Tefrika No: — 21 Bacak muayenesi Karaganda kampında, sıhhi muayeneden geçmek, başlıbaşı - 'na bir komedyaydı. Muazzam bir kuyruğa katılarak, revirin kapızında, saatlerce - beklemek zorunda kalırdınız. Nihayet sı- ra gelince, doktor size isminizi ,eve numaranızı sorduktan sonra 'bacaklarınızı muayene — ederdi. Burada bacaklar, görecekleri işe ve güzelliklerine nazaran, dere- çe derece kategörilere ayrılırdı. Maalesef benim bacaklarım, bi- Trinci kategoriye ithal edilmişti. Nihayet bir gün, Greta Sonn- tag, Stefani Brun, Rebekka Sa- gori, Nadia Bereskina ve ben, eksen kişilik bir kafileyle bir- likte Burma kampına sevkedil- dik. Yola koyulmadan önce, her zaman olduğu gibi, sıkı bir mu- ayeneden geçirildik. Bir tirene bindirilerek Şarike götürüldük.. Buradan, yayan olarak, on kilo- metre bir mesafe — katettikten sonra Bürma kampına vardık. Burma kampı Nöbetçiler, bir akşam Üzeri kafilemizi Burma kamıpına geti - Tİp teslim ettiler. Yine ayni me- rasime tâbi olduk. Fakat Bur- a kampı o kadar çok kalaba- hktıki, biz zavallı mahkümlar, İlk getemizi hamamda geçirme- ğe mecbur kaldık. Ertesi gün, yeni vatanımızı baştanbaşa do- İaştık. Burma kampında, kadınlara ve erkeklere mahsus birçok kü- çük koğuşlar vardı. Fakat u- mumiyetle ahırlar, koğuşlardan daha ferah ve daha temizdi.. Karapın şimalinden geçen bir so- kağın sağında, büyük zahire an barları ve hangarlar bulunuyor du. Solunda ise bir değirmen göze çarpıyordu. Burma kampının etrafında ne divar, hattâ ne de tel örgüleri olmaması hayretimizi çekmiş- ti. Arkadaşlar, yarınr kilometre mesafeye kadar uzanabileceğimi bile söylediler. Fakat daha i- leri gidilince, askerlerin ateşine maruz kalınıyordu. Bizi ancak kampa geldiğimi- zin üçüncü günü, tasnife tâbi tuttular.. İçimizden bazıları «Şüphsli> kaydiyle, hususi bir - kovuşa gönderildi. Bunlar — arasında, Rebekka Sagori ve 18 yaşında- ki genç Polonyalı kız da vardı. Greta Sonntag ile beni s::- best bırakmışlardı. Biz, dile- diğimiz kovuşa gidebilecektir. Fakat kendimize boş bir yer b'u- lamadığımız için yine hamamda yatmak mecburiyetinde kaldık. Kampın berber salonu, — bizim tam bitişiğimizdeydi. Burada kaldığımız üç gün zarfında geç ve sevimli bir adam olan ber- berle ahbaplığı ilerlettik. O, biz gün bizimle dertleştikten sönrü sordu: — Siz de saçlarını mek ister misiniz? — İsteriz amma paramız yok. — Sizden para almam. Berberin, ezbere - bild.ği bir tek almanca cümle vardı ki, bu- nu, her muhaverede tekrarla- mak âdetiydi. Ben ve Greta Sonntag, Bur- ma kampında açlığımızda, yorduk. Yegâne düşündüğü- Müz şey, ekmekti. - Buna, mut- laka bir çare aramak lâzundı. Sevimli berberimize, bir iş bur- manin mümkün olup olmadığıdı sorduk. Eşya dına ihtiyaç rendik. Bir nöbetçi ve üç adan la birlikte, bir kamyona atlıya- Tak, Şarik istasyonuna gittik. Burada, kömür yüklü bir vago- nu, tek başımıza, boşaltacaktık. Ben dayanamayıp itiraz ettim: — Ber halde, bütün bu kö- Mürleri bize taşıtmağa - kalka- ak değilsiniz. Zira bu, erkek'e- rin görebileceği bir iştir. Bu sözler, adamların tuhufi- na gitmişti. Kahkaba ile güle- kestir. Buber Neumann Şekerleri cebimize hatta iç pantalonumuza doldurduk Çeviren: Nazım Kemal rek, vaziyetten nöbetçiyi habor- dar ettiler. Biz vagonun başın- da, suratımızı asmiş bekliyor- duk. Aradan çok geçmeden, a damlardan biri yanımıza sokul- du, ve bize yumuçak bir sesl Bordi — Şeker çuvalları taşımayı kabul eder misiniz? — Evet.. Ama pek ağır ol- Mamaları şartiyle. — Hayır, merak — etmeyin. Bunlar, küçük bir takım çuval- lardır. Vagonda, tahminen — 20 kilo ağırlığında birçok geker torbu- ları yığılı durüyordu. Bunlar", birer birer taşıyıp karayona yer leştirdik. İşimiz bitince, bız>, arka tarafa geçip torbalara ne zaret etmeği söylediler. Greta Sonntag ile baş başa vermiş a- gırabileceğimiz şeker miktarını düşünürken kamyonumuz hare- ket etti ve biraz ilerde, Kazak- ların oturduğu bir kulübenin ya nı başında durdu. Nöbetçiyle üç adam, yere indiler. İçlerinden biri, gülerek bize seslendi: — Biz dönünceye kadar, şe- ker torbalarına iyi dikkat edi; Bittabi biz bu emri, büyül bir titizlikle yerine getirmeği ihmal etmedik. Hem de nası'! Ağrını açamadığımız torbalar.n bir ucunu deliyor ve aşırdığımız gekerleri ceplerimize, hattâ iç pantalonlarımıza bile dolduru- yorduk. Bununla beraber en bü- Yük endişemiz, kampta mua; Deden geçmek ihtimaliydi. Ha!- buki üstümüzü, hiç kimse ara- madı. İki gün devamı eden sıkı bir araştırmadan sonra nihayet k'ı- Tu bir tahtadan ibaret olan bir yatağa kavuşabildik. Üçünvü günün sonunda ise, kendimize devamlı bir iş temin etmek mak sadiyle «çalışma bürosu> şefi- nin huzuruna çıktık. Gerçi bu adamın ismini, şimdi hatırlıya» mıyorum. Ama onun şefkat do- lu bakışlarım asla unutmadın. Büro şefi, siyasi bir mahküm- du. Bara, içli bir eda ile sor- dü: . — İkiniz de Almansınız de- ğil mi Peki, ne iş yapabilirsi- niz?.. — Elimizden her iş gelir. Ancak şü var ki arkadaşım Grc ta Sonntag, hiç rusça bilmiyor. Bana gelince, meramımı ger: tiği gibi anlatamıyorum. — Evet ama, siz münevver kadınlarsınız, Elbette ki her va- zifeyi yapamazemız. Bunun i- Çin, sizi, tamir atelyesinin büzo gefi Konstantin Konstantinovi- çe göndereceğim. Orada, me- mut olarak, işe başlarsınız. . Çalışma bürosu şefine teşek- kür ettikten sonra, tamir atel- yesine gitmek üzere yola çıktık. Yolda, Greta Sonntag bana dert yandı; — Doğrusu, Büroda çalışmu- ğa benim bir türlü aklım ermi- yor. Zira ben memur değil, sa- dece bir ameleyim. Gretayı yatıştırmaya çalışa- rak ona: — Kuzum sen şaşırdın ma, | dedim. Büro, bizim için daha elverişli bir yerdir. Hiç olmaz- sa burada, ısınmak — imkânını buluruz. Sonra sen de, belki, Tusçayı öğrenirsin! Yine siy mahküm olan famir atelyesi istedilfmizi anlattım. Adamca- ğiz, suratını asarak homurdan- di — Bir siz eksiktiniz.. Za- ten burada, sabahtan akşama kadar işsizlikten esneyip duran bir sürü memur var. Sonra siz, rusça da bilmiyorsunuz. Söyle- yin bakayım bana, sizi nerede kullanabilirim? Ona gülümsiyerek cevap ver- dim — Hele bir kere bizi yoklayı- 500 yataklı otel işi gecikiyor K ELAR Amerikan otelcilik mü- tehaşanaı; temas için tekrar Ankaraya gidiyor şehrimizde yapılacak olan 500 0- dalı otel meselesi hâlâ müsbet bir neticeye Oağlanamamıştır. Dün bu hususta kendisile bir görüşme yapan arkadaşımza, otelcilik şirketinin İs- tanbuldaki mümossili Mr. Moor de- miştir ki «— Otelin inşası için Nihat Erim, vali Lütfi.Kırdar we bütün görüştü- kümüz kimseler bu işe müzahir dav randılar ve nlâka gösterdiler. Fakat Türk ticaret zihniyeti Amerikan ti- caret sistemine uymuyor. Bu uyuşa mamazlık da işin gecikmesine sebep oluyor. Manmafih ben “önümüzdeki hafta Ankaraya hareket ederek hü- kümet needinde son bir teşebbüste Reklör, buğün İsyiçreye giıdiyor İstanbul Üniversite rektörü Ord. Prof. Ömer Celâl Sarç, bugün An- kara vapuru ile İsviçreyo hareket e- decektir. Ömer Celâl Sarç, İsviçrenin Bern şehrindo toplanacak Beynelmilel is- tatistik kongresinde, istatistik umum üdürü ile birlikte Türkiyeyi tem- 'sil edeceklerdir. Rektör, liselerin dört yıla çıkarıl- ması için meşgul olduğundan bu hu- susla gimdilik bir şey söyleyemiye- ceğini bildirmiştir. Şoförler cemiyeti dispanserinde parasız muayene İstanbul Şoförler ve otomobilciler Bareari ee SNeyreri aşağıdaki gösterilen günlerde halkın istifadesine açılmıştır. Operatör pro- fesör Halit Ziya Konuralp cumarte- Si günleri saat, 14 - 15. Dahiliyo mütehassısı Necdet Sir- men pasartesi, çarşamba, cuma gün leri saat 10 - 12. Kalb hastalıkları mütehassısı Hay dar İsmail Gaspralı sahı, perşen cumartosi günleri saat 13.30 - 15 Cilt, saç ve tenasül hastalıkları mütehassım Müfit Parkan pazartesi, cuma günleri saat 14 - 16 muayene etmektedirler. Millet Partisinin Yeni şehir ocagı açıldı Millet Partisinin Yenişehir semt ocağı dün aat 17 de törenle açıl- mıştır. Bu münasebetle bir çok par- tili hatip- konuşmuştur üt Arna, yaptığı konuşmasında iktidarı şid- detle tenkit etmiştir. Sadık Aldo- ğanin insan bakları ve hürriyetten bahisle yaptığı konuşmasmdan san- ra törene son verilmiştir. “Time, mecmuası muharriri şehrimizde Amerikanın meşhur <Dime> m muasının muharrirlerinden Mr, örge Edward Jones harp sonrası kiyesinin siyasi ve ekonomik durumu hakkında incelemeler yapmak üzere dün şehrimize gelmiştir. Türk - İngiliz hava münasetetleri İngiliz sivil havacılık bakanlığının mümessillerinden Mr. Hill Türk - İngiliz hava münasebetlerini arttır- ınak üzere hükümetle temaslar yap mak için dün bir İngiliz uçağı ile şehrimize gelmiştir. Ayni uçakla gelen Kıbrik hava yollarından Mr. Platt da Devlet Ha- va Yollarının Kıbrısa bir hat tevisin den sonra hasıl olan vaziyetleri gö- Tüşecektir. Murat Uraz, bugün geliyor Milli Eğitim Şürası toplantıları: iştirak eden Milli Eğitim Müdürü Murat Uraz bu sabah Ankaradan şeh rimize gelecektir. Murat Uraz, alır YENT Gü lüm şunı, daha doğru bir tü- birle ölüm şun'ları, ikinci el, han hürbinden çok evvel, bilhnssa Almanya'da, İngiltere'de, İtalya'da yo Birleşik Amerika'da birçok uraş- tırmalara movzu teşkil ötmiştir. Alman fisikçilerinden Batkhauson vo Kurta, 48 santimetrolik kısı galarla, fareleri öldürmeğe uzviyetinde vahim sarsıntılar vücu- Diğer taraftan Davidson, Gaermer, mra Coolidge, Heidolborg Üniver- sitesi Profesörlerinden, fisikçi Phi - ippo, Lehnard tarafından koşfedilen kurşun atomları şunları kuvvetlen - dirmeğo çalıştılar, 1935 senesi, Coo- lidge, 360.000 voltluk bir tansiyomu kullanarak saniyede 240.000 kilomet- | ro gibi, akıllara durgunluk verecek bir hızla şualar ne muvaffak olmuştu. Evvelce iki ve üç metreyi geçmeyen ölüm şualarının — menaili bunun üzerine hemen arttı ve hayli uzak mesafede uçan sinekleri öldür. mek imkân dahiline girdi. Ölüm şuamı bir harp âleti olarak kullanmağa bu bonüz kâfi değildi. Bu sırada, 1936 Haziranında, Marconi'- Sendikalar Birliği ve bir miting — İstanbul İşçi Sendikaları Bi bizo gönderdiği bir mektupta, C. H. P. nin sendikalar üzerinde baskı yap tığı haberini yaşınlamakta, mensu- cat sanayii işçileri sendikasının pro- testo mitingini doğru balmamakta- Sendikalar birliği, bu hususta Çalışma Bakanlığı ile vilâyetin na zarı dikkatini çekerek, miting yapa k sendikanın, birlikten ihraç edile- eeğini bildirmektedir. Keyfi tensikat protesto edilecek İstanbul Mensucat leri send Protesto mitingi vilâyetin müsaadesini almıştır. ting pazar günü anat 13 de Halk sineması bahçesinde yapılacak ve keyfi tensikat protesto edilecek- tir. Millet Partisi erkâninın konferansları Ordinaryüs profesör — Vasfi Raşi BSevig ve Millet Partisi genel bı m Hikmet Bayur, bugün saat 17 de Şehzade başında Turan sineması ya- mındaki konak bahçesinde enteresan birer konferans vereceklerdir. | Vasfi Raşidin eİnkilâpçılık>, Hik- met Bayurun <Atatürk ve İnkılâp> mevzuunda verecekleri bu konferans | lara Türk gençliği ve İstanbul halkı düvet edilmişlerdir. Vasfi Raşit uzun | yıllardanberi İstanbulda ilk defa 0-| larak konforans vermektedir. Şehrimize gelecek Suriyeli öğretmenler 160 Suriyeli vo Lübnanlı — talebe, yarın, Amatör Turist Kulübün hu- susi 4 uçağı ile şehrimize gelecekler- di Misafirler, şehi izde üç gün kal- dıktan sonra, Bursa, İzmir ve Anka- BĞ ini aei ( hüeciklakirı Karısını bıçakladı Fatihte Nevbehar — imahallesinde Darüşşafaka sokağında bir evde o- turan Mahmut Arı, karısı Zekiye ile bir meseleden kavza etmişler, bir ara pek fazla sinirlenca Meh. Met biçakla karısını kolundan ya. ralamıştır, Yaralı kadın tedavi al- tına alınmnıştır. Hâdisenin tahkiki ne başlanmıştır, İhraç edilecek tütünler Harice ihraç edilecek tütün- lerin işleme ve imâl tiplerini tes- bit için ilgili komisyon, dün de Tekel Genel Müdürlüğünde çalış malarına devam etmiştir. Alınacak kararlar, ilân edil- Mi- yüp mız. Kimbilir, belki de, işinize yararız. (Devamı var) 'nan kararlar ve yapılacak işler hak- kında basına izahat verecektir. mek Üzere Tekel ve Ticaret Ba- kanlıklarına bildirilecektir. de getirmeğe muvaffak oldular. A- morikalılar, bu tecrübeleri tekrarla- dılar ve verici öleti tekemmül etti- rerek bir öküzü — öldürmek suretile | daha büyük başarı kazandılar, SABAH nün (— — “Fransızbasınından Iktibas edan) Hamdi Varoğl Jnin Ostie üzerinide, Mussolini'nin müvacohesinde yaptığı heyecan verici tecrübilar bütün dün- hyaya ifşa edildi gsrareogit cihasını, Du- nobil yolu çenin — otomobilin — kurdurmuştu; Mussolini, İtalyan âliminin t zerine bu cihazı kullanarak, y en otomobilleri durdurmağa mu: Bi yaffak oldu. Bu ihtira hakkında edi- nilen yegâne bilgi, bu cihasın, Mar-, coni'nin alta senodenberi — üzerinde çalıştığı, kısa dalgali bir verici is- tasyon olduğundan ibaretti, Müssolini, elini, kımıldatır ı.mw; datmaz, esrarengis şuaların değdiği bütün tekerlekli vâmtaları durdura - bildiğini görünce, kendisini dünya - nın hâkimi sandı. Diktatörün, heye- candan terter tepindiği görüldi solini sabredemedi, irticalön söyledi- ği bir nutkunda kondini Jupiter'e benzetti, bundan böyle, elindeki es- rarongiz — yıldırımların, — emellerine karşı koymağa kalkışacak herlinngi lleti kül — edeceğini . Fakat, hemen ertesi gün, gazeteler, radyo ve baber ajansları, Marconi di hakkında bir ke- limo söylemediler. Bu bir devlet sır- r idi ve bu sırra dair bir kelimo bile söylenmesi yasak edilmişti deni- liyordu. Hakikatte, Marconi, — Mussolini'- nin gösterdiği - yiddetten kuşkulan- mişti. Dostlar da bir- denbira bir değişiklik olduğunu gör- düler; ölim, — Fiesoli'deki villüsına kapanmış, teklifsiz ahbaplarını - bile kabul etmiyordu. 1 Eylülde, ansızın Romaya döndü, Papa'dan bir mü- Tâkat istedi. Papa on birinci Pie ile Marooni arasında neler konuşul- li, fakat büyük âli. min, iyaret etmekten | çındığı da dikkati çekmekten geri kalmadı. Marconi, tam bir sene, Ve- nedik #arayına yüz çevirdi. Antak 25 Haziran 1937 de, — milletlerarası ufak birdenbire karardığı sıradadır- ki, inziyagâhından çıkmağa ve te- rübelerini, büyük askeri manı sırasıı tekrarlamağa razı oldu Kutu biçimindeki esrarengiz, cihaz yine yanında idi. Arasi üzerinde iamık bir balde bulunan sırlılı arabar ları, uzak mesafeden — dürdurmağa muvaffak oldu. Tecrübenin yapılaca- ından haberi olmayan şoförler, n- rabalarını harekete geçirmeğe boşu boşuna uğraştılar. Ancak, Marconi, cihasını durdurduktan sonra — buna muvaffak olabildiler. Fakat, bu ara- ga, zırhli arabaların içinde bulunan- lar acaip bir hastalığa yakalanınış- lardı. Hepsini — hastahaneyo - kuldır- calar İlk mektep hocası olacak Üni versiteliler 15 Üniversite mezünü genç, Milli Eğitim Müdürlüğüne müracaat ede- rek, ilkokul öğretmeni olmak diklerini bildirmişlerdir. Müracaat sahiplerinin evrakı Ba- kanlığa gönderilecektir. - Müruc ları kabul edildiği takdirde, Üniver- zunu gençler, bir aylık kur- İsa tâbi. tutulacaklardır. Kesme şeker satışı başladı Bir müddet evvel durdurulan kesme şeker satışlarına dün sa- bahtan itibaren yeniden başlun- mış akşama kadar 24 ton 5U0 kilo kesme şeker satılmıştır. Eski ingiliz Elçısı İngilterenin Türkiye nezdindeki es ki İngiliz elçisi Sir Huggessen, 8 ey- İhlik Biisaya gideceklir. Müzsileyli orada 8 gün kalacak ve oradan da Ankaraya hareket edecektir Dün sabahkı sıs Dün sabah sis yüzünden lı- manda çalışan şehir hatları gemi lerinin seferlerinde bazı aksak- hıklar olmuştur. Bu yüzden bır çok vatandaş işlerine geç kalmış tır. AAAAAAAAARA WWWWMAWM»WNVMWKMŞ Mes'eleleri Ölüm şual el mak” icabetti. Birçoğü öldü, doktor- ölümün sebebini tâyin edemi diler. ; Bu tearübede, ölüm yunı, yalnı arabaları durdurmakla — kalmadığını ve en kalın zarhlardan bile geçip, içeride oturanları da öldüre isbat etmişti Mussolini, bu tecrübeyi, bir kere daha takdir ve heyecanla karşıla - mışsa da, Marconi vaziyetten hiç te memnun görünn Bilâkia, ölüm cihazını aldı, tasalı bir yüzle çekilip gitti. Elettra İkimli yatına — çekilmişti, yatının güvertesinde, son derece nirli bir hâlde, aşağı yukarı dolay- tığı görülüyordu. Bu hâl 18 Tem - muza kadar devam etti. O gün, mü- him bir karar vermiş gibi, M Papadan bir kere daha mi tedi. Papa ile ikisi, bir kapanıp konuştular. Marconi Vatikandan çıkar çıkmaz, karısile kızını gara - götürüp Flo- ransa tirenine bindirdi. Gardan çı- karken, yanına yaklaşan iki memur, kendilerile birlikte Venedik sarayı- na kadar gelmesini söylediler. Ora- ya varınca, mahut Mappemonde sı