-15— Bana öyle geliyor ki Fü çıplak olmaktan hoşlanmıyor Ben Führer'i hiç bu kadar he- jyecanlı " görmemiştim. O, bir Müddet sonra yatışır gibi ol- muş, ve gelip bâna aşkından, Bonsuz aşkından bahsetmişti. Kasım 1987 : Dün akşam Hoffmann'ın e- #inde her zamankinden daha çok iyi vakit geçirdik. Gerçi Ma- dam Hoffmann bana yukardan bâkıyor, bir hizmetçi kız muüa- melesi yapıyordu. Fakat ben onun hoppa ve alımak bir ka- dın olduğunu bildiğim için, bu- na üzülmüyordum. Hitlerci genç ier cemiyetinin reisi Baldur ise, beni fazlasile — meşgul etti. O, bana kur yapmaktan da geri kalmıyordu, sanki her ikimiz, Marguerite ve Faust — rollerine çıkmıştık. Baldur, güya beni kandırmağa — bakıyor, ben de kendimi müdafaa — ediyordum.. Onun bir kere beni, merdiven üzerinde, öptüğünü — hâtırlıyo- rum. Zannederim ki, bu mâsum suç, zavallı Faust'ı ziyadesile korkutmuştu. Artık bu flört'e, bir son vermek icabediyordu. Burada Hitlerci gençler cemi- yetine mensup bir genç kız var- dı ki, Baldur'un, bir an olsun ini bırakmadı; ona mütema- diyen içki ikram etti. Bu yüz den Baldur, daha gece yarısın dan önce zilzurna sarhoş olmuş- tu. Dâvetliler, genç kızla deli - kanlıyı cevlendirmek> üzere bi- rinci kattaki bir odaya kapa - Gilar. Sabah saat altıya doğru onları serbest bırakınca, genç kız ağlayarak odadan dışarıya fırladı. Anlaşılan fazla yeyip i- çen benim zavallı Faust'um, kı- Zi tatmin etmek şöyle dursun, yatağı da feci bir surette pisle- Mişti. Bir müddet sonra Baldur, ya- vaş yavaş kendine geldi. Fakat ©, yine tekrar içmek istiyordu. Buna, hepimiz birden mâni ol- duk. Şimdi onun ayıldığını ren dâvetliler, bu sefer de, eve kadar bana refakat etmesini is- tediler. Baldur, yolda yine el şakalarına başlamıştı. Bittabi ben, ona haddini bildirdim. İş- 'te o zaman bu zavallı şef, bü- Yük bi tzesslire kapılarak ısı: jyaşamaktan bıktığını, hayat İnzivaya çekilmekten başka bir Çeviren: Nâzım Kemal hrer emeller saklı olmalıdır. Bunun- la beraber o, muhakkak ki, Hit- ler'in ciddiye aldığı yegâne a- damdır. Führer bir gün, ondan bahsederken bana gşöyle dedi - Göoer'in kadınlara — karşı büyük bir zaafı var. Bana, par- tiye mensup arkadaşlardan ki - mi feda etmek istediğimi dim... Bu kocaman gövdeli adamın garip bir huyu var: Beni & ma arkamdan çimdikliyor. Bu, herhalde meyhanelerde çıraklık yapan kadınlarla düşüp kalk - Mak yüzünden kazandığı bir i- tiyad olacak... Yine Goering'in her defasında beni saygı ile se- rak şu ayni suali sor- mak âdetidir: — Bugün beni öpecek misi - niz Madam? Führer'e gelince o, hamam yapmaktan adetâ tiksiniyor ve Aancak ayda bir kere yıkanıyor. Bununla beraber hayret verici dörecede temiz... Bana öyle ge- liyor ki, Führer, çıplak olmak - tan hoşlanmıyor. Onun, bir de- facık olsun, mayo ile dolaştığı- ni hatırlamıyorum. Halbu ki o, benim daima çıplak olmamı ar- Zuluyor. Soyunduğum zaman i- se, bir sandalyeve ilişerek, vü - cudumun bütün inhinalarına nü fuz etmek istiyormuş gibi, be- ni saatlerce seyrediyor. Führer yıkanmayı sevmediği için bu mevzudaki lâtifelere de tahammül edemiyor. Son günlerde Goering'in Hit- ler'le boy ölçüşmeğe kalkmış bir adam hâli var.. Adolf, ona tahammül gösteriyor, ama ben bundan artık bıktım. Hele - bir yıl sonra tekrar yıkanmağa dön düğü sırada, vaktile banyo oda- sında yeleğini unuttuğunun far kına varabilen Yahudinin hikâ- yesi, baştan aşağı bir soğukluk nümunesi... Adolf, bu hikâyeyi dinlerken suratını asmış, fakat sesini çıkarmamıştı.... Kış, 1987: Dün evimiz dâvetlilerle doluy du. Bunlardan çoğu, akşam ye- meğinden sonra Berchtesgade - 'ne dönmüş, fakat aralarında Leni Riefenstahl'ın -bulunduğu kafile bizde kalmıştı. gayesi olmadığını söyledi. Doğ- B gibi, ayaklarını tuzlu suda yı- kadı. Hitler'e, büyük İskender hakkında yazılmış bir kitaptan yüksek sesle sahifeler okudum.. Bu, ne sakin anlardı!.. Belli ki, bugün onun keyfi yerindeyı Beni mütemadiyen sevip okşa- dı.. Yanakları sarkık olmasına Tağmen yüzündeki hatlar ger- gindi... Fakat ne yalan söyleye- yim, ben onun değişik mizacı- Da hâlâ alışamadım... Aralık 1937 : Goering'in, neden daima soy- tarılıktan zevk aldığını bir tür- lü anlıyamıyorum. Bana öyle geliyor ki, o, bize yemeğe gel- diği her defasında, yeni bir ta- kim maskaralıklar icat etme- den yapamıyor... Herhalde bu maskenin altında &insi birçok l_)oğn;llluıi'ıdınfolup_hitı dedikodu mevzu olan — çıplak ni'yi düşünmekten kendimi ala miyorum, Vaktile Hitler — ba- za, bu kadının herkesi - tenkiğ etmekten zevk aldığını söylemiş 'ti. Ben bu nevi kadınlardan da- ima nefret ederim. Fakat Füh- Ter, ona hayran... Acaba Leni, bir gün benim yerime geçmeğe muvaffak olacak mı? Hiç zan- netmiyorum; hayır... İşte Hit- ler yine bana geliyor... (Arkası var) Fatih müzesinin hazır- lıklarına başlandı Topkapı — sarayındaki — Çinili Köşkün Fatih müzesi haline geti rilmesine — çalışılmaktadır. — Bu hususta malümatına — müracaat ettiğimiz Topkapı müzesi müdü- rü şunları söylemiştir: «— Çinili köşkün Fatih müze Si yapılmasına geçen sene karar verilmiş 250 bin lira ödenekle tamirata başlanmıştır. Bu yıl 150 bin, gelecek yıl da 350 bin lira sarfile tamirat tamamlanacaktır. Müzede Fatihin öldüğü zaman üzerinden çıkan elbiseleri, silâh- ları, sarmalları, vakfiyeleri, ona dair yazılmış kitaplar ve devri- nin ressamları tarafından yapıl- Bor-! salardı, mutlâka onu gösterir -| KD Fuhuşla mücadele için anket Doktorlar yakında mühim bir toplantı yapacaklar İçişleri Bakanlığı, Bakanlıkla- ra ve vilâyetlere birer tamim gön dererek fuhuşla mücadele hakkın Sosyal Yardım Bakanlığı da bü- tün vilâyetlerdeki sıhhi teşekkül lere birer tamim göndermiş ve doktorların fuhuşla mücadele hu susundaki mütalealarını sormuş- tur. İstanbuldaki bütün doktorlar bu husustaki görüşlerini bildiren yazılı cevaplarını Etibba Odası- na göndermektedirler. Dün saat 13.30 da yapılan E- tibba dasının mutad 6 aylık top- lantısında da fuhuşla mücadele Mmevzuu üzerinde görüşmeler pılmıştır. Etibba odasının dünkü toplantısında, doktorların vere- cekleri cevapların tamamlanma- sını müteakip fevkalâde bir kon- gre yapılarak fuhşun kaldırılma S1 veyahut bugünkü şekilde deva mı hususunda alınacak umumi bir kararın ve doktorların ver- dikleri cevabi mütaleaların Ba- kanlığa bildirilmesine karar ve- rilmiştir. Kâzım Orbay yakında Suriyeye gidiyor Suriye hükümeti memleketi- mizle dostane münasebet te: ne çalışmaktadır. Türkiyeye a9- keri öğrenci görlderilmek isten- mekte, ordunun ıslahı için mem leketimizden öğretmenler talep edilmektedir. Bu gibi hususlar hakkında Suriye hükümeti ile görüşmek üzere örgeneral Kâ zım Orbay yakında Suriyeye gi Kasaplık hayvan fiatı Dün mezbahada 4190 küçük 314 büyük baş kasaplık hayvan kesilmiştir. Toptan canlı fiyatlar da büyük bir değişiklik göze çarp maktadır. Dün canlı fiyatlar 80 - 125 arasında idi. Toptan fiyatla- rın düşük olmasına mukabil pe- rakende fiyatlarda bir iniş görül memektedir. Belediye iktisat mi dürlüğü vazi) tetkik etmeğe başlamıştır. lerse narh ko- nulacaktır. - Geçim darlığı nıün işlenen cınayet Küçükpazarda Hacıkadın ma- hallesi Bostan sokak 44 numara h evde oturan Kemal Çenein üç senedir evli bulunduğu - karısı Meziyet Çelenk ile dün sabah kavga etmiş ve karısını bıçakla üç yerinden ağır surette yarala- mıştır. Yaralı kadın Haseki has- tahanesine kaldırılmış Kemal ya kalanarak tahkikata başlanmış- tır. Tahkikata savcı yardımcıla- rından Tarık Onat el koymuş- tur. Bu hazin âile faciasının Kemal Çelenk'in bir müddettenberi iş- iz bulunmasından dolayı karı ko ca arasında baş gösteren şiddet- K geçimsizlikten meydana geldi: ği sanılmaktadır. Belediyeler gelir vergisine uyacaklar Gelir vergisi dolayısile, beledi- yeler muhasebe usul ve - nizam- namelerinde değişiklik yapılacak br. Bu maksatla Bakanlık beledi- yelerin noktai nazarlarını sormuş tur. Vilâyetler mütalealarını bil- dirdikten sonra Ankarada ilgi- lilerin yapacağı bir toplantıda ye mış kendi resimleri muhafaza e- dilecektir.» ni belediye muhasebe nizamna- mesi hazırlanacaktır. BUYÜK AŞK ROMANI Yazan : SERVER BEDİ Dudakları titriyordu. Yutkundu ve avucunun i- çini öpen Nejad'dan elini - bir- denbire kurtardıktan sonra, bir kelime söylemeden, sür'atle çık- ti Nejad mut doğru yürü - dü, hizmetı bir kahve yap - masını emretti, salona girerek divana uzandı. Kendi kendine ilk söylediği şey şu oldu: «Vil- dan'ın bana Selmin'i unuttur - ması kolay olmayacak.» 'Tam on gün ana kızdan ses çıkmadı. Selminin bir daha gel- Meyeceği, görünmeyeceği mu- hakkak gibiydi. Fakat Vildanın '©n gün hiç işaret vermemesi Ne jad'ı güpheye düşürüyordu. Bir eldiven teki ona iki kadını bir- den mi kaybettirmişti? Belki de Vildan hastalandı.. Yahut hâlâ dinleniyor. Yahut daima böyle muammalı görün - zmekten hoşlandığı için, Nejad- da artık terkedildiğinin şüphe- Sini uyandırmak istiyor. Yahut 'da onda hasret çoğaltmak — ve kendisini daha fazla aratmak... Eğer Vildan veya Selmin bir daha hiç görünmezlerse, Nejad onları aramıyacak mı? Hayır, gururu bunu reddediyor; fakat ümitler ve gşüphelerle geçen bu 'on günden sonra, bir gün, ümi- dini tamamile keserse hayatın- da birdenbire açılacak boşluğu ne ile, hangi kadınla doldura - cak? Vildan'ı da, Selmin'i de aratmayacak bir tek kadın ta- nımiyor. Onları eski aşinalari- le mukayese ediyor. Bunların çoğu Paris'te kaldı. Buradaki - ler, Nejad'ın Avrupaya gitme - den tanıştığı bazı kızlar evl mişler: Nezihe'nin iki çocu var, Sabahat Ankara'da, Şük - ran dargın. Ablası da İzmir'de. bütün yazı geçirecek ve kıştan evvel gelmiyecek, Kadınsız bir €v ve kadınsız bir hayat Nejada gekersiz bir kadayif kadar tat- sız geliyor. Yakın bir dostu ve arka, da yok, Fuad Zon- guldak'ta. Onunla yalnız mek- tuplaşıyor. Sâlim ve Cevad An- kara'da, Hayatı birdenbire dolduran böyle bir macera başlangıcın - No. 36 dan sonra insan yalnız kalırsa, eskisinden daha büyük bir boş- luk hissediyor. O kadar ki, gimdi Nejad o kaçık ve serseri Zafirin tehdit mektuplarına bi- le hasret çekiyor. Heriften de ses yok. Ne mükemmel istih - bar vâsıtalarına sahip, Nejad'ın Vildan ve Selmin'le teması ke- silince Zâfir de kapılara zarf yapıştırmaz oluyor. Nereden öğ reniyor bunu? Ne yaman tip!. Paris'teki Yugoslavya'lı kokai- numandı. Elisabeth'in peşini bi- rakmazdı. Bir gün Arbonne'un kapısında kızın boynuna iki e- lile birden yapışmıştı. Öpmek i- gin mi, boğmak için mi? Anla- gilamadı. Bir gece yarısı pansi- yonda Nejad'ın üzerine bı İa yürüdü. Çenesine yumruğu yiyince özür diledi ve ağladı. Elisabeth'i o kadar seviyordu ki, intihar edeceğini söylüyordu. Dediğini yaptı ve bir gün Seine nehrinin sahilinde, başına — bir kurgun sıktıktan sonra arka üs- tü nehre yuvarlanarak iki ölüm- le birden öldü: Beyni patladı ve boğuldu, da fikirlerini sormuştu. Sağlık ve P 1920 n yaz mevsiminde Ps ria'a gitmiş ve Champa Elys&es'de (Claridge) otelinde bir kafta kal - mıştım. Gitliğimin ertesi günü ikin- di üstü, otelimizin kapısı bizâsında bir sürü halk - pek mühim bir ada- min vurüduna intizar ediyormuş gi- bi - iki saf olarak dizilmiş bekli - yordu. Bir garsona bu isdihamın se- bebini sordum. (Maşhur George Car- pantier — Jorj Karpantiye) oteli - mizdo dündenberi misafir olan — bir dostunu ziyarete gelecektir, Terkes mu yakından görebilmek için top- danmış, bokliyor!) dedi. Ben bu müş- hur böksör'ün adını işitmiş, resim- |orini - ga: le görmüş ve muvaffa- kiyetini takdir eden makaleleri o -| kumuştum. Biraz — zaman evvel kendisinden çok kuvvetli ve iri ve takat hantal olan - İngillere Şampi- yonunu hemen on dakika zarfında, gayet ustalıklı ve şimşek gibi sür'- atli yumruk darbelerile — büsbütün sersom edip yere sermişti. _Ege vapuru döndü Batı Akdeniz hattına bir ara- lhk seferi yapan «Ege» gemisi dün saat 9 da 182 yolcu ve 109 ton yükle limanımıza dönmüş- | tür. Yolcular arasında, eski genel | kurmay başkanı Örgeneral Salih | Omurtak, Fransaya giden parlâ-| mento heyetimizden Ali Fuat Ce | besoy, İhsan Tiğril, bayan Arı- man, Hilmi Öztarhan, Atalay A- tan, Mekki Hikmet Gelenbeğ, Arjantinin Ankara konsolosu Jearje Escalant ve Madrid elçi- | liği başkâtibimiz bulunmakta i- | di. MİLLİ PİYANGONUN YAZ | KEŞİDESİ Milli piyango, her sene çekil- mekte olan mutat bu sene, (Büyük Yaz Piyangosu) adile bir piyango daha ilâve et- miştir. İ Yaz piyangosu, 30 temmuz gü- nü Ankarıda çekilecektir. Bü- yük ikramiyesi 300.000 - liradır. Ayrıca 100.000, 50,000, — 40,000, 30,000 liralık ikramiyeler de var- dır. Dağıtılacak ikramiyelerin ye künu iki buçuk milyon lirayı geç mektedir. Bilet — fiatları, 10 lira, 5 lira, 2,50 liradır. Yaz piyangosu 30 temmuzda çekileceği için 7 ağus tosta çekilmesi mutat ol lhk piyango bu sene 15 ağustosa alınmıştır. Amiral Settle, şehrimizde Amerikaya dönmekte olan A- merikan yardım heyeti deniz gru bu sabık başkanı Amiral Settle dün sabahki ekapresle Ankara- dan şehrimize gelmiştir. »>Ayvalık postası 13 Temmuzdan itibaren Ayva- piyangolara , |lık - İzmir ve Çanakkale postala- İzu proğramında bazı değişiklikler | yapılmıştır. Buna göre Ayvalık hattının 2 postasından biri sür'at | postası şekline sokulmuştur. 'tanbuldan çarşamba sabahı saat 9 da kalkacak olan posta perşem | be günü saat 12 de Ayvalığa va-| racaktır. Ayvalıktan cuma sabahı hareketle cumartesi günü İstan bula gelecektir. İzmire kadar giden Ayvalık a- ralık postası gidiş ve gelişte Te- kirdağına — uğrıyacaktır. — İmroz postası da gidiş ve gelişte Tekir- dağına uğrıyacaktır. Çanakkale postası gidiş ve dö| nüşte Karabigaya uğramak sure tile İstanbul ile Karabiga arasın- da doğru bir posta yapılmış ol- maktadır. Zâfir de onu hâtırlatıyor. Fa- kat zavallı Yugoslavyalı gizli tertip ve hilelere başvurmazdı. Dobra idi, Elisabeth ona hiç bir zaman' fazla yüz vermemişti.. Vildan'ın Zâfir'le münasebetle - erinleşmiş ve iler- f ığa baş koyduk - ları mühakkak. Vildan'ı elde e- debilmek için Zâfir'in bâzı me- Ti olmak lâzım, Güzel mi? Nejad merdivende rastladığı gölgeyi hâtırladı. Bu kadarcığı bir fikir vermese bile - eğer Zâfir o ise - pek de çirkin bir adama benzemiyordu. Göz - lerinde garip bir humma, içinde büyük ihtiras taşıyanların Parıl tısı vardı. Biraz kaçık olması da, romantik Vildan'ın hoşuna Bitmiş olabilirdi. Buna benzer düşünceler için- de üç gün daha geçti. Nejad ar- tık bütün ümitlerinin cenaze merasimini yapmağa hazırlanı- yordu. Fakat öğleye doğru Vil- dan'ın ahçısı olduğunu söyleyen bir adam çıkageldi. Hanımefen- di soruyormuş: Bugün, akşam saat 4 sularında, Nejad bey ev- de bulunur mu diye, Genç adam «beklerim> dedi. Ve birdenbire tekrar doğup büyüyen ümitlerinin neşesi için- de bekledi. Neden kendisi gel - memiş de adam göndermişti? Bir tuzak olmasın! Ahçının hâ- linde yalan söylediğinden — şüp- he ettirecek bir sahtelik yoktu. Demek Vildan dörtten evvel ge- lemiyecekti ve Nejad'ı evde bu- | tirilen Timeteo: İdirmiştir. Resmi muamelenin ik- a Yaz aa Nakaut edildikten sonra da 1& vaktinde kendini toplayıp la döğüşe devam edemediğinden do- dünya — şampiyonluğu — Paris'li antiyo'ye geçmişti. Onun — bu muvaffakiyetine hayran olmuş olan İngilizler, - Ringte danseder gibi - rakibinin otrafında dölaşarak — fir- şat kullayan ve yumruğunu tam ye- rine yerleştiren bu inco yapılı, v- ynca boylu Fransız boksörünü, son derecede Glegant, yüni zarif bir ar- tarif ederek çok beğe hakkında lan hara- tist olarak > zaman gazetelerde ya retli ve heyecanlı münakaşatı oku -| muüştum; fakat hiç bu — vukuattan haberim yok imiş gibi lâkayt bir ta vır takınarak, gargona: (Bu Mösiö Karpantiyo de kimdir?.) dedim. (Mais Comment Monsicur!.. İl est le Champion favori do la Francet Et le vaingucur de Vanglais!..) diye evap verdi ve tabiidir ki, beni ba- yağı bir adam olarak telâkki etti idi. Biraz sonra Karpantiye şık: bir stomobilden yalnız çıktı ve kimsenin âp nazardan silindi, yarım &: ra da yine geldiği gibi çıktı, otomo- biline atladı gitti. Kendisini pek ya- kından gördüm, küçük kafalı, pek dilber, altın saçlı, son — derece şik bir gençti ger, kat pek fena bir kusuru vardı ki, o şirin ve z ki çehresini gayet çirkin gösteriyor- du. Burnuna o kadar şiddetli yum- ruklar isabet etmi Ki kaç kere kırılm liyat ile mümkün olduğu k lâh ve tas-| hih edilmiş — ve noktası almamış olduğundan - babahindile- nasebefsin, uzun ibik gibi sakil ve düzumsuz bir şey olmuştu;. — Boks nda bü. kazadan kür- tulmak ihtimali de yok gibidir. Çün- | kü boks — müsubakalarında — dünya | şampiyonu olmak on önbeş dakikada | insana bir buçuk milyon dolar zandıriyerir. Bu kadar çok parayı bu kadar az bir zamanda kazandıran başka bir meslek ve sermaye vey: hut iş yoktur. Zamanımızın en me hur muharriri ve muharrirlerin pi- ri Bernard Shaw bu garip ve ni mükul işte insanların budalaca z zekliğinin - ibret v neticesi, görüyor ve bir sürü —ülimler, şair) hattâ dâhi adamların aç ve sefil e- larak yaşamakta — olmasına lükayt kalan bu medeniyetin hâlâ böyle hay- yani ve bu kadar vahsi ve ziyan kâr oyunlardan bu kadar zevkalıma- ye. bu uğürda bu kadar para f etmesini — şiddetle takbih ve ediyor. im bu faaliyetlerde asil imi celbeden cihet bu ale- ni yumruk — döğüşüne — İngilizlerin (kendini müdafaa etmek hüneri a- silânesi — the noble art of self di Amerika Başpiskoposu Türk tebaası oluyor Athenagorastan açık — kalan Nevyork başpiskoposluğuna ge- bir haftaya dar memleketimizden ayrılaca| bır. Timeteos, dün vilâyete racaat ederek, Amerikaya gitme den önce, Türkiye Cumhuriyeti tabiiyetine geçmek istediğini bi! mü- müline başlanmıştır. llkokul mezunları Yapılan istatistiklere göre bu yıl haziran devresinde şehrimiz ilkokullarından 10138 talebe me- zun olmuştur. Tam ve kati ne- tice, ikmâl imtihanlarından son- ra anlaşılacaktır. lamamak ihtimalini önlemek is- temişti. Nisanın ilk haftasıydı. Hava- lar çok güzel gidiyordu. Bahar bütün saltanatile erken gelmiş- ti. Nejad saat dörde doğru pen- çerenin önünden ayrılmaz oldu. Saat dört buçuğa doğru apartı- manın önünde siyah otomobili durdu. Vildan üstünde açık sarı bir pardesü ile görülmemiş derece- de şıktı. Adamakıllı dinlendiği için en az beş yaş gençleşmişti. Kapıdan içeriye baharın elçisi gibi hafif, renkler, kokular çinde girdi. Çantasını ve eldi venlerini holdeki masanın üstü- ne çevik bir el hareketile bırak- tıktan sonra, kendi evinde imiş gibi rahat ve serbest hareket - lerle salona doğru yürüdi — Oturmayalım, dedi, ben se- ni Boğaza götüreceğim. Hava ne kadar güzel! Bu sözleri daha — Nejad'dan dün ayrılmış ve senelerce bera- ber yaşamış bir kadının yakın- lığı ile söylemişti. — Biraz otur, dedi Nejad, seni gözlerime içireyim, onlar Sana çok susadılar. On Üç gün, on üç! nerede idin? Vildan oturdu. Ferah ve tat- h gülümsüyordu: — Saymışsın! dedi. — Günleri değil, bile saydım. — Peki, kaç saniye geçti? Nejad rastgele bir rakam Böy saniyeleri İerile birlikte bugün Felsefi Bahisle İngilizlerin - asıl hüner - dedikleri Boxing yani yumruk döğüşü an: Filozof Rıza Tevfik —| fense) diyerek budalaca bir cümlei vasfiyo ile p yermek- ten çokinmemeleridir. Tngil re'ye Tesmi ve gayriresmi bir çok teferler ettim; birçok asil zütlerle görüşmek fırsatına nail oldum — ve iddin edebilirim ki - tam münasile - asalet sıfatının mümessilleri bugün vardır. Hiç baş- vine o memlekette ka bir yerde yoktur. Ben oruda biç bir asil adamın — Ring'de binler, ve yüzbinlerce insan huzurunda çıp- l rak diğer birile döğüşmüş ol duğunu görmedim ve işitmedim. G züne, çenesine, burnuna yumrul isabet edip de gözü mosmor, burnu ve dişleri kan içinde, yahut ne ken nış ve bu müthiş dayağın f irile şuurunu kay bedip beyhuş olarak lüşe gibi yere serilmiş, kollarından, — ayaklarından tatup çaval gibi bir kenara kaldı - rıldığını görmedim. Halbuki, ,bu ©- yün hâlâ — İngiltere'de her yerden le rağbet görmektedir. Bu mü- aları beyan — ederken - yalnız kendi ledatıma müstenid olan almıyorum. Sporta müteallik birkaç ptan v hur (Hutehinson) un resimli ansik- löpedisi var. O kitabın ikinci cildi- nin 646 ncı sahifes Boks oyu- nunun İngiltere'de son devrine ka - dar (yüni 1808 kadar) devam eden kısmının tarih- çesi var ve on dokuzuncu asırdan. Masamı ada meş- beri cihan şampiyonu olan boksör- lerin resimleri de münderiçtir. Bun- ların içinde en meşhurlarından on: beş kişinin fotoğraflarını da basmış- dar. Bunların içinde intellectuol vas- fına müstahak bir adam yok, yalmız felsefeye merak eden ve meşhur İn- iz filosofu (Herbert Spencer) i pek beğenen koca — Amerikalı zenci Jack Johnson var ki, bir ler Amerika'da dünya şampiyonu (be - yaz irka mensup) Jack Dempsej yi fena halde mağlüp ederek dünya şampiyonu unvanını ve bu muvafla- kiyetile — kazgımış ve — Dempsoy'in meslek hayatına — nihayet vermişti. Bunun üzerine beyaz Amerikalı'lar, © kadar münfeil olmuşlardı ki, Nev- yorkta ve başka yerlerde haksız o - larak bir çok zenci Amerika'lıları a- hali döğmüştü. Gariptir ki, bükümet bu tecavüzlere karşı muhafaza ve müdafaa etmemişti. Bön bazı Ame- rika'lı dostlarımla biraz mübahase etti Demokrasi dâvası ile — bu vak'aların nasıl telif edilebileceğini sordum hiç bir cevap veremedi O yakıtlar işittiğime göre J. John- son'un bir yumrağumun tesiri kuv- yetli bir katırın - çiftesinden aşağı değilmiş. O haldo bir yumruğunun darbesi bir katırın tepmesi kadar küvvetli olan Gorille gibi bir heri - fin - bir kuvvetli insanı dörmesi pek tabidir. Buna bu kadar sinirlenip bütün zencileri dövmekte ne hak, ne Amzrikan elçisinin Atina seyahatı Evvelki gün şehrimize gelen Amerikan büyük elçisi Wadsu- orth'un Atina seyahatinin tama mile hususi mahiyette olmayıp Amerikan Maliye Bakanının A rupa seyahatile alâkalı olduğu söylenmektedir. Bursalı öğrelmenler Şehrimizde bulunan 60 Bur- salı öğretmen İstanbul öğretmen ehirde bir gezi yapacaklardır. Öğretmenler bu arada Süleymaniye camiini Do ğum evi ve verem dispanserini Kariye camiini, Teodos surlarile Tekfur sarayımı da ziyaret edecek lerdir. —a ————— ledi: — 990 bin saniye. — Sahi mi? — İnanmazsan hesap et. — O kadar hesap bilseydim hayatım böyle karmakarışık 0- lur muydu? Nejad kucaklayacakmış - gibi ona büyük bir saadet hamlesile yaklaşarak: Fakat bugün çok başka - sın, dedi, çok ferahsın, çok neş- elisin, çok şıksın, çok tazesin, çok güzelsin, çok .. çıldırtıcısın! Vildan bir kucaklanma ihtima lini bertaraf etmek İstiyormuş gibi iki elini birden uzataral — Aman Nejad, dedi, sen de çıldırma! delilerden bıktım. Neş eli göründüğüme bakma, Hava güzel de ondan. İçime bahar doldu. Fakat çok berbadım. - Berbat mısın? ne demek ©0? Neden? Vildan ayak ayak üstüne a- tarak, harikulâde bacaklarından Nejad'ın gözlerini kurtarmak isteyen zarif bir el hareketile önündeki kutudan bir sigara aldı; — Vaziyetim çok elddi, dedi. — Ciddi? — Evet. Sizinle bunu konuş- mak İstiyorum. Nejad arkasına dönüp baktık tan sonra. — «Siz> kim? dedi, — Çok ciddi, Tecavüze uğra- dim, (Devamı var) üüt Adam sendel.. Böyle oyunlar hep | geki Yunanlılar ve onlardan daha kavgacı ve mütecaviz bir n lan Romalı'lardan kalma vabışi — eğ- lencelerdendi, yalnır gu var ki, on- lar muharebe esnasında esir etmiş oldukları güzel vücudlü ve gürbüz ,rde böşle güreştirir - ler, vuruştururlar, hattâ esirleri bir- birlerine öldürtüp eğlenirlerdi. - Bu unların müdafaa, h için lüzumunu iddin etm Yumrukl üşemiyen ve haysiyyeti'ni himaye ve mak ta irmek için ise terbiyei bedeni:- ye var. Ben ona inanırım. O terbi- yo ile büyüdüm ve hâlâ o sayede faal ve energiguo bir hayat sürmek- teyim. Gelecek sefer bunun maddi Şehir Meclisi paso ve şebekeyi Ekimde konuşacak Şehir Meclisinin fevkalâde top- lantısı, hazırlıkları ikmal edile- mediğinden ağustos ayına bıra- kılmıştır. Dün kendisiyle konuşan gaze- tecilere vali Dr. Lütfi Kırdar, bu toplantıda imâr plânlarından baş ka her hangi bir meselenin görü- şüleceğini zannetmediğini söyle- miştir. Anlaşıldığına göre paso mese- lesi ekim devresi toplantıların- dan evvel görüşülmeyecektir. Fransaya giden Meclis hey'eti döndü Fransız Parlâmentosunun da- | veti Üüzerine haziran — ayında Fransaya gitmiş bulunan Gene- ral Ali Fuad Cebesoy başkanlı- ğındaki parlâmento heyetimizin bir kısmı dün sabah sat 9 da Ege vapurile şehrimize dönmüştür. Gelenler General Ali Fuad Ce- besoy, İhsan Hamid Tiğrel, ba- yan Benal Arıman, Hilmi Öztar- han, Atalay Akan ve Mekki Hik- met gelenbeğdir. Heyet başkanı General Ali Fu at Cebesoy demiştir ki: Fransa Cumhurbaşkanı, her i- ki meclis başka üyeleri Baş- bakan ve Dışişleri Bakanı bizi samimi dostluk ve mezaket ha- vası içinde kabul ettiler. Karşı- hklı uzun görüşmelerde bulun- duk. Son harpte müttefiklerin çıkarma ve harp bölgeleriyle di- Ber zırai ve sınai çevrelerini gez dik. Türk bayraklarile — süslenmiş görmek her yerde bizi - ayrıca mütehassis etti. Milletimizin lâyık olduğu şe- |kilde biz mümessilerinin bu dost ve mütefik millet tarafından kar şılanmış olduğunu ifade etmek İsterim. Parlâmento heyetimi üyelerinden Celâl Sait Dr. Sadi Konuk İstanbul vapuri le geleceklerdir. Dr. Belçet Uz da bir tıp kongresine iştirâk et- tikten sonra memlekete — döne- sektir. Ermeni Patrikhanesin- deki ihtilâfın hallı Ermeni patrikhanesinde çıkan ihtilâf halen devam etmektedii Dün de vilâyete Hümayak Bahti yaryan tarafından üç papaz mü |racaat ederek, ihtilâfın hallini is temişlerdir. Vilâyetçe, üç papaza, Bakan- lıktan gelen tamimin metni okun muştur. Tamimde, ihtilâfın ken- di aralarında halledilmesi, bildi- rilmekte, hükümetin bu işe müda hale edemiyeceği kaydedilmek- tedir. K | KISA HABERLER Te A L a Bir müddet evvel Beyoğlun da Madam Cinonun evinden bir halı çalıp satmaktan sanık Tar- labaşında Karaca sokağında 18 numaralı evde oturan Niko Me- nejidi yakalanmış Adliyeye sev- kedilmiştir, sorgusunu müteakip tevkif olunmuştur. w Dün saat 18 de Galatasa- y lisesinde İzmit lisesi tarafın dan güzel bir resim sergisi açıl- mıştır. * Gümrük ve Tekel Bakanı Dr. Ş. Fazıl Bürge dün öğleden evvel Gümrükler baş müdürlüğü ne gelmiş ve bir müddet kalarak tetkiklerde bulunmuştur. 4 Türk Hava Kurumunun do- kuz tayyaresinden mürekkep fi- Tonun İstanbulu ziyareti münase betiyle ikinci dünya harbine ait havacılık faaliyetlerini gösteren filmler pazartesi günü saat 17.30 da Kadıköy Halkevinde, salı ve çarşamba günleri de saat 17.30 olarak gösterilecektir. * Yeni Defterdar Mehmet İz- men, dün vilâyete gelerek vali ve vali muavinlerini ziyaret etmiş tir. V & Memleketimizden ayrıla- , ak olan Suriye konsolosu, dün vali ve belediye başkanı Dr. Lüt- fi Kırdara veda ziyaretini yap- da Eminönü Halkevinde parasız | 10 TEMMUZ 1918 Otohüs biletleri tenzilatında ortayı bulmak lazım... Birkaç ay evvel şehir. meclisinde otobüs biletlerinde yüksek tahsil öğe rencilerine ve harp sakatlarına ten- zilât yapılması — kararını vermiştir bir hafta evvel ayni meclis bu ten- zilâtı ve bütün ücretsiz seyahat hak- Ki veren pasoları kaldırdı. — Birinci karar no kadar acele, çabuk ve he- sapsız verildise, ikinci karar da ona benzedi. Pasoların kaldırılmasına, bana da dokunmuş olmasına rağmen, aslâ i- tirazım yok; her ne süretle olursa olsun halkın hizmetine tahsis edil miş bulunan bu vâsıtalarda, madem ki, zarar ediyorlar, ücretsiz seyahat ötmek haz değil sıkıntı. verir. Benim birinci derecede hoş görme- diğim cihet harp sakatlarına yapı dan tenzilâtin — kaldırılmasıdır; ön - dar Vatan ve millet uğruna uzuv - larından birini veya birkaçını miş İnsanlardır;. başımızın üstünde aşısak yine yeringedir; — Yardımın harp sakatlarına bizim gibi onlar ve gehit arkadı sayesinde hürriyet vo İstiklâl havasını — teneffüs eden yurddaşlar İçin vicdan borcu oldu - Kuna şüphem yoktur. Bütün mede- ni memleketlerde bu böyledir; mese- 1â Fransa'da bütün nakil vâsıtala- rında bedava seyahat ederler ve hat- tâ herkes onlara yer vermeğe mec- burdur. Şehir meclisinin bu vicdan borcunu unutmasını haklı göstermek mümkün değildir. İkinci derecede hoş görmediğim ci- het yüksek tahsli gençliğine yapılan tenzilâtın kaldırılmasıdır; gazetemi- zin gayet mükemmel ve tam olarak aksettirdiği gibi, yüksek tahsil zenç- Üğİ himayeye muhtaçtır;. Cumhuri- yetimizi kendilerine emanet ettiği - miz bu değerli çocuklarımızın mü - him kısmı türlü mahrumiyetlere kat- Janıyorlar ; birçokları ayni günde bire birinden uzak noktalarda kısa Tası- falarla derslere yahut lâboratuar ça- dışmalarına gidiyorlar; — tramvaylar onların ihtiyaçlarına cevap vermek: ten uzaktırlar. Diyorlar ki: <Öğrenciler arasında zengin çocukları vardır; tenzilâttan maksat tahsillerini kolaylaştırmak ol duğu halde — eğlencelere, gezmelere giderken de bundan faydalanıyor - lar; otobüsler adetâ onlara tahsis edilmiş bir hâle geliyor ve tabiatile zarar ediyor. Bu itirazı da haklı bulurum; fa- kat tenzilâtın tamamen kaldırılma- vını aslâ doğru göremem. «Her işin iyisi orta olandır» diye Arapça — bir söz vardır; İşte bu mes'eleyi de or- talama bir karara bağlamak lüzım- dır. Henüz otobüsler yokkan ve tram- vay şirketi ecnebiler — elinde — iken tenzilât için şu esaslar vardı: eÖğ - renciler yalnız evlerile, okulları ara- sındaki yolda tenzilâtiı biletten fay- dalanırlar ve tatillerde tenzilât ka- dırılır.» Şehir meclisi ile yüksek — tahsil gençliği arasındaki bu dâvada hâ kem olsaydım şu kararı verirdim. «Bütün öğrencilerden allelerinde ka- zancı meselâ beşyüz lirayı geçme < yenler evlerile okulları — arasında) yollarda tenzilâtlı biletle seyahat e- derler.> Beşyüz Jirayı çok Bgörenler olur - sa bu paranın harpten evvelki yüz liraya ancak muadil olduğunu hâ - tırlatırım. Şehir mecilsinin hiç ol « mazsa bu esas dahilinde yeni — bir karar almasını temenni ederim. Kadircan KAFLI Kıbrıslı öğretmenler 108 Kıbrıslı öğretmen 25 tem- muzda İskenderun'a gelecekler ve orada bir heyet — tarafından karşılanacaklardır. — Öğretmen- ler 5 gün Ankarada 15 gün de şehrimizde kalacaklardır. Kıbrıslı öğretmenler, Çapa E- ğitim Enstitüsünde/misafir kala caklar, bu arada Bursaya gidip gelecekler; İzmiri de Zziyaretten sonra memleketlerine dönecek- lerdir. || — Ramazanı Şerif : 13 Yaz (İleri alatranga) Saatile Evkat İkindi — :17.19 ( Nöbetçi eczaneler & 10 -7- 949 Aksaray — : Yenikapı Sarım Beyant — 1 Beyazıt Ec. Beyoğlu — : Della Suda Eminönü — * Eminönü Ec. Fatih 1 Tbrahim Halil Kadıköy — : Büyük Ec. Kasımpaşa : Merkex Samatya —: Samatya Ec. Topkapı —: Nazım Ec, Üsküdar —: Ömer Kenan mıştır. i | |