Bitka ü Gençlerle Başbaşa: 19 Mayıs,Gençlik ve imtihan Yazan: Sedat Oksal igün 19 Mayıs... Gençli- ğin günü! Atatürk Inkı- Vâbı milli dâvaları ne güzel sem- bolleştirmiş! Milit hâkimiyetin timsali olan 23 Nisanı çocuklara bayram diye armağan etti! Nesilden nesle inti kal edecek llli hâkimiyet ile, yarının timsali olan bugünün yav ruları ve nihâyet 23 Nisan... İlk- baharın İlk günleri... Birbirine ne kadar uygun geyler değil mi? Ya 19 Mayıs! İstiklâl aşkile gençleşen, baştan başa azim ve iman kesilen bir milletin Atatür- kün varlığında sembolleşmesi! 19 Mayıs, bir milletin nasıl gençleşe bileceğini temsil edince, gençlik için bundan daha mânalı, bundan daha sembolik bir bayram tarihi bulunabilir mi? İlkbaharın geliştiği, kızıştığı mayıs günlerile kendi - baharının Bunlar da birbirine ne kadar uy- gun, değil mi? Bugün, gençlerin, yurdun her tarafında kafa ve gönül birliğile yapacağı beden hareketlerini sey redeceğiz. Ümld ve güven verici bir manzara ) 19 Mayıs Milletçe kazanılan bir imtihanım başlangıç günl idi. Şim di, bu tarihin hemen ardından, gençliğin başka bir imtihanı geli- yor. İlkokuldan öğretmen okul- larına ve enstitülere, ortaokul- Gan lise ve Üniversitelerimize ka- dar, bütün tahsil milesseseleri- miz, bu bir kaç gün içinde, genç- leri imtihana çağıracak... Yarını omuzlarına alacak bu günün genç liği, bu imtihanile 19 Mayısı ebe diyete ulaştırma yolunda bir yıl daha ilerlemiş olacak... — Yolları açık ve talihleri yâver olsun!... gelişmesini — yaşayan — gençlik... Sedat Oksal Genç'ik Sahifemiz Bir kat daha mükemmel ve cazip bir şekil alıyor. — Gençliği yakından ilgilendiren bir Anket açıyoruz. Şti Gençlik sayfamızı ıslâh etmek, çok cazip ve faydah bir şekle #okmak Üzere tertibat aldık. Bundan böyle her hafta - okuyucula- ımız bu sayfada gençlik dâvalarını, gençliği alâkadar eden yazı- ları ve doğrudan doğruya gençliğin güzel san'atlara ve fikir ha- yatına bevesli gençlerimizin gür, hikâye ve makalelerini bulacak- İardır. öt Gençlerimiz, gittikçe — mükemmelleştiğini ve zenginleştiğini görecekleri bu sayfada iki çeşit yazı ile karşılaşacaklardır. Birin- elsi, gazetemizin en salâhiyetli şahsiyetlere hazırlatacağı çeşitli yazılardır, Bu yazıları şöylece sıralıyabiliriz: 1 — Gençliği ilgilendiren dâvalar, meseleler etrafında salâhi- yetli imzalardan birini taşıyan bir yazı. 2 — Yurd içinde ve dışında gençliği ilgilendiren eğitim, kültür Ban'at ve epor haberleri ve diğer meraklı haberler. 8 — Dünyaca tanınmış büyük san'atkârlardan, fikir adam- larından, âlimlerden veya iş adamlarından birinin gençlik hayatı- 'na dair kısa ve meraklı bir yazı, 4 — Hafızayı kontrol veya soru şeklinde düşündürücü ve eğ- lendirici, resimli veya resimsiz ve umumi kültürü yükseltici bul- macalar. 5 — Hevesli ve istidatlı gençlerin hazırladığı karikatürler... Gençlik sayfamız yurdun dört bucağındaki istidatlı ve hevesli gençleri de yazı, fikir ve san'at hayatına alıştırmak için, sütun- larını, orta okul öğrencilerinden üniversite ve yüksek tahsil genç- liğine kadar, bütün Türk çocuklarına açık bulunduracaktır. Gençlik sayfası, bu maksatla sütunlarının büyük bir kısmını, eakiden olduğu gibi, genç kalemlere ayıracaktır. Gönderilecek şiir, hikâye ve her çegit değerli yazılarla resim ve karikatürler, tanın- mış mütehassıslardan mürekkep bir heyet tarafından incelenecek, neşredilmeğe lâyık olanlar gençlik sayfasında yer alacak, neşrine Imkân görülemiyen yazıların sahiplerine de «Bize yazı gönderen- ler> sütununda gerekli ve yapıcı tenkidlerde ve tavsiyelerde bulu- nulacaktır. Gençlik sayfasına yazı göndermek istiyenlerin şu noktalara dikkat etmesi bilhassa lüzumludur: 1 — Bize; gür, hikâye ve fikri yan ve fıkralar gönderecek olanlar, her hafta bu sütunlarda yazısı neşrolunmak istiyen, ken- Gileri gibi, yüzlerce heveskâr gencin bulunduğunu — gözönüne ala- rak, yazılarının elden geldiği kadar kısa olmasına dikkat etmeli- dirler. Esasen müstait ve hevetli bir genç için, uzun yazı değil, kısa fakat özlü ve cazip yazı yazmak ilk hedef olmalıdır. Şiirler dörder mısralık iki, nihayet üç kıt'ayı, yâni on, on dört mısrar geçmemelidir. Hikâyeler üç yüz, en çok dört yüz kelimeyi aşmamalıdır. Fıkra ve makale şeklindeki yazılar da en çok yüz elli - iki yüz kelimeden ibaret olmalıdır. 2 — Yazılar, okunaklı olmalı ve kâğıdın yalnız bir tarafına yazılmalıdır. Daktilo ile yazmak mümkünse tercih edilmelidir. 3 — Zarfın üzerine «Gençlik Sayfası» kaydı mutlak konul- malıdır, * Anketimiz Gençlik sayfası, İleride, gençlerimiz arasında büyük bir alâka İle karşılanacağına asla şüphe etmediğimiz, bir müsabaka tertip edecektir. Müsabakanın geklini ve dağıtacağımız kıymetli hediye- leri, ileride ilân edeceğiz. Şimdilik büyük bir alâka ile karşılanaca- ğına güphe etmediğimiz bir anket sütunu açıyoruz. Anketimiz liseler, enstitüler, Üniversitelerimiz ve yüksek tah- Bil gençliğine hitap etmektedir: Soru 1 — Gençliğin ana dili bakımından zayıf yetişmekte ol- duğunu ileri sürenler var, Siz ne dersiniz? Gerçekten böyle ise, si- ze göre bunun sebepleri nelerdir? Soru 2 — Liselerimizde gençler yabancı dil “öğrenebiliyorlar mı? Öğrenemiyarlarsa, size göre, bunun sebebi nedir? v Soru 3 — Okuyan ve düşünen bir genç olarak dertleriniz ve #lariniz var mı? ANKETE İŞTİRAK ŞEKLİ EROte cevap göndereceklerin soruları tekrarlama- S 1, C: 2, C: 3 diyerek cevaplarını yazmalı- Zarif Ucuz 'k ve vazıh olmalıdır. Mümkün olduğu * negredebilmek için cevaplar kısa TEDİYATTA Klü*yet 120 kelimeyi geçmeme- IRBA 'Telefon: 81808 * , — Taksim Belediysi Anketi> kaydı konulma- stanbul —— Garajı sarası ve isimlerini açıkça bildir. nler 3X4 büyüklüğünde bir kkında da bu — sütunlarda A YA ERĞR Z |HİKÂYE EMANET Bir sene önce tanışmışlardı /Bu geçen bir sene içinde iyice anlaşmış ve biribirlerinden ay: rılmıyacaklarını da anlamışlardı. Fakat,. ah gu üşıklar arasındakl kavgalar; onlar olmasa şu dünya nın hali bile başka olacak gali- ba!l İşte, onlar da iki gün önce bir hiç yüzünden kavga etmiş ve darılmışlardı. Bugün son olarak — buluşacak ve biribirlerindeki hatıraları ge ri vereceklerdi. Bu vaziyetten ikisi de mütces sirdi, barışmak için bir çare bul malıydi, fakat nasıl bir. çare? Genç kız buluşacakları yere doğ- ru giderken hep bunu düşünü- yordu. Birden aklına bir şey gel Miş gibi gözleri parladı ve adım- larını sıklaştırdı. İşte gimdi — kargı Genç kız, hiç ciddi, dar karşıyalar. tini bozma- Buyurun, — emanetlerinizi getirdim, diyerek, elindeki paketi uzattı. Sevgilisi paketi alıp ken di elindeki bir başkasını uzatır- ken: — Teşekkür ederim. Ben de sizinkileri getirdim. dedi, Kız paketi eline alıp şöyle bir baktıktan sonra: «Hepsinin ta- mam olduğuna emin misiniz; de di. — Tabil eminim, — Ben pek değilim. Bu pa- ketin içinde benden çaldığınız kalbim de var mı? Delikanlı bir an bir çok karı şık hisler altında kalmış - gibi bocaladıktan sonra güçlükle ken dini toplayıp gülmemeye çalışa- rak: — Ba! Bvet. Onu koymadım. çünkl siz benimkini iade etme- den ben de sizinkini veremem de di, ve gülmemek İçin başını çe- virmeğe hazırlandı. Fakat kız çoktan o billür kahkahalarından birini atmış ve katıla katıla gül meğe başlamıştı. Şimdi ikisi karşılıklı gülerken genç delikanlı sevgilisine: — Onu sana hiç bir zaman i- ade etmiyeceğimi bilmelisin, di- yordu, Bursa; 8. Riza Yarı şaka Sözde gelişme Son yıllarda yeni yeni deyim- ler bularak &öz alanında gelişme gösterdik. Biz, burada tutunamı- yacağını sandığımız bir söz üze- Tinde duracağız. N. Ataç, bir yazısında, «bül- bül» yerine «sanduvaç» kelime- sini benimsiyor. Halbuki bizim «bülbül» ümüz hem ses uyumuna uygun; hem de aynı hecenin iki defa tekrarı, kelimeye, — bülbül denen o küçük afacanın şakrak- lığını ne güzel duyuruyor. San- duvaç ise hoşumuza gitmiyor vesselâm! Bana kalırsa bu keli- meyi lisanımızdan uçuruverelim. İşte o zaman bir kuşa benzer. YENİ SABAH Bize yazı gönderenler Emel Yeşin — Gönderdiğiniz gilrlerde —Istidadınızi - gösteren güzel misralar var, — «Okşuyor dalları sihirli bir el!» ne kadar güzel! «Bir siyah çarşafa bü- Tündü akgam!» misraı da öyle. . Az yazınız fakat öz yazınız. Bü- tün mısralarınız yukarıdakiler gibi özlü ve değerli olsun.. Ka- fiyeye de dikkat ediniz!. Manisada B. M. T. Sarmon — Mutlak gilr yazmak İstiyorsanız tanınmış şairleri dikkatle oku- yunuz ve ondan sonra «Az olsun, öz olsun!» diyerek çalışınız. B. Numan Özdemir — Hikâye- nizin dili fena değti. Ancak mev zuu hayata daha uygun ve da- ha çekici olmalıdır. Kısa olması da şarttır. Kayseride Salih Zeki Ketahte — Kemal Erol Milâslı, Bursada Ferdi Gören — Hasanoğlu Köy Enstitüsünde Vahit Bulut: Yazı- larınız biraz daha olgunlaşmak, Üzerinde işlenmek İster. Çalışır sanız herhalde muvaffak olacak- Bınız, A. Ercan — Ortaokul ikinci sınıfında «Canâne> diye manzu- meler yazacağınıza yaşınıza - ve durumunuza daha uygun yazı tec rübeleri yapınız. Urfada Bay Mehmet Akçal — «Gazeteniz abonecisiyim» den: mez, gazetenize aboneyim, — de- nir. Şilrlerinize gelince «Bir çift göz bilirsin, sanki bilmece» mıs- rar güzel. Fakat diğer mısralar © kuvvette değil. Mânaya ve fi- kirlerin birbirine bağlı olmasına dikkat etmelisiniz. «Mezar ba- şında» adlı giirinizin ilk mısrarı- nı değiştirir ve biraz daha üÜze- rinde calışın olgunlaştırırsanız nesredebiliriz. B. Nahid Abdülkadir — Ney dinlerken adlı şlirinizi sırası ge- lince neşredeceğiz. Yalnız çok Uzun yazıyorsunuz. Az olsun fa- kat öz olsun! İyi işlenmiş, calı- Şılmış sekiz mısra, hattâ dözt mısra, kücük şiir değerinde ol- mak şartile, sayfalar dolduran manzumelere tercih edilmelidir. B. Adnan Ünalmış — Gönder- diğiniz hikâye bin kelimelik! Yâ- ni iki buçuk sütuna yakın! Gena lik sayfasının buna tahammmülü yoktur. O hikâyenin ücte biri ka dar olmak şartile özlü ve espri- li yazılarınıza sütunlarımız acık- tır. Kâğıdın yalnız bir tarafına yazmayı da unutmaynız! reddin köy halkını toplamış, bir konferans veriyor: — Oğlunuz olursa adını sakın Eyüp koymayın! Neden demişler, cevap vermiş: — Eyüp, Eyip, İyip, İyp.. derken çocuğunuz ip olur. Acaba Hoca, asrımızda yaşa- saydı bu sanduvaç için ne söy- lerdi biliyor musunuz? — Bülbül yerine sakın sandu- vaç demeyin!.. Sanduvaç, — san> duvaç.. derken «Sandviç> olur Efendim, bir gün Hoca Nas- Hâfızayı mindir? da haberiniz olmaz! kontrol BİLİN BAKALIM! 1 — «Gençler; bütün ümidi vatan şimdi sizdedir!» mısrar ki- 2 — 1895 den 1923 tarihine kadar, 28 yılda Osmanlı Türkleri kaç harb yaptılar. Bunlardan kaçını kazanıp kaçını kaybettiler? 3 — Hem evlât, hem koca, hem baba, hem kardeş diye tanı- 'nan kimdir ve bu eseri kim yazmıştır? 4 — «Yıldız> sözü size neler anlatır ve hatırlatır? ERAÜUURÜAAAÜRE AAA 0 AKŞAM Sularda çırpınan bir peri sandık, Ve seyrettik batan günlü o akşarı İkimiz ne kadar mesut iasandık, Değil mi güzelim, hani o akşam, * Takıldı gözlerim kirpiklerine, Benzettim gönlümün tek dilberine. Elimdeki baygın Fülya yerine, Kokluyorum sandım seni o akgam, CEVDET H. ABSLANGÜL * VATANIM Bir karış toprağında dünyalara bedelsin, Vatanım; her geyinle, her geyinle güzelsin. bir kalb gibl senin için çarparız; Seninle mütebessim, seninle bahtiyarız. 0. NECDET ARKYÜZ * KÖYÜN DİLBERİ Bizler ki, Dallı fistanına gül takışında Şöyle bir dünüp yan yan bakışında Issız gecelerde mum yakışında Beni benden aldın, köy Yeter artık yeter! Gel Tel tel taradığın kumral saçınla Türküler düzdüğüm keman kaşınla Bir taze fidansın on beş yaşınla Beni benden aldın, kö Yeter artık üün dilberi beri beril... 5 — Andrea Dorya kimdir? 6 — Osmanlı tarihinin en genç padişahı kimdir? 7 — «Kaybedilmiş cennet> nedir? 8 — Vatman kime derler ve niçin? 9 — *Kitap» söziyle ayni kökten gelen ve dilimizde kullanı- lan kelimeler hangileridir? BİLİN AMMA; 10 — Abdülhak Hâmid kaç y öldü? 11 — Sami Paşazade Sezai Bey kimin oğludur? 12 — Yedinci yüz yılda doğu p altıncı yüz yılda ölen bir büyük hükümdar? Cevapları gelecek hafta vereceğiz.. ŞIRMADAN! ida doğdu ve kaç Yyaşında Imtihan mevsımi Haydarpaşa Lisesi: Cemal Naol Tozkoparan değil, Ödkoparan ! AUAUA RARARARRRARKRARAN Büyük Adamların Gençlikleri ALEXANDRE DUMAS ene 1586... Londrada S min avlusunda, devrin en meşhur piyeslerinden Markov'un «Faust> u oynanıyor. Kare şeklindeki avluda artist-| ler oynuyor, san'atkârane işleme h parmaklıkların çevirdiği galeri lerde Londranın en güzel kadın- ları ve asılzadeler oyunu seyredi yorlar. Gece yarısı... Oyun bitmiştir: Seyirciler dağılmış, yalnız bir genç adam olduğu yerden kımıl- damamıştır. Galiba tiyatroya ilk defa geliyor. Hayran bir hali var. O kadar kendinden geçmiş ki, pi- yesi sahnede seyrediyormuş gibi, kendi iç Aleminde, zihninde de- vam ettirmektedir. Hademeler bu gencin etrafında toplanmış hayretle bakışıyorlar. | Bunlardan biri, yanına — yaklaşı- yor, omuzuna hafifce vuruyor. Delikanlı bir ürperme geçiriyor Daldığı rüya âleminden kendisi- Di uyandıran adama göyle bir göz attıktan sonra güzel ve mâ- nalı yüzü, bir an içinde, o zaman | gençliğinin başlıca karakteri olan | neşeli ve sevimli ifadesini almış- | tır. Hancı soruyor: — Yerinizi pek beğendiniz ga- liba. Kiralamak niyetinde misi- niz yoksa? Genç adam: — Hayır! diyor. Çünkü vere- cek peş param yok! — Hım! Şu halde burada kal- maktan maksadınız ne? — Bu güzel piyesi oynayan kumpanya direktörile konuşmak! — Aktörleri arasına girmek mi istiyorsunuz? Genç adam, «Belki!» diye ce- vap verdi. Az sonra, direktörle bu meç- | hul genç karşı karşıyadır: — Eh bakalım delikanlı, iste- diğiniz nedir? Yabancı: «Kumpanyanıza gir- mek!» dedi — Peki, neler biliyorsunuz? — Hiç bir şey! Bugün ilk defa olarak bir oyun seyrinde bulun- düm. Bu samimiliğe gşaşa kalan di rektör: — İyi amma, siz kimsiniz? di- ye sordu, — Bizi dinleyen lüzumsuz ku- lakları dışarı çıkarınız, 6 vakit kim olduğumu öğreneceksiniz! Direktörün bir işaretile yaban- cılar dışarı çıktı. Meçhul delikan l1 söze başladı — Varvickehire eyaletinde St- rafond'da, 23 nisan 1564 de doğ dum, Şimdi yirmi iki yaşındayım, Babam eldivenci idi. Sonra bele- diye meclisi birinci fizası oldu. GÖ rüyorsunuz ki asılzade değilim | amma iyi bir ailedenim! Bununla beraber zengin olmadığımızdan Casanaaaananananancaananaman Genç_Aktör SHAKESPEARE : SE — OK yeter! BAHRİ ULAŞ Üa anacaananaaaaaaaaaaaaaAAKAMAARRAAAAARU PERE' DEN KISALTAN: parasız mektebe koydular. Kuv- vetli bir tahsilim var. Sonra bir avukatın yanına verdiler. Kavga- h işlere hiç istidadım yok! Avu- katın yanında hukuka çalışacak yerde, zamanımı gahin yetiştir- meğe, kuşlara bakmaya verdim. Bir aralık baebam beni evlendir- mek istedi. Dostlarından bir çift gçinin kızını seçmişti. Babamı çok severdim. Avukat olmadığım için üzülüyordu. — Şimdi istediği kızı da almazsam büsbütün kırılacak tı. Bu suretle on yedi yaşında i- ken, kendimden sekiz yaş daha büyük bir kadınla evlendim. Kabahat hangimizde bilmiyo- rum amma, hakikat şu ki bir tür- lü mes'ud olamadık, Ben de vak timi şahin avı için tuzaklar kur- mak, kurşun taneleri eritmek, geceleri yaban domuzlarını ve ala geyikleri kovalamakla geçirmek için bir düzüne kadar çapkınla ta rıştım, Direktör: <Acaip, acaip! ye söyleniyordu. — Bvet, bakınız iş nerde sarpa sardı: Bir gece bir lordun parkın da maceralı bir gezinti yaparken bekçiler tarafından yakalandık. Bir kavgadır başladı. Bekçileri e- peyce hırpaladık. Ertesi gün bir kaç polis memuru bizim evin ö- nünde belirdi. Kaybedecek vakit yoktu. Bir seyahat bastonu ve çekmecedeki paraları alıp bahçe- mizin arka duvarından atlıyarak kırlara çıktım. Önümde açılan yolda kendimi tesadüfe bırakmış, her yer benim malikânemmiş gibi yürüyordum. Böylelikle bugün baş şehre var- dım, Saatlerce, sokaklarda dolaş- tım durdüm. Yolum Kırmızı Bo ğa> otelinin önünden geçiyordu. İçeri girdim, <Allah kerim!» di- yerek cebimdeki son parayı da tiyatroya verdim. Oyun devam et tiği müddetçe karnımın acıktığı- ni duymadım bile... Fakat piyes bitince, karnım da çantam da bom boş kalmıştı..Şimdi hayatımı şe- refle kazanmak istiyorum. Beni yanınıza alınız! — Fakat aziz çocuğum, aktör olmak için bir çok şeyler bilmek lâzım! — Olsun, çalışacağım! — Ya öğreninceye kadar? — Elimden gelen her şeyi ya- parım, ne arzu ederseniz! — Bize bir yardımcı suflör 1â- nm! — Mükemmel! — Ayni zamanda, aktörlere, sıraları gelince sahneye çıkmala- ı için haber verirsiniz! — Mükemmel, mükemmel! — Alacağınız paraya gelince. — Benl doyurur ve giydirirsi- niz, Zaman zaman da arkadaşlar la bira içmek için bir kaç para verirsiniz, olur biter! — Pekalâ, isminiz nedir baka- hm? di- ve ben, dört erkek bir kız çocuğun en büyüğü bulunduğumdan, beni İyi cins tatlı #ü kumu, Ki 12 Jlradan satılmaktadır, e— Kuma ihtiyacı olanlara Küçükçekmecede Kasap Mustafa Karamana müracaat. — 6814 —| — William Shakespearel Üçükçekmecede teslim, Kamyonu (EARAMAZAN — Eski bir pehliyan Şumnulu Mahmut, Bekiri bas- tırdıktan sonra hemen — uzanıp şak kündesini aldı. Onu aşırıp Hırtüstü yenmesi işten bile de- gildi. Güreş artık bitmiş sayıla- bilirdi. akat bu beklenen şey olma- dı. Küçük Bekir fni bir hamle ile Mahmudun elini budayarak kündeyi bozdu ve yılan gibi sü- zülerek alttan kurtuldu. Kaça- rak ayağa kalktı. Mahmut ar- kasından bakakalmıştı. Küçük Bekirin gösterdiği bu ustalık ortalığı yine birbirine katmıştı. Birden meydanı bir al- kiş kapladı: — Yaşa Bekir! — Aferin küçük pehlivan! — Yaşa Bekir pehlivan! Sesleri etrafı çın çın öttürü- yordu. Bu alkışlar Mahmudu fena kızdırmıştı. Hemen ayağa - kal- kıp tekrar Bekire hücum etti. Bu sefer Bekir