Duçe orada idi. Avaz avaz haykırmağa başlamıştı. Onun böyle bağırdığını işiten — adamları, dehşetle kaçıştılar. Onböş — dakil Mussolini, Marconi ile birlik- te gözüktü. Marconi şaşkın ve ha- rap bir haldeydi. Aynı günün akşamı, Marconi, Pa- padan tekrar mülâkat istedi. Marco- ninin Papaya neler söylediği hor kadar bilinmiyorsa da, bir zır del nin eline, dünyaya ölüm ve harabi saçmak için kullanacağına hiç şüphe olmayan korkunç bir silâhı teslime hakkı olmadığım düşünerek vicda- nile geçirdiği müthiş mücadeleden bahsettiği muhakkaktır. Marconi, bu mül mütcessir gözüküyordu. bali, oda hizmetçisi onun buldu. rlan. hekimler, re uzanmış buldukları â üzerinde yaptıkları muayene netice- sini dolambaçlı sözlerle gizlediler. Marconi'nin, öldürme vâsıtalarının en mütbişini kendisile beraber yok etmek için intihar ettiğine bu, muhakkak nazarile bakılıyor. Lâkin, İkattan sonra çok Erteni — sa- ölüsünü bir sedi- imin cesedi bu hedefine varamamıştır, çünkü ö- lüm şuaının sırrı, bugün Birleşik A- merikanın elindedir, Marconi, icadının bütün — izlerini, şüphe yökki, ortadan kaldıramadı.. Yardımcıları, “çalışma — arkadaşları vardı; bunlar, üstadın sırrını ta - mamen bilememekle beraber, birta- ltalyan mektep uçağı bugün geliyor 29 kişilik mürettebatı, ile bir İtalyan mektep uçağı, bugün şeh- rimize gelecektir. Misafir İtal- van havacıları şehrimizde 6 gün kalacaklardır. “Tarsus, Pazar ğünü limanımızda Amerikadan satın alınan yeni gemilerimizden sonuncusu olan Tarsus> gemisi pazar günü sa- Çat 15 de limanımıza gelmiş bulu nacaktır. «Tarşus> gemisi 7 eylül çar- şamba günü İzmire aralık postası yapacaktır. Fırın kontrolleri 129 firın kontrol edilerek 14 ü ce- a çarptırılmış, G un, 11 ekmek ve hamur nümünesi alınarak tahlile gönderilmiştir. Bundan başka 16 ekmek müsade> re olunarak firın sahiplerine gerek- li ihtar ve tenbihat yapılmıştır. Bu tahliller sonunda, muayyen ev- saf ve şartlara uygun olmıyan ekmek leri yapan ve satışa arzeden fırinci- lar hakkıtda cezai takibata girişiler cektir. w ÇILGIN BÜYUK AŞK ROMANI Yazan : SERVER BEDI — Zavallı Selmin, ne kadar Üzüldü! Ne tuhaftınız, canım.. Kızcağızın hâtırını sormayı bile unuttunuz. Bir aralık ne boğu- cu bir sessizlik çöktü. Biraz düşündükten sonra ilâ- ve etti: — Hayır hayır... Soğuk al- ğınlığına filân değil. Daha doğ- Tusu, korkarım, Selmine karşı sizin kalbiniz soğuk almış! — Ammada yaptınız, h: — Evet, birgey var sizde. Sel min de anladı bunu, emin olu- nuz, — Hayır, çok iyi konuştuk demin onunla. Çok iyi ayrıldık. — Tabii, Nejat bey, Selmin elci kızdır. Belli etmez. — Eğer o da sizin gibi yan - lıg fikirlere, vesveselere kapıl- mışsa yazık! Kendisini lüzum- Buz yere Üzecek, Neriman başının küçük — is- yankâr hareketleriyle ısrar edi- 'yordu: — Hayır, katiyen vesvese do- Gl, katiyen.. Nejat sustu. Bir yalan mıh- lamağa daha fazla kuvveti yok- tu. Ne söyliyebilirdi? Yarın her hangi bir hâdise hakikati orta- ya çıkarırsa, Nejat Vildan'ın hilesine cebren değil, kalben iştirâk etmiş sayılmaz mıydı? Neriman dedi ki: — Meğer siz Vildan hanımı Bedriye hanımdan da, Selm den de, benden de iyi tanıy Muşsunuz. Onun samimiyetia: inanmamakta ne kadar haklıy- mışsınız! Kimbilir size neler göyledi, neler yaptı.. Bu ka- dar çabuk değişebileceğinizi hiç hatırımdan geçirmezdim. Nejat hafif bir sesle — Hayır, hayır, dex vehimler içindesiniz. Neriman canlandı — Nejat bey, dedi, affeder- siniz. Beni mazur görüyorsunuz değil mi? — Estağfurullah.. — Şüphe- Biz.. Mazur görülecek ne var.» — Belki ileri gidiyorum. — Hayır, rica ederim. No. 88 — Bakınız, vallahi, siz <ha- yır» derken bile sesiniz titri- yor, içinizden gelmiyor söyle- dikleriniz, Nejat sustu. Vapur köprüye yanaşıyordu. Neriman son söz olarak dedi ki — Selmini öldürmek isterse- niz, Vildan hanımın söylediki rini yapınız. Ben Selmini çok Beverim. Açık konuştuğum için tekrar rica ederim, beni mazur görünüz. Nejat cevap vermedi ve köp- rüde Nerimandan ayrıldı, Eve dönerken zihni perişan- dı, Bütün bunları Vildana ha- ber vermek lâzım geldiğinden başka bir şey düşünemiyordu. Kendi başına bir geye karar vermenin hiç bir faydası olmü- dığını anlıyordu. Vaziyeti Vil- dana anlatırsa, belki onu biraz daha makul harekete sevkede- bilirdi. Beyo fon eti — Şimdi Selminden geliyo- luna çıkınca ona tele- rum, dedi, seninle acele konuş- malıyım. Bana öğleden — sonra gelebilir misin? Vildan bir eaate kadar ge- lebileceğini söyledi. Nejat eve geldi ve iştahsız bır yemek yedi. Kalbinin üstünde ağır bir yük vardı. Onu en zi- yade sıkan şey artık iradesine Bahip olmamasıydı. Bir saat sonra Vildan Nejadı dikkatle dinledi. bir: — İyi, çok iyi.. diyordu. Nejat her şeyi eksiksiz an- lattı. Vildan yine: — Mükemmel! dedi, ben de bunu istiyordum. — Fakat ruhum, görüyorsun ki Neriman da, Selmin de anlı- yorlar vaziyeti. — Hangi vaziyeti? | — Aramızda bir tertip oldu- ğunu, — Biraz anlamaları lâzım, — Niçin? — Alışır Selmin. Nejat, kendisini de hayrete düşüren bir cesaretle: — Vildan! dedi, çok hainsin.. Kadın durdu, bir kelime söy- lemedi ve uzun müddet h: ketsiz kaldı, belki ruhunda bir fırtına — hazırlığı vardı. - Ne- Jat kalktı ve kanapede onun Yemna oturdu: — Düşün ki, dedi, gayemiz Selmini İsviçreye göndermek... Onu bu sefer benim ikna etmem geli, da dözam. Bana inauması lazım d> gil mi? Her şeyi anlamaga ba,- İsısa baza itimadını kaybeder ve maksat hasıl olmaz. inat e- der, gitmez. Değil mi öyle? Vildan başını hatifçe yukarı ka'dırdı ve cevap vermeğe tene: zül etmiyormuş gibi bir müddet aurduktan sonra dedi ki: — Selmin şüphe edecek. E- debilir. Şüphe etmek — başka, hez şeyi anlamak başka şe; dir. Sana inanmak ister, Ve sen islersen, inanır. Senin sözün- den çıkamaz. Delice seviyor geni, Fakat Selmin çılgın kız değildir, sâkindir, itaatlidir. Ben öyle alıştırdım. Sevdikleri- nin sözünden çıkmaz. Görecek- sin ki razı olacak, — Fakat Neriman... — Ben onu da yola getir ğim. O da Selmini İsviçreyı sin diye teşvik edecek. — Hiç zannetmiyorum. çok açıkgöz bir kız.. Vildan, Nejada yan gözle ba- karak sordu: — Sen onun hayatını biliyor musun? — Hayır, — Ben biliyorum. — Peki? — Ben Nerimana iki kelime söylerim, ondan sonra her iste- diğimi yapar. Onun hesabı o ka- dar düzgün değildir. — Büyük bir günahı mı var? — Anla artık, biz e- o — Bir gencin hatası m? — Babası çok mutaassıptır. Haber alırsa öldürür onu, — Sen kimden öğrendin? — Selminden, — Yamansın.. — Ben istersem — Nerimanla Selminin arasını da bir dakika- da açarım. Neriman benim ne- ler bildiğimi bilmiyor. Benim avucumun içinde olduğunu bil- miyor. Ona iki kelime ile buau hissettirebilirim. Bir fiske var- mak kâfi. Yolumdan çekilir. Vildan ayağa kalktı: — Ben gidiyorum, dedi, bun- lar mesele değil, Ufak şeylecle cesaretini kaybetme. Parmağının ucunu Nejadın genesine dokundurdu ve yürü- dü. Arkasına takmadan apart- mandan çıktı. Kapı kapanırken Nejadın ken di kendine ilk söylediği şey şu oldu: «Bu, böyle devam ede- mez.> İçinde bir isyan kabarıyordu. Ne zamandanberi kaybettiği bir geyi, kendi iradesini ve şahsi- yetini, şeref ve haysiyetini b luyor gibiydi. Anlıyordu ki, Vil dandan ne kadar — uzaklaşırsa, kendi kendine o kadar yaklaşa- caktı. Bu kadın onu yalnız Sel- minden, sevdiklerinden, mesle- ğginden, memleketinden, güzel Ve mukaddes bulduğu her şey- ğ kam mühim telorrüata vâkıftılar. İş- te bu mosai arkadaşları gimdi Ame- rikada bulunuyorlar. Senelerdenberi orudadırlar. Yine «Ölüm şusı> — araştırma- larında ihtisas yapmış olan Alman bilginleri de keza Amerikadadırlar. En modern lâüboratuarlarda, son de- rece kuvvetli teknik vüsıtalarla ça- lışan bu kimselerin, Marconi'nin sır-. rimı keşfetmekle kalmayıp, imkân - larını çoğaltarak bu icadı mükem - melleştirmiş — olduklarını — söylersek şaşmamalıdır. Ölüm şuaı, bugün zırhlı tümenler Ti durdurmakla kalmayıp, koskoca piyade tümenlerini imba edebilecek- tir. Başkan Truman'ın, karşı konul ması imkânsız yeni silâh tâbirinden bunu kastettiği anlaşılıyor. Atorm bombasının ilk defa tocrübe- «i yapıldığı gibi Meksika çölünde & lüm şuar tecrübesi de yapılmış, her zaman iyi haber alan — mahfillerin ifadesine göre, bu yeni silâhın te - kemmül derecesine vardığı görülmüş tür. Tüyin edilen bütün hedeflere erişildiği, tahminlerin fazlasile ger- kleştiği söyleniyor. Artık, bir çare kalmıştırki, o da, iy hibi insanların dünyaşı yı ten esir k niyet sa- i bir harp melerini temenni etmekten Ünli Parlâmentolar Türk Heyeti dün gitti Yirmi yıldanberi âzası bulunduğu- muz Dünya Parlâmentoları Birliği- nin otuz sekizinci konforansı bu yıl Eylülün yedisinden itibaren Stokholm da Rikdog toplanmağa başlıyacaktır. Birlik Türk grupunun genel sekreteri Diyarbakır milletve- kili Fazıl Ahmet Aykaç milletvekil- lerinden Sedat Pek ve Abdürrahman Konuk müzakerelere - iştirük etmek üzere dün uçakla gehirimizden hare- ket etmiştir. Heyetin diğer — âzası Nâzım Poroy kendilerine Stokholm da iltihak edecektir. Macar kızının ölümü dâvası Bir müddet evvel Maslak yolun- da vukubulan ve Klara adında 17 yaşlarında genç ve güzel bir Ma. Car kızının feci bir şekilde ölme. sile neticelenen otomobil kazasın- da sanık görülen komisyoncu Mi. nasın duruşmasına dün 10 uscu as, liye ceza mahkemes'nde devam e- dilmiştir. , Dünkü durşmada kaza kuzba- Mi Klaranın annesi Leylânin talebi 'Üzerine mesulü bilmal olarak mah- kemeye alınmasına karar verilmiş Otomobilin sahibi Mihran dinlenil- miştir. Mihran, otomobilin kendisine ait olduğunu fakat şoförü Hırant ile beraber olarak Minasın gezmesine müsaade ettiğini söylemniştir. Duruşma ehlivakafun — celbedilip dinlenilmesi için tâlik olunmuştur. Dâvacı Leylâ otomobil sahibi Mihrandan da 20 bin tira tazminat| istemektedir. Loğusa eğlencesinde kanlı kavga Vahdet, Aziz, Nevzat, — Nedim, ri ve Mehmet adların ç dün sabah Kasımpa- altesindi rüklük semtinde Ce kadının lohusai şarkı yüzünden sille tokat kavga etmişlerdir. Biraz Avga şid detlenmiş ve zaten sarhoş olan kav gacılar hepsi de Pıçaklarını çekip birbirlerine saldırmışlardır. Neticede Fikci ve Mehmet eğir surette yaralantırşlar. 1 astahaneye kaldırılmışlardır, Tahkikata — baş- lanmıştır. * Hafız, Nusret Yaşilçayın kar degi Mehmet Cemal Yeşilçayın ölü münün 40 ncı gününe tesadüf eden 4 Eylüi 949 Pazar günü #cindi na- nazını müteakip Beyazıt camilge- Tifinde şehrimizin bütün tanınmış Hafızlarının — iştirakile — okunacak Mevlüdüşerife arzu eden ihvanı dik 'nin teşrifleri rica olunmaktadır. iki ani ölüm Cağaloğlunda muayenehanesi bu Junan bir doktora muayeneye ge- len Ziya Sülün adında bir taşralı muayenehaneye çıkarken düşüp öl müştür, Ölümün musip olduğu has talıktan mütevellit olduğu anlaşıl miş, defnine ruhsat verilmiştir. Diğer taraftan Bahçekapıda nak liyat ambarları önünde hamallık 'eden 55 yaşlarında Sait Dal bir. denbire düşmüş ve ölmüştür. Sal. din de kalb dürmasından — öldüğü anlaşılmıştır. ü | KISA HABERLER I V d Tekel takip teşkilâtı ağustos ayı wîıb Adanada, 2150 kilo cibre, Trabzonda 440 kilo kaçak tütün yar kalamıştır. * Tekel idaresinin Edremit, Bi- gadiç ve Çankırıda yaptırmakta ol- duğu tekel idare ve ambarlarının in şaatı sona ermiştir. * Tekel idaresi son — zamanlarda 325 ton Hint, 135 ton Seylân, 70 ton Rize, 70 ton Horniman ve Lypton çayı satın almıştır. * Vakıflar idaresinin Büyükçek- mecede fakir çocuklar için — açtığı kamp, dün sona ermiştir. * Her ilçede olduğu gibi Bakır- köyde de bir hayvan panayırı açıla- caktır. Panayır 6 eylülden 12 ey- lüle kadar devam edecektir. * 20 gündenberi Anadoluda göl- ler mıntakasında tetkiklerde bulunan den değil, kendi kendinden Je ayıracaktı. — (Devam Var) Coğraiya Fakültesi talebeleri dün üğürtlük ve tazilet ... «Hazrotl Ömer» tefrikasını bugün kü devlet adamlarımıza, memurları- miza, mülletin her ferdine bir ada- det, fedakârlık, çalışkanlık Ve fazl- let örneği olsun diye yazdım. Bütün okurlarım memnun olduklârı halde <«A. Kemine> imzası altında moktup yazan muhterem bir zat üçüncü de- dadır Kİ boğanmemezlik ediyor; oku madığını Jddia ettiğine güre bağen- mek ve beğanmemek bahis konusu olmamak üzımdır. Arama bon onun da okuduğuna emlmim, çünkü neler yazdımsa hopsini biliyor. Bu zat sön mektubunda diyor kir «Ömer'in yamalı hırka ve entarisini 'en yüksek fazilet gibi göstererek İ- ran sefirini öylece kabul etmiş oldu Bunu dinl bir gururla yazıyorsunuz. Ayni züğürtlük damgası Poygambere do vurulmak istonmiştir. Bunlar dün yaya lüzumundan fazla kıymet ver- momişlerdir; amma bütün Müslü- man tarihçilerinin bunu en yüksek fazllet gibi göslermeleri nihayot yok sullara bir teselli verebilir. Okurla- rınızı sürüklemek istediğiniz züğürt lük fazilotine gidilmiş olsaydı İslâm âlemi bir dilenci cemiyetindon ibaret kalır, terakki ve medeniyet vücude gelemezdi. Peygamberin fakrını siz bile an- Yamamışa / benziyorsunuz. «Kadelfak Fi en yekünu Küfra> diyen yüksek bir zekâ, yoksulluğu — tavsiyo — ede mi? İfrattan menetmesi Peygamber- fiğinin İcabıdir. Nitekim bugün az Çok hepimiz sefahat ve İsrafin atey- hinde bulunmakla — beraber Hiç bir geye muvaffak olamıyoruz. Hele ka- dınlar, hole kadınlar üzerinde bir te sir vücude getirmek imkânsızdır. Me- dinede Peygamberin, haremlerite bu yüzden dolayı kavgasını ve dargınli Bını biliyorsunuz.> Kendisine tahsis edilen maaş Ö- mer'in kalabalık ailesinin gaçimine yetmiyordu ve o, ayağını yarzana Böre uzattığı için sıkıntı çekiyord faziletsiz bir adam olsaydı Medi yığın yığın gelen ve bedeli mülyonlar tutan ganimetlerden türlü behane- lerle kendisine büyük paylar ayırabi lirdi; rüşvet alabilirdi, nüfuzunu kö tüye kullanabilirdi, fakat yapmadış çünkü halka hizmet mesleğini ihtiyar etmiş olanların birer fedalden fark- ları yoktur; fazla yorulacaklar, İca- bında hayatlarını verecekier, fakat tamahkâr, müsrif, ayyaş, süse düş- kün olmıyacaklardır. Diledil yaşamak istiyenler, yağcı, hit, fabrikatör, tüccar olurlar, yahut diğer serbest mesleklerden birini se çerler, Nitekim bir öğrecmen bile di- dediği gibi yaşamak hakkına malik değildir, zira çocuklara fazilet telkin 'ederken her şeyden evvel kendisi fa- zilet örneği olmazsa o telkinler yas landan ibaret kalır. «Cumhuriyot fazilettir» amma biz cuMhuriyet devrinde de israfın her çe şidini yaptık, — milletvekili, — Bakan, genel müdür, yüksek memur olmak istiyenlerin çoğu millete hizmetten evvel o makama tahsis edilen yüksek. maaşı, otomobili, köşkü arzu ediyor larş o makama oturunca nüfuzların dan faydalanarak az zamanda zen- gin olmanın çarelerini arıyorlar ve bu luyorlar. Osmanlı — halifelerinden - çoğunun Malifeliğe asla yakışmıyan israfları- Ni, zülümlerini, İstibdatlarımı unut- muş değiliz; onları takdir mi ede- lim? Biz demiyoruz ki bütün millet fakir olsun; fakat diyoruz ki milik menfaat ve fazilet üstün tutulsun, Osmanlı devrinde bu milletin zon> ginleri heman hemen vezirlerden ve saray mensuplarile yüksek memurlar Z ; |dan ibarotti; bunun için imparator- duk battı. Şimdi de yüz milyoneri- miz olup miltetin çoğunluğunun sefli aşamasını değil, hiç milyonerimiz olmasa bile bütün halkın refah için- de, iş ve kazanç sahibi olmasını is- tiyoruz. Kadircan KAFLI verrrrrrrrrrALLAe İşine son verilen Komiser muavini Arnavutköyünde usun — zamandan beri aranan ve nihayet yakaianan hırsızin kaçmasına yardım ettikleri diasiyle Arnavutköy komiser mua« vini Solim, vekâlet emrine alınmış ve işine son verilmiştir. Komiser mu avini bakkında vilâyetçe idari tahe kikat açılmıştır. Gerzeye yedek elektrik motörü alınacak Gerze (Hususi) — Kusabamı. zı aydınlatmakta olan 120 beygir kuvvetinde mazotla müteharrik e lektrik motoru bir kaç defa bo- zulduktan sonra bu kerre yine Gerzeyi karanlıkta. bırakmıştır.. Bu durum karşısında belediye meclisi aldığı bir kararla 27000 liraya yedek motor getirecektir, Gerze ortaokulu yapılıyor Gerze (Hususi) — sinop vâlisi yanında bayındırlık müdürü ve maarif müdürü olduğu halde ka- abamıza — gelmişlerdir. Burada <orta okul kurma» derneğine es- ki kabristandan bir mahal ayrı- larak tapu muamelesi yapılmış - tar. Orta okulun temeli atilmiş - tır. Kazamız halkı bu hayırlı iş- ten dolayı çok memnundur. şehrimize dönmüşlerdir. w Havuzdan çıkan <Ankara> ge- misi bugün saat 1? de yeniden Bata Akdenis hattı seferine çıkacaktır. * Yüksek Denizcilik Okulu wosus ları cemiyetinin senelik kongresi cur martesi günü #nat 15 de Liman lae kantasında yapılacaktır.