BAYFA : 4 İ SABAR 1 .TEMMUZ 1948 Doğu İll hayvan oğu illerinin iktisadi bünye- sino çok uygun olarak asırlar- danberi sürüp gelen - hayvan yetiştiriciliğinin yurdun bu bölgesi ne ehemmiyetli bir geçim ve kazanç kaynağı olduğu şüphesizdir. Fakat itiraf etmek zorundayız ki, bu yer derdeki — hayvancılığımızın, — köylüyü vefaha ulaştıracak durumdan henüz uzaktadır. Tabiatin bağışladığı — imkânlara dayanarak, adetâ kendiliğinden olu- veren bir yetiştiriciliğin, — bagünkü şartlar içinde beklenen kazancı ge- türmesi imkân haricindedir. Ne ya- pip yapıp, buralardaki hayvan yetii tiriciliğini geliştirmek, bunun için de her, şeyden önce hayvan malh- #nllerini kiymetlendirmek lâzımdır. Malin «kepaze> olması kadar müs- tahsili kıran bir şey yoktur Memnuniyetle öğrendiğimize göre, yıllardanberi ide bir türlü — kurulı (Ersuram et kombinası) gu günlerde tekrar ele alınmış bulunmaktadır. Marşal yar- dim plânından sağlanacak para, ile, işin gerçekleşmesi yoluna girdiği ilk tesislerin bir seneye kadar yapılaca- ği söşleniyor. Hayvanalrın en semiz bulunduğu bir sırada kesilerek taze bir Balde muhafazasını mümkün kı- Jacak ve sonra peyderpey - istihlâk merkezlerine sevk edecek bir teşki. lâte şark vilâyetlerimiz o kadar muh daçtır ki, bu ihtiyao derecesinin bü- yüklüğünü uzun boylu izaha gi mek fazladır. Yalnız canlı bir hi deki uygunsuz sevkiyat yüzünden, bayyanların yüzde 20 — kaymetlerini kaşbettiklerine dikkati. çekmek - bi- le kâfidir. Bu bir yandan müstah- silin 20 kuraş kaybederken, öte yan- dan müstehlikin 20 kuruş fazla öde- mesi demektir. Her halde Ersincan- da kurulacak bir. dokuma fabrika- sndan, Ersurumda — kurulacak - bir 'et kombinesi kat kat mühim ve fay- gah olacaktır. Memleketimizde kurulacak bütün #af müesseslerin evvelâ, en mühim farai mahsülleri işliyecek ve değer- lendirecek bir hüviyette olmasına dik kat etmek zorundayız. Bu yapılma- dikça, — sanayileşmenin — memleketle etireceği faydalar hep heder olma- ya mahkümdür. Bu itibarla şark vi- lâyetlerimizin başlıca serveti olan bayyancılığı kalkındırmaya - yaraya- tak bir et kombinesinin kurulmasını memnuniyetle karşılıyor ve bunu o gevrenin dört gözle beklediğine ina- siyoruz. Üreyen hayvanları değer bahasi- le elden çıkarmak imkânına kavuşan küylü, hiç şüphe edilmesin, daha çok yetiştirmek hevesine düşecek ve bu- NUN neticesi, milli servetin bir kat daha artması olacaktır. Hele bu kom bing hayvan kesiminin tabii mahsul- lerini (kan, deri, barsak ve saireyi de) kaymetlendirmek işini ayni z madda ele alırsa, bundan elde edile- vek kazanç, etin maliyetini düşüre- vek hayatın da ucuzlamasına müce- vir olacaktır. İstanbulun veya ona benzer — bü- yük şehirlerin zaman zaman çekti- üi et darlığı, memlekette kasaplık hayvan azlığından değil, belki mev- tt kasaplık hayvanları, vaktinde derleyip sevk edecek ve bilhassa mu- bafaza edecek teşkilâtın yokluğun. dan ileri gelmektedir. Bir kaç şeh- rimizdeki et darlığını, yabancı mem- leketlere yaptığımız mahdüt ihra - cattan ileri gelmekte sananlar da İhracatımızın bu dar- münasebeti olmadığı gi rmak da hay- tasarlandığı h vancılığımızın lehine bir düşünce de- Gildir. “Bilâkis — haşvanlarımızı bu güükü üreme nisbeti, m darlığı ve barındırma güç inde ihraç ede memek, onların yok bahasına kiril- masını intaç edecek zararlı bir poli- tikadır. Çok istihtal ve çok istihlâk... Bi ti kazanca ve refaha götürecek pren *#ip badur. Memleketimizde nüfus ba- gına istihlâk edilen et mikdarını, her hangi başka bir memleketle muka- yese edersek, et gibi başlıca — gıda Ziraat Bahisleri erindeki cılığımız Yazan : TARIMAN da Türkiyenin 444 şebir ve kasaba- şında edilen et yeküntü 6944275 kilodan ibaretti: Nüfun ba- gına yılda 4 kilo bile düşmüyor. Bu nisbet İngilterede 64. Amerikada 69, Almanyada 64, İsviçrede 50, Belçi- kada 41, Fransada 35, Ruxyada 20, İtalyada 15 kg. dir.) Halbaki bir. memleketin thhati, et, yağ, süt, geker, sebse, meyva gibi belli başlı maddelerin ie- tihlâk nisbetile yakından — ilgilidir. Bu maddeler ne kadar çok harcamr- #a, sağlık standardı o kadar yüksek aş, nüfasa arttır- ma gibi plânda gelen davaları ancak bu çeşit gıda maddelerini bol bol ie- tihsal ve istihlâk etmekle çözebile- ceğiz. Erzurumda kurulmamı bekle- nen et kombinası bu temennimisin gerçekleşmesine yardım edecek hayırlı teşebbüslerdendir. olur. Veremle n bayvancılı a bek Doğu - vilayetlerimi Kında, ehemmiyetle ele alınn lenen mevzulardan biri do şelesidir. Süt oralarda o kadar de-| kersiz bir meta balini almıştır. ki, bir Ççok köylüler ellerindeki hayvan ları sütü için değil, tezoği için tut- maktadır. Yakacak darlığı çeken © yerlerde sütün tezekten — aşağı bir itibarı vardır: Acı fakat — gerçek! Halbaki hayvanların süt/ hasılatını 'da değerlendirmek lâzım ve mümkün değil midir? Oralarda yer yer üt toplama merkesleri kurmak ve köylü- 'nün buralara getireceği vütü, daya- nikli mamüllere çevirmek için teşeb- büs erbabma teşvik edici imkünlar, hattâ imtiyazlar bile vermek lâmım- dir. Her halde bu yoldan elde edile- cek kazanç, Şişlide bir Bikör fabri- kası kurmaktan beklenen kazanç ve faydadan kat kat üstün olurdu. Sütün para — etmei üt verimini arttırma içi tedbirlerini almaya köylüyü edecek başlıca müessirdir. rdince hayvan soylarıı teşvik Mal para n islahına doğ ru kendiliğinden bir yol açılacağı gi- bi, hastalıklarla cadeleye de © nisbette içten bir arsu doğar, Da- ha iri boşda, daha bol sütlü, daha bakımlı ve küsürsuz, eti daba bol, çeki kuvveti daha yüksek hay- Hayvan mahsi derisi lerinin kıymetlen- dirilmesi için atılacak en ufak adıı bir çorap söküğü gibi, bir birini ta- kip eden faydalar doğuracaktır. Hay van mahsülleri kiymetlendirilmedik- çe köylümüsü daha çok yetiştirme- e teşvik etmek boşunadır. İneğin - den 8 kilo süt alan bir köylüye bakım yollarını sayarak <O zaman günde 10 kilo süt alabilirsin> demiş- tim de, yüzüme yarı alaylı bir gü- lüşle bakarak «Beş yerine ön olursa, ne olacakP> diye sormuştu. — Evet, kendi ihtiyacından fazlasını ne pacak? Bizde bir köylü ailetinin tihsali ortalama 1,5 ailenin karnını doyuramazken, Amerikada her çift- çi ailenin istihsali kendinden başka daba 5,5 aileyi besliyor. Ziraatte is- tihsal seviyesi (kendine yetecek) nis beti aşıp (başkalarını da doyurabi lecek) kerteye ulaşmadıkça, toprağa dökülen alın terine yazıktır. Türk köylüsü çalışkandır. Daha çok istihsal imkânlarımı araştıracak kadar da anlayışlıdır. Hiç — değilse kendine rehber olacaklara kulak ver mesini bilir. Memleketimize tama- Mmen yabancı bir mahsul olan şeker pancarını muvaffakiyetle yetiştirme- si ve 20 yıldanberi dört - fabrikayı doyuracak nisbette istihsal yapma- Si bu kabiliyetinin canlı ve güzel bir misalidir. Ama pancara değer fiyat verilmediği gün, istihsalin de birden yksayacağından kiç şüphe etmeye- Ziraatımızın pek çok derdi var, Ama hayvancılık ilk plânda ele alın maya lâyık ve muhtaç olanlardan bi ridir. İnanalım ki, Erzurumda kuru- lacak et yaltız büyük şe- birlerin et derdine medar olmaya ak, ayni zamanda h kalkınmasına da b dim edecektir. yvancılığımızın yük ölçüde yar- Bu ç İt teşebbünle- maddesini, halkımızın yediğine değil, üdeta kokladığına hükmederiz. (1939 Yazan : Edgar Wallace AFYON RUHU Kısım : 25 Ameri; «Dahiyane bir fikir» quıl Bomba ağırlığında olmadı Bi için paketi açan insanın ya - pacağı en tabil hareket bu kâğı h cismi eline almaktır. Kız afallıyarak sordu: — Peki bu elma ne ile zehir lenmiş? — Bilmiyorum! — Üşenmeyip de-bir lâboratuara göndersem oradaki tahlilci anlar ama her halde (ANTRAX) dır. Orta bü- _'Akhlklc bir kobra yılanında bu ı_ğncıerın hepsini dolduracak ka Gaf zehir bulunur. Paketi yeniden sarıp bir çek- mçeye kaldırdı, — Kim göndermiş olabilir?. Ralf yani Mr, Hallam ola - Maz, lıcrîı ı!dı- onun böyle bir #ey. yapabileceğini bir a: İ L L a Bil mi? — Hallam mı? Hayır herhal- Ke aö D Haat Kız birdenbire SOYO! Patron'u hayre — Bende orta yaşlı bir Japon hali var rmf' — Biliyorum, biliyorum Ja - mısiniz? tıknaz in çok, pek çok İstanbul fethedildiği zaman © kadar çok saray — vardı ki, galip ordu erkâm, bu saray bolluğu karşısında — hayrette kalmışlardı. Koca Bizans'ın çökmesine bu sarayların âmil olduğunda şüphe etmemek lâ- zamdır, Bizans saraylarının en mühimlerinden biri Senato sa- rayı idi. Fatih, bu sarayı yık- tırıp Eski sarayı yaptırmıştı. Bundan sonra gelen meşhur saray İmparator Jüstinyen ta- Denizyollarında yapılacak tâyinler Devlet denizyolları idaresi, ye- ni gemilerin gelmiye başlamış ol masından dolayı gemi kaptanla- f arasında esaslı değişiklikler ve yeni tayinler için teşebüslere geç miş bulunmaktadır. Bu arada bilhassa yeni gelen gemilere da- ha tecrübeli ve bilgili kaptan- ların getirileceği söylenmektedir. Yeni tayinlerden bir kısmının bir kaç güne kadar yapılacağı ve di- ğer kısmının da Amerikadaki ge milerin hepsi geldikten sonra yo pılacağı "anlaşılmaktadır. i—lmit - edilebilir, line lâzımdır. ihtiyacı var. —27— pon değilsiniz, fakat herhalde onun ajanlarından birisiniz. Adam omuzlarını silk — Herhalde beni öyle zan - nedenler de var, meselâ Hallam, Ah! Eğer ben öyle bir ge olsaydım!. Dişlerini gıcırdata - rak güldü, kız gayri ihtiyari ürpererek: — Çok dehşetlisiniz, böyle is temiyerek ağzından lâf kaçırdı- ğına üzüldü. Fakat Adam um - duğu kadar kızmadı, bilâkis — Çok dehgetli, çok korkun- cum, eğer doğru hatırlıyorsam beni ilk önce de böyle tasvir et miştiniz. Gerçi dünyada kor - kunç geyler vardır ama Mis El- sa, siz bunları değil bilmek; ta- hayyül dahi edemezsiniz. Me- lelâde bir esr r kaça na veya bir katile korkunç di mezsiniz. Gazetecilerin bile zamadıkları hi diseleri yaratan bir takım kimseler vardır ki, gü karşılaşa nün birinde cak olursanız kork Binin yalnız bunlar için kullanı Tabileceğini anlarsınız, Doğrusu patronu için bu u- zunca bir tirattı, Ele Buna gitti, ona — nd çevreleyen çelik kapıla Çeviren : Semra Arslanlı kızmına nüfuz edebilmiş gibi bir his geldi. O gece pek rahat uyu dü, Ertesi sabah işine — başlıyalı beş dakika olmamıştı ki, Jessie Dame içeri rüzgâr gibi girerek: — Bil bakalım, yeni müdür kim tayin edilmiş! diye bağır - di — Sakın Feng-Ho olmasın? — Tam üstüne bastın, bu da işte son oyunu, eğer Ameri haz retleri bizim gibi tahsil ve ter - biye görmüş genç hanımların bir ... bir.. nasıl diyeyim bir vah #iden emir alacağını zannedi - yorsa yanılıyor, gidip kendisi - ne artık kırdığı cevizlerin - bini aştığını söyleyeceğim, — Şimdiden söylerseniz daha iyi edersiniz. Elsa, bu sesle dalma yerinden fırlar, fakat Mis Dame hemen Binerdi. Pol Ameri kapının önün de elleri cebinde duruyordu. Şimdiden söyleyin Mi anladığıma göre Fe üdür olmasına muar 1 kararımı tas - 1 idare toplantı- Da- Ho'- avet etmemek küstah İLe ae aA0 AE AAA LA LA se AA e Gölcük yolun'n muhtelir (83728) Jira (41) kurüş keşif bedelli — st rımı kapalı zarf üsüliyle eksiltmeye çıkarılmıştır, Bu işe ait geçici teminat (2529) lira (63) kuruştur, Keşif ve gartlaşma evrakları (169) kuruş bedel mukabi. Tinde mesat şaatleri içinde Bölge Müdürlüğünden YUR rafından genişletilen ve hara- besinin resimlerini - koyduğı muz Belizaryüs sarayı idi, Bu sarayın büyük manevi ehem- miyeti vardı, Şark İmparatoru olmak için bu saraya mâlik ol- mak kâfi idi. Onun için man zaman bâzı türediler saraya hücum ederek çirirler ve kendilerini paratoru ilân ederlerdi. Aleksi adında aslı, nesli belirsiz biri za- bu İstanbul Muallimler Federasyonu kuruldu Dün fevkalâde bir köngre ak- teden Kadıköy Öğretmenler, der- neği, İstanbul Muallimler Cemi- yeti ile beraber İstanbul Mual- limler Birliğine illhak hususün- da ittifakla bir karar vermi: Bundan böyle İstanbul Muallim- ler Birliği, İstanbuldaki öğret- men teşekküllerinin federasyonu mahiyetinde çalıyacaktır. Kars Mualimler Derneğinin de İstan- yul Muallimler Birliğine iltihak deceği haber alınmıştır. Istanbul Yollar I. nci Bölge Müdürlüğünden ilometrelerindeki blize göse on; temin Eksiltme 12/7/949 salı günü saat 15 de İstanbul Galata Perçemli sokak Cemaat handaki Yollar 1. Müdürlüğü binasında yapılacaktır. İstekdilerin buna mümasil teknik önemi haiz bir işi mu. vaffakiyetle başardıklarına dair belgeleri ihaleden en az 'Üç gün evveline kadar Bölge Müdürlüğüne ibraz ederck alacakları yeterlik vesialariyle teminat makbuzu, yılı Ticaret Odası vesikalarını vesair evrakları tarifat dalresinde hazırlayarak ihaleden bir sast inci — Bölge 949 kanunt evve. dar alındı mukabilinde komisyona teslim etmeleri Postada vuku bulacak gecikmeler nazarı alınmaz. (8796) Mis Dame evvelâ - kıpkırmızı sonra yemyeşil gibi renkler de- giştirere — Fakat... O bir Çinli, bir ya bancı! — Takdir edemiyor musunuz ki, siz de onun için bir Çinli, bir yabancısınız, hem eçhel diye va Sıflandırdığınız bu zat fevkalâ- de bir tahsil ve terbiye görmüş tür, Sonra hiç olmazsa imlâ bi- lir! Elsa bu târizi pek buldu. Fakat Mis metle: — Belki Çince imlâsı kuvvet lidir, Fakat bizi alâkadar mez, herhalde anlarsınız Majör Ameri, biz kızlar kendimizi ko- rumak mecburiyetindeyiz, Bu münakaşa Elsa'nın da A- meri'nin de hoşuna gidiyor ol - alimane ame aza- et bu sarayı zaptetmiş, Kenta zen ailesini bu saray odaları- nın pençerelerini ördürüp zin- dan hâline getirdikten sonra buraya hapsettirmişti. Bu tü- redi imparator, bir gün hap- settiği adamları ziyarete gitti- ği vakit —mahpuslar üzerine hücum ederek öldürmüşler, tahttan indirildiği vakit kaç- mağa muvaffak olan hakiki im parator Kantaküzen'i — tekrar tahta çıkarmışlardı. İ Bir dükkân yandı Tahtakalede Karakol sokağın- da Ziya Özoğlunun helva ve şe- ker imalâthanesinde bir yangın çıkmış dükkân ve içindeki mal- ların kısmı küllisi yandıktan son ra söndürülmüştür. ille 30/6/949 gününden itibaren nulmuştur, 2 — Keşif bedeli 61,728 lira 4336 Jira 42 kuruştur. günü misyonda yapılacaktır. & — Fenni şartname b — Hususi şartname 6 — Teklif mektupları yuka; cektir, 7 — Posta ile gönderilecek miş bulunması lâzımdır. bara alınmayacaktır,> masrafları, işi alana aittir, Dükkânın 110 bin liraya sigor talı olduğu anlağılmıştır. sevmediği şeyler, arkadaşları, ahbapları, düşmanı olup olmadı ğı, hangi klüplere devam ettiği.. iln.. Elsa bıkkın: «Kuzum bü: tün bunları boyuna bana sor - makta ne mâna var? Bunları fa söyledim, yoksa hikâyemi de önceden siz hiç olmazsa on de- ğiştireceğimi mi zannediyorsu - nuz. Oh! Mr. Bikerson si Bikerson mâsumane tebessüm etti kereler yeni yeni şeyler hâtırlıyabilir, — son- Ya şunu pek âlâ takdir edersi- nizki, Mis Elsa cihayetin vükuu sında evde bulunan insan- ları tekrar tekrar İsticvap et - mek vazifemiz icabıdır. — Feng-Ho'yu da yeniden is- tievap ettiniz mi? Dedektifin yüzündeki Bir şahit ço tebes - malı idi ki,ikisinin de yüzü tüm kayboldu. tatlı bir tebessüm dolaşıyo - Tabii ki, onu da bir dere — Üzülmeyin Mis Dame, Feng- ceye kadâr yeniden istievap et Hb'lini bla ruğutan ga k- — tim, Fakat mazereti o kadar sa; tir, o yalnız ticaretimizin lam ki, hiç bir şey para etmi - olan kısmile iştiğgal edecektir. yor. Majör Ameri içerde mi? ki, bu da işimizin en kıs Hayır, dışarı çıktı, kendi- midir. sini görmek mi istiyordunuz? Elsa öğle yemeğine d Hayır, mutlaka görmem madı, zira gazete fotoğr 1* gart değil, içerde ise bir uğra - tarafından ne türlü abluka edil — rım diyordum! diğini bir türlü unutamıyord! Bir baka ele kapanıncıya kadar Öğ Kızın tahmini doğru ç - akat Bikerson gelerek bin — fa b r, hem de bir opera d rduğu i yeni b » iyordi t maya başladı. T n Do a pek girin, pek se- akr rınin — isimleri, sevdiği — vimli bir oda, ne kadar zah- ee <e AAA AA SA AAA0 LALAA e e İ lektrik tesisatı yapılacaktır Van Belediye Başk anlığından 1 — İkinci kısım çlektrik şebekesi inşaatı kapalı zarf usu. 9 kanunün 40 ci maddesi uyarınca 3 — Eksiltme ve ihale işlemi 20 TTemmuz 949 çarşamba at 14 de Belediye Başkanlık odasında müteşekldi ko - 4 — Bu işe ait evrak şunlardır: €© — Tatbikat keşifnamesi: <İsteyenler bu işe ait evrak ve şartnammeyi Belediyemizde görebilirler.> 5 — Istekliler teklif mektubu ile birlikte teminat makbuzu ehliyet vesikalarım ve diğer müsbit evrakını ibraza mecburdur atten bir saat evveline kadar komisyon başkanına verilebile . dar gelmiş olması ve dış zarfının mühür mumu ile iyice kapatıl. «Postada vaki gecikmeler nazarı iti. 8 — Bu işe ait bilcümle vergi ve resimler, noter harç DA TTTT EE MK B ame aa ee ee eee ee aa DUMUZUN NUf 6_7_72“69" 0#&2&% o ? Fatih, bu saraya da ehem- miyet vermemişti. Bir rivaye- te göre, Fatih, sarayı lânetle- me ilân etmişti. Sonradan bir aralık şişe hane haline gelen saray, zamanla harap oldu Bunlardan başka üçüncüsü Beyazit camlinin yanında, dör düncü büyük saray da Sulta- nahmet camiinin — bulunduğu yerden ahırkapıya kadar uza- Dan sahayı işgal eden saraydı yirmi gün müddetle 2490 sayı. ikinci defa eksiltmeye ko. 35 kuruş olup geçici teminatı zıda, üçüncü maddede yazılı sa- mektapların ihale saatine ka- ve (9660) Kıbrıslı öğretmenler Kıbrıslı öğretmenlerin — şehri- mizi ziyaretlerile ilgili olmak üze re dün vilâyet ve belediyede top lantılar yapılmış, karşılama proğ ramı hazırlanmıştır. 115 Kıbrıslı öğretmen, şehri- mizde bir ay kalacak ve belediye vasıtalarile gezdirileceklerdir. metse aşağıya kadar gidip de adamıma Majör Ameri'yi bekle diğimi söyler. misiniz? - Tabil söylerim, fakat ne kadar zahmetse siz de şu oda - dan çıkarmısınız ki, kapıyı ki - litliyeyim Adam güldü:. — Siz zannediyorsunuz ki, müsaadem olmadan kendimce küçük bir araştırma yapacağım, gerçi haklısınız ama bakın işte arama iznim burada. Kızın eline mavi bir k: tuşturdu:. — Bu küçük vazifeyi Majör Ameri duymadan daha sessiz se dasız yapardım, ama mademki münasip görmüyorsunuz, ne ya- palım — kendisini - beklemekten başka çare yok. On dakika kadar konuşmuş - lardı ki, Elsa, Ameri'nin geldi- ğini duydu, içeri girip vaziyeti ğit tu- Hiç yetm Kırkpınarda başa güreşir mi? Yazan: Eski bir pehlivan okka Öbür taraftan Arap oğlu da ını denemek için gelm Ve bir çadıra yerleşmişti. Her - kes başpehlivanlığın yine - Ka- ra Manda ile Araboğlu arasın: da paylağılacağına emin bulunu yordu. Arnavudoğlunun ismi bi Kara Manda her zaman- ki gibi hünkâr — çadırına erleştikten sonra Kırkpınara gelmiş bulunan pehlivanlar hak kında malümat toplamağa başla mışti — Kim gelmiş bu yıl Kırkpı - nara bakalım? — Arap oğlu burada.. — Bu sene de mi onunla kar- acağız? Öyle görünüyor Nasıl Arapoğlu bu sene? — Beyleri çok iyi beslemiş - ler. Domuz gibi olmuş. Ensesi - ni bir taraftan bir tarafa dön - düremiyor . — Desene bu enseyi yumuşat mak için iyice yorulmak icap edecek. Arapoğlu bu sene seni or- tadan çıkaracağını söylüyor. Karamanda kalın sesile kahkaha attı — Arapoğlu benim ölümü bi- gili bir le ortadan çıkaramaz. Başka pehlivan yok mu — Bir de Selânik beylerinden biri bir pehlivan getirmiş diyor- lar. — Ne imiş ismi? — Arnavudoğlu! — Arnavudoğlu mu? Hiç duy madım. Yeni bir pehlivan ola- cak. Gördünüz mü bunu? — Gördük. — Kaç okkalık birşey? Yüz Yumruk / kadar bir adam. Yetmiş — okka bile yok! Karamanda'nın gözleri falta - gı gibi açılmıştı: — Ne dediniz? diye — sordu. Yetmiş okka mı dediniz ? — Öyle! Çok hafif bir pehli- van! — Başa mı güreşecekmiş bu? — Evet! — Böyle maskaralık olur mu be? Hiç yetmiş okkalık bir peh livarf Kırkpınarda başa güreşir mi be? — Güreşecekmiş işte! kuvvetli imiş diyorlar. — Ne kadar kuvvetli olabi - lir? Nihayet yetmiş okka bu.. İnsan koltuğunun altına bohça gibi alır gider be! Arap oğluna da Arnavudoj lundan balisetmişlerdi. Fakat o da hiç oralı olmamıştı. Kendisi ni sadece Karamanda alâkadar ediyordu. Bu sene bu meşhur pehlivanı ne yapıp yapıp yen - Mek azminde idi. Bu suretle ken disine bakan beylere minnet bor cunu ödemeğe azmetmiş bulunu yordu. İşte baş güreşlere sıra gelin- ceye kadar konuşmalar hep bu şekilde cereyan etti. Başlıca mevzuu Karamandanın Arapoğ- lunu bu sene de yenebilip yene- miyeceği mes'elesi teşkil ediyo' du. Bu yolda mütalâalar ileri sü rülüyor, iddialarda bulunuluyor du. Vakıa Arapoğlu bu sene çok iyi vaziyette idi ama, Karaman da da ondan daha aşağı bir du- rumda değildi. Herşey iki peh- livan arasındaki - boğ çok çetin olacağını du. “—Arnavudoğlunun adı kale bile alınmıyordu. Hiç ortada böyle iki dev varken kendisin - den bahsedilmeğe değer mi idi? ; Nihayet büyük güreş vakti geldi. Cazgir başpehlivanları meydana çağırdığı zaman kazan dibine doğru üç pehlivanın yürü düğü görüldü. Bunlardan biri Karamanda, biri Arapoğlu, ü- çüncüsü de Arnavudoğlu idi.. Karamanda ile — Arapoğlunun dev vücudları yanında Arnavud oğlu hakikaten ancak bir yum- Çok Hesap bilmiyen otobüs biletçisi ve otobüs ücreti- nin korkunç pahalılığı İsim ve adresi bizde mahfuz | bir arkadaşımız yazıyor | <E.T.T. idaresi otobüsleri - bu şehirde en pahalı nakil vasıtala- |radır. Çarşamba günü — öğleden sonra Osmanbey'den T4 numara- h otobüse bindim. 338 numaralı biletçiye bir Tira verdim. Beledi yeye kadar bir. bilet kestirdim. Bana liranın üstü olarak 46 ku- ruş para verdi. Bu vaziyete gö- re bilet 54 kuruş demekti. Hal- buki Osmanbeyden Sirkeciye dol muş 50 kuruştur. Otobüs bileti- nin üstünde 30 kurüş yazıyor. Biletçi hesap bilmiyor. Dakika- anlattı. — Arama izni var ha! Zaten böyle bir şey bekliyordum, içe- ri buyursun. Hoş geldiniz. Mr Bikerson, Mis ydu- ğuma göre, şöyle bir etrafa gö atmak istiyormuşsunuz, buyu - run başlayın. Evet, bir arama iznim var ama, bu bence bir mâna ifade € Geçen m Mr. Tüper vil'in başına gelen cidden çetin bir vak'a değil mi? I duydunuz, acaba r. Tupervil'i kim kışkırttı d: size gelmiş? (Arkası var) larca bilet hesabını - vapamıyor. İldare iyi eleman seçecedi yerde, iltimaslı elemanları - tercih edi İyor. Hususi otobüsler 15 kuruşa İmüşteri taşıyor. S0 Kkuruş fiat Vnüsteri apor, 30 c Hat | | Bir de biletçinin yanlış hesabı üstüne tüy dikti mi, iş tamam!. r Meclisi, otodüs fiatının ) pahalı olduğunu görmüyor mu? Bu otobüsler, işletmecilikten, ti- nasibini cari 2ihniyetten mıştır. Böyle otobüs işletmesi © maz, Henüz yeni gelen bu oto- büslerin n bir. kısmı esa- sen hurda halinde Bu Vailletin parasına yazıktar, Mra- Tefrika No. 45 lık bir pehlivan rük kadar görünüyordu. Herkes bu yüzyirmişer yüzyirmibeşer okkalık pehlivanlara kargı çık - mağa cesaret eden altmış - beş okkalık pehlivana bakıyordu.. Bir insan kendisinin iki misli ağırlıkta ve kuvvette bir adam- asıl boğuşabilirdi? - Sonra Arnavudoğlunun gözüne kestir- diği adamlar devrin en büyük pehlivanları idiler. Karamanda pehlivanı idi. Ve namağ- Arapoğlunun da bütün Deliormanda kolunu tutacak tek bir pehlivan yoktu. — Bunların kargısında bu ufak pehlivanın adı mi geçerdi. Başpehlivanlık için Karaman- da ile Arapoğlundan başka bir üçüncü pehlivanın daha meyda- na çıkmış olması halkı hiç mem nun etmemişti. Herkes Arapoğ- lu ile Karamandanın kendi ara- larında rahat rahat güreşip bo- ğuşmalarını istiyordu. Bir üçün- € adam güreşin tadını kaçırırdı. Halkı teselli eden biricik nok ta bu pehlivanın pek ufak te - fek olması idi. Karamanda ol - Bun Arapoğlu olsun nasıl olsa bunu bir elde meydandan çıka rabilirlerdi. Ondan sonra da ra- hat rahat başı aralarında payla gabilirlerdi. İşte üç pehlivan kazan d bine doğru giderken halk böy le düşünüyordu. Baş pehlivan- hık,yine Araboğlu ile Kara Man da arasında paylaşılacaktı. Bu üçüncü küçük pehlivan araya fuzuli olarak girmişti. Arnavutoğlu, Kara manda i- le Araboğlu arasında o kadır ufak kalıyordu ki cazgır kendi- sini önledi ve — Nereye? diye sordu. Arnavutoğlu şaşırmışt — Nereye olacak? Güreşme- ğe geliyorum, — Ben baş pehlivanları çağır dım. Deste güreşleri biteli çok oldu. Uykuda mıydın? — Ben baş pehlivanlık içiz çıkıyorum. — Baş pehlivanlık mı? Sen baş pehlivan mısın? — Baş pehlivan olmasam ba- şa çıkar miydım? — Haydi oğlum haydi.. Bu- rası Kırkpınardır. Köyünde ba pehlivan olanlar burada an desteye çıkarlar. Arnavutoğlu, cazgırın bu fu- zuli müdahalesine fena halde i- çerlemişti. Eliyle kendisini şöy le hafifçe itti: — Haydi sen bak işine! Bi rası er meydanıdır. İsted'*m yere çıkarım. Ve kazan dibine doğru yürü dü.. Cazgır da Arnavutoğlunun verdiği cevaba ve kendisine terek kazan dibine gitmesine kızmıştı. Kızmakta hakkı dü vardı. Çünkü o, sırf bir. iyil x olsun diye böyle hareket etmiş, çok ufak gördüğü bu pehlivanı ezdirmek istememişti. Mademki kendisini dinlememişti; cezası. nı elbette görecekti. Günah ken disinden gitmişti artık. Pehlivanlar yağlanırken caz- gır bu genç pehlivanı kime ve- receğini düşünüyordu. Evvelâ Arnavutoğlu ile Kara Mandayı tutuşturmak — ve bu küçük pehlivanı sona bırakmak olmazdı. Çünkü Araboğlu (i Kara Manda arasındaki güreş €en az üç dört saat süreceğe benziyordu. Eğer bunlar birbiz- lerini çenemiyecek olurlar: baş ödülü hiç güreş yapmamış olan bu küçük pehlivana ver- mek icabederdi ki, tabif bu da son derece gülüinç bir şey olur- du. Üç, üç buçuk saat sürecek çetin bir güreşten sonra - > gelecek bir pehlivan da güreş- ten o kadar yorgun çıkacaktı ki bir deste pehlivanına yenik düşmesi ihtimali her zaman va: rid olabilirdi. (Devamı var) Çatalca köylüleri Çatalca — Kaymakamlığından yazılıyor: «Yeni Sabah gazetesinin 13/6/ 1949 tarihli nüshasında «Çatalı ça Kköylüleri, valiye şikâyette bulundular> başlığiyle çıkan yazı incelenmiştir. Çakılköyü — halkından çiftçi Şevket Gülcemal'in şikâyeti hak- h değildir. Kendisinin, Toprak Tevsi Kanunu gereğince toprak dağıtılan köylülerinki kadar ara« i bulunmakta ve bu. gibilere ayrıca toprak verilmesine kanur ni imkân bulunmamaktadar dem ki, bec lar, otsbüse leri — husust — sermayedarlara devretsinler. Mevzuubahis oto« büsteki biletçi o kadar pişkindi ki, kendisine hesap yanlışlığ söylediğim vakit hiç aldırış et- medi. Zavallı bir adam!.. K hat onda değil, onu biletç pan idarede ve otobüs işletmesi- bi ya- ni beceremiyen bu idarenin işle- rini mürakabe edemiyen, asla bizim seçmediğimiz zavallı Şehir Meclisindedir. Öyle bir Meclis asla, bu şöhri ve biz İstanbul mşehrile 1 etmez. Hö- e aynen vakidi tek- p, tavzıh cihet se, hak- ı aramak için dâva mçaca« ğimr | |