23 Nisan 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

23 Nisan 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

IKTIBASLAR | Romanyada komünist mezalimi Gece yarısından sonra evlerinden parasız hatta çıplak bir halde Londradan. bildiriliyor: Geçenlerde — bütün - Romanya'da, BO hektar kadar araziye sahip 0. lanlar ansızın Komünist hüküme- Kinin emrile topraklarından mah Yüm edilmişlerdir. Komünistler bu haksız hareketlerini gü bahaneye) istinat — ettirmişlerdir. - Hüküme « tin tarım siyasetine karşı çiftçi « derin sabotaj hareketlerini önle - mek, Romanya ziraatinm. geliş - Mesini temin etmek. Hükümet, bu muazzam çapulcu duğü meşrü kılan resmi kararna « me ile zavallı - çiftçilerin — yalnız topraklarını değil, aynı zamanda giftliklerdeki - bütün bina ve müş- temilâtı, ziraat âletlerini, hayvan - dan, tohüm ve mahsul — stokların Tüsadere etmiştir. Kararnamenin #Ç numaralı — maddesinde - çiftlik sahipleri ve alle efradının - kendi. Şahsi eşyalarını beraber — almakta gerbest oldukları tasrih edilmişse de, çiftçiler bakikatte yalnız mü: Sadere Kararını infaz eden resml memurların kendilerine bıraktık - Jarı çamaşır ve elbiseleri alabil - miçlerdir. Birçok hallerde şahsi eş ya olarak bir tek manto, bir elbi- Be, pek &z iç çamaşır, bir çift a- Şakkabı, bir İki yorgan, birer ça- tal, bıçak ve kaşak nakı! para 0. Jarak beşer bin lei almalarına mü. gande etilmiştir. Kararname şu HükmÜ dc ihtiva etmekteydi: Mü- ücre kararına mukavemet teş:b| Büsünde tulunanlar Üç seneden sa Bep Seneye kadar hapis, 25000 İlen 200.000 lel kadar para cezası. gerpürilabilirler. ç”ınçn' ÇİLERE KAHŞI KOMUNİST LER TARAFINDAN İLÂN OLU. 'NAN HARBİN TAFSİLÂTI Hatırlarda olduğu gibi, 1945 se. Hesinde Bükreşteki komünist hü - Hümeti tarafından çıkarılan bir ka Hunla bir çiftçinin sahip olabilece- Bi azaml toprak mesahası 50 hek. tar olarak tesbit olunmuştu. Bilâ- hare, komlnistler çiftçilerin duru- munu güçleştirmek maksadile bir Çok üsüllere — başvurmuşlardır. 60 hektarlık toprak sâhipleri hüküme te her sene imkânlarını ziyadesile aşan miktarda ziraat — mahsulleri- ni teslim etmek mecburiyetile kar gılaşmışlardır. Bundan başka her gene aşırı nisbette toprak vergileri (de bu zavallılara yükletilmekteydi. Bu vergiler ekseriya çiftliğin — se. helik gelirinin iki veya Üç mislini, teşkil etmekteydi. Hatta vergileri ödeyebilmek için birçok çiftçilerin eşyalarını satmak mecburiyetinde Komünistlerin —dinsi — gayretleri neticesinde son derece feci bir du- Tuma düşen birçok çiftçiler, fazla, para kaybetmektense — arazilerini satmak teşebbüsünde bulunmuşlar- dir, Bu ihtimali evvelden — sezmiş olan hükümet toprakların satışları ni meneden bir kanunu bu arada Yürürlüğe koymuştu. Komünistler kendilerine — hedi “werilen toprakları reddediyorlar Durumları gittikçe fenalaşan bi çare çiftçiler son bir gayret sar. federek topraklarını hükümete he Giye etmek teklitinde bulunmuşlar B& da hükümet bu teklifi de red- Getmiştir. 1946 senesinni yaz men siminde komünistler çiftçiler aley. hindeki faaliyetlerini hızlandırmış. lardır. “Birçok çiftçileri iktisadi. sa botaj, hareketlerile — suçlandırarak bunları <halk> mahkemelerine ver Mişlerdir. Kısa veya uzun — olsun, bir müddet Romen hapishanelerin de kalmamış olan Romen çiftçile- Ti pek azdır. Bomanya'da mecburi — çalışma, ö- Tüm »e cenehennem — kamplarının teşkiline doğru mu gidiliyor? En son kararname çitiçilere kar / açılan harbin nihal merhalesini feşkil etmektedir. Her şeyden mah yum edilmiş olan çiftçiler artık so Kağa atılmaktadır, Belki de yakın bir atide Sovyetler Birliğinde ol- Buğu gibi Romanyada açılacağına Zerre kadar şüphemiz olmiyan esir fe mecbüri çalışma — kamplarının — koğulan yüzlerce aile ilk sakinlerini teşkil edeceklerdir. Kararname hakikk bir tethiş hava- . içinde infas olunmuştur Bükreş'in itimada değer menba larından alınan haberlere göre ka- rarname son derece zalim bir zih- niyetle herhangi bir kanlı — ihtilâ- lin safhalarını hatırlatan bir tet. hiş havası içinde infaz olunmuştur. Birçok allelerin başına gelenlerin bütün tafsilâtı Londra'da öğrenil- miştir, Şu mistl kâfi olsa gerek Bükreş'e 15 mil mesafede bulunan Buftea'da bir çiftçi ailesinin başı na çöken felâketin raporudur. Çiftçiden başka karısı, küçük yaş. ta İki erkek çocuğu, bir de dayıla- m eskidan işgal ettiklerl çiftlik- ten çıkarak bir bekçi ikametgâhı olan daha küçük bir binaya yerleş mişlerdi. Nihayet günün — birinde sabah saat üçte (tethiş mütehassıs larının en çok sevdikleri saatler - den. biridir.) Ansızın uyandırılmış- lardır. Partl memurları ve — Milis azalarından müteşekkil — olan bir grup derhal giyinmelerini emret . Miştir. Evden üç yorgan ve birer kat elbiseden başka hiç bir şey al- malarına — müsaade — edilmemiştir. Bundan sonra eski bir at arabası- na atılarak Bükreş'e götürülmüş - derdir. Rurada dostlarından birinin otomobil gerajında göceyi gevir dikten sonra ertesi günü parti u. mum karargühına çağrılmışlar ve Z4 saat içinde Bükreş'ten ayrılma- larına karar verildiğini öğrenmiş - derdir. " Gidecekleri yerin derhal kendilerince seçilmesi, bunun parti ye bildirilmesi istenilmiyir. Par. tinin salâhiyetli memurları kendi . lerine ne Bükreş, ne Brasov, ne de Prahova vüdisinde, velhasıl her - kesçe tanınmış oldukları veya es- kiden mülk ve toprağa sahip bu. lundukları hiç bir yerde ne de hu- düt civarında. oturmak — hakkını haiz olmadıklarını da ayrıca söy. lemişlerdir. Nihayet Sibiu şehrinde eskiden evlerinde hizmetçi olarak çalışmış olan bir ihtiyarın yanına Bitmeğe karar. vermişlerdir. Sibiu' 'ya yola çıkmadan evvel — yiyecek Aalmağa teşebbls etmişlerse de mu- hafızları buna mani — olmuşlardır. Bu ailenin hazin akibetine mümas. sil olan yüzlerce Vaka — hakkında, Londra'da mufassal malümat alın mıştır. Yapılan tahminlere göre bu müsadere kararı neticesinde Romanya'da tarım işlerine elve - Tişli olan toprakların en az yüzde| onu Romanya komünist hükümeti. 'nin eline geçmiştir. Bu kararname| hu güne k:E Romanya orta sınıf gilelerine olan en ağır darbeyi teşkil etmektedir. Denilebi. lir ki bu hareket neticesinde orta halli Romenler artık fakir ve hat- tâ sefil halk tabakalarına — karış. müş bulunmaktadırlar, Bundan sonra sıra artık ekulak> sınıfına — mensup olan — köylülere Belmiştir. diyebiliriz. Sağlık Bakanı şehrimizde Bakan, veremle mücade- leyi hızlandıracağız diyor Sağlık ve Sosyal Yardım Ba- kanı Dr. Kemali Beyazid, dün sabahki ekspresle Ankaradan | gehrimize gelmiş, garda il sağ- lık müdürü Dr. Faik Yargıcı ve hastahane baştabiblerile doktor arkadaşları tarafından karşılan- mıştır. Bakan, beraberinde il sağlık müdürü olduğu halde Haydar- paşa Nümune ve İntaniye hasta hanelerile verem — pavyonlarını ziyaret etmiştir. Dr. Kemali Beyazıd, kendisiy- le görüşen bir arkadaşımıza şun ları söylemiştir: «— İstanbulda 4 - 5 gün ka- lacağım. Bu arada Büyük Millet Meclisinde kabul edilen verem kanununun tatbiki için yerinde incelemeler yapacağım. Kanun gereğince veremle mü- S t%ır HÂBERLERİ Balıkçıları memnun eden bir karar Saydiye rüsumunun kaldırılması kesbikatıyet etti 4 Balıkçıyı himaye — maksadile, balıktan alınan saydiye rüsumu nun kaldırılacağı yazılmıştı. Ka nun tasarısı Meclisten çıktıktan sonra tatbik mevkiine konacak- tır. Balık — saydiye — rüsumunun kalkmasından sonra işin mali ta rafı kalmayacağından — İstanbul av vergileri müdürlüğünün Def- terdarlıktan ayrılması - icabede- cektir. Ticaret Bakanlığı Maliye Bakanlığı ile anlaşarak İstanbul balıkhanesini toprak mahsulleri ofisi genel müdürlüğüne bağlat mağa karar vermiştir. Bu hus 'ta İstanbul toprak — mahsulle: ofisi bölge müdürlüğüne genel müdürlükten talimat gelmiş ol - duğundan faaliyete geçilmiştir.. Ofisten seçilen ikl kişilik bir heyet, dün İstanbul — balıkhane müdürlüğü ile temasa geçmiş ve balıkhane mildürlüğünde bu mak satla bir toplantı yapılmıştır. İstanbul ticaret ofisi genel mü dürlüğüne gelen malümattan öğ rendiğimize göre ticaret bakanlı ği her çeşit yiyecek maddeleri - nin iştigali ile toprak mahsulle ri ofisini memur etmiştir. Gele- cek yıl et mevzuu ile ticaret o- fisin yerine toprak ofisi meşgul olacaktır. Bu işlerle uğraşmak ü zere toprak ofise 15 milyon ll - ralık bir tahsisat verilecektir. Balık mevzuunun toprak mah sülleri ofisine intikal ettirilece - ğine dair malümatına müracaat imiz İstanbul balıkçılar ce- miyeti reisi Yusuf Yarar bu hu susta şunları söylemiştir; «— Saydiye rüsumunun kaldı rılmasından balıkçılar ziyadesi- le memnundur. Ondan sonra ar- tık bizim maliye ile bir ilişiği - miz kalmıyacaktır. Toprak mah sulleri ofisinden balıkçılığı hi - maye etmesini beklemekteyiz. Bilhassa balık ihracatında hi ze ön ayak olması, her tarafa kolayca balık sevkiyatını sağla- ması lâzımdır.» Et müdahale satışları Nisan sonuna kadar devam edecek Ticaret ofisin et müdahale sa- tışlarına Mayısın sonuna kadar devam edeceği yazılmıştı. Dün ofise gelen malümatta müdaha- le satışı müddetinin nisanın so- nuna kadar devam edeceği bildi rilmiştir. Perakendeci kasapların Ankara- ya göndereceği heyet Perakendeci kasaplar cemiye - ti namına, Ali Eti'nin başkan - lığında: Basri Çağlar, Feridun Samuray ve Refik Karabayto- gandan müteşekkil dört kişilik bir heyet bu akşam Ankaraya gidecektir, Bu heyet Ankarada: İstanbul daki et fiyatlarının normal hale getirilmesi, çös etlerinin müna- vebe suretile daha faydalı bir gekilde tevzüi' ve pazar günleri öğleden sonra kasap dükkânları nn tatil yapması için ilgili ma- kamlara temasa geçecektir. Bu arada kasapları ilgilendiren bir- çok hususlar da görüşülecektir. B cadele esaslı surette hızlandıra cağız. Bu korkunç afetle bütün gayret, imkân ve vasıtalarımızla mücadele edeceğiz.> Bakan bugün Süleymaniye do- ğüm evini, pazartesi günü de Bakırköy Akliye hastahanesin- de inşa olunan matbak ve pav- YNNI YAARARAARAAARARAAAAAAA AAA AARARARARARARAARARARA BSABAR —— Günün Meseleleri “Kur'an tercümesi; Kur'an değildir,, “Kur'an,,; mütevatirdir esim Atalay; <müteva- tir> kelimesini lügat ba- kımından ve fakat mün hasıran kendi anlayışına göre in- celedi, «Kur'anın bize kadar ge- len gekline mütevatir. denemez, yanlıştır» buyurdu. Böylece, yal- nız fıkh, hadis ve”kelâm — âlimle- rini değil, lügat ve kamus sahip lerini de hiçe saydı! İddiasının lügat bakımından dahi yanlışlığını (16 Nisan) tarih N yazımda muteber kamusların delâletile kendisine arzeyledim. Muhterem Besim Atalay gibi li- San mevzularında çok dâvalı bir zatın; lügat noktasından dahi bu derece yanlışlığa nasıl olup da saplanabildiğine hâlâ hayrette - yim. Büyük kamusları karıştır- mıya bile hacet yoktu. Mısırda, Beyrut ve Şamda mektep çocuk- ları için bastırılmış lügatlere şöy lece bir göz atıvermiş olsaydı, «tevatür> ün «tetabu'> olarak da kullanılmakta olduğunu görür ve imkânı yok aksini iddia eylemez Meselâ: Cizvit papasları tara- fından Beyrutta tabettirilmiş «Feraidülluga» nın «fürük» dan bahseyliyen birinci cildinin 144 üncü maddesine bâki vermiş ol-| saydı mütevatir» in bazen ke- silmeksizin, yâni tetabu' yerinde, bazen de kesilerek gelmek mâna- sında kullanıldığını - bulacak, ve| bütün usul ülemasını, bütün mü- tekellimini «dil bilmezler» hudu> du içinde suçlandırarak - kendisi «dil bilirler» tarafının baş köşesi ne kurulmıyacaktı! Ne ise, orası bize ait değil, onun Arapçadaki derinliğine ben karışmam, amma kendi öz dilime gelince, susamaz. Ben; ana dilimi, ne üstad Besim Atalaydan, ne onun safındakile- rin hiç birinden eksik - bildi; kani değilim, fazla olarak en gü- zel lehçesl ile de konuşurum. E-) ——— — Türkocakları nizamnamesi — Hamdullah Suphi, dilek- çe ve nizamnameyı vilâyete verdi İstanbul milletvekili Hamdul- lah Suphi Tanrıöver, Türkocakla rının 10 mayıstan itibaren faa- liyete geçeceklerini bildiren di- | lekçe ile 70 maddeden ibaret tü- | züğü vilâyete verilmiştir. MıLLİ PIYANGO bugün çekiliyor Milli piyangonun 23 nisan 949 | çekilişi bugün saat 13.30 da An- kara'da yapılacaktır. İkramiye kazanan numaralar Ankara radyosile bugün 23 de yayınlanacaktır. Bugün saat 13,30 dan sonra yurdumuzun hiç bir tarafında bu çekilişe ait bilet satışı yapıl- mıyacaktır. Bir yıl dönüm Sahifelerinde eli tabancalı, yü - Zü maskeli haydut edebiyatına yer vermeyen en güzel, en faydalı ço cuk dergisi <DOĞAN KARDEŞ> 5 yaşına bastı. Çocuklarının — ruh| — Besim Atalay'a cevaplar : II “Tevatir mesel, Yazan S0 a M. Raif | ğer uydurma kaideler (Kural de- mek İstemiyorum) ve lügatleri beğenmiyor, ve kullan- miyorsam, öyle beceremediğim - den değil, bunları temiz ve işlen- miş dilime lâyık bulmadığımdan- dır. Şimdilik bu kadar. Kaldı ki, üstad Atalay Garp lügatı âlimlerine de edil bilmiyor. sunuz, dil bilmezlerdensiniz» di- yebilirler. Burası - takdirlerine bağlıdır. Dilin kemiği yoktur! Vakıâ, Allâme Zemahşeride A- rap ediplerine «dilinizi benden öğ- reniniz!» biçiminde meydan okumuştu, amma o; Zemahşeri i- Birinci mes'ele; - bitti. Şimdi, «tevatür> ün ıstılahi tariri üze- rinde duracağım: Usül kitaplarında Kur'an şöyle tarif olunmaktadır: «Kitap; Re- sulü Ekrem Efendimiz hazretle- rine inzal buyrulup andan tevatü- ren nakledilen nazmı Kur'andır.» tefsir ve izah bakımından tarifin şeklinde değişiklik - görülebilir, fakat Resulü Ekreme (münzel), (mütevatir), (Nazm) yâni lafz olmak şartları hepsinde mevcut- tur. Bu husustâ yalnız dört mez- hep değil, onlardan sonra gelen İsnaâşeriye, Zeydiyye, Havariç mezhepleri de ayni kanaattedir- ler. Şu vaziyete göre, ibadet ve na- mazın sahih olması için bu tari- fin hududu içinde kalan (Kur'an) ın tilâveti şarttır. Aksi halde, şe- raiti sıhhat fevt ve zayi olur. Hattâ, istiyerek ve bile bile ya- Fılırsa dil ile istihza edilmiş olur. imdi; bu şartları sırasile tah-, ik ederek ve Besim Atalayın |müt:vatir değildir, Türkçe tercü İnesi de Kur'andır) meticesine bağ Janan yanlış ve indi görüşleri ü- zerinde duracak ve hem (müteva- tir) olduğunu, hem de Arapca 0- larak münzel nazmdan gayrısına Kur'an denilemiyeceğini izaha ça- lhışacağım: Tarifteki - (mütevatir) kaydı- 'nın ehemmiyeti büyüktür. Çün- kü: Zaruri ve kat'i ilmi Yâkin ancak tevatür ile hasıl olur. Bi- lindiği üzere, usulde bir (Kâmil| ittisal) tâbiri geçer ve şöyle i- zah olunur: İlk üç hicri asırda (Eshap, ta- bilin, teba'ı tabiin devirleri) riva- yet edicilerin yalan üzerinde bir- leşmiş olmaları aklen ve âdeten tecviz olunmaz. Böyle kâmil itti- sali olan (haber) e (mütevatir) denilir. Tevatürün asıllarından bi- ri de (zabt) dır, yâni kelâmı; i- yice dinleyip,.hiç bir şey kaçır- madan ezberlemektir. İşte, Kur'- an; böylece zabt olunmuş ve bize kadar tevatüren nakledilmiştir. Ve mütevatiren nakli; âyetler a- rasına sahte ve uydurma karış. Mmasına mani olmuştur ve ma dir. Görülüyor ki; esas olan Kur' anın nazmıdır, nazmın mütevati- ren naklidir. Yâni, usul tâbiri ile tevatürü Jâfzidir. Yoksa mânasını kemalile anlamak şar- tı yoktur, ve anlaşılan münayı başka dille ifade eylediğini sana- rak tercümeyi Kur'an saymak da sağlığını düşünen ailelere bu kıy- metli dergiyi hararetle sağlık ve. yonu bizzat açacaktır. Yazan: Esat Mahmut KARAKURT * «€Aşk oyunları arasında, erkek- ler tarafından kendilerine yapı- lan vaitleri, arzular nihayet er- dikten sonra, o vaidi yapanların manevi kıymetlerine halel gel- meksizin, geri alabileceklerini» düşünmiyen hangi bedbaht ka- dın, bu korkunç facianın kahra- Mmanı oldu Ekremin birdenbire yüzü, bu- Tuşuklarla doluyor. Bir kadın- Ja konuşurken, bir erkeğin asla yükseltemiyeceği kadar sert bir gesler — Birakın rica ederim Gülse- /ren hanım, şimdi o hikâyeleri iyor!... Unutmayınız ki ben (buraya, bu müşkül vaziyetlere, gu' ayağından yaralanmış topal beygir gibi, toprakların üze- rine düşüp kalmıya dahi, sırf o acı hâtıraların tesirinden uzak- laşmak için katlandım. Bana fo lâketleri hatırlatmayın rica e- derim!... Gülseren birdenbire, tâ gözle- rinin içine kadar kızarıyor. Kir- piklerini indiriyor. — Affedersiniz Ekrem bey diyor, istiyerek yapmadım. Ga- rip ve Z bir tecessüs İş- te! Bir saniye sessiz duruyor ve sonra ilâve ediyor — Hakkınız var diyor! Ne söyleseniz, ne kadar paylasanız yerindedir. Kadınların - elinden kurtulmak, onların verdikleri hüzün ve dertlerden uzaklaşmak için, tâ dağbaşlarına, valışi ot- Tefrika No. 63 lar, ağaçsız kayalarla — çevrili, ıssız köylere kadar kaçtınız, bu rada da karşınıza, sizi yeni y ni ıztıraplara, yeni yeni vaka- lara karıştıran bir kadın çıktı. Ne talihsiz adamsınız siz beyi Ekrem, birden kızın sözünü kesiyor, — Yalnız bu noktada aldanı- yorsunuz Gülseren hanım di - yor; ben talihin ne demek ol- duğunu, buraya geldikten son- ra öğrendim! Kız bu iltifatı benimsemiyor hiç! - Bir kadınla konuşurke nâzik görünmiye çalışmak, size hiç yakışmıyor Ekrem bey di- yor; hoyrat, kaba, her hisset- rir, ona uzun Ömürler dileriz. tiğini saklamaksızın — söyliyen fazla cüretkür bir erkek olduğu- nuz zaman, siz daha güzelsi - niz!... Kendinizi beyhude yere, olduğunuzdan başka göstermi- yye ne lüzum var!... Kötü dahi olsa her halde riyakâr olmaktan daha iyidir bu huy!... — Fakat Gülseren hanım. — Ekrem bey, inanın ki ba- na, bu gece başımıza gelen hâ- dise, yirmi senedenberidir bura- da, en değersiz bir kadının bile başına gelmiş değildir. İlk defa oluyor. Yoksa, hayatımın sonu- na kadar beni utandıracak, 1z- tıraba sevkedecek böyle, sonu büsbütün feci bir netice ile bit- mesine ramak kalan korkunç bir hâdise ile, karşılaştırır mı i- dim hiç sizi!... Kız, için için yanan ellerinin, ince uzun parmakları ile, karyo lanın demirlerini tutuyor. Göz- lerini evvelâ, pencerelerden gi- ren ışıkların bulfnduğu tarafa viriyor. Sonra oradan alıp, ikremih gözlerine götürüyor. — Ekrem bey diyor, eğer bu gece sizi öldürmüş olsaydılar, caiz değildir. Nitekim ayrıca taf- sil de olunacaktır. Tevatür; ger'- de en kuvvetli beyyinedir, çün- — aa O aa — —— —— ——— büyük bir azaptan nefsimi kur- tardığım — için, kendimi bah- tiyar addeder, saadet duyardım. Fakat sonra, inanın bana, bu ız. tıraba tahammül edemiyerek, gider, kendimi yatağımın içinde boğardım! — Boğar mı idiniz? Kız, cevap veremiyor artık!.. Korunç bir sarsıntının titret- mekte olduğu vücudünü, birden- bire dizlerini bükerek, tahtala- rın üzerine bırakıyor. Sonra, saç ları darmadağınık bir halde ba- gını, Ekremin başını koyduğu yastığın üzerine atarak: — Hissediyorum ki artık ben mahvoldum Ekrem be; D Diyor ve hıçkıra hıçkıra ağla- mıya başlıyor. yri gşuurları ile birbirlerini iradelerinin haricinde, ruhlarının yekdiğeri lle birleşti- ğini hisseden insanların düştük- leri, bir heyecan ve azap daki- kası!, O sırada bir hâdise oluyor..ç Ekremin kıza bir şey söyle- mesine vakit yok. Dışarıdan ge uydurma | OGAN &|) kü: Büyük çoğunluk kizb üzeri- | ne birleşemez. Böyle olduğundan kat'idir, ilmi yakin ve ilmi zarü- ri ifade eyler. Yâni nazar ve de- lil ile araştırmıya gücü yetmiyen lerde dahi kat'i bilgi ve zaruri 1- nanış hasıl eder. Bundan ö- |türü — şeriatte — münkiri — ik- İfar olunur. Kur'anın şartı teva: tür ve tevatüren menkul olm- yan Kur'an değildir. Şu izahatı teyit ve tevsik eylemek Üzere u- sul âlimlerinin, hepsinden olma- da, hiç olmazsa bir. kaçından rnekler vereceğim: (Telvih, sahife 156 da <müte- vatiren bilâ şüphe> kaydı vardır. Kur'an hakkında (mütevatir) ol- mak şartı; (Menar) ile şerhlerin de, Sadruşgeriâ'nın, imamı Tef- tazani'nin eserlerinde, Molla Hüs- revin mir'at ve mirkadında Pez- devi'nin - (Keşfülesrar) ında Se- rahsi'nin (Mabsüt) unda... ve sair metin ve şerhlerde aynen mevcuttur. Gerek bu kitaplar ve, gerek daha başkaları bende dahi vardır, icabederse cilt ve sahife numaralarını göstermek kabildir. Şimdi Arapça me'hazları bıraka- lhm, biraz da Türkçemizde mev- cut usul kitaplarına bakalım: Babanzade Naim bey merhum; Buhari tercümesi (cilt - 1, sahife - 101) (Mütevatirin en yüksek ta bakası; Kur'anı Kerim olduğunu tarif ve izahtan sonra haberi mü- tevatirin kizb üzerine ittifakları muhal olan cemaatin verdiği ha- ber olup zarureten yakin ifade e- den böyle bir haberi inkâr etme- 'nin Resulü Ekrem Efendimizi tek zibe varıp şüphesiz küfür) oldu- ğunu söyler. Rahmetli hocam Seyyii bey; u- sulü fıkh kitabında (sahife 29) (Kur'an; meleki â'zam Cibrili E- min vasıtasile Resulü Ekrem E- fendimize münzel ve tevatüren menkul nazmı Kur'andır) der ve izahatı sonunda (Hher suresinin | dokuzuncu) — âyetini delil - tuta- rak (Bu âyeti kerime; Kur'anın Allahutaâlânın kendi - hıfzında bulunduğunu gösteriyor ki, key- fiyeti hifzı da ancak tevatür ile husul bulur.) hükmünü ilâve ey- ler. Merhum Mahmut Esad efendi; Usulü fıkh kitabında (sahife 12) yukarıdanberi arzeylediğim tari- fat ve izahatı tekrar eyler. Haydar efendi merhum, usulü fıkh derslerinde (sahife 24) (bi- | lâ tevatür menkul; Kur'an değil-| dir. Kur'anda tevatüren naklin şart olmasında ülema ittifak et- tiler der ve tevatürü ayni şekilde tarif eder. Meşhur fâkıh Hacı Zihni efen- | 1 di merhum ise, litoğrafya ile mat bu «Usulü fıkh» eserinin 52 nci sahifesinde (Elfazı Kur'anı - Ke- rim; ehlie İslâm içinde Hâtemü- lenbiya, zamanındanberi Karnen ba'dkarnin mütevatiren menkul olup...) diye yazar. Medresetül Mütehassisin mual- limlerinden merhum hoca Ahmed Cevdet dahi - (Tabakatülfukaha) kitabında ayni sözleri söyler. Pek muhterem üstadım profe- ümil Miras; medresetülmü- üsindeki (Fıkh tarihi ders- ra bir otomobil sesi!... Köpekler, gecenin karanlığı içinde, acı acı haykırmıya baş- hyorlar... Bu meçhul gürültü, bu köpek haykırışları imdadına yetişiyor onların!... Üzerlerine; yıldızları ve pen- be ışıkları ile perde perde inen bu esrarengiz gece, kimbilir, gü neş ufukta yükselmeden evvel, bu kirişlerinde küçük kuşların yuva kurduğu köy odasında, on İara nasıl bir oyun oynıyacak, onları nasıl, tâmiri mümkün ol mıyan bir felâkete, bir neticeye sürükleyip götürecektl!... Talih leri varmış!... Yahut kimbilir, belki de talihsiz imişler!... Hâlâ köpekler havluyor dışa- rıda! Ekrem, başı yastıkların Üze- rinde ağlıyan kızı, omuzlarından tutup kaldırmak istiyor. — Dışarıda bir gürültü var, Gülseren hanım diyor; galiba bir otomobil geldi. Kim olabilir, haksanıza ! leri) nde (sahife 12) şöyle buyu- rurlar (1): (Kur'anı âzimüşşanın elfazına; namazda tilâveti ve cü- nübe kıraatinin haramlığı gibi, ahkâmı mahsusa taallük etti. Zinden nazmen zaptı icabede Tamam mânasını fehm lâzım de- ğildir. Kur'an lafzen mütevatir- dir.). Bu kadarı kâfi buluyorum, eğer bütün mehazlerin yalnız i- simleri sıralanmak İstense, gaze- tenin bütün sahifeleri yetişmez. Mes'ele; epeyce açıklanmıştır. Böyle olunca, üstad Besim Ata, layın (Kur'ana mütevatir dene- mez, yanlıştır.) - demeleri, cumhur ulemaya, hem yüne muhalefet — olduğundan, yanlıştır. Muhterem — Atalay; hem lügat, hem indi ıstılah ba- kımından yanılmışlar ve münha- sıran kendi görüşlerine (?) bağlı kalmışlardır. Onun indi reyi A- rap lügatinde hüccet olamıyacağı ve yine bütün usulü müdevven: tının meşhur ve maruf tariflerine aykırı kalmasına uyulamıyacağı için, benim birleşik çoğunluk ta- rafını tutmaklığıma gücenmiye - cekleri ümidindeyim! Kur'an; mütevatiren menkul- dür ve böyle olduğundan dolayı tahrif ve tebdilden, nakil ve izah yolile de olsa tağyirden Allahın hıfzı samedanisindedir. Çıkacak yazılarımda, Kur'anın nazmı arabi ve mu'ciz oluşundan ve nazmın yerine başka bir şek- lin konulamıyacağından bahsede cek ve sayın Atalayın bütün id- dia ve itirazlarını cevaplandıra- cağım. (1) Faziletli muhtereın üztadımın bugünlerde neşreylemekte bulunduk- ları Kur'anın tercümesi mes'elesi et-, rafında (tarihi bâtıralar ve ilmi ha-, kikatler) başlıklı seri yazıları da ni görüşleri tafsil eylemektedir. Toplantılar, dâvetler, San'at hareketleri : İGelenbevi ortaokulunun an'anevi yemeği Gelenbevi Orta Okulunun sene - lik ananevi yemegi dün saat 12 de Okul yemekhanesinde, okulun es - ki hoca ve mezunların — iştirâkiyie yenmiştir. * Yayirsever matbaacı — İsmail Akgün tarafından yaptırılacak in. tifa bakkı halkın Sağlık tahsıs edilmek üzere - Belediyeye bağışlanan Sariyer — dispanserinin açiliş töreni sant 10 da yapılacak- tar & Berberler Cemiyeti 28 — nisan bayramı münasebetile' klk ve er - kek olmak üzere fakir 80 ilk okul Hi giydirmeğe katar ver < işlerine talebe, miştir u çocuklar bugün saat 15 — de Babıâli caddesindeki cemiyet mer kezinde giydirilecektir. * Çocuk Esirgeme Kurum, E -| minönü ilçesine bağlı olarak Alem darda da bir şube açacaktır, Bu münasebetle dün saat 15 de Alem. dardaki Çocuk Yuvasında bir top lantı yapılmış ve yeni şubenin ilk kongresinin 4 mayısta yapılması - na karar verilmiştir. Sait Sadi Danişmendrazi oğ- Ju, dün Eminönü Halkevinde <Uzus) Egemenliğinin anlamı> ködülu bir konferans vermiştir, “ (KISA HABERLER İ| y 4 Ankara Belediye başkanı Der. ReĞb Tüzün, dün zabah. gekrimi: DEP. Samatya Bucağı D, oclklarının. iştirükile dün. arşam Tatanbul. Sinemasında bir — konser verilmişti Slleymaniye Tirkayı Çargı » sında kahvecilik yapan Şevket Ka- rabet kahvehanesinde oturan Meh, met Özenle kâğıt oynarken müna kaşaya tutuşmuşlar, bir aralık c 'ne geçirdiği bardakla, kahve sahi bi Mehmedi başından yaralamış- tır. Suçlu yakalanarak — adliyeye, teslim edilmiştir. 4 Dün Üsküdar Çarşısında — 10) yaşlarında bir çocuk cüzdan çalar ken suçüstü yakalanmış ve elinde kine ait olduğu bilinmeyen bir pan tolan olduğu halde emniyete - tes. lim edilmiştir. , * Sehrin sanayi mıntakaları ni tesbit edecek olan talimatna meyi hazırlayan komisyon salı günü Haliç sahillerini, Boğaziçi ve Zeytinburnu ile Florya ara- sındaki sahayı gezeceklerdir. Be (Devamı var), len bir gürültü duyuluyor. Son« lediyeden yeni kurulacak sana- yi mintakasını - tamamen — tes- bit etmesi istenmiştir. / 28 Nisan 1040 Eski ve yenı rind şiirler... skiden dünyanın veya bütün bir gairler - vardı kâ milletin — dertlerini — kendilerine dert edinirler, üzülürler, sürgün olurlar, ziadanlara atılırlar, hattâ bu uğurda ölürlerdi. Fakat şair- ler de vardı kâ gök yıkılsa, yer yarılsa, tufan olsa metelik ver- mezlerdi; onların «Atalar sözür haline gelen eserlerinden bir bey- H de şudür: «İş-u nüş bugün anma gam-ı ferdâyı, Sana ısmarladılar mı bu. yalan dünyayı...> Bir başkasını sizin de hatırladı- Zanıza eminim «İç büde, güzel gev var ise akl-ü suurun, â ki yok olmuş ne umurüm...» İnsanları en bahtsız eden şeyin geçim zorluğu olduğunu kim in- kâr edebilir? Kesesi ve midesi do- du, sırtı pek olan insan en karan- lık geceyi bulutsuz bir Temmuz gününün öğle saati kadar aydın- hk bulur; kesesi ve midesi baş, sırtı çıplak olan insan da bulut- suz bir Temmuz gününün öğle sa- ati kadar parlak bir gündüzü kar- Dünya var imiş yâ ki yol h bir kış gecesi kadar karanlık görür. Eminim ki o şen ve rind mısraları yazanların - zamanında koyun eti dört yüz, pirinç yüz sek sen, zeytin yağı iki yüz yetmiş kuruş değildi; bir elbise için ver- diğimiz sayıda Türk lirası ile bir ev satın alabilirlerdi! Böyle olmakla şairlerimiz o e« zeli rind ruhtan mahrum kaldı- lar mı? Hayır... <Yaprak» isimli edebi gazetenin son sayısında şim diki nesil şairlerimizin mümessili sayılan Orhan Veli buna hak ver- diriyor; bir çoklarına rağmen be- nim pek beğendiğim ve «Bedava» â buna delik «Bedava yaşıyoruz, bedava; Hava bedava, bulut bedava; Dere tepe bedava Yağmur çamur bedava; Otomobillerin dışı, Sinemaların kapısı, Camekânlar bedava, Peynir ekmek değil amma, Acı su bedava; Kelle fiyatına hürriyet, Esirlik bedava; Bedava yaşıyoruz, bedava.» Hava, bulut, dere, tepe, yağ. mur, çamur ve acı su İle hayı sürdürmek mümkün olsaydı ne ——— | mesut mahlüklar olurduk! Orhan Veli'nin bu şiiri bir bakıma kalene derce duyguların müziği değil, bir «inciv» dir. Anlıyana sivrisl- nek saz, anlamıyana davul zurna azl Kadircan KAFLI Sarayönü - Haşim Vell Yüce- bay: Musa Cârullah efendinin sade- ce şöhretini bilirim. Mısır'a gitti- ğinl duydum, adresini öğreneme- dim. Tavsiyenize teşekkür — ede. rim. Saygılar. Ankara - Mehmet Uğursoy: Öküz Ahmet paşa değil, Öküz Mehmet paşadır. Bugünlerde ya- zarım, Teveccühlerinize teşekkür- ler, Elâzığ - Mustafa Güler: Yusuf Kâmil paşanın hayatını bugünlerde yazacağım. Saygılar. K. K. Filistinle ticaret Ticaret ofisi genel müdürlüğü temaslarda bulunmak üzere bir mümessilini Filistine yollamıştı. Mümessili, Filistin ticaret nazı- rının kabul etmiş olduğu öğre - nilmiştir. Ofis, Filistine büyük baş hayvan ihraç etmek iste- mektedir. CumanrEsI | 24 Kasım 167 - Ay 4 - Gün 118 Vasati — Ezani Güneş n 18 Öğle 18 16 İkindi 00 v Akşam 5ST Yatsı 37 40 İmsâk z1 24 (” Nöbetçi eczaneler &) 23 -4- 949 Aksaray — : Cerrahpaşa Alemdar Sirkeci Merkez Bakırköy —: — Hilâl Ec. Beşiktaş — < &. Recep Beyasıt — : Çarşıkapı Beyoğlu — 3 Cemal Atasoy Kminönü Eminönü BEyüp 1 Arif Beşer zi * Kemal Rifat - SErİN Ziya Boyar Kadıköy — : Yeni Moda Küçükpazar t Yemiş ec- u : Şişli Asım - işli Nişantaşı Limana -« Taksim Cihangir Üsküdar * Ömer Kenan

Bu sayıdan diğer sayfalar: