16 Ocak 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

16 Ocak 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İki numaralı Hükümetin © mruyrte Nadir. Na- di, «Hasan Sakanın ar- kasındanı adlı başmakalesinde ikinci Hasan Saka kabinnesinin Meclis grapu çö- gunluğu tarafından, desteklen- miş olmasına rağmen nihayct çekilmek zorunda kaldığını; ye- ni genç bakanların maalesef, i- dari mekanizmanın paslı çark- Tarını gerektirdiği şekilde hare- kete getiremediğini; asıl düva- nn adam değiştirmekten de iyi bir seçim kanununa du- yanması icabettiğini belirterek Söyle yazıyor: Bununla beraber asıl dâva- nın adam değiştirmekle çözüle- miyeceğini burada bir defa da- ha tekrarlamıya lüzum görüyo- ruz. Şimdiye kadar bir çok de- falar dokunduğumuz gibi Saka- yı kaldırıp yerine Hilmi Uranı, Veya şunu bunu getirmek der- dimize bir devâ — teşkil etmez. Bugünkü hükümetin başa çıka- madığı zorlukları - bundan son- rakilerin yenebileceğine biz i- nanmıyoruz. Yüzde yüz milli i- radeye dayanan — normal İşler bir mekanizma kuramazsak, iş başına kim gelirse gelsin, boşu boşuna harcanmıya — mahktim- dur. Bu itibarla iyi bir seçim ka- nunu bize denk bir büdceden da- ha lüzumludur. — Çünkü ikinci kapıyı açacak anahtar, birinci- nin üzerindedir. - Birini olduğu yerde bırakıp da mütemadiyen ötekini kurcalamak, yorgunluk- tan başka hiç bir netice ver- miyecektir. Halk Pa * Prensip buhranı tan'da Hasan Saka ka- binesinin istifasını bahis mevzau eden Yalman, makul bir prensip beraberliğine — varılma- dığı takdirde Türk milletinin si- yasi bir çıkmaza saplanması ih- timalinin mukadder olduğunu çıklıyarak, —makalesine — şö) son veriyor: Türk milleti kaderiyle boğu- guyor. Dahilde emniyet, hariç- te itibar sahibi olmağa, çıkmaz- dan kurtulmağa — mecburdur. Halk Partisi içinde prensip buh Tanı, şahsi ihtiras - yarışı, yâ- Tanlık gayreti, anlayışsız ve verimsiz çalışma —inadı devam ederse, memleket çok — büyük dahili ve harici tehlikelere ma- ruz olabilir. Halk Partisinin mukadderatını idare edenler; bundan şahısları ve zümreleri itibariyle bir gün mesul tutulabileceklerini unut- mamalı, milletin yolunu kes- mekten korkmalıdırlar. * Bâki kalan bu kubbede.. ürriyet'te İğne ile kuyu kazan muharriri, bu baş- lik altında yazdığı fıkrada şöy- le diyor: Yılda bir keğifte büln, yıl tamam olmadan adını unutür- | Patrik 26 Ocakta geliyo Vaşington büyük — elçiliğimizden İstanbul Vilâyetine gelen bir lg - râfagöre Patrik Athenagoras; 26 ocak günü yehirimize — gelecektir. lgrafta Patrik ve maiyeti için yer temin edilmesi bildirilmektedir. C. H. Partisinden istifalar Demokrat Parti Kütahya — vilâ- yeti İl kurulundan İstanbul De- zaokrat Part' İl merkezine gelen bir malümata göre Uşak'ın Sıyas- li bucağı C. H. Partisinden 92 ki- S1 istifa ederek Demokrat Partiye Zeçmişlerdir 2 2 Bi YAPRAK Katilin karısı — Baş tarafı 1 incide — ra gönderlimişti; mahkümun ora- | 'ya gelmesi ile bir de çocuklu ka- din görüldü. Bu kadın mahkümun karısı İdi... — Kocası hangi — cezae- lerine gönderilmişse yavrusunu sır- tına vurarak onu takib etmiş. Git- tİğİ yerlerde — merhamotlilerin yar- dımları ile edindiği üç beş kuruşu bile ağasına harçlık olarak vermiş. Muhafızlarla işe - giderken yolunu bekler, aşk, hürmet dolu gözleri 1- l0 onu selâmlar, - ömürden eksilen her geçen gün bir mazi değli, onu Kocasına yaklaştıran mesud saatler- dir. Böylelikle didindi, uğraştı ve teselliye — muhtac olan — mahkümu mânen olsun yalnız birakmadı. Ni- hayet, kocası cemiyete borcunu ö- dodikten sonra bu dişi arslan, yav- rusünü Sirlina — vurdü ve kocasını Bururla takib ederek çıktı gitti. © da kadın... Bu da kadın! Cemiyetin öyle — tuhatlıkları var klam Kaynaklardan acı su da geli- Hasan Saka den sonra.. lar; ayda bir rekor kırmaya bak, ayın sonunda tanıyan Büz | tunmaz; haftada bir nutuk ver, | günde bir makale yaz, saatte bir resim yap, nafile... Bu ktıb- bede hoş bir sadanın bâki kal- bununla be- | dığı devirler geçti | raber hiç kimsede, iyi ,kötü, kubbede bir ses bırakmak heve 1 geçmedi. Bu hevesi tatmin etmek iİçin e yapmalı? En kestirmesi, umulmadık bir. yerde, hasmını boş bulüp iki muşta — indirmektir; o zamn | seyreyle sen gümbürtüyü di kat gökyüzü, hamam kuhbe- si gibi inler! Bâki kalan bu kubbede yum- ruk, tokat imiş. * Eğer silik böyle olursa ine — Vatan'da — Yedek «en küçüğü kan kırmızı» adlı fıkrasında Meclisteki ma- hud tokat hâdisesine - Işaretle diyor ki: Mecliste Tahtakılıca yumruk atan muhterem yok mu, yum- Tuğunu mazur göstermek için -belki hayatında ilk ve son di fa- beyanatta bulunmuş, kendi sinin sakit ve samit bir zat ol- duğunu söylemiş! Yâni işin hülâsası, kendi izahına göre; No derlerse ana şakir, Ne kılsalar ana şad! bir partici imiş! Fakat o, bu kadarla da kal- mamış, daha ileri giderek, ken- disinin aşağı yukarı (Silik) bir milletvekili olduğunu da ilâve etmiş! Bizimn bildiğimiz, - silik tâbiri eskiden metelikler hakkında kullanılırdı ve böyle metelikler geçmezdi! Demek politikada, metelik geçmediği için burada silikler de geçiyor! Sür: bildiğin kadar! | Eğer silik böyle olursa, şıkır şıkır, çil çil müfritleri varın siz tasavvur buyurun! bu zat N Darülşafakayı bitirenler | temiyetinin kongresi Darliğgafaka Lisesini Bitirenler Cemiyetinin senetik Kongrest dün saat 15 de Gkülün konferans aalo- Tunda yapılmıştır Kongre başkar Jığına Şükrü Acar seçilmiş, müte- akiben bİr yillik fanliyât rağoru o- kunmüştür. Raporda- 200 kişiye yardım yapıldığı, Üniversiteye gi- den 4 kişiye ödünç para temin e- öildiği bühaesa belirtilmiştir. Dilekler Üzerinde görüşülürken cüki idare höyetimdek Bİr'niz, 'de gölyetin yürümesinin iikâfsız ol- Guğunu eri süirerek Tağvinı ae miştir. Bakat hazıribulunan 'üze, Jar bu teklifi çoğunlukla - reddet- mişlerdir. Yeni idüre heyeline, Asın Bal- tacıgll, Alf Riza Başaran, -Reşat Yepan, Dilağl Uzgöken, türatim Lokumoğlu, Füat Kurtiş, Dr. Be- hiğ Kaynak seçilmişlerdir. Hindistan Elçisi seyahati Hindistanın Ankara elçiliği mas kahatgüzarı Mr, Singh dün sabah Ankara ekapresiyle gehrimize gel- miştir. Mr. Singh kendisiyle görü- şen' bir arkadaşımıza Hindistanla Türkiye arasındaki münasebetle- rin çok samimi olduğunu, büyük c.çinin yakında Avrupaya hareket edeceğini söylemiştir. bli hacimlerinden dört misli retle hasıl olan urlar, Üülserler — Ya maznunun suçsuz ol duğu, masum olduğu anlaşılır- sa?... Klara: — Anlaşılırsa... — Anlaşılır. Bu, böyledir! dedi. Diğer kovukta bir başka ka- dın... Bacakları ayrılmış... Da- ha doğrusu ayırtılmış boynu ve kolları demir lâleler içinde idi... Göz kapaklarına, burun delikle- rine, dudaklarına, tenasüli uzuv larına kırmızı biber sürülmüş- tü... Memelerinin başlarını iki demir somun ezmekte idi... Da- ha uzakta bir genç adam, kol- tuklarının altından — geçirilmiş bir iple asılmıştı; büyük - bir taş bloku omuzlarını basıyor ve mafsalların çatırtıları işitiliyor. du... Yine