26 Ocak 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

26 Ocak 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

. umhuriyette Nadir Na- C di, «Ümid» isimli baş- makalesinde, Demok - Fatik bir. yürüyüşle iş -başına geçen yeni hükümetin, ortaya sürdüğü bir kaç iyi niyet İşare- ti ve bir iki tatlı söz sayesinde, halk viedanında ümlü dolu ü- kisler uyandırmağa — muvaffak olduğunu; bur süretle memleket te her geyi ters görem İnadcı bir Muhalefetin zehabının yatanlam- mış bulündüğünü — belirttikten sonra seçim kanununun muhak kak sürette — değiştirilmesi ge- rektiği noktasında ısrar ediyor. ve diyor ki: Seçim kanununun halka enini yet verecek bir şekilde değişti- rilmesi, bizce bütün dâvalarımı- zın anahtarıdır. Yurdda emni- yetli seçimler yapılmazsa hangi hükümetin yorganımıza göre a- yak atacağını bilemeyiz; Mukad deratımız iş başındaki adamla- rın Iütfuna bağlı kalır, İktidar yerini kendilerine ebedi bir hak, Sananlar, milletin sağlığını zer- rece düşünmeksizin bacaklarını alabildiğine uzatır ve yan gelip otururlar, Emniyetli seçim ya- pılmadığı müddetce yurdumuz- da gerçek Demokrasiden bahset mek bu toprağın çocuklarile a- lay etmekten başka bir mânaya gelmiyecektir. * Çıktık açık alınla.. atanda Yedekci bu baş hık altında yazdığı fik- rada, şalr Behcet Kemal Çağla- rın milletvekilliğinden İstifasını söz konusu yaparak göyle di- yor: Şair Behçet Kemal Çağlar, Halk Partisinin içini dışını ada- makıllı tenkid ettikten — sonra, Halk Partisinden de. Milletve- killiğinden de İstifa etti; evet milletvekilliğinden de... Bir şairin gıdası hayal oldu- ğuna göre, Halk Partisi, demek hakikati değil, artık hayali dahi tatmin edemiyecek durumdadır; ve hayalden de daha müphem olmuştur... Acaba şairimiz, fa- zılı muhterem Günaltayın «Hü rafeden hakikate» ve «Zulmet- ten'nura> adlı kitaplarını okudu mu dersiniz?,.. Behçet Kemalin, Atatürk öl- dükten sonra ona yazdığı rapor lar hep hatırlardadır. Fazılı muhterem, Halk Par- tisine telkini verdi mi, vermedi mi, bilmem amma, Behçet Ke- mal Çağlar Atatürke asıl rapo- Tunu şimdi vermiştir!... * Tencereler tamtakır, listeler zengin ürriyette İğne ile Ku- yu kazan muharriri, yöni kabinenin ferahlatıct pro- gramını, bomboş yemek kabla- rının yanı başında duran dop- dolu Tistelere benzeterek şöyle yazış Lokantaya geç gittiğiniz bir Bün, elbet siz de görmüşsünüz- dür: Yemek listesi baştan sonu 'na kadar dolu... Listede düğün Çorbasından kaymaklı kompos- toya kadar ne ararsaniz var. Bu zengin liste kargısında hanzi yemeği Beçeceğinizi şaşırırsmız. ÇOŞAATL b Bi YAPRAK Müzeci Ölü Hamdi — Baş tarafı 1 incide — medir. Banaz — Bay Cevad siz misiniz? Desreler, içimden: — Hayır, ben bay Cevad değilim Refl' Cevadım. Demek geliyor. Çok neş'eli tanı- dıklarım var ki <Bay> diye çağrıl- dikları zaman — kaşları — çatılıyor; neş'olerini kaybediyorlar. Bomurt- Ban, mekanik tadsız bir adam olu- yortar. Meselâ Başbakana bir Srize ya- zacak olsam cBay Başbakan> diye Nasıf hitab edebilirim? Nasıl bir teş Fifat ve merasim serbestliki olursa olsun o, memleketin mukadderatını eline alan bir şahsiyettir. Bunu an- Yiyanlar için Başbakan her şeyden #vvel bir <devletlâr dur. O makar min böyle bir Mübaliliğe tahammü- Yü yoktur. Frenklerde herkes hakkında kul: Janılan ÇMösyö) unvanı benim e- fendim makamına gelen (Mon Si- Gür) kelimesinden — mürekkebdir. Burada (Bay) karşılığı olması 1â- zım gelen ÇSleur) lâfzi ise yalnız mahkeme celblerinden — başka - bir yerde kullanılmaz. Dilde nezaket ve nezahet mes'olo- Sini ihlâl elmemeğe son derece dik» kat eylemeli. O kadar gayreti - men pek çok kelimelerin uçup git melerine Gebeb hiç şübhesiz kaba- dıklarıdır! Ve Bâlâ ricalinden mü- z0 müdürü ressam Osman Hamdl heyo «Ölü Hamdi» demek ise ka- Dalıkta rekor kırmıştır! Fakat, uzun uzadıyar taşındıktan #onra, garsonu çağır dığınız zaman bütün gayretini- düşünüp zin boğa çıktığını anlarsınız: Et kalmamış, sebze tükenmiş — bö- rek yök, tatlı mâfiş.. İşte, geç kalmanızın - cezası; — Sonunda, yağda yumurtaya fit olursu- h * Bana, kabinelerin dolgun, vroğ ramları, mevcudu kalmamış yo- meklerin demini taşıyan Tokan- ta histelerini hatırlatıyor.. 'Ten cereler tamtakır listeler — dop- dolu: Yutkunmadan başka elden ne gelir?.. * Yeni kabine ve hurma ağacı an'da Bedli Faik «Hay di Hayırlısı» İsimli fık rasında Şemseddin Günaltay ka binesinin İnsana, hurma' ağacı- na çıkan Arabın hikâyesini ha- tarlattığını ileri sürerek — şöyle diyor Hükümetin programı tatlı.. Matbuat Hürriyeti, yeni seçim kanunu, vergi reformu, eşit mu amele, rasyonal çalışma.. Hep- si beklediklerimiz, — özledikleri- mizdir. Yalnız, af buyursunlar, — bu yolda çok vaadler aldığımız için hatırlatmaktan — kendimizi ala- miyoruz: Arab, hurma ağacına çıkar- ken «Yarabbi dermiş, sağ sâlim çıkıp ineyim, sana bir kurban.» Fakat hurmaları toplayıp İndik- ten sonra, gözünün ucu ile gö- ke bakarak mırıldanırmış: «Kur ban da mâfiş, ben de mâfiş.> Sayın Günaltay ve arkadaşla- rı, gimdi hurma ağacına — çıkı- yorlar... cidden N. K. Birleşmiş Milletler gıda ve tarım teşkilâtı Tarım ve gıda maddeleri hak- kuda tetkiklerde bulunmak ve kalkınma çareleri — araştırmak Üzere, üyesi bulunduğumuz Bir- leşmiş Milletler gıda ve tarım teşkilâtı (FAO) nun umum mü- dürü Deddi ile Avrupa ofis tem Bilcisi Boerna ve uzmanlardan müteşekkil 11 kişilik bir heyet 30 Ocak pazar günü bir Fransız uçağı İle gehrimize gelecektir. Heyet hava alanında İl Ziraat Müdürü, Orman Bölge Müdürü Yeşilköy Tohum Islâh İstasyo- ru Müdürü ve ilgili zevat tara- fırdan karşılanacaktır. Heyet pazartesi akşamı karaya hareket edecektii Midhat Paşa Kız Ensti Üsküdar Midhatpaşa Kız Enxs- titüsü öğrencilerinin hazırladık- darı elişleri sergisi Üsküdar Halkevi salonunda açılmıştır. Çok titiz ve zevkle hazırlanmış olan şapka ve balo takımları- nın piyasadan ucuz olarak Batıl ıaası halk arasında alâka uyazı: dormıştır. An- sünün Sergisi Yunan Büyük Elç ziyareli “Yunanistanın Türkiye nezdin- dcki büyük elçişi Ekselâns Pe- rikles Keferise, dün sabah vilâ- yette Vali vekili Halük 'Nihad: Pepei'yi makamında ziyaret et- maştir. KSat d0i HABERLERİ Nurullah Sumer'in Beyanatı AŞ Devlet Bakanı gazetecil rin suallerine cevab verdi Dövlet Bakani Nüfullah Baad Sümer dün sabahki — ekapres'a Ankaradan şefrimize gelmiştir. Nurullah Esağ Sümre, ken- disile konuşan gazetecilere, An Karddh Milletlerarası kredi ban- kası temsileilerile yapılan — te- masların müsböt netice mm_. ni söyliyerek demiştir ki Amerikan yardım ni ve hayırlı faydalar te drteğini ümid ediyorum, Memur lar ve memurin muhakemat ka- nunları Üzerinde esaslı bif şekil de çalışmaktayız.» d Devlet Bakanının bu akşam Arkgraya dönmesl — mühtemel- dir. Et satışında nark e gidilecek Vilâyet et komitesi dün saat 15 de Ticaret Ofisl Genel Mü- dürü Mustafa Nuri Anıl'ın baş- kanlığında toplanmıştır. Tanzim satışları başladığın- danberi piyasaya 4312 baş ko- (yun arzeden Ofisin, aybaşından Bonra fiatlarda 10 ilâ 20 kuruş arasında bir yükseliş yapması etle muhtemel görülmekte- usul Münakale imkânları güçleşti- ve hayvan muvaredatı azal. dıvı takdirde belediye yeniden nurh usülüne gidecektir. 11 Rus mültecisi n komünist Rusya hakkında söyledikleri Dün Hollanda hava yollarının bir uçağile Tahrandan transit olarak Amerikaya geçmek tize- Te 21 Rus mültecisi şehrimize gelmiştir. Şehrimize gelen Mülteciler zavaluf, Akstofonof adında al'ı mülteci ve ailesidir. Dün Konak otelinde kendisi- le görüşen muharririmize Rus Taliltecileri gu izahatı - vermiş. lerdir: «— Bundan 11-12 sene evvel Rusyadan kaçarak İranın şima- linde «Gorkan» denilen bölgeye yerleşmiştik. Biz esasen çiftçi- yiz. İranın Gorkan bölgesinde de çiftçilikle geçindik. Rusyadan çıkışımızın yegâne sebebi geçim gartlarının kifa- yetsizliği ve Rus rejiminin ta*- bikatta bilhassa, köylü ve çift- çiler için gayet kötü neticeler vermesidir. Biz hakiki Rusuz. Fakat bu- gün için Rusyada barınmak ve orada istikbalimizi teminat al- tına almak imkânı kalmamıştır. Amerikaya gidiyoruz. Orası bi- zira için yeni vatan olacaktır. Mür memlekette hür bir çalış- Ma ile hayatımızı insan olarak İdame ettireceğiz.» Mülteciler bugün Amerikaya kareket edeceklerdi: Gripi önlemek İçin Mühtemel bir grip salgınına Karşı il sağlık müdürlüğü sağ- lik ekipleri tarafından dün otuz kadar ilkokul ve birkaç sinema dezenfekte edllmiştir. “Yeşilköy hava alanında Tıhtımda Avrupadan gelen yol- cuları muayene etmek için ikl sağlık istasyonu kurulmuştur. Şarbondon bir kişi öldü Karadeniz seferinden — dönen 4Karadeniz» vapurunda şarbo1 Bastalığı çıkmış ve hastalık n- Tâtmi gösteren iki tayfadan biri Kaldırıldığı Denizyolları hasta- Hanesinde ölmlştür. Gusof, Lüşutof, Muvariof, Ka-| AAAARRARANAARAMARARAADA ş(Hcıyalşehır) Munosebetıle irkaç damla esans-Tenkidin vazifesi-Hayalşehir'in tahlili: Tinci tablo, 2 nci tablo-Yamala; ve sebebleri-İlhanı ve tedai - (iç aydınlık) ve Hâmid'in metafizik vecdi-Bir sevginin mısrâla (Hayalgehir) in ikinci bölü- «münde eİç aydınlık» kendi tab- losunu neden yaratamadı? Bu- nun ana sebeblerini, A) Şiir kl Iç yapının yamalı örülüşünde, B) gairimizin iİlhamı o aydınlı. ğın kaynağı olan âleme yabancı kalışında görüyoruz. A) 2: inci bölümde «Serviler gehri dalar kendi İç aydınlığı- na> misrdi, Üsküdarın — gözle Börülemiyen iç varlığını açıp göstermiye doğru — atılmış bir adım iken, bu bölümü «... Fıka» ra evlerinin lâmbaları - En Ba- hih aynadan aksettiriyor Üskü- darı» diye bitirmekle, bu İç de- Ber tozinden vazgeçilmiş olu - yor. Sanki glir bize «İç aydınlı- ğa dalar dedim amma, gine de hakiki Üsküdarı, karanlık te- pelerde fıkara evlerinin Tâmba- ları gösterir) diyor. Şiir biter ken vardığı fi'li netice budur, İç aydınlığın maddi hayattan üstün kudreti ve sübhani değeri duyulabilseydi, <Az sürer gerçi fakir Üsküdarın saltanatı». di- ye, birinci bölümdeki hayal kâ- ânelerinin yıkılmasına — karşı hasret duyulmuyacaktı. sererrrrrrrrrrLLAA F KISA HABERLER Vali ve Belediye başkan vekili Halük Nihadi Pepel, dün öğleden Sonra hastalanarak İsti- rahate çekilmiştir. Halük Niha - din kendini üşüttüğü ve hastalığı nin mühim — olmadığı anlaşılmış- tır. 4 Milit Eğitim Müdürlüğü ge- çen sene zarfında, — gehrimizdeki 8000 tik okul öğrencisine yardım etmiştir. Bu yardım önümüzdeki sene 12.000 ne çıkı ktır. w Plin Yemişte yeni meyve hâli binasında bir yangın çıkmı Yusuf, İsmall ve Mehmet adla - rındaki kabzımallara ait yazılı neler tamamen yanmıştır. 60 bin Uralık bir zarar olduğu — tahmin edilmektedir. 4 Tophanede Boğazkesen cad desinde bir arsada inler bir hal”- do bir hasta bulunmuş ve derhal Beyoğlu hastahanesine - kaldırıl - Tışsa da ölmüştür. Ölenin Bursa li Al isminde saralı bir akıl has | tası ” olduğu anlaşılmıştır. *& Kemal ile Hüsamettin aa - darında iki kişi kavga — etmişler Kemal, Hüsamettini bıçakla yara damıştır. Y Edirnekapıda Kala Boyun- da bir evde otüran Seher adında | bir kadın Tevfik adında bir et - keği kendisine sarkıntılık etti di- yo taşla yaralamıştır. 4 Beyoğlunda biri Öksli: Kkağında, diğeri Recep Paşa end- | desinde olmak Üzere Ki randevu evi bazılmış 12 çift lanmış- tır. Bacağı kırıldı Dün öğle üzeri Lâleli — otobüs durağında Yusuf adında bir şoför kamıyonunun — tekerlek — Tâstiğini tamir ederken fırlayan bir demir orada durmakta olan Osman a - dındaki çöpçüye isabet ederek bacağının kırılmasına sebep ol - müştur. Çöpçü Cerrahpaşa hastahane - sine kaldırılmıştır. ışarıdan gelen — gürültüleri anlamak jizere çıkınca, — hasır, koltuklara yaslanıp oturan dört kodını gördü. Uçkurluklu siyah carşafının açık önünden gerda- dundaki altınlar — görünen orta yaşlıcası, kapı eşiğinde hayre'- İe bakan hekime sırıttı: y usta!.. dedi, Bizim kızlar altın diş yaptırmak isti- yorlar... Hekim, kadımın “«kızlar» dc- diği diğer üç kadına baktı. Ya- makları allıklı, gözleri sürmel Faşları rastıklı şeylerdi, Çen: crinde, şakaklarında, yanakla- marda-rastıkla yapılmış benle: le, süslerinin. bütünlüğüne emin bir balleri vardı. Üçü de allı, yeşilli emprimeler — giymişler, başlarına rengârenk — eşarplar dolamışlardı, Hekim, cevab vermeden içeri göndü. Protez işlerile uğraşan Bgence: — İsmail! dedi. takım kadınlar var!, çeşid sınıfa mensub? İsmail, gülümsedi. — Mahçup bir tavırla onların «kötü kadın- Dışarda bir Bunlar ne lar» olduğunu, umumhaneden geldiklerini söyledi. Sonra da- ha mahçup: — Fakat beyim! dedi, sağ- lam müşteridirler... Ablayı ta- nırim. Kızları' aiso getirmesi - vin ben sağlık verdim. ikayve Görüyoruz ki, şlirin bu tablo- su hem iç örgüsünde yamalıdır, hem da bu yamalar aslın niza- mını bozmaktadır. Burneden böyle olmuş? Bunu bir estetik görüşü ile açıklamı- ya çalığalım: Z Bazıları gürin ilhamla de zekâ ustalığı İle yazılabileceği- ni Iddla ederler. Biz böyle dü- #ünmüyoruz. Şaheserleri yara- tan kudret iç'in yânl guur altının taşmasıdır. Bâzan bu taşma hı- zi öyle derinden gelir ki, beyni- mizin bilinen, bilinmiyen bütün meleke ve kuvvetleri" zekâ ila birlikte o hızın çerçevesine gi- rer, Bu arada zekâ nazmin Ve dilin kabiliyet ve imkânlarını kullanarak heserin — teknik miymarlığını yapar. irin bu tarz ile yazılışı, ruh ta bir An'ın, bir heyecanın bü- tünlük halinde açılıp gelişerek, mümkün ve mukadder şekline bürünmesidir. 'Yahya Kemalimizin güri ya- zış tarzı bunün tamamile aksl- nedir, Bâzılarının ayıplamayı beğenmemeye kalkıştıkları ilhâ mın hamlesiyle değil; tedaf mus luğunun, belirsiz zamanlar için- do rasgele dökülen damlalarını birleştirip Üzerinde uzun uğraş- malar şeklinde giir yazdığı için- dir ki, değişen ruh hâletlerinde- ki tedailerin getirdikleri başka başka hisler, arzular, düşünce- ler Hayalgehir'in son tablı da gördüğümüz gibi, ayni yapısına girebiliyor. Ve usta zekânın bütün emeklerine rağ- men; vezni, kafiyesi, Ghengi dört başı mâmür; fakat iç ya- pısı müstesnâ dikkatlerin göre- bileceği yaralar, berelerle yama h olabiliyor. Esasen varlığın dığ yüzünde, fiziki âlemde gezinebilen zekt, güur altı Alemiyle ilgisi olmadı- Bi için, enfüst ve hadsi hamleyle yoğrulan giiri tek başına yara- tamaz. Çünkü, oluşunda, içimiz- deki karanlık denizin dalgaleri- le gelen esrarengiz malzemeyi yaratan değil; şekillendirmeye çalışan bir ustadır. İşte bu ruhi realitenin netice- sidir ki, zekâ ve tedaf şairleri, Büyük Muhammed gibi, Mevlâ- na, hattâ Hâümid gibi umman fışkırışları yapamıyorlar. B) «Hayalşehir» şiirinin ikin- ci bölümünde en küçük bir tab- losunu görmiye hasret duydu- ğumuz «İç aydınlık> âleminden MEVLÂNÂ, hattâ Abdülhak Hâmid bize ne bedialar getir- mediler! Bu varlığı kendine pe- çe yapan solmaz ve batmaz gü neşin âkislerinden, peri kâşâne- leriyle sarayların yıkılmaz ve sönmezlerini yarattılar. Demek ki, o güneşin füsunlarını göste rebilmek, anum kudret ve 1hti- şâmını duyarak ürpermiş olma- ya bağlıdır. Bakınız, Hâmid, o iç aydınlı- ğın kaynağını anlatırken neler söylüyor: «Bütün serâiri tedkik edin: hudâ zâhir; «Bütün mâzâhiri tâmık edin Yazan: Feyzullah Sacid ULKÜ Yahya Kemal ve Abdülhak Hâmid 2 “eMâsüm ki rüzdir bülgisı, «Müsüm ki handedir likası; şâdüman-ü mü- g tem, «Gehvüresi «Bâziçesi inkılâb-i- ülem, «Müsüm Ki yoktur İntihi «San kendisi kendinin hudâ- sılp... (Bütün sırları inceleyin: Al - lah görünür, Bütün görünüşleri deşin: Allah gizlidir. Bir mü- Büm ki ağlayığı sırdır; yüzü gü- Tüştür, Sevinçle yas beşiği; Ale- min inkilâbı oyuncağıdır. Mü- Büm, fakat sonrası yokttur. San | ki kendisini kendi yaratmış tır.) ©O kudretin maddeden Üüstün- lüğünü nasıl duyuyor «Mesdüâd İse der, kalır mısın dür? «Divar Aaçılıp geçersin ey nür! «Her şeyde iyan ülüvvi kud- Yef, «Her şeyde bedid acz-i fikret. «Bir silsile-i eibal-i i'caz «Kim bittiği yerde eyler ü- gaz!» (Her şeyde kudretin yüceliği ği görünür. Her şeyde düşünce- nin aczi belirir. İnsanı âcze dü- güren, bir sıra dağları ki bittiği yerde başlar.)... O iç aydınlığı mezarlarda da vardır, Hâmid'in beyninde de: «Eder leyâliy-i hlerâmı gel begeh tenvir, «Serimde fikreti vahdet ki berk-ı sağıktır! «Görünmüş olsa da muzlim, misal-i cay-i gurüb, «Bu kabrler hep onun nüru- meşarıktır! ».. (Beynimde şimşeklenen vah- det fikri vakıt vakıt hicran ge- celerini aydınlatır. Bu mezarlar bize karanlık görünse de hep onun nurunun doğduğu tan yer leridir)... O aydınlık, bakın, eşyada na- sıl tecelli ediyol «Durur bir kibriyayi biniha- yet nürü zulmette; «Beraber cümle mevcudatü eşya hep mahabbette» «İşaret eyleyip eşcâr semti Tâtenahi «Üper emvâc kalkıp peri kudret-peı 'der Kevkeblere isâl tâirler «Değer sermesti aşk etse bu manzar mürgü mâhiyi... (İşıkta, — karanlıkta — sonsu bir büyüklük durur. Bütün var| lıklar ve eşyâ birlikte gevişir- ler. Ağaçlar sonsuzluğun semti ni işaret eder ve dalgalar kale kıp kudretin perdesini öperler; kuşlar ilâhi nağmelerini yıldı lara ulaştırırlar. Bu m kuştan balığa kadar bütlü lükları aşk ile sarhoş etse de- a malr ger) (Not: «Öper emvâc kalkıp perde-i kudret - penâhiyi> mıs- Tür bizde bir tedat uyandırdı Söylemeden geçemiyeceğiz: (De niz) başlıklı - şürinde, deni açılan Yahya Kemi «Fânileri gökten ayıran per- AARAMAAARARANARARARAARANARAAA, derken, bize öyle geliyor ki, il. hâmını Hâmidün mısrdından al- mıştır. Çünkü, Hâmid'de (ağaç- ların nâmütenâhilik semtini işa ret etmesiyle dalgaların kalkıp öptüğü perde) Yahya Kemal'in «değdinin dediği, <fânileri göke ten ayıran perde> dir. Yalnız, Hâmid'in kıyıdan bakarak dal- gaların öptüğünü gördüğü gö- Bün etekleri, uzaktan bakılmak Bartiyle (perde) dir. Yanına varılmak istendikçe o perde u- fukla birlikte uzaklara kaça ğına göre (perdeye değmek) im kânı yoktur. Böyle olduğu içf dif ki, Yahya'nın mısrâı Hâ. Mid'in gürindeki vecdi duyura- ıyor. Yalnız bir şekil güzelli. ğinde kalıyor.) Hâmid'in giirlerinde o İç ay- dınlığın yüzlerce, binlerce tecel- lileri var, gilveleri var. Maksa- dımız Yahya Kemali Hümid'le kargılaştırmak değil, Hâmid'i iç aydınlığı tezi üzerinde hatırla- maktır. Daha çok dış — güzelliklerin şairi olan Yahya Kemalimizde metafizik heyocamı, felseft dün- ya görüşü ve Fazıl Ahmed Ay- kaç'ın «felsefi huzursuzluk> de- diği ruh hâli olsaydı ve hattâ onun kalbi, yer yüzünde dâhi- lerden bir çoğunu yaratan büyük aşkın hummâlarile tutuşabilsey di, Hayalşehir şairi «İç ay- dınlığın» muhteşem bir tablosu nu vermekle de kalmazdı; bü- Yük dünya şairlerinden olurdu. Tenkidimi yazarken, «İç a) dınlığı» nın sönük kalışına acı- nan Üsküdar halkının sevgisiy- le titriyen içim duramadı. Aşa- ğıdaki mısrâları karaladım. Bun lar özlediğim bir tablo mudur, yoksa tenkidimdeki kanaatleri- Min manzum bir ifadesi midir? Hüküm verecek ben değilim, Bu mıisrâları şairimize armağan e- diyorum. ARMAĞAN —Yahya Kemal'imize — Sanılır, söndü fakir Üsküda- rın saltanatı.. O üzülmez güneşin böyle ne- ler yıktığına, Serviler şehri dalar kendi Iç aydınlığına! Şu fakir evle- rinin lâmbaları.. Sırlı bir ayna değil, göstere- mez Üsküdarı. güneşinden o füsunlar dolu ruh, Bir avuç altına hasret çekip olmaz mecruli. İster altın güneş, ister güneş altın olsuı Bir çiçek kıymeti vermez © i- lâhi efsun! Kalbi cennet gibidir, yurdunu cennet görüyor! r eli gönlünde se- mülar örüyor! Bin gurüb olsa yıkılmaz, gi- 'ne sonsuz o saray; Bu güneş sönse de, sönmez Yüce burcundaki ay! Feyzullah Sacit ÜLKÜ Bu karanlık Ruhların — sır Tanrı'nın n Düzeltme: Dünkü birincl maka- Tenin birinci sütununun son satı rındaki sön kelime Çanlaşılacağın- dan) ve üçüncü sütununun onuncu satırındakl — <gerçek> den sonrakl kelime Çbiz) olacakken başka şe- hudâ mazman! deye değdima | kilde dizilmiştir. bır yığın gümüş ve buruşmuş hâğıd para vardı. — Nah!.. dedi. Hepsi aenin... YAZAN: Hadi başla işe.. Sırmalı çevre Hekim, artan bir hayretle u- zun bir «Yal,.> çekti: Öyleyse içeri al... dedi, Biraz sonra İsmailin ardı sı- ra, kadınlar içeri girdi. Fotöye, ccza ve âlet dolaplarına şaşkın gaşkın bakarak, kapı yanındaki iskemlelere sıralandılar. Yaşlı kadın, kara gözleri ne- geyle parlıyan, siyah örgülü saç Li — Kız Yörük Ayge... Sen ö- ne geç hele!.. Dedi. Sonra hekime dönerek, Yörüğün yavuz kız — olduğunu göyledi, Kızlar artık sırıtmıyor, hattâ kıpırdamıyorlardı. — Yüzlerinin boya maskesi altından sızan ço- cekça bir saygı İçindeydiler, Yörük Ayge, yerinden kalktı. Salına salına fotöye doğru yil- rüdü. Sonra hekime baktı, Ay- ni sükün Ve yumuşaklıkla gü- Kimsedi — Ustaf, Heklm, artık kendisine «dok- tor> yerine «usta» denilmesine, ilk zamanlarki gibl kızmıyor- dü, — Otur kızım, Diye, nasıl oturulacağını göz terdi. Kız, usulca, âdeta blr ge- ye zarar vermekten korkarak oOturdu ve yeniden: — Ustaf,, dedi. Bu sefer, Bözünü — tamamla- madı, Altın diş takılırken canı acır mıydı? Hekim, onun ağzını açmız. işlerini muayene ediyordu. — Acımaz!., dedi. — Şakımaz ha? (1) — Hayır gakımaz!.. — Fakat bızım, senin ön dişlerin çok gü- ze)... İnol gibi geyler... Bunları a'tın yapmak günah, Buna mukabil yan dişler ber- baâ bir haldeydi... İlk önce bun- Tarı yapmalıydılar, Kızın kara gözleri buğulanı- verdi. Dudakları titreyerek: — Kurban olam ustacığım.., Gel etme, eyleme... Şu dişlerim! eltin et... Kızlar «Bakla diş Ay- ge> diye eğleniyorlar benimle, Hem altın dişli kızlar bir mr- tarınca, herifler onları beğen.- yor... Dive ağlamağa basladı, He- kim, dağdan, yayladan — gelen hastalarızın mânasız İsteklerin- €en vazgeçmeleri için, Üşenme- den, bıkmadan oaları kandırma- ğa çalışırdı. Bazısı, — doldurul- makla kurtulabilecek bir dişi, gekmesi için ısrar eder, doktor «Bu sağlam dişi çekemem!» ce- vabını verince, o kızar «Çek be uata, parasile değil mi?» diye ayak direr Kıza bin dereden su getirdi Fakat Yörük kızının inadı inad dı, Nihayet en ton çareyo bap vurdu: — Peki, sen bana kaç para vorebilirsin.? Kız, elini koynuna soktu. Ke- narları sırmalı bir çevre çıkar- dı. Düğümlerini söktü. — İçinde! Hekim, paralara şöyle bir göz ottı: — Burada ancak elli lira ka- dar para var... Benim işime yat mez bu. Kız, yaşlı gözlerle bakıyordı — E, ne istersin? diye sor- du. Hekimin dudaklarından: — İkl yüz lira! sözü döküldü. Yazık değil mi parana? Bu sözü üzerine kızın fotöy- der kalkacağını, belki de söy- leneceğini sanıyordu. Fakat o, paranın çokluğuna — aldırmadı bile. Çevreyi kucağına silkerek, elinde salladı. Yüzüne gururlu bir gülümseyiş yayılmıştı. Baş- parmağile orta parmağını şakla tarak: — Yazık mı? dedi. Ne yazığı ağam!., Elli papele bir göbek... Sonra çevreyi ,yaşlı kadına uzattı — Fatoş abla!.. Seğirt git arı Recebe!., Yörük Ayşeye ikl yüz İlra iktizaymış de. Heklim, ağzım açmağa - vakit bulamadı, Elinde sırmaları par- liyan çevreyle uçup glden Fatoj Ablanın ardından bakakaldı. 26 Ocak 1040 pün ŞpvGur, srail Devleti ve Yakındoğu. merikâdan ve İngilte teden gelen yetkili sos ler vakit vakit yakın- doğunun dünya — barısı için n derece önemli olduğunu belirti- yorlar. İran, Musul ve Arabis- tan petrolleri Rus tehdidime kar gı ilk müdafaa kalesj olam bu bölge için büyük kuvvet kaynak İgrıdır. Yirmi senedenberi Filis- tinde İngiliz idaresine karsı ko- mitecilik eden Yahudi teşekkül- leri Yakındoğuda emniyeti bo- Zan zararlı unsurlar telâkki e- diliyordu; Bu teşekküle mensub olanlar Avrupanın bazı memle- ; ketlerinde ve — bilhüssa — çarlık “Rusyası ile Balkanlarda kulla- mılan komitecilik usullerini tat- bik ediyorlardı. Ştern çetesi bu teşekküllerin en ateşlisi idi; son defa arabulucu Kont Bernadot da onlar tarafından öldürülmüş tü ve bu hâdise bütün düny esefle kargılanmıştı. O zan bir Yahudi hükümeti yoktu ve şimdi Yahudi milletini temsil e- den İsrail devleti komlteleri da- gıtmiş, Şterü grabu önderlerini tevkif ederek adaletim pençesi- ne teslim etmiş; - Filistinde h san haklarına saygıyı sağlan kanun ve nizamı hâkim kılra: tır. Bu ayın ilk- günlerinde İs- rail devletinin İçişleri Buka- , Adalet Bakanı, seferbere lik — dalresi müdürü, — eski «Hagana» komutanı, Milli vunma Bakan vekili malıkeme- de «Ştern» aleyhine — şahidlik etmişlerdir. Bu arada seferber« lik genel müdürü doktor Avni« el demiştir ki: «Ben bu gizli teş kilâtın vatanın müdafaasında bir çok hakları olduğu kanan- tindeyim, fakat İsrail devleti kadrosu içinde böyle gizli bir askeri teşkilâtın — varlığma lü- zum ve imkân olup olmadığını münakaşa etmek bile istemem.» Eski «Hagana» komutanı Ga- lili ise göyle demiştir: «Biz geng liğimize «toprağa dönüş» ve ya- ratıcılık şuurunu aşılarken on- lar macera ve kargaşalık mik- roplarını saçtılar. Bir çok geng lerimiz bu uğurda canlarını ver diler; ba kanunsuz - faaliyetin mes'üllerinin bugün adalet ö« nünde hesab vermeleri zamanı gelmiştir.» Yakındoğuda meşru' olmiyan — hareketlerin, nizamsızlığın devanm bu bölge- deki milletlerin üzerine dışarı- dan gelecek büyük bir felâketia gökmesini kolaylaştırır. Bilhas- #a Rus sistemi komünizmi red- deden, komşularına karşı teca vüz ve Istilâ emelleri besleml. yen, barış ve medeniyet unsu- ru olan bir İsrall - devletinin yarlığı sanırım ki Arab devlet- leri için de hayırlıdır. Kadircan KAFLI ...- —0OOeo. Şehrimiz Bucak Müdün lüklerine yeni tâyinler Şehrimiz bucak müdürleri a- rasında yapılan tâyinler İçişleri Bakanlığınca dün . tasdik edil- miştir. Buna göre Enaver Tahir Ba» yat, Heybeliada bucak müdü İüğüne; Bekâm Tümerkan Ka sımpaşa bucak — müdürlüğ Nuri Tunaboylu Kemerburgas bucak müdürlüğüne; Yaşar Di- lemre Anadoluhisarı bucak mü Gürlüğüne; Rezzak Kaya Beycğ lu merkez bucak müdürlüğüne; Ziyaeddin Özaygen Hasköy bus cak müdürlüğüne; Nureddin Ue zun Mahmud Şevket paşa bucalt müdürlüğüne tâyin edilmişler- dir. P. T. T. Memurlarının primleri P.T.T. memurlarının 1947 yıs h primlerinin verilmediği, bua. Jarın ne zaman verileceği haX« kındaki yazımız tizerine Genol Müdürlük verdiği cevabda 1947 yılı son aylarında tahakkukun artması neticesinde bu primle« rin verilememiş olduğunu bile dirmektedir. Prim alamıyanla- yın alacakları düyüna — kalmış olduğundan bu paranın öden mesl husust bir kanun istihsas 1me Jüzum göstermektedir. P. T. T. Genel Müdürlüğü bu ka- nun için alâkadar makamlara milracaat etmiş bulunmaktadır. OCAK 1949 (1) Bakımak - Aörmak- Rumt Hlc.t K.sâni R.evvel 1364 1368 13 |çarşamBal 26 Kasım: 80 - Ay: 1 - Gün: 26 Vasati — Ezani Güneş VON 170R Öğle ve TapeN Şiağ İkindi 16 02 9 48 Yatsı ÇOARLEL Akşam BN Ai İmsak S s5 12 18

Bu sayıdan diğer sayfalar: