Yeni Kabinenin keştettiği sihirli bir formülümü var? "T AN'da Ali Naci Karacan &Siyasi Dilmeceler> baş- hktı makalesinde, acı bir ilâcı Tillete sunmak — uğrunda içine bir miktar şeker — karıştırmayı hedef tutan Hasan Saka kabi- nesinin bulduğu faydasız sihir- Hi formülü yeni kabinenin de kullanmıya kalktığını belirttik- ten sonra, halkın —bu bahiste merakımı mucib olan asıl me- selenin yapılacak — programlar- dar ziyade, kabineyi teşkil e- den — çeşidlii anlayış seviyesine suhib bulunan kimselerin nasıi dağdaşadilecekleri meselesi - duğünü — kaydederek — şöyle eye giren iki devlet veya politika adam) arasında, di fikir mutabakatinden de | geçelim. hiç olmazsa bir fi- yakınlığı olup olmudığını a- Teştirmak — nevinden, — cevabı, mevcud şartlara göre yine zur verilebilecek Muadeleyi biraz daha sadeleştirerek diyelim ki: | Turaflardan birinin” olsun, bü- yük çapta herhangi bir devlet Meselesi Üzerinde, — muayyen, vi çerçevelenmiş, — kendisinde musallat fikir haline gelmiş si- bir kanaati olmak lâzım- Gir.> * Kavanozda Bakanlık 'atan'da Yedekçi, bu baş- hık altında yazdığı fik rada, altı saat süren bir Ba- diğın sukutunu — bir eiskatı cenin> e benzeterek diyor ki: Yolu açık olsun, Sayın Saka- nin, tam gittiği gün, bile bile Tâdes kabilinden Devlet Bakan- lığıma yeni bir zatı getirme: ze ne dersiniz? Şimdi bu zat, tam altı saat Devlet Bakanlığında, hakikaten sordalyasız kalıp, tebriklere bi- lo kabule zaman bulamadan gittiği halde, 150 lira asli ma- aşlan tekaüdiyeye hak kazan- &! Bu, Saka hükümetinin gider gyak bir buçuk milyarlık ccye yaptığı son azizliktir! Haydi, kabine uzun zaman- darberi iktidardaydı, sukut et- ti ve gitti. Fakat bu altı saat- Tik Bakanlığın sukutuna ne buyurulur? Buyurulacak bir şey yok: İs- katı cenin! * Yazık oldu Süleyman Efendiye... on Saatte Yelkovan <Ye- 'mi kabinenin ömrü kısı dır> adlı fıkrasında, ye neyi teşkil eden Bakanların mesleklerini - hiş-de ilgilendir- miyen sandalyalara oturtuldu Tarını bahis mevzuu ederek şöy le yazıyor: Bazan, eski zaman vükelâ ve Ticalinin hal tercümelerini oku- Tum da hayret ederim. Meselâ â Evkaf Nazırı, vüzeradan filân- ca paşa. Evvelâ hariciye mektu bi kalemine çırağ edilmiş, iki | | Bir Konferansdan ilham | — Baş tarafı 1 incide — kurtulması Jâzım gelen bir. belâ- dir... Wirsız İçin cezaevi pansiyo- munün yatak ücretidir. Keyif ehli için zevk cennetinin anahtarı... Fı- kara için hayal âleminin sermaye- 4, pek çokları için de «yem bo- rusu> dür. Fakat deağerli âlimin fikirlerde uyandırdığı tahlil kudreti ile her klm parayı karşısına alıp mahiye- 'tini tahkika kalksa... onu o halda görenler ya para görmediğine, ya- hud da coynattığına» hükmeder- | der, İylsi mi? Üzümü yeyip bağını sormamak kabilinden parayı sarfe- dip iktısadi tarifini pek aramamak en sağlam yol olsa gerektir, Zira paranın bir de dostları — birbirine düşman eden, anayı evlâddan, kar- deşi kardeşten ayıran bir cebhesi de vardır ki ona yalan söylemiyon bir «Mihektaşı> kabiliyeti izafe et- Miştir. Şükrü Baban insanların para mes'elesinin üzerinde — hassasiyotlo durduklarını anlatırken: — <İngilte- rede İktidara — gelen İşçi partisi 1031 do İngiliz Ilrasının altına baj Hi olduğu kaydına dokunması ü rine iktidarı elinden kaptırdığını yazıyor ve Fransada da vaziyetin öyle olduğunu söylüyor. Doğrudur. Her yerde, hattâ biz- de de öyledir. Herkes istediki gi- bi yazar, tenkid eder, fakat kaza- ra büyük servetlere dokunulursa o zaman hatıra gelmiyen şeyler ola- bilir, Bu itibarla para bahsinde: En sağlam sigorta «salin mal, salih a- dam içindir. Güle güle yeyinizte- /den başka söylenecek söz yoklur. lalüm a,.. yine Fikret söylüyor: 'sa hattâ beşerde bir vicdan Ya gümüşdendir o, ya altından! ? sene sonra maliye vergi kalemi mümeyyizliğine geçmiş, oradan Paris Sefareti ikinci kâtipliği- ne, yine oradan Hüdüvendigür vilâyeti mektupçuluğuna, Tica- ret Müsteşarlığına, — Posta ve Telgraf Nezaretine, oradan zap tiye Müsteşarlığına, oradan da Evkaf Nezaretine nasbolunmuş * K | . Aşçıbaşı bile yerinde. ürriyet'te Hikmet Feri- 'dun Es, bu başlık altında yazdığı Jıkrada, yehi kabinc win programının ne olacağına i- garetle diyor ki Yeni kabinenin programı ne olacak? Başmuharrirler bunun — © mühim bir mevzu olduğunu si Tüyorlar ve neticeyi — merakla beklediklerini ilâve ediyorlar. Hâhi bunda merak edilec ne var? Ne gibi bir değiğiklik ölacak ki?. Allaha şükür, Baş- vekâlet bütçesindeki 350 lira maaşlı meşbur. — aşçıbaşıya ka- dar herkes yine yerli ye dir. Programlar, şöyle İşte yine miş değildir. Taoncası!.. İşte yine tarhana çorbası!.. Ve işte demokrat po- litikamızdaki başdöndürücü de- ğişiklik!.. N. K. 5 î KISA HABERLER e “Kadeş> vapuru dün - saat 9.30 da 8 yolcu İle Doğu Akdeniz seferinden dönmüştür. 4 Arjantin Türkiye elçisi M Raldrige dün sabah Ankaradan gehrimize gelmiştir Yalova — Bursa otobüs tÜc- kik edilmektedir & Belediye bu y? Dolmabaace Kaba'aş sahilini imar etmeğe xa - x Büyükada imar plânında ba- Kususların tadik İçin - yapılan hazırlıklar tamamlanmıştır. 4 Radyo antenleri için beledi - yece bir anten kurma talimatna - mesi hazırlanmıştır. * ç Sanda!cı Ali Engin ile Musa Buruşuk gene sandalcı Sofran İle Rıifat denizde sandallarını rampa yaparak kavgaya tutuşmuşlar, ne ticede Ali derize düşmüş, Musa da yaralanmıştır. Semiha adında bir kadın Be- yoğlunda İstiklâl caddesinden ge - çerkön tamir edilmekte olan — bir binadan başma.düşen bir. parça ile ağır surette yaralanmıştır. Fütihte Malta Çarşısında otu Tan Mehmet adındaki bir genç Kü- git - Mmekte olan tramvaya atlamak 15 - terken düşmüş, ağır surette yara: lanmıştır. Sabikalı olduğu söylenen Ha- tice Gören adında genç bir kadın ile arkadaşları Cemlle ve - Armı Harbiye — Fatih tramvayında Mithat adında bir tacirin 250 11 - tasını çarpin kâçarken yakalan - mışlardır. 4 Fatihte Çinli: Odalar soka - #inda otüran bir allenin çocuğu 14 yağlarında Süleyman yediği pey - nirden, zehirlenmiştir. Kalamıştâ Todorinin “gazino sunda Fazıl Koral adında bir gen- €i öldürmekten sazık goför Meh » met Ali Tektaşın 1 inetağır ceza: çük Langa caddesinde hızla HABERLERİ Dünya piyasasına sürülen sahte Dolarlar Dün Pan'a, Amefâkan ulan transit M. Kennetty adındaki bir, A merikalı tüccar kendisiyle görüşen mubarririmizg şu enteresan malü- «— Bir müdette Şasasına ve bu ai xH diztan, Arab memleketleri ve Orla şarka külliyotli miktarda &nhto lar sürüldüğü bir hakikattir Ben Hindistana geçmeden ovvel bir müdet Endonezyada, , kakdım. End: ini en fağla gul eden mesele salite dolar inoste lesidir. Tahminlere göre bu sahto dolarlar Çin ile Endonozyadah di- ker piyasalara #ürülmektedirle Hâlen Dünşavın. her tarâfından Amerika girli polisi bu kalpazan- Tarı takip etmekle meşzüldür. € çenlerde Endonenyada yekünu yü binlerco lirayı bulan — sahte dolar ele geçirilmiştir, Bu arada düydü. kunma “görü Şariğtayda — yinö sahte olargyapan bir şe meydana çıkarılınıştır. Türkiyede böyle bir vak'a oldu. Bunu şimdi sizden duyayorum > Romada — tevkif edilen — Kapalı çarşıdaki kuyumcuyu — dolandıran iki — Hollandalının suç — Türkiyede işlenmiş olduğuna göre Türkiyode yargılanmaları gerekmektedir Hollandalılar yakında n klerdir Amerikan Deniz Mi viri timize getiriler şa- Ankaraya gitti Denizyolları idaresinin rasyonel bir şekilde çalışmasını temin için yapmakta olduğu tetkiklerin ikin- ci dasmını İkmal için geçen hafta gelen Amerikan Dışişle ri Bakanlığı Deniz Nakliyat mü - şaviri Myron Black yeni Ulaştır - ma Bakanı Kemal Satır' la görüş- mek Üzere dün uçakla Ankaraya itmiştir Şehir Meclisi toplantıları Şehir Genel Mecjisi Şubat dev - resi toplantılarına bir şubat Künü saat 15 de başlayacaktır. feclisin şubat devresi toplantı - darında mühim mercleler görüşü - lecektir. Bu arada Belediye ha; hanelerinin ücret tarifesi, yük ara- balarının fazla yük taşımaması ve Zabıtat Belediye talimatnamesi Ü- zerinde müzakereler cereyan ede- cektir. Yol kesen Jandarmala- rın duruşması Meeldiyeköyünde Halit ile ni - şanlısı Nerimanın yollarını kes - mek, paralarını almak ve sürükle- mekten sanık jandarma erleri Ha san, Ali ve Mustafa ile onbaşı Er- tuğrul'un duruşmalarına dün 1 in- ci ağır cezada deyam - edilmiştir. Dünkü duruşmada tanıklardan Ah met dinlenmiş va dosyayı - tetkik edip savcının mütaleasını serdet - Mesi için durüşma tâlik edilmiş - tir. Bir müsamere Muammer Karaca Opereti ar- tislerinden Celülin sanat hayatı - nın (20) ni u OcakPazartesi akşamı Maksim - Gö'bÜYÜk bİF MÜsnmere tertip e - Gilmiştir. Gayet zengin olan por - Gramda ses sanatkârlarından Peri- ran Altındağ Sözeti ye arkadaşları, Zozo Dalmaz, Seska, Zat Kardeş- öperet sanatkârları ayrıca Muammer Karaca, Dümbüllü İs - li münasebetili daki duruşmasına dün devam e - Gilmiş, sanık avukatı gelmediği 1- çin duruşma tâlik edilmiştir. mail refakatinde geniş bir. kadro, ile ve tarihi kostümlerle orta oyu- nu oynayacaktır. dünüüğla olarak geçen YENI r insanların - eşyaya | ıD) bağlılık derecesinin öl- | güsüdür; eşyaya olan bağlılığımız arttıkça, onların değeri de gözümüzde yükselir Değerlerin sadece ferdi oldukla- rını sanmamalıdır;bunların çoğu ve en mühimleri cemiyet haya- tının neticesidir. O kadar ki sırf | ferdi gibi - görünenleritin bile içtimai bir kaynaktan geldikle- rini göstermek kabildir. Piyasa- da hiç değeri olmıyan bir aile hatirasına n bağlılık, her ne bahasına olu! olsun ondan ayrılmamak isteği, o aile ferdle rine aid.ve yalnız onlardan ge- len bir şey gibi düşünülebilir; hususi mizac ve gahsiyetler bu- rada Yol oynamakla beraber, bunun mümkün olabilmesi için ferdleri birbirlerine sevgi bağla rile bağlıyan ve içtimat bir mül- essese olan bir aile şeklinin doğ muş olması İizımdi. Bununla ferdin yarattığı ve zamanla ce- miyetin benimsediği değerlerin bulunmadığını söylemek istemi- yoruz, belki de başlangıçta de- TİN çoğu bazı büyük adam- ların eseri olmuştur, fakat bu eserler © adamların içtimat bir çevre içinde cemiyet için gördük leri işler neticesinde meydana gelmiştir. İşte bu münadadır | bütün değerlerin içtimaf olduk- ları söylenebilir, enen ee Şoförler için kurs açılacak acemt şöfürlerin çoğalması kar -| şısında şöförler cemiyeti açmağa karar vermiş ve kürs 'den manevi yardım taleb Tunmuştur. öferler cemiyeti, tekmil goför- lerin bu Kursu görmelerini isto - mekte; hatır için ehliyet verilme- Sini önlemeğe çalışmaktadır zamanda gçoför ahlâ - İtmeğe de matut bulun- maktadır. Seyrisefer nizamlarma itaat et- meyen göförlere yıldırım. cezası - 'Tan tatbikine başlanmıştır, — Yıldı-, rim cezası vermet Valinin salâhi. yeti dahilinde olup beş Niradır. Darüşşafaka- lisesi mükâfat tevzi 1946 — 1047 ders yıllarında ge- rek ahlâkan ve gerekse çalışma hususunda birinci gelen Daruşşa - faka Lisesi öğrencilerine dün me- rTasimle mükâfatlar dağıtılmıştır. 'Tören saat 16 da okulun salonun da İstiklâl margı ile başlanmış, ta- İcbelerden müteşekkil bir grupun Daruşşafaka marşını okumalarını Talteakip mükâfat tevzline baş - lanmıştır. Terbiye ve ahlâkan en üsi receyl almız bulunan Hasan Samih Darlişşafaka mükâfatını — almış - tır, Ali Kurgl ile Zekl Çalış da en iyi not alan talebe olarak birinci dereceyi almışlardır. Diğer dereçe alan atuz beş tale| beyede muhtelif hediyeler tir, ilmiş| Talebeler yeni yurd idarecilerinden memnun İstanbul Vali vekili Halük Ni - had Pepei, dün Talebe yurdlarını gezmiş, yeni müdür Sami Akyol'- la öğle yemeğini yemiştir. Talebeler, derneğin yeni idare - eilerinden memnun olduklarını Va 1i vekiline belirtmişlerdir. — Klara! za! Onu iyi işitmek için - (Sakan- kur) sustu... Her şey sustu, Gurüb, insanı mestedecek bi okşayıcı bir serinlik, sı birsükünetle pek güzel, kokular içinde yürüyoruz. Klara!... Kla- Gi bir başka âleme mahsus gibi olan giçeklere sürünüyoruz; - onlar esrarengiz peri kızları gibi biz geçerken eğiliyorlar ve biz lâmlıyorlar. Artık bahçenin kor kunç halinden bir şey kalmıyor yalnız gittikçe tatlılaşarak Üze- Timize inen gece ile kaynaşan titreyen güzelliği kalıyor. Kendime geldim... Bana âte- gim geçti gibi geldi. Uzuvlarım daha hafif, daha elâstiki, dahı kavi oldu... Yürüdükçe yorgun- luğum dağılıyor ve - benliğime doğru yükselen bir şey, şiddetli bir aşk ihtiyacı gibi bir şey his- gediyorum... Klaraya yaklaş - tım... Yanında yürüyorum... Tâ yanında gidiyorum... Onun atı ği ile yanarak yambağında gidi- yorum... Fakat Klaranın o (ta- liktr) çiçeğini 1sirdiğı ve çiçe- ğin tenâsüli tozu ile muhterisa- 'ne dudaklarını buladığı zaman- da olduğu gibi günahkâr sima- yene edince ondaki © gözlerin- de garib bir parlaklıkla titreyen ğzının Üzerinde açılan şehevi mânanın tamamen ağzından ve gözlerinden, bahçenin kanlı lov- halarile beraber ayni zamanda kaybolduğunu gördüm. Titrek bir gesle ona gordum: — Bana dargın misınız Kla- ra?.., Benden nefret mi ediyor- sunuz? Hiddetli bir sesle cevab ver- di; — Hayır, hayır... Ne müna- Sebet dostum... Rica ederim... Susunuz... Beni ne kadar yor- duğunuzu bilemezsiniz. Israr ettim: — Evet, evet... Görüyorum ki benden nefret ediyorsunuz... sı yok... Çehresinin soğuk ifa- Bu müdhiş bir şey... Ağlamak desi teninin bütün ateşini tek- İstiyorum!.., zib ediyor. Onu dikkatle mua- —— Aman Allahım!.., Beni ne öğer hoşunuza gidiyor ağlayınız... Fakat susunu: Bu esnada tam ihtiyar cellâd- la konuşmak lzere tevekkufeyle diğimiz yere gelmiştik... Buda- laca ısrarımla Klaranın ölü du- daklarına bir tebessüm getirebi- leceğimi zannederek: — Sişko Patapuf'u hatırlıyor musunuz ruhum? dedim, kanla mülâmma' elbiseni, Alet kutusu ve kıpkırmızı parmakları ile no kadar tuhaftı değil mi hayatım ? Ya çiçeklerin cinsiyeti hakkın- daki nazariyatı?!... - Hatırlıyor musunuz?... Bir tek dişinin râ- geleri için yirmi erkek birleşir- lermiş!... Bu sefer bana cevab veren bir omuz silkmesi oldu.., Artık söz. lerimden hiddetlenmeğe bile te- nezzlil etmiyor,. SABAH YAYPADAAAAA AAA ARARAAAAA AAA AAAAAAAAAAAAA Ceit Felsefe TAMAAAAAAAAAAARA AAARARARAARARAAAARAAAAAAAN Maddi Değerler, Manevi Değerler Değerler arasında maddi ih: tiyaçlarımızı gidermiye yarıyan ları bulunduğu gibi, manevi ih- tiyaçlarımıza da cevab verenler yardır; yeme İçme, giyinme ve barınma gibi maddi ihtiyaçlarımı zr giderenlere ekonomik değerler Vehbi diyoruz; ahlâk, din, ilim, san'at değerleri de manevi ihtiyaçla! miza cevab verenlerdir. Gerçi maddi ve manevi ihtiyaçları bir bıçakla keser gibi birbirinden kesin olarak ayırmak her za- man kolay değildir. Önce gu nok tayı düşünmeli: Her- ihtiyacın giderilmesi inganda bir haz, bu- nun aksi do bir elem uyandırıı haz ve elem maddi değil mi 4 bir hâdise olduklarından, ih- tiyaçlar ve bu ihtiyaçlara cevab veren değerler arasinda niye bir: ayrılık gözetmeli? Gerçi bu ilk bakışta böy v at mes'clk 'nin bir başka- cebhesi de var: Hazları ve elemleri maddi ve ma nevi diye ayıranlar, onnların kendilerinden çok - sebeblerine dikkat etmişlerdir, hattâ haz ve elemleri maddilerinden ayır- mak için, bunlara sevinç ve ke- der demişlerdir. Böylece ihtiyaç ların maddi ve manevi diye ay- rılmaları, onların sebebleri ba- kımından oluyor; yemek mad- di bir ihtiyaçtır, şiir, musiki din lemek manevi bir ihtiyaçtır, de- niliyor, çünkü birinin sebebi maddi, ötekininki manevidir. Fa kat buna da itiraz edilebilir, ek mek nasıl maddi bir şeyse, gii Ve musikiyi meydana getiren ses dalgaları da öylece maddi geylerdir, denebilir. Doğru am- ma, şurasını da unutmamalı ki ekmeğin değerini teşkil eden o- nun maddesi olduğu halde, şiir ve musikinin güzelliğini sağlı- yan ses dalgaları değil, o s dalgalarının ifade ettikleri mâ- nâdır. Maddesiz ruh olamıyaca- Bi gibi, maddi bir kalbe bürün- miyen mâna da yoktur, bir tab- lo, bir roman, boya, muşamba, kâğıd ve mürekkepten ibarettir; fakat bir tablonun değerini mey dana getiren boyalar ve muşam ba değifdir. Bunun en büyük delili, yenen ekmeğin tükenme- sine kar$ılık, seyredilen bir tab lonun veya okunan bir romanın maddesinden hiç bir şey kaybet idir. Böylece maddi değer lerle manevi değerler arasında- ki esaslı bir farka varmış olu;o ruz: Maddi değerler - bölündük- çe azalan ve sonunda yok olan şeyler oldukları halde, değerler böyle değildir, onlar kölünemezler, — Kendilerinden faydalananların çoğalmasile a- manevi ——— ——— —— . Kız talebeye - sarkım'ılık eden üç genç Çapa örta okulu kız öğrencile - Tine sarkıntılık eden üç genç mah kemeye verilmişlerdir. Evvelki gün öğle Bahaettin, ve Nuri adlarındakt üç genç arkadaş yemek tatilinden son ra okullarına dönmekte olan Er - çin ile Yıldız adlarındakl iki kız öğrenciye sarkıntılık etmişler - ve Üzeri Orhan, ckul kapısına Kkadar da takip et -| mişlerdir . Okul kapısında öğretmen Mu -| ammer kendilerine ne istedikleri - 'i sorunca kafa tutmaya başlamış, lar müdahala etmek isteyen kapı- cıya da hakaret etmişlerdir, -71— Çeviren : S O zaman kaba bir behimi hissiyle, beceriksizce - Klara'ya doğru eğildim, ona sarılmak İs- tedim ve kaba bir el hareketile göğsünü avuçladım. — Seni Iıüyenun,.. Burada, İşitiyor musun?.., Bu bahçede, Bu sükünet içinde... Bu darağaç larının dibinde.., Sesim kesik kesik çıkıyordu. “Ağzımdan mülevves bir salya akıyor ve ayni zamanda bu Hal- ya ile iğreng kelimeler,.. Kla- Yanın sevdiği kelimeler akıyor- dü!. « Klara bir bel hareketi ile be- nim beceriksiz ve kaba okga- mamdan kurtuldu ve hem hid. det, hem istihza, hem bezginlik hem de Binirlilik ifade eden bir Beslet — Allahım! Bilseniz ne ka- dar müz'lcsiniz!, Ve ne kadar Yazan: Bahisleri zalmazlar, ancak büründükleri madde yok olduğu vakit kend leri de yok olurlar. Bir ekme kıtka bölünmesi ve bunları yi- yenlerin doyması, ancak tabiat kanunlarına aykırı bir müciz: olabilir; halbuki bir san'at eve- N ERÂLP | rinden binlerce kişinin zevk al- ması,her gün görülen şeylerden dir. Bundan gu mühim netice ç kıyor: Maddi değerler, yeter derecede bulunmadıkları vakit, insanlar arasında rekabete, düş! manlığa ve sonunda kavgayaj sebeb oldukları halde, manevi değerler ak: yaklaştı. rıyor, birleştiriyor, ayni geyle- re bağlıyarak aralarındı bağl, doğmasına n iml veriyor. Dünya barığıni Kurmak istiyenlerin bu noktayı gözden u ak bulundurmamaları mdır. Ortada yenilecek bir ekmek ve 40 bulunduğu vakit, bu kırk ki- ginin birbirlerile savaşmaları w* en kuvvetlinia - rakıplerini sp nunda bertaraf etmesi mukad- doğir; balbuk' nyni güri dinli- yen kırk kişinin bu gürden zevk duymaları ve bu müşterek zevk yüzünden birbirlerile dost olme Jarı pek âlâ mümkündür. * Yeni dünya, hele büyük sana- yiin doğuşundan beri, insanlığın saadetini sadece değilse bile da- ha çok maddeye bağlamış görü nüyor. Madde ise, mekânda olan her şey gibi, bir ayrılık sebebi- dir ve sadece ona bağlanan in- sanların birleşmelerine yoktur. Medeniyetimizin daha çok hazza, maddi ihtiyaçların tatminine yöneltilmiş olduğuna haklı olarak işaret etmişlerdi! Büyük sanayi bu ihtiyaçları sa- dece daha geniş bir ölçüde kar- şılamakla kalmamış, yaşayabil- mek ve gelişebilmek için, bu çe- şit yeni ihtiyaçlar da yaratınış- tır. Bugün için bu ihtiyaçların üzerinden baştan aşağı bir sün- ger geçirmek, eski devirlerin basit yaşayışına dönmek elbet «te bahis mevzuu olamaz. Diğer taraftan ilim ve teknik durma- dan ilerliyecektir ve bunu önle- mek klimsenin elinde değildir. Amma kendini sadece madde; bağlıyan bir medeniyetin istil balinin pek parlak görünmediği yanılma tehlikesi olmadan söy- lenebilir. Maddi değerleri yaşa- ni | yışın biricik gayesi diye gör- mek ve saadeti bundan ibaret saymak, bile bile kendini bir çıkmaza Aatmaktır. Elbette ki her insana yaşama imkânlarını vermek lâzımdır, her şeyin te- meli ve şartı budur. Fakat bunu kuvvetli bir. manevt hayatla YAAAAAARAAAARARARARARAAARANAN fıcnlemeyi de unutmamak” icah| eder. Hattâ mânanın maddoye bağlı olması gibi, bir bakımdan maddenin de mânaya bağlı ol- duğu söylenebilir. Bugün eaki- sinden çok daha rahat ve kolay le seyahat etmek kabil t insanlığın içinde bu- lunduğu manevi gartlar yüzün- den, kaç kişi bu kolaylıktan fay dalanabiliyor? Maddi değerleri yaratan teknik, yalnız başına gür bir kuvvetten başka bir şey değildir, bir tabanca gibi, bunu iyiye olduğu gibi kötüye de kul- lanmak mümkündür. Eline ta- banca verdiğiniz İnsanın nasıl iyiyi kötüyü bilmesini mutlaka Jstiyorsak, tekniği kullanan in- lanacağımı bilmeliyiz. İyi ve kö- tü ise ahlâkı yâni manevi birer değerdir. Materyalist bir filozof olan Epikür, saadetin maddi zevklerden ibaret olduğuna inan mıştı; fakat maddi olan her zev kin bir ihtiyaç yaratacağını, bu 'nu her zaman gidermenin müm- Kün olmıyacağını görerek, san- deti bir serabdan başka bir şey olm'ıklrm kurtarmak ir ıı'm müm yat yaşamayı tavsiye ederi Materyalist bir filozofun vardı- ği bu netice, bugün de insanla- rın üzerinde düşünmeleri gere- ken bir noktadır. .—— -« Rabia Hatun dâvası neticelendi nin sahibi ve yazı işleri aleyhlerine açılmış olup miştir. eöllmiştir. e— VW. Shakespeare HAMLET Amerikan yardım malzemesi Mühtelif — motörlü vasıtalar ve) yedek parçalarından ibı yare| dem malzemesi ile İstanbula gelen| Amer an bandıralı Yaka vapuru getirdiği yükü tahliyeye devam et mektedir. Lise Müdürleri toplantısı Orta okül ve Lise müdürleri dün #at 15.30 da İstanbul Kız Lisesi konferans safonunda Mili Eğitim Müdürü Murat Uraz'ın başkanlığın, da bir toplantı yapmışlardır. Top- lantıda eğitim ve öğretim mese - Dâhi İngiliz şairi W. Shakespeare'in dünya ölçüsünde meşhur bu tragedyasının en güzel veen doğru tercümesi: Milli Eğitim Bakanlığı yayınevlerile bütün kitap- çılarda 110 kuruş fiatla satılmaktadır. (673) leleri Üzerinde görüşülmüştür. Cevad Ulunay da gülünçsünüz... Zavallı dos- tum!... Kötü bir tekeden fârkı naz yok... Bırakın beni!... O ka dar istiyorsanız birazdan o mü levves arzularınızı orospularla 'teskin edersiniz... Hakikaten fazla gülünçsünüz!.. Gülünç!... Evet gülünç oldu- ğumu ben de hissediyorum..« Sâkin kalmağı ihtiyar eyle « dim... Ay ışığının altında kuğu- ların uyuduğu - bir göle irl bir taşın sukutu gibi onun sükütu- L K ” Kırmızı fenerlerle donanmış çlan (Sampang) bizi zindanın İskelesinde bekliyordu. Siyah 1- pekten bir blüzle pantalon giy- Mmiş, çıplak kollarına ağır altın halkalar, kulaklarına geniş al- — — — ——— — tın küpeler takmış, katı yüzlü bir Çinli kadın palamarı tutu- yordu. Klara kayığa atladı. Ben de onu takib ettim. Çinli kadın İngilizcö sordu: — Sizi nereye götüreceğim? Klara, kesik ve titrek bir ses le cevab verdi: Neresi 0- Bili- — İstediğin yere,.. lursa... Nehirin üzerine... yorsun yak.. O zaman benzinin çok uçuk olduğunu gördüm. Burun kanad ları incelmiş, yüzünün — hatları gçekilmiş, mübhem nazarları 1z- tırab çektiğini anlatıyordu... Çinli başını salladı. — Evet... Evet biliyorum! dedi, (Betel) le kemirilmiş dudak- ları vardı, Nazarlarında hayvâ- ni bir katılık seziliyordu. Anla- madığım bazı kelimeler homur- danıyordu. Klara kat'i bir eda ile emretti: — Haydi! Ki - Pai... Sus ar- tık!... Ne diyorsam onu yap... Zaten şehirin kapıları kapan - mıştır. ,« — Baliçenin kapıları açık - tır., — Sana ne diyorsam onu yapli (Devamı var) Banlığın da bunu ne gekilde kul | İsmail Hami Danışmend tarafın - dan yazının muharriri ile gazete -| müdürü T incl As- liye Ceza mahkemesinde — görül - mekte olan dâva dün karara bağ- mun etmediği, bu sebeple sanıklar hakkında istenen cezanın tatbiki - ne imkân görülmediği bildirilerek nıkların beraetleri tebliğ edi! - 'Tazminat talebinin de bü mahke mece — görülmeyeceği — dâvâcılara temyizi kabi! olmak Üzere tefhim » 19 OCAK uî"" 1940 DÜN Niçin Yenildiler ? ilistin'de Yahudilerle A« F rablar arasındaki sa« vaş vakit vakit dürü- yor, tekrar başlıyor. <Arab Birliğir nin - büyük hülyalar ve parlak vüldlerle başladığı İşin İkasa zamanda tavsadığını gördük; İsrall dev- letinin kolay kolay ortadan kal- dırılamıyacağını anladık. İlk günlerde İsrall devletinin 'on beş günde yahud bir ayda dağılacağımı, hattâ Yahludilerin tamamile temizleneceklerini sa- nanlar pek çoktu, Halbukl İs- rail kuvvetleri önce Suriye ve Lübnan kuvvetlerine zorlu bir darbe vurdular; esirleri bile si- lâhlarını alıp geri gönderdiler. Sonra Ürdün kuvvetlerini muay yen bir noktada tuttular ve ni- hayet Güneye döndüler; — Mısır ordusundan birkaç bin kişiy ansızın çölde çevirdiler; — hududunu aştılar; Süveyş kana- fını tehdid etmeğe başladılar, ancak İngiltere ile - Amerikanın müdahalesi üzerine çekildiler. Şimdi Rodos adasında barış mü- zakereleri başladı veya — başla- mak üzeredir. Mısırlıların muvaffakiyet göse termeyişleri hiç şübhesiz onla- Tin cesaretsiz olmalarından do« layı değildir; seksen senedenbe- ri bu memlekette askerlik âde- ta unutulmuştur; İngiltere, Mı- sırın silâhlı kuvvetler bulundur« masına mâni oluyordu ve koca Mısır ülkesini üç dört bin as- kerle işgal altında — bulunduru« yordu. Pek eski devirlerdenberi M sır orduları birçok zaferler ka« zanmışlardır; fakat bu - ikliri insanların zevk ve safaya düş« gün olmalarını kolaylaştırır. Mıs ç sır tarihinin en şanlı hüküme Rabia Hatun şrlerinin tenkldi| darı olan İlinci Ramses'den BİKLİYEE T F'T Okun ta -| gonra da Aristokrat sımfın som rafından yazılan ve Tasvir gaze -| gi gn v tesinde Çıkar İKi yazıdan abtaşı| ÇeTeco rafalın ermesine karsılık halk yoksul ve sefildi. Yüksek sınıfın askerlik sevgisi kalma- mıştı; sivil hayatı tercih ediyor« du, Hattâ 3400 sene evvelden kalan bir papirüsün üstünde şu satırları okuyoruz: «Neden bir piyade subayı bir kâtibden da- m’*y""!:"- Ğ ha mesud olsun? Gel bak, sana geçevyebtüraanz lyelte part -| “getalek İcinde yasunmı Bamizâ B ahiye “| de suba; p mekle beraber hakareti tazam - L A S0 G ha çocukken bir kışlaya kapa- tırlar, durmadan talim ettirir. ler, yorarlar. Harbde bir . yerl kesilir, yara olur. Gözü çıkar, kolu veya ayağı kırılarak sakat kalır.» Bugünkü Mısır elbette ki bu tarzda mütalâa edilemez. — Fa- kat, Mısır, bugün mahdud - bir zümrenin malıdır; bu zümrenin son derece servetine ve refalii- na mukabil büyük halk yığınla- rı sefalet içindedir; milli bisler bütün millete şümil değildir. u 'nun için her şeyden evvel uu- dudlarını genişletmek hülyasını bırakmalı, kuvvetli bir müdafaa ordusu kurmalıdır; zira yarın da ikinci dünya savaşında oldu- u gibi, tecavüze maruz kala- bi Kadircan KAPLI et eerererrrALAna Çatalca'daki köy muhtarı hâdisesinin içyüzü “Çatalca Kaymakamı Şahap Fin- dikoğlu'nun Çatalcaya bağlı Çakıl Köyü muhtarı Ramazan'a işten el çektirmesi üzerine birkaç gün ev- vel 200 kadar köylünün İstanbula gelerek Valiye şikâyette bulunduk- ları Vilâyetçe meselenin tahkika başlandığını evvelce yazmıştık. Vilâyete gelerek şikâyette bulu« 'nan 200 köylünür. Çakıl köy hal « kından olmadıkları, muktar Ra « —mazan tarafından şuradan bura « dan topladıkları, ve masrafları ken Gis! tarafından verllerek gikâyet . çin İstanbula gönderilmiş oldukla- TI İddia edilmektedir. Hâdisenin Iç yüzü tahkikat so - punda anlaşdacaktır. Anmnesini yaralayan Güner Annesi Rezzanı başına çekiçle vurarak yaralamaktan sanık- ve mevkuf olup bir kaç haftadanbe - ri Tıbbı Adlide müşahede altında bulunan Güner, müşahede altin - dan, çıkarılarak tevkif evine gön« derilmiştir. Müşahede de hiç bir neticeye varılmadığı için Günerin tekrar milşahedeye konulacağı sax nılmaktadır. LTAKVİM | OCAK 1949 ç ARŞAMBA| umi K /sâni Hicci R.evvel 1368 19 Öğle İkindi Akşam Yatsı İmsak