bir diğeri gövdesi at kaya bükülmüş boynunda iki to puklarına rapteden bir pirinç telle müvazenelendirilerek bal - dırlarının kıvrımlarında sivri ve yor, tatlı su da,.. Muhibbem bana izahat verdi: — Bu ipi, uzuvlar, kendi ta- gişinceye kadar bırakırlar... Şiğ Ükten sonra çıkarırlar. Bu su- patlar ve müstekreh yaralar o- lur, Bundan ekseriya - ölen o- Tur... Fakat asla iyi olan yok- tur. Sordum: GS aıt0d HABERLERİ Münazara | yerine parlâmento saatleri L Hukuk Fakültesinin yeni şekil müna rası H kuk Fakül Talebe BİRiĞİ Birlik «Parlâmento saatleri> ihdas ede kendi dan bir vekiller heyeli bazır. | «Millet v vaziyetinde olacaklardı toplantı salonunda diğer talebeler de Bu suretlo parlâmentonun bütün teşkilâtımı kendi aralarından vü Büyü! linan chom- de g Millet Moclisinde elo miyetli mevzular irecek olan talebeler, üzerinde müza- kerelerde bülunacaklardır Ankarada Verem mev- zuunda yapılacak toplantı Sağlık Bakanlığı nezdinde — Ve- rem mücadelesi tzerinde hazırla- nan kanün tasarısının müzakele- rinde bulunacak olan Dr. Nureddin Onur, Dr. Tevfik İsmall Gökçe ve Dr. Yakub Çelebi dün akşamki ekspresle Ankaraya gitmişlerdir. Hareketinden evvel toplantı hak Innda Dr. Nuredd'n Onur, kendisi- le konuşan bir arkadaşımıza şunla yi söylemiştir — Toplantıya verem mütehas- sısları davet edilmiştir ve mevzuu verem — mücadelesidir.- Bakanlık, bazırladığı, kanun üzerinde müte- ssısların da fikirlerini almak is- temiştir. 'Toplantılarda en müessir mücadele sistemi görüşülec Hazırlnan tasar.ya göre verem savaşındaki faaliyetlere sarfolun- mak Üzere 1949 yılı için adı ge- çen Bakanlığa 6 milyon Jiralık ö- denekve müteokıp yıllar 45 milyon liralık sar bilecek şekilde yetki dir. Kuyumcuyu dolandıran Hollandalılar yakalanamadı Edvard Elmasyan adında - bir| küyümendan—4k him Hen miyman tinde elmasları sahte dolarla ala- rak kaçan iki Hollandalıdan dün bahsetmiştik. — İstanbul zabıtası ve Hollanda sefareti Hollandalıla- rı götüren tayyarerin uğrayacağı /Atina ve Roma zabitasına - telg- rafla vaziyeti bildirmişler, fakat Golandırıcılar telgraftan evvel Ro- maya çıkmıy olduklarından yaka- lanamamışlardır. Yalnız gelen bir habere göre İtalyan polisi, dolan- dricıların izi üzerindedir. ektir. için de t yapa- verebilmek- Diğer taraftan Borsa dışı Dolar aldığından' dolayı ” kuyumcu - Bd- vardhaklındada takibat - yapıl. inaktadır 930 doğumluların yoklaması İstânbul Askerl'iölikesi Bapi Kazlığından: a) 930 doğumluların ilk yoklı malarına başlanmıştır. Yoklamaya tâbi bu mükelleflerin isimleri — ve müracaat zamanlarını havi listeler mahalle ihtiyar heyetlerine veril- miş ve gube kapılarına asılmıştır. b) İhtiyat eratın yoklamaları da aynı zamanda yapılacaktır. c) İlgililerin kimlik kâğıtları ile askerlik şubelerins ve yoklama merkezlerine gitmeleri yayınlanır. Yazan : Octave Mirbeat ikin taşlarla çökertilmişti... gövdelerindeki kovuklar boşalıyordu. Yalnız yer yer, ip- le sarılmış biri, çarmağa geril- miş bir diğeri görülüyordu; bir maslub asıldığı yerde sallanıyor du... Gözleri kapalı idi, uyuyor zannolunyyordu, belki de ölmüş tü Klara artık hiç bir şey söyle- miyor, hiç bir şey izah etmiyor du... Birbirine girift olmuş dal ların üzerinden geçen akbaba- ların ağır uçuşlarını ve daha zi yade gökyüzünde sayısız sürü- lerle dolaşan kargaların gırak- malarını dinliyordu. Temrhindi ağaçlı, kasvetli yol akaiklerle çiçeklenmiş geniş taraçaya müntehi oluyordu; oradan havuza indik, YENİ Felsefe Bahisleri TANAAARAAAAAARAARARAAAAA AAA AA ARARARARRARA ARARAZ Saraya çatmanın en kısa ve en kârlı yolu e0ce ? î Üüküm nerede Hü- met ve kabiliyetleri ne — olürsa | ları ve fikirleri hemen d işaha (Haiz olduğundan) zi- | pi yade salâhiyet ve nüfuz isnad etmeğe meyyaldir, zira bütün gark milletleri hükümeti mut- | lakadan başka bir idare şekli düşünememişlerdir. “Maamafih | bu dar ve yeknesak itikadın ica- : bı (riya ve müdahene) nlm.ıklı: ber padişahın damarına gi rebilmek v onun şehvani —yâni hayvani- keyfine hizmet etmekle kendi | arzusuna göre Bsalt tla hü-l küm sürebilmektir. | Bu sebebledir ki şatk memile- ketinde' hükümet — merkezinin | nerede? Hüküm ve nüfuzun kim | de olduğu kat'i bir surette ma- | lüm değildir, çünkü sabit de dir. Bizim devletimizin son za- manlarda meselâ ziyadesile müs tebid ve hodkâm olmakla şöhret alan Sultan Aziz devrinde Meh- | med Emin Âli paşa denilen | —mini minicik — herifin sadrâ- bera alını elin; Ba alıp 'aret anlaşmaları Halen Ankarada bulünan İngiliz ticaret heyetinin Ticaret Bakanlı- Ka ile yaptığı görüşmeler müsbet bir şekilde sona ermiştir. Heyetin 'e Bakanlığı ile yapmakta ol- de bir kaç gün I- Tecek ve anlaşma im- za edilecektir. Nörveçle bir anlaş- di için bir. müddetten Ankarada cereyan etmekte gu görüşmelei eri | olan| ma a müzakereler de müsbetbir sahada | devam etmektedir. Yakında gö-| V rüşmeler sona erccek ve anlaşma imza edilecektir. — Yunanistanla anlaşma biraz daha gecikecekt U KISA HABERLER—ı | | 4 Dün akşam limanımızda Ban taş girketinin İhsanı Hüda motörü —kle- Reniayollerının &Na vi Püru çarpışmışlar, kereste — yüklü clanmotör nasara uğramış, deniz kurtarma ekipleri motörü — sahile yanaştırmışlardır. *& Muallimler Birliğinin senelik kongresi 22 Ocak Cumartesi günü saat 14 de Eminönü Halkevinde yapılacaktır & Seçen bir hafta zarfında Be- lediye nizamnamesine aykırı hare- Ket'eden 801 esnafa ceza verilmiş- tir 4 Esrar satmaktan sanık Ser- /et Katar İle arkadaşları Necdet 5 er ay hapse mahküm olmuşlar. dir Pârlak Nedim namında biri Kadıköyde bir 'evi soyârken- suç Üstü yakalanmıştır. Nedimin hır sızlık suçundan sabıkalı olduğu, evvelce Sinopta 12 yıl hapis yat- tığı söylenmektedir. Aksarayda İğnebey mahalle- sinde Validecamil sokağında bir randevu evi tesbitedilmiş alâkalı- iar hakkında takibata başlanmız- fır. Cihangirde de bir randevu evi kasılmış üç çift yakalanmıştır Belediye İktisat Müdürlüğü teşkilâtından dört memurun, baş- Kayere tayini kararlaştırılmıştır. Hemen bugünlerde ilgililere — teb- Tiğ edilecektir. SABAN zamlığı ösnasında Bal Ötesini Naima anlatsın Onun vefatından sonra sadaret (Saltanat işlerine kadınların klini işgal etmiş olan Mah-| galebe etmesi ve bu yüzden dev | 1 Nedim pağa zamanında hü| Tet ahvalinin ihlilâli (yâni kar-| ki ve nüfuz İ ulda Ru: makarışık olması) — beyanında- etinde idi. Sultan Hamid l <dır.) Yazan: g— Filozof Riza TEVFİK | zamanında Yıldız köşkünde Devri Dilârai Meşrutiyette S lânikte idi. Hattâ İttihad tesinin sadrâzam Kâmil paşaya fena halde nefret ve adavetine başlıca sebeb, Selânik politika- cılarının paytahtında ötedenbe ri yerleşmiş olan merkezi hükü- met işlerine müdahale etmele ni giddetle protesto ve menet - mesi idi. Doğru düşünülecek olursa Kâmil paşanın yerden göğe ka- dar hakkı vardı v ihen ha- miyyeti di devletin (Merkezi:siklet) i Bir olan nüfuzu hükümeti katiyen sabit ve ye- rinde olmazsa o devletin işleri (dingili bozuk, viran —muhacir talikası gibi) aykırı aykırı ve yanpuru yanpuru gider. Bizim memleketimizde — ehemmiyetli bir surette nazarı dikkate alın- mamış olan bu mes'ele -dahâ doğrusu bu gidiş- idare işinde bütün uygunsuzlukların başlıca sebebidir ve — (anarşi) nin en korkunç ârâzındandır. Bu içti- mat hâdiseyi münevver vatan- daşlar tetkik etmelidirler. Şimdi bu halin en menhus ve mühlik misalini, Osmanlı devl tinin inhitat devri tarihinden a lacağım ve o devrin sefahet, se falet ve rezaletini herkesten da- ha muvaffakiyetle tasvir ve ri- vayet eden Naimayı söyletece- im; yalnız onun pek nükteli fakat —herkesin anlıyamıyaca- ği kadar— ağdalı ve mustalah ifadesini biraz bugünkü Türk- cemize çevirerek aynen arzede- ceğim. Şu aşağıki mülâhazatı eserinin dördüncü cildinden alı- yorum. (Sahife 236). Burada Naima Çelebi, —gad- dar ve müthiş bir katil olan Dör et Sultan Muradın— Osraai h hanedanında işe yarıyabilen şehzadelerin hepsini tepeledi ten sonra padişah sülâlesinin büsbütün kökü kurumasın diye (damızlık olarak) bıraktığı Sul tan İbrahimi devlet ricalinin ne hale sotuklarını — anlatıyor. Tarihimizle azıcık aşinalığı o- lanlar bilirler ki bu zavallı şeh zade Dördüncü Sultan Muradı ana baba bir, öz kardeşi ve| Abaza kabilesine mensub 1 köy papasının kızı meşhur Kö- sem Sultanın çocuklarıydı. Dö: düncü Murad, Hicretin (1032) senesinde tahta çıktığı zaman Osmanlı saltanatının tek kalan vârisi de İbrahim ancak sekiz yaşında Bir masüm idi. A- ğabeği bunu boğdurmadı. on yedi sene süren saltanatı z: manında bu zavallı çocuk mah- pus yaşadı ve ölüm korkusile sinirleri bozuldu deli oldu idi. Büyük kardeşi (1049) da öldü- ğü zaman kendisi yirmi beş yı şında tahta çıkarıldı idi. Taril lerimizin rivayetine göre tıpkı Dördüncü Murada benzer, boylu boslu, gayet yakışıklı ve güzel gehreli bir delikanlı imiş ve mut laka evlâd yetiştirmesini her- kes temenni ediyormuş. Bundan İSŞKENCELER BAHÇESİ Susamlı çiçek yaprakları es- ki (gre) vazolar gibi renklen- miş, harikulâde çiçekler taşıyan uzun saklarını sudan — dışarıya yükseltiyorlardı, bu çiçekler kan rengi ile morarmış kıymet li mineler, ruha melâl verici (lâ')) ler, turuncu renkle alev lenmiş maviler, kadife siyahlık ları ve kükürt renkleri idi.., İ- Ti ve büzülmüş olan bazıları (Kabalistik) harflere benziyor- lardı... (Nemfea) lar, (nelombi- yon) Jar, yaldızlı suyun üzerine açılmış, büyük çeçiklerini ya; mışlardı... Bunlar bende suyun üstünde yüzen kesik kafalar te sirini yaptı... Bir kaç dakika köprünün korkuluğundan eğil- miş olarak süküt - içinde s baktık... Yalnız altın rengi bur nu gözüken kocaman bir balık —68 — bir yaprağın altında uyuyor, diğer balıklar bir kadının dima ğındaki kızıl düşünceler - gibi (tifa) ların, kamışların arasın- dan geçiyorlardı. K İşte gün bitiyor. Gökyüzü zümrüdi kuşaklarla katedilerek hayret - verici - bir berraklıkla — kırmızılaşıyordu. Bu saat çiçeklerin esrarengiz bir parlaklık, ayni zamanda hem şiddetli, hem de mutedil bir şa'şaa edindikleri andı: Bütün gün mevcudiyetlerine nüfuz eden tekmil güneşi, bütün ziyayı kâinata'iade etmek isti- yorlarmış gibi her tarafta ışıl- darlar. Tuğla tozu ile döşenmiş yollar (Peluz) ların koyu y |ttbtrve”mizlimı karmakarışık ol Çeviren : (Dördüncü Sultan Murad Han zamanında mevcud olan güçlü, kuvvetli gehzadeler idam olu - nup, devleti âliyenin saltanatı Sultan İbrahim Han hazretleri. ne münhasır kalıp, onun sul - bünden gehzadeler gelmek zem Ve ehemmi mühimmatı b ni âdemdir deyu (yâni mutl: ondan şehzadelerin doğma: tün insanların en ehemmiy li işlerinin hepsinden ehemmiye lisidir diyerek!) devlet erkânı, saltanat kibarları, padl: ta çıkar çıkmaz, ona birer gi zel cariye gönderip padişah haz retlerini evlâd yetiştirmek ve nesil üretmek şemtine tergib ettiler. (Bu fikirde bulunanlar devlet ricalt imiş!...) Saray ka- dınları da kendilerinin istedikle rine göre bu hususa padişahın teveccüh gösterdiğini görünce vesile ve fırsat buldular ve —dar bir hapishane odasının uzun müddet süren şiddetli e- ziyetlerinden henüz kurtulmuş olan— safderun ve cahil par şahı kârlık ile, şehvani zevk ve lezzetin (dibi pek derin olan yarığına!...) düşürüp zendost- luk (yâni kadın sevmek) fen- ninin, herkese malüm olmiyan meselelerini öğrettiler. Gitgide —mevkii yüksek olan padişâh— kadınlarla ülfeti kendine iş güç edinip bir çok hükümet işlerin- akıs olan © mahlüka- tın (yâni kadınların) beğenip de padişahı sevkettikleri”vadiye gitmeyi padişah da meslek ittı- haz etti. Vâkıa bu behane bir kaç şehzade vücude gel halkın da biraz yüzü güldü kin kadınların devlet işlerine müdahalesi ve her tarafı sarına sı sebebi ile devlet işlerinin ter- de, aklı duğundan dolayı devletin gözü, duyduğu acıdan ağlamağa başla dı. Beş altı (Hasekinin yâni pa- dişahın gözdesi olan saraylı ka- dınların!) senelik tahsisatları 'yüz bin kuruşu bulduktan ma2- da, hizmetçilerinin ve mensub- larının ve daha başka müsrif adamlarının gerek içeride (yâni sarayda), gerekse dışarıda çok fazla para telef ve israf etmele ri yüzünden (Hazinei âmire) va- ridatına çok büyük kırgınlık â- rız olduğu cihetle Kul mevâaci- bi yâni (asker aylığı) verilmek- te pek büyük güçlük çekiliyor- du. Bazı esnafa da ulüfeleri a- zar azar verilebiliyordu. (ulüfe tâbiri Arabca alef kelimesinden gelir ki Türkcesi yulaftır ve as- h Arabcadır. Bu tâbir c Sipahi yâni süvari askerin hay vanı için verilen yulaf parası Mânasını ifade ederken maaş mânasına kullanılmıştı; ve halk | ağzında ülefe şeklini almıştı.) | Ekser erbabı vezâif (yâni me- muürların çoğu) eski âdetleri gi bi vazife almaktan mahrum kal dılar. Ekser hizmetler ve man- sıplar, nisvan şefaatile (kadı zaruret behanesile (yâni hazine de lüzumu kadar - varidat yok bütün ( askerriyye memüuriyetleri (bey' mezad edilerek, kim | diyerek!...) a ziyade verirse ona salmak usu- lile') re satılır oldu. Fakat bu mezad uştlile memuriyet tın alanlar, pek çabuk değişti- rildiğinden mütesellim ve naib (yâni vergi tahsildarı ile kadı) halef selefe, selef halefe yollar da ulak misal (yâni postacı gi- bi) tesadüf etmeğe başlayıp rüş tle mansıp alanlar, vermiş dukları paraları çıkarmazdan | evvel memuriyetleri bir başka sına satılırdı. Seçme (yâni mah | suldar ve zengin) sancaklar ve mahsuldar eyaletler —kimi sa- rayda müsahib ve nedim olanla ra, kimi de hasekilere ve kâhya larına tevcih ve taksim olundı ğu için, eski zamanlardanberi rrifı olan emektar lar ve meşhur - emirler, ötede, beride, han köşelerinde ve viran saraylarda, boğazlarına kadar borca batmış, akşam yeme muhtac, fakir ve düşkün ol: şu beyit onla- ir eder: eyalet mutas rın halini Emiranı sancak bihükmü za- man Dilenci alemdara — döndü he- man Reaya (yâni hayvan sürüsü ibi olan halk) ayak altında sü rünüyor, hazine berbad olmuş, İstanbulda memuriyetlerden ve maslahatlardan alınan rüşvetler den maada padişahlara ve bey- lere memuriyetleri zamanında nice nice tekâlif birbirini takib ediyordu. (Yâni büyük memur- lara ağır vergiler yükletiliyor ve bu tekliflerin ardı arası ke- silmiyordu.) Âlemin ihtilâli gö- ründü. Cüz'i behane ile Mısır ve Bağdad ve sair şehirlere ulak- lar gönderiliyordu. Menzil cev- ri bir taraftan köyleri harab verdi. Hasılı İstanbulda ve taş- rada her gün zuhur eden tekâ- lifi günâ gün ,yâni türlü türlü vergilerden!) âlâ ve ednâ (yâ- ni en yüksek mevkide bulunan- larla en aşığfldakiler.) ciğerhün olmuşlardı( yâni kan kusuyor- lardı.) Bugün hamdolsun böyle rüş- vet maskaralıkları görmediğim ve işitmediğim için bir diyece- ğim yok!... Fakat deli sultan İbrahime güzel kızlar hediye et mek suretile saraya çatmanın en kısa ve kârlı yolunu iyi dü- şünmüş olan o zamanın ricali devletine ve âyânı saltanatına da bir diyeceğim yok; çünkü on lara da denilecek sözü deli Bul- tan İbrahim sadrâzam sultan zade Semiz Mehmed paşaya bir kelime ile ifade etmiş ve (behey karpuz kiyafetli — püzevenk...) demişti. Padişahları bu türlü zarif he diyelerle avlamak usulü İkinci Sultan Hamid devrine kadar de- vam etmişti. Merhum birade - rim yüzbaşı Ahmed Nazif, ma- sum olarak Bekirağa bölüğünde intihar ettiği zaman o dairenin en büyük âmiri olan zat, Direk lerarasındaki konağında hala- yık terbiye eder ve Sultan Ha- mide her Ramazanın on beşinde peşkeş çekerdi, Padişahlar, huysuz ve densiz ların tavsiyesile demektir!) geriden verilirdi. Dışarıda dal Refi” Cevad Ulunay renkleri arasında, burada atleş şeritler, orada beyaz ateş hali- ne gelmiş lav akıntıları zanno- lunuyordu. Dallarda kuşlar sus tular; böcekler vızıltılarını kes- tiler; ölüyorlar; yahud uyuyor- lar... Yalnız gece kelebekleri ve yarasalar havada uçuşmıya baş ladılar; semadan ağaca, ağaç- tan toprağa kadar her tarafa süküt yayılıyor ben de bu sü- kütun bana nüfuz eylediğini ve beni ölüm gibi dondurduğu- nu, hissediyorum. Bir turna sürüsü ağır ağır çimenli yamaçtan iniyor ve biz den uzak olmiyarak havuzun diziliyor; yüksek ot- kenarına k larda ayaklarının hışırtısını, ve gagalarının - takırdısını işitiyo- Tum; sonra bir ayak üzerinde dikilerek başları kanatlarının ve sinirli olursa kabahat kim - de?! altında hareketsiz durmaları sanki tunçtan bir dekor dencbi- lir, (Nelombiyon) yaprağının al- tında uyuyan-altın burunlu ba- lık suda kavisler çiziyor, dalı- yor, kayboluyordu; suyun yü- zünde bıraktığı daireler (nim- fea) nn tekrar kapanan varak larının gevşek bir sallantısı ile tahrik edilerek açılıyorlar ve ge nişliye genişliye susam sıklığı- 'nin arasına doğru sokuluyorlar dı. Susamların harikulâde sade leşmiş çiçekleri akşamın sihrine mukadderat kitabından çıkan tevekkül işaretleri yazıyorlardı. Kocaman bir (Aroide), suyun üstüne esmer benekli yeşil ciçe- ğinin külâhinı açmış ve - bize kuvvetli bir. kadavra kokusu gönderiyordu. Hayli zaman, nekler ısrar ediyorlar, inad edi- yorlar, yaprağının etliği: 16 OCAK 1919 © genç kızın mahikemi kapısı önünde okudunuz. Görünüşte basit fa- kat hakikatte korkunç bir dram geklinde başlıyan bu hâdise be- reket versin ki barışmakla so- na erdi; bunu da annenin derin bir. gelkatle sevdiği kızlarını affetmesi, kızların son derece pişmanlık — duymaları - sağladı. Şefkatin ve pişmanlığın son de- rece olduğuna annenin ve kız- lardan birinin hâkim huzuruu- da teessürden bayılmaları, di Ker ikisinin de hıçkıra huçkıra ağlamaları kâfi bir delildir. De- mek ki bu zavallıl: rine saldırmaları şuuru yok e- den büyük bir. hiddet ve ruh buhranı yüzündendir; o buhran geçip de akılları başlarına z Tince işledikleri cinayetin deh- setinl kavrıyabildiler. Peygamberimiz — demiş «Cennet annelerin ayakları tındadır.> Allaha ve Peygambe- rimize inanan bir insanın anne- ye, babaya ve büyüklere el kal- dırmasına imkân var midır? Ce- temeli de eskidenberl pek önem verdikleri ve saygı» dir.- Kâinatı san ların yaptıkları kanunları ” ve koydukları âdetleri hiçe say - makta güçlük çekmezler; hiç değilse püf noktasını bulup, a- çık veya gizli, madrabazlık eder ler; fakat kendilerinin manevi bir kudret tarafından her an kontrol altında — tutulduğunu, bir gün hesab sorulacağını bi- lenler dürüst olurlar. ın annele- kâ «Sıra maddeden ibaret sananl Yirmi beş senedenberi cinayet lerin ve türlü suçların gittikce . çoğalması iman yokluğundan değil midir? Bu üç kızın anne« lerini döğmiye kalkışmalarının sebebini de başka yerde aramak boştur. Rus komünizmi — gibi barbar ve geri rejimler her şey, den evvel din düşmanıdırlar; bur nun için ihtilâlden hemen son- ra «Allahsızlar Derneği» kurul« du; Allahsız gençlik yaratıldı; siyaset uğrunda babaları öldü« ren, anneleri ele veren, kardeşe leri mahveden, dostlara ihauet- ten asla çekinmiyen, kendileri gibi düşünmiyenleri sürü sürü ölüme gönderen iki ayaklı hay. vanlar bu sayede yetiştirildi. Türkiye Cumhuriyeti hüküm tinin ilkokullarda din dezsteri okutulmasına karar vermesini hoş görmiyenler Türk milletinin iyiliğini istemiyenlerdir. Bana gelince din derslerinin ortaokul larda da okutulması fikrinde - yim; hattâ okuma kitablarında. milli, ilmi, fenni konular kadati iman ve ahlâkımızı kuvvetlene direcek parçalar - bulunmalıdır, Milletin hayat seviyesini de yü selterek refaha. kavuşturur hiç bir endişemiz kalmaz. Kadircan KAFLI vrrererererecLEAE Lüks gemilerimiz tamir ediliyor Amerikadan — satın aldığımız. ve «Todd> girketi tezgâblarında tamir edilmekte olan 6 yolcu gemisindem dördünün temiri bitmek üzeredir. Gemiler modern konforun en son yeniliklerini —ihtiva — edeceklerdir. Bunlardan 6236 tonluk — «Çankırı gemisi düks gemi> olmak hasebiyj le daha esaslı bir tadilata tabi tutul maktadır. 7200 tonilato hacimlerim de olan ve «Malatya> <Ordu>, ve <Elazığ> isimleri verilen diğer üf gemi de birinci mevki — kahvehaneç açık hava barı, müzik ve kütüphas” 'ne odası, salon, dans pisti, hastand ve berber salonunu mühtevi buluna cak ve her gemi 413 yolcu alabile # cektir. Şehrin odun ihtiyacı Şehrin gelecek yılki mahrukat, ihtiyacımı temin Kususunda Beleş diye ile Orman Genel Müdürlüğü arasında yapılan temaslar müsbet bir karara bağlanmıştır. Diğer taraftan Belediye — mute« medi düne kadar 4 bin çeki odun satmıştır. Kübadan şeker geliyor Denizyollarına ait «Kastamonus #ilebi 5 bin ton toz ve kasmen kes« me şeker hamülesiyle evvelki gün Küba'dan —memleketimize müter veccihen hareket etmiştir. ——— —— sallat oluyorlardı. Klara köprünün korkuluğuna dayanmış, alnı kırışmış, nazarla rı sabit, suya bakıyor. Gurub eden güneşin bir huzmesi ense- sinl kavuruyor... Teni gevşemiş ve ağzı daha incelmiş... Çok cid di ve gayet mahzun... Suya ba- kıyor, nazarları sudan daha de- rin ve daha uzaklara - gidiyor. (Devamı var) İ ——— Zaa) OCAK 1949 Kumf Hicst K.sâni R.evvel 1354 1’*68 PAZ. (| Kasım: 70 - Ay: 1 Gün: 16 Ezani 17 19 47 ! Vasati Akşam ı7 Yatsı 18 87 İmsâk 5 3£

Bu sayıdan diğer sayfalar: