BAYPA: « SAYFA: X Devlet iktisadi ve malt bakımdan bir çıkmazdamı? v atan'da Ahmed Emin Yalman, <«No vakte ka- dar toşlıklı makalesinde, İzmir Demukrat Parti — kongresinde, Cturduğu semtin - sefaletinden tohseden bir işçinin «Ne vekte Kodar!» diye bağımdığını; bu iş- çinin ağzından çıkan bu ferya- dn; memleketimizin mali — ve ikissadi meseleleri - karşısında du pekâlâ tekrarlanabileceğini Kaydederek şöyle yazıyor: Memleketimizde mevcut isçi gartlarının ihtisas sahibi ve ta- ralsız bir heyet tarafından ta- Taamile ilmi usul ve ölçülerle, ftetkıki ve raporun aynen neşri zamanı çoktan gelmiştir. Haki- katın mâlüm olmadığı müddet- çe, her türlü tahriklere zemin müsalt kalacak ve iktisadi ha- yatımızır. giddetle muhtaç ol- değu içimat ıslâhata anlayıştı lde girişilemiyecektir. Karşımızdaki esas dâva; dez- letin sınaf işlerdeki hesapsız, isvaflı ve verimsiz rolünü asga> ri bedde İndirmek, iş imkânla- vı yaratacak teşebbüs sahipleri- me rekabet yoliyle, emin sahı- lar #cmak, fakat devleti âdil bir. züzm ve hakem rolünde tuta- rak, sermaye sahibinin politika yrütegallibesi ve vurguncu To- Tünü alamamasını, insafsız kür- ler temin etmemesini ve emek &ihibinin de hakkını almaması- ni temin etmektir. İktisadi hayatımız tezebzüd- den ve prensip anarşisinden kurtulursa, «Ne vakte kadar?> Bualine makul bir cevap vermek v emek sahiplerinde makul bir geçim emniyeti ve İstikbal he- Babına rahatlık ve emniyet y Tatmak mümkün olur. * Hükümet ve yeni dil kşam'da Adnan Adı-Var, bu başlık altında yazdığı makalede, bir çok inkılâpları- muz arasında dil hareketimizin makul bir seyir takip etmesi gerekirken bunun böyle olma- dığını; yukarıdan gelen bir - mirle Maarif kitaplarına olduğu Kodar Anayasanın metnine de yeni bazı kelimelerin sokulması Köfi gelmiyormuş gibi bir çok Vekâletlerin işgüzar memurları- vım da bu hmekete müdahale ettiklerini bahis mevzuu ederek takalesine şöyle son veriyor: Bu «Yangınbas> ın hemen yanında kavis içinde itfaiye ya- zılmış olmasından ne mânüya vaz'ı ve icad edildiği anlaşılı- yordu. İşte yepyeni, ne Anaya- Eada, ne Meclis - iç tüzüğünde, ne de Dil Kurumunun sicilleri de ve bugüne kadar neşrettiği dergilerde mevcat - olmadığını zannettiğimiz bir kelime. De- mek ki Dahiliye memurlarımı- zın köprüyü mimara, yolu mü- herdise yaptırdıkları halde di- Jli, herkesin el uzatacağı bir mevzu sanarak; kendi kendileri- ne yeni bir kelime ile daha zen- Binleştirmek meraklarından i- leri gelmiş olacak. Kelimenin güzelliğini, çirkinliğini, doğru- Juğunu ve yanlışlığını bir tarafa e Artık bu zihniyeti bırakalım ! — Baş tarafı 1 incide — ilm. Bir çeyrek asırdanberi daha dilimizi bile öğretemediğimiz cahil denilen Şark - vilâyetleri ahülisi —Demokrasi varsa— reyini ister Hasoya, ister Memoya verecektir. Yöoter'ki o Haso ile Memo İntibab edilecek vasıfları halz bulunsun. — Buna müsaade edebilir mi- yiz? Sualine gelince... Bir memleket- te, emir müsaade hakkı ancak ka- nunundur. Her hangi bir şahsiye- tin «Buna müsaads ettim> yahuıl «Buna müsaade etmedim» diyebil- diği bir memlekette Demokrasiden bahsotmek olamaz. Madem İ biz bu rejimi içimize #ığdıramıyoruz. Zira bunu yalnız #ayın Mmilletvekilimiz Cevdet Ke- vim İncedayıdan Işilmiyoruz; mem Jeketto ekalliyet de olsa bir kısım Zevat var kI onlar da böyle duşü- nüyorlar. Milletin Demokrasi ka- valdine göre hürriyetini kullanma sını —ayıb değli a— hazmedemiyor lar. Bu zihniyette olan münevver- ler dahi tanıdım. O hafde... © halde zorumuz ne İdi de dürüp Gürürken. başımıza bir. Demokrasi gıkardık. Madem KI vatandaşin re- Yini İstediğine vermesini bir. türlü tabli bir mazarla göremiyeceğiz! Rü tün bu Üzüntülere ne lüzum var- di Eğer 1950 seçimlerinde diğor vi- lüyotler gibi Şark vilâyetler ahalisi meselâ Haso ile Memoyu İsterler Ve onları — seçerlerse — momlokette Demokrasi vardır; fakat Haso ile Memoyu isterler de onların yerine İAbdo ile İso - seçilirse Demokrasi aWoktur. Uzun lâfın kısası budurl bırakalım, asıl mesele böyle her istiyenin devletin resmi diline, arâ kapıdan kelimeler sokup © vasıta ile dile hükmetmek hak- kı olmadığını unutmamaktır. Yoksa günün birinde en muta- arsıb tasfiyecileri bile $ cak bir dil karşısında korkusu vardır. Kelime menin çok cazip olduğunu inkâr meyiz. Fakat bu cazibeye m: murların olsun kapılmasına mü- saade etmemek hükümetin elin- dedir. bütün — yaratmal; * Kızların hati defterine benzeyen plânlar ürriyet'de Hikmet Feri- dun Es, son — günlerde, Ankara'da, bütün istikbalimizi şümulü altına alan bir plânm Kazırlanmakta olduğuna işaret- le diyor ki: , Plân geliyor. Ankara'da, hep birden baş- başa verilerek bütün gelecek işterimiz, bütün istikbalimiz 1 çin muazzam bir plân hazırlan:- yormuş. Himmetleri var olsun. Hükü- Tet plânlarının genç kızların hatıra dafterleri kadar roman- tik ve renliteden uzak olduğunn. dddia edenlerin de kulakları çın- lasın!.. Hem hükümet plânları neden revlitelerden uzak oluyormuş?.. İşte bizim hazırlanan meydandadır. Plân şimdilik iki kısımdan i- barettir: Bu kısımlardan birincisi ilk br kaç senede yapılacak - işlere aitmiş. Ve kısa vâdeli imi: Plânın ikinci kısmı ise dahı urun vâdeli işler içindir. Yâni 1ö - 20 sene hattâ daha uzun zamana ait istikbalimize, işle- rimize dairmiş!. Vâkıa kocaman sene zarfında sekiz aylık büdcemizi bir türlü aazırizyamıyoruz amma, yalnız | muşazllah bir hafta içinde önü- müzdeki bir çeyrek asırlık is- tikbal'mize mecra çiziyoruz. Ba 'na ne buyurulur? Aşkolsun doğrusu!, x Şaştık doğrusu an'da Bedü Faik'in «Her kes gider Mersine» adhı dıkrasında şu satırları - okuyo- Tuz: Sehrimizde fect bir uçak ka- zası oluyor. Hâdiseyi Yenimahalle istas- yenundan gören bir genç, der- hal telefona koşuyor: Fükat te- Tefon bozuktur!.. Oradan karşıdaki inzibat da- için ra seğirtiyor: Fakat - telefon bozuktur!. Bir nefeste bitişikteki dokto- ra değirtiyor: Fakat telefon bozukur!. Bu arada, Allahtan bir tren geliyor da, içindekilere vaziyot anlatılarak, Bakırköy — istasyo- zundan imdat isteniyor.. Hani bu kadar bozukluk kar- gısında şu trenin gelişine şaştık doğrusu: Acaba nasıl olmuş da o bo- zulmamış? N.K. ir teklif de olsa ne çıkar? Sizi anlıyorum. Ben karar ver- diğim şeyi nadiren bozarım, I- leride sizi bir şeye Bon verme- sini bilen bir adam telâkki ede- ceğim ve ondan sonra size hür- met edeceğim. — Gabriyel! Rica ederim. — Doğrusu..” Ha siz olmuş- sunuz, ha bir başkası... — Sus! Bırak bu akıl havsala almaz geyleri... Vereceğim iza- hatı beklemeden... — Evet... Bunu hakikaten akıl havsala almazdı... Şimdi.a- liyor. Saadet bende yakını görmek kudretini kaldırıyor mu idi? İşin doğrusu çok para birik- tirememiştim. Bir tarafa para koymak cidden bir üzüntü... Parayı sarfetmek de ne kadar tatlı bir hafiflik! Fakat zaten ben kendim de bir nakit değil miyim? Sıhhat, muhavere mevzuları, mücevherat biriktirdim. Ve itiraf edilen servetten bir anda kurtulmuş oluyorum, Lüks arkadaşımı kaybetmekle hafif- lendim. Ona hiç bir zaman hıyanet etmedim, Ruhuma ve cismime heyecan ra'geleri veren ihtilât- lardan bahsetmiyorum. Kendi kendime ekseriya tek- Tar ederdim: — Pürsıhhat bir kadın ağır- lığınca altın oöder. Eğer teşkilât mefhumunun ne demek olduğu- 'nu da bilirse ölümünden başka ŞEHİR |B Vali dün Ankaraya itti Cumhurbaşkanı — tarafından kabul edilmesi muhtemel aha Valt Dr. Lütft Kırdar, yeni Başkan ve diğer Bakanlarla gö- rüşmek Üzere, dün akşamki eksp Tesle Ankazaya hareket etmiştir. Valinin bu arada Cumhurbaşka- ni tarafından da kabulü kuvvet - le muhtemel görülmektedir. Vali, hareketinden evvel, Bela - diyede, Belediye reis i Kabul ederek bir toplantı yap muavinle - miş, — gehir işleri hakkında iza - hat alarak yeni direktifler ver- malştir. Valinin Cumartest günü şehri - mize avdet edeceği anlaşılmıştır. Et fiyatı kiloda 10 kuruş artıyor Otis tarafından piyasaya — sürü- len Ve 230 kurüş - fiatla - satılan Karaman etinin, önümüzdeki çar gamba gününden itibaren 240 ku Tuşa * Batılacağı — söylenmektedir. Salı günü toplanacak olan Vilâ - yet et komitesinin böyle bir ka - rar vermesi kuvvetle muhtemel - dir, Kahve ve çay fiatlarına zam yapılacak Kahveciler, zam isteklerinde hâ 1â israr etmektedirler. Belediye - ce yapılan incelemeler neticesin - de, elektrik, havagazına ve şeker zamlarının birinel sınıflarda ma- liyete 15 kuruş; ikinci Ga 1 kuruş; Üçüncü sınıflarda da yirmi para çesir etmiştir. Fakat şimdilik kahve ve, flatlarına'ne mikdar zam yaj cağı kat'iyetle tesbit tır. sınıflar - çay olunmamış Çimento işçileri üeret- lerinin arttırılmasını isliyor Anadolu Çimentoları T. A. Ş. nin Kartal Çimento fabrikası iş - çilerile fabrika arasında ücret zZamımı talebi yüzünden bir iş ih- tilâfı çıkmıştır. Vilâyete akseden bu Ihtilâf Vi- Jâyet Hakem heyeti tarafyıdan incelenecektir. Tüberküloz Gemiyeti toplantısı 'Tüberküloz Cemiyeti dün sa - At 18.30 da cemiyetin Etibba oda- sındaki merkezinde aylık toplan- ftılarım — yapmışlardır. — Toplantı da söz alan Dr. Muzatler Dilem - re Streptomisinin verem tedavi - sinde ki büyük faydalarımdan bah setmiş, bir mülddettenberi tedavi etmekte bulunduğu bir hastasının bu ilâçla kısa bir zamanda iyi - leşmiş olduğunu tebarüz ettirmiş tir. Kalp para basanlar mahküm oldu Kalp para basmaktan sanık Yu « Bus ile Şabanın 2 nci Ağır Cezada | ki duruşmaları sona ermiş Yu - nus, 1 yıl 9 ay, Şaban 1 yıl, 1 ay hapse ve müştereken 668 lira pa a cezasına mahküm edilmişler - dir. Yunus gününü doldurmuş bu lunduğu için tahliye edilmiştir, KM a e YENİ SABAH VAAARADA AAARAARARARAAARARARRARARARALARAA RARARARARARAZ MLza Psıkolo Gözile . z 3 9BA SAR CC Sie MEŞHUR ANTOLOJI! ürk fikir ve edebiya. tından gelişi güzel se- çilmiş parçalarla bir antoloji yapmak, bunu bir garb diline çevirtip yabancı memls - ketlerde guraya buraya dağıt - mak hariçte sempatiler kazanacağımızı Ümid — etmenin boş bir hayal olduğuna bir kaç kere işaret etmiştik. Basın ve Yayın umum müdürlüğü, propa ganda psikolojisine dayanan bu mütaleamızı tekzib etmek istiyormuş gibi, son zamanlar- da ikinci tab'ını hazırladığı <Bu günün Türk muharrirleri anto- lojisi» adh eseri, bize de gön- sureti dermek lutfunda — bulundu. U- mum — müdürlüğün, hatırımda kaldızına göre, 1935 - 6 senol: rinde ilk tab'ını neşretmiş oldu ğu bu Frahsızca antoloji, önsö- zünün, muhteviyatının ve terce- mesinin garabeti dolayısile, da- ha o zamanlar hayli dikkati çok miş ve devrin resmi neşriyat ü- zerinde münakaşa ve tenkid ka bul etmiyen umumi havası yü- zünden, uyandırdığı bütün akıs ler, bir kaç şikâyete ve bir çok da medh-ü- senaya inhisar et- mişti. Son yıllarda Basın ve Yayın umum müdürlüğünün faaliyet ve icraatı, bilhassa büdce müza kereleri sırasında, türlü ağır ve acı tenkidlere uğrayıp da tahsı- satın kısılması ve kadronun da- raltılması bahis mevzuu edilir- ken, bu antolojinin ikinci defa basılmasını, sırf dahildekl hoş- nudsuzlukları önleyicl bir ted- bir ve gayri memnunları sustur mak için girişilmiş bir teşebbüs addetmek, daha doğru olur, Bu nun içindir ki, kuruluşunun ga- yelerinden biri ve belki en mü himmi, yurdu hariçte tanımak olan ve yıllardan beri açık ve- ren büdcemizin zimmet hanı Güzel Sanatlar Akade- misinden çıkarılan talebe mesele: Güzel San'atlar Akademisin- den üç talebenin çıkarıldığı hak kındaki havadis üzerine kendi- siLden izahat istediğimiz Akı- demi Müdürü Zeki Paik, bun- ların henüz talebe olmadıkları- nı, üç aylık eİstidadı yoklamâ» cevresine giren ve 36 sı muv: fak olan talebe grupuna men- sup bulunduğunu, ancak bu dev rede muvaffak olanların Aka- demi talebesi olabilecekleriri bildirmiştir, Akademi Müdürü, yeni bina- nın yine eski yerinde yapılaca- fım ve plânlarının hazırlanmış olduğunu, yanan kütüphane ye- rire yenisini ikame için çalışıl- ını, 4 Mart gecesi yapılacak Lelo hasılâtının kütüphaneye hasreğileceğini söylemiştir. Sağlık umum müdürü Mısıra giltti Sağlık ve Sosyal Yardım Ba - kanlığı Sağlık İşleri Genel Mü - dürü, dün Uuçakla Kahireye ha- reket etmiştir. el Müdür Nell Karabudak, şmiş Milletler Akdeniz böl- gesl Sağlık teşkilâtının yıllık kon gresinde Türkiyeyi temsil edecek tir, ne bir kaç milyonile şniş bulunan idarenin nihayet mem- leket efkârı önünde hesab ver- meğo benziyen bu hareketini, etraflı bir tetkike tâbi tutma- Yazan: okuyucu, Çaresizlik karşısında bu güzel hevesinden vazgeçme- ğe mecbur olur. Hattâ daha kö) tüsü var, Belki de, boğ yere he veslendirdiğimiz için bize kızar. Prof Sabri Esad Sıyavuşgıl nın zamanı gelmiş olsa gerele tir. Her geyden önce, bazı iptle dai hakikatleri bir kere daha belirtmekle işe başlıyalım. Bu- gün, milletce ve devletce, garb demokrasilerinin safında yer al mış bulunuyoruz. Harici propa- gandanın — hedefi, bu — sebeble, artık hükümetler değil, geniş halk yığınlarıdır. Milli itibarı- miz, bu halk yığınlarında uya: dıracağımız alâka ve sempati 'e bağlıdır. Böyle bit alâka v: Bempatl uyandıracak en kudret 11 âmil de fikir mahsullerimizin cihan piyasasına arzedilmesidir. Mensubu bulunduğumuz Birleş miş Milletlerin türlü teşkilâtı ve bu meyanda Unesco, «Millet leri birbirine ısındırmanın — ılk gartı onları birbirine tanıtmak- tır> hakikatinin işığı altında faaliyete geçer ve kültür. mü- badelesini ön plânda tutarken, bizim sadece siyast dostluklar ve ticari anlaşmalarla iktifa c- demiyeceğimiz fişikârdır. Esasen bu hususlar, daha ziyade Dışiş- leri ve Ticaret Bakanlıklarının faaliyeti dairesine, girer. Basın ve Yayın umum müdürlüğü ise, yabancı memleketlerde, Tür yenin yalnız bir serhad kalee veya bir tütün piyasası olmayıp, kendilerine has bir kültürü o- lan, fikir, san'at ve edebiyat sa hasında asırlarca emek ve eser vermiş, ağır başlı, nükteli, sulh fşıkı ve temiz ahlâklı insanların vetanı olduğunu, her vesile ile ye dayanan plânlı bir çalışma i. le isbat etmek vazifesile mükcl lef, yegâne teşkilâttır. — Bu bakımdan, bu teşkilâtın mesai- si, hem hükümeti, hem de Türk münevverlerini yakından #lâka dar eder. Diğer cihetten, Antoloji usu- Jü ile, yabancı halk kitlelerinde kültürümüze ve dolayısile merı leketimize karşi candan bir alâ ka “ve sempati uyandırmak mümikün değildir. Bir antoloji, ne kadar dikkat ve ihtimaınla hazırlanırsa hazırlansın, inti - Sar sahası ne kadar geniş olur- Ba olsun, nihayet, ticaret ve sa nayi müesseselerinin — müşteri bulmak için etrafa bedava da- Zıttığı nümunelere benzer, Eli- nize geçerse evirip çeevirirsiniz, muhassenatını tecrübe edersiniz hoşunuza giderse de bir mikdar ismarlarsınız. —Antoloji okuyu- cusu da kitabı gözden geçi belki de muhtelif kalem sahib- lerinin seçilmiş parçalarından bir kaçını beğenir. Fakat merak edip de o muharrirlerin eserle- rinden hiç olmazsa birer tanesi ni tam olarak okumak arzusu- na düşerse, ne yapacaktır? Bi- zim fikir mahsullerimiz bahis mevzuu olunca, hiç bir şey ya pamaz, Çünkü arkası yoktur. Büyük garb dillerine çevrilmiş eserlerimizin sayısı hiç kabilin- dendir. Bu vaziyette, antoloji ile tecessüsünü uyandırdığımız Öyle ya, Gchantillon'unu be diğimiz bir ticaret “müessesesi de, talebimizi kargılıyacak yer- de, «Bu mallar bizde zaten yok- tur> cevabını — verirse, — biz de kızmaz mıyız? Halbuki evvelâ yabancı oku- yuculara fikir ve edebiyatımı mizin hakikaten tercemeye 1â- yık eserlerini tam olarak tak- dim eder ve ilerde muhtemel talebleri karşılıyacak bir vaziye te gelirsek, ancak o zaman un- tolojiler kültür eserlerimize kar gı alâka ve tecessüs uyanma- sında müsbet bir rol oynuyabi- lir. Antolojilerin tohumunu &- keceği bu alâka ve tecessüs, an cak geniş ölçüde, tam eserlerl. beslenince, sempati ve dostluğa inkılâb eder. Üzerinde hağsasiyetle durul- ması lâzım gelen bir diğer nok ta da, bu çeşit neşriyatı, resn damgadan kurtarmaktır. Bun - dan bir yıl önce, Salon mecmu- asında yazdığım bir makalede de işaret ettiğim gibi, garbli o- kuyucu, propaganda kokan her Çeşit esere el sürmekten çeki- nir. Yıllardanberi propaganda ile kafası gişip de türlü hayal Bukutlarına uğrıyan ve bu in- kisarları kendisine pek bahalıya oturan garblı da, bilhassa şu harb sonu dünyasının okuyucu şunda bir vehmi, adeta bir pho nlamak ve hesaba katmak lâ- zımdır. Onun he bulunan ve eseri kendisine, bitaraflığı- na güvenebileceği, her şeyden evvel kaliteyi göz önünde tuttu Buna inandığı bir müessese, me- selâ hususi bir neşriyat evi v. sıtasile sunmak İcab eder, De- mokrasi içinde yaşıyan memle- ketlerde okuyucuların itimadım kazanmış öyle editörler vardır ki, firmaları bile kalitenin kâfi bir teminatı sayılır. — Meselâ Fransada, bastıkları eserlerle senelerden beri bir çok Gon- cours, Femina Renaudot veya Akademi mükâfatını kendi mu- harrirlerine kazandırmış meş- hur tâbilerin piyasaya sürdük- leri kitablar, daha kaplarında- ki markalarile halkta peşinen bu itimad hissini uyandırırlar. Bu bir vakıâdır ve muasır oku- yucu psikolojisinin şaşmaz ha- kikatidir. Halbuki Basın ve Yayın u- mum müdürlüğü, mutad ikazla- ra rağmen, meşhur antok 1948 de ikinci defa basmış bulu nuyor. Ankarada tabedilen ese rin kabında iri harflerle Basın ve Yayın umum müdürlüğünün adı da vardır. Zaten malsız nü- mune çıkarmak bir hatâ iken, kitabın en göze çarpan yerine propaganda mührü — ba#manın ne hazin bir gaflet olduğunu artık siz düşünün! Bu talihsiz eserin mukadder kibetini şimdiden tahmin ede- bilmek için kâhin olmağa hiç lüzum yok. Üzerinde fiati dahi acıyacak bir şeysi olmaz! Ölümü.. Bu güzel Havada Du korkunç kelimeyi nasıl 1ü- Kaydane söyliyebiliyorum. Ahbabım yoktu. Onların de- vamlı ziyaretlerinden, güzel te- memnilerinden, beceriksizce ta- savvurlarından tiksinlrim; ve Taütemadi hulüslarının karşısın da aşılmaz bir hareketsizlikle taş kesilirim. — Başkalarından sakın, Sana sokulması ya menfaat yahud marazi bir hal dolayısiledir! Müsterihim, Şahısları seçme- ği ve kullanmağı bileceğim. Daima fevkalâde hizmetçile- rim oldu. Onlara geniş geniz ücret verirdim. Ve icabında on« lara izin verebileceğimi anlat- mak için hig birini hususiyeti- me sokmam. *Sarl bana ihtimallerinin ne- ticelerini bir sağnak gibi dökü- yordu. — Dinlemiyordum. bile..c Ağzı delâlllerle elleri itirazlarla dolu olarak önümde duruyordu. Onu bir hakikatle başımdan ——— ——— Bavdım: Artık istemiyordum. Şarl için izdivaç bir buhrandı; ben onunla evlenmek fırsatını reddetmiştim. O ayağına giyecek terlikler, büyütecek oğullar, gururlana- cak daha başka sebebler ve on- BuZ yaşıyamıyacağı bir - servet arıyordu. On senelik itiyadlardan sonra bir erkeğin muhabbetinde en u- fak bir çatlaklık husule gele- bilir; halbuki kadında bilâkis, rabıta çimentosu her — tarafta daha ziyade sağlamlaşmıştır. Zengin, zayıf ve münevver bir kız olan madmazel Belmont fişi- kımı sevdi. Mukabeleten — garl benden ayrılacaktı. Fakat çeyiz parası üzerinde benim -hissemn artdırılıyordu. Fiatı ben tesbit edebilirdim. Benim uzaklaşmak lığımı bahalıya satın alıyorlar- di Müstakbel gelinin babası biz zat gelerek benimle pazarlığa girişti. Ve mülâkata bir takım gekiller verdi... Ne garib âdet- leri Şimdikl evlenmeler no kadar Çeviren : REFP CEVAD ULUNAY bir şirket kurulması şeklini al- Bir kadın, bir koca, bir isim, bir ümid istiyor: altınını güzel- liğini, münasebette bulunduğu dostlarını satıyor. Bir petrol kuyusu işletmek 1- çin sermaye koysak bu kadar hararetli münakaşa etmiyecek- tik. Kibardım, Biraz da malümat sahibi idim, Hayatta yaptığımız - başlıca işleri birbirimize anlatıyorduk. — Ben; Belladon dağının üç zirvesine çıktım, — Ben, mukaddea canavarla Yı ile sakit gehri gördüm... Hay di... Yüz? — Nasıl olur? Seneda on bin frank... Bu, ancak bir hizmetçi kadın fiatldir. Sonra tekrar para bahsine girmeden dünya hâdiselerini konuşuyorduk. Bir taraftan vâd. Diğer taraf ftan kat'lyet, Akld yapıldığı za- man dâmâdı oyalamak İçin bir deştik. Fakat o dayanıyor, kendisini tutmiyan bana asılıyordu. Hat- tâ benim anlayışsızlığımdan, nankörlüğümden, hainliğimden bahsediyordu. Kötü adam oluyor: Mübal ğa ediyordu. Ben ne onun harimi olmak, no de metresi . kalmak - isti- yordum. Ortaklığı hem gurur, hem do sıhhat bakımından kendime me- nederim. Bu iki dram ve vodvil vaz'iye ti de beni iğrendiriyordu. Onu anlamak istemediğimi bir ta- kım akıllıca nasihatlerle redde- diyordum, Etrafında evlenme kararlaştırıyorlardı. Yirmi yaşındaki nişanlı be- nimle ayni saatte ayni hediye- lerl alıyordu. Şarl mazi ile hal arasına bir köprü kuruyordu. Erkekler iz'an sahibidirler? Daha emin surette ondan kur tulmak için onu İstediği gibl ha tektte serbest bırakıyordum. Kadınların samimiyeti yar mı dır? Şarl, izdivag seyahatinde be- tarihini a, evvelâ bulunmadığına bakılır memleket matbuatında bir ta- kım tebrik ve takdirlere vesile olsun diye bazı kalem erbabına dağıtılacak, Bonra da, tıpkı bi- rinci tab'ı gibi, yabancı diyar- larda, resmi tebessümlerle tev- zi edilip nazikâne teşekkürlerle bir kenara atılan bir hâtıra ha- lne gelecek. Bunun böyle ol- masını da zafen temenni ötme- liyiz. Çünkü bu meşhur antolo- jinin ikinci tab'ının açılıp dik- katle okunması, bizim hesabi- anıza hayli acı olacaktır. Hele bundan on üç - on dört sene evvel çıkmış olan ilk tab'ı İle mukayesesi, Türk kültürü için tam mânasile bir felâkettir. Z ra böyle bir tecrübeye kalka- cak olanlar, aradan uzun yıl geçmiş olmasına her iki tabı arasındaki tek farkın, sonuncusunda bol bol görülen Mürettip hıtâlarından ibaret ol duğunu göreceklerdir. Belki ön sözde ve ediblere tahsis edilen kısa izahlarda dahi hiç bir şe- yin değişmediğini, merhum Ke maleddin Kâmi, Mahmud Yesa- ri ve Sadri Edhemden henüz hayatte imişler gibi bahsedil- diğini, terceme hatâlarının oldu ğu gibi bırakılıp zaten iyi secil memiş metinlerin bu yüzd büsbütün değerini kaybettiğini anlamıyacaklardır. Fakat, bu geçen zaman zarfında, memle- ketimizde, antolojinin mürette- batı arasına girmeğe lâyık bir tek kimsenin bile yetişmamiş olduğunu görerek hayrete düşe- ceklerdir. Belki ön sözde, bizim hâtıralarını ve seyahat intibala rını zevkle okuduğumuz ve ni hayet kuvvetli bir polemik mu- -Triri olarak tanıdığımız Fa- lih Rıfkıya essayiste payesinin verilmesini tabit karşılıyacak- lardır. Fakat ayni muharririn gessai nev'ini garbda bile emsa- Y görülmemiş bir tekâmüle u- laştırdığını> ve bu bakımdan ancak Sovyet muharriri Ehren- burz'un kendisine eş tutulabile- ceğini okuyunca hayli şaşıra- caklar ve essai gibi serbest gi Tüş ve düşünüşün kayıdsız ve şartsız hâkim olması icab eden bir nevide, Falih Rıfkı ile efen- dilerinin kaprisine göre kalem oynatan bir Sovyet muharriri arasında ne gibi münasebetler bulunabileceğini düşünüp dura- caklardır. Belki ön sözde, ilk defa Fec- riaticilerin romanda ve şilrde eski edebiyat an'anesile alâka- larını tamamen kesmiş oldukla rı hakkındaki hükmü yadırga- mayacaklardır. Fakat bütün dünya, ön sözün son satırlarını o kuyunca hayretten dona kala- caktır, çünkü, ikinci tab'ı da ol sa, 1948 de çıkmış bir antolo- jide, iki kelime ile değiştirmek imkânı varken, İnönüye — hâlâ Başvekil demedeki garabeti 5- la anlamıyacaktır. Acaba, bu eserin, bu halile, edebiyat ve propaganda kıyme- ti nedir? Bugünün Türk muhar rirleri antolojisi adını taşıyan bu kitab, ihtiva ettiği parçalar- la lercemeleri bakımından, Türk edebiyatının — zamanımızdaki manzarasını aksettirip garb de- mokrasileri âleminde hakkımız- da sempati uyandırabilecek mi Bunun en kestirme cevabı, ha- yırdır. Maalesef, hayır! a dönece - Bu bahse bir ğiz. nim gizli surette mevcudiyeti- mi de tertib eylemişti, nikâh mu kavelesinin imzalandığı akşamı para cebimde olarak tegayyüb ediyordum. Oğlan ve kız tarafı birlikte bana bir lâle demeti içinde — (hürmeti — mahsusaları) — ile— göndermişlerdi. Şarl, minnettarlığıma güven- diği halde benim böyle kaybol- maklığımın sebebini bir türlü halledememiştir. Bahusus bana gu va'dde bulunmuştu: — - Aramızda hiç bir şey de- ğişmiyecek. Ben senin refahın için kehdimi feda ediyorum! Beni aramaması İçin vasat şartlar dahilinde büyük bir se yühat daha yaptım. Bana karşı olan hayranlığının eksikliğini hissediyordum. O zaman vakit' geçirmek için kiminle olursa flört ettim. Fa- kat hareketsizlik tatlı rehaveti, yeknasak zevki ile benim pek hoşuma gidiyordu. Biraz sert bir güzelliğin bütün Inkişafı 1- çinde idim. Hayatım temin edil miş olarak beni tamamile hür ve serbest bir halde şehevi zev- kin en ince taraflarını tatmış ve dünya denilen bu köhne top- rağın bir kısmını gezmiş dolaş- miştim. Beni yukından örtecek - olan bu köhne toprak! (Devamı var) duları Suriyede Bizans imparatorluğuna karşı yarlak zaferler kazanıyordu. Bu sırada Kudüs şehri de muhasara edil- mişti ve müdafaa kuvvetlerine patrik Sofranyus kumanda edi- yorda. Şehri kuşatan Arab ordusu- nun başında Ebu Übeyde var- di; ilk İş olarak teslim - teklie finde bulundu. Patrik Sofran- yüs her şeyden evvel halkın malını ve canını kurtarmak İs- tiyordu. Bunun için adalctine pek güvendiği Hazreti Ömer gelip de kendisile müzakere ct- tiği ve anlaşmak mümkün oldu Ku takdirde teslim olacağını bildirdi. Hazreti Ömerin bir tek deve- Si ve bir kölesi vardı; Medir den Kudüs'e kadar bu dev kölesile nöbetleşe binerek £ ti; şehre yaklaştığı zaman bet köleye gelmişti; o devcde bulunuyor, halife - yürüyordu. Hattâ patrik köleyi halife sana rak bir yanlışlık bile yaptı ve hakikati öğrendiği zaman hay- Tan oldu. Kısa bir müzakereden ; gehir Hazreti Ömer patrik S yüsle beraber şehre girdi rada namaz vakti gelmişti. Patrik onu namazını kılması çin Kostantin kilisesine götüre dü; Hazreti Ömer bu. t reddetti. Patrik daha sonra se« bebini sorunca şu cevabı ver- di: — Eğer ben o kilisede namaz kılmış olsaydım - Müslümanlar orayı câmi yaparlardı. Adaletile tarihte parlak bir isim bırakmış olan bu Lüyük halife Hazreti Süleymanın mâ- bedinin vaktile bulunduğu yeri tâyin ettirdi ve «Câmk-i- Önreza i oraya yaptardı. Rivayete göre başka bir se- fer câmi binasının bir Hıristi- yanın arsasına tecavüz etüğini öğrenince câmün o kısmının yı- kılmasını emretmiştir. Müslümanlar bütün tarih bo yunca diğer dinlere mensub o- lanlara ve onların dini mücxse- selerine hürmet göstermişler - dir. Türkiyo Cumhuriyeti hükâ metinin de bugün Ortodoks pat rikilgine karşı gösterdiği saygı bu geleneğin devam ettiğine de- lildir. Hele Diyanet İşleri reisi- nin tebriki, Hazreti Ömeri ha« tırlatan bir nezaket ve medenl- yet eseridir. Kadircan KAFLI Bazı mektublara cevablarım : 1 — Mudanyada Şükrü Ersoyg Otuz İkl vatandaşın muhakemesiz kurşuna — dizlimeleri — mes'etesinl Bençlik nefretle karşılamıştır ve bu hislerini Üniversite mecmunsı vası- tasile belirtmişti 2 — Bandırmada Ali Öztaylanş teveccühlerinize teşekkür ederimy vazifemi yapıyorum. — Goldiğinizde Bazete idarehanesinde buluşabi! riz. 3 — Ankarada Ahmed İsmall Kargın; tarihi romanlarımın par- Taklığı tarihimizin — parlaklığından dolayıdır. Manzumeniz güzel fakat Uzun — olduğundan — koyamıyorlar, Kısaltırsanız mümkün olacaktır sae nurım, 4 — Üsküdarda Salih Salim U« nar; teveccühlerinize teşekkür, yas zılarınızdan İstifade ediyorum. İns şaallah ziyaretinize gelirim. Etiketsiz gıda maddesi satan esnafa şiddetli ceza verilecek Pazarlıkşız satış kanununa da« yanılarak Belediyece etiket, koy « ma mecbürliyeti Ihdas olunmuş « tu. Esnafın bu mecburiyete yet etmemesi Üzerine Belediye yenlden faaliyetini takviye etme « ğe karar vermiştir. Etiket koy « maksızın satış yapan esnafa bi« rinel Gdafasında para cezası, te « kerrürü anında da dükkânını kı patma cezası verilecektir. K. K. ŞUBAT 1919 Rumi K.sân! R. Ahir 1364 1368 21 İçerşume| * Kasım: 89 - 4 Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İmsak