“her-an kollektif bir gayretin lü- BAYFA :? açık bir — Çeviren : N. K. — | Şimdiye kadar öğretmen- İeri terfih etmek uğrunda ne yaptık? - Onları evleri- mize mi dâvet etlik? Aca- ba biz, bu zavallıların ne çetin şartlar altında çalış- fıklarının farkında mıyız? Kendilerini, siyasi ve ikti- sadi sistemimizin kurbanı sayan bu mürebbiyelere, zekâ ve gayretin daima mükâfatlandırılacağını is- bat edebildik mi? z:ımnu yapmayı düşünmediğimiz halde, onlardan, çocukları- muzın kafalarına hürriye- tin esaslı prensiplerini sok- mayı beklemekte hakkımız var mı? ugün bütün talebe veli- lerine açık bir mektup- la hitap etmek cesareti- 'ni gösterdimse, bunun başlıca iki sebebi vardır. Birinci sebebin da-| yandığı nokta şu ki biz hepimiz hürriyet ve demokrasinin nâzik dakikalar geçirdiği ikinci ” bir dünya savaşından henüz yeni çık mış bulunuyoruz. Bu yüzden biz ve çocuklarımız, bu ayni hürriye- tin hâlâ sayısız tehlikelere ma- ruz olduğunu hesaba - katmamızi ve onları bertaraf etmek uğrun- da manevi ve maddi bakımdan silâhlanmıya gayret etmemiz za- Turidir. Şüphe yok ki bir okulun ken- dine has olan başlıca rolü, Vazi- fesini müdrik aydın bir gençlik yetiştirmekten ibarettir. Fakat bu gayenin gerçekleşmesi - için, biz mürebbiyeler, yüksek sesle rumunu haykırmak mecburiyetin deyiz. Zira insan oğlunun dünya- ya hâkim olmasına imkân veren yegâne kuvvet, bu gayrettir. An- cak şu var ki, herkesin kendisini süküta mahküm ettiği bir dün- yada, böyle bir gayretten bahse- dilemez. İkinci sebebe gelince o da şu- dur: Kolombia üniversitesine tâ- yinimden az bir müddet Ssonra okul direktörlerinin bir - içtima- ında hazır bulunmuştum. Bura- da, demokrasinin istikbalini teh- dit eden âmillerin aksak bir ted- ris sistemine bağlanabileceğini bizzat bu sayın mürebbiyelerden dinlemiştim. Halbuki demokratik bir rejimin iyi bir surette işleyi- si, ancak üstün bir tahsil seviye- sine yükselmekle, kabildir. Esefle itiraf etmek lâzımdır. bugün, ehliyetli profesörlerin gitgide da- Bu hal, çocuk velileri de dahil ol- duğu halde, heskesi, derinden de- rine düşündürecek bir mevzu - dur. Eğer halen tedris dâvası girift bir mahiyet arzetmekte devam e- diyorsa, bence bunun başlıca se- bebi, mekteple hayat arasında bir uçurumun açılmış olmasıdır. Filhakika mektep, artık eski e- hemmiyetini tamamile kaybet - miş; öğretmen, bütün aile ocak- larının, önünde saygı ile eğilerek sözüne inanılır bir rebhber olmak- tan çıkmıştır. İstisnasız hemen hepimiz, ço- cuklarımızın evde rahatlarını te- min etmek için elimizden geleni esirgemiyoruz. Onların sıhhi du- Tumu önünde titriyor, kıyafetle- rine lüzumundan fazla itina gös- teriyoruz. Bu hareketimizle belki de onları şımartıyoruz. Bununla beraber çocuklarımızı, maddi du- rumları hakkında hiç bir fikre sahip olmadığımız öğretmenlere teslim etmekten çekinmiyoruz. A- caba tedris hayatına füili bir şe- kilde iştirâkin, demokratik reji- me -has bir imtiyaz — olduğunun farkında mıyız? Diktatörlükle i- IKTIBASLAR || Fisenhower'in talehe velilerine mektubu nın tahsiline müdaheleden mah- Tum olduğunu unutmuşa benzi yoruz. Sanki bu hareket tarzımızla günu söylemek İstiyoruz: «Evde çucuğumuz, dünyada en çok sev- diğimiz kıymetli bir — varlıktır. Mektepte ise o, vergi sayesinde okuttuğumuz bir rakamdan fark sızdır.> Fakat unutmuyalım ki bu, sa- dece bir para meselesi değildir. Zira hayatta, satın alınması im- kânsız olan bazı geyler — vardır. Meselâ bir ideale, bir çocuğa ken dini vakfetmek bunlardan biridir. Biz bütün demokratlar, hürri- yet dediğimiz mukaddes varlığa ihtirasla bağlıyız. Bu sebepten dolayı mutlak bir otoriteyi elin- de bulundurmıya kalkan her si- yasi âkidenin aleyhdarıyız. İşte okul, çocuklarımıza bu hürriyet mirasını - ulaştırabileceğimiz - en en emin bir vasıtadır. Bizim de- mokratik kanaatlerimiz, — insan haysiyetine ve haklarına inanan öğretmenlerimizin bize vermiye çalıştıkları terbiyenin meyvala- rıdır. Bugün yavrularımız, okul- da, vaktile bizim elde etmiye mu- vaffak olduğumuz ayni itiyadı kazanmıya gayret ediyorlar. Hiç #üphe yok ki yarının beşeri ve siyasi ideali, bu zihni itiyada bağ h olacaktır. Bunun için hiç bir şe yi tesadüfe bırakmamak lâzım- dır. Bittabi biz, öğretmenlerimizin insan haklarına ve hürriyetleri ne kendilerini vakfetmiş oldukla rına inanıyorüz. Fakat şu nokta- yı asla hatırdan çıkarmıyalım ki feragat ve fedakârlık gibi haslet ler, insan menfaatinin bahis mev zuu olduğu zamanlarda inkişaf eder ve mesuliyet duygusunun paylaşıldığı yerlerde kuvvet ka- zanırlar. Bu yüzden değil midir ki çocuklarımızı büyük bir fera- gatlo yetiştirmiye bakan öğret - menlerin maddi durumu karşısın da kayıtsız kalmamamız mecbu- riyeti vardır. Halbuki şimdiye kadar öğret- menleri terfih etmek uğrunda 'ne yaptık? Onları evlerimize mi dâvet ettik? Acaba bu zavallıla- rın çetin şartlar altında çalıştık larının farkında mıyız? Kendile- rini siyasi ve iktisadi sistemimi- zin kurbanı sayan bu mürebbiye- lere, zekâ ve gayretin daima mi kâfatlandırılaçağını isbat edebil- dik mi? Bunu yapmayı düşünme diğimiz halde, onlardan, çocukla rımızın kafalarına hürriyetin esas h prensiplerini sokmayı beklemek te hakkımız var mı? — İşte hepimizi yakından ilgi- lendiren tedris dâvasının belli |başlı cephelerinden - biri budur. $ Biniml Halkdakk rolümüz, öğret- menlerle doğrudan doğruya tema sa geçmeyi gaye edinmek olma- hdır. Onlara, müşterek faaliyete ve ferdi gayrete karşı kayıtsız kalmadığımızı göstermeliyi General Eisenhower «Reder's Di; Üniversite lisan imtihan- ları mayısta başlıyacak | Üniversitede lisan imtihanları Mayıs ayı içinde Lisan okulu müdürlü; mim neşrederek, imtihana gir - mek istiyen öğrencilerin ayı sonuna kadar okul müdür! ğüne başvurmalarını bildirmiş - tir. Hukuk Fakültesinde 3 ve 4 ün cü sömestr imtihanlarına gire- cek talebeler lisan okulundan me zun olmadıkça diğer imtihanla - ra kabul edilmiyeceklerdir. üple, Maltaoğulları monsu cat fabrikasında çalışan — Ramazan oklu Ali adında bir işçi, dün sabı fabrikanın odun kesmo mahallinde- ki şarter kapağımı kaparken cereya- dare edilen rejimlerde, her hangi bir vatandaşın kendi çağıkları- u na kapılmış ve muhtelif yerlerinden gest» den ) yaralanmıştır. İN TE Yazan: Esat Mahımut KARAKURT Fakat bu duruşun, bu önündeki kâğıtların üzerine bakışın bile, öyle mağrur, öyle mütekebbir bir edası var ki! Heni, bazı istinat edeceği hiç bİP şeyi olmadığı için, sırtını yalnızca, ya babasından kalmış, veyahut havadan kazanılmış pa ar destelerine dayıyarak, kendi- sine zorla hürmet temin etmiye çalışan, biçare bir takım sahte vekar tipler” vardır, İnsan onla- rın karşısında acımak mi, yok- Ba kızmak hissi mi duyması lâ- zım geleceğine bir türlü karar veremez!... İşte bu adam da, tıpkı o zavallılardan birine ben- ziyor!... Cebinden bir altın tabaka çı- karıp, bir sigara aldıktan son- ra, lütfen gözlerini Ekremin 0- turduğu fotoyun bulunduğu ta- rafa çeviriyor. — İsmi âlinizi unuttum da be- yefendi diyor, şey!... Ekrem şöyle garip bir eda i- le, alt dudağını iki parmağının arasına alarak, hemen cevap ve- iyor. — İsmim Turgut efendim. Amma beni daima ikinci ismim- le, Ekrem diye çağırırlar! Ekrem, İstanbuldaki o mahut faciadan sonra, tanınmaması i- çin, buraya gelirken ikinci ismi ni kullanmayı münasip bulmuş tu, amma anlaşılan artık bu ted bire lüzum görmemiş olacak ki, asıl ismi İle çağrılmasını istiyor du. Adam, elinde tuttuğu kurşun kalemini, masadaki - kâğıtların üstüne bırakarak, başını kaldı- riyor, Uçları, kıvırcık kivircik Esnaftan alınan aidat Bakanlığın emrine rağmen halâ 'esnaftan aidat toplanıyor Esnaf odaları kanun Jlâyiha- sının henüz meclisten çıkmama- sından dolayı bir kısım — esnaf 31 mart 1949 gününe kadar öde meleri lâzım gelen aidat husu- sunda tereddüde düşmüşler ve kir kısmı bu aldatı vermiş, bir kızmı da vermemişti. Öğrendiğimize göre Bakanlık bu aldatın esnaftan alınmaması için esnaf odalarına bir ay evvel emir verdiği halde İstanbul cs- naf odası; aidatı, getirenlerden almış ve Bakanlığın emrini es- nafa tebliğ etmemiştir. Hâlen de nidat cezasız olarak alınmağa de vam edilmektedir. Bakanlık üç gün evvel ikinci bir emirle aida tın alınmamasını tekrar tebliğ ederek memur maaşları için de fondan 8500 liralık bir tahsi- satın ayrıldığını esnaf, - odasına bildirmiştir. İngiliz Kültür Heyetinin Staj yaptırdığı hekimler İngiliz Kültür Heyetinin dâveti üzerine bundan bir sene evvel Londraya giden Cerrahpaşa birin ci cerraht kliniği baş asistanların dan Dr. Operatör Siyami Ersek, İngilterenin başlıca cerrahi kli- niklerinde göğüs cerrahisi üzerin de esaslı bir staj gördükten son- Ta şehrimize avdet etmiştir. Morriston Davies gibi İngilte- renin en meşhur cerrahi yanında 1 sene müddetle staj gören genç doktorumuz, göğüs cerrahisl bi hayati ehemmiyette ve memle- ketimizde yep yeni bir branş olan bu ameliyatın bütün incelik lerini tamamen kavramış olarak Cerrahpaşadaki vazifesi — başına avdet ettiğini memnuniyetle öğ- rendik. Berberlerin zam talebi kabul edildi Belediye Daimi — Encüme: dün berberler için hazırlanan ye ni zamlı tarifeyi kabul ve tasdik tarifeye göre, saç sakal traşı ücretlerine birinci sınıf ber berlere 20, ikinci sınıf berberle- re 15, üçüncü sınıf berberlere de 10 kuruş zam hakkı tanınmakta- dır, Vali, Haseki hastaha- nesini gez Vali ve belediye başkanı Dr. Lütfi Kırdar, dün sabah Haseki hastahanesine giderek, yeni ve eski pavyonları gezmişti: Bu arada valı Kırdar, hastaha- ne hakkında baştabib ve diğer alâkalılardan izahat almıştır. Öğ- renildiğine göre Haseki hastaha nesinin en kısa bir zamanda tev- Biine karar verilmiştir. Türk Ocaklarının - toplantısı Türk Ocağı Muvakkat Heyetinden: Türk ocağı kurucuları tarafın- dan bugün öğleden sonra saat 17 de müessesenin Horhordaki 150 numaralı merkezinde bir toplan- tı yapılacak ve muvakkat idare heyetinin hazırladığı yasa müz: kere edilecektir. idare Bir otomobil kazası İstiklâl caddesinde kitapçılık yapan İhsan Nuri adında bir şa- hıs, dün akşam Beyoğlunda Be- kâr sokağından geçerken, goför Abdullahın — idaresindeki 2418 numaralı sademesine maruz kalmış ve muhtelif yerle- rinden ağır surette yaralanmış- tır. Yaralı tedavi altına alınmış 0- för yakalanarak hakkında taki- bata başlanmıştır. taksinin Tefrika No. 42 bükülen açık sarı Bsaçları var. Yatsın diye zahir, biraz da gali- ba briyantinliyerek, sıkı sıkı ta- ramış saçlarını adam! — Efendim, sizi rahatsız et- mekten maksadım gu diyor; y rın akşam zatiâlinizin de iştirâ- kini rica edeceğimiz bir toplan- tı yapmıya karar verdik Uşak- M — No toplantısı? Madenin işletilmesi hususu « nun tesbiti için, yapılması ica- beden şeyleri görüşeceğiz! — Kiminle görüşeceği — Ha evet, tabli bilmiyorsu- nuz siz! Adam, hiç Jüzum yokken, yapmacık bir jestle, hafifçe ökslü rüyor ve sağ elinin parmakları nı dudaklarına götürüyor: — Efendim diyor, ben bir Bel YENİ | SARAN | Memleket Mesele, leri l Ormanlar nasıl mahvediliyor?. #ylünün orman hasılatın- dan kendisinin ve hayvan larının — ihtiyacını — temin etmesi meselesi mühim — bir dır. Köylünün bu ihtiyacını para ka zanmak için ormandan mal çıkar ması işinden tamamen ayırmak l4 zimgelir, Birincisine bir çare bul- mak lâzım ve mümkün olduğunu yukarıda gördük, Halbukl bu. ikin| C1 ihtiyacın hiç olmazsa esaslı bir Kasminı köylü ormandan temin et mek — mecburiyetindedir! — Çünkü köylerimiz © kadar — dağınık — ve nakil vasıtaları o kadar iptidal ve nakliyat Ücretleri ümümiyet iti- barile o kadar yüksektir ki, köylü nün ihtiyacım en yakın yerlerden temin etmek ve ondan sonra şehir- Hain ihtiyacını düşünmek icap e der. Esasen de şunu — unutmamak, lazımdır ki en harap olmuş orman da bile enkaz kuru veya hasta a- gaç bulunur. ,Onun için bu orman, lardan çıkacak — enkaz ve bunlar, yetişmez zise en yakın ormanlar- lardan istihsal edilen orman mah sulâtını birincl derecede köylünün ihtiyacına tahsis etmek lâzımgelir. Bu ihtiyacı tesbit ederken hakiki Şi A a A Fuhşa teşvikten sanik suçlular mahkemede Genç kızları fuhşa teşvik — ve para ile zengin kimselere kız te- darik etmekten sanık olarak sav cılığa verilen Mediha Ergüç, Üm- mü Gülsün Örenel, Mustafa Öre- nel, Saadet Tanrıverdi ve Leylâ Akçiler'in duruşmasına dün 2 in: ci ağırceza mahkemesinde başlan mıştır. Dünkü duruşmada — sanıkların hüviyetleri tespit edildikten son ra, savcı duruşmaya kapalı ola- rak devam edilmesini istemiş ve mahkeme do bu isteğe uyarak du ruşmanın kapalı yapılmasına ka- rar vermiştir. Iğdırda pamuk yağı fabrikası kuruluyor Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı zeytinyağı piyasasında bir ferah- lık yaratabilmek maksadile Iğ- dırda büyük bif pamük yağı fab- rikası kurmağal karar vermiştir. Helen Zğdır:ğmetı'ük Bir hal- de bulunan fabrika 100 bin lira sarfiyle ikmâl edilecektir. Bakan lık bu fabrikanın bilhassa önü- müzdeki pamuk mevsimine kadar | yetiştirilmesi için gereken tedbir leri almıştır. Bir günde 7 şikâyet Dün vilâyet şikâyet bürosuna 7 sikâyet yapılmıştır. Bunlardan 2 si belediyeye, 2 si kaymakamlık lara diğer 3 ü de muhtelif daire- lere aittir. Öğrendiğimize göre, kuruldu- ğundan beri büroya 54 — şikâyet yaki olmuştur. Şikâyetlerin yarı- dan çoğu belediyedendir. Ağabeyisini vurdu şehremini Karabaş mahalle-' sinde 6 sayılı evde oturan Yakup Yürek adında bir şahıs, dün sa- bah ayni semtte 12 numaralı ev de oturan ağabe lacağı olan 25 borçlu kardeşi: — Git gimdi işine sonra alır- sın demiştir. Bunun üzerine hiddetlenen Ya- kup Yürek, yanında taşıdığı ek- mek bıçağını çekerek ağabeysi- Şabanı sol kalçasından ağır su- rette yaralamıştır. Yaralı derhal Güreba hastaha nesine kaldırılmış, kardeşi de ya kalanarak hakkında tahkikata irayı istemişse de | ysi Şabandan a-| başlanmıştır. çika girketi ile ortaklık tesis et tim, Madeni bu girketle beraber işleteceğiz. Yarın şirketin ikin- ci müdürü ile, baş mühendisi U- şaka gelecekler. Gece köşkte, yemekten sonra oturup görüşe- ceğiz. — Hangi köşkte? — Uşakfaki köşkümde!... — Ya, zatıâlinizin Uşakta da bir köşkünüz var, öyle mi efen- dim? — Evet, ben zaten — Güzel! Oda bir kaç Baniye sessiz ka- liyor yine!... Tadı olmuyan bir dakika!.... Ekrem soruyor bu sefer! — Ben de zatıâlinizin ismini unutmuşum efendim diyor, lüte feder misiniz. Neydi ismiâliniz? Adam clddiyetini bozmıyarak, sert bir sesle cevap veriyör: — İsmim Riza Kerimoğlu!... Ekrem lâkayt ve galiba biraz da müstehzi: — Teşekkür ederim efendim. Diyor ve derhal ilâve ediyort — Peki, yarın beraber mi gi« deceğiz Uşaka, Rıza beyefendi? Uşakta oturuyorum Yazan: ç——— 'düva |0rman Mühendisi Tevfik Âlâ Çmü ihtiyacı temin etmeli, yasak sav mak kabilinden — miktartar tesbit etmek süretli köylüyü yino orma| Na taarruz — mecburiyetinde bırak mamalıdır. Hayvan ra'yi — meselesi ne gelinco: Bu da yine ancak ikti gadi gartların değişmesi ile halle, dilebilecek bir dâvadır, Biraatimiz. dinlendirme usulü halinde — kalır, Hayvanların verdiği süt bu ka dar av olur ve bu sütün kıymet- dendirilmesi bile bir taraftan teş-i kilâtsızlık diğer taraftan nakil va| sıtalarının iptidalliği Ve pahalılığı yüzünden mümkün olamazsa köylü hayvanını - ormanda vareste kalamaz,. Bundan dolayı a lnacak tedbir hayvan ra'yini me netmek değil bunu tanzim etmek olmalıdır. Ve bu tanzim edilirse zarar miktarını büyük bir nisbette, azaltmak kabildir. Bugün — medeni Temleketlerde köylüye müsaade & dilse dahi hayvanını ormanda — ot-i latmaz, Çünkü — hayvanın gübcesi Köylü için en kıymetli bir mahsül-, dür, . Onun dağılmasını istemez, Hayvanları iri cüsselidir. vo — ğ çok gezerlerse sarfettikleri - enerji yüzünden sütleri azalır. Et verim- leri noksan olur. Ziraat münavebe usulile çalıştı-. gından yetiştirilen tırtıl, — hayvan pancarı gibi mahsuller hayvan 'gı dası olarak kıymetlendirilir. Ziraatinle öyle bir seviyeye vardı Bi yerde zaten raiy dâvası yoktur. ve olamaz, Bir de dağlık, toprak veya ik. lim şartları ziraatı bu suretle in- kişaf ettirmeğe —müsalit olmıyan yerlerde tatbik edilen Almwirtsc- haft islâh edilmiş tabil - çayırlar teşkilâtı vardır. Bu suretle merala rın islâhı neticesi hayvanları or - manlara civar olan bu meralarda ollatma kve bu meraların miktarı zi çoğaltmak — süretile hayvanları ormandan tedricen çıkartmak — 1â- zımdır, Yoksa işin netice ve — tesirlerini düşünmeden alınan kararlardan mutlaka dönmek vebu yanlış kı tarların aksülâmelinden zarar gör. mek mukadderdir. Köylünün kendi istihlâk — ettiği lormam mahsülünü mutlaka orman dan temin etmelidir. dediğimiz v. kit ortaya yalnız köylünün — değil bütün memleketin orman mahsulâ tına olan thtiyacı göz önüne ge- lir, şimdi de o meseleyi tetkik ede) Tlm: Mesele bize tç tarafile gözükür: 1 — Memleket ormanlarının u- mum randımanı bugünkü ve - ker gün arın akta olan İhtiyacı temine K&t Geğilen — Ormanların mahsulâtını el- de ötmek işi tanzl medilmemiştir 3 — Memleket * ormanlarının bugünlü verim kabiliyetinden ra- oncl bir şekilde istifade edileme mekte, bir taraftan mahsul ihtiya- ca Kâti - gelmediğinden orman tah rib edilmekte, diğer taraftan da bu mahsul israf edilmektedir. İlk verdiğimiz hükümden çıkar- tacağımız netice şu olmalıdır: Ma demki kendi ormanlarımız bütün memleket ihtiyacını temin edecek miktarda değildir. Bunu birinci de recede dağınık ve mahalli ihtiyaç lara tahsis etmeli ve toplu — ihti- yaçların teminini başka yoldan a- ramalıdır . Bubünkü iktisadi bünyemize gö- re toplu ihtiyaçlar iki zümreye a) rılabilir: 1 — Devlet elinde bulunan ve ke Festeyi çok miktarda kullanan te- gekküller: — Kâğıt ve sellüloz fabri kası, maden ocakları, Devlet De- miryolları, Milli Müdafaa Vekâleti Fosla ve 'Telgraf idaresi gibi, otlatmaktan | İnar, çam ve kı kolaylıklardan kısmen istifade e-| Devletin toplu ihtiyaçlarını t -| min işi normal zamanlar için niha yet bir döviz ve teşkilâtlanma “İşl dir, Halbuki İstihlâk — merkezlerinin Ihtiyacını temin yalnız bu malı bul mak noktasından değli, gerek köy lüye kendi ihtiyacı için verilen ve gerekse köylünün kaçak olarak or. mandan kesebileceği ağaçların 1s- tihlâk merkezlerine satılmasını ön-! liyecek tedbirleri almak cihetinden de tedkik edilmesi lâzım gelir. Ameli hiç bir netice vermeyen, iniz yeni yeni zümreleri ahlâk- sızlığa sevkeden kaçakçılığa karşı İzecri mücadele tedbirleri teklif e | decek Bizim teklif edece- Bimiz sırf iktisadi tedbirlerdir. O, da keresteyi bollaştırmak yolu İle ucuzlatmak — keyfiyetidir. Orman İşletmeleri bugün fiatlerini indirse ler dahi, kereste memlekette — kıt- oldukça bundan ne müstehlik isti- fade eder ve ne de orman, yalnız mutavassıt — faldelenir, Keresteyi bollatmanın yegüne çaresi kereste) ve keresle yerini tutan maddelerin kolayca — memlekete girmesini te- min edecek tedbirlerdir. . Vakaa 5228 No, lu bina yapımı- ni teşvik kanunu bazı keresteler 1 çin muamele vergisini kaldırmış ve gümrük miktarı azaltılmıştır. .-E- sasen bu muafiyetten istifade e- decek mâddeler kereste, kalas, ka| pi ve pencere diye sayılmış döşe- me unutulmuş, maliyeciler hemen döşemeyi bu — muafiyetden — hariç, tutmuşlardır, Sanki Insaatta döşe me-kapı veya pencereden daha az, —mühimdir. Keresteye temin edilmesi —lazım gelen muafiyetlerin şu şekilde ol- ması lâzımgelir. Bilindiği veçhile fiat — politikası tesbit edilirken unutulmaması 1â- zım gelen bir nokta bilhassa —bu günkü teknik terakki devrinde bir çok maddelerin birbirlerinin yerini tutabileceği keyfiyetidir. Diğer tal raftan yaşadığımız — normal ol yan zamanlarda dünya piyasası: dan muayyen — bir malın tedariki bazen tediye noktasından ,bazen o| analıa piyesada Kkıtlığından ve di- ger sebeplerden güç olduğuna gö-) re muayyen gayemize bizi ulaştıra cak yani keresteyi bol ve ucuz kı lacak bütün maddeleri idhâl husu- sunda azami kolaylık göstermek lâ Zimdir. liz nı. Bugünkü vaziyette yalnız yın keresteleri kök bu diyor. Bunlardan da yukarda gör-l düğümüz gibi meselâ döşeme istis 'na edilmiş, Halbuki — yapılacak iş basittir Gül, abanoz, gibi lüks ağaçlar müs tesna her nevi kereste ve haşep ve diğer ham maddelerden — hazır- lanmış yapı malzemesi yani bugün. muamele vergileri kaldırılmış olan lara ilâveten döşeme, her nevi a- gaç artıktarından yapılmış inşaat ve tecrit levhaları, kontrplâk gibi maddeler de memlekete serbest gir meli ve ucuzlandırılmalıdır, Dışardan gelecek keresteyi ucuz; latmak için bütün bu — saydığımız Kereste envaımı serbest giriş listesi ne sokmak da en esaslı bir şattır, Bugün toptan 160 liraya satılan kereste bu suretle 110 liraya düşü Tülebilir. İşte orman kaçakçılığını önleyecek tedbir Halbuki orman idaresi elinde ya nıklardan hüsüle gelen bir az çam tomruğu var diye çam kerestesini, kayın var kayını memlekete| sokmamaya çalışıyor. Eğer — ihti. yaçları temin edecek köknar keres tesi ucuz ve bol olarak mevcut ol- sa idi böyle bir tedbire muvafakat 2 — İstanbul, İzmir ve Ankara| gibi büyük İstihlak merkezlerinin ihtiyaçları. — Hayır, ben bu gece gidece- ğim. Siz yarın öğleden sonra teşrif edersiniz. — Fakat ben buradan ne sıta ile — geleci Uşaka ya- rın? Adamın cevap vermesine va- kit kalmıyor. Kapı birdenbire çılıyor ve içeri bir kadın giri- yor. Tavana merbut — âvizeden i- nen Bsarı işıkların altında, düm- düz siyah saçları, yarı kapalı mavi, mine renkli, çekik iri gö: leri, ince uzun boyu, ve gayet gik Tâcivert bir elbise içinde, suların üzerine düşmüş bir meh tap parçası gibi, yer yer titre« gen vücudü ile, harikulâde gü- zel bir kadın!... İki adım yürüyor. Duruyor..« Ekremin sırtı kapıya doğru dönük olduğu için, henüz içerle ye giren kadını görmemişti: Kadın da sırtını kapıya çevi miş, o da adamın yüzünü daha görmedi. O sırada masanın — önündeki genç erkek, heyecanla ayağa kalkıyor ve hemen kadının bu- lunduğu tarafa doğru yürüyor. edilebilirdi. Fakat mademki keres te kıttır, bunun yerini tutabilecek her şeyin uzuzlatılmasına çalışmak ————————————— Gayet mütebessim, tatlı bir sesle — Gel Gülseren diyor; seni; yeni mühendisimize tanıtayım! Ekrem o zaman, gayet sâkin ve alâkasız bir tavırla, ellerini fotöyün iki tarafına koyup, göy le bir ayağa kalkıyor. Ve yine, ayni alâkasızlığı muhafaza ede- rek, başını kapının bulunduğu tarafa çeviriyor. Fakat çevirme si ile beraber, birdenbire sapsa- rı kesilerek, olduğu yerde hare- ketsiz, taş gibi donup kalması bir oluyor. Masanın önündeki genç ada- mın, «Gel Gülseren seni yeni mü hendisimize — tanıtayım> dediği kadın; — Ekremin, — cenup rüz- gârlarının — hafif — hafif es- tiği — mehtaplı — bir — gece- de, çıplak ayaklarla mermer taşların üzerine basıp, omuzun- daki şarap renkli burnuzu, bir gece entarisi gibi ayaklarının u- cunda bırakarak, vücudünü, Al- lahin halkettiği gekilde çırçıp- lak, havuzun sularına - atarken gördüğü aynl kadın! 'Devamı var) zorundayız. , Şimdi 3116 No, lu orman ka - nununu, — tatbikatını, — ve verdiği seticeleri görelim, Bu kanun orman içindeki kesimi 'orman idaresinin yapması ve or man sanayli işini hususl teşeşbbüs Jere birakmak gayesini güdüyordu. Orman içindeki bütün faaliyetlerin, ormancıların nezaret ve mesuliyeti| altında yapılması müterakki or mancılığın gayesi ve her ormancı- nin idealidir, Bunun tahakkukuna doğru il kadımlar atilirken birden bire bu gaye unutulmuş memleke- tin imkânları tesbit edilmemiş ve doğrudan doğruya orman ve ticaretine geçilmiştir. İktisadi doğru bir prensib ola- rzak kabul etmediğimiz devletçili. in iyi ve kötü olduğunu bir tara fa Bırakarak ormancılıkta tatbiki üzerinde duralım. 1Bu yazı serisi devam tir.1 INot: — Bundam evvelki yazılar Yeni Sabah'en 13 ve 14 Eyikl — ve |18 ve 21 Ekim tarikli müshaların- İda çıkmıştır. Muharririn seyaha - ti münüsebetil. Özür dileriz. ) sanayli edecek- geçikmiştir. Gedikpaşada suç üstü yakalanan kumarbazlar Gedikpaşa caddesinde 97 numa, ralı evin alt katında oturan Mus- tafa Çölgeçenin kumar oynattı- ği haber alınmış, evde yapılan cür| mümeşhutta — Vahram, Avadis, Hayık ve Simon kumar oynarlar- ken yakalanmıştır. Ele geçirilen 115,5 lira ile iki deste iskambil kâğıdı ve zar fin- canı müsadere olunmuş, kumar- bazlar savcılığa teslim edilmiştir. a KISA HABERLER * Amcrikalı iki üniversite besi bazı tetkikler yapmak üzere, şehrimize gelmiş bulunmaktadır. Ta lebelerle — Türkiye Üniver: Millt Federasyonu bizzat mı maktadır. Van'ın mvatâna kavuşmasının 32 inci yıl- dönümü münasebetilo Vanlı. öğren- cilere yardım derneği 13 nisan çar- şamba gecesi Taksim — gazinosu: sabaha kadar sürecek olan bir «Van gecesi> tertip etmiştir. Dâvetiyeler Sirkeci - Selâmet han No. 20 den temin edilebilir. 4 İstanbul — üniversitesi — İktisat Fakültesi ile Ankara Siyasal Birgiler| Okulu arasında bugün saat 17 de Teknik Üniversite konferans salonun bir münazara tertip edilmiştir. Münazara €Türkiyede hayat ucuz- latılabilir. mi?> mevzuunda yapıla - caktır * Diş Tababeti Okulu öğrencile- rinden 80 kişilik bir kafile pazar gü nü Bursaya gidecektir 4 Hukuk Fakültesinde geçen sene mskripsiyon — yaptırıp da imtihana giremiyen, yahut imtihana girip de muvaffak olamıyan talebeler bu sene ayrıca enskripsiyon yaptıramıyacak, fakat geçen seno okudukları profe- sör ö dersi bu sene oku- tan profesörler önünde imtihana gi receklerdir. * Hindistanım Ankara büyük el- çisi Dinah Şâman Lâl dün Ankara- dan şehrimize gelmiştir. * Kahvehaneler için kabul edilen tarife, dün matbu olarak kahvecilere dağıtılmış vo İktisat Müdürlüğünce tasdik olunmuştur Matbu tarifeleri tevzi eden kahve iler cemiyeti fırsattan — istifade ile esnaftan aidatları da toplamak iste- miş ise de Belediyo iki — mürakıbını tevmiatta hazır - bulundurarak - buna mâni olmuştur. * Maçkada Taşlık mevkünde es- ki şark üslübunu ve dekorasyonunu yerli ve yabancı meraklılara tanıta- cak şark kahvesinin inşaatına dovam olunmaktadır. Dün kahvenin elektrik ve sıhli tesislerinin yapılması da bir girkete verilı 4 Eski Eserleri Koruma Derneği n saat 16 da Arkeoloji müsesinde başkanı Dr. Lütfi iştirâkile bir toplantı vali ve beledi; Kırdarın da yapmıştır. Toplantıda Beyazıt hamamının es- ki eserlerden sayılıp — sayılmıy bususu müzakere olunmuştur. * Evvelki gün Toprak Mahsulle- ri Ölisi bölge müdürü ile belediye iktiaat müdürü Eminönü ve Fatih İlçesindeki fırınları genmişlerdir. Alınan neticeye göre, — ekmeklerin bazı semtlerde bozuk çıkmasına bazı değirmenler sebebiyot vermektedir. * Birleşmiş Milletler teşkilâtına bağlı çalışma bürosundan şehrimize gelen 5 kişilik heyet dün akşam An- karaya hareket etmiştir. 4 Tanınmış İtalyan — kriminoloji profesörü Giuseppe Betiol dün şeh rimize gelmiştir. Profesör bu Ankaraya gidecektir. v Bir müddet evvel gaziyo ve em aali gibi yerlerde çalışan garsonlar, belediyeye müracant ederek — yüzde ©n garson hakkının patronlarca ken dilerine verilmediğini bildirmişlerdi. Vaziyeti tetkik eden — belediye yüz do onun garsonların bakkı olduğu- Hu tosbil otmiştir. 2 NİSAN 1918 VE İönGün İmam-1 Azam Ebu Hanife Hazretleri kurlarımızdan bay Me- sut Akkalb benden İ- mam-t- ÂAzam Ebu Wa- nifo Hazretlerinin hayatını yaz- maklığımı istiyor. Bir çok mulı- terem okurlarımızdan buna ben zer dilekler geliyor. Hepsine ce- vaplar vererek — arzalarını yap- mak borcumdur. İmam-ı Azam Ebu Hanifo bü- yük Eslâm âlimlerindendir; Ehi-i Sünnet mezhebinin kurucusudur. Adı Numan, babasının adı Sâbit- tir. Ebu Hanife diye meşhurdur; Aarplarda bir. kümseyi oğlunun veya kızının adının önüne «Ebu, Eba, Ebi» yâni «babası» kelime- sini ilâve suretile anmak saygı alâmetidir. İmam-ı Azam'a da kızı Hanife- ye nisbetle böyle denilmiştir. Kü fe'de doğmuştur. Gayet zeki, ha- fızası 've din meselelerini kavra- ma kabiliyeti pek yüksekti. Bir- çok âlimler bile onun derslerini dinlemiye gelirler; bugünkü mü- nasile hukuk demek olan fikih il- minde derin ve engin bilgisinden |faydalamırlardı; - içinden çıkama- dıkları çapraşık — meseleleri ona sorarlar, çözdürürlerdi. Emeviler zamanında İrak vali si olan Yezid bin Ömer onu Kü f0 kadılığına tâyin etmek iste - miş, fakat kabul ettirememişti. Çünkü Ebu Hanife hükümet a- damlarının kadıların işlerine ka- rıştıklarmı, onları kendi siyaset- lerino âlet ettiklerini görüyordu. Rivayete göre Yezid bin Ömer buna son derece kızdı, onun em- rile imamın başına yüz kamçı vuruldu. Büyük âlim Allaha sığı- narak bu cezaya katlandı ve bo- Yun eğmedi. Emevi devleti yıkılıp da Abba- Si devleti kurulunca Halife Cafer Mansur onu Bağdada - getirtti Ce saygı gösterdi. Fakat <Ka- dılar kadısı» tâyin edince İmam yine kabul etmedi, halife kızdı. Zindana attırdı, sayısını her gün ©n tane arttırmak suretile kam- çılattı. Yetmiş yaşında olan bü- yük din adammın kamçılar y ze çıkınca öldüğünü rivayet eden ; fakat daha salâhiyet li tarihçiler bu ikinci kırbaç -|Tarın sayılmasına memur edildi- ini bildirirler. 'aziletleri saymakla bitmez; ibadeto çok bağlı idi sabah namazını yatsı nama: abdestile kılmıştı ve Kur'ar rimi yedi bin kere hatmetmişti. Halife Mansur, Muhamımed Meh- di ve İbrahim - vak'alarında bir çok mazlumları dövdürüp hapset tirmişti; İmam Mülik dayak ye- mekle kurtuldu; fakat — İmam-ı Azam zindanda kaldı ve orada öldü. Milâdın 699. yılında doğmuş o- lan Ebu Hanife 767 yılmda, Hlc- retin 150 mci senesinde vefat et- miştir. Hapishanede iken — onu kimse müdafaaya cesaret etme- diği halde cenazesinde elli bin ki- si bulundu. Onun talebeleri ara- sından İmam Yusuf gibi bir çok büyük fıkıh bilginleri yetişmiş - tir. Yarın Hazreti Ebu Hanife'nin şahsiyetini yazacağız. Kadircan KAFLI Dün Hayfaya giden museviler Dün akşam saat 18.30 da lima nımızdan Hayfaya hareket eden Panama bandıralı 2800 tonilato- luk «Anna Maria» — vapuru - ila 788 Musevi gitmiştir. * Sağlık Müdürlüğü fırınları kont role başlamıştır. Fırıncılarda veremli işçiyo tesadüf edildiği takdirde ders hal tedavi cihetine gidilecektir. D TAKVİM H RUNI NİSAN 1940 | — Hicri 1568 2 kak CUMARTESİ| 3 Kasun: 14€ - Ay 4 « Gün: 92 Ezanl Güneş 5 M 11 07 Öğle 1218 5 &« Tkindi 5 58 0 19 Akşam 18 35 12 Yı 2a NL LA 2268 (” Nöbetçi eczaneler & 2-4-949 Aksaray —: Ziya Nuri Alemdar —: Divanyolu Bakırköy * — Hil Beşiktaş S. Recep Beyazit Kumkapı Beyoğlu Güneş Bc, Eminönü —: Ankara Ec. Eyüp Arif Beşer Galata — & Doğrüyol Radıköy —: Kadıköy E Küçükpazar : “Necati Ahmet Şişli Halk Ec Artin Barınak L Batis Tülbentçi) Üsküdar Ahmediye