahati bask W %%904 ) kaptamı ben mav- üzerine na yüklemek — için Kara Mustafa Pa amın İbrahim Pa ayı idâm ettir - mesini anlatırken İbrahim Paşanın muhitine : «Bu a- dam beni nâhak yere idâm ettiri. yor. — Fakat ör - Jduyu selâmetle getirecek olan vine odur. Ona müzaheret eyleyin'> yo- landuktaki sözünü takrir eylerken şöyle bir vak'a anlatmıştı «Bir gün Kadıköyünden köprüye | gelirken vapurumus denizin orta- | sında demirleyen bir şilebe bindir di... Rüzgâr yok... Deniz çarşaf gi- İbi... Fakat nedense yerinde Aur vapura tosladık. Tabif herkes bizin kaptana atıp tutuyor. Müpşir Deli Fund Paşa da hiddetten ateş püs- kürüyor — Birakın beni. ze atayım! Diyor. Paşa dedim. Siz gemi $ullan. masını bilir misiniz? Hayır. Kaptanı denize atarsak vapu- Şu herifi deni- ru köprüye kim götürecek. Sağ se- lümet iskeleyo yanaşalım. O zaman denize atarız. Şimdi duraun: Zira vapurun idaresini bondeniz do bil- memi | Kendine gelen, bir enir, 5 — Enfazlası, Faydalı bir hayvan, 6 — Değiştirmek, T — İşçilik, 8 — Birharfin okunu. gu, Eski Türklerde büyük mâna- sına gelir Şakir pehlivana bıraktım,, Şimdi gemici dizlerini döğü- yordu: — Yahu ne eşek imişim be! Böyle bir adamı nasıl ettim de yanımdan kovdum be.. Tuu Al lah müstahkını ! Herif hamal diye yapmadığımız ha kareti bırakmadık be.. Kılık kı yafeti bu kadar düzgün olan bir adam hamal olur mu be., Nah kafa işte! — Yavaş ol! kimseye birşey söyleme! güreşi bekliyelim! Ve öyle yaptılar. Kavalalı çabuca inmiş, son hazırlanmıştı silirmiş üreşi seyre Bu sırada cazgır hakem he- yetinden son talimatı almakla Meşguldü. Cazgır da, hakem heyeti de her şeye rağmen, İkizler köylünün açıkça söyle miş olmasına rağmen omu hâ- 1â İstanbullu Şakir pehlivanm adarmı - sanıyorlardı. “Ve bu genç pehlivanın bir İki eldej sonra İstanbullu Şakir pâhğ_ vana pes edeceğine emin T nuyorlardı. Pek kolay talimin edileceği veçhile büyük bir halk kütlesi de aynı kanaatte bulunuyor- du. Binaenaleyh İstanbullu Şa kir pehlivamın baç ödülü ala- cağı yüzde yüz muhakkal sak yılıyordu. İki pehlivan da yağtarmırta zelemiş olduklarından meyda- na doğru yürüdüler. Cazgır'ye niden duasım yaptı. Ve da- vul zurnaların baş pehlivanlık havasını vurmağa başlamaları ile beraber iki pehlivan-peşves yapmağa koyuldu. CDoramı var) Herkesin ' evinde ve "seyahata çıkacak olanlarda" haz. şeyden evvel blr şişe MAZON Meyva Tuzu bulünmalıdır. - Güç. HAZIMLARI kolaylaştırır. KABI ZLIĞI defeder, — mide ŞİŞKİNLİK ve yanmalarmı giderir, sBız- daki tatsızlığı ve fena kakuyu izale eder. ROROS markasına dikkat. P.V.K. — Beğenip almak şartile Ismarlama Elbise A YA Yüksek İktisat Mezumu İBRAHİM İRGÖREN Bultanhamam Dikranyan han Soldar. sağa: 1 — Yurdumuzun büyük kısmı — Bir erkek ismi, Anne $ — 4 — Bilemekten Yukarıdan aşağıya: 1 — Anayurt, 2 — Kamıştan çalgı, Sonradan ilâve, 3 — Kadı köyün bir semti 4 — Ufak bir yiyecek parçası İle birlikte, 5 — Sakat kadın, © — Feryat, mükem mel, 7 — Değirmende yapılır Çev r harfin z—<o>fjjauom >Z>u>zij<