20 Şubat 1950 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4

20 Şubat 1950 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YENİ SABAN Bir islâm topl Amerikalı hayretle sordu: “.Türkler müslüman mıdır?,, 00000000000A uluğunda “Türküm ,, dediğiniz zaman hemen bir bayram sevinci başlar © | Esat YAZAN: ahmut KARAKURT î Karakurt, zengin Afrikalılarla bir arâda Amerikalı o zaman haklı ola- rak, sarhoş gözlerini şöyle ara- layıp yüzüme baktı: — Amerikalıların taptığı Al- lahla, Türklerin taptığı — Allah başka başka şeyler mi imiş ki, dedi, seni bırakıyorlar da, beni bırakmıyorlar! — Zahir başka şeymiş dedim! Kızdı. — Şakanın sırası değil gimdi, diye bağırdı! Mademki sen Hıris tiyan olduğun halde camie gir- din, ben de gireceğim! Anladım. İş sarpa saracak. O zaman doğruyu söylemek mec buriyetinde kaldım. — Ben Hıristiyan — değilim, Mister Green dedim! — 99 — gibi derin bir huşu ile etrafınızı sarar, «biz de müslümanız, biz şiz, dünyada bugün müslüman- hk diye kendisinden ehemmiyet jle bahsedilebilecek bir - varlık, İasla mevcut bulunmayacakmış! u muhakkak!... Bugün arz küresi üzerinde, her türlü bâtıl itikatlardan sıyrılmış, gözü açıl İmiş, ilerilemiş, dünya ile ahreti İbirbirinden ayırmasını — bilmiş, |modern ve kuvvetli bir. devlet ve cemiyet halinde ayakta du- ran tek İslâm memleketi, Tür- kiyedir! Fasılasız bin sene nasıl İs-. lâmlığı bir bayrak gibi, ışık gi |bi kıt'a kıt'a dolaştırıp İzzet ve ikbal ile yükseltmiş isek, bugün İye ellerinizi, ayaklarınızı öper- ler! yamda kendisini ziyaret et- İtiğim Seyyit Elhaç, Bumama is- minde bir islâm âlimi bana dedi ki: — Peygamberin Arap milleti- 'ne hitap eden bir sözü vardır: Bu bir (Hadisi sahih'dir!.) bu- yurmuşlardır ki; «Ey Arap ço- cukları; dünya üzerinde Türk milleti diye cesur, asil, mert bir millet yaşıyor. Onlar da (dini mübini) kabul edip, müslüman olacaklar. Benden sonra İslâmi- İyet meşalesini dünya bâki kal- Durdu ve bu sefer, sarhoş ; ala İnck ça Ağllmlatacaklardir! ü * y b de yine öyle, bu ileri lâik cemi- dıkça aydın| latacaklardır!.. Türk î:ilâr'ım aralamadan — yüzüme Çö YT Tür'ye serbest düşünü- Milletinin lisanını, tabiatlerini Tei z b ümüzle dahi, islâmlığın tek şe- | ÖğTeniniz!..> B Halküiyan değll mlkta? İFefi, haysiyeti halinde, granıt- | Bu ihtiyar Siyam — âliminin K Gku ten yapılmış yıkılmaz bir âbide Naklettiği hadis doğru mudur, — Nesin ya? — Müslümanım. — Müslüman mı? — Evet müslüman!.. Sen 'Türklerin müslüman olduğunu bilmiyor mu idin? Amerikalı derin bir hayret 1- çinde kaldı. sustu. Benim bir lâtife yapıp yapmadığımı anla- mak için, garip garip yüzüme ba karak, —Sahi mi söylüyorsun de- di, Türkler müslüman mıdır? — Tabit, müslümandır!.. O vakit, benim niçin camle girebildiğimi anladı. — İsrar et- medi. Kolumdan tuttu. — Haydi, öyle ise çekilelim buradan dedi, haklayı varmış! Yürüdük gittik!.. Şimdi sırası gelmişken şunu da ehemmiyetle tebarüz ettire- yim ki, Asya müstesna olmak Üzere, dünyanın hemen hemen dörtte üçü, bilhassa Cenubi ve Şimali ile bütün Amerika, Türk- lerin müslüman olduğunu bilmi- yor, Bizi Hıristiyan zannediyor- larl... Çünkü nasıl bir milletiz, hangi dine mensubuz, cemiyeti- miz nedir, ne yaparız farkında değiller!... Bizim hakkımızda öğ rendikleri sadece şu: Türk mil leti diye Avrupada oturan, Av- rupalı gibi düşünen ve giyinen ileri hamleler yapmak arzusun- da cesur, sözüne inanılır bir mil- let var. Bu millet, Ruşlarla hem huduttur. Yirmi milyondur ama, ikiyüz milyon Rusa kafa tutar. Binaenaleyh hürmete lâyık va- tanperver, gözü yılmaz bir mil- lettir. Onları sevmeli ve kendi- lerine yardım etmeli!... İşte bizi tanıyanların, bizim »hakkımızda bildikleri bundan - baret!... Ama biz müslümanmışız, hı- Tistiyan değilmişiz, aldırış - bile | ettikleri yok!... Yalnız şu nokta da çok mü: him!... Bilhassa bunun Türk milleti tarafından bilinmesini çok arzu ederim: Ben bütün dün yayı dolaşıp, dünya üzerinde ya gayan yüz milyonlarca müslü— manın düşünüşlerini, gidişleri- ni, hayat ve cemiyetlerini bi- rer birer tetkik ederek gözümle gördükten sonra, şuna kanaat getirdim ki, eğer biz. Türkler Yaktile müslüman olmasa imi- değil midir bilmiyorum!.. Sahi- |den Peygamber, Türkler daha bir ihtişamı ile, dünya Üzerinde öy- le dipdiri duruyoruz! de sizin din kardeşleriniziz!» di- | Biz bugün kâinattaki islâmlık Müslüman olmadan böyle âleminin, tek gururu, tek şeref | ve kudretiyiz!... Bunun böyle olduğunu Türk milletinin bilme- si lâzımdır!... Arzın hangi nok- tasında bulunuyorsanız bulunu- | nuz, hangi bilgi seviyesi ile kar- şılaşırsanız karşılaşınız, tesadüf edeceğiniz bir islâm topluluğu— nun arasına girip de «ben Tür- | söz söylemiş midir, bu da benim için meçhul!.. Yalnız benim için meçhul olmayan bir hakikat var Sa, o da şudur: Eğer islâmiyet bir meş'ale halinde parlayacak- sa, o Meş'aleyi ancak Türkler alevliyebilir!... Türk milleti ol Mayınca, islâmiyet de olmaz, lâmlar da!... Işıklar sönmeğe küm> dediniz mi, muhitinizi bir- | mahkümdur! İdenbire bir bayram sevinci, bir! Tanrı hemen, bu güneş renk- saadet kasırgası içinde bırakır- (li ebedi meşaleyi elinde tutan a- sınız!... Çıplak ayakları, açık 'sil milleti, dünya bâki kaldıkça, kafaları, yanık vücutları ile bir |dünyalar kadar payidar eylesin! sürü insan, Kâbeyi tâvaf eder| (Devamı var) Tarım Bakanlığından Jlndırılarak kullanılmağa mahsus yüzde 50 D.D.T. li preparatlardan 30 ton D.D,T, li preparat satın alınacaktır, 2 — İstanbul içersinde bir depoda gümmrüklenmiş olarak İstan. flat tahmin edilmiştir. 30 tonun geçici teminatı 5750 liradır, tın alma komisyonunda yapılacaktır, $ — Satın almaya ait şartnammeler Merkezde Bakanlık Levazım kuruş bedel mukabilinde satın alınır, Bakanlık aatın alma komisyonuna verilmesi lâzımdır. Elektrik Mühendisi alınacaktır Bankamız teşkilâtında istihdar (1151) sanına vakıf olanlar tercih edilecektir, Taliplerin birer İstida ile | EBtibank Genel Müdürlüğünde personel işleri müdürlüğüne m |ları, (1469) racaa Müdürlüği —— Operatör Dr. Ömer Vasfi AYBAR Sabahları randevu ile, öğle. den sonra 7 ye kadar 'Cağal oğlu, Kızılay cad, Keçiören Ap. 6/4, Tel: 23756 Yeni Neşriyat: ARÜZ Balıkesir Lise; meni Ahmet Aymutlu tarafrıdan hazırlanan eserde 'Türk kullanılan arüz vezinleri g bal örnekle süslenmiştir. Arüzun muhtelif devirlerdeki inkişafı, bu| günkü arüzün — incelikleri esaslı bilgilerle belirtilmiştir. Eser, aynı|hada bilgilerini artırmak isteyen- zamanda güze) bir antoloji mabi.' lere tavsiye olunur. 1 — Bakanlık mücadele ihtiyaçları için kapalı zarf usulü ile su- Acetox, Pestmaster, Gesarol yüzde 50 isimli preparatların birisinden |bul Ziraat Müdürlüğüne teslim şartile ilâcın bir kilosuna 300 kuruş | Thale 28/3/950 salı günü aaat 15 te Tarım Bakanlığı binasında Bakanlık Müdürlüğünde, İstanbul ve İzmir Ziraat Müdürlüklerinden 4 lira 50 | — & — Teklif mektuplarının 28/3/950 salı günü saat (14) e kadar edilmek tüzere yüksek elektrik hatim var? Doğrusu aranılırsa si mühendisi veya mühendisi ekuvvetli akım> alınacaktır, İngi'izce li. etindedir, Arüzu sevenlere bu sa) Yazanı Geori 1945 senesinde Avrupa kıt'asın. da bir turneden döndüğüm sa: Mareşal Tito hakkında bir yazı yaz mami istediler. Teessüfle bundan imtina ettim. Çünkü kitaplarda, ga zete kupürlerinde, dosyalarda bu lexrarengiz adam hakkında pek ax bilgi vardı. Birbirini nakseden şa- yinlar ise tomar tomardı. Şimdi defalaren Yogoslavyaya gi İdip geldidikten, Mareşalle görüş- İtükten sonra bu kitabı yanmak im. | kânını buldum. Yazıma 9 nisan 1949 Belgradın güzel bir parkında, | psilder Hall'de 1600 delege 400 misafirle açılan (Milli Cephe Kongresi) nden başlıyacağım Bu toplantı bugünkü Mareşal Ti- Yugoslavyadaki - vaziyetini, eksiz ve eksiksiz bir surette göster meğe kâfidir. Bu binada üç sene evvel şal Titonun rakibi — general Michailoviç muhakeme edilmiş ve kurşuna dizilmeye mahküm olun- muştu, Burası hercaf menekşe tarh ları arasında güzel kesilmiş bir ça- İyırın içerisinden beyaz bir bini di. Mare- Draza Mareşal Tito sahip olduğu 17 ma dalyadan birinin kordelâsını göğ - sünde taşıyordu. Alnı itimatla yu- karı kalkıktı. Delegelerin siyah el- biselerine bakılacak olursa, hepsi- nin fabrika işçisi olmadıkları kolay ca anlaşılırdı. | Kürsünün etrafı beyaz — ipekle, cumhuriyet ve federal Yugoslavya bayraklarile ufak mütevazı bir orak çekiçle ve Titonun büstü ile süslen- mişti. Kahraman! Titot Delegeler tam dört dakika <Kah raman! Tito; kahraman Titol> şar kısını terenniim ettiler. Tito neşe- li bir işaretle delegelerin susmala- rını, bir kaç defa işaret etti. O, | 135 dakika sürecek nutkunu okuya lcaktı. Fakat şarkı devam etti. Murahhaslar, memleketin her ta rafını temsil eden insanlardan mü- rekkepti. Makedonya kostümlü zeki kadınlar, Romanya hududundaki zengin Voyvodinadan gelmiş münev verler, rengârenk dantelâ - bulüzlü Sırp köylüleri, Bulgar hududunun || çizmeli köylüleri, Bosna ve Kara- | dağın Müslüman vatandaşları, kıra | yatsız Hırvatlar, eski biçim enta- rik, dudakları boyasız güzel parti- zan kadın muharipler, Titoyu çı ğınea alkışlıyorlardı. Nihayet Tito da onlarla birlikte Bundan sonra alkışlamaya başladı. nağme değişti —1 Çevireni Kâzım Sevinç Altınçak. taline isyan eden adam: Esrarengiz Mare şal TİTO Tito ciddi görünüyordu. Fakat o | hiç de 67 yaşında bir büyük baba düğünü, şimdi Mareşal Tito ismile İgibi görünmüyordu. Saçları ağarma 'tanınan adamın üçüncü bir Tito ol ya yüz tutmuştu; fakat 1948 de |duğunu, ece Titomun üç defa zannettiğimden daha nâzik yü |eahsiyet değiştir iddim zünün Üstünde, hâlâ dalgalı idi. — |ler de hâlâ mevcuttur. Tit sutkunda Doğuya olduğu ka | Tito birdenbire ortaya çıkıyor dar, Batıya da hücum ediyor, Yugosla Ü DU MASIK aai e ara politbürosunun dışında, bu memleketin liderlerinden pek a- zı Titonun hayatının ilk devrelerini t bilir. Bunun sebe xa |lâfında, Titonun ma suyu içiyor. 1,700.000 Insan kaybeden mı Yugoslavya tahminlerin hi- Ona göre, erkek ok mahçup olma- çocuk bebekten ibarot #ıdır. Zaten bir çok köylüler hep 1700.000 evlâdını; 700.000 evini, bü böyledirler. tün araba ve kamyonlarını, ne ka- | 1941 in sonlarına ve 1942 nin baş dar gemi ve fabrikası varsa hepsi hrikçi T dolayısile, Ti- larına kadar, komünist tal ni ; at ve davarlarının büyük bir kıs |rine malüm sebep mını kaybetmişti. İto, Yugoslavya komünist prensiplerini bırakmıyacaktı. Rusya |komitesi mensuplarından bazılarile, Yugoslavyaya sabotajcı İSovyet Rusya, Fransa va İspanya- (gönderiyordu: <Zarar yok, bunlar |daki bir kaç kişiden başka kimse |tarafından bilinmiyordu. 1941-45 Yugoslav harbi esnasında Tito, bir Fakat / sosyalist 'to, merkez yol işlerinde çalıştırılacaktı!> Tito dünya örsünün “üzerine ko- 'nulmuş bir vaziyette idi. Fakat Rus denbire şerefli mukavemet ordusu- çekicinin altında kalmıyacaktı. Bü- |nun kahraman bir şefi olarak mey- tün bu halk, bütün memleketin Ti- (dana çıkıyordu. toyu tuttuğunu gösteriyordu. Bu Niçin Tito gazetecilerden esrarengiz adamın kudretini anlı- hoşlanmıyor? Titonun röportaj yapan gazetev lerden hoşlanmadığı doğrudur. F bunun haklı bir sebebi vardır. grafi bil. | 'yordum. Her halde Tito halkın psi- | kolojisini bilen adamdı | Yalnız hizmetin kiymet ettiği memleketi Salonun dışında eski Bakanlar. dan birine, cumhuriyetin falan geh |teci, bir çok kısaltmalar kullana- edip etmediğini sordum. İrak, dakikada 60 kelime yaz <Evet> dedi. Ona, <Orada Titonun | Halbuki mutavassıt şekilde konu - küçük kardeşi vardı | dakikada 100 den, murlarından olan bu adamı gördü- |140 kelimeye kadar kullanır. nüz mül?> dedim. Böyle bir kimsa- | Demek ki, bir muhabir, Titodan nin olmadığını söyledi ve: <Biz par işittiği kelimelerin ancak üçte iki- tide aile teferrüntıini konuşmayız> İsini kaydedebilir. Diğer kınmını da, dedi doğrudum doğruya uydürur demez- Mareşalin el'an yaşıyan 6 karde- ( nek, mütebaki kısma <uydurur> di- vi bulunduğunu bilip bilmediğini | yebiliriz. #ordum, cevap verdi Düşününüz bir kere Tito gibi, <— Siz şüphesiz bizden daha faz- 'istikbali ve politikadaki muvaffa- biliyorsunuz. Bunun ne kıymeti v- (kiyeti, konuşmalarile de alâkalı e- lur?? Mareşalin partiye yaptığı lan bir adamın, bir muhabirin ne hizmetinin ehemmiyeti vardır; baş- hale gelebileceğini... Hele bu muha ka bir şeyin değil!» İbirin umumi malümatı ve zekâsı kâ 'Tito hakkında rivayetleri — |fi seviyenin altında ise, artık hük Mareşal Tito hakkında neler söy- | mü siz verebilirsiniz. lenmemişti ki: 1948 senesi Hazira- | 1945 de Tito bana şunları söyle- 'nında Titonun Ukraynalı olduğu id- |mişti edilmişti. Güya o, Sovyet Bir-| — liği tarafından, hususi surette ter- kârlık yapmış, bu kadar elem çek- biye edilerek Yugoslavyaya sokul - mişken, Yugoslavya hakkında düş- tüğü vaziyetin anlaşılmadığını gör memleketim hakkında söy- Muhabirlerin çoğu siteno En çabuk yazı yazan bir gaze Hükümet me |şan bir adam, Vatandaşlarım bu kadar feda muştu 1948 de Belgradda bir ecnebi diplomatının hususi kü- tüphanesinde küçük bir roman gör- müştüm. Bu, daktile kâğıdına, satırlarla yazılmış 20 sayfadan mü teşekkildi. Eser, Mareşal Titonun hiç şüphesiz bir Alman tahrikçisi ehemmiyetli düğüm, lenen ve yazılan /yalanları öğrendi izim saman, bütün sıkı mahzunü olurum Ben Mareşal Titonun esrarını çöz mek için, Yugoslavyadaki her vası tadan faydalandım <Tito bizim, Biz Titonunuz> şar- | kısı başladı. Nihayet alkış sustu. Hayvan tavana değen koca başını hafifçe eğdi, küçük gözleri yüva- larında şıldir. şildir. dönüyordu <— Şimdi bayanlar baylar, eğer bir nebze aklının varsa karşı koy- mazsınız. Çünkü Britüs hemen he- İmen hiç acıtmadan gayet güzel öl- dürür, eğer karşı koyarsanız ölü- münüzü geciktirmiş olursunuz ama o derecede de iztitap çekersiniz.> «— Ayni şatoda ayılar tarafından işlenen beş cinayet, polis artık bu nu yutar mi zannediyorsun? — Bana ne ben öldürmüyorum, ya, aleyhimde delil de yok. - Brit azgın olarak tanınmış. Halk ondan şüphe eder. Zaten herken benim se ni evlâdım gibi sevdiğimi zannedi- yor. Seni büyüttüm, — yetiştirdim, İsimdi de özene bezene düğününü ter tip ettim.> <— Evet ama> diye JAfa karış- tm. «Bir yerde hât& ettin, rahip rahatsız olduğu için gelemiyecek de n, halbuki hiç bir rahip çağırma tahkikatta bu meydana çık- dı |maz mı, o zaman kötü niyetin ol- (duğu anlaşılır.> «— O işi Piyt'e havale etmiştim, © hunu unuttuysa benim ne kaba- ze bu gece ihtar edinceye kadar ben onun bu kadar çok bildiğinin far- kında değildim.> | Üçümüz de taş gibi donmuş bir halde duruyorduk. İblis adam ga- İyet sakin konuşmaya başladı. Gö ren onu bir kahramanlık menkibe #i anlatıyor zannederdi. | <— Şimdi Britüs sizi burada gü zelce öldürür. Ondan sonra ikimiz cesetlerinizi şatonun arka — cihe- İtine taşırır. Ben de Britüsü serbest bırakır önü arayan diğer davetlile re iltihak ederim. Tabii biraz sonra hayvanı bulur ve öldürürüz. Zaval h Britüs, benim sadık dostum, fa kat bu facianın beni ne kadar alt Jürt ettiğini elâleme göstermek için 'de diğer ayılarımı da elden çıkar orkuç Bir Düğürî Gecesi olduğunu anlatıyordu. Bu tahrikçi- | nin eodadı belli değildi! (Devamı Var) n alevle atla geriye kaçıyordu. Bu esnadı olmak için önüne Rrr ÇEVİREN: a) | SEMRA ARSLANLI | ıkan Marlin amcayı muazzam bir pençe darbesiyle yere serdi. Hayvan demir kapıdan çıkıp gözden kay - bolmadan alevler sönmüştü. bile. Bil yanıma gelerek: «Bir şeyin var mıP diye sordu. İmak mecburiyetinde kalırım.> Bil kudurmuş gibi adamın üs- tüne atılmak istedi. Ben onu bu fay İdasız hareketten menetmek için ko lundan tuttum. Bir an bağırmayı düşündümse de bu bodrumdan se- Kendim de inanmadan: «Galiba Fimiekime dayncabilirdim.Dizlerim 292 dedim.. v lriyor, gölerim kararyordu, v a g L Çümini Bi e Ş |muzafferâne bir edâ ile çakmağını <— Britüs bu insanları görüyor Göstererek müsun? Bunları öldüreceksin, öl- | düreceksin. Öldür!... Ayı göyle bir kalkındı, hepimizi teker teker süzdü ve adalelerini, karak (nak aut) yapmaya hazır - , ğ lanan bir boksör gibi üstümüze d ötede ümeye başladı. Biz korku - amcanın yanına gittim dan buz kesilmiş bir halde omuz 'ondan korkmaya mahâl omuza geriye doğru sözüm ona kaç kü ©, maya uğraşıyorduk. Şeytani ses: - dersin Öldür! Öldür! diye emretmekte de- «— Allahtan naylon iyangın bombası gi Ayıların alevlere karı gömleğim parlayıverdi. yetiştirdiği talebesinin ölüm ustalığına kurban git - 'vam ediyordu. Doğru kasaya koştuk, kilitli de- Hayvanın büyük ağıı açılıyor, ka- |Kildi, kâğıtları ceplerimize yerleş- arlarından salyalar a- |tirdik.> Haydi artık buradan çıkıp panıyor, kıyordu. En önde ben olduğum i- | Yaziyeti polise ve davetlilere bildi. çin pis nefesini yüzümde hissedi- İTelim. Bahçeye çıktığımızda deli gibi esen fırtına bana limonatadan tatlı geldi. Şükür Allaha ki dünya da yine nefes almak nasibimizmiş.» Kafesten çıkmıştım ki arkamda yor, fenalıklar geçiriyordum. Bu fevkslâde müşkül anda Bil mütemadiyen kavgaya hazırlamıyor muş gibi hem geriliyor hem de s0- yunuyordu. Şöyle bir arkama bak- | tam, tünelin nihayetine gelmiştik, Barbaranın Elbet bu yakınlarda nikâhı- acak bir râhip bulur artık kurtuluş Ümidi hiç kalmamış tı, gözlerimi kapadım ve kendimi a- yının korkung iştihasına terkot - tim, dediğini işittim. Bil tereddüt ediyordu <— Aman şekerim, bu geceki hen | gümeden sonra nikâh kıydıracak ha Tam o sırada gözlerimi kamaştı- (lin kaldı mipı ran kuvvetli bir ışık ortalığı aydın HAPEME AA Durdum, Toniyatikia Kelaklk akrame A C ETENER Smia ee danlış YERE “A'““"" ";'U'!"" İ *:’; *|Arkamdaki ayak sesleri kesildi. mesrur tekrar yürümeye başladı - Tahmin ettiğim şey olmayınca yu | KO K ! karı doğru baktım. Büyük hayvan | riyle yüzünü arkamda yür larc SON undan başka hakiki Titonun öl- | Marliın |Tekel m fakat artık | | Aferin Bursalı! Yaman pehlivanmışsın Vallahi! Rusçuklu Bekir artık kendi- sini toparlamış bulunuyordu. Böyle bir oyuna nasıl düştü. ğünü henüz anlamamakla b raber ne büyük bir tehlike at latmış olduğunu pek âlâ idrâk ediyordu. Hemen ayağa kalkmak için davrandı. Fakat İkizler köylü Ahmet de ayni anda kazığı vurdu. Kendisini yere mnıhladı Rusçuklu Bekir yemiş oldu. ğu kazığın nasıl bir kazık ol- duğunu çok geçmeden anladı O, bu kadar sene güreşmiş, ni- ce pehlivanlarla tutmuş, f: hayatında böyle bir kazık y memişti. Bunun ne müthiş bir olduğunu ondan kurtulmak için çırpındıkça daha iyi yordu. Halka gelince, tabii A- nadolulu pehlivanın kazığını nasıl bir şey olduğunu bilme- diklerinden Rusçuklu Bekirin bundan bir türlü kurtulama- masına bir mâna veremi- yordu. Rusçuklunun arkadaş ları ise aralarında şöyle konu şuyorlardı: — Abe ne oldu bizim Be- kir pehlivana be? — Mıhlandı kaldı yere be! Abe neden sökemez şu kazığı be? - Hep oturur yerinde kar etrafına Hüsmen Ağ: öküzü gibi! — Hey Rusçuklu, kalk aya Za be! — Haydi yeter artık! Dav- ransana! Bu sözler Üzerine Rusçuklu Bekir kazığı sökerek ayağa kalkmak için yeniden bütün Ba n kuvvetiyle zorlamağa başladi. İki kuvvet arasında müthiş bir çarpışma oluyordu. Bu kuvvetlerin çarpışması netice sinde birden yırtılan bir deri- nin çıkardığı ses duyuldu. Rus çuklu Bekirin kalın manda de risinden yapılmış kisbeti. zor lanma neticesinde mukaveme tini kaybederek yırtılmıştı Tabil bu vaziyet karşısında güreş de sona ermiş oluyordu. İkizler köylü kazığı hemen sökmüş ve ayağa kalkmıştı. Rusçuklu Bekir de kisbetinin yırtılmış tarafını kapatarak Mmeydandan çekilip gitmişti. Koca meydanı derin bir sessiz lik kaplamış bulunuyordu. Gl reğ sırasında kisbetin — yırt ŞEP DİYOR X ALA İzmit Paç mahallesi sel tehlikesine maruz İzmitin Paç — mahallesinde |oturan bir okuyucumuzdan aldı |ğımız bir mektupta, o civarda Belediye — tarafından işletilen OKUYUCU 93 Kisbeti yır?ılan Bekir aynı zamanda mağlüp addedilmişti ması pek ender bir hâdise idi. kisbetin yırtılması da kis- ayaktan çıkarılması gibi hasmın yeni mânasına Fakat şu noktayı da hemen kaydedelim ki, kisbetin yırtıl rwsı olsun, ayaktan — çıkması lsun, o pehlivan için son de- rece ayıp addedilir ve böyle bir âkıbete uğrayan pehlivan kolay halkın karşısına çıkıp güreş tutamaz dı. İşte Rusçuklu Bekir de böy bir âkıbete uğramış bulunu yordu. Vaziyetin Rusçuklu için ne vahim olduğunu bilen halk, ga besinden dolayı Bursalı Ah- ordu. Yalaız ontn ne müt're kuvvete - sahip olduğunu, Rusçuklu Bekire attığı kazığın da nasıl bir kazık olduğunu pek mükemmel bir surette aa lamış bulunuyordu. Halkı derin bir hayret kap lamıştı. İkizler köylü şimâi meydan a bir aşağı, bir yukarı dolaşı 'or, ikinci hasmını bekliyor. du. Deliormanlı Kara Mustafa da onu katiyen fazla beklet- mek niyetinde olmadığından hemen yerinden fırlamış, ken disine doğru yürümüştü. Gü- reş başlamadan evvel bir kı--. sım halk İkizler köylünün yi ne Çıvgar'a düşürülmüş oldu- Zunu ve sadece Rusçuklu Be- kirle bir tek güreş yapması icap ettiğini söylemişti. Fakat Rusçuklu Bekirin meydandan Pek feci bir şekilde çekilmiş olması karşısında artık eski meseleyi tazelemek istiyen ol- madı. Esasen İkizler köylüde de zerre kadar bir yorgunluk eseri görünmüyordu. Rusçuklu Bekirden sonra pekâlâ Dellor manlı Kara Mustafaya karşı da bir güreş çıkarabileceği belli idi. Bu sırada cazgır ialka son güreşi şu şekilde ilân etti: — Rusçuklu Bekir peh'ıvan, kisbeti yırtılmak suretiyle mağlüp olmuştur. Şimdi birer galibiyetleri olan İkizler köy lü Ahmet pehlivanla Delior- manlı Kara Mustafa pehlivan baş altının son güreşini yapa caklardır. bir daha kola; bir © Ki FAŞ |Belediyenin ve imar Md. |lüğünün nazarı dikkatine Adresi bizce malüm bir arka. | daşımız diyor ki: | Taksim Yağhanesi sokağıne |da 12 senedenberi metrük bir V taş ocağı dolayısile eskiden 1- | halde bulunan ve yalnız ön cep çılmış olan su kanalının kapan | hesi olan 16 sayılı yerde iki Taş olduğu ve şimdiye kadar | aydanberi inşaat faaliyeti var mütcaddit sel felâketi görmüş | dır. bu semtin su Kanalının kapan-| Bu yerin eni 2.80 metre oldu ması dolayısile şfddetli bir | ğundan binayı daraltmak gaye yağmur neticesinde yehi Dbirİsı güdülerek yan duvarları ya felâkete maruz kalmak ihtima-| pılmamakta ve taban — olarak lile karşı karşıya geldiği yazı| dökülen beton, yalmız ortadan larak bu halin nazarı dikkate | tek tuğla ile ve idreti şekilde alınması rica edilmektedir. — Hukuk Fakült. talebelerinin dilegi Hukuk Fakültesi ri, şubat sömestr imtihanlarının günlerinin evvelden ilân edil. mevip, lardan bir evvel ilân edilmesinden dolayı sıkışık duruma düştükleri belir tilerek fakülte dekanlığının im Hihan günlerini bir kaç gün cv velden ilân etmeleri rica edil- mektedir. imtihar gün 9 stahdemler yerinde bir dilegi Tekel Genel Müdürlüğü üc retli müstahdemlerinden — aldı- | gumuz bir mektupta; ellerine a: bir para geçtiği halde, kendile | rine çocuk zammı, doğum ölüm yardımı yapılmadığı kav- | dedilerek, aynı idarenin memur | ve işçilerine tanınan bu haklar- | dan kendilerinin de — istifade | ettirilmelerinin sağlanması rica | edilmektedir. ğlik M telefonunun çift üdürl İstanbul Sa hatlı olması isteniyor Bir okuyucumuzdan — aldığı- mız mektupta; İstanbul İl hk Müdürlüğü telefonunun tek hatlı olmask dolayısile bir iş için müracaat edenlerin müşkülâta maruz — kaldıkların dan, bazan saatlerce müdürlük le konuşmak imkânı bulunmadı ğından şikâyet edilerek, Sağlı acele Müdürlüğünün telefonunun — e- hemmiyetine binaen çift — hatlı olman rica edilmektedir, öğrencile- | tutturulmaktadır. İnşaatın ni « zama aykırı olduğunu gören iki |kalfa, böyle bir mesuliyet alti na giremiyeceklerini — söyliye. rek bu işi yapmaktan vasgeç İmişlerdir. Zaten bundan evvelki — bina da, yine böyle yan duvarları- nn — bulunmaması — yüzünden 958 de göçmüştü. Bundan baş- ka, yine aynı sokakta böyle bir bina geçen sene yan duvarları olmamasından âni olarak çök- müş ve üç kişinin ölümüne, iki kişinin — yaralanmasına — sebep olmuştu. Hal böyle iken Beyoğlu baş mühendisliğine yapılan müra- caat ve şikâyetler nazarı dik- kate alınıyor gibi gösterilmiş « se de maalesef esaslı hiç bir muamele yapılmamıştır. Alâkadarların nazarı dü tini çekeriz.> Devlet denizyolları Ereğli acentesinden şikâyet ediliyor Bir okuyucumuzdan — aşağı- daki ubu aldık: Resmi bir v zife ile âni Raradeniz Eredlisinden İstar| Ja gelmek icap etti. Elimde birinci mevki bir sevk muhtırası vardı. 8 şubat 1950 günü Ereğliden hareket eden Anafarta vapuruna bu sevk uhtırası ile binmek istediğim zaman — Denizyolları a ayrıca 840 kuruş yemek para- sı vermem icap ettiğini söyle- Ani olarak hareket ettiğin için bir gecelik seyahat 840 kuruş yemek parası verme dim ve mecburen ikinci mevki de seyahat ettim. Bu muamele nin doğru olup olmadığını alâ- alılardan soruyorum.>

Bu sayıdan diğer sayfalar: