SAYFA : & K ABUS TSULTAN HA AMISDEN KARI ZI İzzet Paşanın oğlu ile- köprüdeki Aynalı muhallehicide Tefrika Beyağıt meydanında toplanıp ansızın serasker kapısını işgal © diverseler, başlarında Süleyman pâşa gibi ihtilâlci bir kumandan da olduktan sonra, etraftaki bü tün askeri kıt'aların ve gürültüye geğirtecek olan halkın bir anda kendilerine — katılıvermeleri ko- laylaşıverecekti: Köprüyü tut - mak ve Çıragana yürüyerek Sul tan Muradın padişahlığını ilân edivermek bir içim su olacaktı. Sultan Hamidin Yıldızda, <tec rit edilmiş durumda, kendi adam Jarile başbaşa ve yapyalnız ka- hp gidivereceğini» düşündüler: İşin başı, Süleyman paşayı k: zanmak ve kurtarabilmekte ol- Pduğunu, bir defa daha anladı- ylar. Konsol mermeri üzerinde kıza an karpuzlu lümbadan — vuran Üstü örtülü şevk, düşünceli y lerini yarı aydınlatıyordu. Gök gözlü Mason Üüstadı, birden: aNi . Hiç düşünmedik. Dün bura o ziyaretinize gelen Süleyman he > yin Divanıharp reisi İzzet paşa Dın oğlu olduğunu söyledinizdi değil mi?4 dedi, sönen yarım si- garasına titriyen ellerle kibrit çaktı! — İzzet demiştiniz? Evet, fakat İzzet paşa şim di Süleyman paşayı muhakeme edecek olan Divanıharbin reisi değil! Seraskerdir gimdi! Yerinden sıçrıyan — Üstadı â- zâm, ellerini pantalonun cebine sokup bacaklarını çatallandırdı: «Nasıl, nasıl, serasker mi?> di- ye bağırdı. Sevinçten kendini tutamamış- tı, Ali Suavi efendi: «Evet, kaç gündenberi...> deyince, boynu- 'na sarılarak yüzünü ve gözleri- ni öpmeğe başladı ! — Kaleyi mutlaka fethedece- ğiz azizim. paşanın — mahdumu — Bu Süleyman beyle görüş- mem lâzım. Seciyesi nasıldır? “— Sultan Murada pek düş- kün ve baykuştan da o derece Mmüteneffir! — Güvenebilir miyiz? — Nefsime olduğu kadar. Şuh Nellinin ikinci defa taşır- dığı kahveleri içmeğe başladılar. İeler yolunda gidiyor - demekti. Ali Süavi Sultan Murada tekrar bir mektup yazarak Nuri beyle göndereteğini söyledi. Gök göz- Tü adam beğenen bakışlarla bak t — Kız Nuri beyle mi? — Onunla, — Karısı Sultan Muradın sa- Tayından yetişmiş ve kendisi * Sultan Muradın -ikinci - kâtibi Sait beyin yakın akrabası oldu- ğu ve Çırağan sarayı kuş uçu- Tulmıyacak kadar nezaret altın da bulunduğu halde, bu çocuk Hasl! mektup götürüp — getirebi- liyor? Karşısındaki koltuğa - gömü- len altın gözlü Nellinin güzel Yüzüne baktı. Artık gidecekti, aöyak Üzerinde, sarasker İzzet paşanın oğlu ile sabahle, Köprüdeki aynalı muhallebicide buluşmak üzere karar verdiler. Süleyman paşanın yanına gide- bilmek ve kolayca konuşabil - mek plânını orada tasarlıyacak- lardır. Kız Nuri beyin Sultan Murada gizlice göndereceği mek tuptan bahsettiler, Mektup İn- velahtı Preng Edvard'a (1) hitaben yazılacak ve beyanna - me geklinde olacaktı. Suavi el- Jerni oğuşturdu. Yaza BEHÇET SEFA Nasılsa bir müddettenberi i- geride meşgul olan dükkân sa- hibi, birden halkayı yararak or kaya çıktı. İri yarı vücudile iki tarafa sallanarak dövüşe hazır- Jananların yanına doğru yürü- wdü, onun bu neşeli ve heyecanlı numaraya engel olacağın: sanan lar: — İlişme, karışma yahu!... »Birbirlerine az mı küfür ettiler? 2Şimdi dövüşerek kozlarını pay- laşacaklar... Diyorlardı, Fakat patron onları önlemek niyetinde değildi. - Sadece kav- şganın gürültüye ve polisin mü- dahalesine meydan vermemesi- ni, etrafa sirayet etmemesini te min etmek istiyordu. Bununla beraber araya girip işi tatlıya bağlamak ister gibi bir tavır ta kıpdı. Burnu yassı olan zata dönerek — İsmail Hakkı bey, dedi. Dövüşmek şart mı? "Sonra onun kulağına bir şey- der söyledi. Ötekine bir geyler fısıldadı. Fakat onun bu-müda- ihalesinin yarım ağızla yapıldığı besbelli idi. Nihat için besbelli olan bir buluşacaklardı No. 13 — Sarayı basıp padişahhı; ilân eder etmez, beyannameyi gazetelere veririz. — Moskoflara karşı yeni Os- manlı siyasetini tayin etmiş o- Tlür, — Evet, tam iki ay evvel mart başlarında zozla imzalü- nan Ayastafanos - muahedesini de tanımıyacağız demek olurdu! Bu sefer İngiliz Nelli ha uzattığı sigaraları yaktılar kit yatsıya yaklaşıyordı vapur dumani gözlüğüni nun üstüne yerleştirmeğe zaru- ret görmiyen gök gözlü adam, kapıya yürüdü: Sabahleyin değil mi Öğleden sonra. Nuri bey Sultan Murada gidip döndükten ve mektuba cevap aldıktan son ra görüşelim. — Nuri bey vazifesini öğleye Kadar başarabilir mi? — Öğle yemeğinde — Öğle yemeğinde! Yâni yemekte, sofra başın- burnu buluşacaktık mutlak! at — Çok şey! Siz - saraskerin oğlu Süleyman beyle ne zaman görüşeceksiniz. — Hemen şimdi. Seni iskele- ye kadar geçirdikten sonra, ona gideceğim. Şuracıkta Sultan te- pesinde oturur. — Babasının konağından ay- n? Tabil değil mi ya? Ev sa- hibi — Madem ki en itimada lâyık adamımızdır. Meseleyi aç ve ken disini, beklediğimiz fedakârlığa evvelden hazırlayınız dostum. İrkildiler. Acele acele çalınan sokak kapısının tokmak sesleri geliyordu. 'Turhan adile dolaşan Mason üstadını arıyan hafiye- lerse, gafil avlanacaklar demek ti. Madam Nelli merdivenlere atılmıştı, — ardından: «Nuri bey geldi. diye şen şen - bağırdı. Geniş bir nefes aldılar. Nuri bey: «Canım efendim neredesi- niz böyle?> diyerekten — merdi- venleri çıkıyordu. Sevimli, güler yüzlü, şen bir adamdı. O ana kadar yüzünü bile görmemiş olduğu gök gözlü yabancıyı Tünce, şaşaladı. Ötekiler, divan- haneye çıkmasına meydan vi meden ilerlediler: «Ne o, gi 'yor mu idiniz yoksa ?> dedi. Ge Tİ dönmeğe davrandı. Sıraya di zilerek taşlığa indiler. İsli şişe- li lâmbanın kör şevki yüzlerine vuruyordu. Ali Suavi efendi du- Tup gülümsedi: — Tanışmazsınız tabii? H7 — Tanıştıralım öyle i: Üstadı âzâm Kleanti İskâlati- 'nin Girit eşrafından <Turhan» €fendi olduğunu söyliyerek Kız Nuri Beyin koltuğuna girdi: — Ağniyadan bir zatın mah- dumu İngilizce ders almak isti- yormuş da.. — Oh, oh, isabet olurdu. — Mazeret beyan eyledik. Konyalı hizmetçinin yarı aç- tığı kapı kanadı arasından sıy- rılarak deniz keharna çıktılar. Yastık taşlı, eski rıhtım kaldı- rımları üzerinde durarak İstan- bul tarafına baktılar. Simsiyah gecenin haşyet veren derinlikle- rinde, iğne başı gibi kızaran be- nekler vardı, (Devamı var) (1) Bonra İngiliz kralı yedinci Ed- yard. Tefrika No. 13 şey daha vardı: Şimdi tam kar- şısında dövüşe hazır olan ada- Tmaın aradığı İsmail Hakkı oldu- Öllrn Hakkı, tabit bir boksör gibi bir kolunu bükmüş, öteki yum- ruğunu ileriye uzatmıştı. Fakat aksine... Çünkü malümdur ki boksörler hemen daima karşıla- rındakini uzakta tutmak — için ol kollarını uzatır; direkt hü- cumlara hazırlanır; sağ kolları- m vücutlarına doğru büker, kalblerini muhafaza ederler ve böylece kroşelere fırsat kollar- lar. Halbuki İsmail Hakkıda bu vaziyet tamamile aksi görünü- yordu. Bu da kendisine İsmall Hakkının ev ğu için Nihatta zerre kadı he kalmamıştı. Fakat buna bir boke maçı, yahut iki boksör arasında bir kavga denemezdi. İlk hücumu rastgele yumruklarile yapan, İsmail Hakkının meçhul düşma- ni oldu. İsmalil Hakkı küçük bir hareketle bu yumruğu ömuzuna yedi. Fakat arkasından zavallı şarhoşa korkunç bir. yumruk indirdi. Sarsılan, sendeliyen sar arif edilen uydu- üp “Günahtan Sonr minin kahramanı telefonda bir BEvet Greer G da görüştüm. Amma güç oldu. Çünkü, evvelâ Parisi, Londrayı, Nevyorku. bulmak, radan Holivudu ele geçirmek zan nederim ki, her bab değildir. Bereket versin evvelce mektupl ni aşağı yukarı tesbit Bu sayede o kadar zahmete 1ndıktan sonra bir de kendisini evde bulmamak tehlikesile karşı laşmaktan kurtuldum. — Allo... Mist Garson siz mi-| Good evming. bu. epey etmiştik. | kat- | Evet... Good evming. mdi ne yapıyorsunu: ati yaklaşma- € ile meşguldüm. dan evvel bal — Gece vakti bahçe ile meşgul olunur mu — Burada gece değil ki... —A... Affedersiniz. Saat far- kını unüttüm... «Günahtan Son- ras adındaki filminiz burada geç | mekte iken bir orijinallik yapa-| yim, sizi telefonla rahatsız ede- yim, dedim, küsura bakmayınız! — Estağfurullah... Filmi nasıl buldunuz? — Güzel,.. Fakat, burada 0- <aşsmtl nun hakkında bir fikir ileri mek istemem. Çünkü malüm ya, zevk ve renk meselesi... Birinin göklere çıkardığını, öteki uçu- rumlara sürükliyebilir... Siz, şim diye kadar çevirdiğiniz kordelâ- lardan en fazla hangi filminizi veya filmlerinizi seversiniz? — Doğrusunu - söyliyeyim mi «Misis Mimsiver» ile «Madam Cu- Tier.. Aslen İrlandalı artistin sesi ne güzel geliyordu. Sonra lâkırdıları, hükümleri ne kadar mantıklı ve yerinde idi. Öyle ya iki yüksek mektepten, Londra ve Greno'le üniversitelerinden diplomalı bir kadın da başka türlü konuşamaz Ya... Şey, efendim çe ile meşgulüm dediğiniz soracaktım amma, a li Demin bah- rada ka- rıştı. İsminizi taşıyan gül cinsin- şarak konuşma zamanı | y GEORGIA LANGE Bu genç kiz Samuel Göldeeyn revü f de çalışırken R. O. K. film, girketi tarafından an- gaje edilerek Holuvuda getirilmiştir. Kendisinde yüz ve vücut güzelliği kadar sanat dadı ve kültü liği de mevcuttur. Onun için Geor- gia Lange'yi yakında — parlak bir yıldız. halindi hiç şaşmıyalım mdiye kadar bu- nun bir çok misali görülmüştür. Ekseri büyük artistler figüranlıktan, dansözlükten — gelmed ler yiğitin kârı | su içinde her yıl böyle yüz hattâ bir kaç yüz seç- Bunları da revü hi şirketleri kin kız meydana çıkabiliyor tiyatro ve film Amn sade bir heykel gü- zelliği para et Mez. Lise, kon tah tleri, servatuva sili görmüş bu lunmak, cu olmak, spor- sa- | Kevesine ve kudretine sahip ol- mak da şarttır. Onun için hay- ran olduğumuz bu mahlükların kendiliğinden yetiştiğini sanma- yınız. Bunlar şahsi gayretlerile birlikte Studyoları yaptıkları fedakârlıklar sayesinde yükse- liyorlar, Bazıları adeta yarış a- tı gibi aylarca mütehassıların nezareti altında beden ve kafa terbiyesi görüyorlar. Edebiyat, inşat, aktörlük dersleri alıyor- lar, Böyle olunca da başarı gös- termemeleri imkânı pek az olu- yor. DEDİKODU & Michele Morgan, Holivudda iken Bil Mar Shall ile evlenmişti. Şimdi Bil'in Michel'dan ayrılıp Micheline Presle ile izdivaç ede- ceği söylenmektedir. Halbuki he nüz Michele Morgan ile Bil ara- sındaki boşanma dâvası sona er- mediği gibi, Micheli de kocası Michel Cefort henüz bırakmamış- tır. Bu ne kadar isim benzerliği.. Erkek Michel, kadın - Michele, tekrar kadın Micheline! *Tyrone Power ile karısı Lin da Christiane'in 1958 e€ kadar çocukları olmuyacaktır. Bunu ne fala baktığımız, ne de bazı mec- mualarda okuduğumuz için yazı- yoruz. Bilâkis Linda Christiane'- in ağzından çıkan sözlere dayana rak bildiriyoruz. Çünkü o «Do- kuz yıl mesleğimde adam akıllı çalışacağım, ondan sonra anne o- lacağım!» demiş. niz mi? y — Henüz yapamadım. - «Hoo- ver> güllerinin güzellik mertebe- ine yükselebilmeleri —için elim- |den geleni yapıyorum... Muvaf- fak olacağıma eminim. — Yeni bir film İniyetiniz var mı? — Şimdilik bu bir sırdır, bir şey söyliyemem. — Çok rica ederim. Hiç olmaz sa şöyle bir ip ucu... Derken birdenbire mükâleme durdu. Tatlı ses kulağımdan si- lindi. Gözlerimi açtığım - zaman farkına vardım. Elimde şu gör- düğünüz resim, içim geçmiş... çevirmeğe |de yeni bir değişiklik yapabili hoş, ikinci yumruğu -sol kroşe halinde çenesine yedi ve on sa- niye içinde kavga sona ermişti. İsmall Hakkıya çatan ve küfür eden adamcağız on saniye yer- den kımıldıyamadı.-Sonra onu garsonlar kollarından — tutarak içeriye götürdüler Bu bir iki dakika süren hâdi- se oradakilere yeni bir heyecan ve numara zevki vermişti. Yarı sarhoş hovardalar İsmail Hak- kıyı tebrik ettiler, Kadınlar gü- lümsedi ve hâdise kapandı. Caz tekrar başladı. Ayakta kavg: seyredenler oturmıya lüzum gö meden dansa koyuldul; Yalnız Nihat, İsmail Hakkıyı gözden kaybetmiyerek oturdı Ali yoktu. Acaba zeytinyağı tüce Tı gantajcısına, yâni şu İsmail Hakkıya telefon — etmi: bir anlaşma imkânı mı aramış- t? Yoksa onun tehditlerine dırış etmemiye ve İsmail Hak- kıyı gramamıya mj karar ver- mişti? Böyle bir ihtimal karşf” sında İsmail Hakkının muk: lesi ne olabilirdi? İsmail Hakkı yüz liraya kanaat getirmemiş, adı yerine leref beyden başı N. P. beş yüz lirayı gözüne koymuş- ğuna göre aşırdığı vasi, tu. Şimdi yalnız beş yüzden de- ğil, yüz liradan da olunca inti- kam almıya kalkmaz mı idi? O- nun intikamı çok acı - olabil Melâhatin babasinda ne — Şörel bırakırdı, ne haysiyyet, Nedense Nihadın gönlü buna razı değildi. Fakat ne yapabilir di? Vazifesini ihmal etmiyerek bu herifi Ali Şerefle anlaşmıya sevketmek elinde mi? Fakat ak Bini yapmak, derhal harekete geçerek meselâ evvelki akşam- ki tecavüzün faili olduğuna şüp- he olmıyan bu herifi tevkif et- tirmek mümkün, Amma o tak- dirde Melâhatin babasını da he- men tevkif ettirmek icabedecek- Bu mülâhazalar karşısında t durakladı. Zaten işin doğ asıl cinayet faillerini veya lini bulmaktı. Ali Şerefin ci- yette yabansı olup olmadığını tayin etmek meselesi . Şu karara vardı Büyük düğüm, çalınmış olan vasiyetname ile ortaya çıkabi- lir. İş bu vasiyetnameyi hırsızın elinden kurtarmaktır. Hasan N hat bunu nasıl yapabilir? Pro- Jesinin tatbikine ait bütün tefer rüatı zihninden geçirdi. * Genç zabıta memuru göyle dü şündü? İsmail Hakkı ayarında bir adam, herkesi kendi kafası- na göre ölçer; yâni herkesten gekinmek icabeder, Böyle oldu- Tabit Birleşik Amerikanın 140 milyon nüfu kapışıyorlar kHolivudun tanınmış komedi artistlerinden Joan Davis «Bol çacı kadın» adında bir film çe- virecektir. Kordelâyı idare ede- cek olan direktör henüz belli de- ğildir. Holivudun tanınmış film â- millerinden Alex Gottlieb «Katır topu> isminde bir film hazırla - maktadır. Bu eserde batı şehii lerinden birindeki ayak takımı- 'nin hayatı belirtilecektir. Rita Hayworth ve Göne hararetli bir yetname- yi ihtiva eden zarfı kimseye em niyet edemez. Edememiştir. Bu vasiyetname ile bir şantaja gi- riştiğine göre zarf ve mazrufu muhakkak Üzerindedir. Halbuki Nihat bu akşam yapmıya kar: yerdiği işi ertesi güne bırakırsa İsmall Hakkının üzerindeki ve- sikayı ve zarfı emin bir yere saklaması, ondan sonra Melâha- tin babası a leyhine tehlikeli te- rişmesi ği işin pek de yo- ihtimal lunda bir iş olmıyacağını takdir eden Nih: ame- nin gerçekten haydudun Üzerin- de olup olmadığında tereddüde düşüyordu. Kendi kendine e çıkar? dedi. Böyle damlarla mutlaka kanuna, niz: ma uygun hareket etmek şar mıdır? Onların hangi hareketle- ri nizam dahilindedir ki?... C nunla ne akıl ve ne de kanu bir de vasiyeti mantık dahilin- gun bir şma yapmak kab olmadığına göre on olisin kendisile meşgul olduğuna dair asla şüpheye düşürmeden yol, getirmek imkânını aramalı Bunun için tek bir çı dır: İsmail Hakkı buradan ç kınca ona çatmak, onu tahr etmek, kavgaya mecbur etmek Fakat bu iş için şöyle bir G tanın kaldırım çocuğuna benze- mek de şarttır. Kavg: herifin üstünden a: ederken ığı- vasl- heily Bizdeki kara, yağ mura, kışa bak- mayın, Kaliforı yada şimdi gün- ük güneşlik.. O- nun için Holiyud yıldızları şu k Tette serpe gezebiliyorlar. (EN sSoN HABE LLR] * William Hobkn ile çevirmek te olduğu «Karanlık mazi> filmi ni bitirmiş olan Nina Foch diğer bir eserini daha sona erdirmiştir. O da Gleen Ford ile yapmakta ol düğu «İzi bulunamıyan adam> dir, Şimdi Georges Raft İle bir kor- delâ vücude getirmeğe hazırlan- maktadır. Nina Foch bu eserde Georgesin karısı rolünü oynıya- caktır. Mi Hanı da aı:alıa höyle ııpuyıır mu ? Teşhir> sahnesinde filminin yetnameyi aşırabilirsem ne âl: Hele bu sırada Ali Şeref beyin intikamını bir kaç kroşe ile bilirsem fena mı olur? Y bu işin bir de dönmesi Ve ben onu yıkayım derken o- nun beni yıkması tehlikesi de yok değil. Çünkü herif biraz ön- ce yaband atılacak bir dövüşçü olmadığım — gösterdi. Halbuki biz mektepte iyi kötü yaptığı- mız talimlerle kaldık. Yalmız şu var: Ben ondan daha kuvvetli ve daha ağırım. Bir de İsmail Hakkı kafayı tütsülemekte de- vam ettiğine göre buradan çıkar ken zil zurna gibi bir şey ola: z tersine cak. Ne de olsa yapılacak, tutu lacak başka yol yok. Netice o kadar mühim ki tereddüt mâ nasızdır Böylece kat'i kararını vermiş olan Nihat «Sarı Gül> barından yavaşça çıktı. Biraz sonra saat on iki olmuştu. Demek ki bu sa te kadar Ali Şerefi bekliyen İs- mail Hakkı da nerede ise çıka- 1 Nihat için son tedbirleri: ni almak Üzere pek az vakit var dı, Hazırlık hemen tamam olma- İlk iş kıyafetini değiştir. mekti. Bu kelli felli efendi ha- lile girişeceği teşebbüsü telif et mek güçtü. Sonra karşısındaki haydudun kendisini bir bey de- ğil, bir külhan sanması lâzımd (Dovamı var) Yazan: Eski bir pehlivan boyunduruğu Bütün bu hareketler bir sani içinde olup bitmişti. Hiç kim 8e yabancı pehlivanın nasıl bir oyunla kalkıp Hüseyini altına aldığını anlamadı. Bu hareketi hiç kimse alkış. lamadı. Yalnız Arap Saidin Aferin Bekir pehlivan! | ye yükselen davudi sesi duyul- du. Mustafa pehlivan da dön- müş, az evvel kendisile alay e- den arkadaşlarına soruyordu: — Ne oldu gördünüz mü? Hü | di- kavramış vaziyette değillerdi: — Canım Hüseyin gafil a Şimdi kalkar, diyorlardı. Hüseyin pehlivan nitekim ar- kadaşlarını utandırmadı. Çevik an dı. Hi alkışlıyordu: —Aferin Hüs lk yine hünkâr pehlivanını in pehlivan! — Haydi Hüseyin pehlivan! Topla yine çaprazı! Hüseyin pehlivan fena halde kızmış bulunuyordu. Şu ihtiyar pehlivanı bastırmış iken - nasıl ırdığını ve onun üstelik ken- disini nasıl bastırmağa muvaf- fak olduğunu bir türlü a mamıştı. Her halde kargısında- ki o kadar boş bir pehlivan ol- mamalı idi. Açık vermeğe gel- mezdi. imdi daha büyük bir hırs ve nliya- ZARAMAZA ART İ Tn Tefrika No. 1949 13 Bekir pehlivan paçaları eline geçirdi. Fakat yer yemez kendi kendine P sayıyordu. Hüseyin pehlivanın sertlikten vazgeçtiğini ve tamamile müda- faaya çekildiğini gören Bek pehlivan da el ense ve tırpar naktan vazgeçti. Bu suret asındakinin kabahatini af vaziyet almıştı. anlar Bekir peh- livanın gösterdiği efendiliğe ha ran kalmışlardı. İki pehlivan doğru dürüst gü reşmiye başlayınca güreş yine ve gibi bir Güreşten anlı seyin pehlivan bunu yenebilmek | eski zevkini kazandı. Bekir için daha çok ekmek yemelidir.| pehlivan böyle ayakta beş on Fakat onlar henüz durumu| dakika daha güreştiktep Son- ra birden ustaca bir el ense ile Hüseyin pehlivanın başını ken- disine doğru çekti ve hemen kaz kanadını taktı. Bu oyunu o kadar ustaca ve bir hareketle Bekir pehlivanın | sür'atle yapmıştı ki hayret et- elinden kurtularak kaçmağa ve| memek kabil değildi. Hüseyin a kalkmağa muvaffak ol- | pehlivan şimdi kolları *havada başı yerde kaz kanadından kur tulmak için çırpınıp duruyordu. Fakat Bekir pehlivanın demir gibi kolları onu kıskıvrak yaka- lamış bulunuyordu. Evvelâ sa- ğa, sonra da sola doğru Büktü. Nihayet tam bir çengel vurarak kendisini kuvvetle arkaya iter- ken kaz kanadını da boşalttı. O mağrur Hüseyin pehlivan evvelâ oturdu. Sonra da sırt üs- tü yere yuvarlandı. Su götür- mez bir şekilde mağlüp olmuş- tu. Güreş tam yarım saat sürmüş tü. Halk kendisini alkışlayıp al kışlamamakta tereddüt gösteri- yordu. Yine yalnız Arap Saidin sesi duyuldu — Aferin Bekir pehlivan! Hüseyin pehlivan süklüm pük lüm yerine dönerken Hamlacı Mustafa kıs kıs gülüyor ve yan nındakilere: — Nasılmış? Demek ister gi- bi bakıyordu. Hakem heyeti ve cazgır bü- şiddetle güreşe giriyor, hasmını bir an evvel yenmeğe karar ver miş bulunuyordu. Fakat onun bütün hücumla- rı, sert bir kayalığa çarpan dal- galar gibi parçalanıyor ve neti- cesiz kalıyordu. Bekir pehlivan büyük bir soğukkanlılıkla hep- sini boşa çıkarıyordu. Bunun üzerine Hüseyin peh- livan işi birden sertliğe döktü. Şiddetli el enseler ve tırpanlar- la Bekir pehlivanı dövmiye baş- ladı. Onun güreşi bu hale dök- mesi kimse tarafından hoş kar- 'nmadı. Şimdi herkes onu a- yıplıyordu. Fakat kimse bunu Yüksek sesle söylemeğe, Hüse- yin pehlivana ihtarda bulunmı- ya cesaret edemiyordu. Nihayet kendisinin bir padişah baş peh- livanı olduğunu herkes biliyor- dü. Fakat güreşin bu hale dökül- mesi Hüseyin pehlivanın hiç de lehinde olmadı. Bekir pehlivan bir iki hamlesini boşa çıkardık- tan sonra kendi de güreşi sert- liğe döktü ve görülmemiş bir sertlikte el enselerle Hüseyin pehlivanı hırpalamağa başladı. Buna da kimse ses çıkaramı- yordu. Çünkü güreşin bu hale dökülmesinin sebebi doğrudan doğruya Hüseyin pehlivanın ken disi-idi. Sertliğe ilk önce kendisi enselerde adam akıllı - şaşırdı. Şaka değil, kendisi Aliço ile u- zun saatler güreşen bir pehlivan dı ve Aliçonun meşhur el ense ve tırpanlarının şiddetini pek yakından biliyordu. Onu asıl hayrete düşüren nokta bu ihti- yar pehlivanın el ense ve tırpan larının hiç de Aliçonunkilerden daha hafif olmaması idi. Hattâ belki ondan da sertti. Yavaş yavaş bunalıyor ve şa- şalıyordu. Kendisi el ense ve tır Panlardan çoktan vazgeçmişti. İçinden bu işe başladığı — için a ZİRAAT istedikleri E VA mek — imkânlı Edir 25.0900, muhtelif miktarda başlamış ve pek tabii olarak bu | mukabeleye de hak kazanmıştı. | Hüseyin pehlivan daha ilk el | yük bir endişe içinde bulunuyor lardı. Acaba ne olacaktı? Bura- da Sultan Azizin baş pehlivaı larından biri yenildi diye zapt yeler kendilerini toplayıp göt Tecekler mi idi? Öyle ya, her gey mümkündü. Yaverlere ve iğer pehlivanlara heyecanla bakıyorlardı. Fakat hayır... Endişeye ma- hal yoktu. İşte hepgi gülüyorlar ve Hüseyin pehlivana takılıyor- lardı. Demek böyle bir tehlike yoktu. Bu sırada Bekir pehlivan caz- gıra yaklaştı: — Mustafa pehlivan soyun- muyor mu? Hâlâ büyük bir heyecan içine de bulunan cazgır abdal abdal Bekir pehlivanın yüzüne bakı- yordu: (Devamı var) MiLLİ PiYANGO'nun Büyük Ikramiyesini kazanmayı- istiyorsunuz bu ikramiyenin bilet almadan size çıkmıyacağını da bili- yorsunuz da neden halâ biletsizsiniz . C. BANKASI Yurdumuzun dört köşesinde yayılmış bulunan sayın Müşterilerini memnun edebilmek için onlara belli bir yerde, belli bir evi, arsayı değil istedikleri yerde, ARSAYI, TARLAYI, Beğendikleri E ŞYA YI sağlamağı düşi 1949 İKRAMİYE TUTARINI 300.000 İiraya & Çekilişin her birinde 10.000, İkramiyelerden başka 1000 lira ile S0 lira avz u 461 ikramiye vardır Çekilişler: 28 Şubat, 30 Mayı İkramiyelerden faydalanmak için çekilişierden bir ay evvel vadesiz tasarruf hesabında 100 lirası bulunmak ve bu miktarı çekiliş tari- hine kadar devamlı şekilde muhafaza etmek ki zarfında hesaplarında 100 liradan fazla bir edenler her 500 Jira İçin ayrı bir kur'a numarası alırlar. nmüş YÜKSELTMİŞTİR 3.000 tiralık âralık 31 Ağustos, 30 ir. Aynı müddet bakiyeyi — muhalaza