Hollanda d intişare a islâmiyet başladı Müslüman misyonerleri y müslüman olacağına inanıyor!| Lâhey (Hususi) — Felemenk-| Ly ğ Spui | lu, itidal yolunu takip ettiği üze meşhur İrinde durmuş ve <İslâmiyetin or- in payitahtı olan Lâhey'de câddesi — Amerika'nın Broadway'ın, İstanbul'un da Bey|taya koyduğu senede Felemenğin tamamile 'on İslâmiyetin daima orta yo sistemle hakiki oğlusunu andırır. Geceleri neon | müslümanlar hem komünizmden ışıklarile süslenen bu caddede |hem meşhur sinemalar vardır. Bu haf|ni ta içinde bu meşhur caddedeki Cafe de Kroon'un ikinci bir İslâmiyet propaganda toplan- tası yapılmıştır. Bu toplantıda konferans veren) ler iki meşhur İslâm misyoneri- dir. Her ikisi de 32 yaşında bu - lanan bu misyonerler Hafız ve Beşir isimlerinde iki Hindli Müs- lüman'dır. Ahmediye mezhebine mensup bulunan bu genç misyo- nerler şimdiye kadar epeyce mu- vaffakiyet kazanmışlardır. 1879 da Mirza Glam Ahmed Gadian tarafından Pençap'ın bir) köyünde kurulmuş olan bu mez- hep bugüne kadar çok y yılmış- | tır. Halen bir milyondan fazla müntesibi vardır. Paris'te, Ber lin'de, Londra'da Şikagoda ca- mileri vardır. Bu İslâm misyonerleri, din uğ-| runda şimdiye kadar bir çok güç lükleri yenmişelrdir. Medresede gayet kuvvetli tahsil gördükten sonra, öğrenmesi güç olan Ho- landa dilini de güzelce elde et- mişlerdir. Bundan sonra yorul - madan çalışmışlar ve senede 20 bin risale neşrederek, İslâmiyeti neşri için dünyanın ber tarafına sevketmişlerdir. Bu suretle mis- | yönerler ve arkadaşları her sı nıftan ve her meslekten dünya- nan bir çok insanlarile temas et-| mişlerdir. | Spui caddesindeki bu dini kon| feransa orta yaşlı birçok Fele-| menkliler gelmişlerdir. Bunların arasında birçok küçük memurlar | da bulunmuştur. — Yeşil dıvarlı | Cafe de Croon'un konferans sa- | lonunda bu Müslüman misyoner- lerinin vaazleri büyük bir alâka uyandırmıştır. Konferans müna- kaşalı olmuş ve sorulan sualler arasında <Müslümanlar — düşmanlarına nasıl muamele yaparlar?> soru - tu da bulunmuştur. Hatib Hafız buna «Müslümanlar düşmanları- na adetâ dostlarıymış gibi sükü- net ve tesamuhla muamele eder ler> cevabını vermiştir. Bu ce- vap hâzır bulunanlar — arasında müsbet bir tesir bırakmıştır. Di- ğer sualler arasında <ezeli nâhı niçin tanımıyorsunuz?> cüm lesi de bulunmuştur. Yeşil sarığı ve siyah gür sakalile dinleyici - ler üzerinde hâkim bir intiba bı- rakan misyoner Hafız (ortada büyük suitefehhümler olduğunu) söylemiş; bu son suale şöyle ce- vap vermiştir: Haristiyanlık, çocuk doğduğu zaman büyük bir günah yükile yüklü olarak dünyaya gelir diye inandığı halde, — İslâmiyet «her çocuk mâsum ve günahsız ola - rak doğar ve bütün — günahları dünyada ahr> kanaatindedir. Doğmamış bir çocuğa günah yük letmek zulm değil midir?> bun- 'dan sonra Beşir şu sözleri söy- «İslâmiyet cennetin ebedili ne cehennemin muvakkatli nanır. Cehennem, bizim itikadı- mizca - korkunç olmakla bera - ber - bir terbiye ve islâh yeri- dir. Bir insan günahı nisbetinde cehennemde kalıp islâh edildik- | ten sonra, tekrar cennete gire - bilir, Cehennem âdetâ bir hasta- hanedir. Orada insan tedavi e-| dilir.» demiştir. Bu sözler karş sında dinleyiciler derin düşünce- lere dalmıslardır. İslâmiyeti kabul eden Fele - menklilerden 41 yaşında Piet Van Nijk, Müslüman ibadetinin güzelliğinden ve mantıkiliğinden katında |de Hafız'la Beşir Lâhey'de |müslüman olaca; de kapitalizmden kendileri- kurtarmışlar» demiştir. İki senelik bir vaaz neticesin - 10 Felemenkliyi Müslüman yapmış - lardır. Bunlardan 4 ü kadındır.. Bu misyonerler heyetinin ayda 40 kişilik bir toplantıları vardır. Müslüman misyonerleri bundan sonra teşkilâtlarını daha ziyade kuvvetlendirmeye ve daha asri vüsıtalara müracaat etmeye ka- rar vermişlerdir. Bu suretle ihti- daların gittikçe artacağı tahmin edilmektedir. Esasen Endönezya- nın uzun müddet Felemenk sö - mürgesi olması birçok Felemenk- lileriroradaki müslümanlarla te- masa getirmiş, onların sade fa- t dürüst hayatları Hollanda - hlarda derin intibalar bırakmış - tır. Misyoner Hafız'la Beşir Hollan danın 100 sene içinde tamamile ina imanları bu kunduğunu gazetecilere söylemiş- lerdir. Bu son müslüman misyo- nerleri konferansı Felemenk pay tahtında alâkayla karşılanmıştır. Yeni Neşriyat Hnkuk dâvaları nasıl açılır, nasıl yürütülür İcra dairelerinde ve mahkeme- Tergeki işlerini bizzat takip ede- cek vatandaşlara, terfi, istifa, azil, emeklilik ilâ sırasında gadra uğrayan memurlara kanun ve takip yollarını göstermek mak sadiyle Zonguldak asliye hukuk yargıcı Eyüp Sabri Erman tara- fından hazırlanmıştır. Davaya ve husumete ehliyet, hakiki ve hük- mi şahısların durumu, mahkem nevileri, vazifeli ve yetgili mal keme ye idare mercileri, ill gibi konular anlatılmış, dava, iptidaf itiraz, esasa cevap, karsı dava, ihtiyati tetbir lâyihaların- dan ve türlü mahkeme kararla- rından nümuneler verilmiştir. Hukuk tafbikatı alanındaki boşluğu dolduran. her vatanda- şın anlıyabüteceği açık bir uslüp- la yazılmış, 13 formadan ibarst ve 250 kuruş fiatlı bu eseri tav- siye ederiz. Muharrirden temin edilebilir. * “Perde , Gazetesi Şehrimizde baftalık, resimli o- larak «Perde> adiyle tiyatro, nema ve musikiden bahseden bir gazete çıkmağa başlamıştır. Bir çok renkli tablolarla süslü, sine- ma, tiyatro ve musiki hayatına ait pek çok havadis ve dediko- dudan bahseden bu orijinal gaze- teyi okuyucularımıza hararetle tavsiye ederiz. Fiatı 10 kuruş- tar. * Içtimai Siyaset Konferansları İatanbul Üniversitesi — İktisat Fakültesi İçtimaiyat Enstitüsü - nün her sene tertip ettiği içti- mai politika konferansları — bu sene de 200 sahifelik bir eser halinde neşredilmiştir. Prof.: Kessler'in (Zonguldak - ta işçi hayatı), Safa Şevketin (İş mahkemeleri), Prof. İssac'ıa (Ücret sistemi), Ekmel Zâdilin (Gecekondular), Prof. Ferit Hak | kı Saymenin — (İş — ihtilâfları), Prof. Nalbantoğlunun (Türk çisi), — Prof. — Fındıkoğlunun (Tramvay işçileri) — tetkikleri bahsetmiştir. Yine ihtida etmiş olan Holandalılardan Zeno de | vardır. Bütün münevverlere e- hemmiyetle tavsiye ederiz . Yazan ; Edgar Wallace — Sizi böyle söyleten nedir? — Cinayetin olduğu esnada siz de ayni noktada idiniz, eğer öldüren Feng-Ho olsaydı ilk işi size gelmek olurdu, zaten siz de gördünüz. — Tabil gördüm. (sesi pek a- laycı idi.) buna rağmen hiç bir polis benim ziyaretimi Feng-Ho ile ilgili görmedi. Doğrusu - siz Skotland Yard'da olmalıymışsı - nız Mis Elsa. Haa, aklıma gel- Mişken sorayım, hiç dişiniz ağ- rir mı? ” ç Diş ağrısı mı Majör Ame- ri? Hayır, niçin — Bilmiyorum, bana öyle gel di de, çünkü gençlerin dişi çe ağlır. Eğer a bende Af - yon ruhundan daha tesirli hem de daha tehlikesiz bir ilâç var. Kızın kaşları çatıld anlı; ye bir şey n dum, ne demek T ? lemek- istediğinizi af 1 di Bınız Mis? 1 Hk Vermek gideceği- üti da bulunduğu YNM RAEAARARARAAAAARAAARARARAAARAARARARARARRARRARU l İstanbul'un — karakteristik çarşılarından ikisi Kapalı Çar- gı ve Mısır Çarşısı'dır. Kapa- h Çarşı'nın ilk adı Bedestan' Gır. Bu kelimenin aslı Bezazis- tan'dır ve kumaş satılan yer mânasına gelmektedir. Bedestan 1461 yılında Fatih Sultan Mehmed tarafından ah- şap olarak vücude getirilmişti. Büyük çarşı ise, Kanuni Sul- tan Süleyman zamanında ve gene ahşap olarak yapılmıştı. Zamanla her ikisi de harap ol- du, sonradan — taştan yapıldı. Kapalı Çarşı, meşhur 310 zel- zelesinde (10 Temmuz, 1884) yıkılmış, 1898 de Nafıa Nazırı Müdürl Basımevimiz ahnacaktır. «295> kuruş Satınalınacak ipin me bedelsiz olarak Müdürlükten İstanbul Jandarma Satınalma Komisysnu Başkanlığından 1 — Keşif bedeli 713 lira ol: nasının keşif ve şartnamesine göre onarma işi 15.7,949 cuma gü ü saat 15 de pazarlık suretiyle matr 53 lira 50 kuruştur, 2 — Şartnamesi rin geçici teminat makbuzu ile hariç üç gün evvel ları ehliyet vesikalarile birlikte gelmeleri, Kız kaçıranlar Hadımköyünde Hüsniye Dinç ya kiracı olarak çalışan vatan- | zorla Terkos köyüne doğru ka- çırmasından kardeşi Celâlin İkinci daki muhakemeleri 'karara bağ- lanmıştır. sanık Yusuf Ağırceza Yusuf 6 ay, Celâl de bir ay 15 gün ağır hapse mahküm e- dilmişlerdir. ESRARENGİZ PATBON —29— bütün izahat bu oldu. Kunm : 27 ELSA HAZIRLANIYOR. Cumartesi sabahı. Elsa zarfını açarken pişmanlık vinç gibi karışık hislerin tesi- ri altında idi. Filvaki sessiz pat ronundan kurtulduğuna sevini- yardu, ama son zamanlarda da adamda husüle gelen bazı değ şikliklere de hayran olmaktan k kendini alamıyordu. Parayı say madan makbuza baktı ve fazla- dan kalmış olduğu günler için de ayrıca para konmuş olduğu- nu gördü. İçinden adamın bu munzam parayı vermemiş olma sını temenni etmişti. Nedense gönlü bu hizmeti pn ra mukabilinde yapmak isteme- mişti. Saat birde işini teslim e dee Yazıhanesini düzeltti çekmeceler kendine ait € üzülmüyor ünkü Tarn düşünürken A I Semra Arslanlı — Buyurun. — Gidiyorum. — Tabii gidersiniz, bu cumartesi. Çevirer gün Yalnız pazartesi sa Bahı bana unutturmayın. Çin postası gelince Nang Pu şir Buna imkân yok Major A- meri, çünkü pazartesi burada olmiyacağım. Neden burada olmıyacak- mişsiniz? Bugün işi terkediyorum, siz de biliyorsunuz. — Ha.. Sahi, Demek unutmuştu, demek gi- dişine bu kadarcık ehemmiyet veriyordu. Tehir edilen tahkikat ne günü? Pazarte Şu Moris Tarn da ne zaman: sız öldürüldü! der gibi dudi larını kıstı. Siz istifamzı gelecek cu- martesi gümü verin dahı Kız sevincinden t kür edecekti. Fakat ortada de korunması - lâzü Olmaz! bu gün gitmek için üğün olup 967,5 muvakkat pey akçası «66> lira 15 kuruş. tur. Eksiltene 16,VIL1949 cumartesi günü vimizin Ayasofyadaki merkez - binasında yapılacaktır, İsteklile- rin belirtilen gün ve saatte komisyonumuza başvurmaları, Şartna- her gün kamisyanda görülebilir, İsteklile. vilâyet makamına müracaat ederek alacak- Kapalıçarşınıy eski ğ Kapalı ve Mısır Çarşıları Mahmud Celâleddin himmeti ile yenilendi. Kapalı Çarşı ile Mısır Çar- şısı arasındaki fark, tarih bo- yunca devam etmiştir. Kapalı Çarşı her türlü eşya satışına açık bulunduğu halde — Misir Çarşısı daha ziyade devrin ec- zahanesi vazifesini görmüştür Mısır Çarşısını Dördüncü Meh- med'in valdesi Turhan Hatjce Sultan 1660 yılında Cenev lerle Venediklilere ait üstü ör- tülü —çarşılarının bulunduğu yerde kurmuştur. Mamburi, İstanbul rehberin- de Mısır Çarşısından — bahse - derken göyle der: «Şarkm yı- Paşanın gaa NANARRARARAAARACAMARMAEAMAANANURARAN Milli Eğitim Basımevi den saat 11,30 da Basıme- istenilir, — W — lan Rami jandarma karakolu bl. ihalesi yapılacaktır. Geçici temi eksiltme gününden tatil günleri belli gün ve saatte kamisyona — 1010ı — ——— Dr. Zülfü Sami Özgen İç Hastalıkları Mütehassısı Beyoğlu — Ağacami — Sakızağaç Cad. No, 3, Telefon: 40535 ——— * Yüksek ticaret ve ekonomi tedris sistemi — incelenmektedir. Yakında bu hususta bir karara varılacaktır. — Ben de kendimi sizi bir hafta göndermek ayarladım. Kuzum söyler misi- niz bana, niyetiniz beni bir Hin distan yazmasımı beceremiyen Mis Dame ile yalnız bırakmak mı? Hayır teşekkür ederim, bu u ben onunla vanamam. Her zamandan daha tatlı bir baş işaretiyle kızı kendi ofisine yolladı. Kendine ait eşyaları çekmecelere yeniden yerleştirir ken Elsa, adam sen de diyordu. ha bir hafta az ha bir hafta çok ne çıkar? Zaten gu tahkikat işi bitene kadar Amefilerde kalması daha münasipti. Gerçi şahit olarak çağırılmıyacaktı ama bütün bu işlerin yeni baştan tazelenme- Si onu çığrından çıkaracatktı. Nitekim iki saat süren bir istic vabın sonunda yorgun bir jüri sonra üzere heyeti gu kararı verdi: «Bilinen veya bilinmeyen bir insana ve- ya insanlara karşı cinayet..» Mahkemede Ralfı göremedi Hal buki doktor halka ayrılan sıra nın en arkasında - oturuyordu. t tam 4,5 ta Major Ame- bakışları altında zehir tecrübe- Jüri karar İ lacaklar m iz M Genç patron başını a eaf YENİ SABAH YURDUMUZUN ZMÜücevherlöri do — aanamaaaamEMARRARLRRRNREAMAARAAAAA eee S EAESAAAAAAAAA SS AUAT —if asırlardaki görünüşü lan gömleği, kaplumbağa kabu ğu, türlü ,sedefler, — kurumuş hayvanat, her türlü kuru ne- bat yaprağı, çiçek, sap ve to- humları, muhtelif ağaç kabuk ve zamkları, Arabistan ve Hin- distan baharatı ve ilh.. gibi bü- tün tıbbi müstehzarat burada bulunur. Ecza ve mamulâtı ispençi" riye ise cam veya topraktan pek zarif kavanozlar dahilin - de satılırdı. Lütfi Kırdar, Misır Çarşısı" nı bu iptidailikten kurtarmış, bugünkü temiz ve modern hâ- le getirmiştir. Çarşının karga- cık, burgacik yollarına, — ka- ranlık, küflü dükkânlarına alı- ganlar ilk zamanlarda, belki hâlâ yadırgamaktadırlar. Kapalı Çarşı'nın başka bir hususiyeti daha vardı. Burası, bir zaman kadımın sâdöce par- mağınr görüp âşık olunduğu, erkek ile kadının bir arada gezmesi, ateş ile suyan, kurt İle kuzunun bir arada bulun- ması gibi imkânsız bulunduğu zamanlarda bir nevi gizli ran- devu yeri olmuştur. Meşrüti- yet senelerinde birçok uygun- suz kadınların burada müşte- ri avladıkları da, o devri id- râk etmiş olanların hâtıraların dan öğrenmekteyiz Çuval Satılacaktır: VToprak Mahsulleri Otisi Istanbul Bölge Müdürlüğünden çi — Otisimiz işinden iskat edilmiş Fındıklı çuval deposunda mevcut 20,000 adet hububat çuvalı adetle, 18.000 adet — hububat çuvalı kilo ile ve 10,000 adet kanaviçe kepek çuvalı adetle açık: arttındla süretiyle — satılacaktır. 2 — Arttırma 18/7/949 pazartesi günü saat 15 de Ofis bina- sırda toplanacak olan hısusi komisyon önünde yapılacaktır. 3 — Teminat 20,000 adetlik çuval için 2730 — 18.000 kiloluk çuval için 18,30.— 10.000 adet kepek çuvalı için 7 Tiradır, 4 — Isteklilerin teminatlariyle birlikte belirli gün ve saatte Tazımdır, 5 — Bu işe ait şartlaşma tasarısı malzeme servisinde gö - lebilir. & — Ofis ihaleyi yapıp yapmamakta serbesttir. kemisyona başvurmaları — 9628 — lstanbul Tekel üğün memleketlere tuz ihracı imkânlarının Başmüdürl den Di arttırılmcır mah. #adile Çamaltı Tuzlasından İçel, Seyhan, Hatay, Gaziantep, Ma- yaş ve Urfa vilâyetleri ihtiyacı için tuz satılmıyacak ve bu böl gelerin tuz ihtiyacı bundan böyle temin olunacaktır, dahilindeki yerlere deniz için nakliye tezkeresi veya nakliye tözkeresi makamına edilmiyeceğinden keyfiyet tuz — ticareti ile selerce malüm olm — 10061 tamamen — Yavşan — Tuzlasın. dan veya Sarayönünde: tuzu kajn Adlanı geçen İller hududü fatura tanzim tuz nakliyatı ile iştigâl eden şahis ve müc üzere Jlân olunur. ——— fincandan kaldırdı Hallam sizin bu akşam Bel- — Londrada vasati olarak se — cin Kresente veda ziyareti ya- nede 56 cinayet işlenir. Bunlar- — pacağımızı biliyordu. dan yirmi sekizi yakalanarak — Kızın almı kırıştı, bu adam adaletin pençesine verilir, yirmi yedi küsuru kendi elleriyle ha- jyatlarma son verirler geri ka- lan da kanunun pençesinden kurtulur. Haa aklıma gelmişken sorayım, dostunuz Hallamı gör- dünüz mü? sualdeki küstahlığın far kma varmıyarak: — Hayır görmedim. Yalnız dün sabah bana telefon ederek bir şey sordu. niçin hep böyle insanı rencide eden âualler soruyordu Niçin haberi olacakmış Major Ameri, evet bizim ah- babımızdır. ama her işini Dr. Hallamsız yapamıyacak kadar kendisini bana elzem hissetmi yarym. Neden bu kadar inatla kendisinden — bahsediyorsunuz anlamıyorum. — O beni eğlendiriyor. Halbuki Elsa hiç bir zaman Acaba şu benim diş ağrı- — Ralfi eğlenceli bulmamıştı. # jestimden bahsettiniz mi? — — pıcın Kresente geldiği vakit on Yaha Meselesi demek isti- — Avukatın kâtiği kendisini bek # hva Mogek szyen liyordu. Ölü evinde kendisin- 'yorsunuz, yok canım, niçin bah Bedeyim Adam başımı ç.ayın - dan kaldırmayarak den başka birini görmek kızın çok hoşuna gitti. Öteberisini a lirken evin dağınık ve soğuk ha Bam Balaclm Sadim Hâlâ otelde — İ onu ürkütüyor ve bunca sene mi kalıyorsunuz Mis Elsa? dir oturduğu yerin hatıralarına | HarSUN NC çok pahalı, — Pulanık bir perde çekiyordu. şimdilik yeni bir ahbapta kal Bir bavul doldurdu, ve sandık Yaaar Yo leyim, gonra da küe — *dasına girerek, her zaman ta çük bir apartıman katı bulaca- — til gezmelerine giderken kullan iam. Polis şimdi bana Mr. Tara — dığı büyük tahta bavulu ara: in evine gidip eşyalarımı almak- Mmaya başladı. Bu bavul tuhaf içi: isaade verdi, sonra avu — bir şekilde idi. Beş tane üst Üs k ları bir mezatçıya d te konmuş gözü Vardı. Kendişi redil de ile sattıracak, — ne yardım etmeye gelmiş olan B b m az — eski gündelikçileri Emili Üç gö rken çıkmak istiyordum, zü çıkardı, dördüncüsü muka- iyordu, Elsa eder misini t demek Mis Aldırma, Emili, dedi; gözü benim gşya için yeter dı artar bile! (Arkası var) Latlarımdan 9 TEMMUZ i9lü CARK A GÜREŞLERİ Ani bir kılçıkla Yazan: Eskj bir pehlivan *Te[ğa No. 47 Koca Arapoj|(u yanüstü yere düştü — Haydi Arapoğlu! — Yetiştir çengeli Arapoğlu! — Saydır Arnavutoğluna yıl- dızları! — Haydi arslan! Arnavutoğlu bu çaprazdan kurtulmak için dönüp kendisini yüzükoyun yere atmaktan baş- ka çare bulamadı. Arnavutoğlu yere düşer düş- mez Arapoğlu bemen sarmayı vurdu. Fakat kündelemek için acele etmiyordu. Daha evvel bi- raz canını yakmak istediği an - laşılıyordu. Gözü kemanede idi. Ve iri vücudile genç pehlivanım üzerine bütün ağırlığile abam- yordu. Güreş başlıyalı yarım saate yaklaşıyordu. Arapoğlu Arna- vutoğlunu hâlâ meydandan çı - karamamıştı. Buna en çok şa- gan Kara Manda idi. Çadırm nünden güreşi seyrederken şöy le söyleniyordu: — Arapoğlundan güreş geç - miş be! Yumruk kadar adamı hâlâ yenemedi be! Ne uzatıyor güreşi böyle? Ezecek yerde yen sin be! Arnavutoğlu yerde onbeş da- kika kadar kaldı. Kemaneye fi- lân katiyen ehemmiyet vermi « yordu. Gözü başka şeyde idi. Nihayet beklediği fırsatı bul - du. Birden âni bir kılçık vurdu. Koca Arapoğlu böyle bir oyun beklemediğinden kendisini tuta- madı. Yanüstü yere düştü. Hat- tâ biraz açıldı bile. Bunu gören Selânik beyleri: — Oldu! — Yaşa Arnavutoğlu! — Arapoğlu açık düştü! Diye bağırmağa ve genç peh- livanı alkışlamağâ — başladılar.. Arnavutoğlu yerde olduğu çin Arapoğlunun açık düşüp düş memiş olduğunu görmemişti. Fa kat «oldu> seslerini duyunca a- yağa kalkıp galibiyet temenna- Sını çaktı. Davul zurnalar da Kesildi. Fakat Arapoğlu ayağa — kal- kar kalkmaz hemen Arnavutoğ- lanun üzerine vararak güreşe devam etmek istedi. Ortalığı <ol du, olmadı> sesleri kaplamıştı.. Bir kısım halk oldu diye iddia ederlerken, başta Deliormanlı- lar olduğu halde daha kalabalık bir seyirci kütlesi olmadı diye kıyameti koparıyorlardı. Doğrusunu da söylemek lâ- zımgelirse Arapoğlu tam mâna- sile yenik sayılmazdı. Yan düş- üş, iyice açılmamıştı. Hâkem heyeti de bu kararı vermiş ve cazgıra bu yolda tali- Mmat vermişti. Cazgır meydana yürüyerek halkı susturduktan sonra: — Arapoğlu açık düşmemiş - tir. Güreş ayakta devam ede - cektir! diye hükmünü ilân etti. Ve hemen davul zurnalara i- şaret verdi. Davul zurnalar da başpehlivanlık havasını yeniden vurmağa başladılar. İki pehli- van da tekrar tutuştular. Arna- vutoğlu hiç itiraz etmeden ka- rarı kabul etmişti. Şimdi güreş halkm alâkasını adamakıllı uyandırmış bulunu - yordu. Herkesin başlangıçta du- dak büktüğü bu küçük pehli- vanın adamakıllı pehlivan oldu- ğu anlaşılmıştı. Arapoğlu da sa kar bir pehlivanla tatuşmuş ol- duğunu farkettiğinden canı sı- kılmıştı. Bu pehlivanı yenebil - mek için bir hayli terlemesi lâ- zimgelecekti. Ve asıl rakibi o- lan Kara Mandaya yorgun argın TOKUYUCU, SIT L Radyo neşriyatının ihtiyaca göre ayarlanması isleniyor Eyüp Şadi Ülker isminde bir okuğucumuzun Amasyadan gön derdiği mektupta, radyo prog - ramlarından — şikâyet edilerek, radyo neşriyatının halkın ihtiya cına cevap vermediği belirtilerek yeni Basın Yayın teşkilâtının bu Şikdyetlere bir son vermesi ve daha ziyade Türk müziğine yer verilmesi rica edilmektedir . Yeni Sabah — Bundan bir müddet evvel Basın Yayın U- mum Müdürlüğü radyo neşriya- tı hakkında bir. anket açmıştı. Nedense bu anketin neticesi neş redilmedi. Yeni teşkilâtin — bu anketi gözönüne alarak neşriya- tını ona göre tadil etmesi ve her gün yapılan şikâyetleri ön- lemesi artık bir mecburiyet ha- line gelmiştir. Münhal işlere alınmak ? Tüzı n iltimas mı Hasköyde oturan emekli polis Hasan Karakaştan — aldığımız mektupta deniliyor ki & — 946 senesinde 25 Tira asli maaşla emekliye ayrıldım. Ailem kalabalık olduğu — için bu para ile geçinemiyordum. Evime — d yakın olduğu için Kasımpaşada ki Deniayolları fabrika havuziu rı müdü ne müracaat et tim. Bu dar emek müzaharcte ra kapısını açm Fakat nedense benim kla ti anmaştı.. y şifahi müra müsbet bir neti çıkacak demekti. Şimdi cazgırın teklifini he- men kabul ettiğinden dolayı ken di kendine kızıyordu. Pek âlâ itiraz edebilir, kur'a isteyebilir- di. Bu belâh pehlivan ilk gü- reşini Kara Manda ile yapsaydı ne iyi olacaktı. Rahat rahat Ka- ra Mandayı yenebilirdi. Arapoğlu şimdi bu sakar peh livana ihtiyatla — sokuluyordu.. Eski serbestliği ve lâkaydisi kal mamıştı. Böyle davranmakta da tahil yerden göğe kadar haklı idi. Demin bu ihtiyatsızlığının cezasını az kalsın sırtüstü yenil mek süretile ödeyecekti. —Açık düşmesine bıçak sırtı yer kal- mıştı. Bu yüzden oyuna girmekten çekiniyordu. Uzaktan elense ve tırpanla rakibini dövmeğe ve yu muşatmağa karar vermişti. Kcd disini adamakıllı hırpaladıktan sonra yenecekti. Bu kararla elense ve tırpan- lara koyuldu. İhtiyatla hareket ediyor, bir oyun kaptırmamağa bilhassa dikkat ediyordu. ireş başlayalı bir saati geç . Ve çok durulmuş ve tat- zlaşmıştı. Halk, Arapoğlunun bu bir avuç adamı yenememe- sinin sebebini bir türlü anlıya- yorlardı. - Halbuki, arkada. büyük bir güreş daha vardı. Bu pehlivanı yendikten sonra asıl büyük rakibi olan Kara Manda ile güreşecekti. Sağdan soldan yükselmeğe başladı — Haydi Arapoğlu! — Vaz geç elense tırpandan'| — Haydi Arapoğlu! oyuna gir! yeter bu elense, tırpan fas« ht Fakat Arapoğlu oralı görün« müyordu. Güreş bu durgun h: Hinden kurtaran yine tahminin aksine olarak Arnavutoğlu ol - du, Birden şimşek gibi daldı ve tekten kaptı. Ayağını kurtara « mayan Arapoğlu da selâmeti yüzükoyun yere kapanmakta buldu. Dört ayak üstünde yü yüp kaçmak istedi. Fakat Ar- Davatoğlu bırakmadı. Hemen kispet kasnağından yakaladı ve çekerek altına aldı. Bu suretle Arapoğlunu ikinci defa olarak bastırmış oldu. di Arnavutoğlunu daha itiraz sesleri büyük bir halk kütlesi alkışlı- yordu — Yaşa Arnavutoğlu! — Doldur kündeyi! — Gördün mü Arapoğlu peh- Tivanı — Yaşa küçük pehlivan! Arapoğlu altta çırpımıp duru- yor, - kurtulabilmek için canın” dişine takmiış, uğraşıyordu. Fakat bütüm bu gayretleri ve çırpınışları boş oldu. Arap- oğlu bir türlü yerden kalka « madı. Arnavutoğlu her teşeb « Mi ; Onu adam akılhı beğladı. Güreşin böyle bir hal alması herkesi şaşırtmış bulunuyor - du. Kimse gözüne inanamıyor du. Şurada burada şöyle ko- nuşmalar oluyordu : — Ne oluyor Arapoğluna böyle? — Yenemiyecek mi yoksa Arnavutoğlumu? — Nerede yenecek? Ayağa bile kalkamıyor be? — İster misin şu bir avuş adam, çıkarsın Arapoğlunu mey dandan. . (Devamı var) CZ Iki küçük çocu u, evlâtlık vermek istiyen baba Değirmisaz Hinyitleri işletme « sinde çalışan bir işçiden şu ucı mektubu aldık: e— Değirmisaz — liuyislerimle 265 kurüş yevmiye ile çalışıyo- rum. Dört yaşında bir erkek va 4 aylık Bir kız çocuğum var. Bu para ile ne kendimi, ne de onlü- ri geçindirebiliyorum. Bu sebep« le şimdiye kadar 205 lira borg yaptım. Fakat artık bu işin çinden çıkamıyacağımı anladım. Gözümün önünde iki yavrumun gıdasızlıktan söndüğüne dayana madığım . için, çocuklarımı ken- dilerine öz evlât edinecek hamis yetli insanlara vereceğim, İstos yen şefkatli insanların «Değir « Mmisaz gazete Dayiine> mürecaal! çıkmadı. Nihayet benim istedi « ğim kapıcılık gibi ufak bir işti. Benden sonra müracaat eden ba- z jandarma tekaütlerine iş bu- lunduğuna göre, bu müessesede açık yerlerin bulunduğu da an- laşılıyordu. Buna nazaran bura- ya girebilmek için bir iltimas n lâzımdı? Kalabal yarı tok geçirdiği ntıhı günleri az da ailemle beraber ya- niz bu isa, fays bu mücssesede T aç dası dokunacak müracaat ğw Tütfen bu. üracaatıman benden sıl ali bir. işe sonra ede n ası hüsusu esi için sayın tavassutunu rica 8« ga diyorum.