BAYFA : $ F Kont Bernadotte'un 4 son sözleri Çeviren: Nâzım Kemal Kı»nl Folke Bernadotte'un ölme- den önce bana, son defa o- Jlarak söylediği sözleri e naklet- mek istiyorum. Bir kıralın — yeğeni reçli aristokrat, halli müş Birleşmiş Milletlerin itimadına yık olduğunu İspat etmeğe çalıştığı bir sırada yahudiler tarafından — fe- et bir surette öldürülmüştü. Bagün Bernadotte'un katli hâdisesi üzerin- den bir kaç ay geçmiş bulunuyor. Bu iyüzden onun Filistin meselesi — hak- kındaki fikirlerini açıklamakta — bir mahzur görmüyorum. Kont Bernadotte, bir gazeteci m- fatile, kendisile yaptığım her — ko- nuşma esnasında, bana daima şöyle derdi: — Size bu anlattığım şeyleri, sakın yyazmağa kalkmayınız. Zira ben bir gazeteci mimi bir dostla konuştuğumu bir takım sırlar tevdi ediyorum. Bununla beraber ben bu idealist iyaset adamının, —üstüne vazife e- dindiği Filistin - dâvasının hallinden sonra bâtıralarını bile neşredeceği- mi biliyordum. Fakat ne yazık ki N IKTIBASLAR | rüm. Zira bugün barpten bunalıp zengin yahudi liderlerine mutavaat gösteren halk, ergeç isyan edecek- tir. Bundan başka yine ben, — bu memleketin iktisadi alanda iyi — bir yolda ilerlediğine de inanmyorum. Kont Bernadotte Yahudileri, muh- teris ve karnaz oldukları / için sev- miyordu. Bir gün Stokholm'de bu bahse dair onunla uzun uzadıya ko- nuşmak fırsatına kavaştum. — Ber- beynelmilel Kımıl Haç merkezinde mülüki olmuştum. O, Tel avivdeki hususi muhabirinden aldı- ia bir telgrafı okuyordu. Bir aralık benden yanâ dönerek bağırmağa baş ladı: — Yahudiler, hor çareye baş vu- rarak benim hayırlı — teşebbüsümü baltalamağa — çalışıyorlar. — Şimdiyo kadar elde ettiğim müsbet meticeleri akamete uğratmağa Bayret ediyor- lar. Onların bir kere olsun, verdik- leri sözde durduklarını hatırlamıyo- ram. Gerçi Emniyet konseyi — beni müânen desteklemekte kusur etmiyor. kat Birleşmiş milletler, vazifemi lâyikile görebilmem için gereken mad di yardımı benden esirgiyarlar. HABERLERİ zmir yerli ürünlerin dolarları —— Müstahsilin zararını karşıla- mak üzere yapılan satışlar Bir müddetten beri Karborsada dolar satışı artmıştır. Bu yüzden 450 kuruşa kadar fırlamış olan ka. raborsa dolar fiyatı 420 kuruşa kadar düşmüştür. Piyasaya Uolar satışı yapan İzmir yerli Ürünler girketidir. Bu şirketin eline beş milyon — dolarlık bir döviz geçmiş fakat —mukabilinde mal — ithaline muvaffak olunamamıştır. Müstah. Rilin zararını kargılama: Üzere res. mi fiyat 282 kuruş olduğu halde ka. raborsaya bu glolarlar 420 kuruştan yerilmiştir. dolarlar tamamen satı- lamamıştır. Talep oldukça — satışa devam edilmektedir, İstanbul mn taka ticaret müdürlüğünden, tica. et odasından, sanayi birliğinden ve ticaret birlikleri umuml Kâtipliğin. den bu dolarların ithalâtçılara sa- tılmasında müzahir olmaları isten. miştir, Edebiyat Fakültesinde muvaffakiyet nisbeti Dün Edebiyat Fakültesi coğ- rafya bölümü lisan imtihanları neticesi ilân edilmiştir. Muvaffa YENİ SABAH SARARARARANA H : : (Yeni Sabali) ın 1 haziran 1940 ta- rihli sayısına yazdığım bir makalode bilhassa İstanbuldaki zabıta — hizmet lerine temas etmiş ve gehrimiz po- lisinin kadro, âlet ve vamtalar, il- mi polis ve hertürlü ihtisas şubele- ri itibarile — teşkilâtlandırılması ve yetiştirilmesi lüzum ve zaruretine işaret eylemiştim. — Yazımın çoşitli ve mütezat istikametlerde müsbet ve menfi aksülâmeller husule getir- diğini müşahede eyledim. Bu itibar- la bu çok ehemmiyetli movzuua bir ha temas eylemeği lüzumlu telâk- ki ediyorum. Yazımın husule getirdiği menfi ak- sülâmeli gu suretle — bülüze edebili- rim. Deniliyor ki: «Zabıtanın takvi- yesinden — bahsediyorsunuz; osason levlet bütçesinde umumi emniyot kuvvetlerine ayrılan tahsisat milyon lar ve milyonlarcadır. Zabıtayı da- ha fazla kuvvetlendirmek Türkiye- mizi bir polis devleti haline getir- mek neticesini hasıl etmez mif ve içinde bulunduğumuz — demokratik inkişafa zararlı olmaz mıf» İtirazlar hakkındaki düşündükleri- mi dolayisile arzetmeği ve memleke- timizdeki demokratik hareket üze- ——— .——.————.—. ukukçu Yaz u G ÖZİ an: | Prof. Dr. Sulhi Dönmezer rinde bir miktar tefelsüf eylemeğe vesardt etmpği lüzumlu sayıyorum. Demokratik hareketlerin meydar çıktığı ve inkişaf eylediği son — bir, Kağ ae İşlüde- yöplüll: Bakaki. > ve sosyal — meselolerle — karşılaştığımız herkesin malâmudur. Muayyen — bir yaşayış şekli ve modeli üzerine - ku 'rulmuş bulunan hükük nizamımız ve onun inikâm olan çeşitli müssse- selorimin yoni demokratik yaşayış ve gidişi tanzimde güçlükler çıkarmış- tır. Bu tarzdaki sıkıntılara aa veya) çok mütekâsif olmak üÜzere her sa- hada, Ana Yasa, Ceza — Hukuku, İdare Hukuku vo zabıta sahalarında tesadüf — edilmiştir ve — edilecekti Bir hukukçu gözü ile diyebiliriz hukukün sosyal ve iktısadi ha sosyal şe'niyetlere tetabuk etmeyen mevzuatın sıkıntılar ve nizamsızlıklar yaratacı suretinde hulâsa edebilece- kavrayan bir zarf olduğu ve hayatın| minizm içinde 6& hareketleri yine gidişine mücssir bulunmakla — be-| bizzat kendisi doğurur. Son yirmi raber karşılıklı olarak bibzat sosyal | bep sene içinde — yaptığımız büyük hayatın da tesiri altında olduğu ve | inkilâplar bir günde ve birden bire arkasında belki bir asır sürmüş ©- ta da tam bir hüsnüniyet ve halka hizmet sevgisi Yardır. Arada bur eden çat ve çarpışmalar, sosyolog gözü ile, tamamile normal dir ve içtimef hayatın goçirmekte bulunduğu büyük — tahavvül votire- inin tabif — icaplarındandır. Her iki taraf bu tamamiyle çe'ni vo ilmi sosyal vetireyi idrâkte ne kadar ba- siret ve muvafakiyet gösterirse tışma ve sıkıntılar o nisbette kolay- lıkla atlatılmış olur. Milyonluk — bir kütlenin — yaşayış ve — düşünüşünü ieğiştiren hareketler, kültür değiş- meleri hiç bir zaman bir şahsın ve- ya bir zümrenin eseri olmamıştır ve olamaz, Topluluk çeşitli müessirle- rin, sosyal yapıcıların muhassala te- sirleri altında ve adetâ bir deter- mi olmuştur? Ben hiç öyle zannet- miyorum; inkilâplarımızın hepsinin ARARARARARAARANA, ? le ; he Gene Zabıtaya Dair mücehhez olması Jâzımdır. İstanbul, da polisin eline bir lâstik sopa vere-, memişizdir; demokratik ceryan dola- husule getirebileceği tesirden çekinildiğini zannediyorum. Doğrusu ben demokrasi ile polise, kendisini ve namuslu — vatandaşları Tpüdafaa için verilmesi lâzım — gelen lüstik matrak arasındaki münasebe- ti anlıyamıyorum. Geçenlerde Misir yonasının kapanış merasiminin yapıl diği gece kapılara hücum edip kı ran yüzlerce kılıksız - sersori ve bi- let karaborsacısı halkın bütün raha- tını kaçırmış ve bunlardan bazıları hattâ güreş minderinin üstüne ka- dar çıkarak merasimi — bile işkâle cür'et eylemişlerdir. Lüzumlu vası- talara malik —bulunmıyan — zabita bütün — gayretlerine rağmen — fazla bir şey yapamamıştır. İnsaf sahiplerini — dikkate ederim. 'et 16 HAZİRAN 1040 eHAZİRAN 1948 DUN VE ewnGünr rmp.. y ... Türk « İngiliz « Fransız ittifakı — sn mmrunde rea a Tidal Hü gnmelili adr 'a daliine übalügbedli. TeR aNÜ Ti mdrelin DA Gankeri ve mar fabuahılara. nn Üllerir ni İarni lndrmeRA IN culllrer İ Bu gurum karıtanda Ayrutm bar rıişını korumaktan başka maksalla- Frı olmiyan İngiltere, Fransa ve Tür- kiye hükümetleri bir ittifak yaptı- Jar, ayrıca Sovyet Rusya ile undan tam on sene — evvel çarşısı — kapısında — biçakla kendi- | tifak müzakerelerine — başlamışları sine hücum eden birisini polis mo-| Onlar Için Türklerle anlaşmak gayet muru silâhi ile vurmak zorunda kal-|kolay olduğu halde Ruslarla anlaş- miştir; — memurün — elinde — bir |Maya varılamıyordu; çünkü Rusların stik sopa olsa idi nefsini müdafaa | Maksatları barışı muhafaza değii, ba için hiç şüphesiz böyle vâhim netice |'IŞCI Börünerek harbi - körüklemek, husule getirebilecek bir yola baş | Kargaşalıktan faydalanmak, hangi ta vurmazdı. Avrapa güreş — şampi-|raf kendisine daha çok menfaat sağ- darsa © tarafı tutmaktı. Nihayet 6 zamanki — Almanyanın Dişişleri Bakanı eski şarap - taciri Ribentrop ansızın Moskovaya uçtu; barış aleyhine — Rusya İle pazarlığa BİrİŞtİ; İyilik mümessillerini oyalı- yan Rusya fenalık mümessili ile bir İkİ gün içinde sarmaş dolaş oldu İşte bundan sonradır ki Molotof © meşhur nutkunü vererek Türkiye- yi tehdit etti;. İngiltere ve Fransa İle İttifak ettiğinden dolayı pişman olacağını söyledi. ömrü vefa etmedi! Bernadotte ile, son defa olarak |(kiyet nisbetl yüzde 6 yı geçme- Süleymaniyelilerin — İğimis hukuk teorisi memleketimiz- | lan bir hazırlık devresi vardır. İn- Ç| Rusya İle yaptığı yağma anla; Bernadotte ilo ilk mahrem mülâ- | İskenderiyde karşılaştım. Ümitsiz mektedir. Bu vaziyet karşısında de son yıllarda en hakiki ve ilmi| kilâp tarihimizi yazanların - bunla| İhmal edilen (* zerinedir ki Almanya 1839 yi katı, geçen temmuz ayında yapma- | vo üzgün bir hali vardı. Filistin dâ- İtalebeler senato ve — rektörlüğe toplantısı KİLARL Tei Ka İ AA İN AIK İ AD ga b #ylülün birinci günü Polonyaya sal- ğa muvaffak oldum. Gerçi bu tarih | vasını sona erdirmek için kıral Fa-| müracanta karar vermişlerdir, a b |8 yıllarının ihtiyaç ve inkılübı ko- | dayetiden itibaren baylayan garp-| İ gy g KAküie B GabdsiS SA ten daha evvel onunla bir kaç defa| ruk'u hareketo getirmek Gilkânede veremli Süleymaniye Gençlik — Kulübü yana zararetinin Türumlu bir. £ İlapme tareketlal, fki areez | ilimiz Çankırı İki sağcı ve diktatör idare tar bulmuştum. | ni ileri sürdü ve şöyle dedi: Başkanlığından: fadesi olan Polis Vazife ve Salâhi- |larına ve bu memleket münevverle- eei yala, Fakat Bernadotte'nn benimle dert. leşmek ihtiyacını duyduğuma, ilk de- fa şahit olayordum. O, bu sefer Fi- listin dâvasının iç Şüzünü — izah e- derken şu mütalâada bulundu : — Birleşmiş milletlerin Filistin- de, yahudi devletinin - kurulmasına taraftar olduğunu görüyorum. onlar, banu tahakkuk ettirmek için kuvve- 'te bile müracaat etmekten çekir yorlar. Halbuki ben, cemri. teabirle- | v Tin fayda temin edeceğine inanmıyo- Tüm, Gerçe şahsi kanaatımın — pek mz değeri var. Fakat her halde barı- H gerçekleştirmek uğrundaki teşeb- büsü hiçe sayamazsınız. Kont Bernadotte bir müddet su: tu; uzun uzun düşündü. Sonra yine tekrar söze başladı : Benim gayem bugünü olduğu ka dar yarını da hesaba katmaktır. Bu maksatla, karşılıklı münaferet duy- gusunu bertaraf eden, makul - bir plân hazırladım. — Kin ve nahvetin, müstakar bir barışın — kurulmasına âmil olacağını hiç zannetmiyorum. Bernadotte'un sözünü keserek der- bal sordum bozarak, neye bir yenisini tasarlama yı uygun buldunuz? İsveçli aristokrat beni süzdükten sonra ilâve etti; mdi size söyliyeceklerimi ga- zetede neşretmeyiniz. Ben — öteden- beri yahudilerin çok kurnaz ve zeki kimseler olduğunu / bilirdim. Fakat bugün şu noktayı pek iyi anlamış bulunuyorum ki onlar, yalmız Fi tini değil, ayni zamanda Ürdünü de işgal etmek niyetindedirler. İşte ben mrf bu yüzdendir ki İsrail devle- tinin hududunu tâyin eden yeni bir plân tasarlamayı uygun — gördüm. Halbuki Birleşmiş milletlerin plânına göre yahudilerin genişleme sahasına bir sınır çizmek imkânsızdır. Bernadotte'un tahminleri Bu tarihten itibaren Kont Berna- dotte ile bir çok defalar " görüşmek fırsatına kavuştum. Hele - bir defa- sında onun yanındaki adamlarla mü nakaşa bile ettim. Hiç unutmam — bir gün Kontla Rhodos sahili kenarındaki bir gazi- 'noda oturmuş yine siyasi meseleler- den bahsediyorduk. O bir aralık co- yarak ayağa kalktı: ve bana şunları göyledi - , — Öyle tahmin ediyorum ki yahu- di devleti kurulup, aradan — dört, beş yıl geçtikten sonra vaziyet nor- mal bir halo girecektir. Vaktile Fi- listine gelip yerleşen yabudiler, mem leketi terkedip kaçacaklardır. Ben, — Birleşmiş milletler konseyine raporumu takdim etmek üzere Pa- hareket etmedon önce kıral Fa- rukla / görüşmeyi armaluyor ve bu maksatla kahireden geçmeği düşünü- yoram. Fakat zavallı Bernadotte, bana bu gözleri söyledikten iki gün sonra, Ku düste, yahudilerin taarruzuna uğ- rayacak ve yediği bir kurşunla ha- ta ebediyyen gözlerini — kapaya- caktıl. «lmages> ten iecerrrrrrrrrALARA LK]SA HABERLER * Bu yıl şehrin muhtelif semt- lerinde 8 ilkokul binası yapılacak tır. Galata Gençlik Kulübünden: Kulübümüzün yıllık kongresi 18/6/949 cumartesi günü saat (19) da yapılacağından üyeleri- mizin” C.H.P. Çeşme — meydanı #semit ocağı binasında hazır bulun maları rica olunur. * Veznecilerde halen bakım- sız bir halde bulunan 16 mart şe- hidleri parkında ilmi ve kültürel sohbetler yapılması için Türk Kültür. derneği tara fından belediyeye müracaat edil miştir. * Çoruh gemisi - Kanadadan yüklediği karışık hamule ile Port Saide varmış ve tahliyeye baş- lamıştır. * İlkokul ö terilmek Üzere ge tür filmi, dün Eminönü halkevin de ilk öğretim komisyonu tara- fından tetkik edilmiştir. * Edebiyat Fakültesinde vi- zze imtihanları neticelenmiş bulun maktadır. Verilen malümata gö- re, muvaffakiyet nisbeti yüzde 10 kadardır. * Suudi Arabistanın Ticaret Odası reisi A. Ali Riza dün uçak la Şamdan şehrimize gelimştir. * Gelincik mecmuasında müsteh cen neşriyattan sanık bu mecmua- nn sahibi Orhan Erkip ile matbaa- ci Osmi İlkbasan, 2 asliyo - ce: © 2 çer ay 27 7 şer gün hapse ve 6ö lira ağır para cezasına * Dünkü sabah gazetelerinden, ) İskenderunda bulunan M: latya gemisinde kaptanla — mürette- bat arasında ihtilâf çıktığı yolunda- ki haberi Denizyolları genel müdür- yahudi - hükümetinin uzun —zaman devam edeceğine ihtimal — vermiyo-. lüğü tarafından — tekzib edilmekte- dir. yatağı Sarayburnu Gülhane hastaha- nesinde il sağlık müdürlüğü ve- remli hastalar için temin edilen 100 yatağa gelecek haftadan iti- baren hasta kabulüne başlayabi- lecektir. Şehir Meclisi C. H. P. grupunun toplantısı Şehir Meclisi Parti Gurubu, dün saat 16 da C.H.P. il merkezinde Hamdi Rasim Bütün'ün başkan- lığında toplanmıştır. Gurub, bu toplantısında imar plânlarının tatbikatında doğan güçlükleri or- tadan kaldırmak için müzakere- lerde bulunmuştur. Öğrendiğimize göre imar plân larının tatbiki için bir talimatna me hazırlanacaktır. “Rumelihisarı, bugün geliyer Yeni şehir hatları vapurların- dan «Rumelnisarı» bugün lima- nımıza gelerek Halice girecektir. İngiltereye ihtisas için gönderilecek denizci İngiliz kültür heyeti, İngiltere- de ihtisas yapmak üzere Türkiye- den bir denizci istemiştir. Denizyolları idaresi yüksek de nizcilik okulu mezunlarından ve Sivas gemisinin birinci makinis- ti Lütfullah'ı İngiltereye gönder- Miye karar vermiştir. Filistin fahkik heyetin- den iki üye Birleşmiş Milletler Filistin tah kik Heyeti azasından Fransız de- legesi M. Adrea Leobaç dün uçak la şehrimize gelmiş Belçika de- legesi Fallon da ayni uçakla şeh- rimizden ayrılmıştır. Denizden kurtarılan Bulgar Çatalca : 15 (Telefonla) Kazamızın Karadeniz sahilindeki Podina açı larında bir şahıs boğulmak üzere ken kurtarılmış — bunun bir Bulgar olduğu anlaşılmıştır. r olan Bulgar, adının Niki 'nu, üç arkadaş Varnadan balık avına çıktıklarını fakat fırtına .ya tutularak yollarını şaşırdıklarını uzun zaman - denizde sonra kapılarının battığını, iki arka daşının - boğulduğunu / söylemiştir. Bulgar mülteci İstanbula sevke- çalkandıktan Kulübümüzün senelik kongresi 25/6/1949 cumartesi günü saat 16 da Şehzadebaşında Letafet apartımanındaki merkezinde top lanacağından azanın teşrifleri ri ca olunur. Devlet kitapları Md. nün bir açıklaması Devlet kitapları “mütedavil ser- mayo müdürü Vecihi Görü'ten dün aldığımız mektupta aynen göyle de- nilmektedir : «Kitap mevzuu üzerinde bana at- fen çıkan sözleri ben söylemedim. Bu mevzu üzerinde hiç bir gazeteci ile konuşmadım. Keyfiyeti tavzih etme- nizi rica ederim.» Kasımpaşada yangın Dün saat 14.80 a doğru Kasımpa- şada Camiikebir mahallesinde Sıra Berberler sokağında 18 numaralı ev- de bir yangın çıkmış ve kısmen yan mıştır. Binanın 40 bin liraya sigor- talı olduğu anlaşılmıştır. Motörlü gemiler Amerikadan yeni alınan motör lü yolcu gemilerinden «Trabzon» 20 haziran tarihinde Sanfiransis kodan memleketimize hareket e- decektii «Giresun» ve «Ordu> adındaki diğer iki motorlu gemi de tem- muz başlarında Nevyork'dan ha reket edecektir. Kara sinekle mücadele Sağlık ve Sosyal Yardım Mü- ; dürlüğü, aldığı bir kararla tekmil | pazar yerlerini D.D.T. ile her ak şam dezenfekte etmekte, böyle- ce kara sineklerle mücadeleye başlamış bulunmaktadır. Zabita memuruna hücum eden satıcı Dün Sirkecide yine seyyar satı. cılarla belediye zabıtası arasında kanlı bir hâdise olmuştur, Eminönü belediye zabıta memurlarından 824 numaralı Hasan Bellitaş, dün t 12 ye doğru Sirkecide Hoca paşa sokağındaki Hoca paşa camli önünde seyyar satıcı Selâhaddine ihtar ederek satmakta olduğu hiyar ları oradan kaldırmasını söylemiş. tir, birdenbire şinirlenen satıcı ba- gırıp çağırmağa başlamış sonra ce- binden bir jilet çıkarara: polisin U. zerine atlamak Istemiş fakat muvaf fak olamamıştır. Bir aralık jiletle muhtelif yerlerinden yaralandığın.. dilmiştir. BUYÜK AŞK ROMAN Yazan: SERVER BEDİ Genç kız süzgün gözlerini ya- rı kapayarak mırıldandı: — Bil'âkis... Başını arkaya bırakmağa ha- zırlanıyormuş gibi bir bekleyişi vardı. Nejad dudaklarını bir az daha yaklaştırdı ve onun evve- lâ yanakları, sonra sıcak bir kırmızı balmumu / gibi gittikçe ezilen dudakları Üstüne kondu- Yarak derece derece bastırdı. Genç kızın evvelâ kıvranan ve kaçan sonra, teslim olan dilini yakaladı. Daha sonra dudakları, bir buse fırtınası içinde onun yüzünü, saçlarını, boynunu ve Böğsünü dolaştı. Birdenbire silkinen kız: — Gidelim, rica ederim, geç kalıyoruz, dedi. Araba hareket etti. Bir müd. det konuşmadılar. Sonra Nejad mırıldandı: — Hayatıma bir sabah rüzgü- TI gibi girdiniz ve havamı de- Biştirdiniz. Başını uzatarak — 0- Dun saçlarını kokladı. Şehre girerlerken, altı — gün #onra, pazartesi günü, yine ay- ni kütüphanede buluşmağa ka- rar verdiler, ıv Nejadın — günleri bomboştu. Onu bir buçuk ay uğraştıran plânı Ankaraya götürdükten son ra hiç bir işi kalmamıştı. Mü- teahhitten gelecek cevabı bek- liyor, ve bunun da en az bir ay kadar uzayacağını — biliyor du. Her gün bir çok saatlerini keman çalmakla, geri kalan sa- atleri de bu ana k:z düşünmekle geçiriyordu. Otomobil — gezinti- sinden sonra Selmine karşı his- leri derinleşmişti. Onu tekrar göreceği günü, şiddetli bir ar- zZunun - arttırdığı — sabırsızlıkla bekliyordu. Arada Vildanla da randevusu vardı. Bazan bunu Mânasız buluyordu. Onunla ni- çin buluşacaktı? Hem Selmin- le, hem de annesile, ikisine de sezdirmeden devamlı bir müna- sebete imkân var mıydı? Ergeç bunu anlayacaklardı. Hem ni- çin? Nejadın Selmine karşı duy duğu his âdi bir çaplkınlık de- ğildi. Onu sevebileceğini anlı- No. 12 yordu; hattâ yeni başlayan bir aşkın bilirsizliği nisbetinde tat- h ümitleri içinde yaşadığı anlar vardı Selminden habersiz - ola- rak Vildana gitmek, ona şim- diden, yeni filizlenen bu sevgi- ye karşı bir ihanet gibi görü- nüyordu, Fakat bazı anlarda da bu ka- dını tekrar görmek arzusundan kendini kurtaramıyordu. Bu his bir tecessüsten mi ibaretti? Vil- danın karanlık şahsiyetine yak- laşmak arzusuna, — tecessüsten fazla bir takım ümitler de ka- rışıyor muydu? Selmin, annesi hakkında, — Nejadın merakını arttıracak şeyler söylemişti. Bu kadın nasıl bir hayal âleminde yaşamak istiyordu ve erkekleri Ona çeken gizli kuvvet neydi? Nejad bir çok defalar ana kızı hayalinde yan yana getire- rek mukayese etti. İkisinde de bir kaynaktan gelen müşterek bir cazibe vardı. Fakat bu, Vil danda ve Selminde başka başka tecelli ediyordu. Arada, olgun- luk ve tazelik farkından ibaret olmuyan, anneyi daha derin ih- yeti hakkın kanunun 18 inci maddesi hemen 1945 yılından — itiba- ren büyük şikâyet mevzuu olmuş ve değiştirilmiştir. — Mesole yalnız mev tuat ve hayat arasında teessüs et- meğe başlayan tezatlardan da hu- tüle gelmiş değildir. Kanunla hayet yazılı bir takım — metinlerden ibarettir. Bunlara hayat veren un- sur tatbikat yani nihat bir tahlille banları uygulamakla mükellef şahıs- lardir. Kanunu no süretle vücude getirirseniz getiriniz ona hakiki şek- lini bunları tatbik ilo mükellef o- lanlar verecektir. Bunların — zihn yetleri kanun metinlerinin 01 ların inikâsı olan müesseselerin bi viyetini mühim bir kısmı itibarile in edecektir. Mevzuat ve kanın lerinin sosyal nisbeten kolaydır. Uyanık ve hakikatleri görür kanun — yâzi'ları hayatı, halkın gidişini yakından t kip eder ve bunlara uymayan mev- ruatı değiştirir ve hakikatlara uydu rarlar. Esasen hayata ve hakikata uymayan mevzuat ya hiç tatbik ©-) lunmaz yahut da hüsüle ge şikâyet ve iztıraplar dolayisile ça- tardayatak yikılir. Fakat insanların zihniyetleri ayni derecede kolay olarak hayat — zara- retlerini takip edemez. Kafalar yeni hayatı görmek ve onun isterlerini tanımakta hem tembel ve hem de inatçıdır. Kafalarımızı, onun müd- Tikelerini muayyen bir devrin gidişine göre kurmuşuzdur, kafalarımızın dü şünmo kalıpları buna göre teşekkül 5 eylemiştir; - hükümlerimizi bu — su- retle kurulan süzgeçten — geçirerek vermeye alışmışızdır. Halbuki devir değişmiştir. ve mev zaatı yeni devre uyan bir zihniyet ile tatbik etmek, müesseseleri — ona göre idare etmek, hattı hareketimi- zi ona nazaran tanzim eylemek lü- tım gelmektedir. Görülüyor ki demokratik — inkişaf devam ottikçe şiddeti gittikçe azal- makla beraber, bizim gibi — araları esafeli âni hamlelerle — demokrasi yoluna giren memleketlerde — hayat, mevzuat ve zihniyetler ürasında te- zat ve çarpışmalar ve bunların se- bebiyet verecefi buliran ve tazyikler ve meseleler mutlaka mevcut olacak- tr, Bu bir sosyal realitedir. ve kül- tür değişmeleri daima bu tezat ve çatışmaları ortaya koyacaktır: Bir taraf iktidarın de- mokrasiyi geçiktirdiğini halkı oyala- dığını iddin edecek diğer taraf ise muhalefetin ihtilâl — metodlarile ça- memleketi nizamsızlığa ve götürdüğünü iddin edecek- koymuştur. ve | dan hastahaneye kaldırılmıştır, tiraslara bağlayan, kızını — da- ha saf bir his kaynayışı içinde canlandıran ve tatlılaştıran hal- ler seziliyordu. Uzun mukayı gelerden sonra Nejad kendi kendisine karşı itiraf etti: <Ben ikisini de sevebilirim.» - Fakat ikisini de beraber sevebilir miy di? Hayır! Ana kız arasındaki rekabetten istifade eder - gibi görünmek istemezdi. Böyle - bir oyunda, alçaklığa benzeyen âdilik vardı. İkisini birden sev- mek mümkün olsa bile, ana kı- zın bunu bir oyun telâkki etme- leri, Nejadın üzerine en çirkin şüpheleri yığacaktı. Hayır! Bi- rinden biri. Ve şimdilik, Selmi- nin otomobil gezintisinde onu bir az daha saran sıcak havası içinde, Vildan sadece garip ha- yaller uyandıran bir. muamma heyecanı veriyordu. Uzun tereddütlerden sonra, Nejad ertesi gün için Vildana verdiği randevuya gitmeğe ka- rar verdi. Fakat bu, ilk ve son buluşma olacaktı. Vildan da Selmin gibi Nejadı bekletmedi. Tam zamanında Parkotelin postacısı önünden geçti. Ogün hava çok güzeldi. Kadının üstünde açık sarı renk: te, son derece şık bir spor par- desü vardı. Nejad bir az sonra, Alman sefarethanesinin önün- de duran siyah otomobilde Vil- danın yanına oturdu. Ayni oto- mobil. Kadın, Taksim-Harbiye — yo- lunda, arabayı delice bir sürat- le sürüyordu, Bir az evvel Neja» lalbuki hakikatte her iki taraf- da yalnız hatır sormuştu. Ne- reye gitmek istediğini öğrenme hiç lüzum görmeden, otomo- bile istediği istikameti vermiş, gittikçe artan tehlikeli bir sü- ratle şehri geride bırakıyordu. Mecidiyeköyünü geçtikleri hal- de bir kelime konuşmamışlar- dı. Arabanın sürati 120 yi ge- çince, Nejad sordu: — Nereye gidiyoruz? Bu sü- rat fazla değil mi? Kadın İngilizce cevap verdi; fakat Nejadın anlamadığını his edince, Fransızcaya çevirdi: — Ben fevkalâdelikleri verim, dedi. Nejad güldü : — Hakkınız var, bizim par- çalanmamız da bir fevkâledelik tir. — Ölümü alelâde tercih etmez misiniz? Nejad düşünmeden cevap ver di: — Sizin yanınızda bulunmai alelâde olmaktan kurtulmak çin kâfidir. Kadın bu cevabını beğendiği- ni hissettiren küçük bir kahka- hadan sonra otomobili yavaşla- tarak Nejadın yüzüne baktı: — Güzel! dedi. Nejad devam etti: se- yaşamaya ö — Ruhunuzun — sürati — kâfi değil mi? — Bunu hissediyorsanız... di- yecek yok. — Evet, sizi trende gördüğüm andan itibaren buna eminim, Çok hızlı yaşamak istiyorsunuz. Hakikat dünyası size kâfi gele rinin gö garba çevirmiş bulunmaları vak'ası- na götürmeler şünmek yâni inkılâplarımızı bir anda veya bir kaç gün neşredivermekle ve jandarma rak göstermek suretile onları âdetâ rın devamlılıklı moda- kadar olacaj demektir. Bizce inkilâpcı lider yuka- eden ketini yavaşlatan, geçiktiren tesirleri mizle, dereyi istediğiniz kadar yapılan itirazlar muvacehesindeki fi- kirlerimizi rına müteallik inkilâp ve reformları bulde tereddüt etmiyeceği cihet po- dat ve sürattir. -Hattâ ben çok kimselerin onlarla münakaşaya aa ae AAA —— illerini bir asırdan — beri lâzımdır. Aksini dü- inde bir (l anun gücü le tecasün eylemiş değişiklikler — ola bir modaya benzetmek bunla- nn da ancak — bir 1 ifade etmek rıda tasvi vetireyi ine — çalıştığımız — içtimai halkın vicdanında teessüs tiyakları kepfeden — ve karşı- lıklı tesir ve aksi tesirler mekaniz- masını kavrayarak değişme — hare- izale ve içtimai akışın kanalını te- anı süratlendiren — ve kimsedir. — Kuru bir tanzim e- alabilirsi- tanzim eder diniz bundan ne netice Bütün bu arzettiğ noktalar tebarüz €n yaygın - demokratik yaşayışın icabet nevzuat ve zihniyet sahala- yapmak hiç züphesiz lâzımdır. Fa- lisimizin demokratik zihniyeti be- nimsemekte göster; büyük isti- ğim ki, bilhassa İstanbul — polisini, bu keyfiyet bir az da çekingen ha- le getirmiş bulunmaktadır. Muhte- lif vesilelerle polis memurlarının en nizami ihtarları * muvacehesinde bir| ve hattâ bir sürü iş- siz güçsüzün karışması neticesinde münakaşanın münazaraya döndüğü- nü müşahedo ediyoruz. — Dünyanın en demokratik memleketleri — olan Amerika, Fransada da hi zabıta bu derece sabır ve tahammül gösterdikleri gö- rülmüş değildir. Evet — zabita, mevzuunda da yeni hayatın iktiza reformları — yapalım — fakat müdafaasız giriştiklerin İngiltere ve ettird polisimizi de v atasız, z halde Hakikati görmek lâzımdır; İstan- bul çeşitli dillerin konuşulduğu, *çe- gitli tesirlerin mevcut ve harekettı olduğu, muhtelif kültür şartları çinde yaşayan nüfus kütlelerinin bir arada bulunduğu büyük bir kezdir. Zabıtanin da mahalli şartla- rın incbettirdiği şekilde kuvvetli ve miyor. Hayaller içinde yaşıyor- sunuz. Vildan iki elini de direksiyon dan çekerek Nejada doğru ya- rım döndü ve ona hayretle bak- tı. Sonra ellerinin tekrar dire':si yona koydu ve arabanın sürati- ni arttırdı. Fakat biraz evvelki gibi koşturamıyordu. Nejad sordu: — Nereye gidiyoruz böyle? — İstinyeye. Nejad <Ne var orada?> mü- nasına gelen bir tonla sordu: — İstinyeye mi? — Evet. Orada, içinde hiç kimse olmayan bir yalıya gidi- yoruz. Size söyliyeceklerim var. — Bu çok enteresan. — Siz beni tanımakta çok is- rar ettiniz. Beni baloda — nasıl bulduğunuzu anlayamadım. Bir tesadüfe benzemiyordu bu. — Tesadüf değil. — Öyle ise neydi? — Selmini o gün takibettim. — Konuştunuz mu? — Hayır. Nejad kunduracı anlattı. Vildan, içinde güpheler — yü- zen zeki bakışlarını Nejada çe- virerek sordu: — Bütün bunlar benim mi? Selmin için mi? — Sizi ondan evvel tanımış- tim. — Hâlâ trende rastladığınız kadınla benl karıştırıyor musu- sunuz? hikâyesini için birak- | ç, Çankırıda yatılabilecek bir otel var. Kasaba yolsuz ve bakımsız, elektrik cereyanı ikide bir kesiliyor Çankırı (Hususi) Tosyadan Çankırıya bir posta kamyonile gel- dim. Fakat Tosya ile Çankırı ara- sında insan da taşıyor. Tam altı sa- atte Çankırıya varabildik. Her ne- dense burası otel bakımından çok fena durumda, çünkü Çankırıda Yıl- z Palas otelinden başka oturulacak ve yatacak bir yer yok. Tertemiz bir otel, sahibi de çok genç. Tahminen yirmi yaşında, Bu oteli merhum baba sından devralmış çocuk amma gelin do nezaketi, terbiyeyi, rün. Bizim bir çok yerlerde gördüğü müz yaşlı, tecrübeli dediği: patronlarına örnek olacak bir genç. Her istediğiniz hazır... Çay, kahve, yemek, hattâ temiz, tam — münasile otel bütün ihtiyaçlara cevap veriyor. Ge- 'co saat 11... İstanbulda tertip edilen Avrupa güreş müsabakalarımı radyo- dan dinlerken birdenbire elektrikler söndü, Mübarek motör ertesi günü #aat 17 ye doğru ancak yapılabildi. Validen bir dilek Çankırının bütün hususiyetini teş- kil eden Koca Sinanın mimari şahe- serlerinden biri olan ve kendi ismi 'ni taşıyan (Mimar Sinan) camüdir... Şu âbidenin şansına bakın. Hemen yanıbaşında, şehrin göbeğinde, sekiz yol ağsında ve umumi bir kahvenin üstünde Çankırının umumhaneleri.. Şehrin ta göbeğinde... ve Mimar Si- 'Nan camünin yanıbaşında, çarşının içinde umumhaneler. afında da Bizim bildiğimiz böyle umumi cemiyet mücsseseleri dışında kalan bu gibi yerler şehirlerin kena- rına, ailo hariminden uzak yerlere yapılir, sonra bilhassa — böyle ahlâk taassubunun bir karakteri gibi benim sendiği memleketlerde bu en lüzun la bir iştir. İaşaallah Çankırının muh terçm valisi se işitir de, bu mü him içtimak dâvayı halleder. Bakımsız bir kasaba Ankaranın yanıbaşındaki bu vilâ- n içi de, yolları gibi bakımsız ve gayrımuntazam devlet elile oturtul- mabhalleler. muş bir kaç resmi bina ve bir iki caddesi — olmasa — vilâyet — denecek tarafı yok... Akşam hava kararınca şehir bomboş... Bütün eseri hayatı sayılacak küçük bir sineması var. İşte size Çankırı... Şahsi teşebbü- sün şu güzel nümünesi olan <Yıldız. Palas> oteli do olmasa gelen giden, hanlarda misafir kalacak. — Çankırı, yüzünü ağartan bu çok genç vatanda a teşekkür etsin. Muhtar Tarlan Müstehcen neşriyattan takikata uğrayanlar <Modern stüdyo ve Aşk gazete- siyle müstehçen neşriyat yaptığın-| dan sanık Hayati Hançerli ile Ze- wi Özkan'ın tevkif edildiklerini yaz-| mıiştık. Bu gazetedeki — müstehçen neşriyattan dolayı mürettiphane as, hibi Selim Cavid Yazman, Sabri Çelik ile Ülkü matbaası baş maki- nisti Stelyo ve muharrir Metiri Erk- san, İrfan ışık, Zafer Sülek hakla.. Tında da ayrıca takibat yapılmak. tadır, Sanızların muhakemnesine ya- kında, başlanacaktır. Yeni bir sür'at rekoru Mehmnet Tombas ve Hakıcı Gör- gün adlarında iki Türk işçisi saatte 40 kilometre giden yeni bir deniz teknesi yapmışlardır, Teknenin sür. at tecrübesi yapılmış ve Yenikapı) de Kınalı ada arasındaki mesafeyi| yedi dakikada katettiği görülmez tedir ki bu yeni bir 'Türkiye sürat rekorudur, Önümüzdeki pazar günü mütehassıslar ve gazetecilerin hu-. garunda teknenin son — tecrübeleri yapılacaktır. Hâlde tek fiat Meyva ve sebze hâlinde fiatla- rın günde üç defa değişmesi, ih- tikâra sebeb olduğundan — bun- dan sonra tek fiat tespit edile- cektir. * Tamiri bitmiş bulunan «İz- mir» gemisi 18 hazirandan itiba (Devamı var) ren İzmir hattında sefere başlı- yacaktır. derek dünyaya — yayıldı. vaktile dirsek / çevirdiği yardımları sayesinde ve en mamur saygıyı gö- | zalamıştı. Rusyanın barışcı değil — kundakçı ve fırsatçı bir harb siyaseti takip e- ti demokrasilerine yapt oyun İkinci Dünya savaşını yarat- ti; milyonlarca İnsan ve Avrupanın büyük kısmı mahvoldu; harb bütün Neticede — Rusya devletlerin yerleri harabe haline geldikten, otuz milyondan fazla nüfus kaybettikten sonra gayesine Uulaştı; bütün Orta Avrupayı ve Balkanların büyük kıs- mıni boyunduruğu altına aldı; dün- yanın üstüne korkunç bir harb kâbu su halinde abanmış bulunuyor. Türkiyo 1939 da İngiltere ve Fran sa ile yaptığı ittifakın müdafaa mak sadile olduğunu belirtmiş, hattâ Rus ya aleyhinde bir harekete âlet olmu yacağı hakkında bir de protokol im- Türkiye o ittifaktan pişe man olmadı, fakat Rusya, eğer akıl- ise, pişman olması Hâzımdır. Bugün Alman, İtalyan veya Japon tehlikesi yoktur; devam et üç devlet tarafından birbirlerine bildi- konforlu, banyosuna varıncaya kadar| rilen ittifakın gayesi yine müdafaa ve barışı korumaktır; bugün için Rusya dan başka bir bafış düşmanı olmadı- Bına göre Almanyaya karşı İmzalanan andlaşmanın kime karşı devam etti- Bini anlamak kolaydır. Yalnız zan- nederim ki 6 andlaşmaya miş olan İki numaralı protokolun. intali Tâzırni Kadircan KAFLI ——— Esrar kaçakçıları Hem esrar kullanan ve hem de kaçakçılığı yapan ve bir müddetten dan.üncüdat beri aşliye 5 inci cezada yargılar makta olan Abdülbaki Yuvarla« ile arkadaşları Sabit ve Yaşarın mu- hakemeleri sona ermiştir. Mahke- me Abdülbakinin bu suçtan dolayı 8 ay hapsine ve 133 lira ağir para cezasına, 16 ay Çanakkalede mec- burl fkanetine, Sabitin de 2 ay hap sine Ve Yaşarın beratinekarar ver. miştir. Kadeş'de kaçakçılık Dün güney Doğu Akdeniz se- ferinden dönen Kadeş vapurunun tayfalarından Ali Arslan bir ham mal vasıtasile, izerisinde kaçak olarak mendil, çorap, kumaş bu- lunan paketi Sirkeci yolcu salo- nundan dışarı çıkarırken gü rük muhafaza memurları tarafıı dan yakalanmıştır. Ali Arslan hakkında zabıt tutularak tahki- kat açılmıştır. Yeni Neşriyat Selâmet Mecmuası Ömer Riza Doğrul'un başmu- harriri olduğu bu mecmuanın 23 - 91 sayısı da çıkmıştır. Bu sayıda: Yeni İlâhiyat Fakültesi, Şark ve İslâm alemi, Gazali Nuh Peygamber, İstiğfar hakkında, İbni Sinanın İhlâs tefsiri, Müd- desir suresi, Yeni evkaf idaresi başlıklı yazılar vardır. Tavsiye ederiz. Bilgı İstanbul Muallimler birliği tara. fından neşredilen (Bilgi) Mecmua. sının kamp fevkalâde nüshası resim H ve elli sahife olarak intişar etmiş tir Bu nüshada 948 kamplarına işe tirak eden Üğretmenlerin yazıları fotoğrafları ve bu sene yapılaca: kamplar hakkında malümat vardır. Bundan başka meslek dâvâlarına 'ait bir çok yazıları ihtiva eden bu mecmuayı bütün okurlarımıza tav siye ederiz, r—ş TAKVlM)â RUMİ |Haziran 1949 | Hicri 1965 1568 Haziran 1 6 yi 3 İPERŞEMBE | 19 Hızır: 42 - Ay: 6 - Gün: 167 Vasati — Ezani Güneş 4 26 Öğle gn İkindi 16 15 Akşam 19 43 Yatsı 21 46 İmsak 2 09