Dram Kısmında: Karanlık (REFÜ CEVAD ULUNAY ) '& eserin, sahnemize gel- lmeden evvel - oldukça parlak bir mazisi vardır. Evvelâ piyes olarak muvaffuki- yet elde etmiş; ondan sonra fil- Mi çevrilmiş ve baş rol tanınmış sinema artistlerinden Bet Dâvis tarafından — oynanmıştır. - Filmi çok kişi seyretmiş ve beğenmiş- tir. Bu itibarla bu eserin bizde temsili biraz nüzik mes'ele olacaktı. Mebrure Alevok, piye- Bi tereüme mi? Adapte mi? et- mişti? Yoksa aslından mül- hem olarak yepyeni bir e- ser mi meydana — getirmiştir? Piyes tereüme — edilmişse metine sadık kalmak zarureti vardır. Adapte olunca istenildiği gibi at oynatmak — mümkündür. «Ne yapayım? Bu cümle yahut bu vak'a” bizim hayatımıza inti- bak edemezdi!» deniliyor. Programlarda ilân — edildiği veçhile Mebrure Alevokun, bu. e- geri piyesten mülhem olarak vü- cude getirdiği anlaşılıyor. Baştan aşağı kendi karihasından mı yaz mış? Yoksa adaptasyonda esaslı tadilât rm yapmış? Orasını da pek anlıyamadım. Yalnız dik timi celbeden moktalar, adaptas yon ve ilham tornasından çeki!- Miş olmasına rağmen eserde bi- zim hayatımıza intibak edemiyen kısımların yine —mevcut kalmış olmasıdır. Meselâ... Fakat duru- nuz; evvelâ mevzuu anlatalım. Genç, güzel, çok zengin bir Ferzan hanım — kizimiz. (Nevin 'Akkaya) var ki tam Amerikan kızları gibidir. Tercih eylediği spor biniciliktir. Ferzan bir gün attan düşer, iki saat sonra da bir baygınlık geçirir ve ayni za- manda devamlı baş ağrılarından muztarip olur. Genç kız hırçın- lanmış, sinirli bir hal almıştır. Ferzan doktor Hüsnü (Cahit Ir- gat) nün delâlet ve ısrarı ile dok tor Ahmet İzzet (Hadi Hün) ta- rafından da muayene edilecek- tir. Fakat genç kız, doktoru bek- letiyor ve süt kardeşi Nevin (Perihan Çakıl) ile doktor Hüs- nünün ricası olmasa doktor bu Şımarık hastayı — muayeneden çoktan vazgeçecektir. Doktor İz- get muayene neticesinde hastalı- Bi teşhis eylemiştir; maraz genç kızın: beyninde bir (ur) un mev- çut olmasıdır; onu kurtarmak i- Çin cerrahi bir ameliye elzemdir; mmeliyat yapılıyor; fakat muvaf fak olamıyor; (ur) dan bir par- Ça alınmamış, alınamamış, alın- mağa imkân bulunamamıştır; bu itibarla ameliye muvaffak — ol- mamıştır. - tabibin bu kudret - Bizliğinden haberi yoktur; o, ken disini iyi olmuş sanıyor; doktor vaziyeti Nevine anlatıyor. İçki- leri yenilemek üzere salondan Çıkan Ferzan, gelirken bu müt- hiş hakikati kapıdan işitiyor, dinliyor ve anlıyor. Ondan sonra bu felâket onda çok şiddetli bir aksülâmel yapıyor. Doğduğu gü- nü tes'it için hazırlanılan köşkte bütün o hava birden değişiyor ve doktor İzzet bir muataba ka- sırgası karşısında dört lâkırdı edemiyecek bir halde kalıyor. Mevzua başlamadan evvel cme selâ...» diye başlamak istediğim noktayı burada bir parantez aç- mak suretile devam edebilirim. Filmde doktor bunu kimseye söy lememiştir. ve söylememesi de doğrudur. Bu acı hakikati genç kız yazıhanenin gözünde eline ge Çen bir raporun müfadından öğ- renmiştir. Böyle beyihlerinde bir (tümör) olanlar düşerler, bayı- hrlar... Nihayet bir gün iki gö- zü birden görmez olur, yavaş yı vaş rü'yet avdet eder; fakat on- dan sonra uykuya benzer bir sü- kün içinde sönüp gidermiş. Mebrure Alevok bunu piyeste TİYATRO | ŞEHİR TİYATROSU TEMSİLLERİ a bir temsil tenkid edildiği zaman dört esas üzerinden Mevzu, tahkiye, mizansen vı tistler. Temsilin iyi yerleşebilme Bi için bu dört temel Üzerinde sağlam durması gerektir. Sayın Mebrure Alevok'un seç- tiği bu eserde bir aksama vardı Meselâ birinci perde yürümüyor- du; hattâ muhavereler bir iki yerde tökesledi. Eseri gayet bitaraf bir münek kit gözile incelediğim zaman yu- karıda saydığım dört esası hep birden dikkat nazarımdan kaçır- mamak Jâzım geliyordu. - Fakat ben doktor Ahmet İzzet kadar hâzik olamadığım için eserin has talığını hemen teşhise muvafi olamadım. Eseri zayıflatan onu adeta anemik bir hale koyan â- mil ne idi? Bunu keşfetmeği bir dostumun İhtarına medyunum. Mebrure A- levok piyesin tipleri arasındaki hususiyetleri adaletle tevzi ede- memiştir. Meselâ doktor - Hüsnü altmışı geçkin bir adamdır. Yazdığı mek- tuptan da anlaşılıyor ki eski Os- manlı nezaketi i 1 e munsıf bir şahsiyettir. Paristen geçen nehire bile «Sen> nehri demeği bir nezaketsizlik sayan bu gibi adamlar kimse ile lâübâli olmaz- lar... Bu zatın karşısında bir doktor Ahmet İzzet var. Otuz beş yaşında olan bu genç doktor Hüs nüye «Hocam! Üstadım...» diye hitap ediyor. Ondan sonra da iki akran arasında bile hoş kaç- mıyacak bir eda ile idare-i- ke- lâm eyliyor. Nerede ise: «Üzme kendini be- moruk!» diye üsta- dın ensesine bir şaka sillesi aşke- decek. Bu tipler de hakkını mektedir. Sonra başka bir mantıksızlık daha, Piyesin kahramanı olan genç kız zengindir. Çok zengindir. Mecidiyeköyünde bir villada otu- rur. Fakat bu servetin, bu varlı- ğın ihtişamına ait bir emare yok tur, Meselâ kundura boyacıları- nn bile birer hususi arabanın vo lanında görüldüğü bu zamanda bukadar zengin bir kız nasıl olur da bir araba edinmez ve öteye beriye gitmek İçin bir taksi $o- förile mutabık kalir?, Dahası var; a) Mebrure Afeyok'a bu — eseri nefheden ilham perisi nasıl ol- Mmuş da çok zengin ve serbest bir güzel kızın yaşayış tarzını ilham edememiş. Villadaki hayat, orta amma çok orta halli bir burjuva aitesi nin yaşayışıdır. Ortada ne bir (Vale dö Şambr), ne bir major- dom, ne bir sofracı vardır. Niha- yet bir süt kardeş vardır ki he- men hemen bütün evin işini ga- liba o görür. Hattâ belki de genç kızın atlarını tımar eden de o o- lacaktır. Sonra şekle ait gaf denecek kadar bir hatâ vardır: Bir dok- tor böyle müthiş bir marazın seyrini, neticelerini kaşla gözün arasında, hastanın evinde anla'- maz; eğer söylemek icabederse bunu daha mahrem kalacak bir muhitte söyler. Hele bizim dok- torlar hasta ölünceye kadar bir şey söylemezler. Halk arasında ki eçıkmadık canda Üümit var- gır.>, <Allahın rahmetinden ümit kesilmez!» sözleri onların dikkat le riayet ettikleri prensiplerdir. Ferzan, ölüme mahküm oldu- ğunu anlayınca ömrünün kalan senelerini hayattan kâm alarak geçirmek ister. Fakat zavallı dok tor Ahmet İzzeti seviyor. Ona 0- lan aşkı, bütün kayıtları kopara- rak, tamamile (nefs) in telkina- verme- — de tatbik edebilirdi. Neden etme- diğini anlamadım. Umumiyetle tı ile yaşamak hususundaki kara ŞEHİR HABERLERİ Anadolu fikren kalkındırılacak Talebe Birli; l hazırlıyor niversite bu hususi rapor Hükümet, —Anadolunun — fikren ilması — meselesini - geniş ele almıştır sta Üniversite Talebe Bir erek — Üni- bğine de müracaat itelerin bu moseleye ne şekilde rdim edebileceği sorulmuştur Talebe Birliği idare heyeti dün tevkalâde bir toplantı yaparak bu meseleyi görüşmüştür. Birlik, ilerlde yapacağı yetleri programlaştırarak makamlara arzedecektir. Suriyeden sokulan sahte faall - alâkalı altınlar Son günlerde altın — piyasasında görülin “anormal tahavvülat dolayı- gile takibata başlanmıştır. Tetkik ve tahsil için Darphane gönderilmiş olan altınlar hak - kında Darphane müdürü şöyle de- malgtir: — Bize gönderilen — altınlardan Reşad, — Beşibiryerde İle çeyreklik altınların Dazphanede basılmadığı ve sahte olduğu teabit edilmiştir. Bunların ayarları da hakiki al- a uymamaktadır. Sahte altınların Suriyeden kulduğu sanılmaktadır, Vali, Patrik'e iadei ziyazette bulundu Vali ve Belediye Başkanı Dr. Lütfi Kırdar, dün sabah — Fener Tatrikhanesine giderek Patrik At- Yunagoras'ın ziyarelini iade etmiş- Ür, 80 - Yali ve Pafrik bir saat — kadar görüşmüşterdir. Sebze ve meyva hâlleri birleştiriliyor HâL tarife ve — talimatnamesini hazırlamağa memur geçlel komls Yen, dün çalışmalarını bitirmiştir. Yeni tolimatname gereğince, Hâl de otoraatik kantar teşkiltı. tesis eğllecek ve rıhtıma gelen motör - Terden mallar vinçler vasıtasile çı - karılarak vagonlara yükletilmek su retile Hâl'e sokulacaktır. Bu arada sebze ve meyva hâli birleştirilecek ve Bostan sergileri de !udlkuleyı nakledilecektiri » Bir hırsız mahküm oldu 'Taksimde — Mete caddesinde Splandit apartımanında Mehmet tin'in evini soymaktan sanık Şe- rif Çevreli 1 ay 20 gün hapse mah- küm olmuştur. Millet partisi Kızıltoprak bucağı kuruldu Millet Partisinin Kızıltoprak Bu cağı kurulmuştur. İdare heyetine Orhan — Ergüder, Arif Hikmet Yamanoğlu, Kemâl ve Vedat seçilmişlerdir. KISA HABERLER N Havaların düzelmesi netice - si, Şehrimizde nezle, soğukalgınlığı ve emsali hastalıklar azalmış, bu| yüzden okulların tatiline lüzum gö Tülmemiştir. Otobüslerde yolcuların ön ka- pidan binerek arka kapıdan çık malarını temin etmiyen — biletçiler cezalandırılacaktır. İsak Acar ile arkadaşı Çele- bon Taksimde Kristal salonu altın daki mağazadan otomobil parçala- rı çalarken yakalanmışlardır. Kasımpaşada oturan Nall a - Gında bir ihtiyarın 140 Jirasını çar psn Tevfik adında biri yakalan - mıştir, wDün Seyrliseter nizamnamesine aykırı hareket eden 20 şoföre pa — Devamı a. 4 Sü. $ de — Yazan: Esat Mahmut KARAKURT Bir ilkbahar akşamı... Bütün gün yağmur yağdı... Hava, topraktan kalkan bu- harlarla ve taze otların kokula- rı ile dolu 'Yaprakları henüz yeşillenmi; ağAçlardan nemli toprakların ü: tüne gimdi, rüzgârlarla ve sol- muş güneş kırıntılarile harelenen gölgeler iniyor... Uzakta çiçekli erik ağaçları... Nihayet güneş, İstinye sırtla- rının arkasından — yavaşça aşağı doğru süzüldü. Evvelâ donuklaş- H, morardı, sonra büyüdü ve pöndü!. . S İşte tam güneşin gökyüzünden pyrıldığı, ufukların karanlıklara karıştığı bu — sıralarda, siyah ve kapalı bir otomobli, koyu, sürat- Je dönerek, İstinye ile Boğazı birbirine bağlıyan asfaltın Yeni- mimozalar ve köye dönen köşesinde durdu. Burada yaz ve kış açık olan bir gazino vardır. zli sevişen üşıklarla, sulara külen kış mehtabini, — buğülü camlar arkasından seyre gelenle- rin buluştukları bir yerdi burası!, Şoför atlayıp kapıyı açtı. Oto- mobilin içirde lâmba yanmıyor. Kimdir gelenler belli ” değil!, Yalnız uzun ve dalgalı #saçları gece gibi simsiyah bir - Kâdının, heyecanla başını uzatarak, ür kek ürkek etrafına ve bir an öyle durduğunu görü- yoruz, Saçlarının yarısı yanakla- rının üstüne düşmüş. Diğer yarı- S1 boynunun etrafında kıvrılıyor. Boynunun etrafında büküle bü- küle kıyrılan bu saçlar sonra, giddetli esen rüzgârın tesirile omuzunun öte tarafından hava- lanıp, açık duran otomobilin ka- za cezası verilmiştir. KAADARARARAR YARAARARAAAAAAARAARARD ARARAN RARAARARDRAANANAA, î-—aa FELSEFE BAHİSLERİ Şiğ» ; ğ Gibbon'un çok mühim mülâhazaları Augustus'un Sinsi enmkahrı hakkında omanın ilk imparatoru 1 d (Galus Octavius) di Milâddan (63) sene evvel doğ- muş. Pek çocukken babadan ye- tim kalmış üvey babası terbiye- sine takayyüd etmişti. Büyük an nesinin kardeşi olan (Julius Cae sar) ı sağlığında hizmetle mu- yazzaftı. Bu küdretli - diktatör, senato — meclisinde — hançerlenip ldürüldüğü zaman, Augustus, vazifesile meşgul bulunuyordu: Appolonia'da, (yâni bugünkü Ar navutlukta) bu feci haberi almış- tı. O vakit Roma devletinin bir eyaleti olan Appolonia pek ilerle- miş ve münevver bir memleket- miş. (GJulius Caesar) - öldürülmez- den evvel, Augustus'u valiaht o- larak tayin etmiş imiş. Romada hükümet reisleri böyle bir hak- ka maliktiler ve o hakka riayet edilirdi. Hattâ asker kumandan- lığından yetişen imparatorlar ek seriya kendi evlatlarını ve bazen de kendi yetiştirdikleri. müstaid gençleri evlât edinir, sonra da veliaht olarak tayin ederlerdi. Fakat senatonun bu . tayini tas- dik etmeleri şarttı. Augustus, bu haber üzerine hemen Romaya döndü dostları onu. müjdelediler. O da Senatusdan hakkını istedi; zaten Milâddan kırk beş sene ev- vel büyük dayısı henüz sağ iken, kendisi de on sekiz yaşında iken | senato meclisi —hizmetine mükâ-| fat olarak- onu (Patrici) yâni ki barlar sınıfına kabul etmişti. Bu genç adamın hükümet riyasetine Markantuan), (Brutus) ve (Kasius — Cassius) gibi nüfuz- lu adamlar tarafından istihza ile telâkki edilmişti. Bu meşhur a-' damlardan (Brutus ile Kasius) demokrat partisinden ve cumhu- riyet hükümetini müdafaa eden- lerden idiler. Bu sergerdeler, —bizim tâbirimizce— post kav- gasına tutuştular. — Cumhuriyet tarafdarları| mağlüp olunca Bels- leri ihtihar i#tüler, Ortada &fis- tokrat sınafından-olan Augustus ile Markantuan ve bir de Lepidus Yaralanan bir kadın hastahanede öldü Bir kaç gün evvel — Fındıklıda Küse Osman adında biri tarafın - €an yedi yerinden bıçaklanmış ve tedavi için Gümüşsuyu hastaha - nesine kaldırılmış bulunan — Esma, E'madağ adındaki genç kadın has tahanede ölmüştür. e! Köse Osman tevkif edilmiştir, Kuzuya rağbet artıyor Kuzu satışlarına gün — geçtikçe rağbet artmaktadır. Günde 300 — 400 kuzu kesllirken dün 1071 ku- &a kesilmiştir. 'Ticaret Otisi de kuzu satışları- Na müdahale etmek — istemektedir. Salı gün'l toplanacak olan Et Ko- mitesi Ofisin kuzu satışları — için flat tesbit edecektir, Etiketsiz satış yapan 10 tuhafiye mağazası kapatıldı Belediye — murakıziarının — kaza teşkilâtına mensup zabıta memuür- darile işbirliği yapmaları, müsbet netice vermiştir. Geçen hafta içinde etiketalz sa- tığ yaptıklarından dolayı 10 tu - bafiyecinin dükkAnı — kapatılmış - t istihkak dâvası ( Mar. Aıı(omusr İleket azim bir ihtifal ile kendisi- | Filoz isminde (onlardan yaşlı ve emek tar) bir adam kalmıştı. Üçünün de nüfuzu ve tarafdarları oldu- ğundan Roma hükümetini bera- ber idare etmek mes'elesinde u- yuşup bir Triumvirat tesis etti- Antuanın, Misir. kraliçesi meşhur (Kleopatra) ile sıkı dost luğu vardı. Lepidus o sıralarda vefat etmişti. Augustus —bütün Roma generalleri gibi— son de- rece haris-i-Cüh idi. (Mark Antu an) 1 berteraf edip meydanda tek kalmak için birakavga v lesi.arıyor ve muvalfakiyet va- sitalarını da hazırlıyordu. (Mark Antuan ile Kleopatra «Greco - Oriental — Şarki'i Rumi) bir hü- kümet teşkil etmeğe ve bu vesl- le ile Roma imparatorluğunu parçalamağa ittifak ile karar vermişlermiş) diye Romada bir gayin dolaşmağa başlamıştı. Kimbilir? Belki bu şayia, kurnaz ve hilekâr Augustus'un işi idi Her ne ise bu dedikodunun aslı olsun, olmasın, Augustus i- çin bu kadarı kâfi idi. Ö, tama- mile harbe hazırlanmıştı. Gayet tedbirli ve müsamahakâr idare- sile bütün hükümet kuvvetlerini, ordu ve donanma kumandasını, sivil idare işlerinin salâhiyetini, istediği şekle soktuğu senatoyu hattâ (Pontifeks Maksimus Pontifex Maxsimus) yâni büyük ruhani: Papa) unvanını da —kendi mahlükatile — doldurdu- Bu— Senatus meclisinin kararile ihraz etmişti. Yegâne rakibi o- ,lan (Mark Antuan) a vatan hı- yaneti isnad ederek ordu ile ona karşı yürüdü, onu Alp dağların- dan öteye kaçırdı. O da Mısıra iltica etti. Augustus gemilerile Mısıra yürüdü İskenderiyeyi zab detti ve Yunan toprağında Arta körfezi methalinde - (Akslom — Actllım) civarında Anttat eopatrayı fend hal- d mağlüp etti. O kadar ki ikisi de intihar etti. Artık tek başına Roma imparatoru olarak mey- danda kalan Augustusun hiç ya- nından ayırmadığı müsteşarı has sı ve damadı general Agrippa bu muharebede beraberdi ve Akalom deniz muharebesinde çok yarar- lık göstermişti, Bu kadar muvaf- fakiyetler Vve zaferler ve şeref- ler kazandıktan sonra — (Mi- ilâddan on dört sene evvel) Ro- maya avdet edince bütün mem- ni tebcil ve Napoliye bir sefer ettikten sonra Nola şehrinde o- nu resmen Allahlar sırasına ge- çirmişlerdi. Hiç kimse hiç bir yer de bu kadar büyük bir impara- torluğa tek başına mutlak' bir hükümdar ve ahalisine ma'bud olmamıştı. Evvelce de arzetmiş olduğum veçhile, onun devri sal- tanatı kadar parlak, âsüde, ilim ve irfan ile ilerlemiş bir devir görülmemiş olduğunu bütün mü verrihler iddia ediyorlar. (Gib- bon) da onlarla beraberdir. Bu- nunla beraber, bu İngiliz âlimi Avgustusun ruhunu tahlil etmel hünerinde hepsinden keskin bir nüfuz-i nazar sahibi olduğunu is bat edecek surette mizacını tak- lil ve tayin etmiştir; hattâ (ken- di şahsını muhafaza ve mevkiini temin etmek için <Muhafız-ı has sa> taburlarını icadetmesi yüzün Yazan: of RIZA TEVFİK | den senato meclisinin istiklâl mahvederek hükümetin haysiy- yetini bir kaç bin taşralı, gıma- rık, nizam dinlemez, küstah as- ker neferinin çamurlarda sürük- lemesine asıl sebep odur,) diyi rek onu inhitat devrinin başlıca âmili ve fatihi olmak üzere it- ham etmiştir; bu iddiasını isbat etmek gayretile birinci cildir üç babını, yalnız bu idari hatâların tetkik ve tahliline ve neticeleriri ibraz etmeğe hasretmiştir ki yal- nız bu üç babın mevzularını teş- kil eden siyasi ve içtimat vuku- atın muhtasarca hikâyesi yüz on sayfaya sığdırılmıştır. Hayli za manlardanberi bana uyanıklık ve ren bu felsefek tarih tetebbuâtı en ziyade zevk ve ibret dersi ve- ren faydalı bir meşgalemdir. Fa- kat bu işe düşkünlüğüm eski Ro- malıların hatırı için değil, bize faydası dokunabileceği içindir. Yoksa eski Romalılar, sahneli ta- rihte ilk göründükleri zaman, bir kasaba halkı kadar bir cema- atmış. Sonra cihanı fethederek ir kadar idare etmiş. olmazsa Avrupa medeniye- tini vahşi kavimlere karşı koru- Romalılar vahşi ve göcehe imleri mamur sahaların tabü hudutlarına kadar itmişler. O hudutlara boylu boyunca Kaleler ve en mühim metin noktalara da burçlar ve erzak depoları inşa e- dip yiyecek ve silâh doldurmuş- lar, Ben Şark-ül-ürdinde hizmetle yerleşmiştim ve sekiz sene kadar çalışmıştım. Bir kaç işim varken, bir de âsar-ı âtika müdüriyeti ih das edilmesine ruhsat almıştım. Çünkü oraları çöl hududuna ka- dar Roma İmparatorluğu saha- sında dahil pek mamur yerler- di. Hâlâ muhteşem “harabeleri i- le cazip, fakat insana hüzün ve 'k |melâl vri n Romahlsi; Bahriahmerde Akabe körfezine kadar metin yollar yap mışlardır ki hâlâ bozulmamış gi- bidir. Çölde kale burçları harabe lerinde çok büyük ve metin küp- ler bulduk ki çöl hududunu mu- hafazaya —memur olan askerin suyunu şarabını muhafaza için yapılmıştır. İki bin sene düny: 'nın hâkimi ve efendisi olarak ya şamış olan Romalılar, bundan i- ki hafta evvelki makalemde na- zarı ibretinize ibraz etmiş oldu- ğum gibi bütün bütün yok olmuş- lar; lâkin o zaman o çöllerde göçebe olarak yaşamakta ve Ro malıları sık sık tâciz etmekte bu- lunan bedevi Arablar iki bin se- ne evvel nasıl yaşıyor idiseler ta- mamen ve aynen yine öyle yaşı- yorlar ve kışın o muhteşem Ro- ma harabelerinde — barınıyorlar. Hiç âdetlerini bozmamışlar, hiç tipleri de değişmemiştir. Roma tarihinin devri inhitatı, Türk tarihine de o kadar benzi- yor ki Gibbon'un kitabında me- selâ asker kısmının ve alelumum Roma legionlarının ahlâkça te- reddi etmesini ve hele hassa mu- bafız askerinin şımarıklığını, ve para için arsızlığını, Roma impa- ratorlarını istedikleri gibi taht- tan indirip boğduklarını ve cü- lüs bahşisi almak için bir diğeri- ni o makama getirdiklerini dik- katle mütalea ederken adeta Ar- navut Koçi beyin Yeniçeriyi 18- aram ee L A Tefrika No. 1 pısına çarpıyor. Ve yine rüzgâr- larla, bir çiçeğin yaprakları gibi dönüp yüzüne vuruyor... Tekrar başını içeri çekti. Ya- nındaki adamın hiddetle kendisi- ne baktığını görünce, bir viyo- lonsel gibi kalın, fakat tatlı bir sesle: — Ne olur Ekrem dedi, bak bir kere içeri, bizi hiç tanıyan - var nu? Adamın yüzü birdenbire değiş. ti. Gözleri giddetle açıldı. — Bıktım artık Cemile, bir yankesici gibi herkesten gizli, herkesten saklı bu sevişmeden!, Diyerek, kızgın bir halde oto- mobilden iİndi, Bu; uzun boylu, zayıf, kumral bir adamdı. Gazinonun — kapısında yanan Jâmbalardan gelen ışıklar, bol ve aralarına kır düşmüş kesif saç- l bir adamdı. Bir erkek güzeli! larını parlatıyordu. Çok yakışık- Girdi ve bir dakika sonra çıktı. — Gel dedi, kimse yok gazino- da Kadın otomobilden atladı o za- man!. . Üzerinde siyah astragan bir palto taşıyordu. Saçlarına, göyle gelişi güzel, üstü benekli ipek bir eşarp atarak yürüdü ve içine güneş geçmiş bir dalga süzülüşü ile, gazinonun kapısın- dan içeri girdi. Garsonlar karşıladılar onları. Galba tanıyorlar, «Buyurun ha- nımefendi!» diyerek, onları kö- gedeki en güzel masaya götür- düler, Kadın, istemedi. Oturdular. Ismarlanması lâzını gelen şeyler söylendikten sonra, garsonlar ayrıldı. Kadın o vakit, hiddetle başını çevirmiş denize bakan adama ellerini uzattı. Za- yıf, uzun parmaklarla süslü za- Tif, küçücük eller!... — Yapma Ekrem dedi, haksız- sın, zulüm ediyorsun bana mantosunu — çıkarmak Biraz tedbirli davranmak bu ka- dar büyük bir günah mıdır? Sa- na ne kadar hudutsuz bir aşkla; bağlı olduğumu — bilirsin, benim eşsiz sevgilim!... Yemin ederim, bu hoyrat muamelelerin beni bir gün öldürecek! Ne garip bir sesle konuşuyor Vahşi bir uğultunun sıyan bu kalın kadın gesinde, öyle hayvanca şehvani bu kadın; âhengini bir titreyiş var ki Sevdiği adamın şiddetle başını ni gö- rünce, ipek bir kumaşın yer yer dalgalı kendisine doğru — çevirdi; harelenen parıltısı — gibi, ve renkli ışıklarla yanan gözle- rini, hemen adamın gözlerine götürerek, onun fena bir söz söy- İcsesine mani oldu. Aman dedi Ekrem, yine paylama beni rica ederim! Azar- lanmağa alışmış bir mektep ço- cuğu gibi, sıyrık, yüzsüz bir şey oldum vallahi!... Kadın, dişi bir kedi sırnaşıklığı ile, erkeğine yaltaklanma zamanı geldiğini hissederek, başını acın- ma vaziyetinde sol omuzunun Ü- zerine aldı ve gayet mahirane bir hareketle, paltosunun bir u- cunu omuzlarından aşağı doğru sarkıtıp, beyaz ipek bir buluzün nokta nokta müdevverleştirdiği göğsünü, İleri doğru aldıktan sonra ellerini uzattı. — Ekrem dedi, çevir gözlerini bana!... Ellerini ver!... Yine bu gece bütün güzelliğin Üzerin- * Yenmeğe hazır dalında bir meyva gibi, bıyıkları- nın gölgesi altında donuk donuk parlı dudaklarının öyle bir heykel duruşu var ki!... Ah seni şimdi nasıl - istiyorum bilsen Keşke evine gi Adam, insanın kendisini döv- mek arzusunu verecek bir alüka- sızlıkla, kadının bu ateşli sözle- | rine soğukça şöyle bir mukabele de bulundu. — Cemile, olarak kalmağa , mahkümsun!, Hiç bir zaman bir kadın olamı- yacakan!... — Yine başlama rica ederim? — Sevmeği sen, bir erkeğin koynuna girmek zannediyorsun sadece Senin indinde her şey, ve her saadet, lâmbala- rı söndürülmüş karanlık bir oda- da, yalmz gözlerinin parıltısını gördüğün bir erkeğin kollarında Beçecek dakikalarla - ölçülüyor. Sen başka bir şey düşünmez, ba; sen daima bir dişi lah için Sultan Süleyman Kanu- niye takdim etmiş olduğu risale- yi veyahut Nâlmayı, Kâtip Çe- lebi okuyormuşum gibi - kendimi unütüyorum, zamanımı Şaşıriyo- rum, yerimi yadırgıyorum. Çok esef ediyorum ki Gibbon'un bü- tün tarihini bizim (bazı tarih ki- taplarile!...) yanyana gazete tunlarına geçirip de benim anla- dığım gibi tefsir etmek her tür lü ihtimal haricindedir. Onun çin Gibbon'un tarih vukuatından istidlâl ettiği bir takım düstur ları arzedip onları teyit eder bir ikl mühim misal vermekle iktifa edeceğim. Arada benim bazı mü- lâhazatım olursa onu da zikrede- im, Şimdi o müverrihin Au- gustus gibi en muvaffak bir ida- re adamı için neler söylediğini anlatayım; pek uzun değildir: (Augustusun —kendi elile tah rip etmiş olduğu— hür milliyet meclisinin kanunu esasisine dik- katle hürmetkâr — davranmasını tarif etmek pek hilekâr olan bu (Tyran — cebbar) ın seciyyesini dikkatle mütalea etmek sayesin- de mümkün olur. Bir soğuk başı (yâni soğuk- kanlı!): duygusuz bir kalb, o, he 'nüz on dokuz yaşında iken, ona bir (münafıklık maskesi takmasını ondan sonra hiç bir zaman © maskeyi yüzünden çıkarıp da bir tarafa koymamış. Zaten korkak mizaclı bir adamdı. Ayni el ile ve ihtimal ki ayni huysuzlukla (Çiçeron — Cicero) nun katilini ve (Cinna) nın affını imzalamı tı. Faziletleri hattâ (reziletler hisvices) i bile sani'a (yâni uy- durma, yapmacık) idi, ve kendi menfaatlerinin telkinatına göre evvelâ Romalılar âleminin düş- manı ve nihayet babası olabilir- di. İmparatorluk (salâhiyyeti — authority) nin uydurma siste- minin sun'i (yâni uydurma) bir çatısını kurmak istediği zaman Mutedil davranması korkularının eseri ilhamı idi. Ahaliyi sivil bir hürriyetin hayalil Şimdilik bu kadâr yeler. Yol paralarıni zimmet ne geçiren bir tahsildar kayto'du Galata Belediye Tahsil Şul sinde bir yolsuzluk tahkikatına baslanmıştır. Söylendiğine göre bu şubenin tahsildarlarından Ömer adında biri, mükelleflerin ilk taksit yol paralarını topladıktan sonra ken disinin tabettirdiği makbuzlarla ikinci taksitleri de toplamış, kaç gün sonra bazı mükelli lere uğrayarak sonradan verdiği makbuzları geri almıştır. 'ahsildar mükelleflerden top- ladığı paraları zimmetine geçire- rek kaybolmuştur. Ömer aran- maktadır. Ofis etlerine rağbet 'Ticaret Ofisi, 18 memur vası- eti satan bayiler nez- inCe umumi bir tarama yapmış- tasile Ofi: ter Bu tarama neticesinde dükkânlarında sade besili kuruş fiatla satıldığı görülmüş, ayni zamanda gerek evsaf bakı- mından serbest etlere faik olma- S1 ve gerekse fiat bakımından u- cuz bulunmasına binaen halkın Ofis etlerine fazla rağbet ettiği büludan süretile — fiatlarını osbit edilmişt İlk Cemre düştü Bugün Kasımın 105 İdir, ilk bugün- ısınmağa Cemre havaya düşecek, den itibaren havalar başiayacaktır. Yunan kayakçıları geld Uludağdaki kayak müs lar la gehrimize gelmiştir. kip şu kayakçılardan mü: rekkeptir: Panayot Panargios, Aleksandr Maksimos, Lutarhos Langidia Kostantin Gorçopulos, Jorj An- gelos, Evangelos Lebesis, ka bir şey bilmez misim Cemi- ll (Devamı var), . deceklerdir, —| metlı bayi Ofis koyunlarının resmi fiatı olan 240 ötürü bazı dükkânların alış verişlerinin diğer serbest et satan kasap dükkânlarına naza- ran daha hareketli bulunduğu ve bu sebepler dolayısile serbest ka- sapların et kalitelerini düşürmek Ofis fiatına yaklaştırmak zorunda kaldıkları ka- a iştirak etmek üzere altı kişilik bir Yunan ekibi dün uçak- takçılar bugün Bursaya g!- 20 ŞUBAT 1949 B Hazret-i Ömer'i niçin yazıyoruz ?.. azreti Ömer belki bü« tün — dünya — tar”lade hak ve adaletin en müs kemmel timsalidir: İlk defa olarak köleliğin aley- hihde bulunmuştu ve Amr bin As'a göyle demişti: İnsan, anasından hür olarak doğar, siz onları ne hakla köle ediniyorsunuz?. Allah katında Insanların hepi- Si nasıl müsavi ise, cemiyet h: yatında da müsavi — olmalarıma çalışırdı;. kuvveflilerin veya ni fuzlu kimselerin imtiyaz sakibi olmalarına fırsdt vermezdi. Gassan beyi Cebele bir gün Kâbe'yi tavaf ederken bir fakir nasılsa eteğine bastı; Cebele o adamın burnuna vurdu ve kardı. Adamcağız Ömer'e gikâyet etti. Ömer, Cebele'yi çağırdı ve ne di- yeceğini sordu. Cebele şu cevabı yerdi: — Ey müslümanların beyi, hu adam benim eteğime bastı, ben de vurdum. Hattâ Kâbe'ye say göstermeseydim kalıcımla kafası- ni bile kıracaktım. — Suçun İtirafınla sâbit oldu. Şimdi © adamın — gönlünü y yoksa ona senin burnunu SI için emir vereceğim. Cebele kızdı ve iti — Ey müslümanların beyi nasıl olur? Ben Beyim, o ise âdl insanlardan biridir. Hazreti Ömer dedi ki: — İslâm dini ikinizi de müsa. vi tutar. Bir müslüman ancak I- badet, nâmus ve sihhat bakımın- dan mümtaz olabilir. Cebele bu hükümden kurtula « mayacağını anlayınca Bizans İm- paratoruna sığındı. Mısır valisinin oğlu bir — Mesre yerlisini dövmüş, Ömer de Misıe yerlisine valinin oğlunu düvdür- müştü. Bir defa harb ganimetleri a. rasından çıkan Yemen kumaşları nı askerlere taksim ettiği zaman kendisine düşen parça bir entarl yapmağa yetmemiş, oğlu da ken- di hissesini babasına bağışlamak suretile mümkün olmuştu. Halifo olmasına rağmen yama- lt hırka ile milyonluk harb ganl- arasında dolaştığı görü - lürdü; çolak bir askere ne kadar pay düşerse kendisi de o kadar alırdı. İslâm Peygamberi; — Ayşe'den ve Ebu Bel sonra en çok sevdiğim Ömer'dir! Demişti. Başka bir sefer söye su sözlerin kiymeti son de- — Eğer benden sonra — Pey- gamber gelmesi mukadder olsaye d Ömer-ül - Fâruk olurdu. Ömer öyle bir adamdı ki, düs- farlarından asla Şaşmazdı;. ada- mesine dikkat ederdir.. geceleri sokak sokak gezip halkın dert - lerini ve ihtiyaçlarını anlamağa çalışırdı; hazineden para almaz. dı; saray ve ihtişamdan nefret ederdi; milletin saadetinden ve devletin yükselmesinden başka arzusu yoktu. Şu zamanda Ömer gibi Cihi - lerden ders almağa — muhtacız; bunun için onun hayatını yazı- yoruz. Kadircan KAFLI ——— Kanatlılar Cemiyeti kongresi dün yapıldi Eanatlılar Cemiyetinin senc. lik kongresi dün saat 15 de E- Mminönü Halkevinde yapılmıştır. Geçenlerde vukubulan bir u- çak kazasında şehit düşen tki pilotumuzun hatıralarına hü-me- tan üç dakikalık bir ihtiram yakfesi yapıldıktan sonra kon- gre Aziz Uçtayın başkanlığında toplanmıştır. İdare heyeti ve muhasebe ra- porları okunmuş, 21 bin liralık bir açık yüzünden uzun müna- kaşalar olmuştu Neticede üç kişilik bir heyet seçilerek hesapların tetkiki için vazifelendirilmiştir. Yeni idare heyeti seçimi de yapıldıktan sonra toplantıya soni verilmiştir. İdare beyetine, Vecihl “Hüre » |kuş, Turgut Taskın, İsmail Erse vinç, 'Vedat Çeliköz, Galip Tdil, Zeki Koriş seçilmişlerdir. gelecek sene açılacak 'Yaz sömestrinde açılacağı söyle« nilen eGazetcilik Enstitüsü> burakılmıştır. Senato sömestr tatilinden sonra yapacağı ilk toplantıda enstitü sta tüsünü hazırlamağa başlıyacak ena titü de gelecek ders yılı kış BÖ € mestrinde açılabilecekdir. gerl EZLKİRNT ŞUBAT 1949 Kumf Hict | seBar R. Ahir 1354 ı%s Pazar 105 - Ay: 2 - Gün: 5L Kasım: Vasati — Ezani Gün 6 AT 12 69 öğle 12 28 6 40 İkindi 15 27 9 89 Akşam w 49 12 Yatsı 19 21 3 81 irasak 6 10 11 22