19 Nisan 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

19 Nisan 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YUNI BABAR IKTIBASLAR | Dünyaya dehşet salan Politbüron (& nsaniyetçi bir renk taşıyan «Kızıl bir âkideyi> istisna- sız her millete zorla kabul ettirmeyi gaye edinen Rusya, İ- randa son bir taarruz hareketine girişmiş bulunuyor. Bu hüdise; Stalin de dahil olmak üzere, güdü cü siyasetlerile Rus halkını bizar 'eden Politbüronun bütün Azaları- ni günün mevzuu haline sokmuş- tur. Şahsi menfaatlerinden baş- ka hiç bir emele hizmet etmiyen bu «13» âzanın hal tercümesini, kısaca aşağıya dercediyoru: Andreev — Yüksek Sovyet şü- rüsının ikinci reisi olan Andreev, köylü bir ailenin bir çocuğudur. Daha pek genç yaştan itibaren hayafını tek başına kazanmıya mecbur kalmış ve uzun müddet muhtelif lokantalarda garsonluk yapmıştır. 1914 de komünist par- Hisine iltihak etmiştir. 1917 den 1919 kadar ilk önce Petrograd da, daha sonraları Uralda, ihti- lâlci hareketlerile büyük bir şöh- ret kazanmıştır. 1919 ile 1926 yılları arasında ise, amele sendi- kalarının gefi olmuş ve bu tarih- te, Ulaştırma Bakanı bulunan Trotzkye karşı çetin bir mücade- leye girmiştir. 1927 de Molotof, Oonu himaye ederek merkez komi- tesine almıştır. 1947 de tekrar partinin tarım işlerinin başına ge- tirilen Andreev'in ilk eseri, bu Harbden faydalanarak, Kolhoz 'düvasına zarar vermekle itham et tiği 100.000 Rus köylüsünü dara- ğacına çekmek olmuştur. Beria — Bakanlar Meclisinin ikinci reisi Beria, 23 mart 1946 “danberi Politbüronun daimi âzası dır. Daha 21 yaşında iken Bakü- daki Çeka şefinin — muavini yapmıştır. 1924 de Gürcülerin is 'yanını bir kaç gün içinde bastır- Gıktan sonra <Bolşevik ihtilâli» adlı tarihi bir eser yazarak dik- kati çekmiştir. 1943 de Mareşal- lik rütbesine yükselmiş ve 1941 de vücude getirilen (Stalin, Mo- lotof, Malenko, Beria ve Timeçen ko) dan mürekkep beşler komite Bine dahil olmuştur. Bulganin — Vaktile uzun müd det Moskova valiliğinde bulunan Bulganin, yüksek Sovyet Şürüsı- nın eski Dışişleri komiseridir. Bu. harbde Jukof ordusunun siyasi Tüşavirliğini yapmıştır. Bulga - nin, Bolşevik hareketine, mahalli bir Çekanin şefi olarak katılmış- tır. Chvernik — Halen Svertlask milletvekili ve yüksek Sovyet Şü- râsı reisidir. Fakat o, profintern” in ve Rus amelesi sendikalarının gefi iken daha büyük bir iktidara Bahipti, 1905 de Bolşevik partisi- ne iltihak etmişti Samora havali- Binde geçirdiği tedhişçilik stajın- dan sonra 1919 da Kızılordunun başına getirilmişti. 1927 de Ural imindeki Trotzkistlerin isya- nni bastırmıya muvaffak olduğu için Stalin, onu, madenciler sen- dikasının ve 1930 da da bütün a- mele sendikalarının şefi yapmış- tı. Chvernik'in, yüksek Sovyet Şürâsının reisi olarak yegâne di- leği; «Halk komiserliklerini», <ba kanlıklara» çevirmektir. Kaganoviç — 1889 da Mosko- yada dünyaya gelen Kağanoviç Yahudi bir ailenin oğludur. Genç liğinde, gündüzleri bir mağazada tezgâhtarlık eder; geceleri ise, arkadaşlarile birlikte ihtilâlci ha Teketlere girişmekle vakit geçi- Firdi. 1917 de Gomel'in ihtilâlci komitesini idare etmiş, fakat iç Bavaş devam ettiği müddetçe, o- nun askeri bir faaliyette bulundu ğunu gören olmamıştır. 1934 de Merkez komitesine girmiye mu- jyaffak olan Kağanoviç, 1935 de hava fabrikaları direktörlüğüne tâyin edilmiştir. Molotofa büyük bir sadakatle bağlıdır. En bariz hususiyeti, sık sık fotoğraf çek- D Yazar — Gülgonca diyor, muhakkak ki sen, dünyada mevcut gülle- Trin ve goncaların en güzelisin!.. İnsan senin yüzüne baktı man, ruhunun dinlendi; nin ferahlandığını » Bir seher aydınlığı ile parlıyan © lâcivert gözlerini kaldırdığın vakıt, inan bana Gülgonca, al- zumin üstünde dolaşan bir b rinliği duy P nasıl bura- Birden başını, kızın annesine geviriyor, çocuk samimiyetle i- gi yanan kırkına yaklaşmış bir adamın, duyabil. bir ıztırapla: — Ah Emine hanım diyor; #ğer ben de vaktile evlenmiş ol- Baydım, şimdi senin gibi, benim un “13,, leri Çeviren: N. K. tirmektir. Malenkof — 1946 danberi Po- litbüro'nun en hatırı sayılır âzı larındandır. Stalinin eski hususi kâtibi olan Malenkof, 19 yaşında Kızıl orduya intisap etmiş ve bir sene gibi kısa bir müddet zarfın- da siyasi komiserlik vazifesini yaptıktan sonra gizli istihbarat şefliğine tâyin edilmiştir. Bu yüz den komünist partisinin dosy: rı hakkında geniş bir bilgisi var- dır. Eski Bolşeviklerin kurdukl: rı Komploları meydana çıkarmak bahsinde lüzumlu vesikaları V şinsky'ye vermek suretile bilfiil Moskova dâvalarını» neticelen- dirmiye muvaffak olan odur. Mikoyan — Bu Türk düşmanı BErmeni, yüksek Sovyet Şürüsı- nın ikinci reisidir. Tiflis semin: rinde yaptığı kuvvetli bir tahsil devresinden — sonra, Stalin gibi, Marksçı âkidenin doğ ruluğuna inanmıştır. Şimdi onun bütün gayesi; Azerbaycanı sov- yetleştirmektir. 1922 den 1926 y kadar Rostofda bir nevi diktatör lük yapan Mikoyan, sonradan Sovyet ticaret komiserliğine ge- tirilmiştir. O bu tarihten itiba- ren muhtelif Bakanlıklarda bulu- nacak ve Bolgevik rejiminin ha- tırı sayılır siyaset adamlarından biri olacaktır. Kruçef — Ukrania komünist partisinin şefidir. Yüzde yüz ha- lis bir komünist olan bu eski ma- den amelesi Ukraniya milliyetçi lerine karşı amansız bir savaş açmıştır. Kullandığı tabia, milli- yetçi arkadaşlarını gizlice Mosko- vaya ihbar etmek ve orta yerden silinerek bu zavallıları mukadder fkıbetlerile baş başa bırakmak- tır. Kruçefin bugün en büyük en dişesi, gitgide genişliyen Ukrani- adaki ferdiyetçilik hareketidir. Kossyguine — Leningrad ve Kherson milletvekilidir. Politbüro nun en gönç âzası olan Kossygu- ine yalnız iki Sovyet cumhuriye- ti tarafından milletvekili seçilmiş tir. Halbuki Beria, Molotof, Ma- lenko, Mikoyan, Kağanoviç ve Voroşilof nevinden siyaset adam ları 15 veya 16 Sovyet cumhuri- yeti tarafından ayni zamanda se çilmişlerdir. Son neslin bütün ida recileri gibi, çevresile pek az il- gisi vardır. Molotof — Saint - Petersbourg politeknik okulunun eski mezun- larındandır. 1920 de Politbüroya fza olmuş; 1930 dan 1941 e ka- dar halk komiserleri meclisi reis liğini yapmıştır. Tozdan ve elbise lekelerinden adeta tevehhuş eder. Ne sigara içer ne de alkol kulla nır; vejeteriendir. Çiçekleri - se- ver. Stalin 30 yıldanberi, onu, bir an olsun yanından ayırmamış tır. Stalin — Sovyet Rusya Bakan lar Meclisi reisi komünist partisi gefidir. Resmi unvanı, Almanca Führer; İtalyanca Duçe; İspan- yolca Caudillo; Rumence Condu cator mânasına gelen «Vojd> dur. Bir kaç defa evlenmiş olan Sta- lin, uğursuz ve katil bir kocadır. Zira ilk karısı kederinden ölmüş, ikinci karısı ise, zehir verilmek suretile öldürtülmüştür. İlk ka- rısından halen hava generali o- lan bir oğlu vardır. Bu ihtilâlci ve hayırlı evlât, ayrıca bir çok e- serler yazmıştır: Leninzm mes'e- leleri, Rus komünist partisinin tarihçesi. Voroşilof — Bu harbde Alman taarruzu karşısında feci bir duru ma düşmüş olmasına rağmen Rus halkının fazlasile sevdiği bir Ma- reşaldir. 7 yaşında ufak bir ço- cukken 10 kuruş gündelikle ma- den ameleliği yapmıştır, İlk ihti- lâlci harekete 18 yaşında iken ka tılmıştır. 1914 de tevkif edilerek sürgüne atılmış fakat Rus ihtilâ- tıpkı | S eEhir— HÂBERLERİ Tehlikeli fabrika ve cephanelikler Şehir içinde bulunanlar tesbit ediliyor Dün Vilâyetle Bölge Çalışma ve Seferberlik Müdürünün işti- rükile yapılan bir toplantıda şe- hir içinde tehlike teşkil eden fab rikalarla cephane depolarının du- rumu gözden geçirilmiştir. Bu toplantıda şehir dışına nak li icap eden cephane - depolarile bu gibi fabrikalar tesbit — olun muştur. Bunlar yakında Milli Sa | vunma Bakanlığına bildi. İtir. Bu cümleden olarak Şakir Züm re madeni eşya fabrikaları lecek- larında eskiden kalmış nile- rin başka yere nakline karar verilmiştir. Nakil ameliyesine bugünlerde başlanacaktır. Süt mes'elesi hal ediliyor mu? Bir müddet evvel şehrimizd. pastörize süt sanayiinin kurul- ması hususunda tetkikler yapan Fransız süt mütehassısı raporu- 'nu mensup olduğu Fransız firma- gına vermiştir. Firma vaziyetl müsait karşıla dığından yakında Belediye ile te- maslar yapmak İjzere bir heyet şehrimize gelecektir. Heyetle Belediye arasında an- laşmaya varıldığı takdirde pastö rize süt fabrikasının insaatına hemen baslanacaktır. Muallimler Birliği yardım sandığı, biriktirme sandığı oluyor Birçok banka müdürlerinin dâ vet edildiği bir toplantıda Mu- allimler Birliğinin şimdiye ka- dar faaliyet gösteremiyen İçti- mai yardım sandığının müstak bel Muallimler Bankasına zemin hazırlamak Üzere bir biriktirme sandığı haline ifrağına karar ve- rihi . Muallimler Birliğinden aldığımız — tezkerede — kiymetli bankacı ve maliyeeilerimizin gös terdikleri alâkaya teşekkür edil- mektedir. Birlik bu gibi zevatın daimi yardımını temin eylemiş- tir. , Dr. Lütfü Kırdar hâsta Vali ve Belediye Başkanı Dr. Lâütfü Kırdarın âni olarak hasta- lanması üzerine Belediyenin Ti- caret Bakanlığına cevabını ev- velki gün Rels Muavini Muhtar Acar Ankaraya götürmüşt Vali hasta olmasına rağmen dün Belediye reis muavini Nâzım Ardayı evine çağırarak muhtelif gehir işlerini, bu arada et mese- lesini de görüşmüştür. İplik dolandırıcılığı Adliyeye inükal etti Sultanhamamında, kendil. iplik satmak bahanesile üç tüccar ile bir maliye memurundan cem- an 120 bin lira dolandıran Ke- mal Pakar ve Moiz Eskinazi dün rine sabah savcılığa teslim edilmiş- Takdir. Bir şoför içki masasında öldü : Beyoğlundaki Irak konsoloslu- Bu şoförü Hüseyim Koç, evvelki gece yanında üç arkadaşile Be- yoğlundaki Şamsal lokantasında içki içerken birdenbire fenalaşa- rak ölmüştür. Ceset Morga kal- dırılmıştür dan kurtarılmıştır. 1921 den iti- baren bir çok yüksek vazifelerde bulunmuş nihayet 1941 de Stalin, onu Rus harekâtının başına ge- .Şehırcılık Baİııslerı | ARAAARAADAAAAARARAAARARAAAANA Bir Prof. dedikodusunun içyüzü © stanbul Ünlversitesi sena- tosunun bu sene İki ecne- bi profesörün mukanvelesi- nin yenilenmesine lüzum görme- diğini, bunlardan birisinin Ede- biyat Fakültesi Türk ve İslâm san'atları tarihi profesörü Ernst Diez olduğunu — gazetelerde oku- muştuk. Bir kaç gün sonra profesör Dİ: ez hakkındaki bu senato kararı nın fakülte profesörler kurulu ta- rafından iyi karşılanmadığını, ka rarın dekan tarafından — resmen profesöre tebliğ - edilmiyeceğini, profesörün de derslerine fahriyen devam edeceğini yine gazeteler- de okumuştuk, Fakat işin bu kadar!: dığını prof rusu onu tutmak İst mahdut tarafdarlarının — takip — ettikleri sistematik muhalefet prop: sının devam etmekte ve genişle- mekte olduğunu görüyor, hattâ 7 muharrirlerin müdahalesi anmak suretile bu muhalefe- matbuat kanalı ile gürültülü bir renk verilmek istenildiğine şa hit oluyoruz. Senatonun adı geçen profesör hakkındaki kararının şeklini bit- örün, v doğ- tabi bilemeyiz, fakat alâkalılar su hakikati iyi biliyorlar ki — bu profesörün İstanbul ve Ankara üniversitelerinde uyandırmış ol- duğu menfi tesirin kaynağı: O- nun neşretmiş olduğu Türk san'- atı adlı kitabı olmuştur. İstanbul Üniversitesi adına neşredilmiş o- lan bu kitapta müellifin bu ko- nuda bilgisizliği muhitte bir In- fial uyandırmıştır. Bu infialin mahiyetini anlıya- bilmek için — müellifin - kitabını, açıp efkârı umumiye huzurunda bir gözden geçirmek lüzumuna kall olduk; yapraklarını gelişi gü Özel okul öğretmenleri- nin durumu Özel okullar umum — müdürü Ali 'Teoman şehrimize gelmiştir. Umum Müdür on gün kalacak ve bu müddet zarfında okulları tef- tiş edecektir. Ali Teoman, dün kendisile gö- rüşen bir arkadaşamıza özel ve yabancı okullardaki Türkçe ve kültür dersleri öğretmenlerinin durumu hakkında aşağıdaki iza- hatı vermiştir: «— Özel okullardaki Türkçe ve kültür deraleri öğretmenleri- 'nin kadroya alınmaları esas ola- rak kabul edilmiştir. Yeni bütçede bu kısım için bir tahsisat ayrılmadığı İçin bunun ancak önümüzdeki yıl tahakkuk edeceğini zannediyorum. Ders ücretlerinin arttırılması hakkında bugün kesin bir şey söylemek mümkün değildir.» Sümerbank müessese- lerinde yeni teşkilât Haber aldığımıza göre Sümer- bank İplik ve Dokuma fabrikala- rı müessesesi ile fabrikaların idu resi hususunda yeni bir kararna- me hazırlanmıştır. Yeni kararna- meye göre müeesese ile fabrika- lar ayrılmakta, doğrudan doğru- ya genel müdürlüğe bağlı birer ticari ve iktısadi müessese hali- ne getirilmektedir. âlen İstanbulda Sümerhan (eski Orizdibak) daki İplik ve Dokuma fabrikaları müessesesi, Sümerbankın alım müessesesi 0- lacak, fabrikaların - kullanacağı ham maddeleri mübayaa ve te- min ile vazifelenecektir. Sümer- bank fabrikaları müesseselerinin satışları da doğrudan doğruya her fabrikanın tesis edeceği sa- tış müesseseleri tarafından yapı lacaktır. Yeni çalışma sistemine tirmiştir. li sırasında komünistler tarafın- VA Esat Mahmut KARAKURT de böyle; çiçeklerden, seherler- den, rüzgârlardan daha güzel bir kızım olabilirdi. Ben de se- nin yaptığın gibi şimdi, gurur- la gözlerimi kaldırıp, yarattı- ğim bu eşsiz esere bakar, ru- humu ihftiharla ve heyecanlar- la doldurabilirdi: Başını yastıkların öbür tara- fına çeviriyor. - Yazık diyor; hayatımı mey va vermiyen kısır bir ağaç gibi, semeresiz, gayesiz geçirdim git- til... Bir gün ihtiyarlayıp yal- niz kalacağım, — hatırıma — bile gelmedi hiç: Köylü kadın, bu ayağından yaralı, yatağında yatan adamın, ayağındakinden daha derin bir yaranın acısile içinin yandığını anlıyarak, ona karğı müşfik «Carrefour» dan Tefrıka No. 29 bir ana muhabbeti duyuyor. — Gülgonca da sizin kızınız değil mi efendim diyor; ne far- kı var?... O da senin evlâdın!... İhtiyar, olduğu yerde kımıl- damadan, o cahil kafası ile remi, teselli etmiye çalışıyor Hem daha gençsin yavrum diyor, dur bakalım, yaşın ne ba- gın ne?... Elbette bir gün evle- necek, yuva kuracak, çoluk ço- cuk sahibi olacaksınız!... Hiç hayıflanma hem; senin Gülgon an on kere daha güzel kızın olur oğlum ve sen de damsın Ekrem, hicabından, heyeca - lan ne söyliyeceğini gaşır - miğ, olduğu yerde hareketsiz duran çocuğun, küçücük elleri- ni avuçlarında sıkmıya devam n ( Ş ü mimar Sedat ÇETİNTAŞ | zel karıştırırken kısa kısa parça- lar topliyarak hep birlikte oku- n, ondan sonradır ki mes'ele- yalı nin özü üzerinde en doğru ve ke- sin hükmü hep birlikte verebili. evvelâ. bunu yapalım. I — 66 ıncı sayfanın 20 inci satırında: (Amasyadaki Gök med rese: Dış görünüşten kilise örne- ği olduğu bellidir.) Ti — 91 inci sayfanın 23 üncü satırında: (Van gölü mıntakasın- | daki türbeler, Erzurumdaki çifte minare gibi doğu Anadolu türbe lerinde de Ermeni tesiri görül - mektedir.) III — 68 incı sayfanın 28 inci satırında (Divriği Küçükkale ca- mii kilise plânınâ göre yapılmış- tır.) IV — 100 üncü sayfanın 16 ın- cı satırında (Divriği Ulu cami ka- | pısında bu çeşit dekorasyonun benzerlerini Hiristiyan Ermeni din kitaplarında da bulmakta - yız.) İşte müellifin Selçuk mimarisi kısmındaki metni bu gibi hü- kümlerle doludur. Gerçi medeni- yetlerin, hele komçu toprak ve milletlerde birbirlerinden mütces sir olmaları tabil görülebilir, fa- kat mülellif tesirden ve teeasür- den değil kopyadan ve taklitten bahsederek: (Kiliseden alınma - dır, kilise örneğidir.) diye kesin hükümler vererek Türk ve İslâm psikolojisinden habersiz dalâlete düşerek bütün Selguk mimarisi- nin orijinini, Ermeni kaynakla - rında boğmakta tereddüt etmi - yor. Kitap metninin Selçuk bah- sinde hemen hiç bir sayfası yok gibidir ki Ermeni mimarisinden, Ermeni tezyinatından, Ermeni san'ati benzerliğinden bahsedil - memiş olsun. Osmanlı mimarisi bahsine ge- | lince, bu bahisten de parçalar ve- | relim: I — 146 ancı sayfanın 6 inci satırında: (Osmanlı camilerine bir örnek, Sinan için de llyakat- libir ana tip ödevi gören Ayasof ya, zikredilebilir. Sinan 1500 - 1505 de Ayasofyaya uygun ola- rak inşa edilmiş ilk büyük yapı olan Beyazıt camlinde örnekle taklidi(!) birbiriyle mukayese ve tenkid için ilk tecrübeyi görmek imkânı bulmuştur.) I — 170 inci sayfanın ilk satı rında: (Beyazıt, Şehzade, Süley- maniye, Sultanahmed, Yenicami | ile yeniden yapılan Fatih ve ni- hayet Edirnedeki Selimiye cami- lerini Ayasofyanın çocukları di- ye vasıflandırabiliriz.) IH — 167 inci sayfanın baş sa- tırında: (Tophanede Kılıçali paşa camiinde Ayasofyanın plân şama sını bir defa daha örnek olarak almıştır.) İşte bu ve bu gibi garip ve ha-İ kikate aykırı ifadelerle — muellif| bütün Osmanlı mimarı şaheserle rini, birer Ayasofya taklidi yapa rak Sinan da dahil olmak üzere tarihe Türk mimarlarının ruhun dan doğup kafasında vücut bul: muş bir cami kompozisyonu bırak mamaktadır. Müellifin hiç bir suretle haki- kate yaklaşamıyan şöyle bir id- diasına da rastlanmaktadır: 192 inci sayfanın birinci satırında: — | (Sultanların Osmanlı ! mimarlarının bir örneğini yapmı- ya, büyüklük itibarile geride bı- rakmıya çılıştıkları, çok hayran- hık uyandıran Ayasofya...) ibare sini okürken, kitabın 171 inci say fasının 23 Üncü satırındaki şu çümleleri de aynen okuduğumuzu hatırlıyalım: (Beyazıt camiinin kubbesi, Jüstinyen devri inşasının emrile geçmek için gerekli hazırlıklara devam edilmektedir. ediyor. — Tabiatın, Gülgoncadan da- ha güzel bir gonca halketmesi- ne, imkân yok artık Emine ha- nım diyor!... Bak, yalnız bu si zünü kabul etmem işte!, zım benim bir tanedi goncadır!... O, öyle bir tek gül- dür ki, dünya devam ettiği müd- detçe, başka güller onun kadar güzel olmıyacak!... Ekrem, çocuğun küçücük a- teşli ellerini, için için yanan bir baba şefkati ve hasretile, yara- h dudaklarına götürüp öperken, dışarıdan bir otomobil sesi ge- liyor. Gülgonca, hemen ellerini çe- kiyor adamın avuçlarından! Küçük hanım — geldi gali- bi Diyerek, entarisinin Böği altında, ün mütebariz yuvarlakla n başka, taze vücudünün hiç bir tarafı hareket etmeksi- zin, koşup pencereden bakıyor. — Evet diyor, küçük hanım gelmiş! Tekrar dönüyor, kapıya doğ- ru yürüyor. 31,0 metre genişliğine kargılık Ancak 18,0 metrede kalmış, Sü- heyecanla kapıdan — giriyor ve hemen, sağına soluna bakma - dan, doğruca karyolanın bulun duğu tarafa gidiyor. Derin bir heyecan içinde bulunduğu, yü- zünden o kadar belli ki!... — Nasılsınız Ekrem bey di- yor, yaranız acıyor mu? kkür ederim Gülseren hanım, çok iyiyim, mühim bir acı hissetmiyorum şimdilik! - Ya ateşiniz? — Bilmiyorum vallahi! Zan- netmem ki ateşim olsun! Gülseren, üzerinda taşıdığı gayet şık gri bir pardesliyü, o- muzlarının zarif bir hareketile çıkarıp, oradaki sandalyelerden birinin üstüne koyduktan son. Ta, derhal çantasını açıyor, ristiyan - kiliselerinde de oymalı kürsüler bulunduğunu İsöylüyor ve hem de bu sayfada | Bursa camilerinde halk camü ve sultanlar için özel cami (!!) diye| komik bir tasnif de yaparak Bur sadaki Ulu camiüin halk camüi leymaniye ise 27,0 metre açıklık göstermektedir.) Kısaca Ayasofya demeden, Jüs | tinyen devri inşası diyo okurların | dikkat nazarlarını tahrik etmek Vistlyen müellifin bu sonuncu iki hükmünün birlikte ortaya ko) muş olduğu ifadenin açıkca mü- nasına göre: Kanuni Süleyman gibi bir padişah Koca Sinan gibi bir mimara emir vererek Ayasof anın örneğini yapacaksın fakat ondan dahâ büyüğünü — yaparak Ayasofyayı geride bırakacaksın!! fakat Sinan bütün çalış- Demiş alarına rağmen buna muvaffak olunca Türk namıştır, Sinan böyle ondan evvelki ve sonraki mimarları da bu bah |belerine göre numara Şar. Halbuki tarihimizde ne böyle bir emir verilmiş ne de alınmış- tır, Ayasofyanın ikmalinde Sü-| leyman mâ'edinden büyük bina) yapmış olduğunu haykırarak i lân etmiş olan Jüstinyenin bu re- kabet ihtirası Türk padişahları- | nın aklından bile geçmemiştir ki| bu hakikati müteveffa profesör mimar Taut bile mimari bilgileri adlı kitabının 155 inci sayfasın- da :(Türk mimarları Ayasofya- nın rekorunu kırmak gibi bir he- vese kapılmaktan uzak kalmışlar, dır. Bunu bize hakikat isbat edi- »yor) demek faziletini göstermiş- tir. Hakikat bu merkezde iken mehezsiz ve asılsız olarak Türk hakanlarına ve Türk mimarla: na iftira mahiyetinde olan bu gi- bi iddialarla bir Türk üniversite- | si kürsüsünden Türk - gençliğine telkinler yapan ve yine bu kürsü den böylece dünyaya haykıran bir profesörün bu hareketine na- sıl müsamaha ile bakılabilir. Müellifin bu kitaptaki ilmi ha: taları saymakla bitmiyeceği gibi saçma sapan atmasyonları da yi- 'ne saymakla bitmez. Meselâ: 171 inci sayfanın 25 inci satırından başlıyan ifadelerde (3314,0) met- re kare genişliğindeki Süleymani yenin iç sahasını (2200.0) metre diye göstermekte, bütün Türk ca- milerine örnek diye tanıtmak is- tediği Ayasofyanın (5500.0) met- re kareden fazla olan iç kısımıın ölçüsünü de (2200,0) metre ka- re diye kesip atmaktadır! Bu na sıl bir ilim kitabı, müellifi nasıl bir âlimdir?! Müellifin bu kitaptaki hatâla- rının çeşitleri de çoktur. Mese- lâ, 124 üncü sayfada bir resim koymuştur altında (Bursada Ulu camide kürsü) ibaresi yazılıdır. Resim XIX uncu asrın Ampir tar zına göre yapılmış bir ahşap ki-| lise dahilinde bir direğe kuş kafe si gibi asılı duran bir papas kür- süsünü göstermektedir. Bu resim buraya bir zühul ile girmemiştir. | Çünkü 121 inci sayfada müellif apaçık bu resmi tarif ederek Hı- İsınıfına mensup olduğunu söylü- | yor. | Fakat Türk ve İri profesörü bu gülünç iddia le klâsik Türk uslübu ile Ampir uslübunu, Türk mimarisinin kro- nolojik hususiyetlerini, ahşap ve| kârgir mimarisinin karakterleri- ni tefrik edemediği hakikatini de meydana vurmuş oluyor. Hulâsa şu noktayı açıklamak isterim ki telifatının kemiyetine Avrupa ve Amerikadaki talebe- lerinin kendi ağzından menkul gokluğuna aldanmamız şöyle dur İslâm san'a | No kadar sâkin, sessiz bir gece!... Çırçır böcekleri ile, kur bağaların gürültüleri de olma- sa, yaprakların hışırtısı bile yulmıyacal Bütün yıldızlar, odanın açık penceresinden görünüyorlar. Sa nırsınız ki, gökyüzü yere inmiş- tir!. İşfe tam bu sırada, Gülseren — Doktor diyor, derecenizi almamı söyledi. Müsaade edin de bakalım, ateşiniz.var mı? Çantadan bir derece çıkarı - yor. — Bunu kolunuzun altına ko- yun lütfen Ekrem bey! Ekreme dereceyi verdikten sonra, ihtiyarla, Gülgoncanım bulunduğu tarafa dönüyor. Haydi diyor, siz de gidip yatınız artık!... Ben burada- yım. Sonra ihtiyara bakıyor — Bir şey lâzım olursa, sana | seslenirim Emine hanım olmaz mı diyor, derhal gelirsin! Pencerenin önünde duran Gül gonca, hemen atılıyor: — Bana sesleniniz, küçük ha nım diyor, daha iyi! Annemin | ırdır. da! ülgonca, lâzım olur- Ba seni çağ Kız o zaman, uzun ve islak kirpiklerinin altında, birer meş'-| ale parlaklığı ile yanan lâcivert gözlerini kaldırıp, Ekremin göz böyle| & | mezkür fabrikanın büy sun, hattâ cihanşumül şöhrete sa hip bir hakiki âlim olduğunu ka- bul etsek bile, onun ilmini mut- laka başka branşlarda aramak lâzımdır. Zira profesör Diez'in bir türlü akıl erdirememiş - olduğu bir mevzu vardır ki o da Türk san'ati ve onun tarihidir bu ha- kikati yukarıda sayfalarını karıg tırdığımız elimizdeki kitabı isbat etmiştir. Bu kitabını tashih ede- ceği hakkındaki beyanatı acı bir, itiraf olmakla beraber senatonun kararını değiştirmiye âmil ola - maz, Üniversite senatosu haklıdır ve kültür muhitimizin hürmetine lâ yık bir karar vermiştir. Onu tut mak istiyen tarafdarları ve şah- dostları ise profesöre iyilik de- ğil fenalık ediyorlar. Zira her hangi bir ecnebi profesör üniver- sitenin en salâhiyetli mercii olan Benato tarafından mukavelesi ye- onun ilk yapacağı iş: Çantasını koltuklayıp uzaklaş maktır. Burada da profesör Diez gibi seciye ve izzeti nefis sahibi bir zata yakışacak son hareket budur. Yoksa bu makamda her ne bahasına olursa olsun mihla- nıp kalmıya uğraşmak gerçek 1- lim adamları için küçüklük olur. ın profesör Viyanaya değil dünyanın öbür ucuna gitseler de Türk san'ati hakkındaki görüşle rini düzeltmiye ve bu kitapta yaptıkları hatâları ilim ve haki- kat namına tashihe mecburdur - lar. Zira Türk mimarisi dünya mimarisi arasında en çok müsta- kil şahsiyete sahip bir mimaridir. Modern ilim çalışmaları ilerledik çe bu hakikat her gün biraz da- ha anlaşılmaktadır. Vaitlerine dayanarak bu hatâlı kitaplarının tashih edilmiş şeklini sabırsızlık- la beklemekteyiz, —. ..—..... Toplantılar, dâvetler, San'at hareketleri : e B D Dünya Muallimler Birliği kongresine dâvet Dünya Muallimler Birliğinin bu sene temmuzda İsviçrede toplana cak olan kongresine İstanbul Muallimler Birliği de dâvet edil- miştir. Dâvete iştirâk tarzını tâ- yn için bugün toplanacak olan idare heyetinin kararı beklenmek tedir. Bu toplantıya Milli Eğitim Bakanlığının alâkası da rica edi- lecekti * İstanbul Üniversitesi Tale- be Birliği ile Millt Türk Talebe Birliğinin doğrudan doğruya an- laşıp birleşmeleri imkânsız görül mektedir. Birleşmenin ancak her iki birliğin Fakültelerdeki dernekle- rinin birbirlerile anlaşmaların- dan sonra yapılması daha uygun görülmüştür. * İstanbul Üniversitesi İçti- maiyat Enstitüsü tarafından iş hayatımızı aydınlatmak maksadile hazırlanan konferans- ların yedincisi bugün saat 18.15 te verilecektir. Mevzu: «Türk iş- çisinin iktısadi istikbali» dir. ve işçi * Büugün saat 16 da 320 neş- etli subayların Harbiye Orduevin de toplantısı vardır. stanbulda bulunan sınıf arkadaşlarının bu toplantıya teşrifleri ehemmiyetle rica olunur. * Türk Nöropsikiyatri Cemi- yetinden Cemiyetimizin senelik toplan- tısı 27/4/1949 Çarşamba — günü saat 11 de Bakırköy Akliye has- tanesinde yapılacağından — sayın üyelerimizin teşrifleri rica olu- nur. * İçki düşmanlarından sonra tütün düşmanları da bir cemiyet kurmuşlardır. Dr. Hafız Cemal Lokmanhekimin teşebbüsile rulan nikotin düşmanları cemiye- tinin ismi Sarıaydır. Dünkü yargınlar Dün sabah, Küçükpazar Kutu- cular caddesinde 71-83 numaralı <Arlan Makarna ve Bisküvi» fab- rikasında bir yangın çıkmış ve k bir kıs mı yandıktan sonra söndürülmüş tür. Tarık Şekbana ait fabrika eş- yalarile birlikte Doğan Sigorta rketine 113 bin liraya sigorta- lıdır. Yangının neden çıktığı tah- kik edilmektedir. Ayrıca, Beyoğlunda — Asmalı- mesçitte Sofyalı sokağında Rüş- tüye ait 12 numaralı kömürcü dükkânında da dün sabaha kar- | ku- tamamen yandıktan sonra etra- gı bir yangın çıkmış ve dükkân ( /|Eşek eti satan adam Ç, Sikgözün biri sür dışarı SA sında kestirdiği atları ge- €e otomobille İstanbula sokuyor, sığır eti diye satıyormuş. Nihayet bu cinsten yetmiş kilo etle yaka- lanmış, kaçakçılıktan mahkemeye verilmiş. Bir rivayete göre gizli olarak eşek eti satanlar da var- miş. Pek eskiden keşfedilmiş bir ik- tisadi kanundur: Nedret kıymeti arttırır. Çölde ölmek üzere olan bir adam nazarında bir bardak su bir kese altından değerlidir. Mal- lar pahalılaştıkça -karaborsanın şahlandığına yedi sekiz seneden- beri yeniden şahit olduk. Korka- rım ki bu gidişle daha açıkgözler çıkarak at satın almağa lüzum görmiyecekler, köpek, kedi gibi hayvanlara musallat - olacaklar İnsan etinin de yendiğini hatırlı- yanların türemesinden Al lemizi muhafaza buyursı Birinci dünya savaşında memu- run biri şimdiki gibi pek zavallı olan maaşını almış, Yenicami av- lusundaki iğrenç pazar yerinden ormuş. Birisinin et sattığı — Yüz yir yirmi kuruşa ! Diye bağırdığını görmüş. Hal- buki kasaplarda sığır eti bile iki yüz kuruştan aşağı değildi. Çolu- ğuna çocuğuna, çoktanberi has- ret çektikleri bir et ziyafeti çek- mek için bu fırsatı kaçırmak |: tememiş; Iki kilo alıp gitmiş. Et biraz geç pişmiş ve biraz sertmiş amma pekâlâ tatlı tatlı yemişler. Ertesi gün memur yeniden et almak istemiş; yine Yenicami av- lusuna doğru yürümüş. — Bir de bakmış ki aynı adam, önünde ko« caman bir bud olduğu halde: — Yüz seksen kuruş! seksen kuruş!... Diye bağırıyor. Bir gün evve ki fiata göre altmış kuruş fazla vermenin mânası var mı? Hayret etmiş. Satıcı, zavallı memuru te- peden tırnağa kadar süzerek a» di bir uslüpla şu cevabı vermiş: — Babalık, her gün e$ek öl- mez! Demek ki bir gün evvel y et yalnız eşek eti değilmiş, fazla olarak öldükten sonra öldürük müş(!) bir eşeğin eti imiş. Yine birinci ni kuruşa!... Yüz Yüz çocukları yakalayıp keser, etle: ni yermiş. Onun darağacında ikem çıkarılmış resmi hâlâ gözlerimin önündedir. Rivayete göre insanın en tatlı yerinin de parmak uçla- rı olduğunu söylemişti. Ahlâkın en İyi ıslâhatçısı bol- luktur; insanları iki şey idare e- der: Mide ve aşk. Bunu söy adam boşuna mı söylemiştir. ki, geçim şartlarının, halkın fakiri 'ten doğan büyük ıztırabının ıslahı ve tedavisine ehemmiyet vermiyo- ruz. Ehemmiyet veriyorsak, bunu başaramadığımıza ve daima daha darlığa gittiğimize göre beceri siz insanlarız! Milletler hainler- den çok çekmişlerdir amma, na- muslu, fakat beceriksiz olanlar- dan da az felâkete uğramamışlar- dır. Kadircan KAFLI * Eminönü Halkevi salanunda yapılan Samsun Yüksek Tahsil Gençliği Derneği fevkalâde top- lantısı sert tartışmalı bir hava içinde geçmiş ve idare heyeti se- gimi yenilenmiştir. Yeni idare ha yetinde Dündar Kalyoncuoğlu başkanlığa, Numan Birkiye ikin- ci başkanlığa, Nusret Barutçu G. Sekreterliğe, Zekâi Gökçebay muhasipliğe, Niyazi Çepni spor koluna, Kâmıran Karakaya gezi koluna, Kemal Mutuş yardım ko luna seçilmişlerdir. r—4 TAKVİM H RUMİ | NİSAN 1949 | — Hicrt Vasati — Ezanl Güneş S M 10 23 Öğle 2 a 521 Tindi 15 59 9 07 Akşam 18 58 12 Yatsı P 18 İmsâk s 39 8 37 (” Nöbetçi eezaneler & 19 -4 - 949 Aksaray — t Cerrahpaşa Alemdar —1 Çemberlitaş Bakırköy * Bakırköy Ec. Beşiktaş —4 Vidin Beyazit —: Gedikpaşa Ş t Beyoğlu - Beyoğlu — $ Tetikiâl Eminönü a Mehmet Kâzım Eyüp * Byüpsultan Galata —— 3 Merkez İKadıköy — 1 Yeldeğirmeni Küçükpazar : — Küçükpazar Nargileciyan - #işli Mecidiyeköyü Taksim Ec. İttihad Taksim —1 Üsküdar larina bakıyor. (Devamı var) fa sirayet etmeden söndürülmüş- tür.

Bu sayıdan diğer sayfalar: