Mantolar Sevgili okuyucularım; — niye- im bugün size Paris'ten resime tıi gelen bahar - şapkalarıdan Bahsetmekti. Fakat dışarıdakl #pi ve beyazlık bana bahar gü- gelliklerini bir türlü iİlham et- medi. Ne yazabilirim diye dü- günürken aklıma bir arkadaşı- mıin Amerikadan aldığı bir manto geldi. Arkadaşım bu man toyu bir senedir her mevsimde giyiyor. Nar çiçeği kırmızı olan bu manto gabardin cinsinde bir kumastan yapılmış. Tçinde hir kürk, bir İnce müflon ve bir de kendi renginde saten astar ile arkasında düğme İle mantoya raptedilen bir kapuşonu var. Havanın - çok soğuk - olduğu glinlerde arkadaşım mantosunu kürk, muflon ve ipekli astarla- rının ücüyle birden giyiyor. Ta- bil kürk astar iyi cins kürkten değil. Bütün vazifesi sahibinin gizli gizli sırtını 1sıtmaktan İ- Faret, mantoya ayrıca bir şıklık lâve etmiyor. Böyle soğuk gün- Jerde manto sahibi başına mari- tosunun kaplişonunu da çekip kKarların fcinde sıcak dolaşıyor. Hava İlkbaharda biraz 1sınınca veya yazdan sonra Sonbaharda goğuyunca bizim küçük hanım mantosundan kürk astarı çıka- mveriyor, yaz gelince de muflon Astarını da çıkarıp Kışlık kalın mantosunu ince — gabardin bir pardesti haline getiriyor. Duyduğuma göre Amerikada elli dolara hazır alınan bu man- tolar çok rağbet buluyorlarmış. Toplu hanımları kat, kat kürk 've muflon astarlar belki biraz ha şişman gösterir. Fakat İn- Be ve zayıf hanımlar için böyle Mantolar yapılmak pek de ya- bana atılacak bir fikir değil. Yalnız biz hanımlar biraz may- mun istahlı oluruz da belki böy- le bütün bir sene boyunca - bir tek manto giymekten bıkarız. bir. Arabcık Bisküileri 2 Yumurta, 1 Fincan toz şeker, 25 Kare çikolata veya 6 çor- Va kaşığı kakao, 1/3 Fincan tereyağ, 1/2 Fincan un. 1/2 Çay kaşığı Beyking Pov- Yer. 1 Fincan ayıklanmış, kıyılmış ceviz. 2'Tutam tuz. 'Yumurtaları toz şeker İle kabarıp koyuluncuya kadar dö- vünüz. Sıcak su içinde tereyağı 've çikolatayı eritip yumurta ile gekere iİlâve ediniz. İyice karı- Hınca un, beyking povder, tuz Ve 'en sonra ceviz diğerle- zine katınız. Yağlanmış, düz bir kaba boşaltınız, orta hararette #ırında yarım saat pişiriniz. So Buduktan sonra küçük dört kö- ge parclara taksim ediniz. Afi- yet olsun! Okullarin tatili için daha ne bekliyor <Ankarada, Konyada ve bel- ki de daha işitmediğimiz lerde okullara muvakkat verildi. Sebebi Malüm: - Salgın hastalıklardan korunmak - için gerekli tedbirlerden birini almış İstazbulda, mevsim hastalığı olmadığını kim iddia edebilir? Eczahanelere gidiniz, soğuk alğınlığı, Grip, boronşit vesair mevsim hastalıkları için yeçete yaptırtmağa #ra beklediklerini görürsünü: Amma> gazetelere «alâkadarla- Tans — söylediklerine — bakılırsa, Grip yüzünden okullara devam- sızlık nisbeti yüzde onmuş — ve binaenaleyh okullara tatil ver- meğe lüzum yokmuş!.. «Alâka- darlar> bu yüzden bilmem kaç misbetini böyle yıldırım sürati- le acaba nasıl tesbit ettiler ve misbet doğru olsa dahi hiç de- yer- tatil gelenlerin ğişmiyeceğini iddia edebilirler mif- Bizim — bildiğimiz, tadbirler #angın bacayı sarmadan — önce alınmalıdır. Yoksa talebeler ve muallimlerin tamamen hastalan malarını bekledikten ve bu gü- gel (9!) neticeyi aldıktan sonra verilecek tatilin ne kıymeti o- Hur?.. Biz, alâkadar makamların Bu kararı, kimse bir şey söyle- Sneden, kendiliklerinden alma- Tarmı bekledik. İşişten geçtik- ten sonra tedbir almak huyun- Man ne zaman vazgeçeceğiz? (lmza mahfuz) Anselere bir çift söz Bevgili anne, sizin en büyük Baadetiniz muhakkak ki bebeği- nizin sıhhatli oluşudur. Behe- ğinizin sihhatli olmağa devam elmesi için ona yalnız her şeyin en iyisini vermeniz kâfi gelmez, ayni zamanda onu hastalıktan korumanız lâzımdır. Doktorlar bugün bütün bebek hastalıkları- 'a mâni olamıyorlarsa da esl 've nazaran önü alınmış bir çok hastalıklar vardır. Ekseriya bir hastalığın önü- nür alınmasında ilk adım has- talığın geden ileri geldiğini ax- Jamaktır. Doktorunuz bunu a0- larsa size yardım edebilir. Bu- 'nun için bebeğiniz sıhhatli e yemeklerine ve yaptıklarına ve normal vaziyetine çok dikkat ediniz ve bunları aklınızda tu- iunuz. Bugün doktorlar bir be- beği ekser hastalıklardan koru- mak için dört çare olduğunu söylüyorlar: 1) Bebeğe hazmı kolay, temiz ve tam gıdalı yiyecek vermek. 2) Hastalardan uzak tutmak, 3) Bazı hastalıklara karşı hu snsi emniyet elde etmek (aşı-| larj. 4) Annenin doğumdan evvel ve bebeği emzirdiği müddet zar fında sıhhatine hususi itina et- mesi, Ben size bugün - bunların Ü- cüncüsünden çiçek ve difteri a, gılarından bahsedeceğim. Bebeğinize birinci senesi zar- Içkili gazino tarifelerine zam 'Tekel maddelerine yapılan yüz- de 20 zam içkili gazino tarifeleri- ne aynen İnfikal ettirilmiştir. — | Belediye İktisad. Müdürlüğünce , dün Dal - en tarafından tasdik o- hazırlanan yeni tari: mi Encüm Tunmuştur Doğru söylüyordu. kakkı' vardı. Hakik: pekâlâ pes ederek ki'ebilirdi. Onun da n Mümin ortadan çe- Adalının elense tırpanlarına dayandığına göze henüz takati - tükenmemiş de- mekti. Adalı sözlerini bitirince — bu sefer Mümin Hoca doğru döndü ve şu sözleri söyledi: — Güreş güreştir. Kimse ka- rışmasın. Adalı bana istediği kadar elense ve tırpan vurabi- lir. Bakın ben hiç sesimi çıkarı muyum? Adalı haklıdır. Eğer dayanı: miyacak olsam pes ederim, Halbuki herkes Mollanın da Adalının elense ve tırpanlarıu- dan gikâyet edeceğini sanmıştı. Onun aksine konuşması ve A- aalıyı haklı görmesi herkesi g- gırtmıştı. Böylece güreş yeniden başla- . Ve Adalı bütün kuvveti hursı ile elense ve tırpanla Mü- mini dövmeğe başladı. Mümin Çevik hareketleriyle bu elense ve tırpanlardan bir çoğunu boşa çıkarıyordu. Boşa - çıkaramı dıklarına kargı da şaşılacak bir mukavemet gösteriyordu. Onun bu mukavemeti herkesi gaşırtmıştı. konuşuyorlardı: — İyi dayanıyor doğrusu! — Allah için öyle yor yine Şimdi göyle fında çiçek aşısı yaptırınız. Et- rafta salgın olmasa bile çiçek hastalğı birden patlayıverir. Çi Çek aşısı çok basittir ve bebek- te muhakkak rahatsız ” edecek p bir reaksiyon yapmaz. Aşıyı küçük'altı yaşına gel- diği zaman hattâ etrafta salgın elursa daha da evvel tekrarla- yınız. 'Yakın zamana kadar difteri (Kuş palazı- çocuklarda hemen bemen hep ölümle neticelenen korkunç bir hastalıktı. Tıbbın terakkisi sayesşinde şimdi Difte- Tiye tutulan çocukları kolayca Yurtarmak mümkün oluyor. Fa- Kat yehi Difteri aşıları sayesin- de gocuklar hemen hemen tama men difteriye tutulmaktan ko- Tunabiliyorlar Bu çok mühim hastalıktan korumak için bebeğinize, dokuz aylık olunca muhakkak dokto- runuzla görüşüp difteri aşısı yaptırınız. - Bu aşı basittir. ve kücüğü pek az üzer. İğneler 3—4 hafta ara ile üç doz tok- toldden yapılır. Son aşı dozunun verilmesin- den altı ay sonra doktorunuz bebeğe (Sehick test) Sehlek tecrübesi yapacaktır. Bu suret- te aşının bebeği Difteriden ko- rumak yolunda muvaffak olup olmadığını anlıyabilirsiniz. Bu tedbirlerin ekserisi Schick tecrübesinin sonunda müsbet netice verirse de bazı vak'alar- €a bebeğe bir veya iki enjeksi- yon daha yapılması eder. Aşılar iyi netice verse dahi da? ha Sehiek tecrlibesi yaptırılma- hdır. Bu tecrübe çocuk altı ya- gna geldiği zaman, yahut dif- teri salğını vukuunda daha da evvel tekrarlanmalıdır . Çocuğunuz aşı olmadıysa ve- ya difteri geçirmediyse difteri- İi biri temas ettiği takdir- de hiç vakit geçirmeden derhal küçüğü doktora gösterniz. Yazan : — Bu kadar mukavemet gi termesi aklın alacağı iş değil — Dayanıklı adam! — Daha hiç yumuşamadı. — Adalı epey yorulacak ga- liba! — Şu Adalı da neden oyunu girmez de hep böyle karşısında- kini elense ve tırpanlarla döve- rek yıpratmak ve güreşi öyle kazanmak ister? — Huy işte! Böylece belki yarım saat geç- t Bu müddet zarfında Adalı elense ve tırpandan - başka bir #ey yapmadı. Molla da bir oyu- Nu girmedi. Sadece Adalıya kar & koymakla iktifa etti. Fakat yarım saat geçtikten tonra güreşin o tadsız ve mü- nâsız manzarası birdenbire des Fişti. Molla bir ara şimşek gihi dalmış ve Adalının paçalarını ellerine — geçirmişti, Adalı da firtat bu fırsattır diye Mümln6 boyunduruğu vurmuştu. Bu öye le bir boyunduruktu ki Mollanın kafası Adalının kolları arasın- Alâ Alhmed YENİ SABAH KADIRCAN KAFLI Pencereyi açtı, ufuk ağarıyordu k atlı ve gerçekten bir yraya doğru geliyordu ' : © — 86 Dedi; kenara çekildi. Korsan- — JÜ, orayı açtı. Ufuk ağarıyor- Jar neden sonra dikkatini çekti; —du ve gerçekten bir çok atlı o- MA DĞ SADA Gabı Ozaya, doğru, geliyondu. Musaya cak kendine geldi; çünkiü onla- Bordı m bekçi getirmişti; silâhşörlee — — Kimler r? Belki her rin ve asılzadenin Fransız ol hangi müfrezedir ve bizim için duklarına şübhe yoktu; korsan tehlike değildir. Ne dersin? ların hallerinde haydudluk de- Şu alçak Prens Gaston ğil asalet göze çarpıyordu. Dorlean'ın silâhşörleri olabilir Hanri Monpansiye emretti Mümkündür. — Bize çabuk yiyecek ver; Murad Reis düşündü; ne yap MeTarieee GA Ne kadağ GİĞAK İkndiz. Hümeni atlayığ boş yatağın varsa onları da ha- gitseler gelen süvariler onlara zırla! yetişebilirlerdi; hattâ arkadaş — Baş üstüne efendirsiz! ları uyandırıp atlara bininceye Bekçi müsaade alarak gitti. — xada tişmeleri ihtimali de Burası geniş bir salondu; tah- de vardı. Hem artık denize var- ta masalar ve tahta iskemleler — mış bulunuyorlardı; başka ta- vardı; karşıda bir tezgâh, içki rafa gitmekten fayda yoktu. gişelerile dolu raflar göze çar- Halbuki bulundukları han taş, pıyordu; tavandan kangal kan- gal sucuklar sarkıyordu. Lokantacı iki dakika sonra kla beraber sofrayı ha- a başlamıştı. Meri ga- yet yorgundu; göz kapakteri ikide bir düşüyordu. pal ediler. Si- direk Yemeklerini acele ; lâhşörler — avludaki bağlanan atlara yem vermek Ü- zere çıktılar; bira: ni bitirip döndüler. Mis Meri tek karyolalı bir o- dada uykuya daldı; Murad Reis le arkadaşları sofadaki sedirle- re uzandılar; Hanri Monpansis ye başka bir odada yattı; silâh- Börler alt katta masalar ve ka- napeler üzerinde uyuyacaklar- dı; o kadar yorgundular ki hep si de kuş tüyü yataklara yatmşı gibi rahatlık hissediyorlardı; hiç biri soyunmamıştı; ne elbi« seleri ne de yanlarından asla â- yırmadıkları silâhlar onlara â- Zırlık veriyordu. Bir aralık Çipil Musa başı- ni kaldırdı; etrafı dinledi; ha- nın içinde ve dışında hiç bir ha reket ve gürültü yoktu; Murad Reis ve üç arkadaşı mışıl nuşil uyuyorlardı. Fakat derinden de rine bir çok nal sesleri duydu- Bunu sandı; yere indi; döşeme ye kulağını dayadı. ve dinledi. Yanılmadığını anladı: Evet; bir takım süvariler yaklağı Bunlar kim olabilirlerdi? Çipil Musa derhal veliahd Gaston Dorlean'ı, Lord Vesto- ru villasından ayrıldıkları sıra- da kendilerinin misafir edilmiş oldukları binaya doğru geçip giden atlıları hatırladı; onler tarafından takib edilmesi ihti- malini düşündü. Nal seslerinin bir kuruntu ol madığına ve yaklaştığına kana- at getirir. getirmez doğruldu; Murad Reise yaklaştı ve omu zuna hafifçe dürterek seslendi: — Reis! .. Rels!. » Genç korsan reisi derhal ba- gını kaldırdı ve sordu: — Ne var? — Bir takım sesler duyuyo- Tüm. — Ne sesleri? — Nal sesleri!... İkisi de sustular. Murad Rels dikkatle dinledi. Çipil Musa de- di ki: — Kulağımı döşemeye daya- yıp dinleyince daha iyi İşitebi dim ve kanaat getirdim. Bize yaklaşıyorlar! Murad Reis de onun yaptığı- ni yaptı ve arkadaşının yanıl- miş olmadığını anladı. Hemen ayağa kalktı, pencereye yürüs sonra işleri da kaybolmuştu. Bütün hırs ve kuvvetile sıkıyordu. Bu vaziyet kargısında Mümin ister istemez Adalının - paçala- rını biraktı. Fakat Adalı hâlâ boyunduruğu boşaltmıyordu. Alaturka güreşde hasım an- cak daldığı ve paçaları eline ge- çirdiği zaman boyunduruk vut- mağa cevaz vardır. Ve paçaları xa kurtaran pehlivanın almış olduğu boyunduruğu derhal bo- galtması Tâzımdı: Adalının bu kaideye uymadı- Bını ve boyunduruğu boşaltma- dığını gören halk derhal kıya- meti kopardı: — Boşalt boyunduruğu! — Adalı bırak Mollayı! — Paçalarını - kurtardın ya, neden birakmazsın adamı? — Öldürecek misin adamı? Sesler ve bağırışlar o haddi buldu ki nihâyet Adalı da istef istemez boyunduruğu çözdü. Mollanın yüzünün ne hale gel giğini görenler, Adalının zavul hyı ne insafsız bir şekilde boğ- (ALLARMED PEHLİVANI Yeealir < eee airsal tan yapılmıştı; kapısı ve pence releri sağlamsı; kücük bir kale yi andırıyordu. İçeride bulunduk ları müddetce yüz kişiye karşı rahat rahat döğüşebilirlerdi hem de hiç kayıp vermezlerdi Saldıranlardan yarısını temizle dikten sonra diğerleri artık tu- tunamazlardı; tutunsalar bile sert bir karşı hücumla dağıtmak mümkündü, Kaldı ki gelenlerin düşmanlık kasdinde oldukları muhakkak değildi; kasabaya ge len yahud buradan geçin gide- cek olan her hangi bir müfreze olmak ihtimali de vardı. Murad Reis Çipil Musaya em- retti: — Arkadaşları uyandır) aşa- Bıdaki silâhçörleri de kaldır. Ka pıyı sıkı sıkı kapa, kimseye aç- masınlar. Sonra Hanri Monpansiyenin Oodasının kapısını Üç defa hizli hızlı vurdu. İçeriden delikanlı- nin sesi düyüldür — Kim 0?... Murad Reis kapıyı itti ve gir di. Genç asılzade soyunmak: zın karyolaya uzanmıştı; başını hafifce kaldırarak kapıya baki- yordu. Murad Reisi görünce doğ Yuldu ve sordu: — Ne haber? yar? Murad Reis hâdiseyi anlattı. Hanri; Monpansiyae yerinden fır ladı; pencereyi açtı ve gecenin derin sessizliği içinde akisler yapan nal seslerini duydu; hınç la mırıldandı: — Yetiştiler! Yemin ederim ki bunlar veliahdın haydudları- dır! Acaba kaç kişi? — Ben de buna ihtimal ver- dim. Diyen Murad Reis nal sesle- rini bir defa daha, dikkatle din ledi ve ilâve etti; — Tahminime göre altmış kadar var... Genç Monpansi; — Yirmisi yollarda dökülüp kalmıştır. Dedikten sonra Murad Reise sordu: — Ne yapmak fikrindesiniz? Genç korsan reisi kararını ve sebeblerini anlattı. Hanri Mon- pansiye bunu pek uygun bul- du: — O halde kapıları ve pence- releri göz geçirmek, müdafa 1- çin lâzım gelenleri yapmak, ber kesin yerini ve vazifesini tayin etmek lâzım! Dedi. Beraber aşağı kata indi. ler. Korsanlar büyük kapının sürgüsünü sürüyorlar; arkasına kalın bir. direk dayıyorlardı. (Devamı var) Bir şey mi ınuş olduğunu hemen anladılar. Zavallı Müminin yüzü mosmor kesilmiş, gözleri âdetâ yuvala- rından fırlamıştı. Ayakta ger- #em sersem sallanıyor, hızlı hiz- h nefes alıyordu. Fakat kendisini çabuk topa, ladı. Bir dakika sonra eski ha- Hni aldı. Adalı yine elenselere — başla- mıştı ki Mümin Hocanın yeni- Gen şimşek gibi daldığı görül- dü., Az evvel başına gelen şeyi ynutmuştu sanki! Eh bu sefor buyundurukta mutlaak can ve- rirdi artık! Fakat Mümin bu sefer o ka- der çabu/ paçaları kapmış ve cekmişti ki Adalı boyunduruk yurmağa vakit bulamadı. Şaka değil, sırtüstü yere bile düşebi Jirdi. Derhal döndü ve dört a- yak Üstüne yere düştü. Yürü- Yün kurtulmak - istediyse de Molla bırakmadı. Hemen Adalı- mu üÜstüne atıldı, Belinden sıkı sıkı kavradı. Kimse gözüne inanamıyordu. PEHNLİVANIN BAŞ GÜREŞLERİ| Tefrika No:12: 4 ŞUBAT 1919 — Amerikan Tıbbında Bir Deneme BINGHAN PLANI nbeş yıldanberi Birleşik Amerikanın az tanınmış teşkilâtından biri olan Bingham ortaklık fonu, Ameri- kanın şimal doğusunda yer al; lan New England kasabasında has- tahane servisi bakımından müs. tesna bir tecrübeye girişmiş bu. lunuyordu. Bu teşkilâtın gayesi tıb bilgisini ve - büyük bir tıb merkezinin pahalıya mal — olan kolaylıklarını köy doktorlarına ve bunların hastalarına u liştirmek ga yordu. Nitekim, teşkilât mahal- li, havali ve metropolitan hasta- h rini gayet yakın bir işbir liğile ve tam manasile birle ren bir sistemle bu maksadını tahakkuk ettirmiştir. igham programı 1931 de Rumford'da nahiye hastahanesi ni metropolitan ölçülerine elve- rişli olabilecek bir şekilde kal- kındırmak gayesile işe başlan- mıştı. Çok geçmeden böyle bir plânın gerçekleşmesine - imkân ve ihtimal olmadığı derhal an- laşıldı. Zira küçük bir kasaba hastahanesini büyük şehir ölçü- lerine elverişli olabilecek bir ge kilde kalkındırmak için küçük bir hastahanenin temin edemiye ceği kadar çok paraya ihtiyaç vardı. Bu vaziyet karşısında Rumford ve diğer küçük kasa- ba hastahanelerini mahalli ve umumi bir hastahaneye bağla- mak Buretile büyük gşehir ölçlü- lerine kavuşturmağa karar ve- rilmişti. Yeni program, 1935 yı lında altı nahiye hastahanesile başlanmıştı. Bu hastahaneler | büyüklük itibarile 30 ilâ 66 yı taklı idi. Bağlı bulundukları has tahane de Leviston'da 193 ya- taklı Central Maine General Hospital idi. O zamandanberi sekiz nahiye hastahanesi bu gu- Tuba dahil olmuştur. Bu gruplarla Bingham fonu önemli bir faaliyet programına başlamak imkânmı elde etmiş- tir. Lâboratuvar servisi başvu- rulan ilk kolaylıklardan birini teşkil ediyordu. Hastahanelere lâboratuvar temin etme işinde büyük bir muvaffakiyet elde et mişti. Ancak, küçük hastahane lerin Jâboratuvarları mahalli hastahanede tesis edilmişti. Lü- boratuvar, gerek teçhizat ve ge rekse personel bakımından ga- yet modern bir durum arzedi- yördü. Küçük — hastahanelerde faaliyette bulunan doktorlar, bu hastahanedeki lâboratuvara tah Til örnekleri gönderiyorlardı. Da ha sonra, küçük hastahanelerde küçük kimya ve kan lâboratu- varları kuruldu. Bu lâboratuvar larda birer teknisyen vazife gö Tüyordu. Halen kan analizleri ve alelâde kimyevi tahliller ma- halli idare tarafından yapılmak tadır. Ayrıca, lüzum görüldüğü vakit randevu ile bir havali pa toloğundan istifade etmek kabil olmaktadır. Cerrahi ve diğer ör nekler doğrudan doğruya hava- li hastahanesine gönderilmekte dir. Bu raporlar 48 saat zarfın- da ve müstacel durumlarda da- ha da çabuk gönderilmektedir. Kısaca, bugün Bingham nahiye hastahanelerinin — metropolitan hastahaneleri âyarında lâbora- tuvar servisleri vardır. X şuar ve kardiyografi alanın- da da b gibi servisler kurulmuş tur. Bingham plânı tatbik edil- diği sırada hiç bir nahiye has- tahanesinin X şuaı teçhizatı yok tu. Bingham plânı X şuar teçhi- zatı satın almak isteyen üye has tahaneleri X şuar teknisyenleri- (azan : I Leonard Engel («Scientific American» Der- gisinden iktibas edilmişt zumlu olan parayı temin edi.- yordu. Ayrıca çekilen filimleri okumak için havali hastahane- sinde bütün gün çalışan radyo- lojistler vardı. Çekilen filimler Pposta ile nahiye hastahanesine iade ediliyordu. Ve yahut hafta- lik ziyaret esnasında radyolojist le bu filmleri nahiye hastahane sinde tetkik ediyorlardı. Kardi- yoğrafi servisi kalbin durumunu belirten — grafikleri doğrudan doğruya havall hastahanesin- deki uzmanlara göndermektedir Radyoğrafide olduğu gibi kar- bilhassa — halle- l çok güç olan meseleler daha önemli uzmanlar tarafın- dan tetkik edilmek lzere Bos- ton merkezine gönderilmektedir. Bu gibi servislerden — başka, Bingham programı bir çok has- taların hastalıklarını teşhis et- me imkânlarını sağlamaktadır. Lüzum görüldüğü takdirde, bir hastayı, teşhis ettirmek — için Pratt teşhis hastahanesine gön dermek kabildir. Pratt hastaha nesi, teşhis sahası da dünyanın en meşbur hastahanesidir. Bu hastahaneye Pratt ismi verilmiş tir, Çünkü, bu müesi doğru- dan doğruya Bingham progra- mının - müessislerinden Dr. Jo- seph H. Pratt teklifi üzerine tahakkuk #tmiştir. Umumiyot- barile nahiye hastahaneleri büyük gehre gönderildikleri va- kit gerek teşhis ve gerekse te- davi durumları gözönünde tu- tulmaktadır. Lükin Dr. Pratt büyük şehirde nahiye hastala- Ikinci parti kömür verilmeğe başlandı Barakl ee aü ao Kânmzlıklar dolayısiyle istihikak — Ha Te ea re ikinci parti kömür tevziatına başlanmıştır. Hazım Âtıfın konf eransı Türkiye İktisatçılar Derneği mü nakaşalı bir konferans serisi ter- tip etmiştir, İlk konferans bugün saat 17 de Ticaret Odası konfe - rans salonunda PFof. Hâzım Atıf Kuyucak tarafından «Bankaların mevduat siyasetinde piyangoların rolü> mevzuunda verilecek, bilâ - hare bu mevzuda münakaşa açı: Jacaktır. Halâk Nihad Pepei Ankaraya gitti Vali ve Belediye Başkanı Dr. Lütfi Kırdarın vazifesine başla - masile vekâleti sona eren İç İşleri Bakanlığı müsteşarı Halük Nihad Pepel, ve eşi dün akşamki eksp - resle Ankazaya hareket — etmli lerdir. Halük Nihaâ Pepel, Haydarpa- ga garında Emniyet Müdürü İs » mall Hakkı Baykal ve — dostları Kalabalık bir halk kitlesi tara » fından uğurlanmıştır. Kenan Önerin rahatsızlığı Bir müddetten beri rahatsız bu lünan Millet Partisi — İstanbul İl Başkanı Kdnan Önerin sıhhi du- rumu iyil dir. üye yüz tutar — gibi- Kendisine âcil gifalar dile - ni tâlim ve terbiye etmek İçin Bu nmasıl olmuştu. Bacak kadar Mümin nasıl olmustu da dev gi- bi Adalıyı bastırabilmişti? İlk hayret geçtikten sonra balk Mümin Hocayı giddetle al- kışlamağa başladı: — Yaşa Molla! — Aferin Molla Hoca! — Yaşa be! Adalının taraftarları #esleniyorlardı: — Ne oldun Adalhı? Kalksan a yerden. Ne oluyor pehlivan? — Haydi kalk artık! Şübhe yok ki Adalı da kalk- mak istiyordu ve bunun — için büyük bir gayret sarfediyordu. Fakat bu Molla kene gibi sırtı- na yapışmıştı. Onu âdeta bağla- mış bulunuyordu. da ona Bununla beraber beş on daki- kalık bir uğraşmadan sonra A- dalı yerden kalkabildi ve ilk de- fa olarak nasıl bir pehlivanla tutuşmuş olduğunu anlar gibl oldu. İşin hakikaten gakaya ta- hammülü olmadığı man da olmuştu. riz. idi. Belki de az evvel boyundu- ruğu çözdüğünden dolayı pis- Keşki biraz daha boğay idi. O zaman nasıl olsa dayanamaz ve pes ederdi. Güreş büyük bir şiddetle ye- niden başladı. Bu sefer , Adali- nin paçalarını dikkatle muhafa- za etmekte olduğu görülüyor- Bütün bu haller güreşten an- hıyanları adamakıllı şaşırtmıştı. Bunlar aralarında şöyle konü- şuyorlardı: — Molla yamanmış be! — Adalıyı nasıl bastırdı? — Tutamadı amma! — Bastırması da kâfi. Yene- cek değildi a. — Fakat Adalı da onu kolay kolay yenemiyecek galiba! — Öyle görünüyor. Adam, hem dayanıklı, hem de alaturka güreşi iyi biliyor. — Allah için iyi güreşçi! — Ustası kim acaba? — Rumelinden gelmiş- diyor- lar. Adaâlı yeniden el ense ve tır- panlara başla Artık güre- Şi bu şekilde idare edeceği a) laşılıyordu. Ve güreş de aşı yukarı bir saati bulmuştu. Halk yeniden bağırmağa baş- ladı n — Haydi Adalı oyuna gir! (Devamı var) rının sadece teşhis için alıkonul malarını ve teşhis yapıldıktan #onra esas tedavi için nahiyele- rine gönderilmelerini muvafık görmüştür. Böylece büyük geh- re gönderilen nahiye hastahane Bine derhal teşhis konulmakta ve tedavi bakımından lüzumlu tavsiyeler ileri sürülerek — geri çevrilmektedir. Kısaca, direkt servis bakımın dan Bingham programı bu esa3 lar dahilinde öğretim programı da gayet önemlidir. Bingham fonu hesabına Boston'a celbedi- len tıb personeli Tufts tıb kole jinde ve diğer Boston tıb okul- İarında, öğretim hastahanelerim de tâlim ve terbiye görmekte- dirler. Bingam programı tadece, dok tor değil, ayni zamanda hasta- hane personelini de tâlim ve ter biye etmektedir. Fon tıb telno- lojisi tedris eden dört okul te- min etmiştir. Bundan sonraki bir kaç yıl esnasında fon esaslı bir cerrahf program inkişaf ettirmeğe ta- aarlamaktadır. Cerrahi projeler arasında bazı önemli ameliyat- ları nahiye hastahanesinde ya- pabilecek gekilde basitleştirmele gayesi de yer almaktadır. Bing- ham projesinin gayesi köy aha lisine daha yüksek kaliteli bir tıbbi ihtimam temin etmek do« ğil, böyle bir imkânı her zaman ve daima hazır bulundurmak- tır. Gelecekte bazı havali hastaha neleri köydeki hastaların de rudan doğruya şehirde - tedavi ettirmek imkânmı tasarlıyabilir. Fakat havali hastahanelerinin takip ettikleri ilk yol küçük şes hirlerde yaşayan — doktorlar. kendilerile birlikte yaşayan h talara daha iyi bir tedavi sağla mak hususunda yardımda bü« lunmaktadır. İngiltereden seyyar sinema kamyonu getiriyoruz En uzak köylerimize kadar gidebilecek şekilde hazırlanmış bir seyyar sinema kamyonu ya« kında İngiltereden şehrimize ge tirilecektir. Sureti mahsusada hazırlan« miş olan kamyon, uzun seya« hatlere gidebilecek kabiliyette- dir ve teabında sinema makine- &i Halkevlerine de nakledile lecektir. Film gece-olduğu gibi gündüz Ge gösterilebilecektir. Ekserisi ziraat, ilim ve şehirciliğe ait #llnler arasında renkli filmler de mevcut bulunmaktadır. Yunus Kâzım Köni'nin tedkikleri İk Öğretim Umum — Müdürü (Yunus Kâzım Köni dün yanında Millt Eğitim Müdürü Murat Uraz olduğu halde Beşiktaş 19, ncu İlk Okuluna gitmiş ve Başöğretmen « lerin - toplantısında hazır bulun « muştur, 4 Fazıl Pekder adında - biri Tophane durağında Voli Leonida a Gında bir kadının çantasını — kapını kaçmışsa da yakalanmı u müteakip tevktif edilmiştir. İsmail adında biri Çarşamba pazarında Nigür adında bir kadının 40 lirasını 9p kaçarken yakalans (San'at ve $ ir ) makalesinde BİR DÜZELTME Dünkü sayımızda (San'at va Şiir) makalesinin metninde: 1— Birinci sütunun - başlan« gici ile üçüncü sütunun 37 ve 108 Üncü satırları başındaki (O) harfleri fazladır. Birinci gütunun 26 ıncı satırındaki tek kelime (üremiyecekti) ve 38 ânci satırda (güzeli) ve 3 üncü sütunun 26 1ncı satırındaki ((Hnan), (sonsuzluk) ve 48 incl satırda (taşla) ve 78 üncü sa- farın sonunda (biz) ve 81 insl satırda (şiirde) kelimeleri yan4 hg olarak başka şekillerde di- zilmiştir. 2— Birinci sütunun 73 üncil satırındaki (tadı) kelimesindeni Bonra: (ve sonsuzluk hızı gizli- dir. Gerçekten de böyle) ibarosf ve ikinci sütunun 49 uncu forındaki (görünmez) kelime sinden sonfa (bir kaynaktan #üzülen bir dizi ateş damlaları renk renk) ibaresi " unutulmuş- tur. Özür dileriz. Ülkü ve Şiir FEYZULLAH SACİT ÜLKÜ Bu manzümelerde — milli ülxü ve iman şiirleşmiş, Türk ruhu- nun ihtişamı, sonsuzluk duygü- ları, kadın güzelliği, gönül nağ- mesi olmuş; çeşitli güzellikler âile gelmiştir. (Türkiye Yayını evi) bu gür demetini gönüllere aunmakla bahtiyardır.