e A İsparfada D.P.nin calışmaları ğ —— $ Demokrat Parbi memleketin ( ; her tarafında olduğu gibi vi- lâyetimizde de daima yapıcı- İik Tolünü elden bırakmıyor, Partinaanana alıman otomobil hismette kullamılıyor. ae İsparla: (Hususi) — İspartaı Demokrariarı iki yıldır dâvaları v1 daha Kuvvetle ve köylere ka dar giderek yürütmek maksa - gile parti işlerinde çalışlırılmak üzere bir otomobil veya kaptı - kaçtı almak istiyorlardı. Yal -« nız mensuplarının yardım — va bağışları ile faaliyetini sağla yan İl idare kurulu ve İsparta merkez ocaklarının da istekleri ne uygun olarak aralarında bir otomobil teberru toplama komi yonu kurmuşlar ve neticede bu komisyon 8 bin lira toplıyarak isteği hakikat yapmıya muvaf Tak olmuştur. Otomobilin Antalyadan almıp İspartaya getirilmesi bazı göste rilere yol açtığı gibi yeni teber-, rular toplama imkânını da ver - miştir. Alınan otomobil sadeca parti işlerinde kullanılmıyacak doğum, hastalık gibi fevkalâde hallerde köylünün ve halkm hiz metine de tahsis edilecektir. O- tomobilin böylece köylünün ve halkın hizmetine de tahsis edil mesi -muhitte iyi bir tesir bırak mıştır. Zira yıllardanberi böyle bir vâsıtaya sahip olan iktidar partisi vasıtanın köylü ve halk hizmetine hasretmek şöyle dür- sun parti işlerinde dah?t millet kesesinden - tutulmuş vasıtaları kullanmakta ki elindeki jipi mu ayyen şahısların eline bırakmak ta idi. Eğridir halkı ortaokul istiyor İ yi e Bu dâva için memleket zenginleri yardıma dâvet ediliyor. Halk amî- gkul için elinden gelen fedakârlığı yapacak gtü Eğridir, (Hususi) — Senelerden beri büyük bir maarif ve kültür düvası peşinde koşan kazamız se- sini bir türlü işittirememiştir. Şim di güzel ve şirin kasabamıza halk bir ortaokul yapılmasını sağlamak içir canla başla çalışmaktadır. Ha- Ticdeki Eğridirlilerle aklıselim sa- hibi vatandaşlar ellerinden gelen yardımları esirgemiyeceklerini söy Temişlerdir. Diğer taraftan memle- kette ortaokul yapılması teşebbüs- lerine kargı zenginlerin ve hali vakti yerinde olanlardan bir kıs- mının da bu yardım talebine karşı Bu durum karşısında- vilâye Yi Denizli, (Husu de bir şeker sıkıntısı vi bu sıkıntı hafifletilmiş, ilk tedbir olmak üzere mevcud şeker başına birer kilo olmak Üzere mu- hane Diğer tarâftan tüccar, esnaf sıkı, yoklamaya kadar tücenrü (27), İsmail Şi Val igeker tutül lim edilmişlerdi Bünlardan Ali Mazıoğlu müra cant ederek şeker yok dediği elindeki şekerleri susam çuval arasına sakladrığı için meçhud âbi totulmuş, bugüne “tbeteiden (20), çu- rak adliyeye tes-| va Manyas: (Hususi) — Günler dir beklenen şeker nihayet gel « miş. Fakat bizi hiçte sevindir - memiştir. Salâhiyetli zatlardan yaptığımız tahkikat netiçesinde il şeker tevzi komisyonunun mü savi bir-şekilde tevzi yapmadığı Gürses Balikesir Postası ve Türk Dili gazetelerinden de an- laşılmıştır. Gazetelerden öğren - diğimize göre Balıkesir merkezi ne nüfus başına 500 gram, Ban- dırma ilçesine 15 ton tahsis edi-| lirken ne gariptir ki nüfusu Ban lan zavallı Manyasa 6 ) ton şe ker verilmiş, bununda 1 tonu şe kercilere kahvecilere - verilerek nüfus başına 200 ilâ 240 gram arasında verilmiştir. Bu hal kar Aydın: (Hususi) — 286000 Nufuslu clan viâyetimize — bir aylık ihtiyacıma harşılık verilen 100 ton şekere 25 ton daha il, ve oeunarak 125 teraiblâğ olun Yatiş, bu znil tarla ctuz dört hu çük tonu İ aidiç. #ra ayrıları.k 9Y0.5 tonu da Gi fuz başına 'nı teşkil edecek bir müessesenin kurulmasında Eğridir zenginleri- nin müsabaka edeceklerini ümid e- | deriz. Bu hususta memleketimizin cebhe takındıkları ayrıca müşahe- de edilmektedir. Ortaokul gibi bir migmleketin ilim ve irfan kaynağı- İstanbulun fethi dolayısile: eçenlerde İstanbulun Os- manlı imparatoru - Fatih Sultan Mehmed tarafın- dan fethinin yıldönümü idi. Ma- lüm olduğu üzere bu feth dünya- da devir değiştiren bir hâdisedir. Fakat gel gelelim fetih hakkında gazetelerde, radyoda-o kadar yan- liş malümat verildi ki hatâları tas hih etmekten fetih hakkında yazı yazmaklığımıza vakit ve irakân bu lamadık... Yanlışlar yalnız tarihi hâdiselere dair değildi. Esasında yazılmış olan eserler de bu hatâ tâünundan kurtulamıyordu. Mese- lâ Akşam refikimizin birinci say- fasındaki fıkra sütununda bir ya- zı Abdülhkak Hâmidin Patih hak- kındaki meşhur manzumesi ile baş Jiyordu. Fakat bu girişte mısra' göyle idi Her küşesinde dehrin nâm-ı- be- ka medarın Malüm olduğu üzere «Bek me- dar» değil «Beka nisar» dir. (Me- dar) vasıta, vesile, sebebtir. (Ni- Bar) ise sagmak dağıtmak mânası- na gelir, Şair «Senin beka saçıcı mamaın dünyanın her köşesindedir; diyor. «Beka medar> m mânası yoktur. Yeni eserlerden vazgeçtik bari Bu yolda yazılmış olan eski hay- Tata zarar etmeselet... e Buğday ihracı: azetelerin yazdıklarına gö re-buğdaydan maadn bü- tün istihsal maddelerini ihraç ede- Tek döviz temine - çalışacakmışız. Bunun ne demek olduğunu izaha hücet yoktur. Bu «Her şey paha- bütün zenginlerini bu memleket hizmetine çağırırız. “Hokta var: Pahalılık - ihracattan dolayı değilmiş. Meselâ zeytinyağı - pahalılaştı; bunun ihraç ile hiç bir alâkası yok muş; ya ne ile var acaba? Orası- ni kimse bilmiyor, Yalnız alâkası 'yok deniliyor. * İş bu raddeye geldikten ve bü- tün istihsal maddeleri ihraç edile- cek olduktan sonra elimiz değmiş- ken buğdayı neden ihraç etmiye- lim? Nasıl olsa arpaya alıştık; bu igin mes'ulleri de yavaş yavaş mey dana çıkıyor; böyle olduktan son- Ta cehenneme giden Bektaşinin hi- kâyesi gibi ikinci bir ihrac hâdise- sini de birinciye ilâve ederi: © arada kaynar gider. Hikâyeyi mi merak ettiniz? İş- te: Adamın biri camide vâizin «Ya- rın ahirette herkesin günahını kendine taşıtarak cehenneme öyle gönderilecek!» dediğini işitir. Ken disi de o gün bir günah işlemiş bu- Tunduğu için-bu-söz vehmine doku nur, bir hayli kurar; o gece rüyar sında kendini ahret sofrasında gö- Tür; hesab melekleri bünun da gü- nahinı tartarlar, yüke tahvil ede- rek'eline verirler. Adamcağız yü- kü sırtında giderken arkadan bir tekerlek sesi duyar, döner bakar ki bir Bektaşi fukarası koca bir manda arabasına bütün günahla- Tn yükletmiş kendi de bir elinde üvendire çubuğunu - çekerek geli- yor: — Merhaba baba erenler... — Merhaba evlâd! Nereye? Sen de cehenneme mi? — Evet... Maşaallah! Siz vüldü Llaşacakla demektir. Yalnız bin — sünüz. Denizlide şeker sıkıntısı t sıkı- tedbdirler al rakabe şiddetlendirildi; İki karaborsacı Denizlidö rdir. İl ma> | kamınca alıman tedbirler sayesinde | temedler elile dağıtılmıştır. i n Ali Mazıoğlundan | tmukabil Manyas kazasına 6 ton şeker y V ü artıy ağa karar verdi. M yakalandı nun kufen muhakeme — edilmekte- ma ve takibât devam etmok- tedir. Vilâyetin ve ilgili makamla. vın yerinde ve süratli hareketi hal Ka memnuniyetini mucib olmuş- tar. e 30 mayıs 948 pazar günü Ho naz-buçağı okul yapısı menfaatine, Hnaz kiraz. bahçelerinde- bir. ki- raz bayramı tertib edilmiştir. Bu, bayramda pehlivan güreşleri, oyun, ğlenceler yapılmıştır. Kiras birkaç- yıldanberi — yapıl> ve civar halkın — alâkasını, g kmektedir. ——— ——— — — l Balıkesir kazalarında şeker tevzünde görülen aksaklıklar Balıkesir şehrinde nüfus başına 500 gram, Bandırmaya 15 ton, buna verilmiştir. Kazamızda nüfus başına 200 - 240 gram arasında tevziat yapılmıştır. şısında bayram günlerinde bü yük harflerle yazıp astığımız (İmtiyazsız, Sımisız, Kaynaşmış bir Milletiz) vecizesi rengi sol- muş, bezi yırtılmış bir halde gö zümüzün önüne geliyor. Çünki fikirler tatbirüe kıymetlenirler, Balıkesizde 500 £ am Bandırma 'da 450 Manyasta ise-200 gram o lan şeker hizi ne kadar kötüm ser ediyor. Demokrasi Düsturu adalet, mi i na göre Dem bu hal kabili telifmidir— Asla: dırmadan yalnız yedi bin az o |Ne sizin benden fazla ne de benim sizden fazlar hiç bir suretle, hiç bir şeyde hakkım'ız olamıyacağı kanaati ile yanlışın düzeleceğine inanarak memlekel derdlerini 'a çıklıycruz. Aydında da şeker'1z dağıtılıyormuş Vilâyete ayrılan 125 ton şekerden nüfus başına ancak 300 gram düşü- yor. Çünkü imalâtodara 34 ton verildikten sonra nüfus başına tevziat yapılıyormuş gtam olarak ja'irn dağitilmeğa başlarımıştır. Ankara, İstaroal, İzmirde ü fus taşma birer ki!o şeker veri lirken, Ay'ır v.öyetinde 300 gram dağıtılması, her halde tah ücte Lir yal. IK olduğun da şüphe bırakma * aktadır. Bu işin yenider <etxikile*dı ğer yerlerle müsavi olarak Ay dinda d> birer kil » kör veri; mesi için ıktısadi Hakanlığı ne, dinde teşen. üste burunulmakta YUNİ SABAH Tireboludaki heyelânhâdise si inceleniyor Eğer kanalisasyon inşa - edilmezse ve tedbirler alınmazsa yarıdan fazlasının kayarak yer do- giştire kasabanın gi müşahede ediliyor Tirebofu: (Hususi) — İlçem de iki ay önce vukua gelen heye lânı bölgesinde tetkik etmek ü- zere bir jeolog gelmiş ve beş gün kadar kalarak gerekli inceleme lerini yaptıktan sonra dönmüş- lerdir. Kasabamızın heyelan du- rumu hakkında jeoloğun muta- leasından öğrendiğimize göre ka sabanın Cintaşı mahallesinin 165 metrelik sahasında yer yer ya rılmalar, bu yüzden bazı binalar da meydana gelen çatlaklıkların ve kanalizasyon teşkilâtı olması yüzünden husule geldiği ve kay Ma tehlikesinin yüzde doksan ol duğu bu tehlikenin önlenmesi i- in yegâne tetbir ise acele men fez ve kanalizasyon teşkilâtı yap makla mümkün olacağı, bu şe - kilde bir tetbir alınmadığı taktir de kasabanın yarıdan fazlası için kaymak tehlikesinin her an mu hakkak bulunduğu * kanaatinda bulunmuşlardır. jeol Gükekrera Tireboluda Pekç teşkilâtında aksaklık Bazı bekşilerin - mahalleleri br rakarak - evlerinde - istirahat ettikleri görülüyormuş) ai Tirebolu: — (Hususi) — Ka sabamızda beş ay önce 6000 lira hık bir büdce ve müsait kadro ile bir bekçi teşkilâtı kurulmuş bu lunmaktadır, gece hallerinde ka sabamın intizamının temini ve jandarmanın işlerinin kolaylığı bakımından kurulmuş bulunan bu teşkilâtın jandarma ile müş- terek mesai yapmaları ve jandar. manın — bulunmadtğı sıralarda, yardımcısı bulunması içap eder ken maalesef jandarma devriye, sinin geceleri saat 12 den sonra iştirahat yerlerine çekilmelerini müteakip bekgilerinde vazifesini bırakarak istirahat hanelerine çe kildikleri görülmektedir, kasa - a kurulan bu teşkilât için 6000 li ra ücret tahakkuk ettirilmiş bu lunduğuna ve bu surette 800 ha ne halkma büyük bir vergi yük letildiğine göre bekçilerin vazife sinde devamının temini lâzım - dır. Bü hususta ilgililerden alâka bekleriz. ö e Çoruhda pehlivan güreşleri yapıldı CA RER Çoruh, 2 (Hususi) — Demokrat Parti il idare kurulu tarafından partinin hayrına tertib edilen bü- Yük pehlivan güreşleri binlerce se- 'yirci önünde yapılmıştır. Başpehlivanlığı Ersiz nahiyesin «Doeni den Hüseyin, başaltıyı da Keskin köyünden Nuri, Yusufelili Mustafa pehlivanlar kazanmışlardır. İkt A vzt t ve Türkiş umumi vaziyeti hakkında Nachriehten» gazetesi G. altında bir Makâale meş- Une semaine dans le retmiştir. hitn k dergisi, bu lenin mü- ımlarını hü ksağıda a etmişt ğinız - yazı, bu dergiden dimmiştir? 240000 kadar: bir nufusa: saliib olan Ank da bir yabancının ha- Hitler nerede gizli? Adol$ Hitlerin Almanyadan firarında Amiral D/oen_ili'in büyük rol sulhü geciktirmekle Hitler ve arkadaşlarının - denizallı- tarla kaçmalarına yardun etmiştir...» —10— Müttefiklerin hava- üstünlükleri ve ellerinde muazzam Ssayıda ra- dar bulunması dolayısile Führerin uçakla kaçmasına imkân - verile- mezdi! Manidar bir başka vak'a Bütün bunlardan başka mani- dar bir vak'a daha vardı Bilhassa harbin ilk safhaları s- rasında, 1916 senesi ortalarında anilin hamulesi ile Atlantik Okya: nusunu geçmiş olan (Deutsehland) denizaltısından çok daha — büyük «muazzam» Alman - denizaltıların mevcudiyetinden çok bahsedilmiş- & Halbuki... Harb sona erdikten sonra müttefikler tarafından ya- pılan çok sıkı araştırmalara rağ- men bu «muazzam» Alman denizal tılara rastgelindiği gibi bunlara a- id en küçük bir delil bile ortaya çıkarılmamıştır! İki yeni faraziye ile karşılaşıl- mıştir: 1 — Almanlar #müazzam» vas- fımı taşıyan denizaltılara malik mi idiler? 2 — Yoksa bu denizaltilar Na- Öziler tarafımdan batırıldı mı?. Bu mesele halledilmeden kaldı. Fakat şunu söylemek icabeder ki Japonya müttefiklere teslim ol- duktan sonra bu muazzam Alman denizaltıları tipinde Japon denizal tıları bulunmustur. Binaenaleyh büyük modelde de- nizaltıların mevcud olduğu ve ge- rek Hitler ve gerekse refakatinde bulunan gürüpün çok büyük rol'| oynadıkları kuvvetle ve-çok haklı olarak tahmin edilebilir: Hattâ bu denizaltıların bu mak sada binaen inşa edilmiş olmaları da muhtemeldir. Esrarengiz Amiral Doenitz! Amiral Doenitz'in bu firar hâdi seleri ile hazırlıklarından haberi olmaması hiç bir suretle tasavvur edilemez. Bü çapta ve bu mahiyette bir vazifenin ifası için çok sayıda de- niz birliklerinin kullanılması lâzım İstanbulun fethi dolayısile- Buğday ihracı- Yine dilenciler - Bir fıkra ve bir vak'a —- Öyle... Seninki bundan mı ibaret? — Allah affetsin benimki ancak bu. kadar. Baba güler: — Evlâd! der, onu da bizim a- aya koyuver ben ötekilerin ya- nmda bunun da hesabnı veririm. Bölediye sayyar sucu ve şerbet- cileri menediyormuş. Bu - suretle İstanbulun bir - hususiyeti - daha kayboluyor demektir. Zira bu şe- hir, iyi suları ile meşhurdu. Bu- gün menba sularının en vasat de- recesinde olan <Hamidiye suyu: zemazem gibi satılıyor. Nerede o çıngıraklı, önü mermer N, Üstü ıslak siyah çuhal, pıril pı- ril bardaklı, muslüğü tertemiz tül- bendli sucular? Nerede? Halis meyva ile nefis Şi topu — topu yapıl- terbetcilerin yari şerbetler? yyar esnafları arasında Direkler sında bir şerbetci Yaver Ağa vardı ki omuzdan atma gerbetliği günde kağ defa dolar dolar boşa- hirdi. e Sucular da leri depolarını yapraklarla süsler- içi yananlara bardağı beş pa- raya su verirlerdi. Bunlardan mahrum İdik. Meyva sırtlarında gezdirdik ler pahalılığında hilesiz şerbet Zümrü- dü Anga kuşu oldu. Fakat işin kö- *tüsü sudan da mahrumuz, Bu seyyar esnafı kaldırmalı am- ma yerine halka bir bardak su ol- YAZANN r_LUNAyi Ka ) sun vermeli, Bu yasağın nereden geldiğini bi- liyoruz amma ne yapalım? - Ayıp değil a... Bira benim hararetimi kesmiyor! Üstelik başımı da ağrı- tıyor. Bu bahsi de fıkras Adamın biri bir ik olfhuş. Nes sa satığ savıp şerbetciye yedirmiş, Nihayet o hale gelmiş ki Sokaklar- da dilenip topliyabildiği parayı götürür mahbubesine nun yüzüne ba gerbet içermiş, Bir gün bu yüreği yangın âşıka sormuşlar: — Aşk nedir? — Ağk; demiş. Bir hardak şer- bet içmektiri z geçmiyelim, rbetçi güzeli- nesi yok- ne İ TİP ve ©- a baka bir bardak Biz de (şürtde dil) âşık gibi-dü- #ünüyoruz... Hele bu yaz başlan- gıcında,.. * Yine dilenciler: ü hafta gazetelerde bir haber okudum. Parkın ö- nünde bir dilenci karıyı lar, üstünü aramışlar: Kâğıt ve al- tın olarak 1247 lira çıkmış. Gaze- te takibata devam ediliyor, diyor. Nenin takibatına? Dilenciliğin mi, dilencilerin mi? Bence bunların i- kisi de takibden masundur. Sokak- lar boy boy, çeşit çeşit dilenci do- lu. Hepsi tamamen hür ve serbest olarak ticaretlerine devam ediyor- lar. Kimin ne demeğe hakkı- var Ticaret yapan adam ya kâr eder ya zarar, Bu kadın da mesleğinde muvaffak “olmuş para kazanı Allah kâyını arttırsın. Zamanımız- rastladık. yamhanesinde bir dos tumu beklerken kapr vuruldu — Giriniz! da ne dilencilere Bir gün Kapı İçeriyo süzük simalı, tatlı tebessümlü yüzünün hatları düsük bir baş uzandı. — Beyefendi hazretleri bürada mıdırlar? gelirdi. Bundan dolayı bu işin Al- man yüksek deniz kumandanlığı nın müsaadesi ve yardımı olmak- sızın başarılmasına imkân tasav- vur edilemez, Amiral Doenitz'in her — şeyden haberi vardı muhakkak... 8 senesi sonunda — söylemiş olduğu tomturaklı beyanatı onun lâtlandırdığı hakkında, tahminler yaratabilir. Bunu yapmadığı kabul edilse bi- le bu firar işinin en ince teferrü- vâkıf bulunduğu da bir ha- kikat olarak 'kabul edilebilir. Amiral Doetinz'den bahsederken Şu nokta üÜzerinde durmamız ica- beder: Bir çok kimseler Amiral Doe- nitz'in f kalbli, lütufi bir a- dam olarak tanırlar ve onu böyle tanıtırlar, Halbuki... Aksine ola- rak Amiral Doenitz üçüncü Reich' in en müdhiş şahsiyetlerinden bi- ri idi! Son derece azimkâr, hırslı, çok -—malümattı ve fevkalâde faal bir- adam olan Amiral Doenitz; Hitler Almanyasının en koyu Nazi bahri ye gefi idi. Amirgi Doenita — muhakkak ki Nazi Alıtanyasmın en esrarengiz adamlarından biri idi. Şimdi ileri süreceğimiz nazariye belki-bir çok okuyucularımız için garib görülür. Fakat mesele esasında doğrudur. Almanyanın mağlüh olup olma- ması, en son anda beklenilen bir askeri, hava veya siyasi müdaha- leden ziyade bir «bahri müdahale> ye bağlı bulunmakta idi. Bu nokta şimdiye kadar hiç kim senin dikkat nazarlarını çekmedi. Hitler oratadan kaybolduğu 'va kit Almanyanın en büyük mevkii bir askere veya bir sivile - değil, bir Alman bahriye lisesine tevdi edildi. Almanyanın teslim olma şerai- ti Von Keitel yahud Von Ribbent- rop tarafından değil, fakat Alman deniz kuvvetleri baş kumandanı Amiral Doenitz tarafından müza- kere edildi. (Arkası var) — Hangi beyefendiyi -soruyor- sunuz?. — Mücessesenin sahibi beyefen- di hazretlerini sual ediyorum efen dim. — Hayır, burada değildirler. Bir emriniz mi var efendim? — Estağfurullah! Hususi göre- cektim efendim. — Buyurun... Bendenize söyle- yin... Gelince anlatayım. — Efendim... Çâkiriniz «Tcdü- kik-i- Defâin» komisyonuna mer- but kalemi mümeyyizlerinden Sun' vllah köleniz.. — Müşerref oldum. Bir iç çekmesi... Ondan sonra ağlar gibi bir sesle: — Kalemin lağvı üzerine teka- üd edildim. Bendenize ufak bir yardım istiyecektim. Peki... Kendisine — söyliye- — Bendeniz. bir a gele- mem... Çünkü, Anadolukavağında eski azadlılarımızdan - Tarandilin evine sığındım. Allah inandırsın. Dönecek bafur param yok... Gön- lünüzden ne, koparSa lütfedin. Ben o gün 50 kuruş vuruldum Sonra dostuma sordum; onu mün- tazaman haraca kesmiş... 'e Bir de kanbur vardır. Üstü ba- g1 eski; fakat temizcedir. Onun di- lenme tarzı büsbütün ayrıdır. Bu adam ağzını açıp bir kelime söy- lemez; yüzüne © kadar mânalı o kadar derin bir hüzün maskesi ta- kar ki Jâkayd kalmağa İmkân yok tur; gözlerini vuracağı adamın göz Jerine diker; eğer bu ipnotizma İle mazarımı çekerse hemen nazar Tarmı biraz buğulandmnr..; Boynu u büker, « Ayucuna bir gev sikış Türk ânı ve yatı, darbir muhit içide göte Onun <hayat zahası yı iki ötel, üç lokanta w bardan ibarettir. İşte Amerikalıla) İngiliz, aşğı yuka ler, Fransızlar, Hattâ teadülen rayı ziyarete gelmişplan bir İsviçreli veya lakandmavyalı n küçük âlemde yaşağaktadır. Her gün sefarethane en kapmağı ffak olduğu bir tahım hâdi saylalar yabana koloni kadar uzanmakta, v onun & v 'konuşmu mevzuunu teşkil et mektedir. Ankarada bulına bilerin Türk siyaseti kavrıyamama in-İç yüzünü larına, şaşmamak ge- en, 10 yöllk>bir gaşbubetten sonra, tekrar Ankaraya dönd üm- zaman, yeni -olarak, sadece r opera binası gördüm. Fakât a: sıl h imi — mucib olan - taraf 1947 denberi Atatürkün memleke- tinde ikamet-eden askeri bir Ame rikan heyetinin meveudiyeti olmuş tur. K Ankaraşı kaplıyan Amerikan subayları Amerikan -ordusuna mensub yü: lerce subay Ankaraya gelmiş bu lunmaktadır. Banların ekserisi a- partman ve villalarda ikamet et- mektedir. Bu yüzden bugün Anka- rada bir mesken buhranı baş güs termiştir. Lokantalarda, sinemalar da, otellerde, hülâsa her yerde ün formalı Amerikalılara rastlanmak tadır. Onların mevcudiyeti, insan: yakan bir-savaş-ihtimalini hatırir tıyor. Türkiyenin dış siyasetind. hüküm.süren gerginlik, —husume tin füilen bitiminden üç yıl-sonra- Türkiyenin harb - sonrası 5 yıl kalkınma: plânını akim bırakmış- tir. Sınai kalkınma ve T ordusunun ihtiyacı 1946 da Türk sanayinin inkişa fi hakkında bir proje tesbit edi miştir. 1947 ilkbaharında Türk h kümeti, daha çok kim, i sanay karşı büyük bir ilgi gösterme başlamıştır. Fakât bu — muazza" plânı gerçekleştirmek icin lüzı lu olan parayı nereden temin c mek kabildi? Hasan Sakanın s. lefi sabık Başbakan Receb Peke Merkez -Bankasmın ihtiyatında t lundurduğu altın ve dövizlere ba vurmak suretile meseleyi halletr ğe kalktı. Fakat Türk hükümeti nin orduyu Bilâh altında tuttuğ müddetce,” memleketin sanayiles me hareketini mümkün kılacak ( lan yüz milyonlara varan bir met Âğı tederik edemiyeceği meyda: da idi. Filhakik nı hatır! mak lâzımdır. ki.meyeudu bir yon askerden ibaret bulunan Tür ordusu, her yıl büdcenin © 50 si yani (800) milyon Türk İiraer eritmektedir. Ziraatci bir memle ket ve bir millet için bu ne ağı bir yüktü! (DEvamı 6 ncıd. tirilirken sanki başkaları tarafın dân - görülmekten korkuyormuş bi bir saklamışı vardı Madi olsun, kâğıt olsun para elde, (Sirkaf) yapan bir bol mehazeti (ile kayboluverir. Teş; kür'mü etti? Yol ti? Belli doğildir. küfürmü & Hayat vecibelerden şiddetli muar, imesini istiyemiyoruz. Bu dişle: Allah Cemi cGümleyi mu buyursun, Âmin! Bir fıkra ıw*b'iı' vak'üz dana belediyesi bir otel başlamış miş. İi milyon “ira ye deniliyor. Gazeteci sormuş de 50 yatak varmış Tafını nasıl çıkaraca diye reisi hâlâ bitirera Ot Bünunla ma «Gayet kolay! demiş. Yatak « Fukat -son derece lüks ola pek fazla yyacağ rikadan milyor M sler, Hindi Mümâ le çok parakazan. Nasreddin Hoğanın hamuk kâyesi: Hocanın k: na* <Hoca Adanaya git kenarına dikem toh lar büyüyecek; pamuk-yüklü di ler geçerken sürünecekler, pam lar takılacak. Hoca-bunları to yıp getirecek ben de iplik-eğir ğim, satıp senin — paranı iz!> demesine benzer. İşin tuhafı — fıkra ile — vak'a “Adananın sahne olmasıdır! Bi adai ee