N Türkiyede su işleri eyezan âfetleri - Mes'uller -50 milyonluk su programı “ Feyezan mıntakaları Ankara (hususi muhabirimiz den) — Osmanlı imparatorlu - ğunun Meşrutiyete takaddüm eden devrelerinde su işleri hal- kin teşebbüsü ile yapılan ufak ve mevzii hareketlenden ibaret kalmıştır. Ayrıca devlet eli ile yapılan ve devlet çençevesi içer Fen bir su siyasetine yer v memiş olup devlet t de bi cayenin tahkikini istih - » vdaf eden. birteşekkül de vücus de getirilmemiştir. O zamanlar su meselesinin ne şekilde görüldü ikinci - kânun 324 tarihinde Ticaret ve Nafia nezareti. tarafından Sa- darete verilen tezkere çok iyi göstermektedir. Bu raporda su işlerinin (Memaliki ecnebiye - den dahil memaliki Osmaniye - ye sermaye celb eden şirketler tanibinden icra ve işletilmesi pi #i nazarı mülâhazaya alınarak yapılması) tavsiye olünmakta- dir, Devlet idaresine hâkim olan bu zihniyetle İmparatorluk mer kezi olan İstanbulun içme su te sisatı dehi imtiyaz suretile yap tırılmış ve memleketin imar ve ihyasından ziyade siyasi tesir - Filmciliğimiz Tetkikler —- - K— ler hâkim olarak Konya sulama sı ile Irak sedleri ecnebi elile vü cudâ getirilmişt Meşrutiyet devrine: gelince, müstakil bir su idaresinin tesi- gine lüzum hissedilmiyerek: an- çak imtiyazli şirketlerle işti - gal eden Nafiâ müdüriyeti umu Miyesi emrinde Bir kaç mühen disden mürekkeb bir ild posta Sakarya mansabında, Küraca - bey ovasında ve İzmir civarın« da su işleri ile yalhız eti yap- mak suretile meşgul olmuştur. Cumhuriyetin ilünmdan: son Tan su meselesinin ehemmiyeti üzerinde- bilhassa — durularak müstakil bir teşekküle esas ol- mak üzere 22 temmuz 301 ta - rihli Vekiller heyeti karam ile Nafia müdü iveti umumiyesine leri müdürlükleri ştir. Bu kararname ile on iki müdürlükden ibanet olarak teşkil edilen mıntakalar memleketin belli başh nehirle- rine aid havzaları ihtiva etmek üzere tahdid edilmiş bulunu - yordu. Bu mıntakalardan Bur- Sa, Aydın; Antalya, Ankara, A dana; Samsun, Malatya, Edirne fanliyette bulunmuş, geri ka - Hakkında İ Filmeilerimizden milli bir hareket hokliyoruz Yazam! Sa'âlasldin Uralt 19 Şubat 1948 tarihli Yeni Sabah gazetesinde sinema sana yilmizin bugüne kadar geçirmiş olduğu talihsizlikder bahsetmiş tik. Şimdi de halkımızın bu sa- nata karşı olân sonsuz alâkasın dan bahsedeceğiz. Malüm olduğu üzere, Avru- pa ve Amerika sinemacılığı kar şısında rakib bulmadan evvel; Orta Şark, Asya ve Afrikayı kendi ananelerine ve âdetlerine uvgun filimlerile ihya ediyor - lardı. İş bilirlikleri " sayesinde kazandıkları milyarlarlar de - ğil bir kaç muazzam stüdyo bi Ter muazzam sinema şehri kur dülar. Bu sanayiciler; milliyet farkı gözetmeden doğrudan doğ vuya memleket mentfaati uğuru ga dünyamın her tarafından gü zel ve becerikli insanları toph- yarak, birer sinema âlemi: kur dular; İşte bu âlemde; bütün ci hanı teshir etmeğe- muvaffak. oldu. Bu suretle de bir servet akını oraları üstün bir nefaha Bildiğimiz gibi insanları gün lük gaile ve faalivetlerinden bir kaç saat olsun uzak bulurndura rak kendine bağlamak icin: si- nema en ivi vasıtalardan biridir. Bununla: beraber her' insan top Tahuzu icindeki yaşavış ve âdet lere nazaran milletler arasında ki vaşavış ve âdetler daha cekici ve daha cazibelidir. Demek:- is- tivoruz Kit Avruna ve Amevike hlar saha — buldukları yerle-e gönderdikleri — filimlerin yüzder 9A i kendi âdet ve ananelerine uvgun filimlerdir. Ancak İcle - rinden pek. az filim sanayıcileri bir devri âlem seyahatine çıkar vevahud yabancı ülkelere aid Kitab okursa alacağı ilhamla 6 ülkeve aid bir filim yapmağı düşünür. Bü nevi filimler de o- rada daba üstün bir rağbet ka zanır. Bü yazıyr yazmaktaki mMaksadımız onlardan ziyad2 bu hususta kendimizle meşgol ol- mak; filimciliğin kazancını ve iyiliğini alâkalılarımıza anlat - mağa calışmaktır. Fransada; sinema işlerınde hir kac sene bulunduktan sonra 1985 sonlarında askerliğim için ana, vatana avdet etmiştim. O, zamanlar bizdeki,çevrilen' fi - limler münhasıran İpekcilerle Halil Kâmil firmalarından çıkı yordu.İmal edilen filimler de, Meselâ Avnaroz Kadısı, Bir Ka vuk Devrildi. Kıvırcık paşa, Yıl maz Ali gibi yüzümüze kara sü ven ve âleme teşhir ettirlen fi- limlerdi. Sinemadan az çok anlı 'yan herkes için kemen işe ko- 'yulmak çok iyi ve yerinde bir te Şebbüs olurdu. Bizde mevcud fi Timcilik hakkındaki -bu kötü zih niveti vıkarak yerine Türk mil letinin asil varlığını. kahramane lığını, merdliği ve yiğitliği saye sinde tâ Viyana kapılarına ka dar dayanan haymetli ve aza - metli: jestlerini beyaz pendede | göstererek bizi olmadığımız gi- bi değil, olduğumuz. gibi: an!at- mak lâzımdı. Milletimizin ve sos yal hayatımızın dünyaca sevile bileceğine kanaat getirerek o zamandanberi âcizane bir çok teşebbüslene geçmiştim. Fakat yukarda da arzettiğimiz gibi bu neviden filimleri imal ederek sinemalarında Türk filimi diye oynatanlara ne maksadımızı ve ne de meramımızı anlatamadık, , Medeniyet ilerliyor. insanlar ilerliyor. fırsatı kaçırmak ka - festen kaçan kuşa benzer. Şim- diye kadar bu işin kiymeti tak dir edilmedi, bari şimdi takdir edelim. Orta Şarka mahsus, zengin ananelerimize lâyik bir sanayüi kuralım derken bu güzel fırsatı Mısırlılar aldı. Şimdiye kadar Amerikalılardan ibret alamadık. Mısırlılardan | da- almamak icin inad etmiye - lim Bugün Mısırlıların eline mü | mim bir firsat geçmiş. bulumu- | yor. Film — sanayilerinde — yeni mücadele — on. Târr filmellikte daha çok ileri götü. Tecektir. Misir filmleri, üç kıtayı tes| hire- başlümıştır. Rağbet pazarları. | nn en mühim olanlarından biri de memleketimizdir Bügüne kadar Mi sır filmleri gibi hiçbir yabancı film sinemalarımızı aylarca iŞgal etme- Miştir. Medeni' olmakla beraber a- sil an'anelerine kalben ve Tuhan bağlı olan milletimiz; lâyık olduğu | alâka ile duha ziyade Hissi olan bul nevi filmlere rağbet etmektedir..| İşte bu sırrı, hemen öğrenmiş bulu>| nan Amertkan filmetleri; rekabete | geçerek Misir filmleri nevinden film| gevirmeğe başlamışlar; henjen de| sinemalarımıza — yerleştirmişlerdir Bu meyanda Ronald Kolmanın At-| lasdaki (Kismet) adlı filmi, Merl Oberonun Sümerigge Taksim sine. | malarındaki (Ehramlar altındakt) | filmi, Joan Hulin, Şark sinemasın- | daki (Aslan Ahmed) adij filmleri-| ni görürsek maksad kolayca anlaşı- labilir. Amerikahlar, şübhesiz dahal zengin dekor ve daha bol genc, jün Prömiye artistlere maliktirler. bu üstünlükle mücadele Mı ikbale eriştirebilir... a Bu güzel endüstrinin, bir memle. kete sağladığı faydalar malüm ol- duğuna göre daha dün tanıdığımız Misir. filmelliği sayesinde, aramız. da imisler gibi beyaz perdeden ken. di âlemlerini ve sosyal hayaklarım öğrenerek onları sevmemeğe imkân mı var? Bizim de sevilecek tarafla. mmız yok mu? Bizim de iftiharla teşhir edeceğimiz hâdiseler mevcud (Devamı 6 ncıda) bir. maaarre | Adana | g lan Koönya, Kirşehir, Kars, Elâ zığ ve Diyarbakır faaliyete ge- gememiştir. Bu suretle su işle ri bir devlet işi şekline girmiş ve bunun için vücude getirilen teşkilât ile inkişafa doğru İlk & dim atılmıştır. Bilâhare ihtiya- cın artması su — mevzularının çokluğu teşkilâtim genişletilme Si zaruretini doğurmuş ve su işleni teşkilâtının Nafia, umum Müdürlüğün bünyesinden ayrı bir umum müdürlüğe inkılâbına sebebiyet vermiş ve bu suretle il 929 tarihinde Sular U- miştir. Bu idarenin teşekkülü - nü müteakib 1482 numaral: ka nunla' su işlerine 100 milyon lil ralık tahsisat ayrılmış ve — ilk hamle olarak Çubukçayı üzenim| de bir baraj inşaası, Bursa: O« v ında Nilüfer manzumesinin âhı, Nazilli civarında sulama ve kurutma kanallarının küşa» di işleri taahhüde — bağlanmale' suretile inşaata başlanmış. ver ayni zamanda su işleri ile alâka/ h etüdler yapılmasına dâ Baş: - lanmıştır. ,© sıralarda zuhur eden umu: Mi buhran yüzünden program mabaadine devam olunamıya - rak ufak bir tevakkuf husule gelmiş ve bundan sonra memle; ketin sı ihtiyacı ile alâkali me selelerin halli ancak mahdudi ve münferid mahiyette müta: - Iâa edilebilmiştir. İnönü, ziraf ve iktisadi kal; kınmamıza lüzumlu olan esasla: rın tesbiti için 1938 senesinde yurd icinde yaptıkları seyahat lerle, istihsal ve- ihracatımızın. Mmerkezi sikletini teşkil eden: zi Taf mahsullerimizin verimini bu günkü seviyenin bir kaç misli; üstüne çıkarmak ve emniyet al tına almak icab ettiği neticesi- ne varmışlar ve bu idealin ta - hakkuku icin de bütün yurd leö şelerini faaliyet programı İçine | alan bir su işleri siyasetine gi rişilmesi Tâzım geldiğini isaret ve emir buvurmuşlardır. Zirat| iletisadi ve sıhhi kalkınmamızın temelini teskil eden bu faaliyet İnönünün direktifleri dahilinde hazırlanan bir porgram dahilin; de başlamıştır. Beş: senede 50 milyon lira sarfedilmesi teklifi. karşısında etüd noksanlığı, tek- nik personel azlığı dolayısile bu, nun güclükleri nazarı itibare- lnarak bu vara 31 milyon lira ; olarak kabul edilmiş ve aşağıda arzedilen esaslara göre İş prog ramlaştırılmıştır. I — Memleket su mevzulârı içinde bazıları üzerinde uzun se nelerdenberi yakından yapılan tedkikler neticesinde elde edil miş malümat mevcud olduğu ci hetle su işleri programının ilk. kısmında bu gibi işlere yer ver- mek. 2 — Bu su işlerini ehemmi - yet derecelerine göre tasnif e - derek en mühimlerini tercih et mek ve bilhassa yapılacak iş- lerden elde edilecek menfaatler göz önünde bulundurulmak su Tetiyle bu tercihi yapmak, 3 — Müstacel mahiyet ar - zeden ve bilhassa içtimal züm- renin hayat ve sıhhatini: alâka- kadar eden işlere ehemmiyet vermek, 4 — Uzak bir istikbalden zih yade yakın bir zamanda netice verecek su işlerini ön safa koy mak. Bu esaslar dahilinde hazır lanan program o zaman Başves Kil bulunan İnönüne arzedilmiş ve tasviblerine iktiran ettikden | sonra Marmara havzasında Sus surluk ve tâbileri, Bakırçay, Ge dis, Büyük Menderes nehirleri; havalisinde — Seyhan: Ceyhan, Berdan, Silifkede Gök su, Malatya havalisinde Horata: Derme Karadeniz havalisinde Yeşilirmak ve tâbileri Orta A- nadoluda Sakarya ve tâbileri i le Erzincan ve İğdir ovalarında sulama yapılması, bataklıkların, kurutulması ve hasarların meni: gibi yapılacak bilâmum su işle Ti için beş senede 31 milyon lira 'nın sarfına mezumiyet veren bü yük su işleri kanunu, Büyük Mil İet Meclisine takdim edilmiş ve bu kanun Meclisce kabul - edile rek bu paranın sarfına mezuni yet verilmiştir. Meclisden bu mezuniyet alın | dıktan sonra Vekâletçe bu işle rin tedvirine muktazi teşkilât taman:lanırken memleket, dahi- Tinden lüzumlu teknik eleman - lar temin edildiği gibi tecriibe ve bilgilerinden istifade etmek ve genç Türk mühendislerinin bilgilerini arttırmak ve yetiktir SENİ SABAR Kızıl Akıntıya tutularak ölen milyonlarca E<BALİK 1946 yılının: kasım ayındâ! Flari dânım batı körferinde avlanan; ba- lıkçılar takriben: sahilden 10) mil açıkta kızıl renkteki Okyanus sula- Tında; milyonlarca büliğin ölü — ola rak sürüklendikderini bildirmişler. dir: Sön ağır zanfinda dünyanın Muhtelif Kısımlarında müşahede e. dilmeğe başlanan| Bu kizil' akıntı. mütedil bir gaz neşretmek suretile körfezde ve sahil suların. dik ölgüde balığın ölümüne sebabiyet vermiştir. Bü durum, 947. yılinın eylül ayında Hhuüsüle- gelen ve Kymıl akıntıyı düğttan hürricane baş gösterinceye kadür devam: et miştir. Floridanın kayıdItrında: dokuzum cu defa olmak üzere böylebir dü. rumna tesadüif ediliyordu. Bu sefer Amerikalı fen adamları Avustralya: Hindistan, Japonya, Peru ve daha birçok yerlerde bilinen bu Okyanus faclasını esash bir şekilde araştır. mağa karar vermişlerdir. Akıntının. en fazla müşahede edildiği bir. nok tada meseleye nüfuz ettiler. Araş- tarma esnasındâ Ten adamlarının tesbit ettilderi Hakikatler, Okyanus hastalıklarınığlğah etmekle kalma.- yıp, ayni zamanda kizil akıntıyı kontro) edecek veya en azından'vu- Kkuundan çok düha evvel haber ve: rebilecektir. Fen adamları Flöridada- hüsule gelen. kızıl akıntının, Gymnodinlüm ismi verilen mikroskopik deniz ya- radılışlarının. büyük ölçüde toplan- masından ileri geldiğini tesbit et. mişlerdir. Umumiyet itibarile âlet siz olarak tedkilı edildiği vakit, bu dürum kat'iyen göre çarpmamakta. dır. Fakat. milyanlarca: denilebile- cek kadar çok olan: ve gayet kesif bir manzara arzeden. bu' mikrosko- pik. yaradılışlar Okyanusun: mavi sularını kızıla. boyıyabialyorlardı. Diğer taraftan bu cılız mahlüklar öldürücü bir gaa neşretmekten de gert kalmıyorlardı. Zehirin kimye. vi terkihi. henüz katiyetle- anlaşıl- miş bulunmamasına: rağmen — mil- yonlarca balığın ölümüne sebebi. yet veren şmilin: bundan başka bir| şey olmadığına şübhe-edilmemekte dir. Arada sırada esen' rüzgür kızıl akıntı tanelerini karaya serpiştiri. yordu. Bu, gayet tehlikeli bir. du. rumdu. Güz aşikâr:bir surette sü: mükmambranlarma testr ettiği için bütün mantakanın: nezle sempton-| ları geçirmesi iştem bile değitdi. Bu hayvanlar neden böyle birden bire- toplanıveriyorlar? — Rimyevi' maddeleri ihtiva eden sularda ya. pilan- tahliller neticesinde soruya cevab vermek imkâm elde edilebil. miştir. Kizil akıntıdan alınan su- larda-normal Okyanus suyanun ih. tiva ettiğinden beş ilâ on kere da- ha fazla fosfor mevcuddu. Gymno. dinlum ve diğer deniz hayvanları. mn yaşıyabilmeleri için büyük öl. çüde fosfora Ihtiyacları olduğu için #öyle bir durumda: kolaylıkla çoğa. labilmektedirler. Borulacak ikinci suali de körfez: de görülmemiş bir şekilde biriken Gymnodinlum'un hangi kaynaktan meydana geldiğidir: Pen adamları 'nın İnandıklarına göre- bunlar ya Okyanusun derinliklerinden veya. hut da Floridada pek mebrul: olan fosfat depimitlerinden ileri gelmek- tedir. Bu alanda daha birçok araştır. malür yapılmaktadır. Zira kızıl a kıntı sâdece bir değil, muhtelif şe: killerde — başgöstermektedir. Yünl. Gymnodinlumun. sebebiyet verme. diği kızıl akınılar da vardır. Florl. dada hemen hemen bütün balıklar bu âfetin pençesine — düşmektedir ler Fen adamları: şimdi! lasmen'çö zülmüş olan bu mese tam mâ- nasile kontrol altına almağa çalış. maktadırlar. arrermanemez e Do memn mek için de beynelmilel şöhreti haiz olaân ve pek çok büyük iş ler vermiş bulunan — İsviçreli Dr. Grumer müşavir olarak a- Hnmış; bundan - başka yüksek tecrübeli cenebi- mütehassıslar da alinarak gerek merkez ve ge| rek taşra teşkilâtı takviye edil'| mek suretile bu büyük işin ta - hakkukuna girişilmişi Bu teşkilâtı ile evvelâ on iki | mıntakada su işleri şubeleri' ku | rulmuş ve bilâhare bunlara ilâ ve olarak Kocaeli, Antalva; Çö-| rum, Konya, Hatay, Elüzığda| birer şube açılmak suretile mın | takaların adedi on sekize çıkas rılmıştir. Merkezleri; Bursa, Bergamn Manisa, Aydın, Malatya, Ada-| na, İçel; Niğde; Samsun, Eski- gehir, Iğdır ve- Erzincanda: bulu nan ve İlk hamlede acılan bu gu| belerde başlamış bulunan gu İ leri hakkında rası ile ile malümat verece NOT: Gelecek yazımızda feyezan | mımntakalarından sırasile bahse- deceğiz. 'iki Jübile, Bir Piyes o Şehir Tiyatrosunda:Baykuş “Baykuş,, yazıldığı veeski Dar-ül-Bedayi' ©o geçmiş zamanda kendinden bahsettirmiş bir eserdir. Şehir Tiyatrosu artistleri piyesi orta bir muvaffakıyetle oynadılar. Zaten eser zamanın tesirinden kendisini kurtaramam Dağlar aşdım yağan kar altında tarafından oynandığı ur, iübilenin — bisi Halid n Melikesi rolünü yapar hri Ozansoy'un «Bay- diyen bu ihtiyarın ne Bektaşi ta- » Denizin ise gürle ve bil küş* adli manzumdöame — ciyin üstüne sardığı yavarlak ye- nle hiç alâkam olmadı nin otuzüncü yıldönümü dola Bil sarığın üzerinde, ne de cübbes — ğim gördük, Biraz okumaar ya: le hir Tiyatrosunda tekrar o) sinde ufak bir kar eseri yoktur. ması olan bir adam çılıp da t M ilı ri de değerli san'at» —Zaten bu. yoldu mevsim bahsinde — san'atküra inşad hakkında bir f B tidalak, — AA0 v T G ea ne hayatının kut lanmasıdır. Bu i- Ki jübile kibar sünnet düğünlerinde konak, sahi- binin: çocuğu ile beraber düğünü yapılan fukara: mahalle,çocukları- ni hatırlattı. — Fakat-hangişi zen- gin: çocuğu, hangisi fakir?... Ora- sını tayin edemiyorum. Halid Fah- riyi: dinlersek. (sığıntı) nın kendisi olduğunu zannediyor. Hattâ piye- sin sahibi: olmasına rağmen: namı- na bir koltuk bile tahsis edilme- mesinden şikâyet eyliyor. — Halid Fahri- bunda: yalnız değildir. içimizde kalem, kazancını: hiçe yarak halı ticaretini zinhâr bo: mamak dinayet ve kıyâsetini gö: teren çok sevimli. arkadaşım İbr: him Hoyiden başka paraya/ kıya- cak: kabadayı — çıkmadığı - için bu çifte jübilenin na suretle kutlan- dığt hakkında okuyucularıma inti- balarımı. yazamıyacağım, ra Safa Coşkunun Halid Fahriye: Adam ne üzülüyorsun? Hu- Busi yer dene imiş? Bir kenarda durur seyredersin! Gibi teselli verecek sözleri za- vallı şairi büsbütün çileden çıkar- mışti. — Azizim, düşün bir kere... yordu; sahnede - eserim - oynan: cak... Ben; kontrolün: gafletinden 1stifade ederek İçeriye sokulün be- leşciler gibi, kapının yanından y: hud' locaların koridorundan eseri» mi: seyredeceğim. Böyle gey olur mu? — Fena mı? Böyle seyircilere kırlangıç derler... O halde ne ya- pacaksın ? — Gitmiyeceğim. — Ben de öyle,.. Baykuşu bir akşam sonra gür- dük. Zatan beni alâkadar eden Şö- hir Tiyatrosu dram kısmı artistlo. rinin oynadıkları (Baykuş) du. Jübile baykuşu değil! * Halid Fahri, eserile mağru Hakikaten (Baykuş) yazıldı Darülbedayi tarafından oyı andığı © geçmiş zamanda kendinden bah- settirmiş bir eserdir. Hattâ - ilk temsilinde o devrin sadrazâmı bu- Tunan prens Said Halim paşa, H lid. Fayriyi tebrik etmek kadil naslığında bile bulunmuşta. Fakat ben bu piyesi sevmem; realite ile münasebeti olmıyan: bir ölüm destanından başka bir şey değildir. Bir kuülübede ihtiyar bir köylü. iki oğlu ile yaşar; büyük oğlu Mehmed veremdir; hastalığı art- mış, krizler çoğalmıştır; köylü kü- çük oğlu Naili hekim- getirmek-ü- zere şehire' yollar; onu da/ yolda kurdlar paralar; Baykuş öter ve Bütün bu ölümleri haber verir; ihtiyar kar fırtınasının. şiddetin- den kulübeye sığınan yolcu ile Na- ili aramağar giderler. Yolda — bir mezarlığa uğrarlar; Otada' kış pe- rilerine rastlarlar. Baykuş öter, öter, öter... Nailin cesedini-de ora» ya getirirler. İhtiyar ağlar, dövi nür kulübeye dönerler; b uş Ö- ter, Mehmed ölür. İhtiyar çıldınır, yolcu'da: yoluna gider, perde iner. Eser, biraz feeriktir; manzum ve Kafiye taraf kuvvetlidir. Fakat Edebiyatı Cedide lisamı ile yazıldı- ğt için bazı yerlerinde tadilât ya pildiği halde tashihat yapılmamış ve mezar ziyaretinde - güarb! tarzı olduğu gibi bırakılmıştır. Eserin — bütünlüğü — haklandaki düşüncelerimizi ileri sürelim: Halid: Pahri eserinin bütün ağır lığını, felsefesini (Yolcu) ya tah- mil: eylemek: istediği için bu tipi yaratmıştır. Fakat kendisi bu ese- Ti: yazdığı zaman Anadoluda köy köy- gezen: seyyah dervişlerin ha- kikf hüviyetlerini bilecek yaşta'de- ğildi. Bu suretle yolcu elinde ufak teberii #sâsile £ arabanın bes şinci' tekerleği olmuştura E; yolcu, tekâmül için tabialle büsa: kalan: bir- seyyahışdem Baydı (Daudet) nin (Anleziyen) in deki ç (Baltazar) gibi bütün, l milini) teşkil eden vetli bir şahsiyet olurdu; hal buki- yalcu;. esande bir. tufeyliden başka bir şey değildir. Hikemiya- ta, felsefeye aid bir şey söylemez; eserde- bütün- rolüi, mütemadiyen şenmet havası içinde yaşıyan. köy- lünün teesslirünü hafifletmeğe ça- lışan bir Kordiyal vazifesini gör- mekten başka bir şey de - sakın ki: | Refi' Cevad ULUNAY herkesten başka — tlrlür düşünün meselâ sergürestini anlatınken: Sonbahar öksürüdü her yanda Dolaşırdım. büyük bir armanda, Bakıyordum ateş böceklerine. dediğine bakılırsa © dola lerde at L yaza tercih eylediklerine inanmak icabediyor. Naili aramak üzere dağlara, kir lara çıkan bu iki adam ormanda bir (yatır) n mezarında ne için bu kadar vakit kaybediyonlar? Burada türbe ile mezarın ayni şey: olmadığını da kaydetmek lâzımdır. Türbe etrafı stü örtü- lü, yanında namaz.kılınacak, Kur'- an okunacak gibi yapılan mezara denilir. Böyle etrafı - parmaklıklı açık mezarlara; «yatır» denilir. Burada yine kardan, kıştanı batı gedilirken uzaktan kış perilerinin türküleri geliyor. Ben - söylenen sözlerden bir kelime anlamadımı, Fakat bunların Baykuş manzume- sinin güzel parçalarından olduğu- nu bilirim. Piyesin bi a bu gok zayıf bulurum; evvi rileri fikri feda ediyorla ri garkıdaz Kimimiz bülüredir. Bilemez baska diyar Kimimiz bâkiredir. Kimimiz dül bir yar: parçasında kafiye hatırı için: ga- yet büriz bir (cebr-i- tabiat) vars dir, İhtiyarın da: Görmedi biçâre sefâ Naili gelsin pederim. Mehmedi bulsun-da şifâ; Zehri düktülsün kederin. kıtası da bana merhum Kemal pa- gazade Seid beyin memurin inti- hab komisyonunda iken Halil Ri- fat paşay vrili. ve sahnesini sözü, mezardaki duasında Ey peder-i- pür kederd- iztirab | Böyle mi me'mür edelim inti- hâbe. beytini hatırlattı. Orman perdesinin sonu göyle bi- ter: (Yolcu ve köylüler, mahzun, diz çöküp cenazenin başı- ucunda duaya - başlarlar- ve perde — kapa- nır), | Eğer kurdların parçaladığı de- likanlının adı Pol yahud Piyer ol- saydı. Babası da Jan yahud Mat- | yö olsaydı köylüler de Üstaş, Gas- | par olsalardı © zaman — hepsi diz Ççöküp öyle dua ederlerdi. Fakat Nailin ruhuna fatiha okumak için Müslümanlar diz çökmezler. Çün- kü bizim dinimizde böyle şey yok- tur: d Baykuş Şehir Tiyatrosunda um- düğüm- kadar-iyi oynanmadı. Fa- kat inşad kusurlarına rağmen pi- yesin yüzünü ağartan Tülâtla Ne- vin- Akkaya- oldu. Talâtın söz eda- sındaki: tereddüd; rolün hüviyetine pek uygun- geliyordu. Hattâ ikin- ci perdenin sonunda: Kar boyamdıköa al kanmla se- n Ölüyorken baharı andın: mı? Parçalandın mı?”— Parçalandın | mız feryadında' çok samimi idi. Nevin Akkayaya gelince: Şehin Tiyatrosunun » T bir antis- Hi olan bu sanatkâr, ağzının (etâ> mı bize'pek gü- zel isbat etti. Bilhassa- «Masal> 1 inşadda vezni hissettirmiyerek pek güzel' ve peks tabil okudu. — Nevin Akkayaya- hattâ —Arüz vezni ile nazmedilmiş bir piyesin ehemmi- yetli kadın rolü: kemali itimadla | tevdi edilebilir. Suavi' Tedü- M bir- köylü: delik: da | | | narlarda | | mi? BSonra peril Tin — Mul v demelstinr. Onla- rın birer (Büze) halitide- temessül eylemelcri Yâzın dürBunlar peri değil, kuzdların p. raladığı - Nailin cesedini — karsıla mak üsene- gelen hastabakıcılan- na bensiyorlardı. Dekördü köylü' kullibesi bir A. nüdi mmün Kulübesi: değil di; buna rağmen dekör hariltu'üde güzeldi. Biüh başlangırta ku Tübenin: dışinı — gösteren — dakord kolları düyük bir adama ben: ağaç çok senbolikti. Bu $ seyredi: n ber eski (sükse) de devam mi? Orasını (tiyatroperverân) e- fendilerimiz. bilirler. Nişanlısına gözkoyanı tabanca ile öldürdü Bergama. (hususi) — Ber - gamanın Gaylan köyünden Pz kize adırda birisine nis maganlı köyünden 1340 doğum | lu Ali Hızb askerden yeni ter- his edilmiş ve fakat bu ara Gay lan köyünden Rız adı da hali vakti bulunan - bir muştur. Bunun h me: t kibi Riza Avcıv aralarında bastam | ticesinde, Ali- Hr le Ri müş ve bilâkare elinde olduğu halde eelerek 7 teslim olmustur. Kati soreusunu müteakib tevbif ei | miştir. (8'kişiyi öldüren k Bergama (hususil — Sam | sunda iken bir kavgada sekiz * | giyi di dt ağı f surette yaralıyan Ali- Aslan * aydanberi sevki icin gerekli m amelelerin vapılması icin Ber ama — cezaevinde biılummakt. Bu kere bu muameleler ik mal edilmiş ve adı gecen su yeri Samsuna sevk isin janda: Maya teslim edilmiştir. Biga - Çan «rasında Kocabaş çayı taştı Çanakkale (hususi) — Ox gün kadar evvel Biga - Canara sış Kocabaş - çayının. tasmasile suların istilâsına mâruz ka'mız ta. Yirmi dört saat sonra su'a çekilmeğe başlamış ve simdi ke su - birilintilerinden başka bir şey kalmamı, Kocabaş - çayı Biğa içinder geçer. Akış — istiktmetine sol tarafında: şehir sağ da'da - yapılır sahası vardır. nasında * çok: hasana - uğramıştır. Saha nın; bazı duvarları yıkılmış b kalesi tamamile: yok: olmuş v zemin üzerinde çay ili, üç ka rış kadar kum tabakası hirak maştır. Öğrendiğime göre yeni fu bol sahası Biga - Karabiga y yapılacaktır bayındırlı; ları görülmektedir. metli rizaya (genc, köylüye misafir odilmiş - sanılardı. - Bunda kütur Süavinin döğil piyesi saline | ye koyanındır. | Yolcu- rolünü Sami Ayanoğlu iyit oymyamadı.. İnşadda bir kaç defa tökesledi.. Son - zamanlarda büyük bir terakki gösteren Sarni- nin- bu duraklamaları eseri prova | edemediğine atf or. Provaları | aşid Riza- doldurduğu için Sami- ye r kalmamış olabilir. 'akat | pi mler bu- mazeretle. t mozler. Sine rolünde Şaziyeyi pek be- ğendik. larımızdan Atf Kaptan memle ket gengliğini Bir avaya topla mak ve temsiller vermek için Çanakkalemize gelmiş- bulun maktadir. Atıf' Kaptan oynay: cağı piyeslerdeki rolleri mem leketin genç hevesli ve amatö leri arasında taksim etmekt natın, Sanat olarak hal arasında — dağılmasına — büyül gayret sarfetmekted Atıf Kantan şehrimizde bi hatfta kadar temsiller verecek