17 Şubat 1950 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4

17 Şubat 1950 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| YENİ SABAH yaşıyan garıp huylu insanlar Bu insanlardan 25 yıldır aynı orman içinde vahşi hayvanlarla beraber yaşıyanlar var —f YAZAN: Esat Mahmut KARAKURT 'î_ İki şempanze ile yaşamak Afrikadaki insanlarla yaşamaktan daha zevklidir diyen Fransız! Ben de hiç vaziyetimi bozma- dan, ayni alâkasızlıkla, — Hiç!.. dedim, bir sizİn gibi bir insan! — Ben insan değili: — İnsan değilsiniz de ya ne siniz siz? — Hayvanım! — Hayvan mı? — Evet!.. İnsan, insanların arasında yaşar. Hayvanların a- Tasında yaşayana da hayvan denir — Siz insanların arasında ya şamıyor musunuz? Bir kahkaha fırlattı: | Sen yaşıyor musun sanki | adam! dedi Gözlerini kaldırıp, etrafımız - da bir halka yapan yerlilere baktı: — Bunları bir insan mı farz ediyorsun dedi; beni gimdi, han gi gün gelecek diye heyecanla evimde bekleyen — şempanzele - rim, bunlardan daha akıllıdır. — Eviniz nerede mösyö Au- kay? Havada eli ile bir daire çizdi: — Çok uzakta dedi, yüzler- ce kilometre gızakta! | — Demek orada yalnız başı nıza yaşıyorsunuz? — Hayır, şempanzelerim beraber yaşıyorum. ile — Bir insanın hayvanların a- rasında hem cinslerinden ayrı | bir hayat sürmesi, yalnız ya- şaması demek değil midir? — Ben hemcinslerimle bera ber yaşıyorum dedim ya sana! — Hemcinsleriniz şempanze- leriniz mi? — Evet!. — Ormanda dolaşan vahşi maymunların, insanların hem cinsi olduğunu iddia etmek bi- le, insanlığa hakarettir mösyö Aukay, nasıl söylüyorsunuz bu: nu? Garsonun getirdiği $ çıp kadehi yarısına kadar soda sız viski ile doldurduktan son- ra, yeniden bir kahkaha fırlat- tış — Bir de benim şempanze lerime sor bakalım sen dedi onlar şu gördüğün siyah böcek lerle hemcins olduklarını kabul ediyorlar mı acaba?.. Kim kime hakaret ediyor? Baktım olmayacak, konuşma yın seyrini değiştirdim: — Pekj, korkmuyor musunuz 1ösyö Aykay dedim, Afrikanın artasında. yalnız yaşamağa? » — Neden korkacağım? — Vahşi hayvanların tecavü- züne uğramaz mısınız? — Hangi vahşi hayvanların, İki ayaklılardan mı bahsediyor- Bunuz? — Hayır canım, meselâ ars- lanların, kaplanların ? Bir kadeh viski daha doldu- rup başına dikti. lanlar, gece mal |di sizi buraya — 96 — ler. Elini şöyle biraz kaldırır- san; tabanı yağlar, kaçarlar!.. — Peki, yiyecek 'ne buluyor- sunuz? — Bütün Afrika ormanları - nın yemişleri ile kuşları benim- dir!.. Fakat siz burada ne bu luyorsunuz yemek için?.. Şu si yah böceklerin yaptıkları ye - Mmekleri yiyorsunuz değil mi?.. Ne kadar talihsiz bir adam i- mişsiniz, hangi felâket yuvarla- adar? — Sizin yemeğinizi kim ya - piyor? — Ben ve maymunlarım! — Demek maymunlarınız in san gibi, bayağı ev işlerini de görüyorlar öyle mi? — Sana maymunlarımin, bu- rada yaşayan insanlardan daha akıllı olduklarını söyledim ya demin!... — Peki ama Mösyö Aukay, niçin böyle cemiyetten uzak insanlardan ayrı münzevi bir ha yat yaşamak sevdasına tutul- Mmuş gidiyorsunuz?.. Ne yaptı size insanlar ki, in- anlardan kaçıp vahşi hayvan - larla beraber ormanlarda böy- le feci bir yaşama şartlarına bo yun eğmeği göze alıyorsunuz. yirmi beş senedir?... Hiddetle yüzüme baktı. — Su- ratını ekşitti. Ve birdenbire e- lini masanın üzerine bağırdı! — Sana ne dedi, niçin soru - yorsun bana hususi hayatımı? Hem, kim verdi beni sorgu: çekmek hakkını sana?.. İstedi- |ğim gibi yaşar, dilediğim gibi İbir ömür sürerim, Hesap mı ve receğim ? Birdenbire şişesini kapınca a- yağa kalktı. İki tarafına yıkıla- rak bir başka masaya doğru leriledi. Kendi kendine söyleni- 'ordu vurarak, Şuraya biraz kafamı din- leyeyim diye geldim. O da ol İdı. Nereye gitsem acaba, yak mı şu dünyayı dolduran saygı mahlükların elinden kurtara | bilirim !, Bir masanın Üzerine yıkıldı. Ve kadehi dahi kullanmağa va- kit bulamayarak, viskiyi şişe i- le beraber kafasına dikti. Sefalet ve iztirabın canlı bir ayını, Dakar meyhanelerinin izbe köşelerinde geçiren bu ta- lihsiz adamın macerasını sonra, kahvenin sahibi barfa anlattı.. En kuvvetli bir romancının mu hayyilesine bile tığmayacak ka- dar geniş, sefil bir hayat mal- zemesi ile dolu bu macera, ha- kikatte öyle engin ve hudutsuz bir roman mevzuu idi ki!... (Devamı var) 4 GEREEEN — Cildi Koruyan ve Besleyen TERETEDEREN » GÖZEN KREM Kullanınız. Ist. Gümrük Muhataza Deni 1 — Bir adet teferruati!e bi yangın şsöndürme A'eti alınacakt 2 — Motorpompun tahmin bedeli (6200) lira, | (465) liradır. 8 — Diğer yangın söndürme makinesinin tahmin bedeli (4000) Hitlerin muhafız kıt'alarına lira, geçici teminatı (300) liradır, (Her ki alıma ait teminat Ga! nanlığına yatırılacaktır 4 — Mot. Si günü saat 10 da, diğer yangın söndürme Aletinin de açık eksilt- |Führer, dedi, |i ihatesi aynı günde, saat 11 de Hasköyde adı geçen komutanlık |P*T, etrafımda, — Afrikadaki arslanlarla kap | lelerde dola- şan sokak köpeklerine benzer- satın alma Kkomisyonunda yonda görülebilir,) 1299) tada Çinili Rıhtim Hanında Gümrük Muhafaza Başmüdürlüğü sa, pompun açık eksitme İle Bölge Komutanlığından © ikte motorpomp İle ayrıca 20 ade ar, geçici teminatı temfhot apılacaktır, (Şartaame hergün Komls. heykeli halinde, senenin bir iki| Z bir hiledir. Fakat Hitler bu 4 tiba bırakan, HitleriD üçüncü ihalesi 18/2/950 Cumarte- Piyesi nasıl buldun ? / Çok — gül- düm, — Onu sormu- sil buldunuz? diyorum. Piyesi na- muzlarının arasına gömdü, nezal mukabelo etti — Azişim Ulunay... İhtiyarladın. Bir kahkaha ile cevap Aksini asla iddin Şu fark ile ki, küm eden bir ihtiyarım tahakkümüne müsaade Neticede ben kârli çıkıyo bana etmem. Şehir Tiyatrosunun kome rahmetli Mahmud Ye- Evet di kısmındı #ari'nin (Feydo) dan