SAYFAt A Bârikai hakikat müsademei efkârdan çıkar, tokattan değil e- Nadir Nadi «0 müessif hâdise kar- gasanda> adlı makalesinde — ev- velki gün Büyük Millet Mecli> öinde vukua gelen tokat hâdise- sinin, demokratik zihniyetle as- la bağdaşamıyan ace ve üzüçü bir mahiyet taşıdığına işaretle iyle diyor. Üç yıldanberi yaşadığımız müteaddid partili Tleri demok- rasi hayatında da Mecliste ba- zan sert tartışmalar - olmakla eruber, bu gibi esef verici hiç bir hâdise vukua gelmemiştir. Milletvekillerimize şükran — ve takdire değer bir tarzda yalnız sözlü münakaşalarla fikir mü- cadelesi yapıyorlar, işe — tokat ve yumruk karıştırmıyorlardı. Bu sebebledir ki, evvelki günkü toplantıda ilk defa vükua gelen hâdise, büyük bir teesslir ve e- #ef uyandırmıştır. Fikir münakaşalarında, hâ- kim olan kuvvet sözdür; el de- ğildir. Hakaret ve döğüş hiçbir. zaman, hiçbir yerde fikir tar- tışmalarını halletmemiştir ve edemez; bilâkis yaratacağı hu- gümet havasile dâvayı büsbü- tün karıştırır. ve İçinden çıkıl: maz bir hale sokar. Barikai ha- hakikat müsademel — efkârdan çıkar, yoksa tokat ve yumruk- larır çarpışmasından değil. * Spor ve siyaset atanda Yedekci - <Ağır siklet» adlı. fıkrasında, #por sahaslarında yumruk atan- ların diskalifiye edildiklerini; halbuki aksine olarak dayak yivenlerin Mecliste alıkonduk- larını belirterek şöyle yarıyor: Yumruk, sille, tokat. Bu, Doe Lonis'in boks maçı deği, İktidarın bir nevi müzakere şek Hidir! Fakat sakın bu müzakereleri spor sahalarındaki — kavgalara berzetmeyin! Spor sahalarında yurruk atanları diskalifiye & derler ve oyun — oynatmazlar; burada yumruk yiyenleri dis- balifiye edip atanları — oynatı- yorlar.. , Yiyen Üç oturum dışardadır. 'Atan, her batırım — (nakavu:) içerde.. Sporla siyaset arasıa- da bu kadar da fark olmasın m? Hey gidi Parti hey! — Vekili Mmuhalifine yamruk atarsa, ar- tık kendisi sandık başında ne yapmaz? * Bir vatandaş aranıyor! an'da Bedü Faik yine ev- velki gün Mecliste vukua gelen üzücü hâdiseye dokuna- Tak diyor ki: Bir vatandaş arıyoruz. Çok bilmesi lâzım değil; öyle fazla kültürlü, fazla görmüş, geçir- miş olmasına da lüzum — yok. Memleketi gezmemiş, tanıma- muş olsa da olur. Hattâ okuyup yazmasını, konuşmasını, bilme- se de olur.. Yalnız çok güçlü kuvvetli ve| tuttuğunu koparır, vurduğunu yikar cinsten olması şarttır. Bir tokatta şimşekler — çaktırmalı, bir sillede ortalığı karıştırmalı” dır. Evet.. önümüzdeki — seçimler- der sonra, ringe çıkaracağız da.. * TVeşekkür mü teessüf mü? ürriyette İğne ile Kuyu Kazan - fıkracı, «Teşek- kür telgrafır başlığı altında yazdığı yazıda şöyle diyor: İikokul öğretmenleri, yeni ve eski Milli Eğitim Bakanlarına birer teşekkür telgrafı çekme- karar vermişler, Sebebi, hak ları olduğu halde, gimdiye ka- B h— YENİ SENE Baştaralı 1 incide — 1046'de soğuk oldu. — Yenl yil bize bir cemile yapmak Için on İki ayı da bahara kalbedemez. İnşallah Bolocok sene de böyle soğuklar ola Gak ve biz bu sone nasıl kömürsüz- dükten İri İri Lofça çivileri — kese- Çeksek 1940'da”da bu sınata devam edecekiz. Hükümet değişikliğine gelinco; 1048'de Başbakanlığı — ikinci — defn Yenileyen sayın — Hasan Sakamız, belki bir Üçüncü Hasan Saka habi- nesini teşkil edeceklerdir. -Bunun da işlerin söyrine ne derece tesir #deceğini pek bilmiyoruz. 1048'de oldukça uzun bir. Avru- pa soyahati yapan — sayın Dişişleri Bakanımız, 1040'da da bir seyahat yaparlarsa; bu yeni yıl İçin bir ye- Bllik sayılmaz. Yalnız giden yılda bir nokta var. Onu bir temenni İle işaret ediyo- Fum; 1948'i bir yumrukla kapadık, 4040'u güle güle açarız! İnşallahi. dav alamadıkları maaş farkla- rına kavuşmalarından ileri gell. yormuş. iğretmenlerin göstermiş ol- dukları nezakete diyeceğimta yok.. Bizim hayretimizi çeken elhet, demokratik bir rejimde, yıllardanberi — esirgenmiş olan bir hakkın alımıp verilmesinde bile bir teşekkür kaydına tâbi bulunmak zaruretidir. Bize kalırsa, yeni ve eski Milli Eğitim Bakanlarına teşek kilr yerine, onlardan evvelki Bakanlara birer tecsslif telgra- fi göndermek daha isabetli o- lür, N. K. Belediye fen memurları arasında nakiller Belediye Fen İşleri - Müdürlügü kadrosunda yapılan değişiklik no- ticesinde 24 memur başka — yerle re tâyin edilmiş, harita dairesi memurları açıkta biırakılmıştır. Açıkta kalan memurlar arasın- da Mimari şubesinden Fen memu Tu Nuri, Mühendis Spiro, Mühen dis İsmall bulunmaktadır. Harita Şubesi müdürü Galib Bilgin İmar da kurulacak harita şubesi müdür lüğüne, Yollar Başmühendisi Şev ket Fen İşleri Müdür. muavinliği ge tâyin olunacaklardır. — KISA HABERLER ı * İsinci Şube memurları Hati ce adında bir kadım yankesicilik yaparken suçüstü yakalamışlardır Haber verildiğine göre Hatice hü tün allece yankesici — olduklarını söylemiş ve bazı isimleri vermiş. tir. Polis tahkikata - başlamıştır. * Merhum sinemacı Kadri Ce malinin kızı Ayşe Cemali İsviçre ye gitmiştir. Genç kızı bir müddet önce kaçırmak İstiyen bir genç mahküm olmuştu. Ba. Ayge — maskümiyetini — bitiren gençten kaçtığını söylemiştir. * Fatih Ahmediye caddesinde #oba borusundan sıçrayan - bir kı yılcım evi cutuşturmuş, iki ev ta- mamen, iki ev de kısmen yanmış tır. * Üsküdar Selümsız caddesin de Oturan Muzatrerin iki yaşında Ki oğlu Maksut kaynamakta olan Kazanın — devrilmesi ile — yanmış, Haydarpaşa hastahanesine kaldı: rılmiştir. 4 Safin adında bir kadının çan tasını xapıp kaçan sabıkalılardan Latfi yakalanmıştır. 4 Sadettin adında birinin 170 Jlrasımı zarfçılik — suretile çarpan sabikalı Şaban yakalanmıştır. y Tarlabaşı Kapancı sokağı ile Altınbakkal sokağında iki rande- Vü evi kapacılmıştır * Karagümrükte oturan Ham- düllah — Gümüş adında bir satıcı arkadaşı Saldle alacak yüzünden kavga etmiş, bıçakla yaralamıştır. Bakırköyde — oturan Muallâ Saray adında yaşlı bir kadın ku: yudan su çekerken kuyuya düş - Müş yaralanmıştır 4 Savcı ve savcı muavinlerile adalet doktorlarının belediye oto- büslerinde bedava seyahat etmele Fi belediyece kabul edilmiştir. $e Tarım Bakanı Cavid Oral, Büdce — müzakerelerini müteakip gehrimize gelerek mahrukat mese lesile yakından ilgilenecek ve be deyile ile temaslarda bulunacaktır * Vilâyetçe bazı Nahiye Mü - Cürleri arasında değişiklik yapıl- ması kararlaştırılmış ve bu mak satla hazırlanan liste tasdik olun Bakanlı- mak üzere dün İçişleri ğına gönderilmiştir. Nebatın kokusunu sindire sin- dire koklamakta ve — salkımını çiğnemekte devam etti... Neba- tın tozu dudaklarına yapışıyor- du, Birdenbir. Ben; dedi; aşkı bahçede Odamda... Köşkte... Kameriye de... Her yerde “etiyorum. Kokla!... Ruhum... Kokla! Bu, sadece bir nebattan — ibaret. Harikulâde değil mi?... Şimdi. gel... gel!... Ne olursa olsun geç kalmıyalım... Çanı kaçırmıy hat Ayni zamanda — hem komik, hem de feci bir eda ile — Niçin, dedi; orada bu Bı- ranın Üzerinde — bu kadar geç kaldın?... Bütün bu çiçeklei Onlara bakma ...Bakma artık. Sonra daha iyi görürsün... Iz- tırabı ve ölümü gördükten son ra daha iyi görürsün... Onların ne kadar güzel olduklarını, ra- yihalarının nekadar ateşli bir ih tiras ile yayıldığını göreceksin!. Bir daha kokla sevgilim!... Gel. Sineme sokul... Nasıl... Onlar ne kadar sert değil mi? Elbisa min ipeği onları — nasıl tahriş ediyor?... Sanki onları - kızgın bir demir dağlıyor... Bu, çok güzel... Haydi, gel!... Nebatın tozu İle yüzü sarı- lanmış, dudaklarının - arasınaa sâkı koşmağa başladı... —e —a ee eee öamamimıi e ea aa e e e ee Talebe Yurdu A BERLERİ Bebekte yaralanan kadın öldü Diğer yaralı kadın iyileşiyor —— Evvelki gün Bebekte Cevatpa- şa caddesinden geçmekte iken 108 No. lü' eve çarparak parçalanan belediye otobüslüde kaza cuna- mında yaralanan yalculardan- bayan Safiye aldığı yaraların tesirile kal Gırıldığı — Baltallmanı Kastahanes Binde ölmüştür. Diğer yaralı Ba- yan Münirenin sihhi dürümü iyi- dir Bayan Bafiyanin hüviyeti nüz anlaşılamamıştır. Orta yaşlı- dır. Kendisinin Yeşilköyde oturdu Ku sanılmaktadır. Kazaya sebeb olan Münir Er - kanın ifadesinde tam virajda bire den bire otobüsün önüne çıkan bir Ahtiyarı çiğnememek için drekal -| yon kırdığı ve bu esnadaki kayma Yüzünden mücasif hâdisenin mey dana geldiğini söylemiştir. he- Tüccar Derneğinden istifalar Kasım aymda yapılmış olan Tür kiye iktisad kongresinde, vergi re formundan doğan ihtilâfın Tüccar Derneğindeki mektedir. Bilindiği üzere vergi reformu- 'nün müzakeresi esnasında Dernek Umumt kâtibi Ahmed Başar ken di görüşlerini, Başkan İzzet Akos manın da tasvibile, Derneğin görü #ü olarak belirtmek istemiş ve bu hareket Dernek Azaları tarafından iyi karşılanmamıştı, İhtilâf mev- zuunun görüşülmesine tahsis edi len son aylık toplantıda da Baş kan ve umumi kâtib şiddetle ten- kid ve itham edilmişti. Başkan ve umuml kâtibin hare ketlerini, Dernek tüzüğüne aykırı bulan delegelerden Dr. Cüdi Bir- tek, Hüsnü Himmetoğlu, Sami O- zan, Muhlis Erdener, Sedat Kan'» oğlu, Vahi Özar ve Şehri Namık Dernekten iatifa etmişlerdir. âkisleri devam et müdürü” nün izahatı Türk Eğitim Derneği Merkez Yurdu Müdürü Faz Say dün sa bah Ankaradan şehrimize dönmüş tür. Fazıl Say' kendisile görüşen bir arkadaşımıza şunları söylemiştir. « — Ankaraya Genel Merkez ta rafından dâvetli olduğum için git miştim. Orada yurdlar büdcesi etrafında yapılan görüşmelere iş tirak ettim. Büdce 400 küsür bin Tira olarak kabul edildi. Bu arada yurd ücretlerinin 80 liradan 75 liraya indirilmesi de ka rarlaştırıldı. Bu münâsebetle laşe bedellerine dokunulmadı. Bu in - dirmeyi sağlıyabilmek — için me- mur ve müsdahdem kadrolarında tensikat yapılması zarüri görül - dü Balıkhanenin Belediye ye devri hazırlıkları Maliye elinde bulunan Balıkha- nenin belediyeye devri hususunda ki hazırlıklara başlanmıştır. Bu konuda Meclise verilen ka- kkında noktal nazarı sorulmuş ve nun tasarısı diyenin yapı lan incelemeler neticesinde hazır- lanan bir capor İçişleri Bakanlığı 'na gönderilmiştir İlgili kanun Mecli den çıktıktan sonra belediye Balık hanede soğuk hava depoları tesia ederek, Balıkha: bir in tasdikin - eyi modern hale getirecektir. &_ ’n/(bşı%// — ) ' Ya Uctuve Mirdı Klara, zamanım kemirdiği bu- ruşmuş yüzü ile güneşte kıvra: mır gibl duran diğer buda tasvirinin önünde durmak İsto- medi. Bit kadın Budaya (Sidu- van) dalları veriyordu... Bu ç gekler, bana mini mini çocuk yürekleri gibi geldi... Bir hiyâ ban'ın inhiraf eylediği noktasın- da iki adamın taşıdığı bir sedi- ye ile karşılaştık. Sediyede sı- rım gibi kesilmiş derisi paçavra lar gibi yerde Bürünen insan geklinde kanlı bir et yığını kı- mıldıyordu. Vaktile insan olma- Bına rağmen onda en ehemmi- yetsiz bir insanlık niğanesi göf- mek mümkün olmıyan bu men- fur yara, bir mücize eseri ola- rek daha nefes alabiliyordi Kan damlaları yolu benekliyor- du, Klara iki şakayik — kopardı; YENİ SABAP Ş YAAAAAAA AAA AAA AAA AAA RARAAARARA AA AAA DA | "E Edebiyat bahisleri :- Namı k Kemal ve M. Akif” KARARARARI YARAARANA temsil ettikleri kıymetler ürk milletinin - Tanzi- mattan bugüne kadar hâtırasını — yücelettiği edebi şahalyetlere dikkat eder- sek, hemen hepsinin içtimat blr Ülküyü ifade ettiklerini görü - rüz: Namık Kemal hürriyet ve kahramanlığı, Tevfik Fikret al- çaklığa karşı İsyan ve ahlâkı, Mehmed Akif içtimat — ıztırabı, Yahya Kemal tariht ihtişamı temsil ederler. Ara sıra Abdül- hak Hâmidin de adı anılırsa da, halk, onun ifade ettiği mânfiyı bir tek mefhum İle kavrıyama- n, etrafında toplanan he- ötekilerinki kadar kewif Ziya Gökalpın toptan değildi. temsil ettiği mâna vazıh olmak la beraber, içtimaf bünyemizle yakın alâkası olmadığından, ce- miyetimizi belki de Hümidden daha az alâkadar eder. Bunların yanı sıra, Cenab Ş habeddin, Halid Ziya veya Ah- med Hüşım, san'at değeri yük- sek olmalarına rağmen, umumi bir tebeil mevzuu değildirler Yukarıda adları ” zikredilmiş olanlar arasında daha sıkı “bir tasfiye yaparsak, uyandırdıkları Yeni odun satı depoları Belediye, odun satışlarının rağ- bet görmesl üzerine gehrin muh- telif yerlerinde yeniden satış de- Poları açılmasına karar vermiş - tir. Kumkapı, Kasmpaşa, Bakır- köyde hazırlıklara başlanmıştır. Samatya cinayel muhakemesi Bir müddet evvel — 8: Marmara caddesinde Hasan Ertaş adında bir elbiseciyi bıçaklıyarak öldürmekten sanık. Nesibullah Lâ tif ile sırça ortaklıktan sanık Meh med ve cinayete teşvikten #anık Hamdi Gelmezin — duruşmalarına dün Z. inci ağır cezada dev dilmiştir Dünkü duruşmada dinlenen sa nik şunları söylemiştir. — Ogün bir meyhanede biraz içtikten sonra çıktık, yolda gider ken Hasana — Tastladık üoldştık, bize <Ulan Ermenileri..» diye küf retti, bundan kavga çıktı. Fakat vuran ben değilim! Duruşma baş ka bir güne bırakıldı. Edirne Valisinin nâşı getirildi Vazitesi saşındar kalbr sektesin: yet Komiseri B. Kamalin naaşları Güçieabalı gehililze, " getirlimiş ve- Bizkeci garında vali vekli Eia İükk Nihadi Fepel ve Emniyet Mü dürü İsmalı Hakkı Baykal ile kala balık bir. halk kitlesi tarafından selâmlanmıştır. Vali B. Kazımın ağı İzmite neklolunmuştur. K Yalbaşı tatili araya girmeni dolüysile memür maaşları ancak Diler taraftan güü Te aa izeler tati yapacaktır - garson haklı Üzerinde patronlar: İe garsanide öRündAki. jti hat cöllememiştir. Bu intilâtı hai Tetmele için belediyede her iki'ta Tet mümeaslllerinin iştiraklle bir Toplanti yapılacak katt bir kara geniş ve derin heyecan bakımın dan, Namık Kemal ile Mehmed Akif ön plânda gelirler. Umumf efkârın bu tercihi dik kate gayan bir keyfiyettir: Mil- letler, hâtıralarını samimiyetle tebell ettikleri gşahsiyetlerle, ? bağlı bulundukları veya özledik leri kıymetleri açığa vurmuğ 0- lurlar. Müşterek tebell mevzu- ları, içtimai mes'elelerle alâkalı bulunanlar için, adeta bir ibı gibi kitle ruhunu harekete geti- ren kuvvetlerin neler olduğunu! ve ne tarafa müteveccih bulun- duğunu açıkca gösterirler. Son seksen sene zarfında ha tıraları daima heyecanla anılan bu iki büyük şahsiyet ile, Na- mık Kemâl ve Mehmed Âkif le, Türk milleti acaba hangi te- mayül, arzu ve Ülküsünü ifade etmek İstiyor? Bunların mâna- s1 iyice tesbit edilirse, İdeoloji sahasında bu kutublara uyan Tarihi bir küp'ün uyandırdığı heyecan Koskada: Hasatipaşa 'Ht Köşü sinde Kadri Altınışık'a alt fırın yı kılirkon bir kaç yüz senelik temel yapım 'atasında bir küp çıkmıştir. Beki zamana ait olan — küpten sltın'çıktığı hakkında ağızdan ağı pılan dedikodu semt halkını düşürmüştür za beyecana Verem haftası hazırlı Yurdda büyük faydalar sağlıyan Mücadele — Cemiyetince bazırlanan verem haftası & ocak Veremle Bgünü başlıyacaktır. 4 ocak — günü saat 18 de Eminönü Halkevind Dr. Nüreddin Onur - tarafından (Veremler Savaşı ve B. C. G. aşısı) hakkında bir konterans Verilecek bu konferans, 5 ocak saat 18 de Beyoğlu Halkevinde Yakub Çele bi ve 7 ocakta da Dr. İsmail Tev fik Gökçen tarafından tekrarlana caktır., Kilyos açıklarında serseri mayım Beömlüle — Hülema 1ian Fanlmi Gider venlorlüm dün Liman Müdürlüğüne - verilen bik telsizde Kilyos açıklarında lli nayın görüldüğü bildrli mektedir. Cemaleddin Saracoğlu” nun açık teşekkürü Demir parmaklık anacığıma son eylâdlık vazifemi ine getirmeğe imkân bı- rakmıyan şu zindan köşesinde, matem ve hicranlarıma iştirk ütfunu da benden esirgemiye- rek telgraf ve mektublarla, hat- tâ hapishane kapılarına kadı arı mağtur ihtiyarı zahmetle mahzun gön- lümü alan vefalı dostlarıma ve hakikatli okuyucularıma teşek- kürler eder, Ulu Tanrımdan kendilerine ve aileleri efradına Uzun ve mes'ud . ömürler dile- rim, Asıl büyük ve — müşterek ana, mübarek Türk vatanı sağ olsun. — Yeni Sabah gazetesi Mmüessisi ve eski başyazarı Te varılacaktır. A, Cemaleddin Saracoğlu İSŞKENCELER BAHÇESİ —33 titriyen eli ile sediyenin üzeri- ne koydu. Hamallar, kaba te- bessümlerile siyah diş etlerini ve lake dişlerini - gösterdiler... Sediye geçtikten #onra Klara — Ahi... Ah!... - dedi görüyorum... Çanı görüyorum Etrafımızda, ve uzaklaşan se diyenin etrafında tatlı, değişik benbe, eflâtun, beyaz bir yağ- mur, renkli bir kaynaşma, ten, süd ve sedef rengi bir lersiş var ki bu tarif edilemez. Cennet gü zelliğinin sonsuz letafetini keli- melerle gnlgiyemk, mümklin de- lli vT ae çanı Merkezö doğru tege'üb ederi” başka yolların kateylediği ve pek çok nâdide ve iaymetl! şü: ceyreler dikili bir sath-ı-mail'e uzanan dalrevi yolu — biraktık ve oradaki toprağın çukurla, masile dosdoğru çana giden bir yee Çev küçük patikayı aldık. Patikalar la yollara saçılan yanık tuğla penrzlara ve yapraklara bir a- vizenin guaı altında bulunan bir zümrüd geffaflığı gibi harikulâ de bir kesafet veriyordu. Sağ tarafta çiçekli peluzlar, solda küçük ağaclar vardı. Açık gil- müşi, parlak altın tunç yahud — Yazan: Doçent Dr.Mehmed Kaplan | veya uymayan cereyanların iç- timat bünyemizle alâkaları da tâyin olunabilir, zannediyorum. Her geyden önce, umum! efkâ Tın bu iki şahsiyetlere tebell et- &l kıymetin san'atkârlık kudreti olmadığını söylemek lâzım, Na- z mik Kemal ile Mehmed Âkifin ezerlerine estet gözü ile bakılır sa, Abdülhak Hâmid, Cenab Ş habeddin, Ahmed Hâşım ve Yah ya Kemalin-yanında hayli zayıf kaldikları görillür. Su halde- meslelenin hallini, san'atin dışında aramamız icab eder. Acaba bu İki şahaiyet duygu, ve fikir bakımından ötekilerden daha üstün bir kıymet mi taşı- yorlar? Öyle zannediyorum ki, edebi- yat tarihimizde eserleri Namık Kemalinki ile Âkifinkinden da ha zengin muhtevaya sahib ah siyetler vardır. Getirdiği sayı- mız temleri ile Abdülhak Hâmid, engin kültürü ile Halid Ziya, büyük sistemi ile Ziya Gök Alp, muhteva cihetinden, onlardan kıyas kabul etmiyecek derecede üstündürler. Adı son nesil ta- rafından pek az tanınan Ahmed Cevdet paşa, malümatı İle Na- mık Kemale hoca olabilirdi. Â- kifin zamanında da ondan çok da ha geniş bilgili insanlar vardı son ra bugün nice allâmelerimiz var dır ki, Namık Kemal ile Âkite bilgi cihetinden taş çıkartırlar. Halbuki - onlardan hiç 'et tarafından tebcil olun- unu görmüyoruz. Öyle i yüksek hizmet- kâr, ne âlim ve mütefekkir ol- mıyan bu timsallerde bizi heye- canlandıran kıymetler nelerdir? birinin Bu kıymetler, kanaatimce, on ların ülküleri ile hareketlerini birleştirmelerinde, birer fikir ruh kahramanı olmalarındadır Türk milletini onlara bağlıyan gey budür Acaba ülkü ile hareketin bir- leşmesinden doğan bu kıymetin içtimaf mânası nedir? Türk m leti niçin son asırda bilhassa bu kıymeti ulvi buluyor ? Bunun tahlili bizi içtimai bün yemizin derin mes'elelerine gö- türür. Kısaca Şunu söyliyebili- riz: Etrafımızda gördüğümüz adamlar, umumiyetle iki kısına aynılabilirler. Birinci kısım, iç güdülerine, ihtiras ve iştihala- vına, menfaat ve korkularına göre hareket eden, yâni fizyolo- jik seviyenin üstüne çıkamıyan büyük kalabalıktır ki, sokakla- rı, meydanları, sinemaları, kah veleri, hanları, dükkânları, sa- | bahtan akşama kadar bunlar doldurur ve boşaltırlar. İkinci kısım, fiziyolojik seviyenin üs- tüne çıkmış, ilme ve san'ate de- ğer veren mahdud bir zümredir Bunlar, evlerinde veya bürola- rında, mücerret bir âlemde ade- ta kapalı bir hayat yaşarlar; eser vücude getirirler, okurlar ve konuşurlar. Derece derece, namuslu, malümatlı, âlim veya mütebahhir kimselerdir. İçt hayata açık ve faal surette ka- rışmayış bunların başlıca husu- siyetleridir. İhtiras ve bita) malarını makul gösterir. Cemi- yet gübhesiz bu zümrenin çalış- malarından çok faydalanır; mek teb, fabrika ve dalre onlar 'sinde işler, Fakat bir de, Yunus Emre gi bi: Kasdım budur: şehre girem, feryâd-ü- figan koparam! Diyen, içleri kuvvetli bir agk ve ıztırabla yanan, - kalabalığı uyuduğu gaflet — uykusundan haykırarak uyandırmak istiyen ve bunu yapmadan duramıyan, bunu yapmayı kendilerine vazi fe bilen, insanlar vardır. Pek ikâr bir fikir, bedihi bir haki- kat, galebe çalınmaz bir duygu onları adeta esir etmiştir. On- lar yalnız onu gerçek ve üstün bilirler. Onun için yaşarlar; ha- reketlerini bu yegâne ve ulvi prensibe göre tanzim ederler ve icabında canlarını o uğurda fe- da ederler. Eski cemiyetimizde bu tip in- sanlar çoktu. Zira onları böyle olmağa sevkeden büyük bir kay nak, vardı; din! Celâleddin Ruml de, Yçfnus Emrede, Seyid Nesimi de, Niyazi Misiride ve daha pek çok örneklerin de görüldü- ğü üzere, din, esds itibarile hay vanf bir varlık olan insanı ken- di ateşi ile yoguruyor, ulvi bir mahlük haline getiriyordu. Şüb hesiz, diğer fikirlerde de etten bir kitle olan insanı, fizyolojisi- nin üstüffe çıkarma kuvveti vür dır: Namık Kemali yücelten hürriyet fikri, Tevfik Fikreti muhitine üstün kılan namus Her halde insanı, maddi var lığının fevkine çıkaran, hayatı- ni ülküsünün bir âleti gibi kul lanmağa sevkeden bazı manevi kıymetler vardır. ki şahsiyetlerin kalbini ateş misa- li doldurur, yakar ve onları et- rafları için bir haline getirir. Hegel, kâinatta maddinin için de manevinin derece derece yük ini ve insanda kemale er- diğini söyler. Kahramanlarda bu manevi cevher en kuvvetli şekilde tecelli ediyor. Yukarıda iki kısma ayırdığımız insanla- Tın birinci kısmına dahil olanlar da, fizyolojik tesirlerden başla- rını kaldıramıyanlarda bu cev- her ezilmiş voziyette bulunur. Onlar nebat ve hayvandan bi- raz daha üstün bir hayat yaşar lar. Âlim ve sanatkârlarda bu cevher, daha hâkim bir şekil a- hyor. Fakat büyük hareketler şeklinde tezahür etmekten çok nazari ve hayali (sembolik) se- viyede kalıyor. Yalnız kahra - manlardadır ki bu ulvi kuvvet, şeklinde tecelli ediyor, maddi varlığa, hattü bizzat ken disini taşıyan uzviyete karşı ge- üyor. Buna, iman diyoruz. dediğimiz meş'ale metion İman, işte Namık Kemal ve Âkifi umumi efkâr nazarında değerli kılan sır! Türk cemiyeti bir asırdanberi hep bunu arıyor. Çünkü ekseriyet, fi olojik kuv vetlerin elinde esir, âlim ve s; natkârlar ise nazari ve hayali bir âlemde mücerret bir hayat Milli varlık, kendisi ancak Namık Kemalle Meh- yaşıyorlar ni med Âkifte tecelli eden iman kuvveti sayesinde kurtulabi ceğini hissediyor. Onların hâtı- ralarını, ferdren veya toplu ola- rak, daima heyecanla tebcil et- | hk bunların huzur içinde yaşa- n : Refi' Cevad Ulunay sarı; acı portakal tepeli (tüya) lar; denizdeki küçük yosunlar gibi dalları havada kıv #allanan ılgınlar, püskülleri ha: vada oradan oraya uçuşan pa- muk ağacları, kanatlı tohumla- rın her tacafa yaydıkları neş'e N velüdiyet; geniş ten rengi yapraklarını şemsiyeler gibi &- anarak kırmızı bakır rengi — sürülmüş — çen (klerodendron) lar.. bu şü- penbe (Aser) ler; Hindistan ceyrat arasında, güneşli yerler- cevizininkiler gibi genişti ve de, (anemon) lar, (renonkül) kunduz kabuğu rengi yapraklı ler, (höşera) lar, çim tarlaları- mahonza) lar; lâke ile cilâlan- miş zannedilen (eleanyüs) ler; (miha) ile pudralanmış (pirüs) na karışıyorlar. -Gölgelikle de Besib şekilde (Kriptogam) lar, beyaz mini mini çiçeklerle kap- daimi bir hü- der; üstünde İnci rengi bebek h yosunlar.. bu fasetali bir kristalin şıkır şıkır — Zzaz âlemi idi. ç hüzmelendiği defneler; mat al- — Bu çiçek cennetinde darağac- tın dâmarlarının yapraklarına — Jarı, çarmak âletleri, koyu renk işlemeli ipekler ve penbe dan- tener işlediği (Kaladyom) lar, ma , effâtun, arjante, baygıa - — boyalı idam direkleri, tepesinde ifrit maskeleri sırıtan boyalı ölüm iskelele- simsiyah mesi bundan ileri gelir, ri.. yükseliyordu, bu idam İz> kelelerinden yüksekleri boğma suretile ölüme, daha alçak olaa- leri da etleri şahrem — şahremi ayırmak, parçalamak, — kesmek içindi, Bu işkence kazıklarının birinin tepesinde —geytani bir zarafetle sarmaşıklar birbirleri- ne sarılıyorlar ve — kuşlar da aşk neşidelerini - terennüm edi- yorlardı Bir traçestonu gibi — çiçekle- ven bu darağaclarından birinin altında bir işkenceci takım ku- tusu bacaklarının arasında ipek ezlerle ince — çelik — âletleri- ni temizliyordu;. elbisesi kan lekelerile dolu idi; ellerine kır- mazi eldiven giymiş zannedili- yordu. Etrafında, bir leşin et- tefında gibi sinek kümeleri yızıldıyarak dönüyorlardı.. fi kat bu çiçek ve rayiha —muhl- tinde bu hal ne iğrençti, ne de insana dehşet veriyordu.. saa- ki elbisesinin Üzerinde, yakı- ndaki bir ayva ağacından bir çiçek yaprağı yağmuru dökülü- yordu.. Zaten sulh ve sükün ve âsude bir müna ifade eden yuvarlak bir karnı vardı, Müs- terih bir - safdillik simasında, hattâ bir neş'e, müşekkel b ı cerrahi ameliyede muvaffak o- lan bir doktorun neş'esi vardı (Devamı var) « OCAK 1810 B Resmi Dairelerdeki Yangınlar nkarada Milli £a, söma Bakanlığı binasının ça- ta arasında bir yangın çıktı; derhal farkına varıldı ve bastırıldı. Haber verildiğine gö re çatının pek küçük bir kısmı yanmıştır ve zarar yirmi bin li- ra kadardır. Yangın bütün çatıyı, hattâ binayı sarabilirdi;. Bakanlığı a- çıkta birakabilirdi, fakat ted- birli - davranılmıştı; tertibatın sür'atle ve İyi / kullanılmasıdır. ki büyük bir felâketi önledi. Ba bakımdan — Milli $ kanlığı diğer Bakan nek olmuştur. Artık şu hakikat belirmiştir ki dikkatli, ihtiyatlı, tedbirli bir Idarenin elindeki bi. nalar dir. Bu noktalara askeri Idare- lerimizde itina olunduğuna ö- tedenberi şahld oluyoruz; nlte- kim en az çeyrek asırdan beri askeri binalarımızın hemen he- men hiç birl yanmamıştır. Halbuki sivil İdaremizde sık sik ihmal, kayıdsızlık, mes'uli- yetsizlik gibi kusurlar göze çar- piyor, Tenkidlerin yüzde dok- san beşinin sivil idarelerimize karşı yapılmakta olması da bu- mua alâmetidir. On beş sene kadar evvel İs- tanbulun adliye binası bir gece ansızın tutuştu; o muhteşem sa ray feci bir ihtişam içinde kül oldu. Rivayet ederler ki İstan- bul adliye sarayı yanarken A dalet Bakanı da Sirkeciden tre- ne binerek Avrupaya gidiyordu; gübhesiz yataklı vagonun pen- cerelerine vuran - kızıl ve kor« kunç alevler onun gözlerini ka- maştırmış, yüreğini yakmı: Zarar milyonlarca lirayı bulmuş tu; işte hâlâ, inşaat bedeli ha- zır olduğu, İbrahim paşa sarayı yıktırıldığı, milyonlar harcana- rak bir çok istimlâkler yapıldı- ğ halde, yeni Adliye Sarayırın yeri bile tayin edilemedi. Bu yüzden mahkemeler, halk ve a- vukatlar büyük zorluk çekiyore lar, İbrahim paşa sarayındaki mahpuslar da «Tevkif evi» ne götürüldükleri için Kara Cehen nem sokağındaki bu dünya ce- hennemi - büsbütün — cehennem oldu. Bundan başka son on sene İ- çinde Üsküdar adliyesi, İstan- buldaki umumi mağazalar de- posu, daha bazı yerlerde hükü» met konakları cayır cayır yan> dı. Memleketimizde bir misll daha bulunmayan İzmirdeki Toprak Mahsulleri Deposunun, içindeki mallarla beraber yan ması dolayısile Türk milleti mil. yonlar kaybetti. İki sene evvel Ankarada M. E. Bakanlığı binası ansızın çatıdan tutuştu; tamamile yandı. İstaa buldaki Güzel Sanatlar Akade- isi binası da alevler arasında eridi; yalmız bina değil zengin bir kitablık, bir çok sanat esere leri mahvoldu. Beyazıddaki Ü- niversite Fen Fakültesi binası- 'nın da vaktile böyle bir yangın neticesinde yerle bir olduğunu esefle hatırlıyoruz. Yangın asırlarca - İstanbulu kasıp kavurmuştur; bir zaman- lar bu felâkete tütün içme sebeb olduğu ileri — sürülerek tütün içenlerin - boyunları bile vurduruldu yangınlar de- vam etti. Üçüncü Selim zamu- nında İngiliz donanması padi: hı Fransaya dostluktan vazge- çirmek için İstanbul karşısında demirlediği zaman şehirin bom- bardıman edilmesinden korku- yorlardı. Fransız elçisi general Sebastiyani şöyle dedi: — Ne telâş ediyorsunuz, İne giliz donanması bir kaç evi kıp yıkabilir; belbuki — şehirde çıkan yangınların yalnız bir ta nesi yüzlerce evi kül ediyor. Nitekin İngiliz donanmasa hiç bir şey yapamadan çekilip gitmek zorunda kaldı. Şeytan kulağına kurşun, son amanlarda yangın felâketleri- le karşılaşmıyoruz. Yoksa sivil idaremiz de askeri Idarer nek tutarak daha tedbirli, da- ha dikkatli olmağa mı başladı? Keşki çoktanberi böyle yapsay- dık da bilyonlara varan zarar- lara uğramasaydık! Kadircan KAFLI OCAK 1949 Rumi 1864 K.evvel 19 Cumartesl 55 - Ayı 1« Güni 1 ——— — Vasati — Ezani Günep r u 24 Öğle 2 18 t afT İkindi v 38 9 48 Akgam — 16 51 18 00 Xa 18 S0 1 39 Hesâk 40 13 49