S SAYFA: * Sevgili okuyucularım, bir. fi Get evevi size 1940 — yehiliklerine Gen bahsederken bu sene yündön Brme iç çamaşırlarının moda oli gağını — söylemiğtim. — Londradan yeni aldığım moda haberleri ara- #nda buna ait bir çok resim ve yazı çıktı, — Yurdumuzda da yün ve Koton trikotaj — yapıldığı için bunlar hakında yazmak İstedim. Eskiden beri her memekette ka fınlar yün fanilaları giyerler, fa- kat süs ve giyim meraklısı zarif banımlar Üşülmek pahasına da ol- aa ince ve güzel elbiselerini çire Kin gösteren kalın fanllaları gi mekten dalma çekinirler. İşte Dün. yanın kömücsüzlükten — kıyrandı- A& kışın bü soğuk günlerinde Lon 'Örada yapılan büyük bir. moda İçkili yerlerin tahdidi protesto ediliyor İçkili — yer işletenler cemiyeti #yeleri, dün saat 16 de cemiyet merkezinde fevkâlâde bir toplan- ©& yapmışlar, içkili yerleri tah - id hususunda — vilâyetçe —alınan “kararları protesto etmişlerdir. Toplantıda söz alan içkili yer gakibleri, tahdld kararları - tat - Bik edilince, Beyoğlunun eğlence *Şerinden mabrum ve bu — arada Yüzlerce vatandaşın işbiz. kalaca- Phi fleri Kürmüşierdir. * Uzun süren müzekerelerden son râ tahdid kararının geri alınması Yem vilayete müracaat etmeğe ka *H verilmiştir. Güner, annesinden af diledi Öz annesini çekiçle — başından ayan ve bu ruçundan dola - Şimevkut iken müşahede altına #Lüarak cezal ehilyeti haiz olma (Efnın anlaşılması Üzerine tah- liye edilen Güner; dün Haseki ha tahanesine kiderek —annenini zi - 'yaret etmiş, ellerin öperek <at> Gilemiştir. Günerin cezal ehliyetsizliği arı- 'i olduğundan ayrıca hastahaneye yatırılp tedavisine Tüzüm. görül- Mmemektedir. EVLENME Kimyager Nebahat ile İstanbul ©. Savcı Yavuz an evlendiklerini memnuniyetle ha ber aldık. Genç evlileri tebrik eder birlik- fe uzun nir ömür — ge Ületiz, Tuavinlerinden rmelerini KUYUCU, T AZELR Sıhhat Müdürlüğünün dikkat nazarına Ahmed Bingöl adında bir va- fandaş dün matbaamıza gelerek Yunları söyledi: <— Beş senedenberi “Tüber- Küloz - hastalığının - pençesinde ânlemekteyim. 15 gün evvel Be- Tediye tarafından, 2 ay için Bü- yükadadaki Musa Küzim Sana- toryumuna — yatırıldım. Fakat sanatoryum doktorları hastalı *min ancak stereptomisin tedavi #iyle geçebileceğini — söyliyerek delediye ve belediye sağlık mü- dürlüğüne yoladılar. Fakat her âki merci de tahsisatları olmadı Üi için yardımda bulunamıya- caklarını söylediler. $ çocuk ba- basıyım. Bütün paramı bu mel'- sn hastalığın tedavisi için har- Cudun. Fakat şimdi -beş param kalmadı, Keyliyetin alâkalılara iblâğ >dümesini rica ederim> Yün IÇ Çamaşırları gösterişinde zarif hanımları çok sevindiren nefis ylün iç çamaşırla- ı teşhir ediyorlar. Bu iç çama- pırları rengârsak yünden makinede Srüldüğü halde güzellik itibariy- le itina İle prova edilerek dikil müş İpekli çamaşırlardan farksız kadın vücudünü sarmak ve top- Icmakla kalmıyor. ayni zamanda ısıtıyor, İmalâtçılar bu çamaşırla rın güzelliğini tamamlamak için moda — desinatörleri ile iş- birliği yaparak bunlara bir çok Süs ilâ- ve etmişler. Kimisinin etek uçları na dantel Beçirmişler, kimisinin göğüs kısmına İnce işe ler yapmışlar, velhasıl kadın gi- yimine bu sene Londra Taydalı bir şey ilâve etmiş oluyor. Bizim memleketimizde de trikotajla 'meş gul ölanlar böyle bir yenilik ya- parlarsa bundan bir çok hanını- volanlar Fatih okulları aile birlikleri toplantısı Fatih Jcesindeki okulanın; mü- dür, öğretmen ve okul aile birliği Üyeleri dün saat 15 de Fatih hah- kevinde, bir toplanı yapmışlardır. Toplantıda;, bazı” ana v babala rın çocuklarını iyi yetiştirmedik- leri de ieri sürülerek Gile” Çevrer lerinde yüz bulan çocukların' eğiti- m! güç olduğu tebarliz ettirilmiş tir. Satranç turnuvasi devam ediyor Beş senedenberi yapılmakta o- dan İstanbul satranç turnuvası mü asbakalarına bu yı' da başlanmış- tır. Bü / müsabakalara — İstanbulun 'on iki satranç Ustadı iştirak et- miştir. bu seneki turnuvaya —AlI Alpar, Doğar Günsav, — Ertuğrul Amasyali Pevzlcan Akyüz. Kutlu Aksoy, Maria. Kosulthios, Mübin Baysan Musa Tebi, ” Nevzat Süer Berj Paroponofr, Selim Taygan, Siyami “Uçak iştirek etmişlerdir. İki haftadır devam etmekte olan musabakalârda halen en ilerde bü- Junanlar, 1548 yılı satranç şampi yenu 'Nevzat Süer e Musa Tebidir Turnuvâya Cumartesi günü de- vani edilde>iktir. Artık kardeşinin tan çarpar gibi nasıl gey- adam çarptığı- ni -gördüğü için bu sefer çok dikkatli davranmağa karar ver mişti. Hücum da etmiyecekti. Kendisi müdafaa ile iktifaya karar vermişti. Fakat ona Mümin bu fırsatı da vermedi. Üçüncü elde öyle bir dalış daldı ki iki — baldırını birden kaptı ve kaldırıp sırt üs tü yere yatırdı. Yerden kalkarlarken de alay- la: — Bu da sayılmaz mı? sordu. Artık daha fazla israr edebil- mek için kendisinde takat bul- madı: iye — Hayır, bu sefer oldu! de- di. a Fakat nasıl olmuştu? Küçük kardeşleri bu güreşi nerede, kimden öğrenmişti? Ne vakit öğrenmişti? Nasıl öğrenmişti? Bundan sonra iki büyük kar- deş Mümini aralarına aldılar. Bir çok sualler sorarak bu sır- ları öğrenmeğe - çalıştılar. Pa- kat Mümin onlara cevab vere- cek uzun boylu gey bulamadı. Sadece güreşe merak edip bu- Nu gundan bundan biraz öğren miş olduğunu söylemekle iktifa etti. Medreseden aylarca kaçıp köy köy, düğün düğün dolağtı- ni söylemekten her nedense lar İstifade edebilece ne » güphe yoktür. Bu çamaşırlar ince yün e şİş ile elde de örülebileceği için Yakında iyi yün ören hanımları- mızin da böyle güzel eserler vere ceklerine eminim. Beyaz yalîa ve kol ı ağızlarının yıkanması t Hastabakıı nasıl — yıkayabileceğini — soruyor; Bunlar pamuklu (Pike, patis, or< ganza ve salre) gibi kumaşlardan. yapılmaşaa üşağıdaki tavsiyelere Böre hâreket edin Yaka ve kol ağızlarını on beşi 3. Hiç sabun kalmaymcaya ka dar temiz sudü durulayın. 4 Çok afif çivitli suy gıkarın. b. Şekline göre Çekiştirn. Havlu arasında kurutup, nemli İken: ütüleyin, Yaka ve kol ağızlarının bütün Büzelliği bembeyaz ve temiz olma| darından İleri gelir. Bunları böyle Muhafaza etmek için çok sik yı- Kamak icab eder. Yıkarken bilhassa iyice durula- batınp YIP hiç sabun kalmamasına dikkat dakika soğuk suda İslatin. Z. Çitiliyerek 'sabunlu suda yı- Kkayın, edin. Sabunlu kalan beyaz çama- gırlar sararır. Tarama 100 gram yapılmamış tarama 1 dilim ıslatılmış bayat ekmek: 2 bardak zeytinyağı 1/2 küçük soğan suyu: Bir tutan kırmın biber. 1 diş sarimsak 1 limon suyu: Yuvarlak bir kabın içinde tah-, ta kaşık ile taramayı ve ekmek içini iyice eziniz. Azar azar zey- tinyağ ilâve ederek taramaya ye- diriniz. Karıştıra karıştıra bütün. zeytinyağını koyunca soğan suyu Du, dövülmüş sarımsağı ve kırmı 2 biberi ilâve ediniz. En sonra li- möon süyünü Katınız ve — karıştir: Takta devam ediniz, Tarama be- yazlaşıncaya kadar dövünüz, Meri'yi dalgalı sarı saçlarından Yazan: Leşlâ KiY&I İtanıdı; bir elini başının altına koymuştu, diğer eli pembe yorganının üstüne atılmıştı liyağ H z İki sahiye sonra orada bir adam göründü; çiçek tarhları arasından ağır ağır yü etrafa bakıyordu. Acaba bir şey duymuştu da şübheye mi düşmüştü? Bu ihtimali ha- tırlatan bir hali vardı; fakat telâşlı değildi. Eğer duvar dip lerine ve balkona bakarsa ora- larda sarkan ipleri görecek, vil lâya hırsız girdiğini — sanacak, geyisleri ve ugakları uyandır - mak için bütün kuvvetile bağıs Tracaktı. Murad Reisin kalbi heyecan- la, hattâ korku İle çarpıyordu; onun korkusu şübhesiz ki bir hücuma uğramak ihtimalinden doğmuyordu; Meriyi - kaçırmak fırsatını kaybetmekten endişe duyuyordu. Fakat kararını çok- tan vermişti, hiç bir suretle yo lundan dönmiyecekti, Uzun Ah- med tek başına geyisleri ve u- şakları haklıyabilirdi; o bu işi yaparken Murad Reis de balko na tırmanıp genç kızı alacak, beraber gelmeğe razı olsa da ol masa da kucaklayıp kaçıracak- tı. Lüzüm görürse Kara Salihle Gâvur Aliyi, hattâ biraz daba ötede bekliyen Çipil Musayı, Hanri Monpansiye İle silâhşor- larinı da imdada çağırabilirler- di, Murad Rels bir aralık göyle düşündü: Buraya hep beraber silâh li bir baskın verip işi zorbalık- la bitirmek de vardı. Keşki öyle yapsaydım! Fakat bu şekilde hareket et- menin doğru olmıyacağını ken- di kendisine ihtarda gecikmedi: — Bu bir haydudluk olurdu! Etraftan derhal duyulurdu. ve arkamıza düşerlerdi. Bu arada birkaç kişinin kanina — girmek ihtimali de vardı ve Meri bunu asla hoş görmezdi. Gürültüsüz iş bitirmek gürültülü hareket- lerden daima İyiç Hem böyle düşünüyor, hem de bahçede yavaş yavaş yürüye- rek kapıya doğru giden karaltı- YL gözden kaybetmiyordu. A« damcağız ne duvar — diblerine, ne de balkonun altina yaklaşı- yor, dosdoğru yoluna devam e- diyordu. Biraz sonra — binanın ön taraftaki köşesinden kıvrıl- €. Uzun Ahmed fısıldadı: — Reis... — Ne var? — Herif bir gürültü duymuş olacal — Belki. ladı sanmıştır Murad Reis balkona baktı; orası iki adam boyu kadar yül sekti; alt kattaki demir parmak lıklı karanlık bir pencerenin Üs- tüne düşüyordu. Önce pencere- 'nin kenarından içeri — göz ati camlardan sızan gayet solgun ay ışığı yerdeki halının bir ke- narını belli belirsiz aydınlatıyor- du; dikkat edince bir masa, iki koltuk ve birkaç iskemle, tam karşıda bir ayna gördü. Demek ki burası yatak odası değildi belki Lordun kâhyasının çalış- ma odasıydı. Bu itibarla içeride kimsenin bulunması — ihtimali yoktu. Eğer içeride birisi olsay dı ay ışığında balkona tırmanan bu garib kıyafetli adamı kolay- ca görebilirdi. Murad Reis ipi kavradı; - bir iki defa tartakladı; sağlam oldu Duvardan kedi at. ğuna tekrar kanaat getirdi. ğilmiş olan Uzun Ahmedin sır tına basarak yükseldi. Bir ge- minin direğine — tırmanır gibi, gayret verici bir çeviklikle üde- ta yukarı fırladı; balkonun ke- narına ellerini koyar koymaz iç tarafa, ayaklarının ucu Üzeri- ne atladı; eğildi, sindi ve kena- ra çekildi. Odadan sızan ışıkla ay aydın- lığı birbirine o kadar benziyor- du ki ayırdetmek için — epeyce dikkat lâzımdı. Murad Rı balkon kapısının camından içeri baktı; tam kar- #ıda geniş bir karyola vardı; o- nun yanıbaşındaki konsolun Ü- zerinde zarif gişeler, bir takım tuvalet eşyası — görünüyordu; yerde bir çift terlik duruyordu; daha beride bir gezlong, arkalık- sız bir iskemle, — yastıklar göze çarptı. Murat Reis gözlerini yeniden karyolaya çevirdi; orada arka- sını balkona çevirmiş olarak ya- tan Meriyi dalgalı sarı saçların- dan tanıdı; bir elini başının al- tına koymuştu ve diğer eli pen- be yorgamın Üstüne atılmıştı. Murad Reis daha cesur dav- ranarak odanın çer tarafları- na da göz attı; başka kimsenin bulunmadığını anladı. Kapının tokmağını tutup yavaşça çevir- meğe başladı; en küçük bir gü- Tültü olmamasına çok dikkat e- diyordu, çünkü genç kız ansızın uyanıp da kargısındaki adamın Murad Reis olduğunu anlamağa vakit kalmadan, korkup bağıra- bilirdi ve bu, tehlikeliydi. Murad Reis tokmağı Üst ke- nara dayanıp duruncaya kadar çevirdi, sonra kapıyı hafifçe il ti; kolayca ve hiç bir ses cıkar- madan açılınca sevindi; kenara inde ve ancak o zaman doğruldu Konsolla gezleng arasındaki kapıya baktı; sürgüsünün açık olduğunu gördü. Her şeyden ev- vel villânın içindekilerden biri- 'nin veya bir kaçının odaya gi- Tebilmesini önlemek lâzımdı. Ayaklarının ucuna basarak 0- Taya doğru ilerledi; sürgüyü dikkatle sürdü; pek küçük bir. tıkırtı olmuştu amma bunu an- cak kendisi gibi oraya yakın ve kulağı hassas kimseler duyabi- lirdi; hele uyuyan bir insan ta- Yafından, uykusu ne kadar ha- fif olursa olsun, işitilmesine im- kân yoktu. Şimdi Murad Reis kendisini 'arı yarıya emniyette buluyor- du; yalmız bir endişesi kalmıy- tı, o da sevgilisini uyandırırken uyku sersemliğile onu görünce bağırması ihtimalinden ibaretti. Murad Reis bunun çaresini de derhal buldu; ayaklarının ucu- na basarak yatağa yaklaştı. Meri'nin saçları gayet ince çekilmiş dalgalı bir sırma de- meti gibi parlıyordu; sol kula- ğının memesi henüz kızarmağa başlıyan bir kiraz kadar penbe Adi; yorganın kenarından ipek gibi yumuşak boynu, yuvarlak omuzu, sedef kadar beyaz göj SÜ, turunçlarının arası görüni yordu. Yorganın üstünde duran yarı çıplak kolu O kadar pürüz- Büz, o kadar güzel ve zarifti ki Murad Reis onu dudaklarına gö türmemek için kendisini zor tu- tabildi, (Devamı var) AN M emokrasi provasımın İlk UL4) otoriter kabinesinin bir doğumluk ömrü C.H.P. içinde icad edilen derebeylikle- rin naylon gümbürtüleri ile so- 'na erdiği zaman muhalefet ile birlikte bütün memleket âdeta bayram etmişti. Birinci Saka demokrasi nağ- melerile işe başladıktan ve bü- Yük nasih sayın Yalman'ın na- Bihatlerile muhalefete hacamat yapıldıktan sonra iktidara tek- rar tüneyen Sakanın değişiklik yaptığı «kabine> de - sızıntılar başlamıştı. Sızıntılar çatlak ha- line gelince delikleri kapamak için çıkarılan ve köy salmeleri- ni andıran «ver» giler arasında geker, lüks, yol verirken yolunu gaşırdı. Netice; güm... Yeni başa çıkan eski kabine- den elüzumlu» olanları içeride bırakarak tamiratı ikmal ile ye- kabine» yi işler bir hale ge- tirmeğe başladı. Bu değişiklik dolayısile evvı 14 başbakanlar teslim ve tesel- lüm yaptılar. Ben de bir tesa- düf, Başbakanlığa uğramıştım. Sayın Saka resmi otomobille gel di. Yukarı çıkarken şapkasını çıkardı; başını kaşımağa başia- l dı. Bulundukları yere — gireme- dim. Beş dakika sonra dışarı çıktı. Yine başını kaşıyordu. Başbakanlığın kapısından çıktı. Barutçunun teselli ettiği anlaı hyordu. Kaşına kaşına yi olarak ayrıldı. İçim sızladı: Al- lah kimseyi düşürmesin. Gözle- rim yaşardı. Tam bu sırada, sayın — sabik Maliye Vekili Adalan geldi. İki bakanlığın da yanyana yeni Ma- liye Vekilinin makamına çıkar- ken beni gördü. Buyurunuz di- ye iltifatta bulundu. Yeni bakan Aksan'ın etrafı- ni almış olan maliye erkânına: — Biz «kabine> de kaldık, yalnız takasa tâbi tutulduk. Genç arkadaşıma hayırlısı olsun diye erkânı gösterdi. Yeni Mali- ye Bakanına dönerek: Bepsini tanırsın, işleri bi- lirsin, altınlar gitti. Arar bu- lursun. Beni de ararsan Bayın- dırlıkta bulursun. Diye Bakana veda' etti. Ben de peşine takılarak Bayındırlı- ga kadar gittim. Sayım Bakan haşin görünmesine rağmen çok 'nazik, Bayındırlık Bakanlığına girince hususi kalem müdürlüne: — Banyo sıcak mı? diye gor- du. Mermer merdivenlerden sü- ratle yı — Bir dakika müsaade buyu- runuz, diye ayrıldı. Hayret et- tim, Kapıcıya sordum: «Bura- da banyo var mı?» deyince: — Vekâlet olur da banyo ol- maz mı? cevabını aldım. Meğer- se Bayındırlık Bakanlığında ban yo da varmış. Kabul salonunda sayın Nihad Erim, vekâlet erkânını takdim için bekliyorlardı. Adalan içeri girdi. Takdim kı- aa sürdü. Erim veda' ederken: — Burası serindir. İşleri de- rindir.. deyince, Adalan: — «Yol> işi benim, Allah ke- rim, diye vedalaşt: sr. Buradan doğru - İçişleri Ba- kanlığına yol aldım... Sayın E- min Erişilgil makamında İmiş. Takdim işine yetişememişim. Zi- 'yaret ricamı kabul ettiler. Odalarından içeri girdiğim za man vekâletin yeni elemanların- dan müteşekkil bir heyet — ile konuşuyorlardı. — Hepiniz eski talebelerim- densiniz. Mekteb başka, hayat (ALİAHMED PEHLİVANIN BAŞ GÜREŞLERİ! wvazan * gekindi. Ayni zamanda ağabe- gilerine güreştiğinden babaları- na bahsetmemelerini rica etti, Esasen ağabeğisi ile bahse gi- Tip güreşini gösterdiğine çoktan pişman olmuştu. Çolak Mümin, yahud öbür is- mile Mümin Hoca ne büyük bir cevher taşıdığını bir düğün gü- Teşinde gösterdi. Bu düğüne babası da düvetli idi. Hep be- raber oraya gitmişlerdi. Civar- da ne kadar pehlivan varsa gel mişti. Tâ Serezden, İskeçeden, hattâ — Selânikten bile bir kaç pehlivan vardı. Düğün sahibi ödülleri çok cömerdce koydu- ğundan pehlivanlar buna rağ- bet etmişlerdi, Müminin babası da - Üç oğlu ile o düğünde hazırdı ve Mümi- nin büyük ağabeğisi küçük or- tada güreşe çıkacaktı. Bunun için haftalardan beri hazırlan- Mıştı. Pehlivan meraklısı baba, büyük oğlumun küçük ortayı kurtarmasını pek istiyordu. Bu Büretle büyük bir geref kazana Ali Ahmed * * gağını hesablıyordu. Yolda araba ile gelirlerken arbada iki kısbet zenbili görün- ce gaşırdı. Büyük oğluna dön- dü: — Hayrola, iki zenbille mi Züreşe geliyorsun? Çocuklar şaşırmışlardı. Çün- kü Müminin güreşme niyetir 'den babalarına bahsetmemeği karar vermişlerdi. Babaları ortanca oğluna dön- — Yoksa sende mi — güreşi niyetlisin ? — Hayır baba! — © halde bu ikinci kısbet kimin ? — Müminin, Babası hiddetle Mümine döndür — Abe senin mi bu? Artık olan olmuştu: — Benim baba — Neden pehlivan gibi taşı- yorsun bunu? — Ben de güreşiyorum babal — BSende mi güreşiyorsun ? — Eveti x e M Clr Birden hiddete kapıldı: — Abe sen kim, güreş kim? -N — Beni hepten rezil etmek mi istersin? Çolak koluna bak madan güreşmeğe kalkarsın ? — Katiyen sana güreş yok. Güreş ağabeğine - vergidir. O pehlivan olacaktır. Sen olmiya- caksın! — Seni medreseye neden gön Gerdim? Zaten kulağıma güre- ge merak sardığın bir iki defa geldi. İnanmamıştım. — Demek doğru söylemişler, İnsan hiç boyundan büyük işlere girişir mi? Bu sefer Müminin kendisin- den çok pehlivan olduğunu bi- len ağabeğisi onu müdafan et- Mek istedi: — Kardeşime o kadar çatma baba... Omunla bir defa ldman da yaptım. Hiç de boş değil.. — Bırak gu sözleri... Sen bu düğün güreşine ne deste peh- Tefrika No:116 livanları gireceğini düşünmü - yorsun galiba. Ne kadar küçük orta pehlivanı varsa hepsi des- teye girecek. Şu çolağı dakika- Bında rezil edip yere sererler. Katiyen razı değilim. Bunca yıllık şerefim mahvolur. Ayak güreşine girecek de — değil a. On yaşındaki çocuklarla mı gü- rTeşmek istiyor? Mümin hiç ses çıkarmıyordu. Halbuki o çoktan kararını ver- mişti. Güreşecekti. Bu sırada düğün yerine gel- diler. Babası da nihayet biraz merhamete geldi. Belki de Mü- minin hali ona biraz dokunmuş olacaktı: kika içinde neticelendi. Mümi- — Haydi, dedi. Madem ki bu nin ağabeğisi ikinci olmuştu.) | kadar heveslendin, sana müsa- Bu neticeden dolayı babasının ade ediyorum. Desteye çıkabi- ağzı kulaklarında idi: lirsin. Yalnız eğer ilk elde yeni- — — Arslan oğlum birinci ola-|, lecek olursan gözüme görünme, caktı amma, On beş dakika hasmına daya- nırsan seni affedeceğim, Güreş yeri çoktan kurulmuş ve ayak pehlivanları çoktan tu- tuşmuşlardı. —C desteleri maktansa hiç meydana çıkma- ve güzel oldu. Delikanlılar bü- Müminin ağabeğisi de Yeni Bakanların başka; bilirsiniz benim — notum kıttır. Demokrasi, bürokrasi, o- tokrasi derken beni kargılarında görünce YAZAN : ŞAKAÜ tesi çocuklar, diye sözü kesti. Odadakiler dışarı çıktılar. izi Naşid Bey mi gönder- di. diyince afalladım. — Hangi Naşid Bey efendim. — Ulüstan - gelmediniz. mi? diyince bir yanlışlık eseri kabul edildiğimi anladım. Hiç bozma- dan: — Tebrike geldim. Maşallah, ekserisi talebeleriniz; gimdi tam yerinizi buldunuz efendim. — Ya, öyle oldu.. derken te- lefön çaldı. Cevab vermeğe bag- ladilar. - Baktım ki benim ya- nımda pek konuşmak istemiyor- lar. Kendilerine veda ettim. Ayrılırken telefonl: — Değiştiririm, değiştiririm. Kaldırırıra, kaldırırım... diye iki kelime duyabildim. Koridorda Ulustan sayın Na- side rastgelince; Ulus muhabi- Ti ile karışıklığa geldiğimi an- ladım. Bu fırsatla da bir çok de- ğişiklikler olacağını İstidlâl et- miş oldum. a ——— KARA ŞAKALARI | Otomobile atlayınca Münakalâtta aldım. Kapıcıya, Satır Beyin maka» mında olup olmadığını sordum , Kapıcı suratını ekgiterek cevab verdi: Burası kasab dükkânı de- soluğu ğil. — Hayır canım. Sayın Bakan Kemal Satır Bey.. diye tavzihim Üzerine kapıcı mahçup bir vazir yette: — Affedersiniz. — Hastahane- deler, staj yapıyorlar. “Üğleden sonra! cevabını alınca — şaşir« dim, — Ya vekil bey, staj mı ya- piyor? Öyle imiş. Eski vekil has ğleden sonra oraya gide- cekmiş, diyince; doğru Gülha neye koştum. Oradan da: — Burada ihtisasını — bitirdi, Münakalâta geçti.. cevabini al dim. Bu suretle kendilerini - bulup görüşemediğimden çok üzüldüm. Yalnız şu ciheti öğrenmiş oldum ki: Sayın Satır bakan olmadan bir gün evveline kadar Gülha- nede ihtisas yapıyormuş. Şimdi de Münakalât hastalıklarını te« daviye başlamış. İçimden De« nizyollarile Demiryollarına g: Miş olsun demekten kendimi a. lamadım. Benden de hayırlısı olsun. ——— FT ü Fen ve Teknik İNSAN YAPISI ŞİMŞEKLER Yazan: George H. W: liz Jr. © nsan yapısı şimşekten mey- dana getirilen parlak flâş- larla yol göstermek suretile #imdi Amerikanın en #leli hava a) lanlarına uçakları emniyetle indir mek mümkün — olmaktadır. Kali- forniyada uçakların inişlerine yar dimda bulunmak - maksadile yapı- lan tecrübelerde sigara büyüklü- Hündeki Tambaların mra ile- çak- dkları şimşeklerin en sisli hava- larda. bile uçaklara —ulaştığı kat' iyetle tesbit edilmiştir. Yakın bir zamanda New Yorktaki Milletler- arası hava alanında da bü kolay hktan faydalanmak — süretile dev uçakların sisli havalarda emniyet N ihişler yapmaları temin edilecek tir. Havanın yüzde yüz nisbetinde sisli olmasına rağmen pilota yol gösteren bu sistem Westinghouse | kumpanyası tarafından inkişaf et tirilmiştir. Şimşek sisteminde 69 lâmba kullanılmaktadır, — Bunlar- dan 34 Ü Dünyanın en parlak ziya Deşreden, 35 gi de neon lâmbaları- dir. Lâmbalar, sahanın bir ucun- dan diğer uzuna kadar — mıralan- mıştır. Bunlar gayet seri fasılalar Ja yarıp sönerek #ıfır sifir derece siste dahi 325 metreden pilota 1- niş imkânı sağlayan gayet kudret N bir ziya şeridi busule getirmek tedir. İkinci Dünya savaşında Westing | house kumpanyasında — araştırma, işlerile meşgul olan Bill Pennow, 'normal çalışma saatlerinde daima Birleşik Amerika bahriyesi için daha iyi projektörler meydana ge- tirmeği tasarlayordu. Bu arâda ka Ta sisinin kapladığı bir uçak ala- 'Dana iniş yapabilmek için lüzumlu olan rüyeti temin edebilmek hu- susunda, halen piyasada — bulunan Jâmbaların sağladıkları 1000 kere daha kuvetli bir ziyaya ihtiyaç ol meydana çağırıyordu. Hakikaten doğru söylemişti. Çünkü bir çok küçük orta peh- livanları da desteye soyunmuş- lardı. Babası Mümine: — Haydi soyun! dedi. Fakat Mümin duymamazlığa gelerek hiç oralı olmadı. Babası| ise şöyle düşünüyordı «— Desteye çıkan pehlivan- ları görünce gözü korktu. Gü- reşten vazgeçti. Çünkü kendisi- ni hemen yeneceklerini anladı. Bir dakikada yenilip rezil ol- ması daha hayırlı oldu.» Deste güreşleri çok hararetli tün kuvvetlerile güreşiyorlar ve hasımlarını kısa zamanda yeni- yorlardı. Yarım saat içinde ne- ticeler alındı. , Sıra küçük ortalara gelince soyun- du. Bu güreşler de kırk beş da- hasmı büyük orta güreşcisi! diyordu. Fakat çok geçmeden onu da yenecek, Bu suretle bizim delikanlı seneye büyük orta güreşcisi olacak, düğuna karar verdi. Daha doğruk gu ziyaya değil, fakat şimşeğe Ahtiyacı olduğuna kanaat getirmiş &. Pannow aradığı şimşeği, — Wese tinghouse kumpanyasının mühen- disleri tarafından savaş devresin de, hava yolile fotoğrar“ çekmek için inkiyaf — ettirdikleri bir feva kalâde ziyanın kaynağında bul - Gu. Lâmbanın ince çakmak - taşı tüpüne tabiatın en nadir - gazını teşkil eden krypton doldurulmak- tadır. Gaz, yüksek voltajlı elek- trik cereyanının tesirile — güneşin Meşrettiği mum ışığından dokuz ke Te daha parlak bir ziya ye yınla- maktadır. Lâmba, Bir - saniyenin 've 17/1,000.000 u veya tabil şim- #eğin 1/10 u kadar uzun — süren bir gimşek husule getirmektedir, Şimşek pilotun — gözüne fena bir terir yapmıyacak kadar #eri çak- maktadır. Takriben bir buçuk yılı aşan bir müdet önce, Pennow, ye- ni gimşek sistemi üzerinde küçük çapta tecrübelerde bulunmak imkâ mnı elde etti. Mr. Pernow arka- daşlarile bir'ikte Cleveland hava alanında uçakların inişe yaklaş - tıkları bir noktada altı ziya ter - tibatı yerleştirdi. Tesis edilen bu sistem bir çok detalar sis içinde bulunan hava al iniş yap- Mak isteyen havacıların - canla - Tni kurtarmak bakımından ga - yet faydalı olmuştur. Hususi reflektörlere — yerleştiri- len 38 krypton lâmbasından her biri kısa bir fasıla ile şimdiye ka dar inşa edilen projektörden veya 60 vatlık ev ampliinden 50,000,000 kere daha fazia Ziya temin etmekte Gir. Birbiri ardından uçak alanında bir kilometre boyunca tanzi len neon lâmbasi gayet seri fa- Sılalarla, dakikade 40 kere makla gayet ve canlı bir teşkil edecektir. Na nokte Bir müdet önce Birleşik Ame- rika Hava Kuvvetlerine bağlı bir C—54 nakliyat uçağının motörün de bir ârıza başgöstermişti. U nuyordu. Radyoya başvurmak su- Cleveland'a yakın bir yerde bulu- nuyordu. Radyoya başvı mak su retile Cleveland uçak alanile masa geçen pilot 'mın 100 metreyi biraz geçtiğini öğrenmiş olmasına rağmen, — iniş yapmak teşebbüsünde bulundu. U çak alanını bulmak hususunda pi lotun - giriştiği Üç muvaffakitsiz teşebbüsten sonra daha iyi hava geraitinin hüküm sürdüğü bir na va alanı arastırmak Üzere uçak 1 tikametini Jeğiştirdiği bir sırada hava alanındaki personel — Wes- tinghouse kumpanyası tarafından tecrübe mahiyetinde kufulan — ve inişi kolaylaştıran sistemin düğ- Melerini çevirdi. bulüt tavanı - Bundan sonra tekrar bir iniş te şebbüsüne geçen pilot, batının belirttiği işaretleri taki - altı iniş terti- ben hava alanına yaklaştı ve parlak ışığın gösterdiği yol dahilin de ve kolaylıkla !biş yapmağa mu yaffak oldu. Yedi mürettebat ve 32 yolcuyu aâmil olan uçak piste konunca pilot. Penrow tarafından icadedilen şimşek sistemi olma dan böyle bir inişe hiç bir zaman teşebbüs edemeyeceğini bariz bir gekilde açığa vurmaktan kendini alamamıştır. (Devamı var) ——— ————”: —. (Papular Selencelden) 28 Ocak isâş — ”