HAMDİ VAROĞLU Zevrak'ı derün M #ttim. Bana şu covabı verdi : «Tenkidiniz haksız. Genç nesli, kusurları vardıı rücldlı belki bazı şeylerde Fakat unutmayın ki bu kusurlar bizden ÜNkÜ bizi, sİz yetiştirdiniz. Bizlm nosil, sizin noslin eseridir.» Üksek tahsli talebesinden bir gençle, bir memloket mesolesi üzerin- de konuşuyorduk. Bir yanlışını düzelttim ; bir parça da - tenkit hatalıdır. — Bolkl ziyade size Genç haklı İdi. Sustum. Ben, bilmediği bir şayi ona öğretmeğe yol- tenirken, o bana yaman bir ders vermiş oldu. * Dün gece, İstanbul radyosunun feorübe yayınını dinliyordum. okunacak şarkı n İsimlerini 8: il: «Yine zevrak'ı derünum. 'nin topesine bir külâh geçirdi ve €Z farken, meşhur bir şarkının » Yalnız, zevrak — kelimesindek! derün>, evrük'ı perişan ahengino bürünerek, kulağımda «zovrak'ı derün> diye kondu. Spikerin genç olduğunu tahmin ediyorum. Neslimin Ihmall sababiy- de birçok şeylerin cahlil kalan İçin, bu genç splkerin de, zevrak kelimı mçten, vaktiyle dersimi almış - olduğum lnin okunuş tarzını bilmeme- aini ayıplamıyorum. Memleketl emanot edeceğimiz. neslo şimdilik kuş- dlli öğretiyoruz, başka şoyle uğraşmağa vaktimiz yok. türünün, Türk edebiyatının, Türk dilinin asırlarca zaman mıhrakiı Lâkin, Türk kül- teş- kll eden İstanbuldan dünyaya hitap eden bir Türk çocuğu, dedelorinin Ve babalarının konuştuğu dili, yâni ana dilini Iğri büğrü konuşunca, bu 'en hafif tâbiriyle ayıp oluyor. Ayıp oluyor, fakat genç splkerler için di Teket için ayıp oluyor! i, bizler için, bütün mom- Açık konuşalım, dil İşi, bir. kavuk sallama İşi olarak - başlamıştır ; AANâ da öyle devam miş, bundan pek bir şey çıkmaz. Amma yarınkl neslo bir ktedir. Bir zevrak kellmesi yanlış telâffuz edil- zevrak — veya zevrakçe doğli, koskoca bir memleket sefinesi emanet etmek Üzere olduğu Müzü unutmiyalım. Büyük, çok büyük bir mosuliyet yükleniyoruz!. Yazan: Buber Neumânı Bir gün işten sonra beni ansızın yukarıya çağırdılar. Tefrika No: — 88 — — Gel buraya Margerita, de- di. Seninle biraz da Boristen bahsedelim. O, benim eski bir dostumdu.. Acaba kocamı nereye gö- türdüler? Mihailoviç, sualimi işitmemiş gibi bir müddet dalgın dalgın beni süzdü. Sonra birdenbire sil kinerek bana sordu: — Sen Almanyanın hangi şeh rindensin? — Postdam'dan, Aleksi Mi- hailoviç! — Ne dedin? Postdam mı? Evet. çok iyi hatırlıyorum... San Susi sarayı, büyük çeşme- sile Postdam!.. — Demek ki Almanyayı bili- yorsun öyle mi? — Biliyorum ya! Ama beni bu perişan kıyafetimle- gören - ler, sözüme inanmazlar.. Halbu ki vaktile talebeyken, Alman - yadan geçerek Pârise gitmiş, buradan da Akdeniz yolile tek- rar Rusyaya dönmüştüm. —Ah evet, o ne tatlı günlerdi! Mihailoviç, alnında biriken si nekleri elile koğduktan sonra bana, hayafından acıklı bir saf ha anlatmağa koyuldu: Baba - sından bir çiftlik tevarüs etmiş. Bunu işleterek huzur içinde ya- sıyormuş. Fakat Kollektif çift çiler sendikası onu rahat bırak- mamış. Bunun üzerine isyan et- Mmiş.. Zavallı ihtiyar öfkesini zap- tetmeğe çalışarak ilâve etti: — Köylülere, daha insanca muamele edilmesini talep etti- ğim içindir ki beni tevkif edip hapsettiler. . Mihailoviç'le tanıştıktan tanı bir hafta sonra idi. Dışarıda lapa lapa kar yağıyordu. Saat ikiye geldiği halde biz henüz gorbalarımızı içememiştik. Kağ- 'nu arabaları, yolda kalmışlardı. Hepimiz kuru tahtaların üstü- ne uzanmış, içli şarkılar söy- liyen Tamarayı dinliyorduk. İçimizden biri, zaman zaman kapıya gidip yolu gözetliyor, ufukta arabaya benzer bir şey görmeyince, tekrar gelip yazı- mıza seriliyordu. Sonra hepi- miz birden, Rus çocukları için bestelenen gu hazin şarkıyı mı rıldanıyorduk: Eğer bir gün ölürsem, * Bakın duymasın annem - Beni, geceye gömün!.. Disiplin bölgesine yeni gelen mahküm kadınlardan birind2a, Karağanda kesiminde küçük Rus çocuklarına mahsus birçok kamplar bulunduğunu öğrea- miştik. Rusların, harice en mü- | kemmel terbiye yuvaları diye göstermeğe — çalıştıkları bu kampta da mutlak bir sefalet hüküm sürüyormuş.. Ben bu mMevzua dair, «Hayat yolu» ad. h bir film gördüğümü bile ha- tırlıyorum. Meğer hakikatte bu yol, binlerce Rus çocuğunu, fahşit kampl- -aa ulaştıran b: yolmuş!.. Burma kampına veda... 1939 yılının aralık ayınday- dı. Bir gün işten sonra beni xn sızın yukarıya çağırdılar. J1i yari bir nöbetçi karşıma dikı Tip sordu: —Yazıhanede çalışmak ister misin? Hayretimi gizlemeğe çalışar Tak cevap verdim. — Evet amma, benim disıp- lin bölgesinden kurtulmama ira kân var mı? — Yazıhanede, nezaret altın- da bulundurulacak ve merkez” de değil, elbise deposunda ça- lıştırılacaksın. Yarın sabah, ae men işe başlıyacaksın!.. Ertesi gün erkenden, beni *- hp geniş bir salona götürdül Burada, benden başka beş ka- dın daha vardı. Bunlar arasın da, vaktile kul”” >mizin şefliği 'ni yapmış olan Madam Tasso da bulunuyordu. .Nöbetçi yanı- mızdan uzaklşınca Madam Tas 80 yanıma sokulup: — Bu da ne demek Gretuç- ka? dedi. Yoksa ceza evinde senin bir tanıdığın mı var? Sonra bana bir dilim ekmek- le biraz geker verdi. - Aradan birkaç dakika germemişti. ki, birdenbire kapı açıldı ve içeri- ye tesadüfen Greta Sontag gir di. Beni karşısında — görünce, korku ve endişe ile irkildi. Ma- dam Tasso, onun kulağına eğ'- lip birşeyler fısıldadı. Bunun üzerine Greta Sontag derhel salondan çıktı. Yarım saat son ra, elinde katiloğu olduğu hal- de, tekrar yanımıza geldi. Şim- di artık gözlerimizle anlaşıyor duk. Ben boş katiloğumu, sı- ranın altına koydum. Nöbetçi bize arkasını dönünce, Greta, yemek dolu katiloğunu usulce 'yere koyup benimkini alıp git- g (Devamı var) maliyet hesabı Çalışma Bakanlığı üfettişleri ile Belediye mürakıpları fırınları teftişten geçirecek — | Unlu madde imalcileri cemiyeti, Belediyoyo müracaat ederek fırıncı lar hakkında şikâyette bulunmuş. lardı! Müracaata göre işçilerin sekizer saat çalışmaları teap ederken 16 şar saat çalıştırılmakta ve tek yev Miye verilmektedir. İşçi yevmiye - derinden başka işlenen f | ai d | çin işçilere taksim edilmek Üzere fırın sahibi tarafından 270 kuruş | verilmesi icap etmektedir. - Bu da | verilmemektedir. .,Halbuki ekmeğin maliyet unsurları arasında bunlar, ktadır. .Ceml; yer almış bulunm tin müracaatı Üzerine Çalışma Ba kanlığı Müfettişleri lle — Belediye Müurakıplarından bir komisyan ku rılmuştur. Komisyon, fırınları tef tişten geçirerek Belediye Zabıtası talimatnamesi hükümlerinin tatbik edilip edilmediğini Inceleyecektir. | Diğer tarattan — firin işçilerinin meslekt bilgilerini arttırmak ve be lediye zabitası talimatnamesindeki ilgili hususları öğretmek üÜzere a- çılmış olan kursa, işçilerin devamı ni mecbur kılacak hükümlerin be. lediye zabıtası talimatnamesine ek lenmest için yapılan müracaat Be. lediye Reisliğince uygun görülmüş tür, | Eytam Bankası üç aylıkları Bayramdan evv'l veriyor Emlâk ve Eytamm Bankası, emek 1 ve dulların bayram. münasebeti. İne zor dürümda kalmamaları için n tedbirleri alarak 26 Ey- oylık maaşları” vermeğe karar vermiştir, Banka maaşları, 1 Ekimde ta- mamen ödemiş olacaktır. Emlâk Bankasının bu hayırlı — teşebbüsü | emekii ve dullar arasında — büyük bir memnuniyet uyandırmıştır. Sergi münasebetile tatbik edilecek tenzilâtlı târıfe | Devlet Demiryollarının İstanbul Sergisine hariçten gelecek ziyaret çilerle sergide teşhir edilecek eş- yalar hakkında tatbik edeceği ten Zilâth tarifeye 25 Eylülden itiba - ren başlanacaktır, Yatılı okullar mutemedi büküm giydı İstanbul Milif Eğitim Müdüeltiğü yatılı okullar memur ve mutemedi iken bir çok kimselerin paraları . m irtikâp eden Mesut Hoşcan, Z sene 1l ay hapse mahküm edil - miştir. Muamele vergisi kanunu kom'syonu Müamele — vergisini ta'oikt — bir gekle sokmak Üzere İstaabul Dof terdarının başkanlığı altında ça - Jışmalarda bulunan — her-t, hend kat'I neticeye varamamıştır. Çalışmaldrda daha ziyade bir ta kım muafiyetlerin tahdidine doğru gidilmektedir. Tadil edilecek ka - mına ait lâyıhanın 1950 yılı başın- da Meclisten çıkarılmasına ve ye - ni gelir vergisi ile tatbikine geçil- mesine gayret edilmektedir, Paşabahçe işçi dispanşeri İşçi Sigortaları Kurulu tarafı dan Paşabahçede tesis edilen böl - ge dispanserinin açılışı yarın saat 17 de yapılacaktır. “Istanbul, gitti İstanbul gemisi dün saat 16 da 220 yölcu ve 40 ton yükle Doğu Gü ney Akdeniz hati seferine çılcmış öz Tolmalir eranipla” Eindhdarim Ankara elçici Divan Chaman Sali, Beyast elçimiz Celâi Osman Aba ! oğla, Misır Başbakakının Remşi. Sasi Hümüt Mühiz ve Msah pra fesör Mehmet Funt - bulunmakta dd YENİ — SA SABAH yolog Gözi Akademi p milletlerinin çoğunda kül- G tür hayatının ayar mi olan <Akademiler> vardır. — Ban- lar ilim ve edebiyatın türlü dalla- yında an ve şanlarının sirvesine yül selen kimselerden #seçilirler ve milli kültürün sağ duyusunu, ölçüsünü tem #il ederler. Bir milletin akademisi Olması, ilim ve edebiyat — yolandaki çalışmalarının klâsikleşmeye başladı- 1 gösterir. >m zamanlarda bizde de akade mi kurma arzusunu Heri sürenler gö- rülüyor. Arsu çok güzel, fakat na- Bil, no şekildef Böyle bir kuruluş 4 kendiliğinden olur, yahut devlot tarafından seçilir. Akademinin en ta- bit kuruluşu. kendiliğinden olanıdır Yüksek himmet sahibi bir kaç kişi bir aray r, büyük bir dil veya | lim Tügati yapmaya kalkarlar. Her- esin parmağını isirtacak - işler yae | daştıkları için yarıda — kalacağından | korkarlar. O zaman bu bayrağır ta- | nada devam ödecek hayırlı halef- | ler ararlar. - Aralarına katılacak kim Evlâtlık bir kız y e B Su çekerken gücü yetiş- meyen zavallı kızcağız kuyuya düştü İ D ge DÖNDÜR Kanlapsılı mediğinden kovayı çıkarmak — için İtfajye tahlisiyesi gelinceye kı l RE n çocuğun cesedini çıkarmıştır. Hâ.- | dise tahkik edilmektedir. Kuru üzüm piyasası bıraz canlandı İngilizlerin peşin para vermek suretile kuru Üzüm mübayaa etme leri İzmir üzüm piyasasını canlan. 'dırmış ve flatlarda müstahsil Jehi ne yükselme olmuştur., Kazlıçeşmeliler ilkokul istiyorlar Kazlıçeşmede — oturanlar adına bir heyet, Milit Eğitim Müdürlüğü ne müracaat ederek, Kazlıçeğme - de bir ilkokul açılmasını İstemiş - lerdir. Milli Eğitim Müdürlüğü bina bu. lur büulmaz Kazlıçeşmelilerin — bu' isteğlal yerine getirecektir, ihraç edilen mallar nereye gidiyor ? Bazı maddelerin ihracında bir takım kombinezonlar çevrilmek- tedir. Meselâ: İtalyaya satıldığı tevsik edilmek şartiyle Bakan- lıktan veya ihracatçı birliklerin: den alınan lisans, 0 memleket için kullanılmamakta ve mal başka memleketlere gönderilmek tedir. Haber alındığına göre, Ticaret ve Ekonomi Bakanlığı teşkilâtına gönderdiği tamimde, altı aydanberi dış memleketlere yapılmış olan ihracatın gözden geçirilmesini (ihraç edilmiş olan malların lisansı alınmış memle- kete gidip gitmediğinin tetkik edilmesini ve ayni zamanda v malın o memlekette istihlâk edi- lip edilmediğinin ihracatçı tara- fından tevsik edilmiş olup olma- dığının — öğrenilmesini, şimdiye kadar tevsik edilmemiş satışlar varsa derhal tevsik edilmesini, tevsik edemiyen tacirler bulunu: arğe le : j Yağlırı Ai aA Te kullanmıyacak- olur Y Ha eei Prof. Hilmi Ziya ÜLKEN |.. bt GanüÜ Li B aeldi aa —© da bir çok şeyler kazanabiliriz. neleri kendileri seçerler. " Bu surotlemadığı, birinde sağduyuya uygun o-| , Pil bu dürümdaykon bir dil aka- başlıyan — seçme usulü zamanla kal-|lanın ötekinde ayları goldiği, birinin demisinden değil ,ancak ilim ve ede- deleşir. Eğer başarılan İş gok ge- İdeğiştirmek istomediğini — ötekinin| ©St akaden . bahaetak. da; refli görülmeğe başlamışaa, herkos| yadırgadığı görülmüyor muf Yalnız |P* doğra olur. Bunu devletten bok Gay ee İşle' can 'etar. Hat İlarlaa msaslesinln B” tün gn İlemekle kendillüinden doğmasını di bir gün gelir bu seçilme kültür a-İyüsü var. Osmanlıcaya, sadeleşme- | '©mek arasında büyük bir fark yok- damları arasında büyük bir yarışma, |ye, yapma torime, uydurma terimo, | '©: Çünkü eğer bu 'akademiyi — bir belki kıskanma mevzuu olur. Eğer|türlü türlü münalar veriliyor. Kimi | ©© do yaratıvermek İstiyorsak, neti- devlet bu kendiliğinden doğan ak terimlerde prensipçi, kimi eklemeçi, |© her iklsinde de ayrı - olacaktır. Jarı artar ve iş daha ciddileşir. Hiç|çeci, kimi lâtincecidir. Bu Tişık- larihi 've gerefli bir kurulı B bir tabit başlenetca davanmadan ku- |e şaşmamalıdır. Bir miletin ve. DA el lirecek kalaz. meden! sâbrimüa rulan devlet akademileri de ölabilir. ni bir medeniyeto yerleşmesi — kolay B Sr ae Hlüm beşi bti Bunlar da isabetli seçimler olduğuolmas. Bu görüşler daha uzun müd- | A Cek gönüllü ve işinfa ehli üç beş gibi, içlerinde rastgole olanları da|det çarpışacal bir! 'e yeni | ? 1 hemen bir lügat veya ansiklop bulunabilir. Hattâ böyleleri bir ilim | denemeler olacak bir. kaamı | <. Peaaa düşebilirler. Sözün ayağa €paye> si değil, bir novi rütbe hali-İdökülüp bir kısmaı kalacak, | Yü'müs olmasına aldırmadan, hattâ 'nİ alınca önemini kaybeder. — Garplve aml Türk dili tam geklini| t Yolda yapılabilecek takılmalara edebiyatlarında bu nevi akademiler |o zaman kazanmış olacaktır. Dil işin- | Katlanarak işlerine koyulurlar. Eğğer bin yapılanı gakalar, anlatılan Tük. İde sabirmall Eörteren, bu tağışma. / Pikmazlarsa, emin olalım, yirmi yil veler pok iyi bilinmektedir. Bununla İları iyi yürekle karşılamadan hemen | "?E'A bu küçük başlangıç büyük ve beraber onların faydasın — oldukları|alaya ve küfüre başvuranların der- gerçok bir akademi halini alacaktır. eim OKUŞÜ Ak Fi bir(öllz e Aklasl n Kruları ! de| z e ae e U D ALİRA SDEL A e geç ea S LA aö ğ eeet ke düşünenler mutlaka bir ö || Ocdu gemisi e a Bi YSi g Üairlna Tef bizma ilülamiz gemisi BÖ senifiliri. KU LNG A a Ça KorgolA f ADAĞ IÇİN IİÇİ Sin akademi kurması, üyelerini seç. |devsirme olduğunu söyledikleri gra- z mosi akla pok yakın — görünmüyor, | merler ve terimler yerine sistemli ve a © ŞN Ka D YERE ea a dik meml ae At YEĞLEGI YADACIK MAD b G KSD £ (mdüer'nez el SAi n lne debüie . B sada ble(utgete Ye dütammacek vi e| - ordu genii MAz aöterine tahala veya e bile olabilir. Fakat | Sinler. Milletin karşısına heyecanlı | olunmuştur. Gemi — yarın — aat işin oidühiğine uygun . olinan . için|bicivlerle değil, bir yığın araştırmı | 14 te Galata Ruhtimundan hareket bunlar yetmez. Akademinin kendi|lar ve incelemelerle çıksınlar. — Bir| Gderek İzmire uğrayacak İzmlı movzuuna göre bütün milletçe ger- | defa araştırma yolu tutuld u, ü Kİ arrreni ee Ki el eli a v genar eet —a — OD AR D a çe anılmış ve sayılmış insanlar- Di -- İzmmire Çarşamba günü saat 12 zan gelir. Eğer ku- rulan bir ilim akademisi ökr tim ve araştırma yolundaki birinci mmıf ilim adamlarından, bir edebiyat akademisi ise memleketin — birincisi #f şair, nâsir vo ediblerinden iba- übu örnek sayılan şair ve nüsirler: den kurulması beklenir. Bu movzu - larda pek çok şöhret varsa, araların- dan bir kısmını seçmek güçleşir; süb- iektif görüşler, yanlışlıklar, hatır ve gönül işe karışabilir. Belki de b lardan büsbütün kaçımlamaz. — An- Gak akademi üyesi — olacakların ilk şartlarına ait ölçüde yanılmıya im- kân yoktur. Bu ölçü kaybolursa a- kademi, mantıkça, meşru değildir. Bizde, eşiğimize gelmiş, ketdini zorlıyan bu akademi ihtiyacı var mı? Bu cidden sorulacak bir — noktadır. Mahkömlelerde, başvurnlacak son yor <Yargıtay>, hükümet İşlerinde «Da nıştay> olduğu gibi, ilim ve edebiyat tartışmalarında son kapı <Akademi midir? Bu işlerde oldukça eski ge- lenekleri olan Avrupa — milletlerinde bile, burası güphelidir. Akademilerin dirkek çevirdiği sayısız meselede ü miversiteler, fertler, enstitüler, lâbo- ratuvarlar haklı çıkmamış mıdır? Ve lev ki böyle bir ölçüyü ortalama kai do diye benimsemiş olsak — bile, bir kültür Şevresindön başka bir kültür çevresine geçmekte olan milletimizde 20-30 yıl içindeki bızlı değişmelerin, birbirinden no kadar ayır- inde ölçü olamn ötekinde ol- «Büyük Türk Milletine seslenişler,»konferansları Sait Sadi Dünişmentgazloğlu, (Büyük 'Türk milletine seslenişler) | adı-altında vermekte konferanslarının altıncısını (Türk Kültür savaşının ana hatları) ko- nusunda yarın saat 18 de Kadıköy Halkevinde verecektir, Konferansa giriş serbesttir. Kongreye dâvet C.H.P, Fatih merkez DA Ş ” mDRt oeit sümi d Gba at kanrsa” 30 Y7dü d gikil aüf Ti Ce yağlı Biyez Kongremize İstanbulda bulunan sayın Mmilletvekilleri e üyelerimi - bucağına sa, bunlar hakkında takibat ya- pılmasını istemiştir. BÜYÜK AŞK ROMANI Yazan : SERVER BEDİ — Bayır, şimdi anlatmam, büsbütün heyecanlanırsın. Saat on buçuğa kadar lokan- tada kaldılar. On ikiye kadar caddede dolaştılar, bir iki yere girip çıktılar. Nejadı gittikçe düşünce alıyordu. Hayatında ilk defa bir eve, geceleyin, hır sızlara mahsus Hletlerin yardı- mile gizlice girecekti. İçeride bekçi varsa bu teşebbüsün teh- likeleri veya rezalet derecesinde fena âkıbetleri olabilirdi. Gece yarısından biraz sonra, taksi ile, İstinyeye gittiler. Ha- va mehtaplı ve gi Bahçe- nin tahta parmaklıklı kapısı ö- nünde durdular. Zafir eğildi ve cebinden çıkardığı kalın kalemm biçiminde bir elektrik fenerile kilidi muayene etti. İçeriden sürgülüydü. Aralıktan elini sok mak İstedi, muvaffak olamayıa ca doğruldı — İçeride bekçi var, dedi. Ka pı dışarıdan sürgülünemez, Nejat sevindi — Öyleyse döneceğiz, dedi, — Hayır. Gireceğiz. Fakat ben başka birşey yapacağım. iç kapıyı çalacağım, — Ya bekçi açarsa? Savcı muavini «Zafir> ol- duğumu söyleyip içeri -girece- ğim, Yalan değil. Bekçi anla- Maz, beni memur sanır. — Ya beni? — Seni de öyle. Hiçbir mes uliyeti yok. Bekçinin yanlış ar- Tadığını söyleriz. —Tanıdığımız bir evdir. Gündüz. mühim bir gey unutmuş olabiliriz, onu n- ramak için girebiliriz. Haydi, gu duvarın yıkık tara- fından bahçeye atlıyacağız. Zafir bir iki sıçrayışta Nejat tereddüt ediyor- du. Fakat bu saatte, tek başına gehre dönmek te istemediği için No. 105 Tehlikeli anlar başlamıştı. Ku lağının dikkati arttı. Evvelâ içeride bir takım çatırdılar du- yar gibi olmuştu. Fakat bunlar vehimdi. Zafir çıngırağı sık sık ve gittikçe daha kuvvetli çal- dığı halde içeride hiçbir hare- ket eseri yoktu. Zafir çıngırağı bir müddet daha çaldıktan son ra Nejada döndü: — Galiba kimse yok içeride! dedi. — Öyleyse kapıyı kim sür- gülemiş? — Belki aşçı Mustafa vey başka bir adam, kapıyı içeri den sürgüledikten sonra duvar dan atlıyarak sokağa çıkmıştır. — Küçük bir emniyet tedbiri. — Peki, ya içeride bekçi var da kapıyı açmamak için kat'i kendini zorladıktan sonra ka- — emir almışsa? rarını verdi ve 'e atladı. — — Zannetmem. Fakat şimdi İç kapıya vardılar. Pencere- — göreceğiz. lerde ği ve yalının içinde ha» yat eseri yoktu. Zafir çıngıra- Bi çaldı. Nejadın kalbi çarpıyordu. Zafir hemen eğildi, çantası nı yere koydu ve cep fenerini çıkararak maymuncuk destesi. ni aldı. Nejat titiiyordu. — Gel bu işten vazgeçelim, dedi. Zafir hemen meşhur şarkıyı mırıldanmağa başladı: Gel bu sevdadan hemen — vaz geç gönül ve kapıiyı kurculadı. — İyi! dedi, anahtar kilidin üstünde değil, Demek içeride kimse yok. Eğer kol demiri vurulmamışsa, . Biraz daha uğraştı ve kapı açıldı. Zafir girdi. Nejat yine tereddüt ediyo: du. İçinden hayatının en garip ve çılgın akşamlarını - geçirdi- ği bu yalmın karanlık ve ses- siz içi onu Ürpertti Zafir onu kolundan tutarak içeri çekti ve kapıyı kapadı. Elektrik fenerinin ışığını — â- laştırdı. İkl basamağı çıktılar. Duvarda anahtarı arıyan Za- fir tavandaki ışığı yaktı ve Ne- jadın kulağına fısıldadı: — Şimdi her tarafı gayet todik arıyacağız. Ne olur ne olmaz. — Sen elini tabancanın kab- zesinden ayırma. — Zaten caketin cebinde. Mâ. Koridoru geçtiler. Işık zay'f Jadığı için Zafir cep feneriti yaktı. Nejat birdenbire onun kolunu tutup çekmişti; — Duydun mut zin teşrifleri rica olunur, — Ne var? — Ayak se bir çıtırtı. Nejat alçak ve boğuk bir ses le söylüyordu. Zafir soğukkan- Hlıkla cevap verdi - Hayır. Benim kulağım keskindir. Yok bir gey. İki adım daha yürüdüler. Za fir birdenbire durdu ve kulak kabarttı. Nejadın kalbi dışarı- ya fırlıyacak kadar çarpıyor- du. Kısık ve titrek bir sesle: — Dinle, dinle! dedi. İkisi de, iniltiye benzer bir şey duyuyorlardı. Zafir sesin geldiği istikamete doğru yürü- dü. Yazıhane odasının kapımı- na yaklaşfilar ve durdular, Ne jat tir tir titriyerek Zafirin kolunu sımsıkı tutmuştu. Kulak verdiler. Odadan ince, boğuk bir ses geliyordu. Bu, boğazı tıkanmıs, ağzı bağlanmış bir İnsanın - niltisi gibiydi. Bir kadın; — ve muhakkak ki, Selmi: Zafir Nejadın kulağına eğil- di — Bulduk! dedi. Nejat, kâbusa benzer bir kor ku ile karışık, bulanık bir se- vinç duydu. Ayaklarının ucuna basarak oda kapısına geldiler ve kulaklarını kanada dayıya- rak içeriyi dinlediler. İnilti da- iyl duyuluyordu. gibi bir şey olduğu seri| Nejat, bir anda, Zafirin Vil dan bakkında söylediklerinin hık olursa olsun birçok görüşün kar- gı karğıya gelmemesine, birbirini din lememesine, bir kelimeyle <İşi inada bindirmesiner imkân kalmaz. Bana öyle geliyor ki dil işi" “bir yandan, şairler, romlücılar ve stil - ret olması gerekir. Bir âfl âkademi- İcilerin e temis ve sade yazmak için İsiyle her şeyden önce philologie, lin- İverilmiş kararlariyle, iyi niyetleriy- gunstigne ülimlerinden, gramerciler-|le ortaya koyacakları örneklere; bir n Tüzekçilerden. onun ganında Ge İyandan ülimlerin, filosolların terim- lerdeki sistem eksikliğini düzelterek, onları düşünce stiline mal ederek ya- İzacakları eserlere bağlıdır. Di ve İlügat meraklıları, bu çalışmalardan |da faydalanarak, yakarda söylediğim yolda pozitif ve negatif incelömeler yaparlarsa ilerde kurulacak akademi veya akademiler için hazırlıklar ya- pilmiş olur. Bugün, ne yazık ki, bu finceleme ve araştırma yoluna girmedik! Her- kes kondi kulesine çekilmiş birbiri- ne ok atmakla — meşgul. Objektif veriler üzerinde çalışma yoluna giril- miş, Karşı karşıya gelinmiş değildir. Bir iki yıldır felsefo | terimleri için böyle tarama işine girdik. Araların. da mantik tutarlığı, kök bağlılığı a- radık. — Olmuyanları elimizden geldi- ği kadar düzeltmeye çalıştık. D: yarı yolu bulamadık. Her meslekte aynı $ey yapılabilir. Düzeltme gistemleştirmede işbirl yapılırsa yeni adımlar atılabilir. Yapilan şeylerin mutlak olarak ne iyi, ne kötü olduğ İnsan Tanrı gibi yanılmaz değildir. Yalnız şu var ki eskimiş kolimeleri kullanmada inat etmiyecek, alışkan- l yacak, kelimelerin vaftiz e de başvurulan <estetik> ölçüsünü de jmiza mütlak ölçü göziyle bakmı- Giresun 24 saat rötar yaptı Karadeniz sürat postasını yap - |makta olan Giresun gemisinin dün sabah gelmesi icap ederken, motö. Ti yenlden bazı Arızalar yapmış 0) duğundan 24 saat rötarlı olarak, bu sabah İlmanımıza gelmesi bek - Tenmektedir. | Pamuk rekoltesi Pamuk bölgelerinde yapılan son tetkiklerin neticesinde rekoltenin maalesef — tahmin edildiği fazla olmadığı ve bu yüzden fiatla tür, bin bal, mektedir, 'Yeni sene - rekoltesin'n Amerikada da az olduğu öğrenil miştir. ne kadar doğru olduğunu anlı dı. Selmini bu odaya bu sekilde hapsederek inleten bir kadın- dan herşey umulabilirdi. O karşı duyduğu incizabı ve hay- ranlığı tamamile ortadan kul dıramıyan bir hayret ve nefret le ürperdi Kapının topuzunu tutup bir- denbire çeviren Zafir, kanadın açılmadığını görünce seslendi: — Selmin hanım, korkmayı nız, sizi kurtarma; geldik. Mümkünse içeriden anahtarı ç viriniz. İnilti Yaha zi nerek devam etti Hemen çantasından çıkaran Zafir kilidi ve bu işin uzun süreceğini an- layınca, kapıya bütün kuvveti Aletleri le bir omuz vurdu. Kanat ça- tırdamış, fakat açılmamıştı. Ne jada işaret etti: Birlikte, olanca kuvvetleri'e kapıya bir omuz vurdular, Ki Nit söküldü ve kanat ardına ka- dar açıldı. Fakat.. F -anlık odada çı! gn bir kahkaha kopmuştu. Vil: danın kahkahası! Zafir elektrik fenerinin ışığı nı odada süratla dolaştırdı. Di- van boştu. Vildan, yazıhanenin önünde, ayakta duruyordu. Ba gını arkaya atarak delice kahka ha ile gülmeğe devam ediyordu. Nejat dona kaldı (Dovamı Var) kadar rın yükselmeğe başladığı görülm'iş Ege bölgesindeki rekoltenin 100 aşmıyacağı ileri sürül- 'ade kuvvetle- kurcaladı de oradan hareket olunacaktır. Ciddeye en geç 27 Eylül 949 Salı günü muvasalat olunacaktır, Gemi nin bütün mevkileri yataklı — olup yolcuların her türlü — istirahatleri temin edilmiştir. Yemek bedeli, Süveyş Kanalı res mi ve karantina resmi de dahil as gart gidiş geliş navlınu 760 lira - dir. Gemi, bu seferinde götürdüğü yolcuları getirmek tüizere Ciddeden 21 Ekim 949 Cumartesi günü hare ket edecektir. Bu arada evvelce başka vasıtalarla — Hicaza gitmiş vatandaşları İzmir ve İstanbula getirip tekrar Ciddeye dönmek Ü- zere 9 Ekim 1949 da Ciddeden ha- reket edip tekrar 21 Ekim 949 da Ciddede bulunacaktır, Bu aralık seferinde gemide yer bulunacak olursa, bu defa götürü- len yolculardan isteyenler bu ara- hık geferle yurda döneceklerdir. Dün de 130 Hac yo'cusu gitti Buntaş gemisi ile dün, yeniden 130 hacı Ciddeye hareket etmiştir, Dişlerini temizlerken kuyuya düştü Samatayda Hacı Hammza ma - hallesi Sarayönü sokak 45 numarada oturan Emin Sonter, evinin bahçe- sindeki kayunun yanındı mizlerken takma dişlerini düşürmüştür. Emin takma dişlerini almak üzere kuyuya inerken düşmüş ve boğulmak üzereyken çocukları ta rafından ” kurtarılmıştır. Kudret gazetesi tekrar çıkıyor Bir müddet evvel — neşriyatım muvakkaten tatil eden Kudret ga zatesinin yakında tekrar Ankara- da neşriyata başlayacağı — söylen - mektedir, Verilen haberlere göre, başmuharrirliğini — profesör Vasti Raşit Sevig deruhte etmiştir. Eminönü meydanına da merdive- lâzım Eminönü meydanı — yükseltilmiş, mıştır. Sokaktan meydana çıkıl - tenmektedir Genel Müd olunmuştur. İzmirden doğruca Ciddeye 4|İ) olunacaktır. 6 — Yemek bedeli, Sü rantina resmi de dahil ola! lunu 760 liradır. 7 — Gemi bu seferindi mek cektir. Bu arada ev Ciddeye dön edip 21 Ekimde seferinde gemide yer Ciddeye dönebileceklerdir. 8 — Dönüşte vaktindi de varılacak ve aynı gün saat 20| fakat Peynirct sokağı aşağıda kal ması için bir merdiven inşası is- Hicaza gideceklere gemi tahsis edilmiştir Devlet Denizyolları İşletme 5 — Geminin bütün mevkileri di cuların her türlü istirahatleri temin edilmiştii zere Ciddeden 21 Ekim cuma günü hare İ vvelce, başka vasıtalarla Hicaza git- miş vatandaşları İzmir ve İstanbul mek üzere 9 Ekimde lâra karşı idarenin her hangi bir mesul'_ t ğını sayın yolcuların şimdiden bilmeleri rica olunur. 19 EYLÜL 1949 Osk dâv ar Vayld 'N döküzüncü asrın son yılların- da İngilterede büyük bir dâva görülüyordu, — sanık yerinde o dev- rin en meşhur roman ve tiyatro mu- harrirlerinden — Oscar Wilde ÇOskar Vayld) bulunuyordu; ahlâka aykırı bir hayat sürmekle İtham olunüyor- dü. 1866 da Irlandanın Dublin şehrii /de doğan bu İngiliz edibi pek ganç- kan gşöhret tasını giymişti; birbirini kovalıyan zaferler Oksford Üniversi- tesindo bir şilr. mükâfatı ile başlamıştı. -Onun piyesleri - on beş No müddetle İngilter>, Amerika ve Fransada oynandı;. pek - beğenildi, mücilifine servet kazandırdı. Şöhre- Vtini ve servetini o şekilde - kullandı Ki dar kafalılar ve - kabiliyetsizler sürüsü, bu büyük adamı kıskanmak- da kalmadılar; ona karşı derin bir kin boslediler. Oskar Vayid mahkeme tarafından 27 Mayıs 1895 de İki sene kürek ce- zasına mahküm oldu; kitapları ya- kıldı, - piyeslerinin oynanması yasak edildi; eşyası arttırma salonunda satıldı, karısı ve İkl çocuğu memle- ketten uzaklaşmak zorunda kaldı- dar; polis mâni olmasaydı halk az kalsın evini do yakacaktı. Oskar Vayid hapishanede — «Fâti- har münasına gelen <De Profundis» Islmli eserini yazdı. 19 Mayıs 1897 de tekrar hürriyetine kavuştu; batı ve Bgüney Avrupayı dolaştı;. 1900 de frengiden olan menenjit — noticesi Fransada öldü. Vayld gayet güzel konuşur; — sık sık birer san'at şaheseri sayılabile- 'cek hikâyeler anlatırdı. Meşhur Fran sız romancısı Andrâ Gide'e ÇAndro Jld) anlattığı birçok — hikâyelerden |biri şudur: «Nerkis öldüğü vakit tarlaların giçekleri kaygılandılar ve - irmaktan ona, ağlamak için su damlaları iste- diler. Irmak onlara karşılık verdi: — Ah, bütün su damlalarım göz- yaşı olsa benim bile Nerkis'e ağla- mama yetmez; onu seviyordum. Tarlaların çiçekleri dediler Kİ — Ah, Nerkis'i nasıl sevmezdik? O kadar güzeldi! Irmak sordü: — © güzel miydit Çiçekler şaştılar : — Bunu kim senden daha yi bi- decek? Her gün senin kıyılarına eğl llyor, senin sularında kendi güzelli. Bini seyrediyordu. Irmak dedi ki — Onu ben severdim; çünkü be- nim sularıma eğildiği vakit onun göz lerinde kendi sularımın gölgesini gö- rürdüm.> Demek ki hakikatte irmak Nerki- si değil, kendisini seviyordu, kendi Büzelliğine hayrandı; Nerkls'in göz- leri onun aynasıydı; irmak da Ner- kise ayna vazifesini görüyordu. Aşk, boncli bir duygudur. Oskar Vayld'ın eserlerinin filmle- rini son senelerde gördük ; şiindi de, Üzerinden elli seno geçtikten sonra, onun muhakemesine alt zabıtlar İn- gllterede yayınlandı. Edebiyat tarihi İle moşgul olanlar bu vesikaları bür yük İlgi İle okuyorlar. Kadircan KAFLI iererrrrreLLLL.. M. K. Partisinin dünkü siyasi toplantısı Millt Kalkınma Partlat Bakır. köy İlçe teşkilâtı idare merkezi « 'nin Cevizlik hat boyu 58 numaram h binaya nakli dolayısile dün buü. rada siyasi bir toplantı yapılmış- mıştır. Toplantıda bilhassa Bakırköy bez fabrikasında — bulunan — işçilerden kalabalık bir dinleyici de hazır bu dunmuştur, Toplantıyı ilçe başkanı " Enver Tenşi açmış, müteakiben söz alan partililer muhtelif mevzularda ko. nuşarak şiddetli tenkitlerde bulun muşlardır, Mirgün D. P. balosu Mirgün D, P. Ocağı tarafından tertiplenen Kır balosu, evvelki ge- ce Baltallmanmdaki gazinoda — ve. Tmiştir. Davetliler sabaha kodar eğlenceli vakit geçirmişlerdir. ürlüğünden 1 — İdarenin Ordu gemisi Hacı seferine tahsis 2 — Gemi 20 Eylül salı günü saat 14.00 de Gala- ta rıhtımından hareket ederek İzmire uğrıyacak ve gidecektir. 3 — İzmire 21 Eylül çarşamba günü saat 12.00 de varılacak ve ayni gün saat — 20.00 de oradan hareket olunacaktır. 4 — Ciddeye en geç 27 Eylül salı günü muvasalat yataklı olup yol- iveyş kanalı ve Tur'daki Ka- rak asgari gidiş - geliş nav- yolcuları getir- le götürdüğ hareket ede la getirip tekrar Ciddeden hareket muvasalat edecektir. Aralık bulunacak olursa bu defa götü- Tülen yolculardan istiyenler bu aralık seferi ile yurda gemiyi kaçıran- le gelmeyip eti olmuyaca- (13632)