okunç Bir Düğün ecesi Karanlık fırtınali — gecede, Barbara, Bil ve ben otomobil- den indikten sonra güç belâ tonun ön kapısına varabildik. Rüzgâr kudurmuş bir hayvan gi bi uluyor ve göklere uzanan mu azzam ağaçlara vahşilerin dans larına benzeyen hareketler yap tırıyordu. Bil kapının bronz tok mağını olakca kuvvetiyle vurur ken: <— — Anlamıyorum» — dedi. «Amcan ilk önce izdivacımıza mâni olmak için elinden geleni yaptı, şimdi de bizi bu kaTanlık gecede korkunç şatosuna çağı Tarak evlendirmek istiyor.» Barbara içini çekti: «— Hayatım kaç defa söyle- dim, amcacığım fikrini değiş- tirdi, aşkımızın kuvvetini görün ce kalbi yumuşadı.>» «— Doğrusunu istersen ben © adamın bir kalbi olduğuna pek inanmıyorum.» Ben de için için bu eksantrik | adamı merak ediyordum. Çünkü hakkında işittiğim şeyler onun biraz kaçık olduğuna delâlet e- diyordu. Cenubi Afrikada sirk | ler ve hayvanat bahçeleri için bir çok vahşi hayvan yakalıya rak servet sahibi olmuş. bu me yânda vatanına dönerken bir de elmas madeni bulmuştu. Şim- yatta iki merakı | diki halde h: yardı. Biri yeğeni Barbara, di| ğeri sevgili ayıları İnsan Bar- y bara gibi bir kızı haklı olarak gevebilirdi, fakat o vahşi ları sevmesine akıl sır erdire- miyordu. — » Şatonun arka taraflarında kor kunç bir ses yükseldi. Fırtına | nın uğultusuna karışan bu 82/ dâ yüz köpeğin birden uluma- sını andırıyordu. Bil irkilerek: «— Çocuklar bu ayı sesi> de | di. «İnşallah zincirinden boşan Mnam'lıtır.. Barbara koskuyla | nişanlısına sokuldu, çünkü bir | kaç sene evvel bu kahrolası hay yanlardan biri kafesinden kur tularak zavallının babasını par çlamıştı. Bu hâdise adamcağı zın servetini kaybederek karde- şinin yanına oturmaya geldik- ten sonra olmuştu. Ne Bil ne de ben bir türlü Barbaranın tek- rar buraya gelip evlenmek iste işine akıl erdiremiyorduk. Fa kat o nesillerden beri cambaz bir ailenin ferdi olmak hasebiy le başka türlü düşünüyordu. Nitekim annesinin, gözünün ö- nünde yüksek telden düşerek ildüğü gün, o, numaralarına de yam etmişti. Bil halâ kapının tokmağını yuruyordu. Neden sonra muaz- zam kapı gıcırdadı ve aralığın dan takelet yüzlü bir baş görün . Barbara: Piyt, sevgili Piyt» diye bağırdı. Ondan ekseriya babasına sa- dakatle hizmet etmiş olan bu an methini işitirdik. İçeri girdiğimizde Piyt hâlâ gözlerini açmış şaşkın şaşkın bize, da ha doğrusu Barbaraya bakıy du, ve o kadar kuvvetle yutku nuyordu ki kırmızı papiyon kra yatı aşağı yukarı gidip geldik çe biz kahkahalarımızı — güc zaptediyorduk, Neden sonra ken dine geldi ve nutku açıldı. — Sizi görmeyeli çok oldu Mis Barbara, bu geçen 3 sene, ŞA . w üzar ı | Muharririnin rahatsızlığı do. “ayısile bugün rında adlı tefrikamızı m: lesef koyamadık. Sayın oku- yucularımızdan özür dileriz. Efeler. Diya. İşey, parmaklarında nefis aki: —— ÇEVİREN! —— [—SEMRA ARSLANLI [ güzelliğinizden hiç bir şey kay bettirmemi: Genç kız. tebessüm etti: «— Teşekkür ederim sevgili Piyt, çok naziksin. Bak sana ni şanlım Bil Brent'i takdim ede yim. Bu da en yakın arkadaşı mız Ted Maloy, venubi Pasifik te beraber harbetmişler.» El sıkıştık. paltolarımızı aldı, , etrafına güpheli nazarlar atfet | tikten sonra, ikimizi Barbara- dan biraz uzağa çekerek: «— Dikkat edin! Mis Barba- ra büyük tehlike içinde> d tar etti. Bil merakla sordu: «— Ne demek istiyorsun?> «— Ayılar!.. - Aman ayıları unutmayın. Babasının nasıl öl- düğünü biliyorsunuz, zavallı ha | amadan İmmım da o Akıbete uği Hburadan gidiniz » Yanı başımızda dâvüdi ses yükseldi> «— Hoş geldiniz düğün ala - yi Zavallı Piyt mister Marlin Tompsonu karşısında heyüila gi bi görünce rengi sarardı. Simdi mister Tompsonun ayılara düş künlüğünün sebebini anlıyor - bir |dum. Çünkü kendisi de uzun bo | yu, muazzam gövdesi, kurşuni Saçları, çukura kaçmış gözleri. çatık siyah kaşlariyle hakika- fen bir ayıya benziyordu. Onu bence ayıdan ayıran yegâne lerle yanan pırlanta yüzükler - di. Piyt yanımızdan sessizce sı- vıştı. Marlin amca Barbarayı bağrına basarken: <— Zavallı Piyt» diyord Kongoda başına güneş geçti den beri akli muvazenesini k betti. Tımarhaneye göndermek lâzım ama aileye buncz sece sadakatle hizmet ettiği için kı yamıyorum, çünküü çok zaman normal, sade bazen sapıtıveri- yor ona da hatır için katlan - Mak lâzım.> Barbarayı yukarıdan aşağıya süzdü: <— Sevgili yavrum, bunca sene sonra seni görmek beni 'ne sevindirdi. Tasavvur edemez sin. Haydi bakayım, :Smdi D na nişanlını tamıt, izdivacınıza mâni olmağa çalıştığım kendisine târziyeye borçluyı Fakat Barbara sen de beni af federsin değil mi yavrum, su dârı dünyada senden başka kiin | sem olmadığı için bu hususta titiz davranmağa mecburdum.> diyerek güldü. Bu iri adam y niz ağzı ile sırıtıyordu. Göz- leri aslâ zalim ifadesini kaybet miyordu. Bil Marlin amcanın kocaman elini sıkarken: | «— Piyt deliden ziyade kor-, kan bir insana benziyordu> de- di. <— Evet, bu korkudan do -| Zan bir kompleks ben de anlı- yorum. Ayılarımdan ödü kopu yor. Barbara her halde sizlere merakımdan bahsetmiştir. sirk ler için ayılar terbiye ediyorum, hemen hepsi zararsız. — Fakat Şikago hayvanat bahçesinin gönderdiği bir ayı var ki va l k. de aksi gibi hayvanın kafesinin önünle oturur ve saatlerce onu seyre- der.» | Lâfa karıştım: «— Peki bu kadar korkuyor sa ne diye hep oralarda dolağı yor?> «— Bu zannıma göre psikolo jik bir hâdisedir. Kaçık insan- | ti. lar ekseriyâ korktukları şeyler tarafından cezbolmnurlar. Tıp kı bir kuşun yılan / tarafından ipnotize edilmesi gibi. Ne is> şimdi bunları birakalım. İçer- de davetliler sabırsızlıkla — sizl bekliyorlar.» Bizi fevkalâde güzel tefriş e- dilmiş büyük bir salona aldı Oda, tavan da dahil olmak üze re bütün ceviz kaplama idi. Du | yvarlar yağlı boya hayvan tab- lolarıyla süslenmişti. Marlin amca sirkteki çığırt- kanlar gibi on on iki davetliye haddinden fazla çok gelen bir sesle: © Bayanlar.. , Baylar! İşte bu gece şerefine toplanmış olduğumuz yıldızlar» diye gür ledi. Sonra davi*lilerle tanış- tık. Herkese içki ikram ettik ten ve herkes bizle meseil ol- maya başladıktan sonra Marlin amca yapılacak bir İki işi da ha olduğunu söyliyerek odayı terketti. Yirmi dakika müddetle biz orada oyalandık, aklım fikrim hep Piyt'in ihtar makamında bize söylediği sözlerde idi. Bil de ayni şeyi düsünmüş olmalıy di ki beni bir 'anara cekerelt: «— Gel ihtiyar uşağı bulup ne demek iİstediğini anhıyalım» dedi. Benden müsbet cevap a- lınca #*Biliyor musun Ted, bir şey daha midemi bulandırıyor. Nikâhımızı kıyacak hâkim ve ya râhip nerede? Gelecekse gel sin yoksa bu yüksek — yakalı gömlek beni boğacak.» Gülerek: «Üzülme> dedim. «Her halde Marlin amca da ©-| nu beklemek için dışarı cıkmış tır. Tam o sırada ev sahibimiz içeri girerek itizar ifade eden | nazarlarla Bil ve Barbaraya bak | «— Maalesef kötü haberlerle geldim> diyerek ellerini uğuş- turdu. «Rahip hastalanmış bu gece gelemiyecekmiş. Fakat va rın iyileşeceğini tahmin ediyor.| Maamafih iyi oldu, misafirleri | mizi rahat ettirecek odalarımız | hazır. Böylelikle siz yavruları- mı da daha uzün müddet göre | bilmek saadetine mazhâr olaca- | ğim.> .| Bil sordu: | «— Bu akşam başka bir râ- hip bulamaz mıyız?> | «— Vallâhi, çalıştım, fakat telefon işlemiyor. Rüzgâr telle Ti koparmış olacak. Yakınlar- | da başka bir telefon yok kı istifade edelim.> Bil şüpheyle: <Telefon bozuk sa, rahibin gelemiyeceğini na- sıl öğrendiniz? dedi. «— Oğlu otomobille — gelip Piyt'e söylemiş. Ben de o halde «yarın gelsin» diye haber gön- derdim, Bil'in yüzü kırıı «— Yarın yine bir aksilik çı- kar ve nikâhımız tehir edilir, hayır olmaz bu gece ne yapıp Pıp evlenmeliyiz.» «— Aman sevgili oğlum, hüs nü niyetimden şüphe mi ediyor sun? Eğer aşkınıza mâni olmnk teseydim, sizleri evlenmek i- çin buraya çağırır mıydım?> Bil ters ter: <— Artık orasını lir> diye cevap verdi. «— Evet ama yavrum, izdi vacarızan| burada yapılmasını çok arzu ettim, inanmazsanız ge Tin bakın.> Bil ile bakıştık, Barbarayı da alarak Marlin amcanın arkasın dan geniş ve uzun koridorları katetmeye başladık. Amca hir odanın kapısını ve elektriğini açarak «— Görüyor musunuz çocuk lar> diye seslendi. Allah bi- (Devamı Var) Müellifi: Muazzez Tahsin BERKAND Benim — yerimde olan h hangi bir insan bu vaziyet- teki hemcinsine yardıma ko- şardı. Ben de öyle yaptım. Fa kat siz, buhranlar içinde göz- lerinizi açınca karşınızdaki a- damı bir doktor sandınız. Bu da çok normaldi. Kendini hus- ta bilen herkes böyle bir zan- na kapılır. Sizin sükünetiniz namına bu yanlışlığı tashih et memeğe karar verdik. — Verdik derken başka kinı den bahsediyorsunuz? — n. — d! — Evet. Siz bana edoktor bey» dediniz. Biz de sizin bu kanaatinizi değiştirmek isteme dik. Çünkü böyle olmasa siz büsbütün rahatsız olacaktınız. Hattâ o günkü ruh halinizlı belki de karşınızdaki yeni ev sahibine düşman kesilecekti - niz. Böyle sinir buhranlarının nasıl bir yol takip edeceğini evvelceden anlamak güçtür. Bundan başka, ben o gece size yerimi vermiştim. Benim hakiki hüviyetimi — öğrenince vaziyetiniz güçleşecek, bir ta kım merasimlere başvurmak İ- cap edecekti. O zaman da esa sen üşümüş ve yorgun olduğu nuz için siz daha fazla hasta- lanacak ve üzülecektiniz. Binaenaleyh biz, hiç bir su- Ççumuz, daha goğrusu teşebbü sümüz olmadan sizin kendi i- cat ettiğiniz bir vaziyetten si- zin lehinize istifade etmekten başka bir şey yapmadık. İşte hâdise budur ve görü- yorsunuz ki, çok sadedir ve sizi aldatmak bahis mevzuu bi- le değildir. — Demek Ali sizin kim ol- duğunuzu biliyordu. — Şüiiphesiz; fakat bunu size sölememeğe, sizi üzmemeğe ka rar vermiştik. İkimiz de birbi- Timize verdiğimiz sözü tuttuk. — Halbuki ben, ertesi gün ona Doktorun ismini sorduğum zaman bunu bilmediğini söyle mişti, No: 48 — Hakkı var. Ortada bir doktor yoktu ki, ona bir isim verebilsin. — Ya?... demek böyle, Gülseren sustu. Tirenin İstas yona girişini seyre — koyuldu. Necip onunla ayni kumparti - manda bulunduğunu kimgenin görmesini istemiyordu. Bunu hazırladığı plâna uygun bulma dığı için hemen yerinden kalk. tı, hürmetle genç kızı selâm . ladı. — Allahısmarladık Gülseren hanım. Bu verdiğim izahatı kâ fi göreceğinizi ve bana karşı, öldürdüğümü iddia ettiğiniz muhayyel dostlarınıza olduğu kadar değilse de biraz olsun dostluk göstereceğinizi Ümit e- derim. Genç kız ona elini uzattı, fa kat cevap vermedi. Necip is- rar etti: — Düşününüz, Bana hak ve recek ve bunu bana söyleye - cek kadar açık kalbli olduğu - nuza eminim, Yeni açılacak Sağlık müesseseleri eaf Bunlar tesbit edilerek listesi ilgililere 1950 yılı içinde memleketin bir çok yerinde yeniden vere dispanseri, 'm, — prevan- toryum ve hastahaneleri açıla- caktır. Verilen malümata göre, Sam sun, Ordu ve Kayseri illerinde verem pavyonu; Antalya, Ço- rum, Zonguldak, Kayseri, Gir sun, Malatya, Bolu, — Erzurüm. Mardin, Ankara nümune hasta- hanesinde birer pavyon; Anka rada Kızılcahamamda 100 ya- taklı bir prevantoryum; Kayse ride 50 yataklı, Yedikulede 300 yataklı, İspartada 50 — yataklı hastahaneler açılacaktır. Geçen yıl içinde Edirnede 30 Konyada 30, Antalyada 20, Si- vasta 50, Bursada 20 yataklı pavyonlar inşa edilmiş ve bun- lar faaliyete geçmiştir. Ayrıca Eskişehir ve Trabzonda al'mı- şar yataklı hastahaneler açı! mıştir. Karaşiden - getirilecek 8 bin ton buğday Karaşiden 8 bin ton buğdayın memleketimize nakli için Dı yollarından bir gemi kiralam istemistir. Denizyolları İdaresi bu buğdayı Çoruh şilebi ile ta: şıtacaktır. Bugün Ayazağaya elektrik veril: cek Bu gün saat 18 de Ayazı köyüne törerle elektrik veril: cektir. Törende Vilâyet ve Be lediye mensupları hazır buluna caklardır. Mazbataları edilecek Srmeni ve Rum cemaatlerine nit seçilen mütevellilerin maz bataları, yakında Vilâyetçe tas dik edilecektir. Kanuna — göre mütevelliler, mazbataları vilâ- yetçe tasdik edilmeden işe baş hıyamamaktadırlar. Eroin müptelâsı evinde tasdik mütevelliler ölü bulundu Şehremininde Mecidiye ma:- hallesinde bir evde oturan Ali Mustafa adında birisi evinde ölü bulunmuştur. Alinin eroin müptelâsı olduğu ve, bu yüz- den öldüğü anlaşılmıştır. Edirne şilebi tahkikatı Manş denizinde batan E; ne gilebi hâdisesini tahkik et- mekte olan heyet dün Denizyol larında toplanarak raporunu ha zurlamağa başlamıştır. Heyet, dün yeniden Edirne mürettebu tından bir kısmının ve gemi kâ | tibinin ifadelerini almıştır. Karagöz temsili Pazar günü saat 15.30 da Üsküdar Halkevinde Eflâtun Cem Güney tarafından mas2l mevzuu üzerinde bir konuşmu yapılacak ve muhtelif masallar dan bazı parçalar nakledilecek- tir. Bilâhare İrfan Açıkgöz «Karagözün Kütahya safasını temsil edecektir. Erleri soyanlar Kemal adında bir sabıkalı subay elbisesi giyerek arkadaş- ları Ahmet ve Nihat ile Hay- darpaşa garında Anadoludan trenle gelen ve Trakyaya gide cek olan acemi eratı hamama sokmak bahanesile dolandırıp paralarını almaktan sanık ola rak yakalanmışlar ve asliye ceza mahkemesine verilmişler- dir. Sanıklar isnatları reddet- mekte, - benzetildiklerini iddia etmektedirler. Bu son sözleri söylerken boş yere onun gözlerini aramıştı.. Gülseren ondan çok uzaklarda idi ve yüzünde mağrur bir ifa da vardı. Gülserenin bu uzak ve mağ- rur halleri devam etti; Necip gitgide sinirlenmeğe baş lamıştı. Onu bir kaç kere ken- di evinde, bir iki defa da tiren de gördüğü halde genç kız, xa- yıtsız bir aelâmdan başka en küçük bir yakınlık gösterme mişti. Bu hal karşısında Necip onun hakkında şöyle düşlün - meğe bile kendinde hak buldı — Nazik bir kız - değilmiş meğer. Halbu ki, yazılarında ince, hassas ve sevimli bir tip hisaini vermekte idi. Bilaki fazla mağrur ve güzel olduğu kadar da sevimsiz, Onun, ilk günü kulak misafi ri olduğu muhaverelerine rağ- îu:n. ylldîııılı d:ık'iıkı' :gnxı;ıı luk peyda etmediğini 'or ve buna da şaşıyordu. Halbu ki, © gün birbirlerile pek iyi an laşmış gibiydiler. Bu dostluğa Idandan çok Gülseren ehem- miyet vermiİş görünüyordu. Bu son mes'eleyi Vildana sormak İstediği halde — garip bir çekingenlik buna mani ol- du. Onunla ayrıca alâkadar gö rünmesine, hele başkalarında böyle bir zan uyandırmağa, se bep yoktu, İkinci büyük v harp “içinde ve g”” YAZAN memleketlerinin | Prot.Dr. Sulhi Dönmezer rı dahili sosyal | meselelerin başında (sosyal em | masraflarını üzerine almış bu | niyet) problemleri gelmiştir lunmaktadır. Bu maksatla bii | Harp içinde İngilterede bu ba- | tün İngiliz vatandaşlarına b:r İkımdan vücude getirilen Beve- | dol.torun listesine kayıt olun. İrige plânı dünyanın dikkatini 'mak hakkı verilmiş ve kanunun üzerine çekmiştir. İsveç sosyal mer'iyete girdiği tarihi takir emniyet meselelerini daha y:l- eder ilk yıl içinde 45 milyon kü larca evvel ele almış ve plânın sür halk muayyen doktorl: ilk vücude getirildiği ıllarda Vi telerine yazılmıslardır. ki b sebebiyet — verdiği ağır vergi <riktar umumi nüfusun yüzde yükü dolayısiyle şiddetli itiraz- 95 ini teşkil eylemektedir. Dok lara rağmen zaman ilerleyin torlar bu suretle listelerine ya ihtiyarlık sigol 1 şeklinde bü |zılmış olan şahig başına dev- yük nüfus kütlelerinin istifade- 'Vetten yılda 2,5 dolar almakta memnuniyetsizlik İer yerini kuvvetli bir tatmin hissine bırakmıştır. Fransa, Bü yük harpten sonra daha ziyade istihsalini arttırmak ve bu yöl- la sosyal emniyet — gayelerin: tahakkuk ettirmek şıkkını ter- cih ve ihtiyar eylemiş gibi gö zükmektedir. Dünya insanlarının sosyal em niyet bakımından istek ve ar- zuları o kadar şedit olmuştur ki Birleşmiş Milletler dahi vü cude getirdiği (insan hakları evrensel beyannamesinde) yal emniyet mevzuuna taallük eden bir çok cihetleri an hak larının hududu içine almış ve ifade eylemiştir. Mezkür beyan namenin 25 inci maddesinde ay nen şöyle denilmektedir <1 — Her şahsın gerek ken- disi gerekse ailesi için, ecek giyim, mesken, tıbbi bakım, ge rekli sosyal hizmetler dahil ol- mak Üzere sağlığını ve refahını temin edecek uygun bir hayat seviyesine ve işsizlik, hastalık, si başlayın Si dışında mahrum bırakacak diğer hallerde güvenliğe hakkı vardır. 2 — Analık ve çocukluk özel Vihtimam ve yardım görmek hak İkını haizdir. Bütün çocuklar, ev sunlar, ayni sosyal korunmadan faydalanırlar.> Tıbbi bakımdan insanların güvenliğe olan hakları bilhassa İngilterede çok şayanı dikkat bir kanunun mer'iyete konu!- masına ve tatbikata geçirilmesi ne sebebiyet vermiş bulunmak- |tadır. 5 haziran 1948 tarihinde mer'iyete konulmuş olan (Mil li Sıhhat Kanunu) diyebiliriz ki dünya üzerinde bu mevzuda yn- İpilmiş olan tecrübelerin en et. raflı ve cesaretlisini teşkil ey lemektedir. Bu mevzuda Ame kanın Pensylvania Üniversite- si rektörü Harold E. Stassen tarafından yazılmış bulunan bir makaleyi esas tutmak sure tile okuyucularımıza bir fikir vermek istiyoruz. Mezkür kanunun tesis eyledi ği İngiliz hrogramına nazaran İngiliz devleti bütün Britanya (adaları halkı için doktor, hasta Yün sanayicileri Ankaraya gidiyor Alâkalılâar ile serbest ithal rejimi ve muamele vergisi mev zuunda görüşmeler yapmak ü- zere yün sanayicilerinden mü rekkep bir heyet Pazar akşamı Ankaraya gidecektir. Martta mükelleflerin tâbi olacağı hususlar Yılbaşı Marta önümüzdeki aytaşından it'ba- ren vergi mükellefleri runsat lezkeresi alacak bu devrev2 ta bi olmayıp ta karne Üzerinden vergi ödeyecek Mükellefler ve seyyar csnaf karne almağa mecbur kalacaktır. alıntığından Mevsim oldukça ilerlemişti. Akşamları yapacak bir iş ol - madığı için Necip, iki aya ya- kın bir zamandanber Orhan ve arkadaşlarının - meclisinin devamlı bir müdavimi olmuş tu. Hemen her gece bir y toplanmakta idiler. Mecdi bey lerin evi de, bu arada, onun i- çin sık sık gidilen bir ahbap e- vi hâline gelmişti. Umran ha- nımla Betul onun peşini bırak mıyorlar, ilk görüştükleri gün zihinlerine yerleştirdikleri pro eye dört elle sarılmış görünü *Yorlardı. Necip bunu anlıyor, hakikat te bu vaziyetten sıkılıyordu a ma, sele kapılmış bir saman çö pü gibi kendisini akıntıya bi- rakmıştı. Pendik sosyetesine — girdiği ilk akşam kendince tasarladı- plân hemen hemen fiyasko İle neticelenmişti. O, ancak Gülserene yaklaşmak maksa- dile onun evine gitmeğe ve an mesile kardeşinin gizli fikirle- rini anlamıyor görünmeğe ka Tar vermişti. Şimdi bunun im kânsızlığını anlıyordu. Çünkü genç kız, başka — toplantılara gelmediği gibi kendi evinde de Necibe ne bir dostluk, ne de bir alâka gösteriyor, ona an - cak nezaketin icap ettirdiği ka dar yaklaşıyordu. Salonlarda parlamağa alış - gos | Hukukçu gözile Hekimliğin Devletleştirilmesi dızlar. Liste açarak hasta ka eden doktorların yektnu 39 olmuştur. Ayni esaslar dsçiler-hakkında da tatbik e- dlmistir. Hastahanelerde hiz met eden bütün cerrahlar ve mütehassıslar kendilerine milfa can* eden herkese doğrudan doğ ruya hiç bir ürret tahmil ey- lemeksizin bakmağa mecbur tu tulmeslardır; bunların iktıza etbrdiği masrafların da devlet tarafından tediyesi kabul olur. muştur. Bu muazzam programın bik in devlete tahmil ettiği hit çe yükü yılda bir milyon do- lardan hazla olmaktadır. Bu raiktar umumi bütçenin yüzd> 10 unu bulmüştür. - Tabil ola- rak keyfiyet vergi yükünü şok aittırmış ve diğer sosyal hiz- metler - karşılığı " bakımından bütcenin kapatılması zarureti detayısile İngiliz halkının ver yükü İngiltere milli geliri- yüzde 40 nı aşmıştır. g Görülüyor ki programıa e- sakatlık, dulluk, ihtiyarlık- ve- | sası hemen hemen hekimlik mes geçim imkânlarından irade- leğinin devletleştirilmesini ifa de letieş Laza ektedir. Hekimliğin dev Ve ceşitli fikirlerin serdini mu cip olmuş mevzulardan biridir. lilik içinde veya dışında doğ- Bu münakaşalar dolayısile İn- gilterede tatbik edilen bu yeni |tecrübe ve pratik sahaya girmek ve müs bet olarak hüküm vermek için faydalı olacaktır. Gerçi arzet tiğimiz İngiliz plâmı hakkı hüküm vermek bakımından lü dir. Bununla beraber daha şim- diden bazı neticeler teressilm eylemeğe başlamış bulunmakta dir. Umumi olarak diy İplân cesaret verici neticeler hu bikattaki bozukluk be tedbir tir. İstanbula yapılan akını az olması ve kışın uzun sürme- güçleşen bir cok vatandaş bulmak ümidile İstanhı etmektedirler. Bilhassa deniz bölgelerinden gelenler ç tur. İş ve İşçi Bulma Kurumun yapılan müracaatlar son gür- lerde artmıştır. ık rtesi günü limanımıza nik'a gem'si ile gelecek seyyahlara kolaylık gösterilme si hususunu tesbit için bu gi vilâyette bir toplantı yapıla tır Seyyahlara - kol Pa: mış olan muharrir için bu, bi raz da bir izzeti nefis işi İdi Halbu ki, o, Gülserene ehem- miyet verdiğini isbat etmiş, hiç mecbur olmadığı halde ona, kı şın geçen hâdisenin mahiyeti- ni izah etmişti, O araların daki anlaşamazlığı kaldırması lâzımgelen bu izahatı kâfi gö recek yerde, bilâkis daha uzuk ve yabancı bir tavır takınma ği tercih etmekte idi. Buna mukabil, Betulün gö- zü ondan başkasını görmüyor- du sanki... Kumarda, eğlence- de, dansta hep onun yanında ve onunla beraberdi. Ona ken dini beğendirmek için aklına gelen her türlü hileye başvuru yor, kadınlığının bütün sihrini kullanmaktan çekinmiyordu. O kadar ki, Necip elini uzatsâ ©- nu kolları arasında bulacağına emindi, Hattâ elini uzatmadı- B için şen dulun titizlendiğini, hırçınlaştığını da anlıyordu. Bir iki defa onun imalı ve kinayeli sözlerini işitmezlikten geldi, bir çok kere de, en bek- lemediği bir anda elini onun a- vuçları arasında buldu. Betul son kozunu oynama ğa karar vermiş görünüyordu Necip bunu kat'iyyen istemi yor, ondan hoşlanmıyordu ama yine de her gece onunla bera- ber bulunmaktan geri kalmı - yordu. (Devamı var) t-|tekaddüm eden yıla lmesi meselesi fikir ve iyat sahasında uzun müd detten beri üzerinde durulmuz stemin ne gibi ne ticeler verdiğini araştırmak işi nazariyat sahasından çıkartıp mlu zaman henüz geçmiş de biliriz ki İsule getirebilmiş değildir. Bu- nun seheplerinden bazıları tat- almaktaki noksanlıklardan hu sule gelmis bulunmakla berahor de sosyal emniyeti sağlayan bir diğer bazıları doğrudan doğru |va sistemden iştikak eylemiş. Anadoluda bu sene mahsullr si dolayısile geçim durumları iş| da fark yoktur. Günde 80-100 la akın | bin yolcu taşınmakta, Yaz ayla Kara- | Sistemin or - 'N taya — koyduğu şayanı arzu ol - mıyan neticeleri şu süretle hü - lâsa edebiliriz: Bir kere plânın verdiği im kânlar halk tarafından çok | istimal edilmiştir. En ufak bi sıkıntısı olan veya olduğunu zannedenler daktorların muaye nehanelerini — aşındırmışlardır. |Doktorlar merakilerin elinde o İkadar çok vakit kaybetmişler- dir ki hakikaten hekime ihtiya cı olanlara ayrılabilen vakit çok azalmış ve bunlar lüzumlu olduğu derece ve miktarda tıb bi ihtimam görememişlerdir. Doktorlar kıymetli zamanlarını formül doldurmak gibi bir ta- kım idari ve kırtasi muame'e leri yapmak mecburiyeti ile har camışlardır. Bunun neticesinde kalite itibarile düşük olan tıb bi hizmetler, ödenen vergi do layısile çok pahalı olarak sa- tın alınmıştır. İşin şayanı dik kat olan tarafı mezkür sıhhat programının tatbik — olunduğu devre zarfında ölüm nisbetinin aksine olarak İngilterede yü' selmesi olmuştur. Gerçekten ar zettiğimiz programın tatbikine nazaran programın tatbikinden sonra İn giltere'de 72.125 adetten fazla ölüm kaydedilmiştir. İngiliz sıhhat plânının en yı kıcı olan tesirinin koruyucu he kimlik sahasında husule geldi- ği ilâve edilmektedir. Gerçe ten İngiliz Milli Sıhhat Kanuı nu dolayısile hastalıkların ön lemesi hususunda alınan ted- birler geri kalmış hattâ tama- mile terkedilmiştir. Kanuntın verdiği imkânlar dolayısile lü- zumsuz yere doktorların mua- yenehanelerini ve hastaneleri dolduran şahıslar hem mali im ları tüketmişler ve hem de faydasız enerji sarfına sebebi- yet vermişlerdir. Times gazete si bu mevzuda neşrettiği bir makalede İngilterenin veremin letlerden geri kaldığını yazmakz tadı! Hülâsa edecek olursak mez- kür sıhhat plânı dolayısile İn giliz halkı doktorlara doğrudan doğruya bir şey ödememiştir, fakat mezkür kanunun sebebi yet verdiği ağır vergi sebebile oldukça şiddetli mali bir sıkın tı içine girmiştir. Ve maalesef umumi menfaatler netice “tsba rile arzu olunan şekilde tatmmin de olunamamıştır. Öyle gözükü yor ki Hipocrat'ın mesleği ser besti içinde hem daha fazla in miyet bütünile serbesti rejim!e rinden daha fazla fayda gör - mektedir. Hem serbestiyi temin ve hem sistem bulmak için gayret gös |termek zarureti karşısında bu lunulduğu muhakkaktır. Şehir hatlarında taşınan yolcular Şehir hatlarında çalışan 31 mi ile tuşınan yolcu miktari- le geçen seneki nakliyat arasın rında pazar günleri 250 - 300 |ve kış aylarında aynı günlerde ise 60 bin taşınmaktadır. Sanayi Bankası Pazartesi günü Ankarada M. Bankası mümessilleri ve Millet ler arası İmar Kalkınma Ban- kasından Daimont ve Jhonson un iştirakile yeni — kurulac Sanayi Bankası için bir toplan pılacaktır. Müzakerelere ak üzere İstanbul Sanayi inden bir heyet bu gün- izde Ankaraya gidecektir. r Ş KISA HABERI ERJ * Yakın Şark — memleketlerine verem personeli yetiştirmek — üzere açılması kararlaştırılan verem dis- nseri için genekli röntgen ve p boratuvar cihazı gelmiştir. * Süleymaniyedeki, » rılması için Eski Eserleri Korum |Encümenince, vilâyet nezdinde te- şebbüse geçilmiştir. * Başka bir vazifeye tayin edi- len Yunan Konsolosu Melâs, dün lakşam meleketine hareket etmiş - tis | * Kadıköy Bahariye ilkokulun- da iaşe edilen 60 öğrenciye bir va- tandaş giyecek dağıtmıştır. * Ankara Tarih ve Coğrafya Fa- kültesi talebelerinden ve — Ermeni Katolik cemaatı adına birer heyet aliyi siyaret etmiştir. | 4 Yeni işçi hastahanesinin Ata. ,türk Bulvarında yapılmasına ka- rar verilmi & İstanbul 3 üncü Ticaret Mah. kemesi arasında Nedim Seylan 'Tekel Genel müdürlüğü hukuk mü- yavirliğine tayin edilmiştir. * Yalovalıların müracaatı üzeri- ve bu hattâ Rümelihisarı gemisi na ait dökmec önlenmesi mevzuunda diğer mil | kişaf edebilmekte ve hem de ce " Işık kadar hızlı!... akine kuvvetinin yürüttü- ü ik araba, 1825 de Stefenson'un yaptığı loko- /motiftir; arkasına vagonlar bağlan mak suretile tren moydana İcatçının idare ettiği bu tren saat- İte ancak üç kilometre gidiyordu; önde giden bir süvari trenin geldi- Bini boru çalarak yahut bayrak sal Hıyarak haber veriyordu;. yolcular ara sıra inerler, yürürler, sonra ken dilerinden geride kalan trene tek- rar binerlerdi. 1870 de altmış kilometre hız ya- İpan bir tren hârika sayılıyordu; 1900 da yüz kilometre giden tren- ler yapılmıştı; 6 zamana kadar bu derecede bir hızın insanı boğacağı sanılıyordu. Halbuki bugün yüz elli kilometre giden trenler var. İlk uçağın hızı da fazla değildi; havada hiz dört yüz kilometreyi bulunca bir çokları bunun son oldu unu sandılar. Fakat fen durmadı, İhep ilerledi, taşıt vasıtaları gittik- çe hızlardı. Dört yüz kilometre ya. pan yarış otomobilleri, yedi yüz ki- lometre giden uçaklar hayretle kar- İşilanıyordu. — Bu başarı karşısında İparmaklarını ısıranlar: Vay canın: Diyenler az — değildi. Medeniyot İdünyası şalr Tevfik Fikretin: <Uğraş,didin, —düşün, ara, bul, koş atıl bağır ı Durmak zamanı geçti, çalışmak zamanıdır!> Mısrâlarına uyarak -durmadan ça dıştız bazen mükaddes bazen de Uğursuz ve korkunç bir mahiyet a- Ca hızlarla koştu yarım asırda altmış kilometreyi binikiyüz yaptı yüz yet |miş beş sene önce insan kadar bile hiz. sağlıyamıyan bugün sayı bulunuyor. Daha beş on sene evvel, uçakla. n hiç bir zaman saatte bin kilomet İre hızla uçamıyacakları Iddla olu- İnuyordu; bu kadar hızla giden bir uçak, hangi madenden yapılırsa ya pilsin, havaya — sürtünme — tesirlle kor halindeki ocağa atılan demir gi bi kizıllaşır; İçindekileri kavurur- muşt Her zehirin bir panzehirl vardır ; ilim ve fen her mahzuru ortadan ;kaldırmanın çaresini buluyor. Sa. atte bin iki yüz kilemetre yapan İngiliz tepkili uçağını gördük; ha- vada gök gürültüsünü andıran ses ler çıkarıyor ve — görünmesile kay- bolması bir oluyordu. İkinci dünya savaşında Almanların o kadar ö- vündükleri Messerşmitler, İngiliz. lerin pek güvendikleri Spitfayerler şimdi birer çocuk oyuncağıdı | «Şu kadardan fazla hiz elde edi lemez> diye tesbit olunan rakani. lar hep aşıldı; demek kİ onlar ya- nıldılar. Ses kadar hızlı uçmak ga- 'e İdi; bu gayeye Uulaşıldı. Uçak in- şaat mühendisleri tabiatteki bütün hızları geçtiler, yalnız Işıktan ge- (ridirler; çünkü ışık / saniyede üç Yüz bin kilometre gider. Aynştayn İdiyor kiz — Aşık hizinda hacim sifira İner ve kütle sonsuza çıkar. Kadircan KAFLI İzmir — İbrahim Özen: Türkler Milâdi sekizinci —asırda Müslüman oldular; ilk defa o za man hacca gitmişlerdir. Surre, pa- ra kesesi demektir. İmparatorluk 'devrinde her sene Kâbeye ve Medi- İnede Peygamberimizin kabrine gön- derilen para, eşya ve saireye denir. Bu emanetleri Surre Emini gütürü- dü. K. K. —e0 İngiltereden ithalât Ticaret ve Ekonomi Bakan- lığı İngiltereden ithalât yap- mak isteyen tacirlere oto tikleri için 5000 sterlin, Akü- mülâtör ve pil için 500 sterlin, kauçuk için 1000 sterlin tahsis etmiştir. Arkeoloji raporu Arkeoloji müzeleri ihtisas komisyonu hazırladığı rapori Amerika ve Avrupadaki ilim Müesseselerine — gönderecektir. Raporda Silâhtarağadaki hey- kel kırıntılarının Romalılara ait âbidevi bir çeşme olduğu bildirilmektedi. Dâva açan mahküm oldu Polis tarafından döğüldüğü- nü iddin ederek bir dâva açan Edvard Goncagül ile dâvalılar Emniyet İkinci Şube emniyet Amiri Alişan, komiser Şükrü ve memurlardan Osman ve Feh minin birinci asliye cezadaki muhakemeleri sona ermiştir. Mahkeme, emniyetçilerin be- raatine, Edvard Gonca; elini masaya vurmak suretiyle hakaret âmiz tavır takınmasın dan dolayı bir hafta hapsine karar bermiştir. On iki yıl yatacak Bir müddet evvel Kasımpaşa da İskele meydanında Mehmet a dında birisini vurmak İsterken Suzan adında genç bir kızı bi çaklıyarak öldürmekten — sanık Bahriyeli Orhan 2 inci ağır ce zada 12 yıl hapse mahktim edil miştir. * Milli iğitim Müdürü Bilivri ve Colâliye Murat Ür . lerindeki ilkokulları teftiş etmi * Herekeden bildirildiğine İTavşancılda Arnavat - Hüsevin dında birinde G0 paket usrar bulâv tahsix edi . * Kars şilebi Amerikadan yük- lemiş olduğu 3400 ton un ve 500 İton buğday hamulesiyle dün lima- 'mımiza gelmişlir. muştur, dan ihtirasın güdümü altında çılgın— ; !