Yazan: NAZİF SÜLEYMAN TEFRİKA: 8 Vatan ve Son Posta gazeteleri muhabirlerine verilen ziyafette çıkan hadisenin tafsilatı Lefkoşa (Hususi) — 4 Ocak ge cesi Lefkoşada Palas oteli salon- larında, o sıralarda Kıbrista bü- Junan Vatan gazetesi Sahibi Si - | nan Korle ilc Son Posta muhabi- vi Bedirhan Çınar gerefine veri - len ve Türkiye Cumhuriyeti Kıb- rıs Konsolosu Mehmet Ali Balin İle konsolos muavini Nafiz Ter - ken'in de bulunduğu bir akşam zi- yafetinde zuhur eden ve muha - birler vamtasiyle Türkiye matbu - Atına da akseden kâdise Kıbrıis - ta günün en heyecanlı mevzuu haline gelmiştir. Kıbrısta çıkan Türkçe gazete- ler bu hâdisenin nahoş olduğunu ve buna o akşam ziyafete davet - Biz olarak gelen bir şahis tarı fından sebebiyet verildiğini söyle- mekle iktifa etmişler ve hâdise hakkında hiçbir tafsilât verme - müşlerdir. tddla edildiğine göre, hâdise şa dur: Ziyafet gecesi Anayurdla Kıbrıs Türkleri arasındaki sarsıl- maz bağlılığı belirten — demeçler de bulunurken Lefke Belediye Baş Kkanı (Son Posta gazetesi bunu yanlışlıkla Lefkoşa Belediye baş - Yanı olarak koymuştur. / Kıbrısta Belediye Başkanları seçimle ya - pılır ve Lefke Belediye Başkanm- €an başka Türk Belediye Başka- n yoktur.) Nekibzade Fadıl söze karışarak Türkiyemiz ve 'Türkiye Cumhurbaşkanı hakkında tariz - Kâr sözler sarfetmiş, Dahâ doğrüsu — Vatan ile Son Posta —muhabirleri — gazetelerine Bönderdikleri haberde bu iddiada bulunmuşlar ve Lefke — Belediye Başkanı Nekibzade Fadıl'ı Türki- 'ye efkârı umumiyesine bir mür - feci, bir €Türk düsmanı> olarak Böstermek İstemişlerdir. Diğer taraftan hâdise — ziyafet Şevrelerinden efkârı umumiyeye aksetmiş, Işe dedikodu ve muba- Jügalar da karışmıa ve bu; Kıb - Yıs Türkleri arasına büyük bir teessüir ve endişeye sebebiyet ver- miştir. Fırsattan istifade eden dema - Boglar ve bozguncular, meseleyi izam etmişler ve bir mugalâta de nizi içinde meselenin hakiki ma - hiyeti bambaşka şekillere girmiş- dir, Mesele Kıbrıs Türklerini doğ - 'Yudan doğruya alâkadar ettiği ve Lefke Türk halkırın reyiyle Be- dediye Başkanlığına seçilen müm- 'taz bir şahıs cmürteci» ve €Türic Güşmanı> olarak ağır bir. itham altında bulunduğu için, hâdiseyi bilaraf bir gözle müşahade ede- Zük iç yüzündün — millettaşlarımı haberdar etmeği bir vazife say - dım. Bu husustaki — kanaatlerimi yazmadan evel, itham altında bu- Tunan Belediye Başkanının, çıkar Cığı açıklamayı beraber okuya - h. (Bir Hakikat! Açıdama) baş Tiklı bu beyanname de - Belediye Başkamı diyorki: «Memleketimizi ziyaret eden ga zeteciler gerefine verilen bir ziy fet konusu etrafında bu güne ka dar gazetelerde intişar eden, şah- #ıza hedef tuttuğu anlaşılan Rum Ca güzetelere aksedip ismim zik - zolunan ve hakikat olmayan pek girkin yazıları herkes gibi ben de teessüfle okudum. Bu yazılardan ben üç şeyin ba- 'a isnat edildiğini anlıyorum 1) Ziyafete davetsiz gittiğim, 2) Ziyafote sarhoş olduğum, 3) Türkiyemiz ve Cumhurbaş - kanı hakkında nefretle karşılana- cak sözler sarftttiğim, Şiphesizdirki — yukarıdakilerin birinci ve ilincisi yalnız benim şahsımı alâkadar eder ve bir ce - * ve cemâaatı kat'iyen alâka- ir etmez kanaatindeyim. Bu 1 kisinin mesnliyel sırf bana - attii Halbuki üçüncüsü (eğer vaki i - se) bütlün cemiyeti ve cemaatımı z alâkadar etmektedir. Eğer bu Uçüncüsü olmâsaydı di #er ikisinin üzerinde durmağı ve manakaşa etmeğe belki de lüzum görülmezdi. Mademki üçüncü iddia ileri sü- Tülmüştür, bunların hepsine bir - den doğru olarak cevap — vermek muhakkak tazımdır. Tödla olunduğu gibi ziyafete da vetsiz gelmedim. Ziyafeti - tertip edenlerden ve benim gibi birçok - larını davet eden «HÜRSÖZ> ga zetesi sahibi Fevzi Ali Rıza Bey tarafından resmen davet olun - dum, ve hattâ masada yerim ay- Tılmış ve Üzerine kartım bile kon muştu. Ziyafete işlerimin çoklu - #o dolayısiyle İştirâkim — şüpheli di, fakat aymı gün Lefkeyi teşrif €den Sayın Konsolos Beyle gaze- teci misafirlerin — kaldığı otelde Jan müteaddit israrları üzerine Konsolos Beyin — otomobilleriyle birlikte Lefkoşa'ya gittim. Gaze - teci misafirlerin kaldığı — ötlede yarım saat istirahat ve görüşme den sonra ziyafeti tertip edenler Ge saat 745 de ziyafet yeri olan Palas Hoteline gittik ve oradaki diğer davetli arkadaşlara iştirâk ettik. İddia olunduğu gibl cemiyette, sarhoş değildim. Muhakkaktır ki Palas Hoteline gidinceye kadar kendileriyle beraber bulunduğum Te gazeteci gazeteci arkadaş Ve X2 de ben hiç blr İçki içmedik, Hotelde yemek hazır. oluncaya kadar ayak üzerinde her arkada- gin içtiği gihi ben de birkaç tane içtim. Bunun benda hasıl ettiği netice diğer arkadaşlarmkinden farklı değild!. Bu verdiğim tefer- Tüatla sarhoş olmadığımı ve olmu- yacağımı efkârı umumiye pek iyi takdir edebilir zannederim. Türkiyemiz ve Sayın Cumhur - başkanı hakkında nefretle karşı - Janacak sözler sarfettiğime go - lince: Bu iddia beni çok müteessir et- miştir. Böyle bir iddlanın ne için ve na- l gazetelere bu gekilde geçtiği - ni ziyafettekri bircok arkadaşlar da dahil ollağu halde anlıyama- dik. Gönll arzu ederdi ki gaze - teciler Böyle bir Jüdlayı serdeder ken daha müteyakkız olsunlar ve Kabrıs'ta — Türkiyemiz ve — Sayın Cumhurbaşkanı hakkında nefret- l karşılanacak sözler sarfedecek tck bir Türkün meveut olmadığı - 'm hepsinden cvvel onlar müda/aa etsinler. (Devamı var) SA RRDTTERAZ T KIN VAA LARA DY LA VA LT VD EEAYA, $. Suraski ve mahdumları Bullan H I ORMİNAL VİATLRALA İN en yüksek kalitelerinden palfoluk, pardesülük, elbiselik kumaşlar, zengin çeşit kuponlar... FİATLARLA mam Caddesi No: 24 Cevab ve Tenkidlerimiz Z. Abldin Bükem: (Ankara) | — '&Özleyiş> şii beğendik | fakat benzetiş ve duyuş itibavi- | l& yarım ifadeli ve mübhem | Kalmış iki mıcramı çıkardık, Sizin muvaffak olacağınızı ü- mid ediyoruz. Yalnız yeni ve es ki eserleri çok okuyunuz. Özle- yişinizi güzel bulduğumuz bazı | Mısraları için dercediyoruz. * İsmet Doğru: eİmlâmızın bir | kör düğümü» başlığını taşıyan makalenizi, muhtevası itibarile | güzel bulduk. Fikirleriniz yerin- de ve isabetlidir; ancak bu ko- nuda şimdiye kadar salâhiyetli | kalemler - tarafından bir hayli makale yazılmıştır. Size daha orijinal konular üzerinde etüd “yapmanızı tavsiye ederiz. x İbrahim Köksal: (Kırıkkale) ! — «Allahım», «Vefasız» ve <Su- ab> başlıklı şirlerinizi okuduk. | Şiirleriniz hece vezni ile yazıldı- ğt için önce vezin ve kafiye hatâ ver Yarab» ile «Şifa ver Yarab: mısrâlarında redif yapmak iste mişsiniz. Fakat teknik bir hatâ- ya düşmüşsünüz. Eserlerinize burada uzun bir kritik yapmaktan ziyade $ bir, iki tavsiyede bulunacağız. Kendinizi iyimser olmaya a- lıştırınız. Hayatı, sembolistler gibi buzlu bir cam arkasından seyrediyorsunuz. Bu haleti rühi ye ile işliyeceğiniz konular, pek | az kimseyi meşgul eder. Daha iy işlenmemiş konuları ele alınız ve kaleminizi bir de bu yolda deneyiniz. * Rüştü Kaya: * (İstanbul) — «Kırkdokuza girerken» isimli gürinizin ilk kıt'asının iki mıs- Tâ gayet güzeldir. Müteakip, hele dördüncü mısrâı, bizi çok Güşündürdü. <«Acaba her insan talihsiz mi?» Fânilik, talihsizlik olabilir mi? Ölüm, mukadder â- kibetleri ve belki de bize daha ülvi bir dünya vâdetmektedir. İkinci kıt'ada üçüncü mısrü bilhassa bilhassa dikkatinizi çe- keriz. Üçüncü kıt'a ise şiirin temasını o kadar değiştiriyor ki.. * Doğan Sindiren: (Nişantaşı) — «Ruhumun feryadır, <Bir kaç satır>, «Hayal ve hakikat» ve «Uçurum> başlıklı şürleriniz, hem teknik, hem de duygu bakı mından bizi tatmin etmedi. Da- ha çok işlenmeğe ve tashihe muhtaç. Sonra siz gayet bedbin siniz ve hayatın yalancılığına, kötülüğüne pek erken karar ver mişsiniz, Hayat belki yalancıdır fakat herkes için kötü olamaz. Çok okuyunuz, zira bu vadi- de her şeyden evvel okumak lâ zımdır. * Hasan Yenilmez: - (Samsun) — «Hatıra> ve «Dilberin Dü- ğünü» başlıklı gürlerinizde ka- fiye hatâları bulduk. Güzel ih- saslarınız olmakla beraber, yer- siz benzetişler ve mübhem ifa- deler var. Sizden ümidvarız, y ni gürlerinizi bekleriz. Okumayı siz de ihmal etmeyiniz... * Nihad Kuşlı (Ankara) — «Bursaya> ve <Yirmi yıllın ar- dından> başlıklı şiirlerimizde gü | ve fevkalâde buluşlara, ben- zetişlere rastgeldik. Maalesef | gürlerin itibarile zayıf übhem ifadelerle dolu. Mü- balâgalı teşbihler ve mânası hoş uyan «don» gibi kelimelerle Bursanın tasviri yarım. kalmış- tır. Siz Bursayı biraz daha işle yiniz ve oldukça kısa yazmıya çalışınız. Yirmi yılın ardından> da öy le... Meselâ «Gündüz fırın ağa gece kutup yurdu> mısrâinde, ifade etmek istediğiniz şeyi biz anladık; fakat herkesin anlıya bileceği bir ifadeye çevrilmesi daha münasib olurdu. * Cahid Gürnal: — eDemirci: başlıklı şürinizin ilk kıt'ası pek güzeldir. Buna mukabil ikinci kıt'a zayıftır Diğer gürlerinizde de güzel ve orijinal bulduğumuz taraflar var; fakat işlenmek ister | Size eserlerinizi «ben» den kırkanırsınız, bir. şeyler ve- receksiniz, Fakat okumak le «Demirci» şiirinizin ilk k sını dercediyoruz. * Rauf Sorulmaz: (Erzurum): — dçimde hasretin var» ve «En büyük dilek» gürleriniz d soğukca tahassürler var. Hece veznile yazmak istiyorsunuz, fa- kat kafiye yapamıyorsunuz. Bu konuda çalışınız. Aşki konular çok işlenmiştir. Bizi tatmin et- miyor. Diğer arkadaşlarınıza ve A REZ yaptığımız tavsiyeleri okuyu - XENİ SABAH Yüzüyor kahkah: Bir Sarı ay İşliyor ç X Gene hülya dolu bir şarkı ipek dallarda! Musiki, dalgaların öptüğü sandallarda Akıyor, meş'ale tutmuş ona çıplak kızlar, Gölde binlerce beyaz inci — düşen — yıldızlar. ** Gizli bir elde kırılmış gibi altın bir kab Damlıyor aynaların üstüne gökten mehtâp —— NAHİD GÖKÇÖL * * Demirci İhtiyar demirel demir dövüyor, Toprağın semayı öptüğü yerde.. Bulutlar kıpkızıl; sema gülüyor. İhtiyar demirel demir dövüyor. * * CAHİD GÜNAL ÖZLEYİŞ Hep seni hatırlarım Bağlarbaşı.. Hayalö daldığım zâmanlarda...... Gurub vakti efsanedir güzelliğin, Sükün uyur yapraklarda.. de & Şebnem misali dakikalar... Mehtap hevenk, hevenk dallarda. Ve nurdur çiseliyen muttasıl, Yarım kalan tevekküle rüyalarda * * Hep seni hatırlarım Bağlarbaşı. Asina gördüğüm zamanlardı Z. ABİDİN BÜKEM * Ölüm Şarkısı Ben istemem kefen, mezar ve toprak, Yeterkl yükselsin yurtta albayrak! lece kederin bitmez ml anne Şehid şânı sana yetmez mi anne? * * Elveda ey Dünya, elveda anne! Ölünce sarılmaz tenim kefene, Yeter ki üstüme albayrak ine, Ben şunu diyorum giderken annel &£ Gelip mezarımın bir gün başında; Oğlum, ölüp gitti bu genç yaşında, Daha gençliğinin çiçek yaşında Deme, gücenirim; sana ben anne! * AÇILMAM Mavi bahar sabahları Emirgânda Ömrün sıcak dostluğu çağla gözlüm bizim içindi Pembo bulutlar. görünürdü, yağmur getiren bulular! Başımızı kaldırsak biraz We nefesimize yeni bir garkı eklerdi. Çam Kokulu ilik bir Tüzgür, * * Baharmı geldi bu tarafa yine Masmavl bir semadan, yumuşak topraktan Ağaçlar pembe açmnışlar, ağaçlar beyaz Tertemiz aşk kokun varsa bahar, bana Uğraşma bahar uğraşma beyhude 'Acılmam. # Vi BALO Bir konağın önünde sıralandı taksiler.. yanlar birer birer n kolunda, neş'e ve gülüşlerle; İçeriye girdiler kıvrak bükülüşlerle, Eteklerini tutan ba Eşleri: * x Caz dedikleri şeyi sokaktan duy — Ne oluyor babalık, diye bek; — Ahir zaman düğünü budur evlâtlar, dedl> Sonra tekrar yükselen kahkahayı dinledi. KEMAL KUMHAĞI * VOLKAN Kalbimde yaralı bir hasta gi gözyaşı akıtan kimsesiz ruhum, Ezeli matemle hep yasta gibi Durmadan eriyor hissediyorum, * * Hasretin zehriyle göğsümde yanan Bağrıma saplanan zehirli bir ok, Sürükler gönlümü bir korkunç tufaa Elini uzatıp çıkaracak yok! ** Ufkuma uzanan şu karanlık sis Zulmetle kuduran o müthiş tufan, nemler saçan o coşkun akis lev yanan gizli bir volkan, Ceheı 'Alev k * Hicran elemiyle sızlar her yanım |Kan fışkırır kalpten; lâv yerine kanı Ruhun azabiyle kanarken canım İstirap selidir gözümden akan, öle l Ümit: yamacımda kuruyan çiçek Şifasız çözlülmez İçimdeki sır, Saadet yerine hep İan içecek Bu atoş erimez goçse de asır lar müvileşen nürunda.. hirbaz kadının duygulu tanburunda ince ışıklarla bükülmüş tel tel, hile rüyalı, gümlüş bir dantol, ZEKİ YETİŞ HİCRİ ŞEN Kaleleri devii Gemileri Halice | Leylâ Leylâ o gün biraz — ralıatsız yatıyordu. Henüz dalmıştı. Ka- pi çalındı, postacı idi. Mektub çok sevdiği arkadaşı Mes'ude- dendi... Epeydir Mes'udeyi gör- mediği için heyecanlandı. Fakat mektubun, bir dâvetiye olduğu 'nu görünce güldü. Dâvetiyede gunlar yazılı idi «Lâylâcığım, şu satırlarımla bana belki hakikatsiz diyecek- sin... Bilirşin ki seni, kardeşim kadar scverim, sana kadar gel- meği bilhassa arzu ederdim. Şim di bana sen de hak vereceksin. Çok ani bir kararla yılbaşı ge- cesi düğünüm icra edilecek, Bu "müjdeme sevindim, beni affettin değil mi?... Düğünüme mulak kak beklerim seni... Halü'ctan, tel aldım, akşamı burada buluna cak, Bir çok selâm ve sevgiler.: Bu mektub onu şübhelendir- di. Yoksa bu mektub Halükla, tanışmamız için Mes'udenin, bana bir oyunu olmasın diyor- du ve ondan - böyle bir şey de, tahmin etmiyordu. Bu sebeble bekledi; mişti. O gece, Leylâ, gül kurusu rengindeki, kadife elbisel düğüne gitti. Bu elbiselerle Ley- lâ, o kadar sevimli ve öyle ca- zipti ki... Bütün dâvetliler, - nün güzelliğile meşguldü. Mes'ude, yanında eşi olduğu halde onu, karşılamışlardı. Ha- lük uzaktan göründü. O, Halü- u resminden tanıyordu. Mes'üde onları tanıştırdı. Halük, tayyare üsteğmerri idi ve genç, geniş omuzlu, siyah hafıf dalgalı saçlarile gayet yakışık- h idi. O esnada caz, güzel bir tan- go çalıyordu. Mes'udenin, ısra- rile dansa kalktılar... Birbirle- rine pek uymuştular.. Üst, üs-; te bir kaç defa dans ettiler. * Bu tanışmanın saadetile en- n bir zevk içinde idiler, Çok kalmadı, bir kaç gün içinde Ha- lük vazifesine döndü. Fakat, bu dönüş her zamanki gibi, değil- di... Kardeşi Mes'udenin, düğü- , ona bir gönül oyunu oldu. Hattâ o, hiç sevmemişti. İlk de- fa olarak Leylâyı sevmişti. O- nunla sözlü olarak ayrıldı... Az zamanda birbirlerile çok iyi an- laşmışlardı. Çok sık mektubla- Şıyorlardı. En son mektubunda, Halüğun, çok güzel bir pozu da) vardı. Ayrıca gu ifadelerle Ley- lâyı, kendine bir kat daha bağ hiyordu. Leylâ bir kaç defa elindeki fotoğrafa baktı içini çekerek uzaklara hem çok uzaklara ba- ka kaldı. Bu anda bir tayyare bütün hı zile adeta, ona doğru geliyor gi bi idi... Şaşırdı, bütün kuvveti- le camları ardına kadar açtı. Sonsuz bir heyecan içinde idi, Ellerini yüzüne kapadı ve var kuvvetile Halük diye haykırı- yordu!! Karyoladan yere düşti O esnada annesi gelerek, lânın kollarından tutmuş ğına yatırmıya çalışıyordu... O, gözlerini oğuşturarak Ha- lüğun, hayalile meşguldü... Şadi Kurtuluş İstanbulu aldın sen! Dünyaya Ün saldın sen!: Her gün adın anılır, Koca Fatih oldun sen! K ç Çağları değiştirdin, Bir gecede indirdin! İ * Boğaz kesen yaptırdın Büyük toplar döktürdün Gülleleri atarak Kapıları söktürdün el Sürdün atı denize Düşman dayattı size Korkak Bizansın halkı Yalvarıp geldi dize *& Heykelin dikilecek Göklere yükselecek Beşyüzlincü bayramda Dünva seyre gelecek. UĞUR GÜRAĞAÇ YU HABERLERİ| R —— LA Soğuktan ölen bir vatandaş cenazesi Cemaat, soğuktan donmamak için, tabutu yere bırakıp kaçtı Konya (Hususi) — Son gün- lerde Konyada kış, bir facin ha lini almıştır. Umumiyetle —24 givarında seyreden soğukluk, ge çenlerde —32 dereceye kadar düşmüştür. Yakacak buhramı ve bahalılığın vâhim şekle sok- tuğu bu dehşetli kış ve soğuklar her gün bir çok donma vak'ası- 'na sebebiyet vermektedir. Kiş hastalıkları yaygın bir vaziyettedir. Hastahane ve Te- yirler tamamen dolmuştur. Tes- bit ettiğimize göre, şimdiye ka- dar 2 Erkek sanat enstitüsü ta lebesile, 1 bekçi donmuştur. Ay rıca, fukara ve yolculardan da- ha bir çoklarının donarak öl- dükleri söylenmektedir. Geçen- lerde, bu suretle ölenlerden biri ginin cenazesi götürülürken, ta but soğuk yüzünden yarı yolda yere bırakılmış ve cemaat kaçış mıştır. Sokaklarda gezenlerin bıyıkları, kaş ve kirpikleri huz tutmaktadır. Okul tatillerinin* ba durum karşısında uzatılması düşünül- mekte, öğrencilere her ihtimala karşı, aşılar yapılmaktadır. Gemlikte imar faaliyeti arttı Gemliğin en büyük — ihtiyacı iskelenin bir an evvel şasile halkın sıkıntıdan kurtarılması lâzımdır Gemlik (Hususi) — Belediye miz sürüncemede kalan bir imar işine yeniden hız vermiştir. ÖZ- rendiğimize göre imar plânı ge- reğince yıkılmasına karar veri- len dükkânlar arasında bazıla- rınâ el sürülmediği iddia edil- mekte idi. Şimdi belediye yeni bir hamle ile plân dahilinde bu- lunan hatırlı şahısların da dük- kânlarının yıkma kararı dışında kalmaması hususunu temin et- miştir. Bu dükkânlar yıkıldığı takdirde tarihi bir cami olan Çarşı camii şerifi meydana çıka caktır. Diğer taraftan Çarsı camii şe rifinin Gdoğusundaki — mezarlık Bursa T. başka bir mahalle nakledilmek- tedir. Bu suretle Gemlik büyük bir meydana kavuşacaktır. Ay- rıca nakil vasıtalarının geçmele rine mâni olan çarşı köprüsü 14.000 Tira sarfile esaslı bir tâ- mire tâbi tutulacaktır. Gemliğin bir çok derdleri var kımız iki senedenberi şehre iki Kilometre mesafede bulunan Su niğ ipek fabrikası iskelesine gi- derek oradan vapura binmekte ve inmektedir. Bu vaziy2* gısında halkımız büyük bir güç- Tük ve sıkıntı çekmektedir. Salâhaddin Özgür T. tevzi işinde düzensizlik 90.000 nüfuslu koca bir şehir 9 müvezzile idare «diliyor- muş. Bu sebebden tetzi İşleri gecikiyormuş Bursa (Hususi) — Posta i- darelerinin âmme hizmetleriai ifa ederken dikkatle üzerinde durmaları icab eden tek mesele şübhesiz sür'attir. Halkın posta idaresinden bunu istemek hak-i kıdır. Halbuki bir çok - postaj merkezlerinde ve bilhassa müna kale vasıtası yol ve mesafe ya- kınlığı olan bölgelerde dahi bir betaet göze çarpıyor. İstanbul- la Bursa arasında mesafe bir kaç saatten ibaret —bulunduğu ve merkezden de iki münakale yoluna bağlı olduğu halde günü gününe gelen mektub, — gazele ve sairenin sahiblerine teslimi mümkün olamıyor. Doksan bin nüfusu sinesinde barındıran Bursada P. T. T. nin tevzi kadrosu on bir kişiden - baret olup bu kadrodan iki mü Osmaniye gençlerinin verdiği temsil Osmaniye (Hususi) — çe mizde Halkevi temsil kolu tara- fından, spor kulübü menfaatine bir temsil verilmiştir. Biletlerin üzerine altı oklu H. P. damgası vurulduğundan satışı gayet dur gun olmuş, bilâhare altı oku sil mek mecburiyetinde kalmışlar- dır. Müsamerenin tenkid edilecek tarafları olmakla beraber, mu- vaffak olunmuştur. Piyesler İs- tiklâl ve Kaplıca Otelidir. Yeni kurulan spor klübünün yaşama &1 bakımından ilçemiz gençlerin den daima bu şekilde teşebbüs ve faaliyet göstermelerini ister ve bu başarılarından dolayı da tebrik ederiz. Bartın C, H. P. kongreleri sona erdi Bartın (Hususi) — Şiddetli kış dolayısile gecikmiş olan ba- bucak kongreleri geçen hafta yapılmıştır. ki kongreler oldukçı kici olmuştur. Kongre- Bu Bi alâka ç ler sert ve münakaşalı geçmiş ihtiyaçlar belirtilmiştir. U a clektrik motörü geldi Urfa (Hususi) — Şehrin e lektrik ihtiyacını karşılam re Amerikaya sipariş edilen 575 beygir kuvvetindeki motür nihayet gelmiştir. Motörün mag yezzüin, münhale müvezzi tâyin etmiyen başka bir merkeze veril mesile 9 a düşürülmüştür. Şeh- rin umumi nüfusmna nisbetle, 9950 kişiye 3333 haneye bir mü vezzi isabet ettiği göz önüne ge- tirilirse, posta idaresinin elinde muazzam bir. dağıtma servisi bulunduğuna inanmak âbes o- lur, Bir müvezzüin o günkü ha- mulesini 3333 hanelik bir saan- yı dolaşarak tevzi edebilmesine imkân olmadığı gibi, esasen bu na bedeni takat da kâfi değil- dir. P. T. T. hakkında ne zamnan bir neşriyat yapılsa, derhal alâ- kalanan genel müdürün Bursa posta idaresinin bu durumu ile de mesoul olacağını zannediyo- oruz. ŞTA Urfada döğerek adam öldürenler Beş kişi tarafından dövü- len zavallı Ömer hastaha- nede öldü —— Urfa (Hususi) — Urfanın Kabahaydar bucağına bağlı a- şağı Koymat köyünde feci su- rette ölümle neticelenen bir kav, ga olmuştur. Hâdiseyi tafsilâti- le bildiriyorum. Aşağı Koymat köyü halkın- dan Hüdo oğlu Yasin, Osma: Mehmed oğlu Bedir, Sinan oğ- lu İbrahim, Hasan oğlu Cuma adındaki şahıslar ayni köyden Ömerle bir geçimsizlik yüzür- den kavgaya başlamışlar Öme- rin kafasına — vurdukları - sopa darbelerile bayıltmışlardır. Boş kişi tarafından dövülen -Ömer imdad istemi aşlamış ve im dad . koşanların da bazıları bu mütecav taralından döyül- müştür. Ömer Kaynı mezaleket hastahane: rılmış ve tedavi altına alınmış- a da biraz tonra ölmüştür. Va kaya saveı el koymuştur tajına önümüzdeki aylarda bay lanacak ve Urfanın kurtuluş gü nü olan T1 Nisanda açılış töree pilacaktır.