£ pöke Artık kurtun ba Çeviren: Nâzım Kemal m alıp Viya: naya gitmesi lâzım Bir çok tarihi şahsiyet rin gimdi Hitler'in muzta - rip olduğu, ayni hastalığı vak- tile çekmiş olmaları beni hayre te düşürüyor. Bu hastalığın ma hiyetini öğrenmeden rahat ede- miyeceğim. | Acaba Hitler, bunun farkında mı? Olmasa da ne zarar! Bana gelince ben, çektiğim mahrumi- yetten artık - bıktim, usandım.. Sinirlerim bozuldu. Münih, 2 Haziran 1940 gecesi. Bu gece Hofmann'ın evinde toplandık. Bu sefer, dâvetliler arasında, kodamanlardan yalnız Himmler vardı. Himmler geç vakit adamakıllr sarhoş olduk - tan sonra Hofmann'a <Reich'in baş fotoğrafçısı» unvanını tak- mak cesaretini gösterdi. Ben Hitler'in tavsiyesi üzeri- ne pek az içtiğim için neş'eli de- ğildim. Diğer dâvetlilere gelin - ce, etraflarını göremiyecek ka - dar içtiler. Aralarında, dikkati- mi çeken Kurt adında biri var. O, yakında ziyaretime gelecek.. Ya işte böyle!. Kurt evime geldi ve burada tam dört saat kaldı. Ona âşik olmaktan korkuyorum. İkimiz yanyana sedire oturduk ve u- Zun uzun konuştuk, konuştuk... adetâ kendimizden — geçmiştik. Masanın üzerinde duran çayla - Tımız buz kesilmişti... Kurt bana Viyana'dan, ve, bizzat yaptığı resimlerden bah- setti, Bittabi o, benim kim oldu ğumu bilmiyor. Nereden bilsin ki, Viyana halkının, Hitler'le be- nim aramdaki münasebetten ha beri yok... Sanki Viyana, Reich' in hududü dışındâ bulunan bir şehir Kurt, Viyanayı bir harabe hâ line sokan Burekel'den, Globat- scning'den, hülâsa herkesten şi kâyet etti durdu. Fakat onun bu sızlanışında, insanı rahatsız etmeyen sevimli bir taraf vardı. İhtilâlci düşüncelerini gözö - nünde bulundurarak, ona, Hoff- mann'ın ,evinde ne işi olabilece- Zini sordum. Madam Hofmann' 1n kendisine âşık olduğunu iti- raf ettim. Şimdi vaziyeti daha iyi kavrıyorum. Kürt, her kadı- nın sevebileceği tipte, uzun boy u, esmer bir delikanlıdır. O- zun güzel saçları, işi ha verici kalın dudakları var.. Yürüdüğü zaman ise adım ses- lerini duyamazsınız. Sanki bü - tün hareketlerine yumuşak. bir. sessizlik sinmiş-gibi... Gerçi ben ona âşik değilim, ama şu mu- hakkak ki o, Hitler'den sonra beni ilgilendiren yegâne adam.. Aramızdaki - gizli- münasebe - tin başıma iş açmasından çe- kiniyorum. Ondan, ne yapıp ya- Pıp kurtulmalıyım. Kurt, yine tekrar Viyana'ya dönmelidir. 2 Temmuz 1940: Kurt'la bir araba gezintisi yaptım. ,3 Temmuz 1940 ; Kurt'la yine beraberim. Ama artık bir daha buluşmamalıyız. Zira şehrin en dedikoducu kü- dınlarından biri olan Madam 'Th. bizi gördü... 4 Temmuz 1940: Hitler'den, beni hâz içinde bı- rakân. kısa bir mektup aldım. O, şüphe yok ki, beni herkes - 'ten daha çok iyi anlıyor. Bu kı- sa mektubu, tekrar tekrar oku- yorum; «Sen, çıldırtıcı bir şeh- vet kaynağısın; ama kendine tamamile hâkim olmasını bili- yorsün! Yumuşak bir. kalbin var; ama baştanbaşa alevsin'» Hitler, her zaman olduğu gi- bi bu mektubu, gece geç vakit kaleme almış. Fakat bu sefer, dünya çapında tarihi bir ehem Mmiyeti haiz olan kayarların alın dığı bir masanın üstünde yaz - Miğe. Bu mektubu okurken, haya - 'tımda ilk defa olarak, derinden derine sarsıldığımı hissettim, Artık Kurt'un başını alıp V yana'ya gitmesi ve benim der - hal Berlin'e dönmem lâzım, Berlin, 5 Temmuz 1940: Hitler'in hususi — pilotu Ba- ner, beni memnu hava bölgele- rinden geçirerek, başkente ulaş tırdı. Yalnız Berlin'e gelmeden önce bana D.C.A. yi vaziyetten haberdar etmediğini, her an a- teşe tutulmamız ihtimali bulun- duğunu — söyleyerek yüreğimi hoplattı. Bittabi lâtife ediyor - duü. Berlin'de müthiş bir kaynaı ma var. Bütün halk, sokağa dö- külmüş... Adolf yarın, başkente muzafferane bir giriş yapacak ve ben seyredip büyük bir gu- rur duyacağım... Kurt'tan iyi şartlarla ayrıl- dım. O şimdi başka kadınlarla düşüp kalkmakta serbesttir. Berlin, 6 Temmuz 1940: Hitler'in bana göndermiş ol- duğu şu telgraf, gerçekten g rurumu okşuyor: <Berlin sokak- larından geçerken Eva, seni bir an olsun aklımdan çıkarmaya cağım! Buna bir türlü rum!.. Akşamı Meervalâ, geçit resmine gö - türmek üzere, beni — aramağa geldi. Merasim esnasında ilkön ce birçok yabancı diplomatların yanında oturdum. Sonra oradan kalkıp Doehl ve Bohle'in ara- sında bir yere sıkıştım. Yakışıklı bir adam olan İtal yanın Almanyadaki büyük el- çisi Alfierinin garip bir adeti var: Tanıştığı her kadının - vü cuduna elile dokunmadan yapa miyor. Hele benimle işi azıttığı da oluyor. Sonra her defasında dönüp yüzüme öyle büyük bir hayretle bakıyor ki, — kendimi gülmekten alamıyorum. Dazlak kafah Macar sefiri Stojoj ise, operet — artistlerine has gülünç şivesile, Almanya i- le İngiltere arasında sulha dair bazı konuşmaların cereyan edip etmediğini benden öğrenmek is- tiyor. Ama bu hususta benim nereden — malümatım olacak!.. Çok şükür ki, - Keppler, beni, başka bir yere götürmek sure- tile bu mütecessis diplomatın elinden kurtardı.. Bu geçitresmini asla unutamı Yacağim Yalniz askeri müzika yerine Wagner'den bir pa: kamadığına üzüldüm. | v < Bütün meraşim boyunca Leni'nin takındığı mağrur — ta- vırlar, döğrasu çok — tuhafıma gitti. Bu kadından nefret ediyo- Tum. Onun yeğgâne marifeti, göğ süne isminin dört baş harfini yapıştırıp ortada dolaşmaktan ibaret... Sanki bu suretle, şöh- ret elde etmek kabilmiş gibi Ancak şurası muhakkak ki Hitler'in bu kadına karşı bü yük bir zaafı var. Zira o, Leni hakkında yapılan en ufak - bir lâtifeye tahammül bile edemi - yor. Goering, bile onu tenkid et Mekten adetâ korkuyor . Akşam: Bu akşam, bir kaç haftadan- beri nefsimle yaptığım çetin mü cadelelerden sonra, ilk defa 0 - larak, Hitler'le beraberim. Onun ateşli gözlerile karşılaşınca, Kurt, tamamile aklımdan silini- verdi. Bir aralık Hitler, saçımı okşadı. Sonra bana dönüp: — Bugüne kadar Almanya- mın bir çok — muharebelerden mağlüp çıktığını elbette ki, bi- lirsin dedi. Birinci dünya sava- şında uğradığımız feci hezime- tin hikâyesi de, herhalde hâtı - rındadır. Bütün bunlara sebep, Eva, bizim bir türlü politikayı harpten daha üstün tutmayışı- mızdır. inanamıyo - (Arkası var) [ HABERLERİ l rejiminde değişiklik Ticaret Bakanlığı bu haberi yalanlamaktadır Bi Bal anlığı dış tica> Tet dairesi reisi Munis Faik Ozan- söy dün akşam Ankaraya dönmü,; tür. Munis Ozanı mizo Bakanlığını ilgilendiren muhte | İf mevzulara dair — izahat — vermiş, | dün #sabahıki Cumhuriyet gazetesin- do ihracatçılara ithal hakkı tanına- cağına dair verilen haberi yalanla: miş, yerli Ürünlerin — karaborsaya sattığı dolarlar için konuşmuş, fakat | yayılan baberleri kat'i olarak yalan- | layamamış ve sözlerini şöyle bitir- < nyağı ihracına dair bir | karar verecek değiliz. Esasen rekol te belli olmadan konuşmak doğrü ©- lamaz, diğer taraftah yebi ticaret reğimini ilân etmiş bulunuyoruz. İh- | Rejimde bir değişiklik bahis . Dabilde derek zeytinyağımı ihraç etmek i- çin Bakanlıkta bir tetkik — yapılmış 'değildir. Ticaret rejiminin anlaşılan iyan tarafları yoktur. Ba itibarla iza Filistine mal kaçırırken yakalanan iki Yahudi Aktan vapurile Filistine 30 kila ka dar merserize iplik ve 50 kilo fotin- bağı kaçırirken süçüstü yakalanan Avram Benyakar, Natal Şerez adli- yeyo verilmişler ve 2 inci sulh ceza yargıçlığında - sorgularını tevkif edi Patrol ve çırak vaziyetinde”bulu « nan sanıklar sorgularında kabahati birbirlerinin ü gılık maksadile giriştikleri bir teşeb büsleri olmadığını iddia etmişlerdir. 928 neş'etli subayların toplantısı Harp Okulundan 928 senesi 7 muzünda mezun olan subaylar, neş'- etlerinin 27 inci dönüm yıllarını 30 temmuz cumartesi günü saat 19 de Tepebaşı Cumhuriyet — gazinosunda toplanarak — kutliyacaklardır. arkadaşlarının o gün ve saatte gazi nöda bhazir bulunmaları rica olunur. İçişleri Bakanı vilâyette arimizde bulunan İçişleri Bakanı Emin Erişirgil dün sabah vilâyete gel miş, Bakanlık müfetfiyleri 'odasında üç saat kadar moşgul olmuştur. » Kan gütme dâyası Dün sabah — Küçükpazarda, sebze Hâl'i önünde etrafı heyecana veren kavgası olmuştur. Hâl hamallarından İlyas Yıldız ile hemgerisi Zülfikar Adıgüzel arasında ki kavgada, zaten ötedenberi — kan | gütme düvasından — öldürmek — için Zülfikarı takip etmekto İt yas tabancasını Çekerek altı el ateş etmiştir. lerdir. erine atmışlar kaçak- olan ir tesadüf cseri çıkan kurşunlar dan hiç birisi hedefe isabet etmemiş ve'bu suretle do Zülfikar muhakkak bir ölümden kurtulmuştur. Yanan köşk Üsküdarda Kısıklıla Avcı Kâzım sokâğında Ethem paşa köşkü, çıkân bir yangın netice: beraber yanmıştır. Köşkün, Ethem paşa vereseleri 'den İhsan ve Semihaya ait bulundu- gu, içinde bekçi sıfatile Ömer Özgür adında bir şahsın oturmakta olduğu anlaşılmıştır. Bıçakla yaraladı Taksimde ran F Bağlar sokağında oti hreddin ve karısı Saniyo il ayni sokakta oturan Musa ve karıı Yadigâr kavga etmiştir. Bu arada Saniye eline geçirdiği bir ekmek bıçağile Musanın üzerine atılmış ve sırtına saplıyarak ağır su rette yaralamıştır. Yaralı hastahane- ye kaldırılmış, suçlu yakalanmıştır. BÜYUK AŞK ROMANI Yazan: SERVER BEDİ Fakat ben artık takip edilmek- ten, tehdit edilmekten bıktim, usandım. En uzak bir ihtimale razı değilim. Tamamile, tama - mile hür olmak istiyorum. Hür, kayıtsız, serbest, rahat... Yüz - deyüz emin olmalıyız ki, peşi - mizde kimse yoktur. Sonra.. Vildan doğruldu ve Nejad'ın Üstüne eğilerek gözlerinin içine baktı:. — Sonra... Her güzel şey bir kurban ister. Züfir olmasaydı başka biri lâzımdı. Ondan daha münasibi olur mu? Hiç bir mer hamet de duyacak değiliz. Nejad mırıldandı: — Müthişsin, — Koş, Nejad, yavrum, bana yetiş. Arada bir geride kalıyor- Bun, Nejad, ağzı Vildanın dudak- larile kapanmadan evvel mırıl- dandı: — Hakkın var. Kadın kol saatine baktı ve doğruldu. Nejadın üstüne eği- erek dedi ki: — Nonoş, saat sekize geliyor. Xemeği burada mı yiyelim, şeh- re mi inelim? Selmini yalnız bı- rakmak istemiyorum. Yemeği- miz de soğuk tavuk, Mezeler. Başka bir şey yok. Nejad da doğrulup oturdu. Arzularını firenliyen derin bir nefesten sonra: — Gitsek daha iyi olur, de- di, Selmini üzmiyelim. Vildan ayağa kalktı ve biraz düşündükten sonra — Dinle! dedi, bugün çarşam ba, Cuma akşamı yine burada- yız ve haftada iki gün, çarşam ba ve cuma akşamları, burada en benim dâvetlimsin. Plânımı tatbika başlayıncaya kadar. Ondan evvel buradan başka bir yerde buluşmıyalım. Sen bura- ya ayrı gelirsin. Arabada da beraber- görünmiyelim. Olmaz mı? Nejad da ayağa kalktı: — Mükemmel! dedi, — Plânda da mutabık mı- yız? Tamamen, Kucaklaştılar, Vildan bir ka- dehi doldurdu yarısını kendi e- lile Nejada içirdi, ağzına bir zey No. 46 tin koydu, öteki yarısını da ken di içtikten sonra bir kaç dal ka içinde sofrayı topladı. Yalının kapısında birbirlerin den ayrıldılar. Nejad otobüsle döndü. Yolda, hiç kimseyi ve hiç bir yeri gör- miyecek kadar dalgındı. Artık irâdesinin kendisinden çıktığını ve bir meçhule doğru yuvarlan- dığını hissediyordu. Muhayyilesi korkunç ve güzel sahnelerin birinden ötekine atlıyordu. Eve gelince bir saniye otura- madı. Ayakta, sinirli, dolaşıyor- du. Hizmetçinin sofrayı hazırla- dığını görünce — Ayge! dedi, ben yemek yiyeceğim. Ve hemen çıktı. Gözünün nüne sık sık ve tekrar tekrar ge len iki sahneden biri, Zâfirin denizde boğulmasıydı. - Vildanı bu tasavvurundan vazgeçirmek imkânsız gibi idi. Nejad için bu cinayete iştirâk etmek de imkân sız gibiydi. Vildandan ayrılmak da imkânsız gibiydi. Sonra o muhayyel adada ve o muhay- yel evde modern bir peri masa- sokakta Yeni ticaret! Tü e XIX n r Sultan Mecid nin, milli hüviyetini kaybetmekle de ( — kalmayarak tamamile — şahsiyetsie leşmiş bir mimarisi vardı ki, Dolmas sarayı bu gi izliğin bü Mima u çöküntüyo mukabil de a henüiz. ölmem alıyordu:. Ananevi sosyal diriliğin, dlurmadan Tadığı yapıcılık faa- ı » hizı ile yürüyor ve her Eimert âbidı n İkaşı il a inteyen n bir — kadınm eteği' il dana edi â sıvayarak d üzerine çok â nler ve renkler ( bat ap san'at rhamet etmeden, liyordu, — sedef ve fildişi ile telle gümüş o işlenmiş ah Vo alar, b boyalar, önu yaptıramın nazarında bir kirletme değil, gönüllere ferah lik verici!! bir temizleme, bir yeni- leme telâkki ediliyordu, binaenaleyh günah değil sovaptıt! İşte bu zihniyetledir. ki, bugün büyüklü küçüklü herhangi bir âbi. demize baksanız, bu devrin bu — ge kildeki tahribat izlerind rastlarsmız 10 Tem hürriyet ilânı yıldönümü muz Talebe Birliği «Hürriye- ti Ebediye» — tepesinde siyasi partilerin iştirâ- kile bir toplantı yapıyor Milli Türk — Talebe tebliğ edilmiştir: 1 — Milli Türk Talebe Birliğinin teşebbüsü ve başlıca Gdört siyasI partimiz olan - C.H.P,, D.P., M.P, ve M.K,P. nin müşterek müzaheret leriyle 23 temmuz 908 (10 Tem- muz 1324)- inkılâbını kutlamak ve bu uğurda hayatlarını feda —eden kahramanları anmak maksadiyle Şişli Hürriyeti Ebediye tepesinde bir tören terte> edilmiştir. 2 — Tören 23 Temmuz cumlrte” Bi günü saat 18 de iera edilecektir. 3 — Birliğimiz ve siyasi parti mümessilleri tarafından tertiplenen bu törene' Türk Ocakları, bütün kültür ve hayır teşekkülleri,. Tica- Birliğinden Tet Odası, Sanayi Birliği, Sendika | İar, Spor' Klüpleri, | müecssese ve bilcümle millt cemiyetler ve 'Bütün İstanbul halkı davetli bulunmakta: dir, 4 — Tören saatinden evvel gönde rilecek çelenkler — âbide teslim edilebilir, Nöbetçi mahkemeler bu. sabal 5 tatili & ey 'ede yaz tatilin itibaren başlanmıştır. N lül akşamına kadar devam edecektir. Bu tatil süresi içinde İstanbul ve ve öbetçi kalacak mahke ve yargıçların listesi şöyledir li- 10 uncü İstanbulda 1 geza, asliye G ve 6 inci hükük, Si ye 3 üncü ticaret, Sultanahmet 1 in ci ve 2 inci sulh ceza mahkebeleri. Üsküdar 2 ci hukuk ve sülh ces asliye biri mahkemele hukuk, ğlu 1 Kadıköy asliyo ceza, asliye mahkemeleri, Bey inci ve 2 inci sull ceza mahkemele- Eyüp, Bakırköy Beykoz ve Sarıyı leri, Çatalca, Si- ktaş, Fatih, Adalar, Kartal, sulh ceza maliki livri, Yalova ve Şile mahkemeleridir. p nn Fenike Si * Bel Halot, dün sabah şilâyette vali ve belediyo başkanı Dr. ziyaret etmiştir. h hayatı yaşamayı düşünüyor- . Her şeyi, memleketi, mesle- , akrabaları, dostları ve bü- tün bir hayat boyunca kazanıl mış itiyatların hepsini bırakıp bir daha dönmemek üzere bura- dan ayrılmak, yepyeni bir âlem de yaşamak, dünyayı dolaşmak ve ne olduğunu henüz bilmediği garip şartlar - içinde — ölmek. Vildan anlattığı zaman — bir hakikat rengi bağlıyan bütün bu hayaller ona gimdi çocukça tasavvurlar gibi görünüyordu. Böyle bir plânın tatbikine ait safhalar, önceden kurulan ha- yalleri kimbilir nerede, ne za- man, ne şekilde bozacaktı. Fa- kat her halde bozacaktı. Vilda- na bunu meharetle anlatmak lâ zımdı. Fakat bu romantik ruhu bir hayalden ancak başka bir hayal — vasıtasile - kurtarmak mümkün olabilirdi. Nejadın baş ka bir proje hazırlaması lâzım- dı; bir proje ki, cinayet, engin- lerin ortasındaki boş adalar, ih tiyari ölüm, memleketle ve niha yet dünya ile alâkayı kesmek falan gibi delice hayal unsurla rından kurtulmuş, tatbiki müm bekçisine | YENİ SABAH Şehirc Şüra toplantısında 918 - 9 9 İyilinda. tatbike konan - ill ramlarile Hiseler için bazırlanan yeni | program gözden geçirilecek, eğitim ve öğretimde dayanılacak demokra- tik esanlar tetkik ve tesbit edilecek- | Ayrıca liselerin 4 yıla çıkarılması konusunda da şüra kati bir. karara | ika elçisi ekselân Stephane (| Mistı. Lütfi Kırdarı İmiri bitmiştir. İve bu işi yapmak için de i Yaz |Yü İstanbul'daki Süleymaniye, Edirno dır. Büyüklü - küçüklü bütün mil amilarımızda bu tahribel tmami ök muştur. Dört beş sene evvel Yavuz | ndeki sıva ve badanaları elim- | İğerkapı Sarayı müzesi müdürümüne | burih gi | MEli “arasislerai büğlilğin Başlıdira Teyenlerin, hi ilse bu konudaki | likleri ve telâkki sakatlıkları kendilerine nisbi bir müsumiyet kı zandırabilir ve paratı müsumiyeti. gibi inkü tahripçiliğimizde da- başka bir 7 ve koku ve mümnkün olam Her restorasyon kelimesin yan bir suç ma asılsa dilimine- dü: kalkan gibi kullanarak ve sureti hakdan görü- rek işe, sinsi bir sun'ilik karıştı- rışoruz. Yaptığımız tahribatta, ku munu, bu konuda prof münevverlerim yürekleri- no bir su gibi serperek danlarına bir merhem gibi Malüm — olduğu üzere — mimaride Restauration bir san'at eserini — asli şeklire uygun olmak tamir etmek demektir. Eğer bu kelimenin a bilmiyorsak hiç — değilse mamak lâzımdır. Mânasını bil- miz halde bu tahribatı yapıyor - bu kelimönin mefhumunu kü gartile türel vicdanlarımıza aksettirememiş olduğumuz anlaşılıyor. Fakat mü - nevver halk psikolojisi — karşısında aksadı meşrü ve cazip göstererek bu tahribatı kolayca yapabilmek gin bu kelimeyi milli mukaddesatın | köküne vurula mak, gayette taammüd mahiyetindedir. * kazmaya sap yap- | bonce suçün en ağırıdır, bir ci- İstanbul fethinin “ beşyüzüncü - yıh hazırlıklarından her köşe — başında Bahsederken, Fatih Kervansarayın yıktırıp içine şehir helâm ya ptiran fktır, Mdlk B Bakanı lüzum göstereceği zaman yıklmhpW kaldırılacaktır!!) diye tuhaf ve bir ta'viz vermiş olah, Jatanbul Balodi-| yesinin sayın başkanı uğsundan hem- | gerilerimisin en- Çok “dinledizi — şu (beşyüsülücü yol bemaliklârı) 1 ni sind a d hci bir Eğitim Şürasında konuşulacak mevzular li Eğitim Şürasına Milli dürleri de iştirak edecektir. Prens Şahabeddin — | Bundan bir ay evel Misır. Kral hânedanından prens Şahabeddin Hü- yin ve arkadaşı Kânizüde, pronsı ait küçük bir kotra ile şehrii İskenderiyeden etmişlerdir. Kotra Kıbrımın Lima- manından hareket ettikten son ra fırtınaya yakalanmış ve motoru illerine : . ge sol Öğrcendiğimize göre kotranin tü Prons Şahabeddin bu İgünlerde şehrimize gelecektir. kün ve kolay olsun. Fakat böyle bir proje Vildanın barikulâdelik özleyişini doyurmak ümit ve im kânlarından mahrum olacaktı. Sade ve normal olacaktı. Mari- fet bu alelâde kulâde gibi göstermekti. bu sihirbazlığın mümkün olup olmadığını düşünüyordu. Abdullahda yemek yedi. Oto- ği Vildana hari- Nejad büsteki gibi dalgindı, Bazen ne- —— — ——— rede olduğunu unutuyordu. Ara da bir sofradan kalkmak, ma- saların arasında, elleri cebinde dolaşmak istiyordu. O kadar he eği acele yedi, çıktı. Yol- giderken, bazen ağzından da yüksek sesli cümle kırıntıları fırlyordu. Meselâ «Şarpiyi na- sıl devireceğiz?> diyordu. Son- ra, kendi sesini duyunca, uta- nıyor ve korkuyordu. «Çıldırı- yor muyum ben? Kendi kendi- me konuşuyorum> diyordu. Vil- danı sevenlerin çıldırmağa mah küm olduklarına inanacağı ge- liyordu. Bir aralık, yoldan gelip geçen herkesin ona dikkat etti- ğini sandı ve daha hızlı yürü- dü. Eve gidip kendi başına kal- malıydı. Orada yüksek sesle ve kendi kendine daha rahat ko- nuşabilridi. Apartmanının önüne gelinci sokak kapısında, pardesüsünün yakası kalkık, parlak siyah göz lerile dikkatini ona saplamış bir adam görünce gaşırdı. Du- rakladı. Göz göze geldiler: Zü- fir! Zâfir bu olacaktı. Geçen ge ce merdivende rastladığı adam. Kımıldamıyor ve ondan bir hareket bekliyordu. Şimdi he- rif silâhını çekerse Nejadın işi bitikti. “Yanında silâhı yoktu. Kendini müdafaa edemezdi. Bir adım daha atsa kapının zilini çalabilir, kapıcıyı uyandırabilir- di. Fakat sebebini anlıyamadığı bir irade felci içinde, kımıldaya- miyordu. Zâfir ona doğru bir adım at- âan: ksek Mimar Sedat Celîntasl Tümesidir. Atatürk Bulvarı miştir. Süleymaniyo tıb —med zesturel edilmiştir. Haseki Darüysi- | fası yine resturel edilmiştir. Halbu | ki, bütün bü resturasyon işlerindi kavil ile fül arasında koskoca, bir| hakikatin kurban. edildiğinin kimse | rkında değildir. | | dalarının bölme rafında sıralanmış ir birer kemer bâline & likle muy, bi bu odalar baydan boya ikinci bir koridor hâline sokulmuştur. O - Jalardaki pençereler örülerek kap: tılmiy, mermer sökeleri Kökülüp - tılmış vo içeriden Çifkin ve ne olduğı Bu 0 elemanlar 'er niş hâline karakterist an ocaklar bile tahrip- sokulmuş - (1) sökülüp atılarak yerlerinde yine ânâsız ve çirkin birer niş halinde | rakılmıştır. Bu ocakların caddeden mıravari görülen bacaları fonksiyonsuzdar. — İşte bu baliledir ki, bu bitada bir XVI nci | asır medresesi hayat ve şahsiyetinin ne olduğunu görmek ve anlamak im- nsaf edelim 'eye göre yapılan iş, sayın Belediye Reisinin dedikleri gibi - bir mudür? Yokaa merha- mş bir tahrip midir? Süleymaniye tıb medresesi iso Henüz işe başlanmı top - luca bir ziyaretimizde, — lüsumunda verebilöceğimiz —bâzı t 'nınmış profesörlerimizin huzurunda kendilerini bizzat mahallinde — ikaz etmiş olduğum halde, sayın Belediye Reisimiz bu medresede pek insafsız- ca ve pek geniş mikyasta tahrip ve tahrif ameliyesi tatbik — ettirmişler- Büyük doktorlarımızdan Ordi naryüs Profesör Fahreddin- Kerim Gökay da bu ameliyattan sonra; bir T müessesesi kurülürken bü. t rihi bina da resture edildi (1) mea- bir medhiye ya n birakılmı metsizce yapıl dan evvel, isimlerini bir- gazetede Halbuki, bu feci Büdisdye gözle- rimizi siler do “bakarsak, XVI nci asrın şabane bir tıb fakültesi olan Süleymaniye trb medresosinde, pilmiş olan amgliyat,bir resturasyon , bu halile kaldıkça, tarihimizin hiç bir devrinde irtikâp edilmemiş, bir tahrip ve talirif faciası olmuştur. Nasıl ki, bir adliyo sarayına bir ta- rihi İbrahim Paşa sarayı kurban e- Blmek " t mmişte, Burada da — bir Lütfü Kırdar — Yispanser ve doğum evine, bir Kadüni Sültan Süleyman Emriyet Altirci ” Şube Müdürü- geldi Bir sinddetükbö üü Kui memleketlerde seyrüsefer esas ları hakkında tetkiklerde bulunan İstanbul emniyet 6 mcı şube müdü- | rü Kemal Aygün dün eİstanbul> va- puru ile avdet etmiştir. Kemal Ay- gün kendisiyle görüşen bir arkadaşı miza şunları söylemiştir — Hâlya, , Fransa, ve Mısırda gezdir lardaki seyrüse- ferler. hakkında. tetkiklerde- buluna: rak çok istifada ettim.> Filistine gidenler «Genç> gemisi düü akşam 138 ya- budi yolcusu ile Hayfaya bareket etmiştir. Galatasaraylı üçüzler Ender, Önder ve Tuncer adında üçüz üç kardeş, dün vali ve beledi düveti üzerine vilâyete aşkanının gelmişlerdir. Üçüzler Galatasaray Jisesinin ilk kısmında 4 üncü sınıfa geçmişlerdir. Çok çalışkan oldukları için vali Kı dar kendilerine iltifatta bulunmuş- tar. Üçüzler, Kadıköyde doğmuşlar- tı. Şimdi gözleri daha garip bir tarzda parlıyordu. Bir şey söyle meğe hazırlandığı muhakkaktı. Küfür mü edecekti, tehdit mi, tahkir mi? Nejad biraz dikildi ve bekle- di. Zâfir ona biraz daha yaklaş- 'ti ve Nejadın hiç ummadığı bir nezaketle — Beyefendi! dedi, — affinızı rica ederim. Sizi rahatsız ediyo- rum. Size karşı... — Esasen. Çok büyük hatâlarım. var Nejad şaşırdı ve kekeledi: Es... Estağfurullah Biraz evvel ziyareti âlini- geldim, Hizmetçi çıktığınızı Yarım saattir burada bekledim. Fakat yorgunsunuz şimdi tabii... Emir buyurursa- nız başka zaman rahatsız ede- yim. Nejad biraz düşündükten son ra sordu: — Kim... Kiminle teşerrüf e- diyorum ? — Avukat Zâfir bendeniz.. İsmimi her halde duymuşsu - nuzdur. Vildan için sizinle ko- nuşmak isterim. Fakat dost- ca... Daha doğrusu, sizi bir teh likeden haberdar etmek iste - rim. Nejad yürüdü, zile daha cesaretle sordu: — — O tehlike siz misiniz? — Hayır, katiyen... Yazdıkla fıma bakmayınız... Birer heze- söyle bastı ve yan... Tehlike ben değilim. Had dim mi? Tehlike.., Tehlike... O- dür: TT : lik Bahisleri rk İstanbulda restorasyon faciası Tıb Fa iylece kürban edilmiş- tir. Bu faciaya göremeyen ve — ona hitin masını bilmeyen bir kü n zaafına da ayrıca g memek aşları mümkün değ Haseki Darüşsifasına gelince: Bu. nun da aslı şekli üzerinde ilmi 4 araştırmalar yapılmadan, i güzel tamir edilmiş, Darüşgi- anın umuümi kapısi meçbül birakı- larak servis kapım, cümle kapısı itti- haz edilmiştir. Hürrem Sultanın k: a Mimar Sinan'a yaptırmış olduğu, ba tarihi şefkat —yuvasının hakiki ekline ve mimari hüviyetine neden rmet edilmemiştir, bunun neresi Görülüyor ki, İstanbul belediyesi nin medeniyat tarihimizin birer ine lerimizin kurtarma ameliyesi bil, bizlere : «Gölge etme başka ihsan temem> dedirtecek cilvek r. Zavallı resturasyon! No vakit eyfi ve şahısi maksadlara ölet ol maktan kurtulup da fo i büviyetin- medeniyet tarihimize hizmet ede- bileceksin? Ve yetim kalmış zavallı Türk İstanbal! ne vakıt tarihi — ve wsil yüzün gülecek? (1) Türk Odalarındaki ocakların ü- zerlerinde yarım mahrut — şeklindeki başlıkların adı yaşmaktır paşmak de- Kil, paşmak ise kadıri ayakkabısına denirdi, maalesef bu yanlışlığı hoca- lık eden ve konferanslar veren bazı doslarımın ağzından da işitirim, tas hihi gerektir. . Gece kondular Vikmi eĞ ge hat hhi " aai tasbitine - hati Tosbit içi aa Ülğlükini kocra Bala sarık kanma' Üzelmekieadbeli bölge(dipitida ni aha e nn ei B ieğrler 1e kaaküe İngilizce kursu Çöğeleni EĞNEEĞE Ş D RRNI. ve lise İngilizce öğretmenleri için aç n kurs yarın sona ermektedir. İn- gilin köültür Belelineğ Hare olunar di Mit « dün b lürü Murad Ur: aberinde Güzel Sanatlar u- Nihad. Adil ve il zevat olduğu halde Çamlıcaya gide rek kurs çalışmalarımı takip etmiş- Çorum tahkikatı «Çorum> gemisi yanginından mu- tazarrır olanlardan müracaat eden - lere Denizyolları -yardım “kömitesi yardım'yapmaktadır. Dün yeniden 10 müracant “yapılmıştır. Mesülleri meydana çıkarmak "için yapılan idari tahkika devam edilmek İtedir. Cümhuriye savcı yardımcıla: rından Tarık Onan dün denizyolları na gelmiş v ilgililerle görüşmü, tür. Ehlivukuf dün Denizyollarında çalışmıştır. Belediye ve vilâyet Belediye ile vilâyetin evmlâkleri TL ayrı tesbit edilmektedir. Vilâyetle belediyenin ayrılmasını lerinin han- benüz tesbit müteakip belediye seç gi kanunla yapılac edilmemiştir. Şıkâyetlerin tetkiki Vilâyet şikâyet bürosunda yapılan neticesinde müfettişlerce bir hazırlanarak- Bakanlığa bildirilecek, bu raporda hangi daire lerde ve hangi Sebeplerden dolayı lerin geçiktiği belirtilecektir. Ba- kanlıkta buna göre hareket ederek kanuni formalitelerde lâzım gelen tüdilâtı yapacaktıı Mr. Dorr'un babası Bir ay kadar evvel memleketimize gelmiş olan Amerikan yardım Tür kiye bürosu şefi Mr. Russell Dorr'un babası esti Türk dostu Mr. Dorr, memleketimizin muhtelif yerlerini gezdikten sonra dün şehrimize gelmiş tir. İstanbulda camileri gezen Mr. Dorr bu sabah Roma'ya müteveccihen ha reket edecektir. şikâyetler ( KISA HABERLER —— A —— ——— * C. H. P. Eminönü ilçe Başkan- dğından: Milli- hükimiyetin, şart- sız ve vasıtasız olarak tecelli ettij günü tes'it etmek için 21.7.1949 per şembe akşamı saat 22 de ilçe mer- kez binasında yapılacak aleni topl: tiya ilçemiz ocaklarna kayıtlı üye- lerle ocak, bucak idare kurullarımız üyelerinin ve diğer partililerin teş- rilleri rica olunur. * Üniversite twlebelerinden — bir grub, İtalyaya seyahat etmeğe karar vermişse de, bunlar hâlâ döviz te- mişlerdir. * İzmir çocuk esirgeme kurumu, doğu Akdenizde yapılmak üzere bir deniz seyahati tertip etmiştir. ahata ber isteyen işti kayıtsız ede- ( Nöbetçi eczaneler & 20 -7 - 949 Aksaray —: S. Gürgen Ec. | Beyanıt Beyazıt Ec. — | ü : Kinyonli Beyoğlu Büdak Eminönü —: Eminönü Fatih Tbrahi: Kadıköy — : Yeldeğirmeni | Kasımpaşa ; Merkez Samatya Samatya Ec. Topkapı H, Emgen Üsküdar lmrahor (Devamı var) Wa 20 TEMMUZ 1949 Kaldelilere göre tüfan Nuh — tüfanının — Hindistan'dan İskandinavyaya kadar bir kaç mil detlerin tarihlerinde ufak — farâlarla anlatıldığını yazmıştım. Mezopotam- ya'da büyük bir medeniyet kurmuş olan Kaldeliler yâni Keldâniler hak- kında vesikalar arayan meşhür. in> Biliz arkeoloğu Core Smit 1872 do Koyuncuk denilen yerde bir. takım kitaboler buldu; bunlar ta; dünyanın nasıl yaratıldığı. anlatı yordu ki, şimdi İngiltere müzesinde- dir, Bu kitabelere göre <üstümüzde bu Junan şey'e gök, altımızda bulunan şey'e yer denilmeden evvel sonsuz boşluk ve deniz birleşmişler; — kuş vücutlu — savaşçıları; - karga yüzlü, dört vücutlu ve bayk kuyruklu in- sanları, İnsan başlı boğaları yarat « mışlardır. Daha sonra yer ile gök, bir çok zaman geçince de — bunların hâkimleri olan Anu, Bel ve Ea doğ- gösteri-İmuş; bunlar da yıldızları meydana getirmişlerdir. Fakat deniz kendi mülkünün bir çok ufak mâbudlarla dolduğunu Bö- rünco bunlara karşı canavar — ta- burlarını sevketmiş; onları göğlere Saldırtmış, Anu ile Ea yenilmişler - dir. En nihayet Marduk — muzaffer olmuş, her yıldıza yerini göstermiş, güneşin, ayın, gezegenlerin yerlerini fayin etmiş; seneleri, ayları ve güne deri kararlaştırmıştır. Marduk — bu işleri bitizdikten sonra babası Ea' « ya başını kesmesini emretmiş, Mar« dük'ün kanından insanlar dünyaya gelmişlerdir. İnsanlar önceleri gayet sefil yaşı: yorlarmış; fakat o sırada - Kizil denizden Oanes adında balık vücute lu, İnsan sesli bir mahlük çıkmış, Ansanlara edebiyatı, il'rileri ve san'e atleri, şehirlsr kurmayı, kanunları, mâbedler yapmasını, Jeometriyi, in- sanlığı refaha götürecek şeyleri Öğ- retmiştir. Oanes güneş battığı za- man denize dalar, geceyi sular altın- da geçirirmiş. ihayet İnsanlar arasında Tena- dıklar çoğalmış; Bel bunları, nan « kürlüklerinden — dolayı, — cezalandır- mak istemiştir. Bu hâli Ksisotrus'a anlatmış: «Bir gemi yap; mallarını birak, hayatını kurlar, Bu gemiye bütün mahluklardan birer çift alla demiş; bütün kitapları da Zipar'a gömmüştür. Ksisatrus bunun üzerie 'ne «Nereye gideyim?» diye sormuş. smâbudlara doğru!» cevabını almış- tır. Kalsatrus bu emre uymuş, ken: disine bir gemi — yapmış, — etralını ziftle sıvamış; altınını, gümüşünü, ailesini ve uşaklarını, ehli ve vahşi hayvanları — beraber almış, Hapıyı kapamıştır. Biraz sonra seiler. gibi yağmur yağmış, ortalık zindan ke- silmiş. Yağmur ve fırtına altı güm yedi gece sürmüş, bütün momleke- ti su basmış, İnsanlar tamamile bö— ğulmuştur. Yedinci gün yağmur dire miş, Tüzgâr ve fırtına durmuş. Ksi- satrus gemisinin pençeresini açmış, insan leşlerinin sular üzerinde yüz- düklerini görünce ağlamağa başla - mıştır. Daha sonra sular — gittikçe alçalmış, gemi Ermenistan'ın yük - sek bir dağı üzerinde karaya otur « muştur. Kesisatrus altı gün bekle miş, sonra güvercini salıvermiş, gü- vercin konacak yer bulamadığı için tekrar gemiye gelmiş; Ksisatrus bu- 'nun üzerine kargayı göndermiş, kar- ga su üzerindeki leşleri bulmuş, bun- ları yemeğe başlayarak geri dönme— miş. Nihayet sular tamamile çekil- Mmiş, Ksisatrus gemisini açmış, ar - kadaşlarile beraber Kaldeye gelerek Bâbil şehrini kurmuştur. Soyu ço- Balarak küdretli ve şanlı bir millet teşkil etmiştir. Daha sonra — göğe çıkmak için «Bâbil kulesir ni yaptır- Mmış; kule göğe doğru yükselince mâ- budlar kızmışlar, insanların bu te — şebbüslerine mâni olmuşlardır. —O zamana kadar bütün işçiler bir dil konuşurlarmış. Bir gün — bakmışlar , birbirlerinin söylediklerini anla- muyorları Meğer mâbudlar bunlara başka başka dil — söyletiyorlarmış! Bunun Üzerine iş durmuş, Bâbil ku- desi yarım kalmış. İnsanlar birbirle- rinin dillerini anlamayınca birer tar rafa dağılarak ayrılmışlar Bunlar ilmi — mahiyette değildir. 'Tütan ancak Kur'anı Kerim'in yaz- dığı şekilde olabilir. Müsbet ilimler- de meşgul olanlar ise bugün o hâdi- seleri, hele dil ayrılığını, büsbütün 'başka şekilde izah ediyorlar. Kadircan KAFLI Yalanlanan haber İstanbul Milli Eğitim Müdürü Mu» rad Urazın, emekliye ayrılacak olan Milli Eğitim Bakanlığı müsteşarı Be- sim Kadırganın. yerine tâyin edilece- ği şeklindeki haber teyid olunmamak idır. Dün kondisiyle konuşan bir xe daşımıza Milli Eğitim Müdürü Murad Uraz böyle bir şeyin bal konusu olmadığını söylemiştir. FÇ TARVİM — ei TAKVIMJ—î RUMİ | Temmüz 1940 | — Hicri 2O hi Ramazar Çarşamba | 23 Kamazanı Şerif : 23 Yaz (İleri alafranga) Saatile Evkat Akşanı Yal Tmaak * 19,20 18 Ökle UKU