daha — uzaktan şimşek gibi bir dalış yaptı. Ve Şumnulunun bacaklarını yaka- lamağa muvaffak oldu. — Koca pehlivan ilk defa olarak tehlike- ye düştüğünü hissetti. Boyun- duruk için geç kalmıştı. Hemen dönerek kendisini yüzü koyun yere attı. Meydandan alkış kesilmemiş- ti. Bekirin yerden kalktıktan sonra aldığı bu mükemmel oyun koca bir başaltı pehlivanını bas- tırmağa muvaffak olması — bir harika olarak karşılanmıştı. Caz gir bile aptal aptal bakınıyor: — Olur şey değil... Olur şey değil... diye söyleniyordu. Şimdi yerde tuhaf bir müca- dele başladı. Bekir, Mahmudu ayağa kaldırmıyordu, hangi te- şebbüste bulunsa hemen oyunu- nu bozuyordu. Sıkı sıkı kavradığı bir türlü bırakmıyordu. Bu mücadele on Gdakikadan fazla sürdü. Nihayet Şumnulu, tek paça ile kalkmağa muvaf- fak oldu. Güreş tekrar ayakta cereyan etmeğe başladı. Şimdi güreşin neticesi hakkın da kimse kat'i bir hükümde bu- lunamıyordu. Küçük Bekirin gös terdiği ustalık ve acarlık kar- #ısında Şumnulunun ne kadar Zor bir duruma düşmüş oldu- ğunu herkes görmüştü. Mahmudun karşısında - haki- katen tehlikeli bir rakip bulu- nuyordu. " Herkes Bekirin babasını ye- niden tebrike koyulmuştu: — Maşallah senin küçük baş- pehlivan ayarına yükselmiş! — Çok iyi yetiştirmişsin Be- kiri! Artık onu kolay kolay kim se meydandan çıkaramaz. — Böyle bir oğlun olduğu için ne mutlu sana! — Artık bizim köyümüzün de bir başpehlivanı var, İki sene sonra civarda Bekirin elini tu- tacak pehlivan bulunamıyacak. Bekirin babası bu tebrikleri anlaşılmaz bir şeyler mırıldana- rak kabul ediyor, hiç ses çıkar- miyordu. Oğlunun gösterdiği bu büyük muvafakiyet onu tam mânasiy- le serseme çevirmişti. Ne cevap vereceğini, ne diyeceğini bir tür- lü kestiremiyordu. Yalmız vak- tiyle kendisi de pehlivan oldu- ğundan, oğlunun pehlivanlık sa- kasnağı veya 8 silindirli, 50 b eksiltmeye konulmuştur. Uradır, Tefrika No. 84 n neticesi hakkında kimse kat'i bir hüküm veremiyordu... hasında çok parlak bir istikbale namizet olduğunu — görüyordu. Kendi kendisine artık onun gü- reşlerine müni olmamağa karar vermişti. Güreş hep ayakta cereyan e- diyordu. Şumnulu Mahmut işi yeniden sertliğe dökmüştü. Gü- reşi başka türlü kazanamıyaca- ğına aklı yatmış bulunuyordu. Bekiri eze eze bitirecek, ondan Bönra yenecekti. Artık nasıl bir belâya çattığımı gayet iyi anlı- yordu. Onun bu maksadını -anlıyan geyireller, hemen itirazlara baş- ladılar: — Mahmut peklivan, güreş! — Böyle güreş istemiyoruz. — Ayıptır Şumnulu! Alalhtay korkmuyor musun? — Yarın kadar çocuk be! — Doğru güreş! Yeneceksen Ppehlivanca yen! Fakat Mahmut hiç oralı olmu yordu. Çünkü bu ele avuca sığ- maz pehlivanı pehlivanca yene« miyeceğini anlamış bulunuyor- du. Ancak sertlikle bu çetin işi yoluna koyabileceğine kani bu- lunuyordu. Birden küçük Bekirin bir el ense ile yere düştüğü görüldü. Mahmut bir canavar gibi Üzeri- doğru ne atılıp kendisini bastırdı. Ve hemen sarmayı vurdu. — Bekir Pek halsiz görünüyor, — hiç bir Tmukabeleye tevessül etmiyor - du. Âdeta yenilmeğe razı ol « muş gibi bir hali vardı. Bunu görenler: — Zavallı çocuk bitti, E) en- selere ve tırpanlara dayanama- dı. Birden kesildi. Artık gidi- yor. Şumnulu kıma yaksın! Keş- ki güreşmelerine müsaade etme- seydik. Belki de bir daha des- teye bile çıkamaz.» diye düşü- nüyorlar ve pek üzülüyorlardı. Koca meydanı derin bir ses« Bizlik kaplamıştı. Birçok kimse- ler küçük pehlivanın ne suretle yenildiğini görmemek için başlar Tını öte tarafa çevirdiler. Küçük Bekir, Mahmudun , is- tediği oyunları almasına hiç mu- kavemet etmiyordu. İşte künde- yi doldurdu. Şimdi aşırıyor. Be- irin ayakları yerden kesildi, Gidiyor... Tam bu sırada hiç kimsenın aklına gelmiyen bir mucize oldu. Bitkin halde görülen Bekir bire den canlandı, çelik bir yay gibi uzandı ve topuk kesti. Mahmut kalıbı kahbına sırtüstü yere u- zanırken o da göğslnün üstüne düştü. Diğer çiftler berabere ayrıl. dıklarından küçük Bekir, hal- kın coşkun alkışları arasında başaltı ödülünü kurtarmağa mu- vaffak oldu. Dünkü çocuk o gün bir başpehlivan olduğunu gös- termişti. Kazıkçı Karabekir işte bu su- retle pek genç yaşta - başpehli- van oldu. Şimdi bu bahsi burada kese- rek Kırkpınar güreşleri müna-« sebetiyle eski tarihi Kırkpınas güreşlerinden bahsedeceğim. Kel Aliçoların, Adalıların, Ko- ca Yusufların, Kurtderelilerin, Hergeleci İbrahimlerin, Kavas- oğullarının katıldıkları -büyük tarihi Kırkpınar güreşlerini an« latacağım. m Samsun Belediye Başkanlığından 1 — Temizlik işlerinde çalıştırılmak Üzere 49 model ve 6 ir kuvvetli & tonluk ve yedeği ile birlik açık 2 — Muhacnmen bedeli 10500 lira ve muvakkat teminatı 788 38 — İhalesi 2/6/049 perşembe günü saat 15 de Belediye en | “ümeninde yapılacaktır, 4 — Şartnamesi hergün Belediye Yazı İşleri Müdürlüğünde ( görülediir. — 6185 — sananaaARARARAARAARAAAAAAARAAAAAK Istanbul Ziraat Okulu Sabit Sermaye Çittliğinden ğ 4 4 ğ i5 T aşbditür Kamıyon aA d B gaa lnE , , , S 1 — Okulumuz sabit sermayesi için günde ortalama Heksert kilodan on yedibuçuk ton manda #ütü eçik eksiltme ile alınacaktır. 2 her kilosu 65 kuruştan — olup tahmini bedeli (11378)) Yiradır, 8 — Geçlci teminatı (858) lira 12 kuruştur, 4 — Thalesi 30.5.040 pazartesi günü saat 14 de Halkalıda Zirsat okulunda yapılacaktır. Şartnamesi çalışma gün. lerinde #özü geçen okulda görülebilir, —639 — l D. Demiryolları ilânları Devlet Demiryollari 1 nci İşletme Müdürlüğünden reşlerine yolcula- Edirnede yapılacak Kırkpınar güreşl . - ra gidiş dönüş seyahatlerinde muteber olmak Üzere 19,5.949 ta- rihinden 22.5.049 «dahil> tarihine kadar yüzde elli tenzilâtlı bi- Bu biletlerde meccani bagaj hakkı yok- Paz- halka gidecek det satışı yapılacaktır, S tür. Beş yaşına kadar çocuklardan bilet aranmıyacaktır Ja malümat için istasyonlara müracaat — edilmesi sayın ilân olunür. — Bidü