diği Hanımlar Terzihanesi, lerden sonra tekrar edildiği zaman rettim, Eski piyeslerde gerek san'. ati, gerek sahneyi ve seyircileri tat- taraflar — bulduğumuz halde bir «san'at yoklamasır rak ortaya konan yenilerde bon o müspet varlığı bulamıyorum. min edecek kkında Bize Ültra modernizm h: bir fikir vermek için güzel lerde bir tablo Memleketin seyrettirmişlerdi. t muhipleri da toplandılar. Leopold Levi'nin i- zahını dinledik. Ondan sonra tab- lonün karşısına geçtik manzarası desem değil; Bir gurub kış değil, bahar değil, peyzaj değil, portro de- Bil... Acaba ne ola ki? Kendini m: dernizm taraftarı göstermek iste - yen bir meslektaş: «Efendim... di- yordu; dahiyane bir eser... F tablolarının en kötüsünü — seçmi ler...> (Kritik) in en güzelini Bur- han Felek yaptı. Çıkarken: «Ben beğetldim ve dum. Bu tablodan bir tane edinmek dört tablo sahibi olmaktır. Y dun mu? dıvara çevir, çevir ns! Bazı piyeslerde de ben ayni tesir altında kalıyorum. Kimbilir belki Ekrem Reşid'in hakkı var, İhtiyar- lik al kat Kendi sahasında çok şöhretli (vodvilist) olan - (Feydo) gi |meği yalnız yanlışlıklardan istiana ür. eyliyerek temin eden bir piyes mu |harriri değildir. Fransa tiyatto İleminde onu Labiş, Kurtlin, ünttâ Molyer'le mukayese edenler ol tur. Feydo'ya bu mevkü veren â mil onun sadeco mevzuda - değil mevzuda kullandığı tiplerin kurak- terlerini do belirtmek — hususunda gösterdiği yüksek kudrettir Feydo'nun bir hususiyeti do zu- man ile mükayyet - olmamasıdır Feydo her vakit Feydodur. «Ken - dine rağmen — Şampiny Mak - Çocuğa müshil çıp ak gezm Madamın — merhümi aldesi»... ilh. adlı piyesleri büyük bir rağbet kazanmıştır. «Hanm tini kaybetmekten korkuyormuş gi- | harrirleri ile bir safa geçir: bi kelimelerini arayarak bana şöyle mütena hüneridir. ayet ekonomik bul- | ehir Tiyatrosu Temsilleri “Hanımlar Terzihânesi YAZAN: Refi' Cevad ULUNAY Zaten onu büyük komedi nıu- de bu (Foydo) göy lo tasvir edilebilir Hayattan hiç bir fevkalâdeliği olmayan bir mevzu almak, onu ba komiklik dene tuhafl den do istifade ederek h kahkaha demeti hâline getirebilmek... Bunu kıvırmak zan | olunduğu kadar kolay iş Jeğildir. | Feydoya bu çerçeveden bakıldığı getirmek zaman onun eserlerinin günü miş olmasının imkânı yektur. Çün. | kü insanlar için gülmek zamana tâ- bi bir şey değildir. Onun için: Te sadüfleri bozup düzenleyen>, «Ko- mik tesirleri büyüleyen>, <hâdisele- rin banal cephesini yükselten> a - dam derler ki, doğrudur. «Hanımlar terzihanesi> nde bu - nun en güzel tezahürüne şahit olu- vuz. Feydo bu eserinde vodvilin yalnız yanlışlıklardan doğatı komil tarafını ele almamıştır. Ayni zaman da vak'anın gülünçlüğü de mül lemedeki nükte ile yuğurmuş ve pi- yesin bütün şahıslarında » karaktorler canlandırmıştır. Meselâ Doktor İhsan Siret (Vas fi Rıza Zobu) evlendiği hulde gö- zü dışarıda kalmış bir kocadır.. Yap tığı falsoları o kadar tabii şalanlar İa örtmeğe çalışır ki, bu tipe belki aramızda çok rastladığımız için 0- nun birden hayat denizinin yüzüne çıkmasını zevkle karşılıyoruz. Piye- sin ana milini teşkil eden hanımlar terzihanesini doktora kiraya vuren Süreyya Namık (Reşid Baran) baş- 4 başına bir tiptir. Doktorun sev- diği kadının (Perihan Yanal) ko- cası Şakir Mes'ut (Yaşar Üzs-y) vak'anın şüphe uyandıracak şekil leri karşısında olduğu halde bunu nlayan ması aramızda yaşayan no vurdum duymaz kocaların bir mi- sali değil midir? Otoriter bir ka- yın ana (Şaziye Moral) bu havai | adın tepesine asılmış ağır bi Damokles kılıcıdır. Biraz bönce ko casını beğenmiyerek kendini zevk âlemine atan eski nazenin (Neziho Becerikli) serlerinde daima yer Rânü Feydo'nun - tutan açık - meşrep kadınların en güzel tipidir. Bundan sonraki roller ikinci de- receded . zaman ©o tâbirleri uydurma — kelir lerle söylemez. E- ier İhsat Siret pi |ları ingal etmiş, halkı aylarca eğe|vesin gülün tarafına ” dayanarak .D Ktldlmi Ya çok eğlandim | lendirailylir. KandlAR Di Aüktan, Bdi göslerme — Böğendiniz ni? Bu rakbeli tomip eden yükarida (de lakudı arasıada Mbbi iscilAblar Ş MÜd d Tei GD Kİ yala. tabnelane. 20 AD (a ada l anlacın. yanlı iRâDN Ülraülreekiri yicflere doğru akıttığı kahkaha men |hattâ alaylı olmasında bir bols yok Bu covabım üzerine değerli mu- baları değildir; Feydo beşerin ru -|tur. Halbu ki, İhsan Siret hak hikbica. Euren Heşldı ” mahlarümi | Wünü darin sürekle anlaniylir. O'sü'lan' daktordur. Muzatahtn. sular babasının hiddot anlarını hâtırin - lence fırtınaları içinde bu ruhu tah- | mayacağı tâbirleri - dosdoğru söy- tâb. bin tavırla " büyübek başini 0 10 edara Ber türlü mflarını görte- Jemekten onu Bip Elz-pey Tammele: mezdi. Bu hatânın müelliften zi - yade mütercimde olduğunu zanne- diyorum. Çünkü Feydo böyle şey- ler yapar. Fakat — kelimeyi yanlış şekle koymak süretile gülünç tara- fini aramaz. Meselâ «m hume valdesi> adlı eserde dört san' balosuna giden bir na baloyu anlatırken (Anfitrit) in girişinde (Karısını biraz istihfafla süzerek) Jihtimal sen (Anfitrit) in, ne oldu. ğunu bilmezsin, der; kadın da — Öyle ya... Ben ne bilirim ki?, Hiç bilmez olur muyüm? Anfitrit barsak hastalığıdır. Bunu kim bil- — Ne? — Öyle ya, — (Puflayarak) barsak hastalı- ği im ayol... Anfitrit deniz âl hesidiz. — (Hayretle)... Ya?!. Olabilir. Demek karıştırdım. Anteritle ka - rıştırdım. İnsan hâli Burada Feydo zevce yanlış bir kelime söylememiştir. (Han Tersihanesi) ndeki sanı duraklatacak kadar mühimdir. Artistlere gelince İhsan Siret rolünde Vasfi Rıza pek güzel oynadı. Yani Vasfi Rıza olarak güzel oynadı. Zira olduğu üzere bu aktörümüz asla şahsiyetini yenememiş, her ne oy - da daima Vasfi Riza olarak kalmıştır. Bu itibarla Hanımlar Ter zihanesinde bir İhsan Siret ismini Taramağı lüzumsuz görüyorum. Vas İfi Rıza doktor İhsan Siret olmamış. doktor İhsan Siret Vasfi Riza ol- | Reşid Baran, Süreyya -Namık'ı pek mükemmel surette oynadı. Ya- şar Özsoy kusursuzdu. Şerife Bacı- yı oynayan Kadri Ögelman kompo- | zisyon rollerde muvaffak olan gündengüne büyük terakkiler kay. deden bir san'atkârımızdır. — Yal - niz burada temsil eylediği #iyahi İkadın, bizim eski evlerin mama bacısı değildir. Mâkyaj ve tuvale- ti itibarile Garp evlerindeki kulak- |larsida kocaman halkalar, başında. | ki | serpuş ile Malgaş yahut Sene - Ona Türk evlerinde yetişen siyahilerin husu- galli bir zenci kadındır. siyeti anlatılmak gerektir. Bu da metör an sen'in vazifesi cümlesin | üendiz. 'e Moral, Perihan Yanal, Ne- Hanımlar Terzihanesi — (Tailleur İzihe Becerikli, rollerini — kusursuz Bour Dames) dir. Esere - Manmud | oynadı Yesarinin ruhuna bir a vku-| Perihan Çakıl, her defasında ile- makla beraber - ndapte le anu İriye doğru bir adım atıyor. San' - yaffak olmuş nazarile bat | idat hevesle berâber yürür Eser te değil, adaptedi İse san'atkâra muvaffakiyet “tehe ni her türkü tadilât ve ilâveye mü-|sum eder. Bu genç artisi ttir. Bi 'nca bira rakki günden güne farkediliyor nn etme | (Hanımlar Terzihanesi) ne mu - M bir doktor şu veşa — bu İ vaffal bir eser diyebiliriz Çeviren: Kâzım Sevinç Altınçağ' 1 Eylülde Almanlar Po'onyaya hava hücumu yapmışlardı Hakikaten Ruslar bir hafta son- ra hücum etmişti. Bu Hitlerin ilha- mı idi. Bundan sonra bataryularda- ki toplar hakkında bir sual sordu. General buna, muayyen bir mktarı verdi. Hitler «Hayır, dedi, sizde hun dan fazla top vardır işaret eden bir ceva itiraz etti Ben falan ve filan zamanlarda şu mıktar gön: miştim. Selâhiyetli subaylara soru nuz> Hakikaten bu subaylara tele- | fon edildi. Topların mıktarı Hitle- rin söylediği gibi çıktı. | Bunlar bir memleketi ziyaret e- hüktm den rlarla, teftişe çıkan kullandıkları esi gibi İseylerde üstaddı. Açık bir otomobilde geçit resmi! Hitler delicesine cesurdu. Rommelin üzerinde fevkalâde in hususiyeti de — onun Rommel buna bü; 4 federdi. cesaretiydi. | girmek üzerelerken, Rommel yine çağırdı ve «benim yerimde olsaydı. nız ne yapardınız? albay.> dedi Rommel bu sünle şu ceval di «Bon sizin yerinizde — olsaydım, Açık bir arabaya bi hiç bir küvveti olmaksızın, sokaklar ara - sından, doğru Hradschine gider - İdim> Çeklerin içinde bulundukları muhafız bir | k bir kıymet at- işgalinden 5 ruhi hâlet karşısında, Hitlerin ba- yatından şahsen mek'ul olan, — pek az kimse böyle bir tavsiyede bulu- nabilirdi. Bu ayni zamanda, Hitler vaziyetinde bulunan pek az ada tutacağı bir nasil Fakat Hitler bunu yapmıştı, Sinemalar, 6- nu Rommelin tarif ettiği vaziyette açık otomobil seyyahatindo göster- mişlerdi. Dünya harbi başlarken Rommelin fikrl neydi?. Rommelin fotoğrafçılığa ü. Viyananın cenup bar tısındaki dağlarda — Rommel — harp günlerini — geçirmişti. — Rominı ek ğraflar, yalnız mükemn- mel olmakla kalmıyor, o ayni 5i manda bunlarda seçme ve kon zisyon kudreti do gö Rommel birçok Almanlarla bera- ber, Munich w eriyordu şmasından ve Prag nra bile, Hitler «harp ten de sışrılmanın bir çaresini bu- 13 Mart 1939 da Almanlar Praga lacaktır> diyordu 1989 senesi 23 Ağustosunda( ku - İni harp ilânından bir hafta evvel) manda ediyordu, Hitler o gün onu | bile, Rommel pek yakında harbe gideceğini aklına bile getirmiyordu 0, Hitlerin hayatından yine mes'ul bu- lunmakla beraber, © vakit yeni Tuğgoneral olmuş, Führerin Genel. kurmayına tâyin edilmişti. Harbin başlayacağı günlerde, bir anlaşınanın imza edilmesi, Rom - meli, yni günlerde imzalanan Alman « Rus ittifakı kadar sür - İprin karşısında bulunduramazdı. | Bu ittifak harbi kaçınılmaz bir 1 eylülde Almanlar myaya hava hücumu ardı. Liyod Corc'un Polonya hakkında bir fikri getirmi yapmış - L d Georg 1919 senesi hakkında, ralarında şu sözleri söyl lonya murahhaslarının, 2 mil yon Almanı, başka ırktan bir mille- tin hâkimiyeti altına koymamızı is- temesi, yakım yahut üzak bir zn - manda, Avrupa doğusunda yeni bir Alman idaresi Rommel Rommel üzerine Polonya istilâ Dantziği Istiyordu. | hakkında vicdan azabı doğru değildir. yeniden Almanyanın silâhlan - masını o lüzumlu buluyordu. Cünkü İkendilerini silâhlanmış görmedikçe, Almanyaya galip gelenlerin, esaslara dayanarak konuşmağac larına inanıyordu. Bundan başka Rommel, Polonya koridorunun ortadan kalkmasını va Yüklemek eninde, sonunda Dantziğ'in Alman- buluyordu. |Bunlar mümkün olursa barış yolile aksi takdirde harp Rommel karısına da Dantziğde rastlamıştı! alınmalıydı Rommelin bu fikirlerinde, karımı- |yiat verdirmekten ziyade, onun ar- | şunl 'min ailesinin bata Prusyalı olması; Gizli olsun açık ol- İ | | Eğer benden meydana çı Alacağı ödülün iki —mislini ona kendim vereceğim Vaziyet sarpa sarmıştı. D liormanlı onları kandıramıya- cağını anlayınca çaresiz kal. kıp gitti. Arkadaşlarına vaz yeti, gerek İkizler köylü Ah metle, gerekse tüccarla konuş malarını nakletti Bu o kadar beklenmedik bir geydi ki hepsi şaşırmış, kalmış lardı. Ne yapacaklarını yapmaları lâzım geldiğini bir türlü kararlaştıramıyorlardı Şaka değil, İkizler köylü gü reşe çıkmıyordu. Ve o güre çıkmadıktan sonra kendisi çir hazırlanan plânın d tabii olarak ediyordu. Deliormanlı — Karamustafa | pek -ses çıkarmıyordu. ama, Rusçuklu Bekir deli, divane oldu. O. İkizler köylü Ahme- din bu hareket hattını, kendi ginden korkması şeklinde tef sir etti. Doğruca hakem he tinin yanına gitti. Bu sırada î ortada cereyan eden son bü - pek uya düşmesi icap ük orta güreşi de sona ermi5 Ve cazgir meydana çıkarak: — Baş altı pehlivanları, ka- zan dibine! diye baş altı peh livanlarını ortaya çağırmıştı | Esasen soyünmüş olan baş ai | t pehlivanları kazan dibine | doğru yürüdüler. Rusçuk'u | Bekir pehlivan bu sırada ha- |, kem heyetinden ne yapıp ya- pıp Anadolulu pehlivanı güre şe mecbur etmelerini istiyor. du. Bu vaziyet karşısında pek tabil olarak hakem heyeti e- linde bir şey olmadığını söy- ledi. Ve Rusçuklu Bekire doğ rudan doğruya Ahmet pehliva na müracaat etmesi tavsiyesin de bulundu. Rusçuklu Bekir de bunun â- zerine ortaya doğru yürülü. Doğrudan doğruya İkizler köy lü Ahmede müracaat etmeyi doğru bulmuyordu. Ondan red cevabı alacağına emindi. Hal buki vaziyeti halka bildirmek suretiyle pekâlâ halkı tahrik edebilir ve bu suretle genç Bursalıyı güreşe mecbur ede- | bilirdi. Rusçuklu Bekir halka doğ- ru yürüyünce, halk onun biT şeyler söyliyeceğini anlamış- tı. Herkes susarak beklemeğe | koyuldu. Rusçuklu Bekir kalın sesile şu sözleri söyledi: korkuyorsa kıp söylesin Ben buraya İkizler köy- lü Ahmet pehlivanla tutuşmak üzere geldim. Dünkü güreşi- miz yarıda kalmıştı. Bu güre Si bu gün ayırmamız Jâzım. Halbuki İkizler köyül Ahmet meydana çıkmıyor den korküyors; kıp söylesin. türlü ya- kasını bırakmam onun! İkizler köylünün soyunma- masından dolayı esasen Üzül- müş olan halk, bu sözler üze- rine hemen coştu. Halka heye canlı güreş lâzım. Bir ağızdan bağırmağa koyuldular: — Ahmet pehlivan, meyda- na çık! İkizler köylüden güreş is tiyoruz. — Rusçuklu doğru söylü - yor. — Yaşa Bekir pehlivan! — Haydi İkizler — köylü! Korkmayorsan çık meydana! Vakıâ bir kaç hakikat sever de zavallı Anadolulu peyliva- na bir gün evvel yapılan oyun dan bahsederck Ahmet pehli- vanın soyunmamakta haklı ol duğunu söyledi ama, bu sözle re aldıran olmadı. Dediğimiz gibi, halk güzel ve heyecanlı güreş istiyordu, Binaenaleyh İkizler köylü Ahmet pehlivan soyünup ortaya çıkmalı idi Rusçuklu Bekir sözlerinin k tarafından yi karşılan- dığını görünce bu sefer tüce carla Ahmedin bulunduğu ya re doğru beş on adım attı ve doğrudan doğruya Ahmet peh livana seslendi — Erkeksen ortaya çık, ya mertçe güreş, yahut da pes et çekil! Bir Türke: <Erkeksen gu- nu yap!» demek kadar onu tahrik edecek bir söz var mıdır? Hele İkizler köylü Ah met gibi bir babayiğit. bu söz lere lâkayıt kalabilir mi idi? Birdenbire her şeyi unut- tu. Daha evvel vermiş olduk- ları kararı bir yana bıraktı: — Bekle, şimdi geliyorum Bekir pehlivan diye bağırdı Bu söz halkı fevkalâde mem nun bıraktı. İşte çok şükür hepsinin dört gözle bekledikle ri heyecanlı güreş başlıyabi- lecekti. Simdi halk Ahmet peli livanı alkışlıyor, vermiş oldu ğu karardan dolayı sevincini belli ediyordu (Devamı Var) Eğer ben- meydana lnevlel Denizyolları ilânlarıı İstanbulda, Tophane - Salıpazarı sahasında gemi yanaşma yeri ve a: bat 9 50 tarihine uzatıldığı evvelci nbarları inşa ve tesis işleri için teklif verme müddetinin 28 şu. € muhtelif gazetelerle Jân edilmiş. ti, Bu kerre teklif verme müddetinin tekrar 28 şubat 1950 tarihin- den 22 Mart 1950 tarihine rastlayan Çarşamba günü saat (on beşe) kadar uzatılmış olduğu i'gililere ! İLAN Eminönü As' niden ilân olunur, (1866) Şubesinden: Şubemizde kayıtlı harp malülü Sb,, Er ve Şehit Yetimlerine 949 yılı tütün ikramiyesi aşağıda yı önü As, şubesi binasında komisy A — Malül subay ve erler: 2 adet fotoğraf B — Şehit yetimleri: İkrami, toğraf, 25 kuruşluk damga pulu, ramiye cüzdanı, azılı günlerde Veznecilerdeki Emin. 'on muvacehesinde verilecektir, Resmi senet, muayene rapörü, ik- ve pul. ve nüfus cüzdanlarile ikişer fos MALUL SUBAYLAR W € — Belirli günlerde gelmeyenler tevzlat sonuna kalır, 20 Şubat 950 Pazartesi 21 Şubat 950 Salı 23 Şubat 950 Perşembe MALUL 27 Şubat Yöğ Pazartasi 28 Şubat 950 Salı 2 Maft 950 Perşembe ERLER ŞEHİT YETİMLERİ | 6 Mart 95 | 7 Mart 950 Salı W 9 Mart Y50 Perşemhe (732 — 2043) karısına Dantziğde rastlaması, ilk lefa kendisinin harp akademisin - den Dantziğde çıkmış bulunması t sir etmiş olabilir. Fakat bu husus- ta, bir çok Almanlar da kendisile ayni fikirdeydi Rommel Hitlerin karargâhından, dört hafta içinde Polonyayı ye akan yıldirim. harbini, kuş baki; seyretmişti. Bu yıkılış, Polonya © lusunun esas kısmı, temerküz min takalarına daha yetişmeden olmu; Müstakbel Mareşal, 80 Eylülde zaptedilmiş olan Varşovaya 5 Ekim le yetişmiştir. Daha önce - diği harp sahnelerini de görmüştü. Bir gün sonra Berline döndü. O, yakından gördüğü bu harpten, ve- ni yeni dersler öğrendi. Rommelin Polonyada öğrendiği dersler O, buradaki insafsız harpte hava |ve kara kuvvetlerinin birbiri hele uçak- gibi destekleyebildiğini, hemen yer hizasında hare - li bo yapmasının ne kadar kat'i neticeler verdiğini gi Bu ikinci haki kati, İngilir Krafhk hava kuvveti öğrenmemek Bundan başka, düşmana fazla za ket ederek şiddı bardımanlar israr etmişti kalarında ka gaşalıklar hasıl etme nin kuvvei maneviyeyi daha ziya - de bozduğunu anlamıştı. Mukave- met mantakalarını, geriden gelecek piyade kuvvetlerinin boş zamanla- rında temi; birakıp, ge- man hattı içi- çerek derinliğine dü: ne girmenin Bu usul, atbik ettiği usulün makir miş kuvvetlere tatbikinden başka biri Rommel kitle halindeki tankların | kiymetini öğreniyor. Rommel tankların, parça —parça şuraya buraya dağılmasıpın duğil, kitle halinde kdllanılımasının, kar'i neticeler verebildiğini müşahede e- İdiyor ve kendi mizaonda bulunan İbir ada İlerin bir kumanda bütünlüğü teşkil ettiğini anlıyordu. O bu suretle Af için makineleşmiş kuvvet İzika harbino - hazırlanınış bulunu- Bu harpler Hitlerin şahsi cesare da Rommel her harpte dalma İleri atı. hiyor; karşısını korkutüyordu! Bu hususta Frau Rommel bana, . söylemişti (Devamı Var) büyütmüştü.

Bu sayıdan diğer sayfalar: