y Osman (Baştarafı 1 incide) PARTINİN İÇİNDE DEMOKRASI BUCUMU Kanun yolile Demokrasi inkilâbı yapmağı ve şahis ve zümre hâkimi şötini yıkmağı kendisine esas ga ye tanıyan ve şiar- ittihağ edinen #lyasl partilerin Mükadderatı — İle meşgul ve vazifeli olanların önce dahili bünyelerinde Demokrasi pren Biplerini tatbik ve temin etmeğe Çalışmaları yanı parti işlerinde ka nünü hükim kılmaları şarttır. An gak-bu yolu tutan partilerdir ki ka Bunl! mMücadele iİçinde — erleyefek milletin müzaheret ve ftimadını ka zanırlar, hedeflerine vati! ölabilir- ler. Bğer partilerinde Demokrasi e. saslarını ihmal ederlerse tereüdiye düşüş muhakkaktır, — Kendi içinde Kanuna değilde keyfi Hareketlere yer-veren siyasi teşeküllerde bulu- manların milletin huzurtmda — De- mokrasiden bahsetmeğe hüklâarı o. Tamaz. Böyle sakim zihniyetle mas Witolan kimselerin vücüdü bilhas| sa parti İleri kademe ve tabakala sa parti İleri kademe ve tabakala-, nında bulunması o siyasi teşekkül için felâket getirir. Çünkü bu halin devamı parli camlasında sarsıntı. lar yapar, teşevvüş ve tezebzüp baş| lar, hakiki bünyesi rahnedar olur,| partinin, salâha kavuşmasına im- kân kalmaz, tereddi — uçurumuna yuvarlanmaktan kendini kurtara- maz, Neticede Demokrasi düvasına sadık ve millete faydalı olamaz. Ta | Min sevkile iİktidar mevkiine gelse; bile Demokrasi inkilâbı. tahakkuk, etmez şahıs ve zümre hâkimiyeti del vam eder gider billet de beklediği Mestt ink'safa erişemez binaena- leyh böyle bir partinin Demokrasi düvasında hikmeti vücüdü sıfıra İ. her, «D. P.» de ZÜMRE TAHAKKÜMÜ İşte ba sebeplere binaen Demok rat Partinin idare makanizmasının | son zamanlardaki işleyiş tarzı beni | derin derin düşündürmeğe başla- d İstibdada mümasil kayfi bir gidi dn mevcudiyeti müşahede olunuyor | du. Son günlerde el ile - tutülur gözle, görülür bir hal alan bu idare sistemi bir zümre tahakkümünden | başka bir şey değildir. Hajbuki De- mokrat Parti geçen ve evvelki sene ler il ve büyük kongrelerini toplaya | Tak hukuki huviyetini iktisap etmiş| ve o tarihlerden sonra - tüzüğünde yazılı uzuvlar marifetile idare edil meğe başlanmıştı. Başka bir beyan ile parti millete intikâl etmiş ve tş; lerinin malüm kanuni heyetler va- Sıtasile görülmesi yoluna girilmişti. Ancak sonradan partinin cebhesin de vücude gelen inhiraf ve yara i- lerleyerek kanserl-andınır hâd bir şekle inkilâb edip parti içinde züm Te hâkimiyeti, açık tabirle kurucu | lar saltanatı olanca haşmetile de. vama başlamıştır. DEMOKRASİYE AYKIRI HAREKETLER Böylece Demokrat Partide “De. mokrasi esaslarına aykırı ve tüzük hükümlerine tamamile muhalif ha | doğan hâdisesinin ferdası gün (Ulus) | memleket muhitinde iyi tesirler bıra dâan bay Puaüi Köprülü ile bay Re- Teketler yüz göstermiş ve gün geç Ykçe hızin; arttırmıştir. Nitekim &- Nuri Şağıda sıraya dizili olaylar bu tâdi- amın sıhhatini toyit öylemekte - vo delillere istinaden tebarüz etüirmek tedir: KÖPRÜLÜNÜN MARİFETLERİ 1 — Kuruculârdan sayın bay Fu ad Köprülü Cumhurbaşkanı ile yap tığı görüşmelerin birinde memileket siyaset alanında Demlokrat Parti nin yalnız başına kalması doğrü c lamıyacağını ve Cumhür Relsi sayın İsmet İnönü tekrar Halk Pa nel başkanlığına seçilmezse Halk Par | tisinin dağılacağın, ileri sürmüş ve yeniden genel başkanlığa - seçilme &ini kendisinden rica etmiştir. Bu| yalvarma Demokrat Partinin sişa| set ve umdelerine ve kurucular, ile partililerin evvel ve ahır sebkeden beyanlarına ve büyük kongrede ka| rar altına alınan Hürriyet Misakı | na aykırıdır bu sözler kurucuların hepsi tarafından — bilindiği ses çıkarılmaması hayretlere şayan | dür, 2 — Demokrat Partiye mensup Afyon “milletveklli — sayın Genov Badık Aldoğan — gezdiği yerlerdeki | konuşmalarından ve gazetelerdeki | yazılarından doölayı parti genel ida re kuruluna çağırılmış ve muahaze edilmiş olduğunun hemen bah Fu.| ad Köprülü tarafından Halk Parti &1 milletvekilerinden bay Nihad E. Time telefonla bildirilmesi ve bu kanaldan haberi alıman Sadik Al halde gazetesinde yayınlanması. Böylece parti tüzüğünün ve disiplinin hiçe sayılması ve bu muhaverenin diğer | kürücülar tarafından bilinmesina | Tağmen tervic olunarak harekete | geçilmemesi şayan, eseftir. $ — Yine bay Pusa Kom’ıı]ununı Demokrat Partiye mensup milletve- | killeri hakkında (tesadüfün sevkile buraya gelen milletvekillerine ben Mmerhaba demem, selâm vermem) dediğinin sabit olması. Edep ve ne zaket kaldelerine mugayir olan bu cüretkârane beyan henm Köprülü. nün ruhumdaki tahakküm ve guru Ta Misal, hemde milletin iradesine Karşı biz bühtan ve saygısızlık teş. kil etmektedir,'Bu sözlerin diğer ku rucular “tarafından kayıtsızca — te.| dâkki olumması dikkâti çeken — bir Tuh haletidir. 4 — Tarafımdan - verilip Büyük Millet Meclisinde okunan ve Adalet Bakâmına müteveccih bulunan ve Adâlel camlasında ve hattâ bütün Kan bir sual - takririm — hakkında Tesmi bir ziyafette, yine kurucular Tik Koraltamn — Adalet - Bakanina hoş görünmek için belkide maltim bir haleti rubiye lle - (takrirden ha berimiz yoktu) diye parti tesanüdü ne ve disiplinine aykırı beyanda bu Tanmaları - bir parti İçin Ççok elim dir, GENEL BAŞKANA GELİNCE 5 — Patti Genel Başkanı — Sa. yın Bay Celâl Bayarın son Bursa seyahatinde (Vatan) gazetesi baş yazarı bay Ahmed Emin Yalmanı celbederek Demokrat Partinin ku- rulmasında gayri resmi amil olan, Könü'nin Mühim İfşaatı Takdt kananen partiye kaşatlı ol- madiğından, partili sayılmayan Ya) mana o sirada henliz partiden çe Kilmemiş olan Kenan Önerin il ba; Kkanlığından — çeklldiine dair o Tan istifanamesini göstererek mah remiyet kaldelerini Ihlâl etmesi ve (Vatan) gazetesindeki mâlüm - hü cüm Ve neşriyata sebep olması, Bu üretle partide doğan son teşevvili ve buhranın salki bulunması ve bu hayeketin tüzüğe de muhalif oldu. ğgunün düşünülmemesi acıdır. Bu hal tahakküm zihaiyetini - bark bir tarada göstermektedir 6 — Yine Genel Başkan Sayin Bay Celâl Bayar tarafından Baliko | sitde vaki konuşmada bazı pürtili ler hakkında kulaklarından tutulup kabı d AIstibdada yakışan bir örnekten baş ka vır şey değildir, 7— Sayın Bay Fuad Köprülünün Demokrat Parti Meclis grupu - İkin € başkanlığında buluğduğu sirada grup idare heyetinin bazı kararlar, ni grupa yanlış ve arzusu dalresin. de aksettirdiği ve kendisinin beğen mediği kararlarla alâkadar olmadı Bi yani kararlar üzerinde keyfema Yeşa tasarruf ettiği son zamanlar da anlaşılmıştır. ODENEKLER VE CELÂL BAYAR 8— Meclis grupu umumi heyetin de milletvekilleri ödenek zamları Hakkımdaki kanun teklifi tizerinde müzakere ve münâkaşa cereyan e derken İşftmizi öy — kâğıdı vermek suretile muhalif kalınacağının 1a- Kat bu paranın alınmaması fazla sa mahat olacağının sayın Celâl Ba yar tarafından ifade edilmesi — ve bay Ağinan Menderes ile Köprülü ta rafından da bu fikre iştirak olun. mas) ve neticede ol vechile karara bağlanması, 9 — Yine Meclis grupu idare he yetinde bu ödenek farkına ne yol da itiraz edileceği görüşüldüğü es- nada saym Bayar tarafından arka- daşlarından çoğunun ihtiyao için- de bulunduğu söylenerek kısa bir tenkidin yapılması ile iktifa kılın- Ması hususunun ortaya atılması ve bay Fuad Köprülü de dahil olduğu halde idare kurulanca bu şekilde Meclis kürsününden tenkid yapıl masının kararlaştırılması ve burma hiyette tecelli eden karara tevfiki hareketle tarafımdan Meclisde 'ten klâ yapılması, 10 — Milletvekilleri ödtnek zam Mi hakkındaki kanün — Meclisten Çıktıktan sonra hava biydenbire -de Bışmış ve kurucular bazı telkinle. rin tesiri altında kalarak eski Vfa de ve temayüllerini ve artu ve &« mellerini unutur görünmüşler, Meo lis grupu umumi heyetinde bu öde neğin mahalli sarfının müzakere e dilmesini istek olarak ortaya atmış lardır. Fakat ödenek farkları kanu niyet kesbettiöinden bahisle işin esa sı konuşulamayacağı ve usul 'nok. tasından grüpun müzakere mevzu una giremiyeceği ve keyfiyet sirf edileceğinin söylenmesi | ZENİ SABANH yı tâğıyan, bir takrir İleri sürül Müştür. Çünkü hukuki bünyo taşı yan ve teşkilleri kanuna uygun 0. lJan partiler- kantın yollarından gi derler, usule taallük eden teklifli Ti de düşünürler, ancak İcabırıda € sasa temas edebilirler. Thtllâl par tilerine mah: hüviyetle hnn»vrı?, etmelerine imkân yoktur. Şu kadar var ki gürültülü münakaşalı cel selerden solra grüp ümümi heyeti | dağilmış ve artık İş bir karara bağ Janamamıştır. Kurucular d bu istek lerini bir daha krupta tekyarlayama muşlardır, ancak parti tüzüğü hari cinde husüst yöllardan makşatları n temine ve mı 1s'afet.! tirmeğe çalışm tan a tifadeye koyulmuşlardır | n Bazı düşünce ve tesirlere ta bl olan' kurucu beyler bu mevzuu önce parti genel İdare kurulunda e- | le alıp yalnız kendi aralarmda mu tabık. kalmışlar ve bundan eyvelki sayıda yazılı istek ile Meclis gripü umumi heyetine gelerek bu İşte gru pun vazifeli olduğunu kabül etmiş lerse de bu mutabakati genel ida re kurulu kararı mahiyetinde gös #ermeğe cesaret edememişlerdir. B- | sasen katar mevcutta ölsa genel 1- dare kurulunun — vazifesi dışmda kaldığından bu noktadan da ne gru Pu, ne de milletvekillerini kayıd al tına alamazdı. Bilhassa kurucular- | dan birinin Izmir havalisinde yaptı Bi bir konuşma (genel idare kuru kunca mânen milletvekillerinin pa-| raları dadeye mecbur tutuldukları) | söylenmek suretile bir karara varı Jamamış olduğu İtiraf ve kabul e- dilmiştir, 'Tüzük hükmü mucibince Meclis grupu mukadderatıma ken. disi hâkimdir, üzerinde genel idare kurulunun tefevvuk hakkı yoktür Nitekim idare heyeti seçilminde çı- kan ihtjâfta grupun noktal nazarı hak ve galebe kazanarak hâlle Ikli ran etmiş ve gazetelerde yayınlan Mıştır, Çünkü genel kurulun grupa Karşı üstünlüğünü kabul diktatör- Jükten başka mânâ ifade etmez. Geçen sene Büyük — “Millet Meclisi tüzüğünde yapılan tadillerle parti grupları Meclisin faal uzuvları sayıl mışlardır, Vazifeleri teşrildir. Ge- nel idare kurulünun kararı da ol Sa teşrli vaziyete müessir olamaz. Bu tadilden tegafül göstermek yan hş bir hareket olur. Millet Meclisi tüzüğü milletvekilleri için — kanun gibi mütadir. Hattâ bu tadilâtta ya pılmasa idi yine huküki ve kanuni görüş böyle 1di, 12 — Bazı gazeteler baş yazarları, 'baş makalelerine bu ödenek zammı n mevzu yapmışlar ve Demokrat Partide bu husus hakkında tüzük Hükmüne uygun karar - varmış gi bi mütaldalar ileri sürerek disipli- ne temas etmişlerse de yukardaki maruzatımla böyle bir kararın ol madığı açıklarmış bulunmaktadır. Buna nazaran — tüzüğe riayetsizlik yalnız kurucülar ve yardımcıların- dan-sadir olmaktadır. şahsi ve vicdani bir mesele olduğun dan — milletvekillerinin paranın ci heti sayfını *tâyinde muhtar bulun dükları; mealinde, yirmi altı imza, 13 — Türk hükümleri yolile mak satlarını istihsâl edemeyen kurucu lar nufuz ve sajtanatlarınm kırıla' Devamı 8 woide Tarihten bir yaprak Meşhur suikasdler Fakat saatler ilerledikce her iki taraftaki asabi hava tehlikeli bir hal al yordu. Niha- yet öyle bir an geldi ki Mısırlılar, Hazreti Osmanı dafeda etmeğe karar verdiler Huzreti Muhammedin ölümü nün üzerinden seneler geçtikçe İslâm — dünyasındaki ihtilâflar da artıyordu. İlk iki halifenin iktidarlı oluşu etrafda nisbi bir sükünet tesis etmiş ise de yet- miş bir yaşında halifeliği çen Osmanın devlet idaresinde gösterdiği zaaf, şiddetli münaka ga ve mücadelelere yol açmış neticede gerek kendisi ve gerek se müteakiben ayni makamı iş- gal eden hazreti Ali, bu uğurda şehid edilmek felâketile karşı - Taşmışlardır. Hazreti Muhammedin evvelâ Rukiye onun vefatı Üzerine Ümmügülsüm adlarındaki kizla rile evlenmiş olan Osman, bu çift izdivacdan dolayı Zinnu - revn lâkabını almıştı. Halim, Selim ve ayni zamanda çok zen ğindi. Sahaveti dolavısile herkesin hürmetini kazanmıştı. Halife olduğu zaman kendi- sinin şefkat ve mülâyemetinden istifade eden hısım ve akrabala rı derhal iş basına gecmi: dolavısile en mühim memul leri ellerine gerirmislerdi. Fütuhat bakımından olduk- ca parlak gecen bu devirde İs- Tâm ordularının bir kısmı Şam çöllerinde Herakliyüs kuvvetle rini müthiş bozguna uğratırken diğer İslâm orduları da Şimali Afrikavı ciğneyip Atlas kıyıları Na dayanmıştı. Karadaki bu muvaffakivet - leri denizlere acılan İslâm do - nanmasının Kıbrıs ve -Rodosu almak suretile kazanılan zafer- leri bir kat arttırıyordu. Yalnız halife Osmanın en bü yük kusuru akrabalarına karşı olan zaafı idi. Hattâ o kadar ki Hakem bin Mervan gibi haz reti Muhammed zamanında ze- kütını vermediği için şehirden çıkarılmış ve halk nazarında se vilmiyen kimseleri halife iş ha şına getirmişti. Bilhassa Hicaz ine tayin edilmiş olan vali ler halka çok fena muamele edi yorlar, bunlardan acı acı şikâ- yet eden halkın dilekleri halife ye katiyen duvuruülmuyordu. Hazreti Osman Milâdın 651 yılmda hacca gidib Medin dönüşünde Eris adındaki bi yük bir kuyunun kazılmasını emretmişti. Bir #ün kendisi de kazılma işini takib-ederken, parmağın - AAA AAA AAAANAAARRARAARARRAAARARAAAAAARANAAN DK RANARARARARAYAANARARADARAARADANARARRARDAN ARARRARAAARARARAAARARAARA. «Divan-ı- Âli» den ilham: âdiselörle dolu bir hafta. H Neresinden — başlıyacağı- mızı biz de bilmiyoruz. *Divând- Âl den Raman dağın- daki petrol damarına — varıncaya kadar hepsi birbirihden -mühim 0- dan bu hüdiseleri «hoş beş: per- tavsızımın büyütücü mizah kudre- ti ile görden geçirelim Evvelâ «Divân-i- Âli> de cere- yan eden muhakemeyi ele alalım: «Koltuk ve sandalye» münakaşa- sından sonra gazeteler Andiriyâ- dis isminde bir tacirden bahsedi- yorlar. Bu zat, pervasız bir eda i- le garib sözler söylemiş; bu garib sözlerin ne olduğunu merak m e- diyorsunuz? Arzedeyim: Harb yılları icinde memleketi- izde kahve ve çay işlerini —yüzü ne gözüne bulaştırmak şartile— sözüm - ona idare eden Pekel genel iüdürlüğü kahve ve çay şubesi mü dürü bir Muzaffer Sakıcı vardır. Bu zavallı adam hem âciz, hem ih tiyar, hem'de hastalıklı imiş. Ken- disine mahkemede sorulan sualle- Te cevab veremiyecek kadar şağ- kınlık eseri göstermiş. —Hattâ «Karma> komisyonunda ifade ve- rirken bayılmış. Bunun bu gaşkınlığı - hakkında arkadaşları izahat vermişler: «Bfendim! Bu hal yani şaşkın- hik kendisinde yalmız bugün mev- cud değildir... Bvvelde'de böyle 1- dil...> Demiğler. Bunun Üzerine Andi- riyâdis,de dayanamamış; haykır- duş — İşte görüyorsunuz ya... Bu tarzda bir adama böyle mühim bir 19 havale edilirse elbette-sonu böy- le olur! Şimli Allah için söyleyin! An- diriyâdis haksız mı? Meşhur hikâyedir: «Atbâsi halifelerinden Hârün- ur - Reşid'le veziri Ca'fer-i- Ber- egi tebdili kıyafetle ava gider- ken bava bulanmış, yağmurdan endişe etmişler. Halife, rastladık- lari bir çobana «Yağmur var. mı?> diye sormuş. Çoban hemen eşeği- nin mfzik bir uzvunu yoklıyarak: «Merak etmeyin! domiş; yağmur yok.» biraz sonra gök gürlemiş bir fırtma kopmuş. Bardaklardan boşanırcasına yağmır — yağmış... İkisi de sırsıklam olmuşlar. Hali fe: «Yalancı hetif! Bizi aldattı..» demiş. Ca'fer gülmüş — Bfendimiz! demiş. Müneccin goban... İstirlab âleti de merkes bin uzvu olunca hal böyle olur! * Acaba petrol fiyatı. yüksele- cek mi? “aftanın en mübim hüber- lerinden daha — doğrusu müjdelerinden biri de Raman da- ğmda - bulunan - petrol - madenidir. Gazetelere bakarsak damar pek zenginmiş. Hattâ Amerikalılar bi- le bizi tebrik etmişler, Yalnız bir şeyden korkuyorum. Bizim Ereğli kömür sahamız da hayli zengindir. Fakat ne hikmet ise biz yani bu madenlerin sahibi olan biz, kömürü pahalı alırız. Ba- zan bulamayız da... Tirtir titreriz, Mahrumiyetlere katlamrız. Velha- Bil daima para sıkıntısı çeken ida- resiz emlâk sahibleri gibi darlık içinde bir ömür süreriz. Şimdi pet- Tol madenini bulduk. Acaba pet- rolün kilosu kaça fırlıyacak? Zi- a unutmamalı ki- bugün, —ben de dahil olduğum halde— memle- ketin büyük kısmı ziyalanmak İ- çin petrol lâmbasından istiâne ey- liyor. İhtiyaten. karaborsadan bir kaç teneke petrol alsak mı der: niz? Matbaada bu keşiften bahsedili- yor, biri: — Maden damarı günde elli ton ham petrol veriyormuş! dedi. Bir diğeri ilâve etti: — Bvet... Fakat masrafı çıkar- mak için günde yüz ton vermesi “Divân-ı-Âli,, den ilham-Acaba petrol fiyatı yükselecek mi?-Mesken buhranı ve Kristof Kolomb'un yumurtası-Et ve kasab'ar-Bir müdafaa-Konservatuarda ist:fa meselesi — Ya tüfeylilerle —sulistimal masrafını kapatmak için kaç ton lâzım ? * Mesken buhranı ve Kristot Kolombun yumurtası; K (x der Ki Devlet Bakan: lığımn vazifesi yalnız is- tişareden ibarettir. İşte Faik Ah- med Barutçu! Makamsız bir Dev- let Bakanı olduğu halde bugün makam-ı- umüre müstağrek — bir halde bulunuyor. Hayat ucuzluğu için mücadeleden #onra şimdi de mesken buhranı ile uğraşıyor. Al- lâh sâini meşkür etsin! Bakanlıklararası teknik- komle- yonu-raporunu vermiş. Devlet Ba- kanı Faik Ahmed Barutçunun bu mes'cle hakkinda beyanatı şu mer kezdedir; * Mesken — buhranının — izalesi 1 — Ucuz arsa. 2 — Az faizli uzun vadeli kredi. 3 — Uygun fiyatla satın alman inşaat malzemesi, 4 — Vergilerde indirme, 5 — Formalitede kolaylık. İşte gördünüz ya... Mesken buh ranını önlemek ne kadar basittir, Yalnız bir nokta var ki onu soran yök, Ucuz arsayı, uygun fiyatla ingaat malzemesini alacak para nerede? Bir kere o yara bulunsun bu beş maddelik beyanatı ben okumağa bile lüzüm görmem, Haydi efendiler haydi... — Mes- ken buhranı böyle — kaldırılamaz. Bunun nasıl kalkacağını alâkadar- YAZAN ULUNAY lar pek iyi bilirler amme nedenso €t ve ekmek mes'elesi gibi tatbiki tarafına gitmezler... Bu iş de böy le sürüp gider. * Et ve kasablar: ir türlü halledilemiyon et mes'elesi nihayet — kırk toptancı kasabın ağır ceza mah. kemesine verilmesi şeldini aldı. Bu kırk kadab, belediye memur Tarımın yaptığı ihtilâs suçana işti- Tükle itham edilmişler, kırkı da belediyeyi elli bin lira zarara sok- muşlar. Fakat neden kasabm ade di tamamı tamamına kırk öolüyor Neden 89 yahud kırk beş değil. Bunun sobebini guta hamletme- B... Eski masallarda vardır. «Kirk katır mı? Kirk satir mü?> derler. Cezaya müstehak olan da «kirk #atırı ne yapayım? Kirk katıra bi- ner dünyayı gezerim» der o za- man suçluyu kırk katıra bağlarlar onlar da düğ taş demeyip sürüye sürüye mahkümu parça parça e- derler. Belediye, bu cezayı tatbik ettir- mek, yahud kasablara bu ma- salı hatırlatmak için kasabın ade- dini kırk olarak tayin etmiş ola- cak, Bizde et Mes'elesinin halli ağır cezada de- ğilcancak Rüz-i- Cezâ da görüle- bilir. O'zamana kadar da vakit var... Telâşa Tüzum yok! * Bir müdafau: orüh vapuru ile Amerika Ç dan gelen (Zincirkaran): heyetiniteşkil eden zevatın tepes den tırnağa kadar nasıl dönamip geldikleri tümrük memurları'ile maliye müfettişlerinin tetkikatın” dan anlaşıldı. Geçen gün (Cumhu- riyet) Amerikadan hususi kaydi- le -Miğı bir telgrafı neşrediyor Zincirkıran — heyetinin — burada raaruz kaldığı inceleme muamelesi Amerikâda pek fena aksetmiş. He- le Amorikalı dostlarımz bundan gok müteessir olmuşlar, Gazeteye bu tebliğnameyi gün- derenler teassürlerini göyle beyan ediyorlar: «Teessürümüz hüküme- da bulunan hazreti Muhamme - din yüzük şeklindeki mühürünü kuyuya düşürmüş, bütün ara - malara, hattâ kuyunun suyu - nun boşaltılmasına rağmen yü zük bulunamamıştı. Cemal Yener I Bu hâdise bir çokları tara- fından bir şeamet eseri sayıl » mıştı. ç Bundan sonra Osmanın 657 yılma kadar devam eden halife lik devri çok karışık bir hal al mişti. Mervan-ül-Hakemin adamı o lan Mısır valisi Abdullah bin Sa dın fena idaresi nihayet halkın galeyanını mucib olmuştu. Ken disinin değiştirilmesi Için hal - kın yantığı müteadid müracaat ların bir semere vermemesi üze rine Ticalarını bizzat halifeye bildirmek için kalabalık bir ka file halinde yola cıkan Mısırlı lar uzun ve meşakhatli'bir yolcu luktan sonra Medineye gelmiş- Yazan O gün Medine şehrinin so - kakları adam selile dolup taş - mışti. — Yerlilerden bir çokları her hangi bir hâdisenin çıkma - sından korkarak dükkânlarını kapayın evlerine kapanmışlar - dı. Hava nefes alınamıyacak ka dar sıcaktı. Gerek yolun verdi- ği yorgunluk ve gerekse boğu - cu sıcak dolayısile gelenler, hur maların gölgelerinde uzanarak günü istirahatla geçirdiler ve akşam serinlik basınca araların dan bir heyet seçerek hazreti Osmana gönderdiler. Halife ge- lenleri kabul edip ne istedikleri ni sordu. Onlar da: — Ya Osman, biz kulların Bana çok sadıkız. Fakat başı « mızda, bulunan - vali Abdullah bin Sâ'd, çok eziyet ediyor. O nu üzerimizden al! diye ricada bulundular. Osman. halkın ağzından va- linin yaptıklarını dinlerken Ha- kem, hâdiseyi kazasız belâsız atlatmak için bir çare düşünü - yordu. Mısırlların şikâyetlerini yerinde bulan Osman, nihayet valinin azline ve yerine de her | kes tarafından sevilen Muham- med bin Ebü Bekiri tavine ka- rar verdi. Bundan haberdar o- lan Mısırlılar, halifeye teşek - kür ederek büyük bir memnu- timizin kendilerine, namuslarına ve seciyelerine itimad edip evvelâ Avrupaya sonra Amerikaya gön- derdiği bir heyet hakkında yapı- lan bir ihbara inanarak epi yük- sek makamlara çıkmış Türk umu- mi müdürlerini ve yüksek mühen dislerini komisyon ve rüşvet alan şahıslar telâkki etmesinden ve bu çirkin şübhenin Amerika ile çok sıkı dost olduğumuz bir zamanda Amerikaya yapılmış olmasından i- leri geliyor. Dedikten sonra Çoruh vapuru ile İstanbula götürülen —eşyadan 'da bahsediyor ve: “Buradaki Türk lerin büyük — kısmı bü eşyaların mahiyet ve kıymetini bilirler!» di yor. Hayret! Demek heyet âzası hacağına bir don alsa hemen ertesi günü Ame- rikadaki bütün Türk kolonisine hitaben bir Bülten neşrederek: «Falan caddede falan mağazadan gu fiyata bir don aldım... Bilesi- niz.» diyor. Böyle şey olur mu? Sonra eski bir Mecelle kalidesi vardır: *Berdat-ı- zimmet asıldır» hükümet bir heyet tayin eder. O heyet âzasının namusuna, seciye- sine aksi sabit oluncaya kadar inanır. Böyle müdafaalar tıflâne lerdir. Heyet âzası bir valizle gidip bir valizle dönmelidirler. Hele heyet veisi Zincirlaranın: «Ucuz bulun- ©a niye almıyalım ?» gibi savurdu- ğü sözün bir (profitör) lük demek olduğunu tekram haçet yök, Bu işin pek müdafaa edi rafı var mı? Bilmem. ir ta- Konservatuvarda istifa mes'- onservatuvar Türk musi- Kİ kısmımda müzmin bir zail ol- du. Konservatuvarda «Reis bey» diye anılan Hüseyin Sadeddin A- rel istifa etti. Rels beyin bu istifa sını yakınlarından bazılarının da K hele gelen buhran nil niyetle geri döndüler. Kafile Medineden ayrılıp M sır yollarında ilerlemeğe başla ği bir sıvada uzaktan dört nala Misip istikametinde giden bir süvari nazarı dikkatlerini cel- betmişti. — Hemen arkatmdan bir süvari kogturup adaraı çe virdiler. Bu, halifenin bir'köles idi. Üzerini aradıkları zaman M sır valisine yazılmış bir takım evrak buldular. Bunların sokun- ması evvelâ heyecana sonra da büyük bir âsabiyet ve galayana sebeb olmuştu. Altında Osmanm mühür bulunan bu kâğıdda: (İza caül emir yazılmıştı. Elle rinde n duğu halde tek rar Medineye dönen Mıstrlılar Osmanı görmek istediklerini hi dirdiler. Halife penreteyegeldi Halk mektubu kendisine okudr. lar. Ve bu dölabı çevirmiş olan Mervan bin Hakemin azlini ir tediler. Zira bu işte suçlu, Osmanır kâtibi olan Hakem idi. Kâtib bu mektubu nöktası olarak yazdığı için Osmana (f kablehu) — şeklinde — okumuştu Bu, gelen valiyi kabul edin, b buki noktalar konduktan son ra da (faktelüh) yani öldür” mânasna pelmekte idi, Osman, bunda Hakemin yununa kuürban gitmişti. Msr İlar kâtibin azli üzerinde tsr etmelerine mukabil. halife d değistirmemekte inad ediyor du. Pakat saatler — ilerledikr her iki * tarafdaki âsabi hav: tehlikeli bir hal ahvordn, Nih yet öyle bir ân geldi ki Mıstt lar, hazreti Osmanı feda- etm- ye karar verdiler. Hayroti A” nin oğulları Hasan we Hiseyi nin Müdafeasıme TEmen a hücum edin ©6 sırada Evr'an kumakta olan hazreti: Ozmar şehid ettiler. Bn. İslâm â'emi nin ilk büyük kurbanı oldu. Bahkesir tölge V< $- mp'yonası KSa T AHususi) — Pozar p 15 de Belikesir Bölge L şampiyonluğu için Karesi ve Ba dırma Gençlik takımları karşila! - mişlardır, Her iki devrede de hâki: bir oyun çıkaran Karaslliler $- galibiyetle oyunu bitirmislerdir, nü saat istifalarının takib eylemesi — pe' tabildir. - Geçenlerde bu / mes hakkında sağlam malümat çdir mek üzere tahkikat —hayetinde Bürhan Felek-dostuma telefon c tim. Aramızda. şöyle bir mtuhave Bürhaa Felek bey — Bendenizim efendim, — Bendeniz de Ulun: Sen misin yahu ? Nasıl İyiyim... Sen masilkın ? — Şu Konservatuvarda yin Sadeddin Arel'in istifası icir konuşacaktım. — Ha.. . “Ben'de böyle bir şey şittim. Fakat işde bir yan var. — Nabıl yanlışlık? Anlatayım: Sadeddin Ar Konservatuvarda memur değil Belediye bu zat ile bir kontur akdederek © mevkide — bulun: muştür; — bu sene kontüratosi tecdid etmedik, Bu şartlar nereden istifa edecek ? — Teşekkür ederim. — Estağfurüllah. “Bu itibarla rcis beyin memur b Tunmadığı bir yerden istifası mümkün olamıyacağı için gazet lerde istifadan bahsetmek doğr değildi, Müessesode bir de reis bey Tafından #Nuzariyat hocası» un vanile üstad' “Ali Rizanın yerin getirilen biri daha vardiçdera b yetinden pek çokları bu zatın dı Sinde — bulunmuyorlarmış. kendisinin hakiki vaziyeti de te ayyün etmemiş. Bazıları öğrenc bazıları da-Sadeddin Arelin yazı nesinde avukat stajiyeri olduğu nu söylüyorlar. Her halde musikideki vukufu nun halkea dahi anlaşılması ( —eğer o vakite kadar mücasesr de kalırsa— tertib heyetinin iler deki konserlerden birinde ya sa la yahud teganni ile kend” ka dinletmek istediğini — G ve bu kararı-pek yerindebul